Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
5 TEMMUZ 2010 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KÜLTÜR SÖYLEŞİLERİ 9
CMYB
C M Y B
CELÂL ÜSTER
Geçen hafta Kültür ve Turizm Ba-
kanõ Ertuğrul Günay’la son yõllar-
da gündemde olan kimi konularõ
konuşma olanağõ bulduk. Kimi ko-
nularõ derken, turizmden çok kültürle
ilgili bazõ tartõşmalõ konularõn, bazõ
beklentilerin yanõtlarõnõ kendisinden
dinledik. Topkapõ Sarayõ içinde, Ab-
dülmecid zamanõnda Sarkis Balyan
tarafõndan yapõlan ve en son padişah
köşkü olan Mecidiye Köşkü’ndeki
görüşmemizde Günay, kültür ve tu-
rizmin tek bir bakanlõkta toplanma-
sõndan ‘korsan’ yayõncõlõkla müca-
deleye, İstanbul Atatürk Kültür Mer-
kezi’nin hâlâ kapalõ olmasõndan mü-
ze ve ören yerlerinin satõş noktalarõ
ve gişe sistemlerinin özelleştirilme-
sine, Ayazağa Kültür Merkezi pro-
jesinin ne zaman gerçekleşeceğine
ilişkin sorularõmõzõ yanõtladõ.
- Yanılmıyorsam, ilk Kültür Ba-
kanlığı 12 Mart döneminde Nihat
Erim hükümetiyle kuruldu, Talat
Halman ilk Kültür Bakanı oldu. O
tarihten bu yana Kültür ve Turizm
bakanlıkları zaman zaman bir-
leşti, zaman zaman ayrıldı. Son ola-
rak, 2003’te bu iki bakanlık yeni-
den birleştirildi. Pek çok ülkede
Kültür Bakanlığı ayrı bir bakan-
lık olarak işlev görüyor. Türkiye’de
de ayrı bir bakanlık olması daha
sağlıklı sonuçlar vermez mi?
Böyle bir tez var. Turizm dünya-
sõnõn içinde olanlar da Kültür Ba-
kanlõğõ ile birlikte olmaktan çok
hoşnut değil. Kültür tarafõ turizmci-
lerden zaten hoşnut değil. İki tarafõn
da ayrõşma konusunda çeşitli iddia-
larõ vardõ, ben konuyu önce ne kadar
ilişkisi var çerçevesinde irdelemeye
çalõştõm. Kültür, yemek yeme tarzõ-
mõzdan tutun da kültür varlõklarõmõ-
za, müziğimize kadar pek çok şeyin
bütünü. Bir yandan da turizm ülke-
si olmaya çalõşõyoruz. Ki bu istihdam
açõsõndan, toplumsal barõş açõsõn-
dan çok önemli. Turizmin sunumu
kültür, ama turizm içinde ne suna-
cağõz? Sanat etkinlikleri, arkeolojik
değerlerimiz, doğamõz, müziğimiz,
güzel sanatlarõmõz. Kültür ile tu-
rizm o kadar iç içe ki birbirinden ko-
parmak çok zor. Birleştirilirken şöy-
le düşünülmüş: Turizmden gelen
gelirle kültür varlõklarõ desteklensin.
Kültür varlõklarõ desteklendiği ölçü-
de de turizmin marka değeri yükse-
liyor. Böyle bir iç içelik var.
BÜROKRATİK
ENGELLER
- İki bakanlığın bir arada olma-
sı bürokratik engelleri hafifletiyor
mu?
Bu aslõnda iki bakanlõk. Birbirine
alõşmakta güçlük çeken iki bürokra-
si vardõ. Yeni yeni uyum sağlamaya
başladõlar. İki bakanlõk olduğu için bi-
zimki birçok bakan arkadaşõmõzõn yü-
künden çok daha ağõr. Ama ben tu-
ristimi müzeye götürmezsem ören ye-
rine götürmezsem, sadece deniz kõ-
yõsõnda güneşletip gönderirsem, bu-
rasõnõn Türkiye olduğu çok fark edil-
meyebilir. Ama mutfağõma sokabi-
lirsem, müziğimi dinletebilirsem,
bir sanat etkinliğine götürebilirsem
Türkiye turizmi farklõ olmaya, bir
marka olmaya başlar.
Yükü ağõr olmakla birlikte iki ba-
kanlõğõ beraber çalõştõrmakta fayda
var, çünkü biz şimdi tek parti iktidarõ
olmamõza rağmen bir bakanlõğõn
başka bir bakanlõkta işi varsa 3 ay, bir
başka bakanlõğõn kapõsõnda dert an-
latmak için 3 ay bekliyorsunuz. Tu-
rizm ve kültür o kadar iç içe ki her da-
kika birbirine gidip gelinecek. O za-
man tek bir bakanlõk, tek bir otorite
altõnda olmasõnõn yorucu olmakla
birlikte faydasõ var, koordinasyon hõz-
lanõyor.
AKM PROJESİ
- İstanbul’daki Atatürk Kültür
Merkezi’nin yeniden hizmete açıl-
ması konusu kilitlenmiş gibi görü-
nüyor. Ne düşünüyorsunuz?
Çok üzgünüm. AKM’yi kapatõrken
2008 sanat mevsiminin sonunda içi-
ne girilsin, bir an önce tamirat yapõl-
sõn ve 2010’un başlangõcõnda perde
açõlsõn istiyorduk. Arkadaşlarõmõzõ
boşalttõk, Tekel tiyatro binasõna gö-
türdük, orada prova yaptõrdõk. Süreyya
Operasõ’nõ, Haliç Kongre Merkezi’ni
kullanmalarõnõ sağladõk bir an önce içi-
ne tadilat girsin diye. Tadilat projesi-
ni bu konuda en uzman bilinen Ta-
banlõoğlu firmasõ üstlendi. Ki daha ön-
ce müellif sõfatõ taşõyan arkadaşõmõzõn
devamõ. Çok güzel projeler yaptõlar,
kurullardan geçti.
- Nasıl bir projeydi bu?
Girişinde gençlerin buluştuğu ka-
feterya, kitap üniteleri vs. Tepesinde
prestijli bir lokanta, boyahanesi dõ-
şarda, üniteleri genişlemiş, õsõtmasõ so-
ğutmasõ modernleşmiş bir çağdaş sa-
nat merkezi. Ve ana bina korunuyor.
Ne yazõk ki Kültür Sanat-Sen’deki ar-
kadaşlarõmõz yargõya gittiler. Bu fua-
yenin herkesin toplanacağõ bir yer ol-
masõna itiraz ettiler, Taksim’i buluş-
ma yeri mi yapõyorsunuz dediler.
Halbuki keşke gençler bir sanat mer-
kezinin girişinde buluşsa. Tepesindeki
prestijli lokanta için, İstanbul’un zen-
ginlerine lokanta mõ yapõyorsunuz
dediler. Ve maalesef konunun uzma-
nõ olmayan idare mahkemeleri de
verdiler kararõ, iptal ettiler.
2010 İLE SORUN
- Sanırım, İstanbul 2010 Kültür
Başkenti Ajansı ile de sorun çıktı…
70 milyondu iş bedeli ihale. Yer tes-
lim safhasõnda durdu. Ondan sonra
yeni proje yaptõk, yeniden itiraz edil-
di. Yargõnõn itiraz ettiği konularõ çõ-
karan bir proje yaptõk, fakat Ajans’a
götürdük yeni projemizi, tabii çok za-
man kaybettik. Ajans da böyle basit
bir onarõm projesine 50 milyon veri-
lir mi diye itirazda bulundu. O basit
tadilat bile 50 milyona çõkõyor, hal-
buki 70’e põrõl põrõl bir mekân çõka-
caktõ ve muhtemelen şimdi kullanõ-
lõyor olacaktõ. AKM’nin hâlâ kapalõ
kalmasõ bizim aradõğmõzõn tam tersine
bir sonuçtur. Evet, çok üzgünüm,
bu iki buçuk yõl içinde beni en çok
üzen hadise. Bu konuda her türlü çö-
züm önerisine açõğõm, ama şu anda o
50 milyonu bulmakta zorlanõyorum,
Ajans da böyle bir tavõr içinde, ora-
da kilitlendik.
AYAZAĞA’DA
GÜVENLİK GEREKÇESİ
- Ayazağa Kültür Merkezi’nin,
yeni projesiyle, İstanbul’un kül-
tür yaşamına önemli bir katkı sağ-
laması bekleniyor. Projenin, ya-
nı başında Harp Akademileri bu-
lunduğu için ‘güvenlik gerekçe-
si’ne takıldığı söyleniyor…
Harp Akademileri ile sõnõr. Da-
ha önce Harp Akademileri ko-
mutanlarõndan bana da orada çok
kaba bir yapõ olduğu itirazõ
gelmişti. O kaba yapõyõ toprağa gö-
müyoruz.
Çok amaçlõ etkinlik salonu, 1000
kişilik bir senfoni salonu vs. Çok
güzel bir kültür merkezi. Proje geç-
ti kurullardan.
Dedim ya, bir bakanlõğõn diğer
bakanlõktan iş çõkarmasõ üç ay
sürüyor. Ucunda Maliye Bakanlõ-
ğõ, Milli Savunma Bakanlõğõ
veya Dõşişleri Bakanlõğõ oluyorsa
süre üçe katlanõyor.
Bugünlerde Genelkurmay’dan
olumlu bir işaret aldõm, sanõrõm bir
ay içinde bitmiş olacak, kazma vu-
rulacak. Genelkurmay’dan gü-
venlik açõsõndan olur çõktõğõ an ora-
ya kazma vuracak durumdayõz.
Ayazağa beni çok heyecanlandõ-
yor, 20 yõldõr bitmez tükenmez
bir hikâyeydi. Ciddi bir kaynak,
ciddi bir proje çõktõ, fakat aylardõr
bir belge bekliyoruz.
Kültür ve Turizm Bakanõ Ertuğrul Günay’la kültür alanõndaki güncel konularõ konuştuk
‘Beni üzen olay AKM’
SÖZDEN YAZIYA
SÜHEYL BATUM
‘Abes Tartışmalar’
Üzerine
Muhakkak okumuşsunuzdur, Prof. Dr. Fazıl
Sağlam, Cumhuriyet gazetesinde arka arkaya iki
gün, son dönemlerdeki anayasa tartışmaları ile
ilgili çok mükemmel iki yazı kaleme aldı. Bu
yazılarda, bir Anayasa Mahkemesi raportörünün
sözüm ona anayasal savları ile ilgili görüşlerini
açıkladı. Hatırlarsınız, bu Anayasa Mahkemesi
raportörü, “Anayasa Mahkemesi’nin anayasa
değişikliğini iptal etmesi durumunda, hükümetin
bu iptal kararını yok sayması ve yayımlamayı
reddetmesi” yönünde birtakım ilginç, ilginç olduğu
kadar anlamsız, hukuk dışı görüşler ileri sürmüştü.
Sayın Sağlam, son derece haklı olarak, bu sözüm
ona savı “lime lime etmiş” ve hatta “zırva”
nitelendirmesinde bulunmuş.
Aynı şekilde Sayın Sağlam, başka bir anayasa
hukukçusu tarafından ileri sürülen, yine aynı
şekilde, ilginçlikte, hukuk dışılıkta diğeri ile yarışan
bir değerlendirmeyi de, yine “lime lime etmiş”.
Gerçi ben aynı öğretim üyesinin son dönemdeki
ilginç(!) değerlendirmelerini bildiğim için,
kendisinin o son değerlendirmesini hiç ciddiye
almamıştım bile. Hatırlıyorsunuz; ne o, “Portekiz
Anayasasında, Meclis’e, Anayasa Mahkemesinin
kararlarını gereğinde askıya alma olanağı sağlayan
bir madde varmış” da, bu kurumun adı “askıya
alma vetosu” imiş de, bunun aynısı Türkiye’de de
kabul edilebilirmiş de...
Dediğim gibi bu öğretim üyesinin, Vatan
gazetesinde yayımlanan bir röportajında, “AKP
tarafından getirilen anayasa değişikliğinde, HSYK
içinde artık Adalet Bakanı’nın son derece
sembolik bir işleve sahip olduğu” yönünde bir
değerlendirmesini okumuştum. Ve artık
söylediklerinin hiçbirini ciddiye almama kararını
vermiştim. Ve çok da üzülmüştüm, bir öğretim
üyesinin, karşılığı ne olursa olsun, bu duruma
kendisini düşürmesine. Öğrencileri, eski
arkadaşları, eskiden kendisini ciddiye alanlar
karşısında bu konumda kalmasına.
Evet Fazıl Sağlam, çok güzel açıklamış. Ve
ikinci günkü yazısında çok doğru bir nokta
üzerinde durmuş. Andrew Arato’nun bu konuda
söylediklerine de yollamada bulunarak “Aklın yolu
birdir” demiş. Evet gerçekten de, aklın yolu
birdir. Evet bir maddenin, bir kuralın
yorumlanmasında farklı yorum teknikleri
kullanabilirsiniz. Bunun sonucunda aynı maddeyi
farklı yorumlayabilirsiniz. Hatta aynı yorum
yöntemini kullansanız dahi, farklı yorumlara
ulaşabilirsiniz. Bu hukuk açısından son derece
olağandır. Haklıdır da... Ama önünüzde bulunan
bir anayasa maddesini, hele hele AKP iktidarı
tarafından hazırlanan son anayasa değişiklik
paketindeki HSYK maddesini okuyup, “Adalet
Bakanı’nın oradaki görevlerini sembolik yetkiler
olarak tanımlamaya” kalkıyorsanız, işte bu farklı
bir şeydir.
Yine 1982 Anayasası’nın özellikle 1, 2, 3 ve
4’üncü maddelerini okuyup, sonra da “bu
maddelerde, Cumhuriyetin niteliklerinin
değiştirilemeyeceği, değiştirilmesinin teklif dahi
edilemeyeceği yazıyor, ama bu maddeler gereksiz
ve öylesine yazılmıştır, çünkü hiçbir denetimi
yoktur” diyorsanız, bu da farklı bir şeydir.
Aynı şekilde, bir anayasa hukukçusu iseniz ve
bazı şeyleri hiç bilmiyor gibi davranırsanız ya da
gerçekten bilmiyorsanız, bu da farklı bir şeydir.
Örneğin ABD Anayasasının hiçbir maddesinde
“Federal yüksek mahkeme, yasaların anayasaya
uygun olup olmadığını denetleyen bir anayasa
mahkemesidir” diye bir düzenleme yoktur. Ancak
federal yüksek mahkeme kendi içtihadı ile (1803
tarihli kararı) bu yolu kendisine açmıştır. Aynı
şekilde Fransız Anayasa Konseyi, 1958
Anayasasında, bir anayasa mahkemesi olarak
düzenlenmemiştir. Hatta bu nedenle adı
“Mahkeme” olarak değil, “Konsey” olarak
düzenlenmiştir. Ama 1971 yılında yine kendi
içtihadı ile bu yolu kendisine açmıştır. İşte bir
hukukçu olarak, bunları biliyor ama yine de “Türk
Anayasa Mahkemesi yetki gaspı yapıyor, askeri
vesayetin gereği olarak, bunu yapıyor” derseniz,
yine bu çok farklı bir şeydir.
Sayın Sağlam’ın sormadığı, belki de yanıtını
bildiği için sormak istemediği bir soru ile bitireyim
bari. Madem “aklın yolu birdir”, bazı(!) hukukçular,
aydınlar(!), gazeteciler, akıllarını ve bilgilerini ya da
gerçek bilgileri, neden kullanmıyorlar acaba?
Neden dersiniz?
“Kültür ve turizm o kadar iç içe ki
birbirinden koparmak çok zor. Turizmden
gelen gelirle kültür varlõklarõ desteklensin
diye düşünülmüş. Tek bir bakanlõk olmasõ yorucu
ama faydalõ, koordinasyon hõzlanõyor.”
- ‘Korsan’ diye nitelenen yayıncılık, yayın sektö-
rünün azımsanmayacak bir bölümünü oluşturuyor.
‘Korsan’ın engellenmesi için bazı önlemler alınıyor,
ama önlenemiyor. Bu konuda daha etkili sonuçlar
nasıl alınabilir?
Mevzuatõmõz iyi, ama uygulamalarõmõzda sõkõntõlar
yaşanõyor hâlâ. 2000’den sonra yapõlan düzenlemelerde
mevzuat açõsõndan bir sõkõntõmõz yok. Avrupa Birliği ile
müzakerelerde fikri haklarõn korunmasõ konusunda yasal
ortamda bir sõkõntõ çekmiyoruz. Ama uygulamada bazõ so-
runlarõmõz var, çünkü fikri hak kavramõ Türkiye’de pek yer-
leşmiş değil. Kol emeğinin bir karşõlõğõ olmasõnõ insanlar
kabul ediyor, ama bir düşünce emeği bir kez piyasaya çõk-
mõşsa herkesçe kullanõlabilirmiş gibi geliyor, hissediyor.
Burada bir bilinç eksikliği var. İzinsiz çoğaltmak bir hõr-
sõzlõktõr. Korsan sözcüğü bizim gençlik dünyamõz içinde
masum bir sözcüktür. Hõrsõz dememişiz, korsan demişiz.
Daha isim koyarken bile sanki bir ödün verilmiş. Okullardan
başlayarak bir fikir emeğinin haksõzca bir başkasõna ve-
rilmesinin bir çalma olduğunu, bir emek hõrsõzlõğõ olduğunu
anlatmamõz lazõm.
- Bu bilinç eksikliği yukarılarda da söz konusu de-
ğil mi?
Bir sanayi oluşmuş. Birkaç kitap değil, tezgâh altõ de-
ğil. CD, kaset, albüm, kitap. Şimdi Emniyet bunlarõ ya-
kalõyor, fakat yargõ bunlara karar vermekte çok yavaş. O
yüzden imha edemiyoruz yõllarca. Biz şu kadar para da de-
polar için veriyoruz. Bu bilinç eksikliğinin yanõ sõra bir de
ekonomik piyasasõ var. Büyük bir pazar söz konusu. Bu-
rada 2 lira, orada 20 lira. Bu makasõn daralmasõ lazõm.
Müzelerde özel sektör- Müzeler ve ören yerlerindeki
kimi özelleştirme çabalarına bazı
eleştiriler var...
Müzelere ve ören yerlerine önem
veriyoruz, çünkü Türkiye’nin marka
değerini yükseltecek. Anadolu’da
onlarca katman var ve o katmanlarõn
hepsi bizimdir diye düşünüyorum.
Hiç ayrõm yapmaksõzõn hepsi bi-
zimdir, hepsini insanlõk adõna sa-
hiplenelim, insanlõk adõna sunalõm, bu
Türkiye’nin değerini çok arttõracak
diye bakõyorum. Bize genel bütçeden
kazõlar için 500 bin TL ayõrõlõyor, 20
milyona çõkarõyoruz biz bunu. Mü-
zeler de öyle. Yeni müzelerimiz,
son 10-15 yõlda yapõlanlar bile şu an-
da çöküntü durumda. Şimdi var olan
müzeleri elden geçirelim, yeni mü-
ze projeleri yapalõm diye uğraşõyo-
ruz. Benim işim bütün bu alanlarda-
ki hizmetin kalitesini yükseltmek.
Bunu özel sektörle yaparõm, yerliy-
le yaparõm, yabancõyla yaparõm,
önemli olan kalitenin yükselmesi.
- Satış noktalarından sonra gi-
şelerin de özelleştirilmesi için ne di-
yorsunuz?
Mesela Müze Kart, vatandaşõmõzõn fiyat
artõşlarõndan etkilenmesini önledi. 20 lira
ver, Türkiye’nin bütün müzelerini gez. Bu
kartla mesela Topkapõ Sarayõ’na haftada 5
kez geliyor, eskiden hayatõnda 5 kere gel-
miyordu. Müze Kart’tan iyi dönüşler aldõk.
Sonra satõş mağazalarõ. Biz burada 5 lira-
ya da 5 bin liraya da ürün satõyoruz. Son
derece iyi dönüş aldõk, önceki yõllara gö-
re iyi gelir elde ediyoruz.
- Gişelere gelirsek…
Gişelerde personel sõkõntõsõ var, perso-
nelin eğitim sõkõntõsõ var. Henüz 20 mü-
zemizde turnike var, turnike olan yerde ge-
lirin katlandõğõnõ görüyoruz. Her yerde tur-
nike olan, gözleme sistemi olan, dijital or-
tamda denetimi yapõlan bir
standart yakalamaya çalõştõk.
Böyle bir sistem kurulumu ko-
nusunda bir modernizasyon
projesi açtõk. Bu projeye biri-
leri talip olacak, 50 yerde bu
sistemi kuracaklar ve bunu da
180 gün içinde yapacaklar.
İlanõ yeni duyurduk, eylüle
kadar süre verdik herkes ha-
zõrlansõn diye. Eylülde değer-
lendireceğiz ve önümüzdeki
yõl başlayacağõz. Böylece gi-
şelerdeki personelimizi gü-
venlik gibi başka yerlerde de-
ğerlendireceğiz. Çağdaş mo-
dern bir gişe sistemi kuracağõz.
Tabii orada asgari bir ciro şar-
tõ koyduk.
- Gişe geliri nasıl denetle-
necek?
6 yõl sonra bu sistem tekrar
bize geçecek ve tüm gişe ge-
lirleri önce bize gelecek. Bü-
tün gelirler DÖSİM’e yatacak,
DÖSİM, firmaya anlaşma kar-
şõlõğõnda her hafta payõnõ öde-
yecek. 6 yõl sonra ya tekrar ihale edece-
ğiz ya da biz işleteceğiz. Bu kaliteyi fev-
kalade yükselten bir şey olacak. Şartna-
me açõk: Bütün para bize gelecek, biz yap-
tõğõ işin karşõlõğõnda ona bir dönüş vere-
ceğiz. Böylece hem personel tasarrufu,
hem kaçak kontrolü, hem de seviye yük-
seltmesi sağlamõş olacağõz.
“Korsan yayõn konusunda mevzuatõmõz iyi, ama
uygulamada sorunlar yaşanõyor. Fikri hak
kavramõ Türkiye’de pek yerleşmiş değil. Bunun
bir emek hõrsõzlõğõ olduğunu anlatmamõz lazõm.
Emniyet yakalõyor, ama yargõ karar vermekte yavaş.”
“İstanbul AKM’nin hâlâ kapalõ kalmasõ,
bizim aradõğõmõzõn tam tersine bir sonuç.
Evet, çok üzgünüm, bu iki buçuk yõl
içinde beni en çok üzen hadise. Bu konuda her
türlü çözüm önerisine açõğõm.”
‘Korsanlık
değil, hırsızlık’
Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Silivri Şu-
besi ve Silivri Belediyesi tarafından dün Silivri
Sahil Meydanı’nda anayasa değişikliği ve ar-
tan terör olaylarına karşı miting düzenlendi.
Mitingde Silivri Cezaevi’nde yatan gazeteci
Tuncay Özkan ve diğer tutukluların mesajları
okundu. Mitingde konuşan Silivri Belediye
Başkanı Özcan Işıklar, Türkiye’de son dönem-
de kutuplaşmanın arttığına dikkat çekerek,
“Kardeşçe ve bir arada yaşamak adına yeni-
den karanlık güçlere karşı kurtuluş savaşını
başlatmalıyız” dedi. ADD Genel Başkanı Tan-
sel Çölaşan ise “Anayasa Değişikliği Referan-
dumu”nda laik cumhuriyetin oylamasının ya-
pılacağını söyledi. (Fotoğraf: ALİ AÇAR)
ADD’den Silivri’de miting