Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 13 TEMMUZ 2010 SALI
18 KÜLTÜR kultur@cumhuriyet.com.tr
KARŞILAŞMALAR
İNCİ ARAL
Sessizlik
Bu köşede siyasi konulara girmemeye özen
gösteriyorum ama bazen sanattan söz etmenin
bana yersiz, boşuna geldiği anlar oluyor. Her şeyin
eşitsiz, adaletsiz, vahşi bir biçimde yaşandığı bir
ülkede yazar olmak insana sorumluluk dahası
suçluluk yüklüyor. Akan kanı, şiddeti,
hukuksuzluğu, birbirini azdıran ırkçılık ve ilkel
milliyetçiliği görmüyormuş gibi durmak ağırıma
gidiyor. Haftada bir yazan için gündem çok yüklü
ve hızlı olsa da günceli yazılarıma taşımama
dikkatinin baskısı altındayım.
Zaten baskı ve korku ortamında yaşıyoruz.
Koşulların kendisini askeri darbe dönemlerinden
daha sinsi bir kıstırılmışlık içine itmekte olduğunu
hisseden, yarın için kaygıları olan yazar her şey
yolundaymış genişliğiyle sanattan, edebiyattan
dem vurabilir mi?
Gelecek günü, ayı, yılı merak ediyorum: Neler
olacak? Halk bu anayasaya geçit verecek mi, Kürt
sorunu çözülecek mi? Yoksa Türkiye etnik
temelde bölünecek mi? Baskın seçim olur mu?
ABD İran’ı ne zaman vuracak? Önümüzü
göremediğimiz bir kavşaktayız, belirsizlik yakıcı.
Yeni çıkan, bana gelen kitaplara bakıyorum,
okuyup yazasım gelmiyor. Gazetelerde yaz. Bir
yanda vur patlasın çal oynasın kafalar, bir yanda
uydurma suçlamalarla Silivri’ye kapatılan, yargısız
infaz edilen değerli insanlar. Sindirilmiş basını,
ordusu, ürününü yollara döküp çiğneyen çiftçisi,
işsizi, cinnet getiren memuru, göçük altında
kalanı, teröre kurban giden çocuğuna gözyaşı
döken yoksul, sabırlı insanlarıyla hangi karanlığa
sürüklenmekteyiz?
Uzmanlar, gazeteciler konuşuyor. Sivil
darbeden, faşizmden söz ediliyor. Ekranlarda
birbirine benzer ya da karşıt görüşler tartışılıyor.
Sinirler gergin. Sislere, öfkelere, feryatlara
boğulmuşuz. Yoksa yeni belalar, ateşler mi
bekliyor bizi?
Biliyorum, sanat hayatın kendisidir. İnsanın
özündeki vazgeçilmez yaratma güdüsü
düşüncenin izinde, kuşkular, sorular, karşı olma ve
adalet duygusuyla beslenir. Peki ama bugün
içinde yaşadığımız karmaşa sanata, edebiyata
neden çok az ya da hiç yansımıyor?
Kırklardan seksenlere insanımızın macerası
büyük ölçüde edebiyatın belleğine kaydedildi,
ama hızlı dönüşümlerin yaşandığı seksen sonrası
gerektiğince yansımadı. O dönemden bugüne
dağılıp savrulmalarımız önemli eserlere konu
olmadı henüz. Susmaya, kabullenmeye, bencilliğe
alıştırıldığımız, şundan ya da bundan korktuğumuz
için olmalı.
“Bu Kalp Seni Unutur mu”, neden yayından
kaldırıldı? Gerici bir cuntanın ülkeyi otuz yıl geriye
götürdüğü süreci anlatan bu nitelikli dizi bile ilgi
görmemişse o günleri yazanları kim okuyacak?
Yasak aşklara, mafya savaşlarına bakmayı
yeğleyen, düşünmeyi, okumayı, soru sormayı
yorucu bulan insanlar gamlı, zor hikâyeler
istemiyor artık. Toplumcu yazarın, romanın
modası ise çoktan geçti.
Kültür endrüstrisinin hedefi, eşyadan sanata,
gizemden dine bir örnekliğin kolaylığına sığınan
büyük kitle. Kendine yabancılaşmış insanlar için
kurgulanmış efkâr dağıtan hayaller para ediyor
artık. Cam ekranın yarattığı anındalık ve
unutkanlıkla, bunalım ve sürekli korku şoklarıyla
toplumcu bilincin fişi çekildi.
Kültürel sığlık ve ortak belleğin kaybı ile gelen
kayıtsızlık bulaşıcıdır ama kalıcı olması tarihin
akışını zorlar. Bu şaşkınlık, perişanlık günlerini
tarihin ruhsuz sayfaları yazacaktır kuşkusuz. Ama
ben kaybettiğimiz insani değerlerin bir gün
edebiyatın ölümsüz belleğine de kaydedileceğini,
hayatı yazma eylemiyle ilişkilendirmeyi bilenlerin
insanımızın acıyan yerleri ve çaresizliği üzerine her
zaman söyleyecek sözleri olacağından eminim.
Özellikle kardeş kanının aktığı yerde insanlık bilinci
yara alır, çünkü ve yazarlık vicdanı kanar.
aralinaral@gmail.com
Z
amansõz çõkõlan uzun bir yol-
culuk geride kalanlar için
sarsõcõ oluyor. Sevgili Fü-
sun’un çõktõğõ da böyle bir yolculuk
işte… Onunla İÜ Tiyatro Eleştir-
menliği ve Dramaturji Bölümü’nde
ders vermeye başladõğõ 90’lõ yõlla-
rõn sonlarõna doğru tanõştõk. Semi-
ner tarzõnda yaptõğõ derslerine zevk-
le gelirdi, aksatmadan.
Amacõ, kendi deyimiyle, “insanı
daha da insanlaştırmaktı” kuş-
kusuz. Felsefe-tiyatro-eleştiri bu-
luşmasõnõn zenginliklerini aşõla-
maktõ gençlere… Bir süre sonra, Ye-
ditepe Üniversitesi’ne geçti tiyatro
bölümünü kurmak üzere. Biz, onun
yokluğunu hep hissettik… Yedite-
pe serüveni tatsõz noktalandõ. Üz-
düler onu. Son yõllarda Doğuş Üni-
versitesi’ndeydi ve hayatõndan
memnundu. Ne yazõk ki
bu zamansõz yolculuğa
çõkõverdi apar topar.
Bilgi zengini ama bil-
gisini satmayan bir in-
sandõ. Kõvrak zekâsõ
ile gözlemlerdi dün-
yayõ. Hayatta en yakõn
arkadaşõ sevgili kõzõ
Zeynep Altıok’tu.
Karşõlõklõ bir sevdaydõ sanki ikisi
arasõndaki ilişki. Ne güzel ki bu
dostluğu, bu ana-kõz ilişkisini doya
doya yaşadõlar. Hassas, hassas ol-
duğu kadar da güçlüydü. Olaylar
karşõsõnda dik durmasõnõ bilen bir in-
sandõ. Hastalõğõnõ bile öylesine ola-
ğan karşõladõ ki… Ardõnda hayata
dair, insana dair deneme ve eleşti-
ri yazõlarõnõ, kitaplarõnõ bõraktõ…
Adõnõ bõraktõ… Gülen gözlerini bõ-
raktõ… Sevgili Zeynep’i bõraktõ…
Methiye düzmek istemiyorum Fü-
sun’un arkasõndan. Ve ona “Kültür-
süzlüğümüzün Kışı” adlõ kitabõnda
yer alan “Tiyatroda Eleştirinin Kı-
sılan Sesi” başlõklõ yazõsõndan kõsa
alõntõlarla seslenmek istiyorum önem-
li bir parçasõ olduğu tiyatro dünya-
sõndan… “Eleştiri, insan zihninin en
dinamik etkinliklerinden biri. Gün-
lük yaşam içinde gerçekleşen ayak-
üstü eleştirileri bir yana koyacak
olursak; edebiyatta, tiyatroda, ge-
nel olarak sanatın bütün dalların-
da, bunlardan biraz daha farklı bir
yapıda olmakla birlikte bilimde
eleştiri, bütün bu alanlarda üreti-
lenlerin, ortaya konan yapıtların
bugününe ve yarınına ‘teşhis koyan’
bunu da o alanlarla ilgili olarak edi-
nilmiş birikim, kazanılmış donanım
ve geliştirilmiş beğeni yardımıyla
gerçekleştirebilen bir etkinlik.
(….) (Eleştiri) kısır çekişmele-
rin, dar görüşlülüklerin, burnu-
nun ucundan ötesini göremeyen-
lerce yaratılan taviz bataklıkla-
rının sergilenmesinde; yazının
başından beri sözünü ettiğim dü-
şünce ve bilgi birikimi, deneyim-
lerle pekiştirilmiş donanımlar,
değerliyi yozdan, performansı
şovdan, sanatı magazinden ayı-
ran, seçen eleştirel bilinç, altın de-
ğeri taşıyabilirdi. (…)
Arz-talep dengelerinin tüm ha-
yatımızı yönettiği küçücük, ufuk-
suz dünyalarımızdan sanatı kov-
duk da, şimdi daha mı rahat ne-
fes alıyoruz? Hepimiz manevi fu-
karalıkta eşitlenince, maddiyat
zenginlerinin tek eksikleri, yok-
sunlukları da ortadan kalkacak ve
başları göğe erecek. …
Ama Türkiye, Cumhuriyetin
ilk kırk yılı içinde katettiği yolu
geri koşuyormuş, taş taş üzerine
konarak nice zahmetle, emekle in-
şa edilen kültür-sanat kaleleri
dinamitleniyormuş, ne gam! Bu
karanlık tablonun neresinde, eleş-
tirmene hangi rol, nasıl bir görev
düşüyor? Artık bu soruya cevap
bulmak eskisinden de güç…”
Güle güle Sevgili Füsun…
Bilgi zengini ama bilgisini satmayan bir insandõ. Kõvrak
zekâsõ ile gözlemlerdi dünyayõ. Hassas, hassas olduğu
kadar da güçlüydü. Olaylar karşõsõnda dik durmasõnõ
bilen bir insandõ. Ardõnda hayata dair, insana dair
deneme ve eleştiri yazõlarõnõ, kitaplarõnõ bõraktõ… Adõnõ
bõraktõ… Gülen gözlerini bõraktõ… Sevgili Zeynep’i bõraktõ…
F Ü S U N A K A T L I ’ N I N A R D I N D A N
Kültür Servisi - TRT,
Alex Tataryan’õn yeni
albümünde bulunan ve
Ermeni Çocuk Korosu’nun
da eşlik ettiği Ermenice
şarkõnõn Denetleme Kurulu
tarafõndan yasaklandõğõ
haberlerine dair bir
açõklama yaptõ.. TRT, bazõ
basõn yayõn organlarõnda
yer alan “TRT kurumu,
Ermenice seslendirilmiş
bir şarkıyı yasakladı”
haberlerinin yanlõş
olduğunu belirterek
şarkõnõn yasaklanmadõğõnõ,
yabancõ sözler içermesi ve
Türkçe noter tasdikli
tercümesi olmamasõ
nedeniyle değerlendirme
dõşõ bõrakõldõğõnõ bildirdi.
Yapõlan yazõlõ açõklamada,
“Ermenice radyo yayını
yapan bir kurumun,
bir şarkıyı
sadece
Ermenice
olduğu için
yasaklaması
olası
değildir”
denildi.
Alex
Tataryan’ya
ait şarkõnõn yasaklanmadõğõ
vurgulanarak, şarkõnõn
kurum kabulünde teknik
eksiklikler tespit edildiği
ve değerlendirmenin
sonraya bõrakõldõğõ,
“Buruk Acı adlı parça
yabancı sözler içermesi
ve Türkçe noter tasdikli
tercümesi olmaması
nedeniyle değerlendirme
dışı bırakılmıştır.
Tamamıyla bu nedenden
dolayı
değerlendirilemeyen
eserin yer aldığı CD’deki
diğer 9 eser söz ve
müzikten yayınlanır
nitelikte bulunmuştur”
şeklinde ifade edildi. Yõllar
önce Türkan Şoray’õn
“Buruk Acı” olarak
sözlerini yazdõğõ, 1980’li
yõllarda Alex’in babasõ
Hayko tarafõndan
Ermenice yazõlan şarkõ
daha önce de herhangi bir
sebep gösterilmeden
yasaklanmõş ve orijinal
haline sadõk kalõnarak
Hayko tarafõndan yeniden
yazõlmõştõ.
‘Yan yana
enstrüman
çalanlar
savaşamazlar’
AYKUN ÖZGEN
Türkiye-Ermenistan Gençlik Sen-
foni Orkestrasõ’nõn provasõnõ izlemek
üzere Boğaziçi Üniversitesi Uçaksa-
var Kampusu’nda yer alan Garanti
Kültür Merkezi’nden içeri girdiğim-
de, Ermenice, Türkçe ve İngilizceyi
birbirlerine karõşmõş halde buluyo-
rum... Ünlü modacõ Karl Lager-
feld’in dediği gibi: Tek kültürlü ol-
mak sõkõcõ olmalõ...
Orkestra, şefler Nvart Andreas-
sian ve Cem Mansur yönetiminde
16 Temmuz’da Cemal Reşit Rey
Konser Salonu’nda bir konser vermek
için İstanbul’da. Solistliğini Hande
Küden ve Tigran Harutyunyan’õn
yapacağõ, İKSV, Anadolu Kültür ve
Boğaziçi Üniversitesi’nin de des-
tekleriyle düzenlenecek konserde,
Ulvi Cemal Erkin, Aram Haça-
turyan ve Bedrich Smetana’nõn
yapõtlarõ yanõnda Beethoven ve Bi-
zet’nin eserleri de seslendirilecek.
Böyle bir orkestra oluşturma fik-
ri Nvart Andreassian’dan çõkmõş.
Türkiye-Ermenistan arasõndaki iliş-
kiler ve protokol krizi gündeme hâ-
kim olunca, onu tanõyan ve “Bana
ne!” diyemediğini bilen dostlarõ An-
dreassian’a “Bir şey yapsana!” de-
mişler.
Bu ortak projede Andreassian,
Cem Mansur’la işbirliğinde Erme-
nistan’da ve Türkiye’de gerçekleşen
seçmeler sonucunda, yaşlarõ 18-23
arasõnda değişen konservatuvar kö-
kenli 65 müzisyeni seçmiş, provalarsa
5 Temmuz’dan bu yana İstanbul’da
devam ediyor.
Nvart Andreassian İstanbul’da
doğmuş, 15 yaşõnda Türkiye’den ay-
rõlmõş. Fransõz müziğinde uzmanla-
şan sanatçõ, 40 yõlõ aşkõn süredir de-
vam eden profesyonel hayatõnda,
Fransa, Çin, Ermenistan ve Rus-
ya’nõn da aralarõnda olduğu birçok ül-
kede çalõşmõş. Bu konserse, Andre-
assian’õn ülkemizde yönettiği ilk
konser olacak. Projelerinin ana fik-
rini sorduğumda Andreassian’õn ya-
nõtõ hazõr: “Yan yana oturup ens-
trüman çalanlar savaşamazlar.”
Farklõ dil ve kültürlerin “kavga”
anlamõna gelmediğine dikkat çeken
sanatçõ, Mansur’un, gençlik orkest-
ralarõyla olan tecrübesinin altõnõ çizip
aralarõndaki işbirliği ve uyumu özel-
likle vurguluyor.
Cem Mansur da bu uyuma deği-
niyor ve bu tür orkestralarõn, birlikte
yaşam alanõ yaratmada toplumlarõn
ilerisinde olduğunu belirtiyor. Man-
sur’a göre paylaştõklarõ müzik tü-
rünün Avrupa’da doğmasõ da bir te-
sadüf değil, demokratik değerlerin
de en başarõlõ biçimde yine Avru-
pa coğrafyasõnda gerçekleştiğine
dikkat çekiyor.
Canlõ müzik dinleme konusuna
da değinen sanatçõ, sadece kayõt tek-
nolojisine teslim olmuş izleyicinin,
müziğin kendisini değil, suretini ya-
şadõğõnõ belirtiyor. Mansur’a göre,
“Bu kadar iyi çalan Berlin Filar-
moni Orkestrası’nın CD’sini din-
lemek varken neden Türkiye-Er-
menistan Orkestrası’nı izleyeyim
ki” sorusu “yersiz”, çünkü müzik,
yaratõldõğõ anda deneyimlenen, mal-
zemesi olan “zaman”õ yakalamamõza
olanak tanõyan ve “bilinçli” bir şe-
kilde dinlendiğinde yaşamlarõmõzõ
da bilinçli bir şekilde sürdürmemizi
sağlayan başlõca öğe.
‘Güzel kokulu yerde’ müzik
Kültür Servisi -
En eski adõyla
“Moshos” yani
“güzel kokulu
yer” olan Cunda
Adasõ üç gün sü-
recek olan “Cun-
da Müzik Günle-
ri”nde ünlü müzisyenleri ağõrla-
yacak. Ayvalõk Belediyesi’nin
düzenlediği etkinliğin koordina-
törü Ayşe Öktener.
Kendi alanlarõnda üne sahip
müzisyenlerin üç gün boyunca
Cunda’daki pazaryeri meydanõn-
da verecekleri konserlerin başla-
ma saati 21.30. Halk müziği yo-
rumculuğunun yanõ sõra eğitimci
de olan Melda Duygulu konseri
15 Temmuz’da. 16 Temmuz gü-
nü ise son yõllarda adõnõ sõkça duy-
duğumuz klarnet sanatçõsõ Serkan
Çağrı ve Rumeli Band sahnede
olacak. 7 yaşõnda klarnetle tanõşan
Çağrõ, kendi albümlerinin dõşõnda
sayõsõz çalõşmalarda da yer aldõ. 17
Temmuz’da konser verecek olan
Ece Göksu Quintet’e ise sahne-
de trompet sanatçõsõ İmer Demi-
rer eşlik edecek.
‘Bir Acıya Kiracı’ olan şair
Kültür Servisi - Metin Altõok’un bütün
şiirleri Kõrmõzõ Yayõnlarõ tarafõndan “Bir
Acõya Kiracõ” adõyla bir araya getirildi.
Şairin daha önce yayõmlanmõş 11 şiir
kitabõnõn toplamõndan oluşan kitapta,
sanatçõnõn lise yõllarõnda başlayan şiir
serüvenini ilk defa günyüzüne çõkaran
“Gezgin” adlõ kitabõyla, bu kitabõ dõşõnda
“Yerleşik Yabancõ”, “Kendinin
Avcõsõ”, “Küçük
Tragedyalar”, “İpek ve
Kõlabtan”, “Gerçeğin
Öteyakasõ”, “Dörtlükler
ve Desenler”,
“Süveyda”, “Alaturka
Şiirler”, “Hesap-İşi
Şiirler” ve “Soneler”
adlõ kitaplarõ da yer
alõyor. 1941 doğumlu
Altõok, Pir Sultan Abdal
Kültür Şenliği için gittiği
Sivas’ta, 2 Temmuz 1993
günü şeriatçõlarõn saldõrõsõna uğrayan
Madõmak Oteli’ndeki yangõndan ağõr yaralõ
olarak kurtulmuş ancak 9 Temmuz 1993
günü, yangõnda yaşamõnõ yitiren otuz altõ
arkadaşõnõn kaderini paylaşmõştõ.
‘Kara Köpekler Havlarken’e
Afrika daveti
Kültür Servisi - Mehmet Bahadõr ve
Maryna Gorbach’õn İstanbul’un varoşlarõnda
Selim ve Çaça isminde iki mahalle
delikanlõsõnõn yaşam mücadelesini anlatan
filmi “Kara Köpekler Havlarken”, yurtdõşõ
serüvenini Afrika’da sürdürmeye devam
ediyor. Kenya’nõn başkenti Nairobi’de
düzenlenen “Lola Screen Film Festivali”nin
“Dünya Panoramasõ” bölümünde ağustosun
ilk haftasõnda gösterilecek film, şimdiye
kadar katõldõğõ birçok etkinlikten de
ödülle dönmeyi başardõ.
Kültür Servisi - ABD’de 32 yõl önce 13
yaşõndaki bir kõz çocuğuna tecavüzden ara-
nõrken 2009 yõlõnõn Eylül ayõnda İsviçre’de
yakalanarak tutuklanan ve aralõk ayõndan bu
yana İsviçre’de ev hapsinde olan ünlü yönet-
men Roman Polanski özgürlüğüne kavuştu.
İsviçre Adalet Bakanlõğõ tarafõndan dün ya-
põlan açõklamada, ABD’nin iadesini istediği
Polanski’nin, bu ülkeye
gönderilmesinin redde-
dildiği ve bu kararõn
ulusal çõkarlar gö-
zetilerek
alõndõğõ
belirtildi. Polanski’nin artõk özgür bir adam
olduğu söylenen açõklamada, bu kararõn ün-
lü yönetmenin suçlu ya da suçsuz olmasõyla
bir bağlantõsõ olmadõğõ da vurgulandõ.
Polanski, Zürih Film Festivali’nin hayat
boyu başarõ ödülünü almak için geldiği İs-
viçre’de, ABD’de 1978’de çõkarõlan tutuk-
lama kararõ nedeniyle Zürih polisi tarafõn-
dan tutuklanarak cezaevine konulmuştu.
4.5 milyon dolar kefaletle koşullu serbest
bõrakõlan 75 yaşõndaki Oscar’lõ yönetmen,
aralõk ayõndan bu yana İsviçre’nin orta ke-
siminde bulunan Gstaad’da ev hapsinde
bulunuyordu.
Türkiye-Ermenistan Gençlik Senfoni
Orkestrası, 16 Temmuz’da CRR’de.
Şef Cem Mansur ve Nvart Andreassian yönetiminde 16
Temmuz’daki büyük konser öncesinde orkestra, bugün
Boğaziçi Üniversitesi’nde ve 15 Temmuz’da Büyükada
Meydanõ’nda da ücretsiz konserler verecek.
Bilgi zengini bir insan...
Polanski için ‘mutlu son’
C U N D A A D A S I ’ N D A M Ü Z İ K L İ G Ü N L E R
‘Yasak
değil, teknik
sorun var’
TRT’DEN AÇIKLAMA