23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
4 TEMMUZ 2010 / SAY11267 PAZARİ Derdim farkındalık yaratma Burçin Terzioğlu'nu oyunculuğuyla tanıyoruz. Ama bir yanıyla sektörün içinde, bir yanıyla da dışında bir duruşu var. Bu da hayatındaki huzur arayışından geliyor. Derdi tasası sadece işini en iyi şekilde yapabilmek. Aynca hassasiyetleri de var. Hayata karşı sorumluluk duyuyor. Terzioğlu'nun Türkiye Omurilik Felçlileri Demeği'nin hazırladığı "Empati" programının yüzü olması da bunun bir göstergesi. rrZUHALiAYTOLUN B urçin Terzioğlu, çocukluğundan bu yana yaşamı setlerde geçmiş bir oyuncu. Ailesinin, daha çok da babasının yönlendirmesiyle başlıyor oyunculuğa. Zamanla vazgeçemeyecek kadar çok seviyor. "Başka ne yapabilirim" sorusuna da bu yüzden hiç takılmamış. Sektörde farklı bir duruşu var. işini en iyi şekilde yapabilmek için çabalarken, kendi yaşamını da istediğl yönde kurabilmenin derdinde. Bu yüzden sosyal sorumluluk projelerinde yer almak ona ayn bir mutluluk veriyor. Eli bir yerlere uzansın, birilerinin yaşamına değsin istiyor. Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği'nin hazırladığı programı sunması için teklif geldiğinde hiç düşünmeden destek olmayı istemesinin sebebi de bu. Sky Türk'te yayınlanan Empati adlı programla hem omurilik felçlileri ve ailelerine ulaşıyor, hem de hayatın her alanında empati kurmanın ne kadar gerekli olduğuna tekrar vurgu yapıyor. Bütün bunlann arasında oyunculukla ilgili hayallerini de hep koruyor. Onları da keşke dememek için zamanını kaçırmadan hayata geçirmek istiyor. - Içeriği sosyal sorumluluk olan bir program sunmaya nasıl nlyetlendinlz? Nasıl başladı proje? - Daha önce Omurilik Felçlileri Demeği'yle birkaç projede çalışmıştık. Bir gün başkanıyla yapabileceklerimiz üzerine sohbet ederken, program hazırlamak istediklerini ögrendim. Zaten sosyal sorumluluk anlamında bir projeyi hayata geçirmek çok yavaş adımlarla oluyor. Bu konuda sıkıntı çekildiğini de biliyorum. Ben de oyuncu olarak, işim sunuculuk olmasa da sunuşunu üstlendim. BİÜNÇLENMEK ÖNEMLİ - Içeriği nedlr programın? \ - Yalnızca omurilik felçlilerine hitap etmiyoruz. Program daha geniş bir kitle düşünülerek hazırlanıyor. Doktor bölümünde sağlığa giriyoruz. Sonra engelli arkadaşlarımızla ilgili bölümlerde onlann çok da dahil olmadığımız hayatlarına tanık oluyoruz. Çünkü sokakta dahi tekerlekli sandalyedeki arkadaşlanmızı çok göremiyoruz. Sokağa çıkmalan o kadar zor ki. Ne kaldırımımız müsait, ne evler ne de araçlar. Bölümlerden birinde de dernek, pazar günleri sokağa çıkamayan arkadaşlarımızı özel araçlarla evlerinden alarak, istedikleri mekânlara götürüyor. Dernegin bir de tiyatro kulübü var. Onların kendi dertlerini anlattıklan skeçleri yayınlanıyor. Programın amacı birilerine ulaşabilmek ve birtakım farkındalıkları yaratabilmek. - Bu anlamda tanınan ve sevilen bir yüz tarafından sunumu da bir avantaj sanınm. Pekl slzJn İçin nasıl bir yenllenme bu? Kendi adınıza nasıl bir bakış geliştirdinlz? - Blraz da oyunculuktan söz edersek, set hayatına çok erken yaşta glrmlşslnlz. Allenlzin etkisl mlydl? - Ailem hep bu işin içindeydi. Babam prodüksiyon amiriydi, ağabeyim görüntü yönetmeni, ablam yardımcı yönetmen, amcam oyuncu, dayım yapım sorumlusu. Seti ilk olarak dört yaşında gördüm. Gerçi kucakta bir kapıdan girip, ötekinden çıktım. - İlk oynadıgınız film neydl? - İlk göründüğüm, Zeki-Metin'in "Aman Patron Duymasın"dı. Sonra da çocuk oyuncu olarak devam ettim. Isteğimle başlamasam da sonra çok sevdiğimi fark ederek buna yöneldim. Başka ne iş yapardım gibi bir düşüncem, kaygım, merakım hiç olmadı. Ben hayatı böyle tanıdım. Hayatın üçte biri evde, üçte ikisi sette geçerdi. Sanki ben oyuncu olarak başlamışım hayata, öyle de devam ediyorum gibi hissediyorum. HUZURUARIYORUM - Sektör içinde bir duruşunuz var. Hem bu dünyanın İçinde hem de dışında gibisiniz. Bu, çocukluktan beri işln mutfagına çok aşina olmanızdan mı kaynaklanıyor? - Ben her ne yapıyorsam onu en iyi şekilde yapmayı hedefliyorum. Derdim tasam bu. Egosu en yüksek mesleklerden biri oyunculuk oisa gerek. Ama ben hayatta huzuru anyorum. O yüzden evcimenim ve şaşaadan uzağım. Kimseye karşı bir şeyimi kısıtlayarak yaşamıyorum. Ama yine de özelim bana kalsın istiyorum. Mesela evime fotoğrafçı almıyorum. Ben kimsenin evini merak etmiyorum ki, niye benimki merak edilsin. Garip de geliyor, mahremime giriliyor gibi. - Peki yeni dönem projeniz ve hayata geçirmek Isteginlz bir hayalinlzvarmı? - Eşim Murat Yıldırım'la tiyatro kurmak gibi bir hayalimiz var. Şu sıralar dizilerden dolayı yoğun bir tempodayız. Ama birkaç yıl sonra televizyondan uzak kalıp buna yoğunlaşabiliriz. Çünkü yıllar sonra keşke demek istemiyoruz. Hem bize de yeni bir enerji ve üretim olacak. Zaman çok hızlı geçiyor, geç kalmamak gerek. • - Eğer buna hizmet ediyorsam, ne mutlu. Artık kendi adıma da bulunduğum ortamda bunun konusunu durduk yerde açıp, ilgi çekmeye, farkındalık yaratmaya çalışıyorum. "Ne olur kaldınma arabanızı park etmeyin" demek bile etkili. Çünkü bilinçlenmek çok önemli. Ayrıca insanın hayata karşı gözleri açılıyor. Ihtiyacı olanlara uzanmak istiyorsun. Artık her şey seni bir ucundan dürtmeye başlıyor ve "Hadi" diyor. Mesela ilk yardım eğitimi aldım, çünkü doğuştan engel yoksa, tekerlekli sandalyede yaşamak durumunda kalanlara sebep ilkyardım kazalan. İlkyardım uygulanırken yapılan bir hatayla her şey altüst olabiliyor. Kulağa basit gelebilir ama herkes ilkyardımı öğrenmeli. RAYTİNG KAYGISIYOK - Peki "empati" kavramı nasıl algılanryorsizce? - Empati dediğimiz şeyi ahlanıp vahlanmak sanıyoruz. Dinliyor, üzülüyor, sonra da hayatımıza devam ediyoruz. Oysa duyarlılıkları hayata yaymak gerek. Empati kurabildikten sonra herkesi daha iyi anlamaya başlıyor insan. Gözün açılması durumu o, çok çok önemli bir farkındalık. Biz çok kolay ağlayan bir ülkeyiz, ne yapabiliriz kısmında sadece konuşuyoruz. - Krvılcım ne olmalı? - Içten, gönülden bir şey yapmak istiyorsan eğer, zaten kıvılcıma ihtiyaç yoktur. Ama dilden dile uzanırsa bu tür konular, daha fazla kişiye ulaşılabilir. Domino etkisi gibi. Aslında bu programı dile getirmemin beni de rahatsız eden birtarafı var. Yaptığın sana kalsın, neden dillendiriyorsun diyenler olacaktır. Ama ben bunları 19. bölüm oldu ve ilk defa söylüyorum. Amaç insanlara ulaşmaksa, derdim de bunu dile getirmek. Çünkü onların bir reyting kaygısı yok. • zuhala@cumhurlyetcom.tr Atilla Saral çok istediği tiyatroya tesadüfen çıktı SİNEM DÖNMEZ O nu manken olarak tanısak da Yeşilçam'ın avantür filmlerinde de, dizilerde de oyunculuk macerası yaşamış bir isim Atilla Saral. Şimdi oyunculuk deneyiminde yeni ve son bir adım atıyor. Çılgın Ruh adındaki oyunda rol alıyor. Tiyatronun en büyük hayali olduğunu anlatan Saral'la mankenliği ve tiyatroyu konuştuk. Hep tiyatrocu olmayı istemiş Saral. Liseden mezun olunca sınavlara girmiş ama kazanamamış. Zamanını da boşa geçirmek yerine Sinema Kralı yarışmasına girmiş ve kazanmış. Okulun açamadığı yolu yanşma açmış, kendini dizilerde, filmlerde birçok tiyatrocuyla birlikte oynarken bulmuş. Yıl 1987, "Kendime 40-45 yaşlannda iyi biraktör durumuna gelmek diye bir hedef koydum" diyor. "Mankenlik ilk adımım oldu, o da bir görsel sanat. Mankenlik, müzik kulağı gerektirir, buna uyumlu bir fizik ister, biraz zekâ ister. Koreografiyi takip etmen lazım, giydiğin giysiye göre mimik yapman gerekir" diye anlatıyor. Mankenlik ve oyunculuğa başladıgı günden beri iyi bir çizgide yürümek için çabaladığını söylüyor. Üzerine basa basa kötü alışkanhklardan uzak durdugunu anlatıyor. Haliyle merak ediyor insan, nedir bu kötü alışkanlıklar? "Kendini bırakmak, spordan uzaklaşmak, gece hayatına aşın katılmak. Kötü arkadaş, kötü müzik, ben bunlann hepsinden uzak durdum. Benim Faruk Saraç'la 60 yaşıma kadar sözleşmem var işime saygılı olduğum için. 22 yıl önceki smokinim duruyor, bugün giyip bir partiye katılabilirim. Her sabah kalktığımda aynaya bakıyorum, kilo aldım mı diye. Eğer dikkat etmezsem, jönden çıkanm, jönün abisi olurum, bakkal olurum, kasap olurum. Kendine saygı demek işe saygı demek" diyor. Bu düşünceyle girdiği yolun kendisine oyunculuğu getirdiğini söylüyor. Avantür filmlerin zamanında 15'e yakın film çekmiş. Kafasında hep "Ben bu işin pratiğini öğrenmeliyim. Alaylı olmalıyım" düşüncesi. "Oyunculuğu böyle öğrendim" diyor, "Erol Taş babamı oynardı, elim ayağım titrerdi. Ama çok azimliydim." Saral'ın sahnedeki özgüveni hissediliyor. Pek de çekiniyor gibi bir haliniz yoktu diyorum, modelliğin burada yine birfaydası olduğunu söylüyor: "Defilelerin bana faydası oldu. Insanlann karşısındasın, kalabalıktan çekinmiyorsun, sıfırdan sete koysalar utanırdım ama ben mayo defilesine çıktım, üzerimde sadece don var. Bu cesaret demek, zamanla bir özgüvenin oluyor." Saba Tümer'in programında tiyatroya olan isteğini anlatmış, tesadüf bu ya, Nevra Serezli de izliyormuş programı. O da Cihan ÜnaPa söylemiş, "Bu çocuk çok istekli" diye. Böylece tiyatronun kapılan açılmış Saral'a. Oyuncu koçlugunu da Cihan Ünal yapmış. Kendisi de hep doğru zamanı, doğru oyunu beklediğini dile getiriyor. "Doğru bir oyun, dogru bir yönetmen olmalıydı, bu kadar yıl bekledlm, insanlan güldüren bir şey olmalıydı. Beni aradılar koşa kosa geldim. Bana çok güvendiler, ben de o güveni boşa çıkarmadığıma inanıyorum." Eleştirilere açık. Hiç "ben biliyorum" dememiş. Aksine hep öğrenmek için çaba göstermiş, hayallerinin gerçek olduğunu önemsemiş öncelikle: "Herkese 'bana bildiğiniz her şeyi söyleyin, size ihtiyacım var 1 dedim. Muhakkak önyargılı olacaklar, bu adam istediği kadar dizi, sinema çeksin ama burası tiyatro deme haklan var. Ama ben şimdi bir diz çektiğimde çok daha farklı olacağım biliyorum." •
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear