23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Ahmet Ümit'le 'İstanbul Hatırası' üzerine 'İstanbul'un taşı toprağı altın değil, kültür' Ahmet ümit'in İstanbul Hatırası peş peşe işlenen cinayetlerin çevresinde kurgulanmış. Ancak bu kitabı sıradan bir polisiye romandan ayıran bir- çok özellik var. Kitap, çeşitli kesimlerden lstanbulluyu bir araya getirerek içinde barındırdığı alt öykülerle zengin bir yapı sunuyor. Romanın bir başka önemli özelliği de İstanbul hakkında son derece detaylı bilgi içer- mesi. Kurgunun içine yerleştirilen bu bilgiler hem okumayı daha meraklı hale getirmeyi amaçlıyor hem de tarih aracılığıyla çok günümüzün dışındaki öyküle- rin de kurguya yerleşmesine imkân tanıyor. ümit'le istanbul Hatırası'nı konuştuk. O Ismail YILDIZ "r ^~ itabın uzun birha- t S zırhk süred var. mm #^k Önce yazun aşama- JL Jk. smdan önceki bu hazırhk evresini, araşürma, incele- me ve gezüerinizi ardından kitabın hangi fikirden yola çıkarak oluşma- ya başladığım öğrenmek isterim? - Ashnda bu kitap, benim 1998'de başlayan yazarhğımda yeni bir aşamanın devanıı. 1998'de ben Patasa- na yı yazmaya koyuldum. Patasana, bu topraİdardaki kadim kültürlerden biri olan Hititleri, geç Hitideri anlatıyordu ve _ ı ben o kitapla beraber bu topraklardaki ' tarihi, etnik, dinsel zenginlikleri, burada yaşayan halklan, kültürlerini anlatmaya çahşnm. Patasana ile başlayan süreçte sonnı Kadim, Ninattanm Bileziği, Bab-ı Esrargibi kitapları yazdım. Bunlann çok ortak yanı var. Ana mesele bu topraklar- da yaşayan kültürler, çok kültürlülüğü vurgulamakü. Dolayısıyla İstanbul Haü- rası bunun son halkasıydı. Patasana'nın bitişine doğru, îstanbul'u da yaznıalıyım diye düşündüm, o tarihsel zenginliği gör- dükten sonra. Ancak bir türlü tam bu bo- yutta bu kıvamda bir şey toparlayamadım aklımda. Fakat bir şehri bir romanın içe- risine yatırmak zor bir meseleydi. O gün- den beri bu roman düşündüğüm bir ro- mandı. Geziler yaptun, kitaplar okudum ve bu kitap 10 yüdır demleniyordu. En son Bab-ı Esrar benim kafamda bittiğin- de, bu kitap şekillenmcye başladı vc işte yaklaşık 20 aylık bir süreçte oturup yaz- dım. Tabi birçok insandan büyük destek aldım. "SADECE GÜZEL CÜMLELERİ ARKA ARKAYA SIRALAMAK ROMAN DEĞİL" - Bu sikke meselesinin başka birironisi varmı? - Bir ironisi daha var. Sikke bir anahtar, bir kapı oluşturdu. Öte yandan bir şey anlatmak istedim. Özellikle günümüzde milliyetçiliğin yükseldiği bir dönemde, ör- neğin bizim kullandığımız ay yıldız simge- nin 2 bin 700 yıl önce buraya ilk gelen Yunan kolonisi tarafından kullanıldığını öğrendik. Ondan önce de Sümerler kul- lanmış. lnsanhk kültürünün ashnda din- lerle, ırklarla, diller ve cinsiyetle bölüne- meyeceğini, esas olanın bunun büyük bir kültür olduğunu ve buna sahip çıkarken o kültürde dinsel ve ırksal milliyetçiliğin insanlığı bölen bir bakış yarattığını gör- SAYFA 16 mek gerekiyor. Yunanlüar iyidir, Romah- lar kötüdür, Kürtler iyidir, Ermeniler iyi- dir, Türkler iyidir, Müslümanlık yücedir, Hıristiyanlık kötüdür gibi tanımlamalann kötü tanımlamalar olduğunu görnıek iste- dik. Bu şehrin tarihinin de bize bunu gös- termek istediğini anlattım. - Bir başyapıt olarak ortaya koyduğu- nuz bu eser çok zor bir işe soyunmuş. Ya- ni çok kültürlülüğün, çok renkliliğin belki de dünyadaki en önemli merkezi olan Îs- tanbul'u ele ahyorsunuz. O kadar uzun karmaşık ve birbirinin içine geçmiş bir durum ki düşünmesi bile korkutucu, Bu durum sizi de korkutmadı mı? - Elbette çok korkuttu. Ama işte önem- li olan oradaki kurgu dediğimiz şey. Ro- man sanannda yapmanız gereken bazı iş- ler var. Nedir bunlar? Kurgu çok önemli, hikâyeyi kurgu içinde vermeniz lazım. lki, dil çok önemli. Oç, karakter çok önemli. Karakter analizi yapmak ve bütün bunla- nn arkasında tarihsel, ekonomik ve sosyal psikolojik bir fon oluşturmak önemli... O zaman roman oluyor işte. Kurgu yaratıcı- lıkla ilgili bir şey. Sadece güzel cürnleleri arka arkaya sıralamak roman değildir. Edebiyat sadece dil değildir. O dil hikâ- yenin gerektirdiği dildir. Dolayısıyla bura- daki asıl mesele o kurgudur. 7 cinayet, 7 sikke, bu beni ralıatlattı. Bu kurgunun kendisi çünkü. - Diğer romanlannızdan son kitabmıza gelene kadar bir iz sürme durumu var. Bundan önceki kitaplannızın İstanbul Hatırası'nın bir olgunlaşma aşaması ve ö'n tarah olduğunu söyleyebilir miyiz? - Aynen öyle. Önceki kitaplarda da as- hnda bunu anlattık. Evrensel insam anlat- mak dediğimiz şey tam da ashnda Anado- lu'yu anlatmak. Çünkü uygarhklann asıl çıkttğı yer burası. Önce Mezopotamya ve Sümer, sonra onlardan bu mirası Hititler devraldı. Hititler bir imparatorluk kurdu. 3 bin yıl önce bu yeryüzünün en büyük imparatorluğuydu. tkincisi de Mısır'dı. Sonra da buradaki büyük kazanımı Antik Yunan benimsedi. Onlann benimsediği yapı üzerine tek tanrılı bir durum oluştu. Yani orta çağ dönemi, ardından rönesans. Bu uygarhk böyle gehşti. Dolayısıyla siz zaten bu topraklarm kültürünü anlattığı- nızda evrensel insanı anlatıyorsunuz. ts- tanbul'da konuşulan iki önemh dil vardı. Yunanca ve Latince. Şimdi bütün Avrupa dilleri Latince köklerden geliyor. Hititle- rin düi Hint Avrupa dili. Almanlann dil kökeni Hititlere dayanıyor. Evrensel insa- nı anlatmak için de ben romancı olarak, burada zaten onu yapıyoruz. Bu topraklar onu anlatıyor. Bu topraklarda zaten onlar var. 3 bin yıl önce New York, Çorum'du. Dünyanın başkenti Çorum'du. 1700 yıl önce Konstantin'in başkenti lstanbul'du. Ama dünyanın başkentiydi işte. Böyle bir medeniyetten, uygarhk ve toprak parça- sından söz ediyoruz. Farkında olmadan böyle bir zenginükten söz ediyoruz. - Daha önceki Kavimler kitabmızda boygösteren Komiser Nevzat'ı burada da görüyoruz. Neden böyle biryöntem de- nediniz? - Şimdi ashnda polisiye romanlarda ço- ğunlulda böyle karakterler olur ve bunlar devamhdır. Ben çok kullanmıyorum. Ben başkomiser Nevzat'ı Kavim'de yaratom ve hikâyelerde vardı, bir de burada var. Burada kullanma nedenim şu: Çok fazla bilgi var ve Nevzat'ın biraz büinmesini is- tedim. Bir tek karakteri anlatmaya kalkar- sanız 800 sayfa olur. Bir de şimdi ashnda polisler bu toplumun suçuyla iç içe yaşa- yan, toplumun bağırsaklarında yaşayan insanlardır. Toplumun bütün röntgenini çeken insanlar. Oraya baktığınızda toplu- mu anlayabilirsiniz. Sosyo-ekonomik ya- pısı ve sosyal psikolojisi nasıldır'anlarsı- nız. Dünyanın her yerindeki suçlan anaUz edin, toplumlar hakkında temel bilgilere sahip olursunuz. O yüzden böyle bir ka- rakteri seçtim. O bize toplumun sosyo- ekonomik derinliğinin ipuçlannı verir. O nedenle bunu seçtim. - Gelecekte başka bir romanda da göre- cek miyiz? - Bir romanda daha düşünüyorum, on- dan sonra düşünmüyomm. Ama yine de belli ohnaz. "BİZİ PARA DEĞİL KÜLTÜR KURTARACAK" - Kitabın biryerinde bir kente kötülük edenlerin parayı elinde tutanlar olduğuna denk gelen bir cümle var. Kente kötülüğü para ve parayı elinde tutanlar mı yapıyor? - Bu inanıhnaz yaygın bir şey. Istan- bul'un taşı toprağı altındır diye bir şey var. Bunun anlamı altına hü- cum. Bir anlamda ülkenin sos- yo-ekonomik yapısı bunu zo- runlu kıldı. Köy çözülüyor, sanayileşme başhyor Ve hızla kentlere akıyorlar. Sonra gecekondu- laşma ve talan. Ama sadece onlar değil, zenginler de kenti talan ediyor. Hem de inanıhnaz şekilde. Romanın meselesi biraz da bu. Bu şehrin taşı topra- ğı altın değil, kültür. Bunu fark ettiğimiz zaman ve bu şehri o kültürün merkezi, anası, asıl öğesi olarak gördüğümüz za- man para değil, bizim bakış açımızla de- ğişmeye başlayacak. Hayvanla farkımız kültürle ortaya çıkıyor. Kendi doğamızı yaratıyoruz. İlk aşama da para kazanmak. Bu hayvana yakın olan bir durum. Ama sonra, yeryüzünde başka canhlarla bera- ber yaşadığımızı, toprağa iyi bakmayı öğ- renirsek, bizim de hayatımızm dalıa iyi olacağı ve güneş söndüğünde biteceğimizi düşünürsek, bizi kurtaracak şeyin para değil kültür olduğunu görürüz. Ama her şeyi para olarak görürsen, bu seni barbar yapar. Canavar yapar. Bizi hayvanlardan ayıran nokta esas olarak kültürümüzdür. Bu kente sadece para olarak bakarsak, yağmalanz. Ama şehirle birlikte ruhumu- zu da yağmalanz. Biz bu romanda insana insan olma çağnsı yapıyoruz. 32 yıldan beri bu şehirdeyim. Bu şehir bana çok de- ğerli şeyler verdi. Burada âşık oldum, ev- lendim, çocuklanm oldu. Acılanm, se- vinçlerim oldu. Kısacası bu şehir beni adam etti ve benim bu şehre borcum var. - Istanbuî'a olan minnet borcumdu di- yorsunuz roman için. Gönlünüz rahatmı şimdi? - Biraz daha rahat tabi. Ben bu şehre 1978 yıhnda geldim. 32 yıldır buradayım. Bu şehir bana çok şeyler verdi. Bu şehir- de âşık oldum, burada evlendim, kızım doğdu, torunum doğdu, arkadaşlarımın mezarlan burada. Pek çok anlamlı olayı burada yaşadım. Bu şehir beni adam etti. Dolayısıyla bu şehre borcum var. Burada yaşamayı da ayncahk olarak görüyorum. Bu şehir bana hâlâ çok güzel şeyler veri- yor. Içimi güzellikle dolduruyor. Bir bor- cum var yani. Bu kitap bir anlamda elbet- te bu şelıre olan vefa borcumdu. Birinin dile getirmesi lazım. O birilerinden biri ben oldum. Başkalan da olması lazım. - Bu kadar büyük bir kültür ve tarihsel birikimi olmasına rağmen Türkiye edebi- yatma baktığınızda yeterli miktarda işlen- mediğini görüyoruz bu kendn. Sizneler söylersiniz? - Ashnda Huzur da da bunu bulabiüriz. O kaybolan giden eski İstanbul bulunur. Yahya Kemal, Sait Faik eserlerinde bula- bih'riz. Ama artık bıçak kemiğe dayandı şekilde, "yeter laaaaaaan!" diyecek, "ye- ter artık!" diyecek kadar doğrudan bağı- ran bir roman oldu İstanbul Hatırası. - Bu a yeter" çığhğım dile getinrken ro- man, aynı zamanda güncel bir takım ko- nulan da bu çığhğa kaayor. Ömeğin, Marmarayprojesi, metro inşaadan, MM Haliç'e yapılan metro köprüsü gibi? H İ C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1065
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear