25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8 PAZAR 5EYLÜL2010/SAYM276 H— -IWILAR ^ ^ ^ Ü ^ ^ B ZÜLAL KALKANDELEN VVyclef Jean ve Haiti \ A / y0 '6 ^ Joan'1 tanır mısınız? V V Dünyanın en yoksul ülkelerinden Haiti'de doğmuş, küçük yaşlardan itibaren Amerika'da yetişmiş, 38 yaşında birşarkıcı... 90'larda başan kazanan The Fugees adlı hip-hop grubunun üyesi... Bu ünlü müzisyen, bir süre önce, Haiti'de 28 Kasım'da yapılacak seçimlerde devlet başkanlığına adaylığını koydu. Ancak seçim komisyonu adaylık için gerekli şartları tam olarak taşımadığı gerekçesiyle adaylığı onaylamadı. Ben, hep sanatçıların politikayla ilgilenmelerinden yana oldum. Çünkü ben de, Charies de Gaulle gibi politikanın politikacılara bırakılamayacak kadar ciddi bir iş olduğuna inanıyorum. Ama VVyclef Jean, adaylık niyetini ilk açıkladığı günden bu yana bunun Haiti için çok kötü birfikirolduğunu düşündüm. "Neden? 0 da sanatçı değil mi?" diye sorabilirsiniz. Öyle... Fakat VVyclef Jean'ı değersizleştiren nedenler var. Kendisi, Haiti'nin seçimle gelen ilk devlet başkanı Jean-Bertrand Aristide'ye karşı 1991 ve 2004'te Amerika öncülüğünde yapılan darbeleri desteklemiş bir sanatçı... Görevde olduğu süre içinde asgari ücreti yükselten ve halk arasında çok sevilen Aristide, kamu arazilerini yabancılara peşkeş çekmek isteyen güçlere savaş açmıştı. Tabii bu durum, varlıklı elit kesimin ve başta Amerika olmak üzere ülkede çıkarları bulunan uluslararası güçlerin hiç hoşuna gitmedi. Sonuçta Aristide direnince, darbelerle görevden alınıp Güney Afrika'da yaşamak zorunda bırakıldı. Bunlar olurken VVycelf Jean sustu. Susmakla da kalmadı; Aristide ve onun öncülüğünde kurulan Haiti'nin en büyük sol partisi Fanmi Lavalas'ın karşısında yer aldı. Şimdi ise, ocak ayındaki depremde 300 bin kişinin hayatını kaybettiği, sokaklarında milyonlarca evsiz insanın yaşadığı, işsizlikten kırılan bir ülkede çıkmış halka "Korkmayın, ben popülist degilim kapitalistim" diyor... Sanki halk, 200 yıldır yabancı devletler eliyle kendisini sömüren özel sektörün palazlanmasına ihtiyaç duyuyormuş gibi... Sanki halkın yiyecek, temiz su, ilaç, barınak gibi acil gereksinimlerini karşılayacak olan kapitalist sermayeymiş gibi... Bush döneminde VVyclef'in amcası Haiti'nin VVashington Büyükelçiliği'ne atanırken, kendisi de üst düzey Amerikalılarla dostluğu iyice geliştirdi. Ama sadece Colin Powell, Bill Clinton gibi isimlerle yakınlaşmadı, Amerika'nın Aristide'nin yerine getirdiği şimdiki Devlet Başkanı Rene Preval ile de çok samimi oldu. 0 kadar ki, Preval tarafından Haiti'nin İyi Niyet Elçisi olarak atandı. Ne var ki Preval, yasal olarak iki dönemden fazla görev yapamıyor. Bu durumda Haiti üzerinde çeşitli hesapları olan yabancı devletlerin aklına devlet başkanlığı için VVyclef Jean geldi... Büyük bir umutla devlet başkanlığına adaylığı açıklandı. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı ve adaylığı kabul edilmedi... Bakalım bu işin içinden nasıl çıkacak Amerika? * * * VVyclef Jean olayı bana bir kez daha şunu düşündürdü: Sanatçıdan sanatçıya fark var. Kimisi canı pahasına baskıya direnip halkının, ülkesinin çıkarlarını savunur; daima bilimin, sanatın aydınlatıcı ışığını yansıtırtopluma.... Kimisi de kendi çıkarları için ya da korkusundan sırnaşır iktidara.... Diyeceğim o ki; her sanatçı aydın değildir. Çünkü gerçek bir aydın, çıkarı için kalemini, sanatını, kişiliğini asla satmaz, avanta için iktidara dalkavukluk yapmaz, ülkesinin değerleri yabancılara peşkeş çekilirken susmaz! • www.zulalkalkandelen.com kzulal@yahoo.com Biz hilkat garibesi değiliz... THY geçen ay bazı kabin memurlarını şişman oldukları gerekçesiyle işten uzaklaştırdı. Atlas Jet ise altı ay süreyle zayıflama kampına gönderdi. Bu süreç "Şişman hostes olur mu?" tartışmalarını da beraberinde getirdi. Ancak asıl sorun uygulanan çifte standartta. Kabin görevlileri altı ay ücretsiz iznin vicdansız bir çözüm olduğu konusunda hemfikir. Kilo verip görevlerine dönecekleri günü bekliyorlar. SINEM DÖNMEZ H er şey yaklaşık bir yıl önce kilo alanların işten çıkarılacağı söylentisiyle başlıyor. Kilo vermeleri için kimilerine altı ay süre tanınıyor. Kimilerinin elineyse kilo vermeleri için ücretsiz izin istediklerine dair bir dilekçe tutuşturuluyor. İşte bu olay son zamanlarda THY ve Atlas Jet havayolu şirketlerinin kilo problemleri nedeniyle işten çıkartılan ya da uzaklaştırılan kabin memurlarının durumunun çıkış noktası. Kimi "ayrımcılık" dedi, kimi "kilolu hostes olmaz". Peki işten izin almak zorunda bırakılan personel ne hissetti? Ya izin istediklerine dair dilekçe yazacaklardı ya da iş akitleri feshedilecekti. Ne mi yaptılar? Yaşadıklarını ve hissettiklerini onlardan dinledik. işten çıkarılma korkusu yaşadıklarından isimleri bizde saklı. Kabin memurlarının ortak sorunları çok. Konuştugumuz görevlilerden biri kadın diğeri ise erkek. Her ikisi de neredeyse 15 yıldır bu işi yapıyor. Yürekten inandıkları şey ise işlerini en iyi şekilde yaptıkları. Her ikisi de işten zorla izne çıkarılan personelin neye göre seçildiğini anlayamıyor. Biri ilk kâğıt imzalatılanlardan. Derdi ücretsiz izinden çok çifte standart. "Ben böyle bir şeye imza atmadım ve şimdi buna mecbur bırakılıyorum. Kimseyi şikâyet etmek istemem ama şu anda standartların dışında insanlar hâlâ uçuyor ya da yer görevindeler. 1.60'ın altında kadınlar, erkekler var. Üstelik bu geçtiğimiz dönemde işe alındı" diyor. Şimdiye kadar hakkında ne şikâyet olmuş, ne sözlü ya da resmi ikaz ne de ceza. Dertlerinden biri de bu: "Zayıf olup da çalışmayıp oturanlara ne demeli? Ben kilolu olduğumun farkında değil miyim sanıyorsunuz? Ama bu işte bir çifte standart var. 18 yıldır bu işi yapıp da izne çıkarılanların yanında uçagın kapısını açamayan ama hâlâ orada çalışan insanlar var." Uçuşlarını aksatmadığının, performansının düşmediğinin özellikle altını çiziyor, "Kilolu olduğum için uçuşuma gelmesem, performansım düşük olsa beni en kötü ihtimal yerde çalıştırırsın. Neye istinaden izne ayırıyorsunuz? Benim tahminim bir gün işten çıkartıldığımızda o altı ayın tazminatından kurtulmak için böyle bir izin kullanmak durumunda bırakıldık. Sonuçta bu izni ben talep etmişim gibi görünüyor." işin tabii bir de rencide edilme tarafı var... "Siz şişmansınız, sizden hostes de olmaz" cümlesi bir • anlamda aşağılamayı da beraberinde getiriyor. Kabin memuru, "Yuıtdışında olsa, eline pankartı alan sokağa çıkardı. Ben belki kendimle barışık olabilirim ama kilolu degilim demiyorum, uzaktan bakıp birbirine 'Şuna bak böyle hostes olur mu' cümleleri duyunca gururum incinmiyor anlamına gelmiyor bu" diyerek anlatıyor hissettiklerini. Hatta konuşurken hiç de farkında olmadığımız bir şeye daha dikkat çekiyor. O da, kilolu yolculann kilolu kabin memuru görünce ne kadar rahat ettiği. Periyodik olarak yapılan muayenelerde de hiçbir sağlık sorunu çıkmamış. Hatta muayeneyi yapan doktorun kendisi bile "Bu kiloya rağmen kolesterolün de yok, senden önce gelenlerde kolesteroller tavana vurmuştu" demiş. Bunun üzerine "Kolesterolü olanın da uçmaması lazım ona bakarsanız. Ben de rejime başlamış, 15 kilo vermiştim, ücretsiz izne çıkarıldığım anda da rejimi bıraktım, insanda motivasyon mu kalır sizce" diyor. "Peki kilo verip işinize dönecek misiniz?" diye soruyorum, yanıtlıyor: "Kilo vereceğim, başka şansım mı var?" BEHLÜL OLMAMIZIİSTİYORLAR Konuştugumuz kabin memurlarından diğeri ise erkek. Bu sürecin çok acemice yönetildiğini söyleyerek başlıyor anlatmaya. Hürriyet'te üçer kez yazıldıktan sonra seferinin olduğu sabah gelen bir telefonla aniden izne ayrılmak durumunda bırakılan ekipten. Onlara dilekçe de imzalatılmamış. Öylesine çıkarılıvermişler izne. izne ayrılmak durumunda bırakılan ekip 30 kişiye yakın. Onların bile arasında çifte standart var. ilk grup ikaz edilmiş, sonra çıkarılmış, ikinci grupsa ikaz bile edilmeden... Bir kısmının kimler olduğu bile bilinmiyor. Ya korktukları için ya basının ulaşmaması için ya da sadece rencide olmak istemedikleri için saklıyorlar. "Bu rencide edici bir durum, bu zamanında Amerika'da zencilerin yaşadığı ayrımcılıktan başka bir şey değil. Sonuçta hilkat garibesi değiliz. 800 gram yüzünden izne çıkarılmış insanlar var. Benim gururum inciniyor, rencide oluyorum, şimdi ben dönünce arkadaşlanm 'Vay şişman naber, geri mi döndün?' dese hoşuma mı gidecek?" diye soruyor. Erkekler için durum pek tabii farklı. "Benden Behlül gibi olmamı istiyorlar, benim boyum, kas yapım vücut ağırlığım farklı, salt kiloya bakarak ölçemezsiniz ki!" diye serzenişte bulunuyor ve haksız da değil. Kilo değil de kas ağırlığı yüzünden izne çıkarılan arkadaşları da olduğunu söylüyor. Uygulamanın yanlışhğını da anımsatmadan edemiyor, "Bu işi yüzlerine gözlerine bulaştırdılar. Bu emri veren 160 kilo. insanların ekmeğiyle oynuyorlar. Torpil mekanizması her yerde var, neye göre seçildiğimiz belli değil, resmi bir terazi bile yok. işten çıkarmayıp izne çıkarmak ölümü gösterip sıtmaya razı etmekten başka bir şey değil." Kabin görevlilerinin kaygıları büyük, tedirginlikleri de. Nasıl olmasın ki? İşten neye göre çıkarıldıklarını bilmeyen insanlardan söz ediyoruz. Günün birinde gözünün üzerinde kaşları var diye çıkarılmayacaklan da kesin değil... Takdir sizin... • Denize doğru ilk adım ALİ DENİZ USLU •" " | çüncü Uluslararası Deniz Kültürü I I Festivali 22-26 Eylül tarihlerinde V - / düzenlenecek. Festivalin bu yılki konuğu Kaptan Cousteau'nun efsanevi ekibi. Kaptan Cousteau'nun ekip şefi Andre Laban ve Başdalgıcı Bernard Delemodte festival kapsamında çeşitli dalışlar gerçekleştirecek. 22 Eylül'de izmir'de başlayacak Üçüncü Uluslararası Deniz Kültürü Festivali, Ulaştırma Bakanlığı ve Denizcilik Müsteşarlığı himayesinde, Deniz Kültürü Derneği tarafından gerçekleştirilecek. 26 Eylül'de sona erecek festivale Ulaştırma Bakanı Binali Yıldınm da katılacak. Festival kapsamında istanbul'da sualtında ve su üstünde bir dizi etkinlik düzenlenecek. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldınm'ın gazeteci ve belgesel yapımcısı Mithat Bereket'le sualtında gerçekleştireceği canlı televizyon yayını, sualtında yağlıboya çalışması bu etkinliklerden yalnızca birkaçı. Festival, denizciliğin ekonomi, teknoloji, turizm, güvenlik, tarih, sanat gibi ilgili tüm boyutlarını "Deniz Kültürü" kavramıyla birleştirmeyi ve istanbul'u denizcilik başkenti yapmayı hedefliyor. Insanlarda deniz sevgisi ve bilincini yükseltmeyi, Türk denizciliğini dünyaya tanıtmayı da hedefleri arasına alan festival, kültür ve denizcilikle ilgili devlet bakanlıklannın, medya ve basın kuruluşlarının, denizcilik sektörünün, yerel yönetimler ve sivil toplum örgütlerinin, aydın ve sanatçıların bir araya geleceği çok farklı bir platform yaratmayı amaçlıyor. Festivalde, denizle henüz tanışmamış çocukların deniz ve deniz kültürüyle tanıştırılmalarından, su üstü platformlarda yapılacak konserlere, kürek ve kano yarışlarına kadar bir dizi etkinlik de planlanıyor. Deniz Kültürü Derneği Başkanı Hakkı Şen festivali, "Türkiye'nin deniz kültürünü tüm dünyanın evrensel deniz kültürüyle buluşturmak gibi büyük bir sorunumuz var. Üç tarafı denizlerle çevrili Anadolu'nun deniz kültürünü dünyanın evrensel deniz kültürüyle buluşturma konusunda henüz ilk adımlarımızı atıyoruz. Birinci ve ikinci Uluslararası Deniz Kültürü Festivali ile bu adımlara kendi katkımızı yapmış bulunuyoruz. Şimdi 3. Uluslararası Deniz Kültürü Festivali'nin eşiğindeyiz. AB sularında yüzen ve AB limanına ulaşmak için çetin bir uğraş veren Türkiye teknesinin ismi, 3. Uluslararası Deniz Kültürü Festivali etkinlikleriyle artacak" diye özetliyor. Şen, festivalin amacını Türkiye'nin yüzünü denizlere döndürmeye katkıda bulunmak olarak görüyor; "Örneğin biz eğer 'denizcilik ve yatçılık festivali' düzenleseydik, sırtını denize dönen toplumumuz yine denize bakmayacak, dikkatini denizin üstünde yüzen yatlara çevirecekti. Biz; 'eğer deniz yoksa yat da yok' demek için bu festivali düzenliyoruz. O nedenle de festivalimizin konusu sadece denizde yüzen ve yüzdürene para kazandıran nesnelerle ilgili değil. Doğrudan doğruya 'deniz kültürü' ile ilgili." Ona göre Türkiye'nin aydınlanması da denizlerden başlayacak, anlatıyor; "Ben Türkiye aydınlanmasının, denizden başlayacağını düşünüyorum. Ege ve Akdeniz uygarlıklannın mirasını devralan bu toprakların insanlan, kültürel köklerine ve zenginliklerine ancak ve ancak 'deniz kültürümüzün' bütün tarihsel yollarından geçip, bütün bu yolları kapsayacak bir çalışmayla yeniden sahip olabilirler." •
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear