22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B HARBİ SEMİH POROY OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ k_urgenc yahoo.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ bulutbebek@hotmail.com 29 HAZİRAN 2010 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Taş Hidayet Ergin: “İlhan Selçuk’un demokrasiye ve aydınlığa açılan penceresi kapanmayacak, ‘Taş’ gibi yüreğimize oturmayacaktır.” Abtes Hasan Cavit Alın: “Ahmet Davutoğlu ‘Mescid-i Aksa’da namaz kılacağız’ deyince abtesimi aldım ve o günden beri bekliyorum. Fizyolojik olarak zordayım!” Nanik Soner Önal: “Gül, ‘PKK panik içinde’ demiş. Bu nasıl panikse neredeyse Köşk’ün önünde nanik yapacaklar!” Uzman jandarmaların sorunu HASEKİ sultan Eminanım’ın hasta ziyareti için türbanla askeri hastaneye gidememesine üzülen, sakallı sünnete uygun erkek misafirlerin orduevlerine girmesini sağlamaya çalışan Genelkurmay Başkanı paslaşmacı Orgeneral İlker Başbuğ’un haberi vardır herhalde, uzman jandarmaların da çözüm bekleyen bir yığın sorunu var: “1988 yılından beri Türk Silahlı Kuvvetleri’nde görev yapıyoruz. Vatanımız için şehit olmak dahil üzerimize düşen her görevi yerine getiriyoruz. 25 bin uzman jandarmanın 19 bininin ortaöğretim ve yükseköğretim mezunu olmasına karşılık özlük haklarımız derece ve kademe olarak ilköğretim mezunu gibi veriliyor. Biz ve ailelerimiz orduevlerine alınmıyoruz. Bırakın kafeteryada bir bardak çay içmeyi orduevinin tuvaletine bile giremiyoruz. Subay ve astsubay orduevlerine alınmadığımız gibi bizlerin yararlanabileceği bir bölüm de açılmıyor. Türkiye genelinde toplasanız en fazla dört veya beş ilde Uzman Jandarma Misafirhanesi var ama bunların çoğu ailemizle kalabileceğimiz nitelikte yerler değil. Yararlanabildiğimiz jandarma sosyal tesislerinden de uzman jandarmalar hariç subay ve astsubaylar ile bunların yakınları öncelikle yararlanıyor.” Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” RUSYA’DA yayımlanan 700 bin tirajlı Komsomolskaya Pravda gazetesinde yayımlanan fakat Türk medyasında yer bulamayan haberi “odatv.com”da okuyoruz: “Rusya Federasyonu’nda faaliyeti yasaklanan Nurcular adlı dini kuruluşun lideri gözaltına alındı. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Said Nursi tarafından kurulan tarikat örgütü, Türkiye’de şeriata dayalı bir devletin kurulması gereğini savunuyordu. Nurcular dünya çapında faaliyet gösteren bir tarikattır. Yetkililer, yaptıkları açıklamada, gözaltına alınma operasyonunun İçişleri Bakanlığı Volga Federal Bölgesi Güvenlik Müdürlüğü’nün Aşırılıkçılıkla Mücadele Dairesi görevlileri ve Federal Güvenlik Teşkilatı Volga Bölgesi Dairesi tarafından 18 Haziran’da yapıldığını belirttiler. Halihazırda Nurcuların oluşturduğu kuruluşların 65 ülkede faaliyette bulunduğu biliniyor. Türkiye Genelkurmay Başkanlığı da, Nurcuların toplam üye sayısının 4 milyon olduğunu açıkladı. Rusya Federasyonu Yüksek Mahkemesi’nin 10 Nisan 2008’deki kararıyla; Uluslararası Nurcular adlı dini hareketin faaliyeti Rusya Federasyonu topraklarında yasaklanmıştı. Söz konusu kuruluşların başlıca hedefleri şunlardır: İktidar ve yönetim organları ile Müslüman dini idarelerinde Türk lobisi oluşturmak. Nihai amacı Türkiye’nin liderliğinde Balkanlar’dan Sibirya’ya kadar uzanacak Büyük Turan devletini kurmak için Müslümanları, özellikle de Türkçe konuşanlar arasında Pantürkizm ve Panislamizm düşüncelerini yaymak, İslam dini okulları kurarak bunlar aracılığıyla bilahare Türkiye’de öğrenim görecek öğrencileri seçmek. Anılan kuruluşların Türkiye istihbarat kurumları tarafından finanse ve kontrol edildiği göz önüne alınarak, bunların muhtemel hedefinin istihbarat toplamak ve dini faaliyet paravanası altında enformasyon kaynaklarını satın almak.” Bir haber de Türk medyasından: “İngiltere’nin desteğiyle 1925 yılında Kürt isyanı başlatıp Güneydoğu’da genç Türkiye Cumhuriyeti’ne başkaldıran ve isyan bastırılıp yargılandıktan sonra 1926 yılında Diyarbakır’ın Dağkapı semtinde idam edilen Şeyh Sait bu yıl asıldığı yerde törenle anılıyor. Panel ve mevlitli anma töreni için Diyarbakır caddeleri Şeyh Sait’in fotoğraflarının bulunduğu dev pankartlarla süslendi. Bildiğiniz gibi Şeyh Sait, cumhuriyet düşmanı Said-i Nursi’nin de yol göstericisiydi!” Nurcular Recep’i Toronto’da güvenlik için iki saat bekletmişler. Çömelmiş mi! YağmurDeniz MAVİ SÜRGÜN SERDAR KIZIK Tanı Bunları... Yazlık komşumuz Zemine Hanım’ın tek kat, iki göz evinin duvarından sanki düz yoldaymış gibi rahatlıkla aşağıya indi. Üstümüze üstümüze geliyor sandık. Kadınlar çığlık attı. İrkilip birkaç adımla geriye çekilirken, o, bahçelerin arasında kaybolup gitti. Bizim grupta asaplar bozuk! Doğadaki işlevini, hayvanlar âleminin besin zincirindeki yerini biliyorduk bilmesine de, ama ne yapalım, toplumsal belleğimize böyle yazmışlardı bir kere. Fareler pis, yararsız, üstelik iğrençti!.. Yarasalar da toplumsal belleğimizde öyle. Kan içen, gereksiz yaratıklar! Son yıllarda Hollywood filmleriyle onlara belli bir kabul sağlandı ama çocukluktan kodlanınca, farklı bakış açısı güç oluşuyor. Gerçi Edremit Körfezi’ndeki insanların onlara bakış açısı farklı. Çünkü hem doğaya hem de kendilerine yararlı olduğunu biliyorlar. Hele zeytinciler... Onlara pek sevimli geliyor bu gecelerin kanatlı canlısı. Çünkü zeytin sineğinin baş belalısı, üretici dostu. Tarım ilacına, zehre gerek yok, bir yarasa gecede 10 gram sinek yiyor. Üstelik gübreleri tarımda çok değerli. Ancak onları sevmeyen, hatta onlara düşman olanlar var. Kimlerden mi söz ediyoruz? Altıncılar ve onların işbirlikçilerinden... Havran’da çokuluslu altıncılar yarasa düşmanı. Çünkü Havran Barajı çevresindeki doğal yaşam alanlarından kovmak istedikleri yarasalar, başlarının belası. Yapımı geçen yıl tamamlanan Havran Barajı su tutmaya başlayınca, su altında kalan doğal mağaralarında barınan, 4’ü yöreye özgü 16 türden yaklaşık 26 bin yarasayla uğraşıyorlar. Taşınsınlar diye çevrede yapay mağaralar bile oluşturdular. DSİ Balıkesir Bölge Müdürü Dr. Şahin Durukan, haziran başında yarasaların yapay mağaralara geri döndüğünü açıkladı. Ama olmadı... Bu bilginin gerçeği yansıtmadığı anlaşıldı. Bilim insanları belirli bir mantar ve küf ortamında yaşaması gereken zeytin dostu bu kanatlı canlıların, yapay koşulları kabul etmediklerini ortaya koydu. Peki doğal yaşam alanlarını yitiren yarasalar şimdi nerede? Havran’ın Sarnıç köyünde kullanılmayan, eski, metruk okulun tavanında ve bölgedeki zeytin ağaçlarının kovuklarına sığındıkları anlaşıldı. Yarın ne olacak, belirsiz. Bu arada önceki hafta İstanbul Tünel Meydanı’nda bir çevreci, yarasa kostümleri ve büyük bir yarasa maketiyle, Havran İnboğazı’ndaki katliamı protesto etti. Doğa Derneği gönüllüleri, “Kan emici Veysel” sloganları atarak ve düdük çalarak, yarasaların doğal yaşamdaki önemlerine dikkat çekti. Doğa Derneği Başkanı Güven Eken, dünyada eşi benzeri olmayan bir yarasa soykırımı gerçekleştiğini söyledi. Bu arada TBMM’deki bir araştırma önergesiyle de konu gündemde. İzlemeliyiz... Öğrenmeliyiz... Örneğin katliama uğrayan balinaların, dışkıları sayesinde her yıl 40 bin otomobilden çıkan miktara eşit karbondioksit emisyonunu yok ettiğini bilmeliyiz... Danimarka, İzlanda, Norveç ve kotaları aşıp bir yılda 680 balinayı öldüren Japonya’nın katliamına tepki göstermeliyiz. Tanı bunları. Küresel sömürü uğruna doğal yaşamı, canlıları yok edenleri tanı... UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com İlhan Selçuk’u henüz birkaç gün önce toprağa verdik. İnsan sevgisi, aydınlanma ve evrensel barışı, Kemalist felsefe üstünden yaşamına geçirmiş bir filozof, arkasında bıraktığı büyük izlerle başka bir sonsuz yaşama geçiş yaptı… Onu ısrarla yanlış tanıtmaya gayret edenlerin acınası ortak noktası: Her konuda uzlaşma ve barıştan söz ederler ama sürekli polemik ve çatışma körüklerler. Abant’ta, malum takımın yaptıkları niyeti belli son toplantıda “Kırklareli Valisi” Cengiz Aydoğdu’nun yine İsmet İnönü’ye yönelik yaptığı hezeyan dolu son saldırı da yine bu grupçukların ağır bir tahriki. Devletin valisi, siciline kimilerince iki iyi puan yazdırmak için utanıp sıkılmadan İnönü hakkında “DP 1950’de CHP’yi kapatıp onu hak ettiği yere göndermeliydi” şeklinde laflar geveleyebilmiş… Yazıklar olsun! Güneydoğu’da yaşanan dram ve artık herkesi isyan ettiren şehitlerimizin acısı, kanayan bir yara. Her gazetede ortada yorumlar, sanki “barış gelsin, silahlar sussun” derken, devlet ve terör örgütünü aynı kefeye koyup eşitler arasında arabuluculuk yapar gibi davranan şaşkınlar! Peki siz ne istiyorsunuz, onlar ne istiyor? Siz devletin ülkeyi bölmeye kalkan her saldırgana kucak açmasını mı bekliyorsunuz? “Onlar” ne istiyorlar? Açık açık konuşsunlar lafı dolaştıracaklarına. Ülkeyi bölmek mi? Federasyon mu? Neden söyleyemiyorlar? Ortada koca bir yalan var. Türkiye bu sıkıntıyı kesip atmak için, “Kaç Kürt varsa, hepsi yazılsın ve artık oraya taşınsınlar” demeye kalksa, ne İstanbul’da, ne Alanya’da, ne Paris’te, ne Londra’da yeri göğü inleten hiçbir Kürt işini gücünü ve bu kentleri bırakıp Güneydoğu’ya yaşamaya gitmez. Ayrıca bu tartışmaları duyan yabancılar sanacak ki bu ülkede zenciler ve beyazlar arasında olduğu gibi bir ırkçılık var. Ben doğduğumdan beri bunu ne gördüm ne de duydum. Son birkaç yılda üretilen bazı provokasyonlar dışında… Martin Luther King ne demiş: “Bir rüyam var, beyaz ve siyah çocuklar beraber oynasınlar” demiş, “aralarına dikenli teller koyup ayıralım da kavga etmesinler” dememiş! Bize savaş değil şartsız barış ve Güneydoğu’ya bol yatırım lazım, kardeşlik ve sevgi lazım. Ama bunlar da teröristleri aklarken TSK mensuplarını sürekli suçlamakla ve üstelik sözde “açılım” masalları arasında her gün yeni saldırılar yaşanırken gerçekleştirilemez! Ey sevgili halkım, sen ne kadar yüceymişsin ki, onca ortaçağ ırkçılığıyla toprak ve mezhep ilişkisi kuran ruhu tıkanmış saldırganların yok ettiği onca evladına rağmen, hâlâ her gün ülke bütünlüğünden söz edip, kimseye düşünsel olarak bile bir savaç açmıyorsun, metanetle acını içine gömebiliyorsun! Var mı senin gibisi? Savaş korkunç bir yıkımdır. Onu içinden yaşamış olanlar bilir. Dini, imanı, insafı, mantığı yoktur. İşte yazının başında bahsettiğim o sözde demokrat, özde kavga meraklısı güruh, hatırlarsanız, geçenlerde yine İnönü’ye kılıcı çekip, Başbakan’ın onu Hitler’e benzetmesi vesilesiyle bu olağandışı tarihi insana kan kusmuşlardı. Hangi İnönü? Türkiye’yi 2. Dünya Savaşı’na sokmamış olan ve Kurtuluş Savaşı’mızın en büyük muzaffer komutanı olan İnönü! Birinci Dünya Savaşı’nı, ülkesini savunurken mecburen yaşamış olan İsmet Paşa, tabii ki vatandaşlarını tekrar bir korkunç savaşa sokmamak için her şeyi yapacaktı! Şimdi sıkı durun: Bu bilgiye sahip değilseniz, çok şaşıracaksınız! İstanbul’da bir Çanakkale Müzesi’ni nerede gezebilirsiniz, biliyor musunuz? Eminim basında yazılmıştır ama gözünüzden kaçmış olabilir: Ortaköy’de, sahil yolunda Deriden mağazasında! O mağazanın bodrumu, muhteşem bir hazineyi barındırıyor! Bu müzeyi kuran değerli vatandaşımız adını gizli tutuyor. Onun adı yanlız “Bir Adam”! Orada nelere mi rastlayacaksınız? Atatürk’ün ayakkabıları, Fransız barut kutusu, Anzakların siper periskopu, orijinal savaş haritaları, Gelibolu karargâh telefonu, Gelibolu telgraf manipülesi, Osmanlı çok yönlü bomba ucu, her ülkenin kıyafetleri, yemek takımları, el yazısı orijinal cephe mektupları, Gelibolu top kerpeteni ve daha neler, neler, neler… Üsteik tam Atatürk’ün Anzaklara hitaben sarfettiği o eşsiz sevgi ve barış sözlerinin olgunluğu kıvamında. 1 Temmuz Perşembe sabah 10.30’da Deriden’e gelirseniz, siz okuyucularımla buluşup müzeyi gezeceğim, sonra da Ortaköy’de çay içeceğiz… Bekleriz sizi de, buyrun! YAKAMOZ BEDRİ BAYKAM Güneydoğu, Barış ve ‘Bir Adam’ın Şaşırtıcı Müzesi sardarkizik@cumhuriyet.com.tr BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Kanaatkâr 2/ Un, et ve bamya ile ya- põlan bir ye- mek... “Çok önemli kişi” anlamõnda kul- lanõlan uluslar- arasõ kõsaltma. 3/ Sakõzla tat- landõrõlmõş ra- kõ. 4/ Şarkõnõn sert bir biçimde vur- gulandõğõ disko mü- zik üslubu... Düz, in- ce ve yassõ tabaka halinde taş. 5/ Uzak... Bir sanat ya- põtõnda işlenen ko- nu. 6/ Asur Krallõ- ğõ’nõn başkenti... “ - -- topukta şan veriyor halhalõ” (Karacaoğ- lan). 7/ Keten dövmeye yarayan tokmak. 8/ Rad- yum elementinin simgesi... Aydõn’õn Çine ilçesinde antik bir kent. 9/ Ekvator bölgelerinde yetişen bir meyve ağacõ... Taşlõk yer, çõplak dağ tepesi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Orta Asya’da yaşayan Türkler arasõnda yaygõn olan ve hayvanõn kürek kemiğini ateşe tuttuktan son- ra üzerinde beliren şekilleri yorumlayarak bakõlan fal... Arjantin’in plaka imi. 2/ Notada durak işare- ti... Arifler, bilgi sahibi olanlar. 3/ Üstü deriyle kap- lõ ve küre biçiminde davul. 4/ Kaz Dağõ’nõn antik dönemlerdeki adõ... Yünden ya da ipekten yapõlmõş, üzeri işli ince kuşak. 5/ İçinde bir su canavarõ ya- şadõğõna ilişkin söylentilerle tanõnmõş, İskoçya’daki göl... Baş örtüsü olarak kullanõlan bir tür ipekli do- kuma. 6/ Az pişmiş et. 7/ İçinde bulaşõk yõkanan musluk teknesi... Bir İngiliz uzunluk ölçüsü biri- mi. 8/ İyi, hoş, güzel... Bir otomobil markasõ. 9/ Uzun tüylü kalpak... Arnavutluk’un plaka imi. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 P L E B İ S İ T R İ M E L L O T O K T E R İ Y E T O P A T A N İ O R A K İ T İ N K İ R P İ İ D O N A T A A F L O K A L O H A Z A M K İ N O S 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 bedri.baykam@gmail.com www.bedribaykam.com
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear