25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 16 HAZİRAN 2010 ÇARŞAMBA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Arka Bahçeler SON haftalarda bir “arka bahçe” sözüdür gidiyor. Ağırbaşlı, kelli ferli, efendiden insanların dilinde de o. Neymiş, Silahlı Kuvvetler ana muhalefetin arka bahçesi olmaktan çıkmış; ama Anayasa Mahkemesi hâlâ öyleymiş. Ne demek istediklerini anlamak hiç zor değil. Gelgelelim, sıkışık kentleşmenin dilimize soktuğu bu sempatik deyim, pek de onların anlatmak istedikleri türden bir aidiyet, mülkiyet ya da bağlılık anlamını çağrıştırmıyor. Bağ bahçe düzeninde yaşamaktan uzaklaşıp kalabalık caddeler ya da sokaklar üzerine sıra sıra dizilmek zorunda kalmış ve dış gürültüye, göz önündeliğe mahkûm olmuş insanlarımız küçük de olsa bir arka bahçe ferahlığını büyük nimet saymazlar mı? Doğrusu, böyle bir benzetme pek yakışık almamış. Siyasal partilerle ya da toplumsal hareketlerle belirli devlet kurumları arasında bir yakınlıktan, güvenden, ferahlamadan söz ediliyorsa, öylesi çok mu kötüdür? Anayasa Mahkemesi’ni alalım. Yargı sisteminin en etkili noktasında bulunan o mahkeme, yasama organınca çıkarılan yasaların, anayasa denen bir temel metne uygunluğunu denetliyorsa, yasalarda bu önemli metne aykırılık görenlerin oraya başvurmasında suçlanıp eleştirilecek tuhaf ya da yanlış olan nedir? Böyle bir kurumun bulunmasına şükretmek gerekmez mi? O kurum olmasa, aykırılığı görüp tehlikesinden korkanlar ayaklansalar daha mı iyi olur? Ya da Silahlı Kuvvetler’e niçin kuşkuyla bakılır? Ordu, Cumhuriyetin değil de gâvurun ordusu mu? İnsanlar ve kuruluşlar o kuruma güveniyorsa, onun da Cumhuriyeti kolluyor olmasından memnunlarsa ve devlet düzeninin başına kötü bir şeyler gelecekse oranın da tepki göstereceğinin rahatlığıyla yaşıyorlarsa, böyle bir düzende arka bahçe sözü etmenin ne anlamı olabilir? Devlet düzeninin bir kanadına tutunup başka kanatlarına kuşkuyla bakmak tam huzursuzluk sayılmaz mı? Ama demek ki beterin beteri varmış, Anayasa Mahkemesi’nde raportörlük yapan ve bunun için devletten maaş alan birinin “Anayasa Mahkemesi şöyle karar alırsa, iktidar aldırış etmeyip bildiğini okumaya devam etmelidir” anlamında konuşmasına ne buyurulur? Bu havayı estirmenin Anayasa Mahkemesi’ni etki altında bırakıp sanki alınacak kararla kıyamet kopacak ve devlet batacakmış gibi ürkütmekten başka anlamı olamaz... Toplumdaki ciddi kesimlerin, ağırbaşlı medyanın, baroların ve özellikle üniversitelerin bu ciddiyetsizliğe, laubaliliğe, hukuksuzluğa ve cahilliğe isyan etmesi gerekmez mi? mumtazsoysal@gmail.com PENCERE 3’üncü Binyıl’a Nasıl Girilir?.. Elimize bir kalem alalım, beyaz bir kâğıda aşağıdaki sözcükleri alt alta yazalım: Aydınlanma.. Sanayileşme.. Uluslaşma.. Cumhuriyet.. Laiklik.. Demokrasi... Eski deyişle bu sözcükler birbirine “tedahül” eden, yani iç içe geçip tarihsel süreçte birbirini etkileyen, birbiriyle bağıntılı ve bir bütünün içinde düşünülmesi gereken kavramları vurguluyorlar. Uygarlık tarihinin anlaşılması için her birine ilişkin kavramsal algılamayı saydamlaştırmak zorundayız. Çağdaşlık bilincinin gereğidir bu... 18’inci yüzyıl Avrupası bu sözcüklerin insanlık tarihinde harmanlaştığı yerdir. Her bir sözcüğün geçmişi var. “Aydınlanma” birdenbire mi ortaya çıktı? Arkasında “Hümanizma, Reform, Rönesans” yok mu?.. Sanayileşme olmasa, ümmetten ulusa geçilebilir miydi? Uluslaşma gerçekleşmese ümmet toplumu laikliği türetebilir miydi? Laikliği benimsemeyen bir toplum, egemenliğin kaynağını gökten yere indirip halk istencine bağlayabilir miydi? Ümmetin üyesi yurttaşlık bilincine nasıl erişecekti? “Kul” olmaktan çıkıp “insan”a dönüşmeden “İnsan Hakları Bildirisi” nasıl yazılabilirdi? İnsan haklarının bilincine ulaşamayan kişi, demokrasi hukukunu nasıl benimseyebilirdi?.. Falih Rıfkı anlatır. Bir gün Atatürk Meclis kürsüsünde “asrileşmek”ten söz açıyor. Ön sıralarda oturan bir softa sesini yükseltiyor: - Asri olmak ne demek?.. Mustafa Kemal: - Adam olmak demek!.. Sözlüğü açalım: Asri: Çağdaş... Asrileşmek: Çağdaşlaşmak... Peki Mustafa Kemal kendisine soruyu yönelten milletvekiline ne anlatmak istedi?.. Batı’da “Aydınlanma Devrimi” bir yeni insan türü yaratmıştır. Bu insan aklını kullanan kişidir. “Aklın inançtan, bilimin dinden bağımsızlaşması” süreci sonunda, insan kul olmaktan çıktı... Yurttaş oldu. Yurttaş olmayan insan, ne demokrasiyi kurabilir, ne de çağdaşlaşabilir. Adam olmanın anlamı bu!.. Cumhuriyet devriminin anlamı da bu!.. Bir ümmetin kullarından oluşan toplumda demokrasi bilincinin ya da kültürünün boy atması olanağı var mı?.. Ya kadın?.. Kutsal kitaplarda kadının yeri ne?.. Cadı mı, şeytan mı, ikinci sınıf yaratık mı, korkulası bir günah kaynağı mı?.. 1923 Devrimi, yalnız kadına verdiği yerle demokrasi tarihinde saygın yerini alıyor. 21’inci yüzyıla girerken aynı zamanda “3’üncü binyıl”a da adım atıyoruz. 4 yıl kaldı. 3’üncü binyıla ya da 21’inci yüzyıla 1923’ten geriye giderek girilmesi olanaksızdır. (30 Ekim 1996 tarihli yazısı) A sõl görevleri, hukuksal yoldan yargõlama yapanlarõ etkileyerek müvekkillerini beraat ettirmek olan avukatlarõn bile, bu ey- lemleri suç sayõlarak tutuklandõğõ bir or- tamda, sivil darbe yoluyla gerçekleştirilen ve “seçilmiş krallıklarının” daha doğru söyleyişle “padişahlık” düzeninin, ana- yasal geçerlilik kazanmasõ için yapõlan ana- yasa değişikliklerinin yürürlüğe girebilmesi amacõyla Anayasa Mahkemesi’nin baskõ al- tõna alõnmasõ fiilen serbest bõrakõlmõş gi- bi. Anayasa Mahkemesi’nin bu değişiklik- leri iptal etmesini, hatta görüşmesini en- gellemek için önüne her mikrofon uzatõlan kişinin bu baskõ görevini, suç olmasõna kar- şõn, birilerine güvenerek yerine getiriyor ol- masõ da ibret verici bir tablo oluşturuyor. Önce suçu ve yaptõrõmõnõ belirtelim: anayasanõn 138. maddesinde, yargõçla- rõn, anayasa, yasa, hukuk ve vicdani ka- naatlerine göre, bağõmsõz biçimde karar ve- rebilmelerini sağlamak için, hiçbir “organ, makam, merci ya da kişinin” yargõ yet- kisini kullananlara “emir ve talimat ve- remeyeceği”, “tavsiye ve telkinde bulu- namayacağı” belirtilerek yasak konul- muştur. Bu yasağõn yaptõrõmõna da Türk Ceza Yasasõ’nõn 277. maddesinde yer ve- rilmiştir. Yapılan yorumlar Bu yasağa karşõn, dava Anayasa Mah- kemesi’nde görüşülürken, - TBMM Başkanõ Mehmet Ali Şahin, hükümetin milli iradeyi temsil ettiğini (!) anõmsatarak Anayasa Mahkemesi’nin, “halkın isteğine uygun karar vereceği- ne inandığını” söylemiş. (Deniz Som, Cumhuriyet, 11.06.2010) - Başbakan Yardõmcõsõ Bülent Arınç, “Başvurunun reddi gerekir. Anayasa Mahkemesi’nin görevi, değişiklik pa- ketini halkoyuna götürmektir” demiş. (Ruhat Mengi, Vatan, 10.06.2010) - AKP Grup Başkanvekili Bekir Boz- dağ, “Anayasa Mahkemesi’nde yanlış yola girme eğilimi seziyorum”, diye de- meç vermiş. (Ruhat Mengi, Vatan, 10.06.2010) - TBMM Anayasa Komisyonu Başkanõ, Anayasa Hukuku Profesörü, AKP millet- vekili Burhan Kuzu, “Anayasa Mahke- mesi yalnız teklif çoğunluğu var mı, ka- bul çoğunluğu var mı, iki defa oylama yapılmış mı, ona bakar” (Cumhuriyet, 10.06.2010), “Anayasa Mahkemesi re- ferandumu iptal ederse, anayasayı ihlal eder” (Ruhat Mengi, Vatan, 10.06.2010) yorumunu yapabilmiş. - Taraf gazetesine konuşan Anayasa Mahkemesi Raportörü, Demokrat Yargõ Derneği Eşbaşkanõ, Anayasa Hukuku Do- çenti Osman Can, “Yüksek Mahke- me’nin anayasa değişiklik paketindeki bazı maddeleri iptal etmesi halinde bu karar ‘yok hükmünde’ olacaktır. Hü- kümet, söz konusu maddelerin iptal edilmesi halinde, bu hukuksuz kararı kale almadan, iptal edilen maddeler de dahil olmak üzere paketi bir bütün ha- linde referanduma sunmalıdır” biçi- minde görüş açõklamõştõr. (Akşam, Vatan, 10.06.2010) Mahkeme ablukaya alınmış Bu söylemler, eğer yargõ görevini yapanõ etkileme, Anayasa Mahkemesi’ni baskõ al- tõna alma değilse, hangi ifadeler bu nite- likte sayõlacaktõr? Bugüne kadar çeşitli yar- gõ yerlerine yapõldõğõ gibi, günümüzde de AKP beklentisi tersine bir karar alõnmasõnõ önlemek için Anayasa Mahkemesi ablu- kaya alõnmõş ve ne yazõk ki, bu kez bir Ana- yasa Mahkemesi raportörü, ne temsil etti- ği kuruma ne de “Demokrat Yargı” adõ- na yakõşmayacak, siyasal görüşlerini ege- men kõlacak biçimde koroya katõlmõştõr. İşin daha da vahimi bu görüşün, TBMM Adalet Komisyonu Başkanõ AKP Millet- vekili Ahmet İyimaya tarafõndan “de- ğerlendirilebilir” bulunmasõdõr. (Cum- huriyet, 11.06.2010, Erdem Gül) Anayasa Mahkemesi üzerinde baskõ ku- rulmasõ dõşõnda bu görüşleri ileri sürenle- re, kimi kavramlarõn yeniden anõmsatõlmasõ gerekmektedir. Çağdaş demokrasilerin en önemli kavramõ olan erkler ayrõlõğõ ilkesi, demokrasiyi koruyabilmek için erklerin ya- ni yasama, yürütme ve yargõ erklerinin bir- birlerini denetleyip dengelemesi esasõna da- yanõr. Bu denetleme ve dengeleme işlevinde, yasama ve yürütmenin oluşturduğu iktidar gücünün totaliter ve otoriter bir yapõya dö- nüşüp demokrasiye zarar vereceği öngö- rüsünden hareketle, son sözü söyleme yetkisi yargõya verilmiştir. Bunun için hukuk devleti ilkesi, demokrasinin kutsa- lõ, “onsuz olmaz” ilkesi olarak kabul edilmiştir. Hukuk devleti, yasama ve yürütmenin tüm eylem ve işlemlerinin yargõ denetimine bağlõ olmasõnõ gerektirir. Bu denetimin söz- de kalmamasõ için de yargõ kararlarõna (AY/md. 138) ve bu bağlamda Anayasa Mahkemesi kararlarõna (AY/md. 153) bağlayõcõ nitelik kazandõrõlmõştõr. Madde- ye göre, Anayasa Mahkemesi kararlarõ, “yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel ki- şileri” yani herkesi bağlar. Madde, bu- günleri görerek bu kadar açõk biçimde ya- zõlmõştõr. Bir devlet organõ ya da kurumu, bir yar- gõ kararõnõ beğenmediği için yok sayma- ya başlarsa bunun sonu gelmez, hukuk- suzluk her alana yayõlõr, “ihkak-ı hak” dö- nemi açõlõr, herkes kendi hakkõnõ kendisi almaya başlar ve hukuksal, yönetimsel, si- yasal, toplumsal kaos doğar, anarşik bir or- tama zemin yaratõlõr. Kimsenin haddi değildir Anayasa Mahkemesi kararlarõnõ “yok sayma” hiçbir organ, kurum, kurul ya da kişinin yetkisinde değildir; hakkõ ve had- di de değildir. Tüm hukuk toplumunun bil- diği gibi, “yok hükmünde” kararõnõ ve- recek olan yine yargõ yeridir ve Anayasa Mahkemesi kararlarõnõ bu açõdan değer- lendirecek bir yargõ yeri bulunmamaktadõr. Anayasa Mahkemesi kararlarõ eleştirilebilir, ancak Yüksek Mahkeme kararlarõ nede- niyle kõnanamaz ve kararlar “yok sayıla- maz”. Eğer bu kararlar, üstelik de hükü- met tarafõndan yok sayõlõrsa, o rejimin adõ demokrasi değil, “faşizm” olur. Bir hukuk profesörü, Anayasa Mahke- mesi kararlarõnõn hükümet tarafõndan yok sayõlmasõ önerisini şöyle değerlendiriyor: “Hayatımda duyduğum en saçma, en abuk sabuk hukuk yorumlarından biri. Hukuk fakültesi öğrencisi sınavda böy- le bir yorum yapsa doğrudan sınıfta ka- lır. Bunu söyleyen yargıç değil de baş- ka biri olsa üstünde bile durmam, ‘ma- hallenin delisi’ der geçerim”. (Prof. Dr. Ali Ulusoy, Akşam, 11.06.2010) Bu yorumdan sonra söylenecek bir şey kalõyor mu? Sonuç Anayasa Mahkemesi eğer anayasal dü- zeni korumayacaksa, ne işe yarar? Anayasa Mahkemesi halkoylamasõndan önce karar vererek halkõ belki de yanlõş yapmaktan kurtaracaktõr. Çünkü anayasal ilke ve kurallar herke- si (AY/md.11), bu bağlamda seçmeni de bağlar. Anayasal düzeni değiştirecek ni- telikteki değişikliklerin halkoylamasõ ile yürürlüğe girmesi sağlanmaya çalõşõlõ- yorsa eğer, bunun sonraki aşamasõnõn “halifelik” ve “padişahlık” düzeninin halkoylamasõ ile getirilmeyeceğini kim gü- venceye alabilir? Peki bunlar, yani laik Cumhuriyet rejiminin yok edilmesi kabul edilebilir mi? Bunun halkõmõz tarafõndan çok iyi düşünülmesi gerekir. Anayasa Mahkemesi Baskõ Altõnda! Bülent SERİM (Eski Anayasa Mahkemesi Genel Sekreteri) Anayasa Mahkemesi eğer anayasal düzeni korumayacaksa, ne işe yarar? Anayasa Mahkemesi halkoylamasõndan önce karar vererek halkõ belki de yanlõş yapmaktan kurtaracaktõr. Çünkü anayasal ilke ve kurallar herkesi (AY/md.11), bu bağlamda seçmeni de bağlar. Anayasal düzeni değiştirecek nitelikteki değişikliklerin halkoylamasõ ile yürürlüğe girmesi sağlanmaya çalõşõlõyorsa eğer, bunun sonraki aşamasõnõn “halifelik” ve “padişahlõk” düzeninin halkoylamasõ ile getirilmeyeceğini kim güvenceye alabilir? Peki bunlar, yani laik Cumhuriyet rejiminin yok edilmesi kabul edilebilir mi? Bunun halkõmõz tarafõndan çok iyi düşünülmesi gerekir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear