23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 4 TEMMUZ 2010 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 21 ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Rizeliye Bak Sen! Hani kendi kulaklarımla duymasam, kendi gözlerimle görmesem, inanmayacağım! Yok artık uyduruyor bu gazeteler, hepsi ağız birliği etmiş uyduruyor! Hiç kimse, hele hele bir belediye başkanı asla böyle laf etmez diyeceğim! Ama gelin görün ki, rastlantı işte, tam da o an televizyonu açmışım. Adam karşımda (adam demek ne denli doğru pek emin değilim) sırıtarak anlatıyor… “Hasım değil, hısım olmak” diye başlıyor… Bu iki sözcüğü yan yana getirmekten, bu müthiş(!) sözcük ve deyiş cambazlığından, bu olağanüstü buluşundan müthiş memnun, kendiyle gurur duyduğu her halinden belli… Sonra biraz daha ezile sıkıla, hani tam da nasıl söyleyeceğini bilemeyerek, “hısımlık bağlarının” nasıl kurulacağını anlatıyor. “Zaten dinimizde de bu var” diye ekliyor… “Hani ilk eşi hasta olanlar, çocuk doğuramayanlar…” (Hep merak etmişimdir, acaba miyopluk da hastalığa girer mi?) “Güneydoğu’da yaşayan bayanlarla ikinci ya da üçüncü evliliklerini yaparak hısımlık bağlarını geliştirebilirler…” diyor… “Hele maddi durumu iyiyse” diyor… Kulaklarıma inanamıyorum ama adam anlatıyor işte… Derken birden yüzü aydınlanıyor, o anda AKP’nin ampulü yanıverdi sanırsınız… Evreka!.. Aradığı özrü bulmanın keyfiyle sürdürüyor: “Bazı zenginlerin kendilerine metres tuttuklarını, gayri meşru ilişkilere girdiklerini duyuyoruz. Dini nikâh ile ikinci, üçüncü evlilik yapmak metres tutup gayri meşru bir ilişki yaşamaktan çok daha doğru olur. Bu nedenle Güneydoğu bölgemizden kendilerine eş almalarında bir yanlış göremiyorum. Bu işte hayır görüyorum...” Televizyonda adamı izlerken ödüm koptu, “iki - üç” diyor; ama bu zihniyet bilir ki evliliklerin dörde kadar yolu var… Şimdi ister misin ikinci evliliği “Kürt bayanla” öneren kafa, üçüncü evliliği “Ermeni bayan”la, dördüncü evliliği de “hısım olduğu” bir başka ötekileştirdiği “bayaaaan” ile yapmayı önersin… Dedi ya, “hele maddi durumu iyiyse”... Hayır hayır, mizahı yapılamayacak denli iğrençti, televizyonda izlediğim haber… Rize Belediye Başkanı Halil Bakırcı’nın sözleri her kesimden öyle bir tepki gördü ki, AKP bile (ki onların zihniyetini yansıtan bir söylemdi bu!) soruşturma açmak zorunda kaldı… Başta İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği olmak üzere çeşitli kuruluşlar, cinsiyetçi ve etnik ayrımcılık içeren bu ilkel kafayı ve ilkel sözleri kınadı. Elbet tepkiler arasında yine AKP’li bir milletvekilinin tepkisi “tüy dikme” babında birinciliği kazandı: Diyarbakır milletvekili İhsan Arslan, “Benim burada anlamadığım bir şey var: Neden onlar bizden kadın alıyor da bizimkiler onlardan kadın almıyor?” diye aklını karıştıran sorunu en duyarlı(!), en incelikli(!) bir biçimde ortaya koydu… Kafalarda kadınları “almak” ya da “vermek” uçuşurken; laik Cumhuriyet, hukuk devleti, resmi nikâh, Medeni Kanun yok sayılırken, benim aklımı karıştıran soru ise, bu belediye başkanı nasıl olur da hâlâ görevde kalabildi… Benim bildiğim bu ülkede bu sözler suçtur. Bu ayrımcılık suçtur. Halil Bakırcı derhal görevden alınmalıdır. zeynep@zeyneporal.com faks: 0212 257 16 50 kultur@cumhuriyet.com.tr Kültür Servisi - “Roman Kah- ramanları” dergisinin yeni sayõ- sõnda dört roman kahramanõ ile bir çizgi-roman kahramanõ ayrõntõlõ bir biçimde inceleniyor. Halide Edip Adıvar’õn “Han- dan” romanõnõn başkişisi Han- dan, Orhan Pamuk’un “Cevdet Bey ve Oğulları”nõn Cevdet Bey’i, Dostoyevski’nin “Suç ve Ceza”sõnõn Raskolnikov’u ve Victor Hugo’nun “Sefiller” ro- manõnõn Gavroche’u ile Turhan Selçuk’un ünlü Abdülcanbaz’õ kapsamlõ ve derinliğine yazõlarla ele alõnõyor. Yayõn yönetmenliğini Irmak Zileli’nin yaptõğõ derginin 3. sa- yõsõnda (temmuz-eylül), Halide Edip’in Handan karakteri Selim İleri, Beyhan Uygun Aytemiz, Muzaffer Derya Nazlıpınar, Veysel Şahin ve Hülya Soyşe- kerci’nin kaleminden inceleniyor. Orhan Pamuk’un Cevdet Bey’i Ethem Baran, Erol Köroğlu ve Rezan Özlem Oto tarafõndan ele alõnõrken, Dostoyevski’nin Ras- kolnikov’u Yeşim Dinçer, Ata- ol Behramoğlu, Yıldırım B. Do- ğan ve Ayşe Başcı tarafõndan yorumlanõyor. Victor Hugo’nun Gavroche karakteri ise Lütfü Tınç tarafõndan değişik açõlardan irdeleniyor. 11 Mart 2010 tarihinde yitirdi- ğimiz, Türk karikatürünün büyük ustasõ ve gazetemiz çizeri Turhan Selçuk’un dünyaca ünlü çizgi- roman kahramanõ Abdülcanbaz’a ayrõlan dosyada ise Semih Poroy, Uğur Gündüz ve Nazife Gün- gör’ün kapsamlõ incelemelerine yer veriliyor. Poroy, “Murat 124’ten İnen Abdülcanbaz!” başlõklõ yazõsõn- da bir hatõrlatmada bulunuyor: “Dünyanın bütün büyük çizgi- romancıları.. işlerini sayısız dergi ve gazetelerde yayımla- tarak sınırsız parasal kazanç el- de ederler. Bu, bilinen ve hak edilen bir şeydir. Turhan Selçuk ise çalıştığı gazeteye uzun yıllar bir Murat 124 ile gidip gel- mekteydi.” Uğur Gündüz, “Türkiye’nin Siyasal Toplumsallaşma Öy- küsünde Evrensel Bir Yerel Kahraman: Abdülcanbaz” baş- lõklõ yazõsõnda, “Abdülcanbaz, ki- mi zaman bugünün, kimi za- man geçmişin, kimi zaman fan- tastik dünyanın kahramanı ola- rak; namuslu, cesur, akıllı ve ezilenden yana bir tutum orta- ya koymuş, serüvenlerinde de kendisine destek veren dostları sayesinde yalnız kalmamıştır” diyor. Nazife Güngör ise “Abdülcanbaz: Çizgi Dünyasının İnsan Kahrama- nı” başlõklõ ince- lemesinde, Abdül- canbaz’õn, cesare- ti ve dürüstlüğüyle, kõsacasõ insan kişi- liğiyle ideal bir tip olarak Türk çiz- gi roman dünya- sõnõn en uzun ömürlü kahra- manõ olduğu- nu vurguluyor. Dört roman kahramanõ ve bir çizgi-ro- man kahramanõna yer verilen dergide Türk karikatürünün büyük ustasõ Turhan Selçuk’un Abdülcanbazõ’nõ Semih Poroy, Uğur Gündüz ve Nazife Güngör anlatõyor. Boğaz’da Caz Vapuru Kültür Servisi - Her yõl Uluslararasõ İstanbul Caz Festiva- li kapsamõnda Kabataş İskelesi’nden Boğaz’a açõlan “Caz Va- puru” bu yaz da cazseverlerin emrine amade. Bugün 11.00 - 16.00 saatleri arasõnda Boğaz’da salõnacak Caz Vapuru’nun konuk topluluklarõ ise New Orleans’tan “The Panorama Jazz Band” ve caz standartlarõndan ünlü müzikallere uzanan re- pertuvarõyla İstanbul “Saksofon Kuartet” olacak. BOĞAZ’IN SES DÜNYASINI ELE ALAN SERGİ TAKSİM METROSU’NDA Bin bir titreşimli kent: İstanbul Kültür Servisi - İstanbul Boğazõ’ndaki seslerin tetiklediği bir etkileşim tasarõmõ olan “1 city 1001 vibrations” (1 kent 1001 titreşim) adlõ enstelasyon projesi önceki akşam İstanbul Taksim Metrosu Sergi Salonu’nda yapõlan basõn toplantõsõyla açõldõ. ‘Komputer müzik’ konusunda birçok uluslararasõ yapõt ve aktivitede imzasõ olan Sinan Bökesoy, İstanbul Boğazõ’nõn ses dünyasõnõ konser sahnesine taşõyor ve Kõz Kulesi’nden Şehir Hatlarõ vapurlarõna kadar İstanbul’a özgü birçok elementi ve kurumu bir araya getirmeyi başarõyor. Kõz Kulesi ve Sepetçiler Kasrõ’na yerleştirilen mikrofonlarla İstanbul Boğazõ’nda duyulan sesleri canlõ olarak analiz eden uygulamada uluslararasõ bir mühendis ve tasarõm ekibi yer alõyor. Proje için tasarlanan ve perküsyon çalacak şekilde programlanan özel robotlar ile de sahnede canlõ etkileşim sağlanõyor. “İstanbul 2010” kapsamõnda ve “Gelecekten Masallar” projesi çerçevesinde gerçekleştirilen çalõşma, temmuz ayõ boyunca İstanbul Taksim Metrosu Sergi Salonu’nda görülebilir. (www.talesoffuture.com) Cemal Süreya Şiir Yarışması başvuruları başladı Kültür Servisi - Cemal Süreya Kültür Sanat Derneği tarafõndan 21.’si düzenlenen ve seçici kurul üyeliğini Egemen Berköz, Enver Ercan, Mustafa Öneş, Sennur Sezer ve Müslim Çelik’in yapacağõ “Cemal Süreya Şiir Yarõşmasõ” başvurularõ başladõ. Seçici kurulun değerlendirmesi, Ekim 2009-Eylül 2010 tarihleri arasõnda yayõmlanmõş şiir kitaplarõndan ve kitap oylumunda hazõrlanmõş dosyalardan olmak üzere iki dalda olacak ve istenirse özendirme ödülü de verilecek. 15 Kasõm 2010 tarihine dek yapõlabilecek başvurular posta ile şu adrese iletilecek: Bostancõ Hatay Restaurant, Bağdat Caddesi No: 526. (Bilgi için dernek başkanõ Ahmet Saraçoğlu: 0542 506 96 58) DDR / Agitprop / Peyote Müzik İ stanbul’un iyi alternatif topluluk- larõndan biri DDR. Sekiz yõl önce iddiasõz bir hevesle kuruldukla- rõnda sevdikleri topluluklarõn kavõr- larõnõ çalõyor; müzikal karakterlerin- de kaçõnõlmaz olarak Joy Division, My Bloody Valentine, The Smiths etkileri taşõyorlardõ. Bu süreç uzun ol- madõ DDR açõsõndan; kõsa bir süre sonra kendi bestelerine yönelme ka- rarõ alarak, daha özgün bir çizgiye ayak basmayõ hedeflediler. Bu dö- nemi, müzikal çizgilerine uygun birkaç underground mekânda dü- zenli olarak konser vererek geçirdi- ler. Albüm hazõrlõğõ babõndan birkaç demo çõkardõlar. Kendilerine has bir sound elde etme konusunda al- dõklarõ yolda, karmaşadan kaçarak, parlak ve cilalõ tonlardan uzak du- rarak minimal bir çizgiye geldiler. 14 Türkçe parçadan oluşan ilk albümü “ A g i t p - rop”u çõka- ran DDR, sağlõklõ bir gelişim çiz- gisi izleyerek albümdeki şarkõlarõ uzun yõllar boyunca sahnede çalarak pişirmiş. Bu yol al- bümde belirgin bir olgunluk hissinin duyulmasõna neden olmuş. Seksenlerin karanlõk indie soundu- nun, yabancõlaştõrma efekti olarak va- zife gören vokal anlayõşõ ile buluşma- sõndan oluşan basit ve hipnotik şarkõ- larõn sözlerinde, topluluğun adõna uy- gun biçimde politik göndermeler var. Replikas, Nekropsi gibi topluluk- larõn temsil ettiği çizginin, bir sonraki kuşaktaki temsilcilerinden biri DDR. Eğer yöntem olarak vokal ve müzik arasõndaki ilişkiyi yeniden ele alõr, esinlendiği akõmlarõn ve isimlerin et- kilerini azaltõrlarsa, bize “Agitprop”a göre çok daha özgün ve gelişkin bir ikinci albüm armağan edebilirler. muratbeser@muratbeser.com The Dead Weather /Sea of Cowards - Third Man/Warner Brothers R ock müziğin yaratõcõ ismi Jack White, geçen yõl The Dead Weather adlõ yeni bir grupla ortaya çõkmõş ve hayranlarõnõ heye- canlandõrmõştõ. The Kills’in vokalisti Alison Moss- hart’õn vokal ve gitarda, Queens of Stone Age’den Dean Fertita’nõn gi- tar ve orgda, The Green- hornes’dan Jack Law- rence’õn bas gitar ve davulda yer aldõğõ The Dead Weather, gerçekten de süper yete- nekleri buluşturan sõra dõşõ bir grup. İlk albümleri “Horehound”da vo- kalistliği daha çok Alison Moss- hart’a bõrakan White, bu kez davul çalmanõn yanõ sõra vokalde de eşit rol üstlenmiş. Bunun dõşõnda grubun bu ikinci çalõşmasõ, ilkine göre önem- li bir değişiklik göstermiyor. Sanki onun devamõ gibi karanlõk blues rock sõnõrlarõnda aynõ çizgiyi sürdü- rüyor. 35 dakikaya sõğdõrõlan 11 şarkõ, ağõr gitar riffleri, psychedelic garage rock ve groove arasõnda gidip geliyor. Ka- nõmca albümün en dikkat çekici yanõ, şarkõ geçişlerindeki devamlõlõk duy- gusu. Bu sayede tüm albüm adeta bir jam session gibi akõyor. Günümüzün albüm enflasyonunda fazla bir yenilik getirmediği için pek öne çõkmadõ “Sea of Cowards”. Ancak kanõmca, alternatif rock’õ blues rock ile başarõyla buluşturan iyi bir albüm. Bir grup müzisyen Nashville’de bir garaja doluşup akõllarõna estiği gibi çalmõşlar izlenimi yaratõyor. “Kim ne düşünür?” diye kendilerini kas- madõklarõndan önce müzisyenler keyif almõş. O garajda doğan keyif de din- leyiciye kolaylõkla yansõyor. www.zulalkalkandelen.com ‘Roman Kahramanlarõ’ dergisinin yeni sayõsõnda Turhan Selçuk’un Abdülcanbaz’õna dosya ayrõldõ Çizgi-romanõninsankahramanõ ÖLÜMÜNÜN10.YILINDA Kemal Sunal anõldõ İSTANBUL (AA) - Türk sinemasõnõn önemli oyun- cularõndan Kemal Sunal, ölümünün 10. yõlõnda Zin- cirlikuyu Mezarlõğõ’ndaki mezarõ başõnda anõldõ. An- ma törenine, Kemal Su- nal’õn eşi Gül, oğlu Ali, kõzõ Ezo, annesi Saime Su- nal ile Ali Sunal’õn kõz ar- kadaşõ Gökçe Bahadõr ka- tõldõ. Törende Ali Sunal, “Biz o hayattaymõş gibi, hâlâ o varmõş ve yanõmõz- daymõş gibi yaşamaya de- vam ediyoruz. Ona karşõ so- rumluluklarõmõzõ biliyoruz. Onun topluma verdiklerini takip etmeye, sevenlerini hayal kõrõklõğõna uğratma- maya çalõşõyoruz” dedi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear