25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 20 AĞUSTOS 2010 CUMA CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 19 K A M İ L M A S A R A C I K Ü L T Ü R Ç İ Z İ K ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Tabletlerinizi Aldınız mı? Yanlış anlatmış olmayayım: Herhangi bir ilacınızı alıp almadığınızı sormuyorum. ‘Okuma tabletlerinizi’ aldınız mı diye soruyorum. Hani şu içine yüzlerce kitabın sığdığı, dolayısıyla nereye giderseniz gidin, kitaplığınızı da cebinizde taşıma olanağını size kazandıran sihirli tabletler. Bu arada, “Eskiden kitaplığınız var mıydı?”, “Bir yere gece yatısına gittiğinizde, kitaplarınızdan ayrı kalmak yüzünden kriz geçiriyor muydunuz?” ya da: “Aynı anda on kitap okuyamamak, sizi karamsarlığa sürüklüyor muydu?”, ve bir de -hatta!- “Aslında eskiden okuma alışkanlığı gibi bir alışkanlığınız var mıydı?” gibisinden sorular -şayet!- olursa, sakın paniklemeyin. Çünkü sözünü ettiğim ‘okuma tabletleri’, sihirli değnekten farksız; bu soruların hepsine çare, bin derde deva. Çünkü “dünyada hızla yayıldığı” için bizde de yayılan -ya da “yayılması gereken” diyelim, çünkü grip dahil, bütün salgınların yayılmasında başı çekmek gibi ‘mazoşist’ yanı da bulunan bir toplumuz!-, evet, dediğim gibi, bizde de hızla yayılması istenen e-kitap okuma alışkanlığı -ki, özür dilerim, sözümün akışını yine keseceğim ama, çok merak ettiğim bir şey var: Eğer daha önce k-kitap, yani basbayağı kitap okuma alışkanlığınız yok idiyse, avuca sığan bir aygıtla böyle bir tiryakiliği nasıl edineceksiniz? Kitapçı dükkânlarının başaramadığını başarması öngörülen bu aygıtın, elimizden ya da cebimizden gönderdiği meçhul dalgalarla beynimizde kitap çılgınlığı yaratmak gibi bir özelliği mi var?- Her neyse. Bir önceki cümle parçalandığından, gözden geçirilmiş yenisini yazıyorum: Her zamanki toplumsal-patolojik alışkanlığımız doğrultusunda, yine “dünyada hızla yayılan…” söyleminden yola çıkıyoruz. Ve bu söylemin bizim açımızdan iki adet olmazsa olmaz’ı var. Bir: Dünyada yayıldığına göre, bizde de yayılması şart! Hatta şart ne kelime, yayılmış bile! (Basının yalancısıyım.) İki: (Bu, olayın bizim açımızdan ‘patolojik’ diye nitelendirilmesi gereken yanı) Hastalık salgınlarının şekli bile, farklı bazı koşullardan ötürü, her toplumda değişebilir. Ama bizde “dünyada hızla yayılan” hiçbir şey değişmez, yani dünyada nasıl ise, öyle gelir. Yani, koşullandırılmalarımız gereği, bizden hep bunun böyle olduğuna inanmamız gerekir. “Ama bizdeki bazı farklı durumları ve koşulları göz önünde tutarsak…” diye söze başlamamız, en azından ayıp olur -hatta kimi zaman ‘Devletin birliğini ve bütünlüğünü bozucu’ boyutlar bile alabilir. Kısacası, eğer bir şey dünyada hızla yayılıyor ise, onun üzerinde ‘kötü’ ve ‘kaka’ sorular sormadan düşünmemiz beklenir. Böylesi bir eyleme de ‘düşünmek’ denilemeyeceğinden, bizden aslında olayları soğukkanlılıkla ve ‘düşünmeden’ karşılamamız beklenir! Şu okuma tableti konusunda da aynı şeyi yapacağız. Yani örneğin kalkıp şöyle bir soru sormayacağız: Peki, bu toplumda bulunmayan bir alışkanlık olan okuma alışkınlığını şu elektronik tablet nasıl yaratacak? Burada bozgunculuğu daha da ileri götürüp şöyle bir ek soru da ortaya atabiliriz: Aslında okuma alışkanlığı, hangi toplumlarda vardır? Hayır. Asla. Zinhar! Çünkü ya kimileri çıkar da bu soruya: “Okuma alışkanlığı, sorgulayarak yaşama alışkanlığını edinmiş toplumlara özgüdür” diye bir karşılık verirse! Olmaz. Olmamalı. Kitap okumayanların ellerine o tableti alır almaz: “Ben kitapsız yaşayamam!” diye çıldıracaklarına inanmak, sizin toplumsal görevinizdir! Kısacası, benden size tavsiye: Bir an önce alın tabletlerinizi, kurtulun şu evlerinizdeki -varsa eğer- kitaplardan! Zaten bu ülkede fazladan yer kaplamaktan, toz tutmaktan başka bir işe yaramıyorlar! Alın tabletlerinizi. Düşünmeyin! (Sakın!). Nokta. Bitti. acem20@hotmail.com kultur@cumhuriyet.com.tr AYŞEGÜL ÖZBEK E ğlence olsun, gönüller bir olsun, bir hoş sada olsun diyenler... Sõradõşõ ra- mazan eğlencesi Ramazanda Caz konserleri birbirinden usta ve dünyaca ünlü müzisyenlerle devam ediyor... Ama meraklõlarõnõn heyecanla bekledikle- ri “gönül telimizi titretecek” bir ses var ki, son dönemin en iyi Dede Efendi yorumcu- larõndan biri olarak kabul ediliyor. Üslubunun klasik anlamdaki doğruluğu, sesinin dingin- liği ve temizliğiyle ilgili övgüler alan Münip Utandõ, bu akşam saat 21.00’de Arkeloji Müzesi’nde hem kadim sevenleriyle hem de caz dinleyicileriyle buluşacak. Son dönemin klasik Türk musikisi icracõ- larõnõn başõnda gelen Utandõ, iyi bir sesin bi- le Türk musikisini doğru yorumlamaya yet- meyeceğini, eskilerin “Femm-i Muhsin” de- dikleri iyi ağõz sahibi olmak gerektiğini vurguluyor: “Bunların yanı sıra bastığınız perdelere özen göstermeniz gerekir. Bir bakıma perde musikisi de diyebiliriz müziğimize. Bestekârların yaşadığı dönemleri iyi bil- meniz ve onunla buluşmanız gerekir. Ese- ri icra ederken; dinleyicinin ruhunun de- rinliklerine seyahat ettiğini hissetmeniz ge- rekir. Ben özellikle müziğimi icra ederken; insanları yormadan, dinlendiren, rahat- latan ve müziğin bağırmak olmadığını düşünen bir icracıyım. Ayrıca eserin ge- lecek kuşaklara doğru ta- şınması, yani melodik ve ritmik özelliğini bozmadan icra edilmesi gerekir.” Bu ilk değil. Daha önce Bach Günleri’nde ve Nardis Jazz Club’da verdiği kon- serlerle Batõ müziği dinleyi- cisiyle buluşan Utandõ, zaten rafine müziği dinlemeye alõş- mõş Batõ dinleyicisi için de kendi geleneksel müziğini tanõmasõnõ bir zenginlik ola- rak görüyor. Türk müziği sazlarõnõ kullanarak yenilik- çi müzik üreten Yansımalar, İncesaz gibi gruplarla da çalõşan Utandõ, “Bunun da müziğimizin toplumun her kesimine ulaş- masına etkisi oluyor. Yeni yeni genç din- leyiciler kazanıyorum. Müziğimizi onlara tanıtmış olmanın keyfini yaşıyorum. Eser- lerin aslını bozmadan, teksesli halde icra ediyorum. Düzenlemelerle, altyapıyı davet edildiğim topluluk hazırlıyor. Müziğimizin özelliklerini iyi bildiklerinden ortaya hoş soundlar çıkıyor” diyor. Dede Efendi’nin bir efsane haline gelmesindeki en büyük etkenin, ayin, kâr, beste, yürük semai, şarkõ, köçekçe, ilahi gi- bi her formda eserler bestelemiş ve ayrõca eserlerinde anlaşõlõr bir dil kullanmõş olmasõ oldu- ğunu vurgulayan Utandõ’nõn, son albümü “Kûy-i Hicâz” da Dede Efendi yorumlarõndan oluşuyor. Utandõ, yüzyõllar geç- mesine karşõn Dede Efendi’nin “Gülnihal”inin günümüzde de zevkle dinlenildiğini belirti- yor. Dinleyenlerinin kendisini zaman zaman Nat King Cole’a, Frank Sinatra’ya benzettikleri Utandõ’ya, Dede Efendi yorumlayacağõ bu konserde “adı üstünde” topluluk Dede Efendi Ensemble eşlik edecek. Utta Osman Nuri Özpekel, neyde Bülent Özbek, ke- mençede Lütfiye Özer, kanunda Ayşe Ayan, tanburda Gamze Ege Yıldız ve perküsyon- da Fahrettin Yarkın ile birlikte Utandõ’nõn kendisi gibi ses sanatçõsõ olan kõzõ Merve Utandı da bu akşam sahnede olacak. Münip Utandõ bu akşam Dede Efendi Ensemble ile birlikte Arkeoloji Müzesi’nde Son dönemin en iyi Dede Efendi yorumcularõndan Münip Utandõ, ünlü bestekârõn eserlerini seslendirecek. Utandõ’nõn kendisi gibi ses sanatçõsõ olan kõzõ Merve Utandõ da bu akşam sahnede olacak. Gönül telimizi titretecek Kültür Servisi - Cannes, Berlin, Sundance, Venedik gibi festivallerde boy gösteren ödül- lü filmler ile büyük ustalarõn yapõtlarõnõn da bulunduğu 30’a yakõn filmin gösterileceği 9. Filmekimi, bu yõl 8 - 14 Ekim tarihlerinde gerçekleşecek. İstanbul Kültür Sanat Vakfõ ta- rafõndan düzenlenen etkinlik boyunca her ge- ce 21.30 seansõnda da bir filmin galasõ yapõla- cak. Roman Polanski’nin Robert Harris’in tartõşma yaratan “The Ghost” romanõndan uyarlama siyasi gerilim türündeki “The Ghost Writer”õ, Ken Loach’un Irak’ta yaşa- nan yolsuzluklarõ ve skandallarõ ele aldõğõ “Route Irish”i, Giuseppe Tornatore’nin otobiyografik öğeler taşõyan filmi “Baaria”, Baltasar Kormakur’un Los Angeles ve Meksika’da geçen gerilim filmi “Inhale”, Aaron Schneider’õn 1983’te ABD’de yaşa- nan trajikomik bir olayõ beyazperdeye taşõdõğõ “Get Low”u, Cheol-so Jang’õn bir intikam öyküsü etrafõnda şekillendirdiği korku filmi “Bedevilled” ve Julie Bertucelli’nin dört ço- cuklu dul bir kadõnõn yas sürecini anlatan fil- mi “The Tree”, Filmekimi kapsamõnda gös- terilecek filmlerden bazõlarõ. (www.iksv.org/filmekimi) ‘ekim’ 9 . F İ L M E K İ M İ 8 - 1 4 E K İ M T A R İ H L E R İ A R A S I N D A Kültür Servisi - Suna ve İnan Kõraç Vakfõ Pe- ra Müzesi, sonbahar film etkinliklerine 3 Eylül-3 Ekim tarihleri arasõnda “Japonya Medya Sanatları Festivali İstanbul’da 2010” sergisi kapsamõnda “Anime Film- ler” programõyla başlõyor. 18 uzun metrajlõ ve 8 kõsa metrajlõ film olmak üzere toplam 26 filmin yönet- menleri ise Anno, Hara, Kato, Kawamoto, Kojima, Miyazaki, Okamura, Oto- mo, Yamamura ve Tomi- no. Ayrõca sergide çizimle- ri yer alan Koji Yamamu- ra ve Kunio Kato’nun da kõsa filmleri ayrõca gösteri- me giriyor. Çocuklar için gösterime girecek anime filmler ise Keiichi Hara’nõn “Coo’yla Yaz Günleri” ve “Crayon Shin-chan: Yaşa Fırtına!” ad- lõ yapõtlarõ. Program kapsamõnda yönetmen Yoshiyuki Tomino ise 18 Eylül saat 15.00’te animeseverlerle buluşacak. Prog- ramda gösterilecek filmler Türkçe altyazõlõ. (www.peramuzesi.org.tr) 34 şancõ yarõşacak Kültür Servisi - 20. yüzyõlõn divalarõndan Ley- la Gencer adõna düzenlenen “Leyla Gen- cer Şan Yarışması”nõn altõncõsõ yarõn baş- lõyor. İstanbul Kültür Sanat Vakfõ (İKSV) ve La Scala Akademisi işbirliğiyle düzenlenen yarõşma 26 Ağustos günü gerçekleşecek fi- nal gecesiyle sona erecek. Leyla Gencer Şan Yarõşmasõ’nõn bu yõl ilk kez mayõs ayõnda Milano, Berlin ve İstanbul’da yapõlan ön elemelerinde, 119 aday arasõndan, 12 ülkeden 34 şancõ İstanbul’daki elemele- re katõlmaya hak kazandõ. Yarõşma, yarõn gerçekleşecek kayõtlar ve kura çekiminin ardõndan seyirciye kapalõ olarak yapõlacak çeyrek finallerle devam edecek. 24 Ağustos’ta da saat 11.00 - 19.30 arasõnda Ce- mal Reşit Rey Konser Salonu’nda piyanist Vincenzo Scalera eşliğinde gerçekleşecek Yarõ finalde ise 8 finalist belirlenecek. Yarõşmanõn final gecesi ise 26 Ağustos’ta sa- at 20.00’de Aya İrini Müzesi’nde gerçek- leştirilecek. Sferisterio Opera Festivali Ge- nel Müdürü Pier Luigi Pizzi’nin başkanlõk yaptõğõ yarõşmanõn seçici kurulu şu isim- lerden oluşuyor: Renato Bruson, Gürer Ay- kal, Luca Targetti, Yekta Kara, Gianni Tangucci ve Vincenzo de Vivo. 6. Leyla Gencer Şan Yarışması yarın başlıyor Pera’da‘Anime’ Kültür Servisi - Geçen salõ günü hayata gözlerini yuman Devlet Tiyatrolarõ sanatçõsõ ve yönetmen Ahmet Alpay İzbırak için, dün Üsküdar Tekel Sahnesi’nde bir anma töreni düzenlendi. Törene ailesinin yanõ sõra, aralarõnda Enis Fosforoğlu, Can Gürzap, Selçuk Yöntem, Levent Üzümcü, Celal Kadri Kınoğlu, Talat Bulut, Levent Özdilek, Ayşenil Şamlıoğlu, Hakan Vanlı ve Levent Ülgen’in de yer aldõğõ pek çok oyuncu ve seveni katõldõ. Mehmet Atay’õn İzbõrak’õn biyografisini okumasõnõn ardõndan törene, Murat Akarsu ve At-sız Karaduman’õn İzbõrak’õn kendi metinlerinden seçmeleri okumasõyla devam edildi. İzbõrak’õn fotoğraflarõ ve oyunlarõndan görüntüleri eşliğinde yapõlan törenin sonunda söz alan Hakan Vanlõ, ‘Alpay Baba’sõyla yaşadõğõ neşeli bir anõyõ konuklarla paylaşõrken, Can Gürzap ise İzbõrak ile konservatuvarda aynõ sõralarõ paylaştõğõ ve aynõ kurumda çalõştõğõ için gurur duyduğunu söyledi. Törenin sona ermesiyle İzbõrak’õn cenazesi, Abdurrahman Ağa Camisi’nde öğle vakti kõlõnan cenaze namazõnõn ardõndan, Ümraniye Ihlamurkuyu Mezarlõğõ’nda defnedildi. Devlet Tiyatroları sanatçısı Alpay İzbırak uğurlandı Baaria
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear