25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 16 HAZİRAN 2010 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 13ekonomi@cumhuriyet.com.tr ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr Dünya Ticaret Örgütü’nü protesto etmek için Seattle’da toplanan bir grup eylemcinin öyküsünü anlatan “İsyan” adlı filmi izledim önceki gece. Önce kısaca özetleyeyim: Söylemde olmasa bile icraatlarında ekonomik ve parasal değerleri yaşamsal değerlerin çok üstünde tutan, insan ve çevre haklarının ticaretten sonra gelmesi tezini savunan Dünya Ticaret Örgütü’nün Aralık 1999’da Seattle’da yapılan toplantısında geçer olaylar. Toplantıyı protesto etmek isteyen çevreciler, eylemciler, öğrenciler, işçiler, barışseverlerin direnişleriyle tüm kente yayılınca önleri polis tarafından kesilir. Güvenlik güçlerinin “orantısız güç” ile giriştikleri şiddet ve patlattıkları gaz bombaları işin işine girince kentte olağanüstü durum ilan edilir. Sekiz şirketin elindeki Amerikan medyası ise karşı koyanları kolayca şiddet ikonlarına dönüştürür. Eylemcilerin bir kısmı tutuklanır ve hatta işkence görür. Ancak eylemcilerin güçbirliği dayanışması sürdükçe farklı kesimlerden de destek artar. Örneğin avukatlar “gözaltındakilerin serbest bırakılmaması halinde greve başlayacaklarını” açıklar. Merkezi yönetim gözaltındakileri serbest bırakmak zorunda kalır. Eylemler dayanışma sayesinde hedeflenen mesajı vermiş ve kamuoyu en azından DTÖ’nün neler yapmak istediğini anlamaya başlamıştır. Film anlamlı mesajlar içeriyordu. Onlarca televizyon kanalındaki onlarca dizi ve yarışma ya da tartışma programı içinde acaba kaç kişininin ilgisini çekebildi bilmiyorum ama günümüz Türkiyesi’nde ve dünyada her an yaşadığımız onlarca toplumsal sorunun derin izlerini buldum ben o filmde. Adına Ergenekon dedikleri ucu buçağı görünmeyen dipsiz bir kuyuya atılan ve gün ışığına ne zaman çıkacakları bile bilinmeyen bilim insanlarına, gazetecilere toplumun duyarsızlığını başka bir aynadan izledim... Maden yasası, kentsel dönüşüm yasası gibi Türkiye’yi soyup soğana çeviren yasaların jet hızıyla Meclis’ten geçirilme çabalarını da... Yargıda, üniversitelerde yapılanları da... İşsizlik en derin yara iken hükümetin icraatları içinde bunun bir sorun olarak hâlâ algılanmıyor olmasını da... Taşeronlaşmaya karşı tepkilerin cılızcılığını da... Toplumun derin sessizliği... Dinlenen telefonlar... Korku toplumuna dönüşen bir yapı... Örgütlülük ve dayanışma tırpanlandıkça “sistem”in istekleri gerçekleşiyor. Her şey bunun üzerine kurulu. Piyasa aktörlerinin işine gelen oluyor. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) Türkiye’yi çalışma stardartlarına uymadığı gerekçesi ile uyarması neden yayın organlarında es geçildi dersiniz? ILO Türkiye’den bir an önce örgütlenme özgürlüğü ve hakkının korunmasına yönelik bir eylem takvimi belirlemesini istedi. Toplumun hangi kesimi bunun farkında? Oysa sanayi toplumu sonrası toplumu, “bilgi toplumu” diye tanımlıyorduk değil mi? Biliyorsunuz bilgi toplumu kavramı iletişim teknolojilerinin bir ürünü olarak ortaya çıktı. Hızlı iletişim, dünyada olup bitenlerden anında haberdar olmak, internetin açtığı sonsuz sayıda pencere, bilgiye ulaşımın kolaylaşması, sosyal ağlar, yaşamın her alanını etkilerken, insanların davranışlarını ve tüketim modellerini yeniden şekillendirdi. Bu oluşumla eşzamanlı olarak “ortak akıl”, “sosyal ortak payda” gibi kavramların giderek zayıfladığı, bireyselliğin hızla geliştiği yeni bir döneme geçildi. Ancak bilgi toplumundaki karmaşıklaşan yapı bireyin yaşam döngüsü içinde, belirsizliği de her anlamda arttırdı. Bilgi bombardımanına, bilginin ve iletişim teknolojilerinin manipülasyonu eklemlendi... Burada ise en önemli araç televizyon ve internet. Televizyonun veya bilgisayarın karşısında oturan kişi, kanal veya site değiştirirken bir yandan da arzusu dışında kendisine verilmek istenen “bilgileri” alıyor. Üstelik bu mesajlar bilinçaltına da tesir ederek kişiyi ve toplumu yeniden şekillendiriyor. Piyasa aktörleri ve “sistemin kurgulayıcı”ları bireyi ve toplumu piyasaya göre yönlendirerek, piyasanın tercih ettiği düşünce, tavır ve davranışlara sevk ediyor. Bugün Türkiye’de ve dünyada yaşananları bu gözle değerlendirmedikçe sadece sessiz birer izleyici olmaktan öteye geçemeyeceğiz. “Bilgi toplumu” sadece “sunulan bilgiyi tüketmekle” değil, “bilgiyi üretmekle” mümkün. Bilgiyi üreten toplumla, onu tüketici olarak kullanan toplum arasında ise çok önemli bir fark var. En azından bunu unutmamalıyız. Bilgiyi Tüketmek EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN Yerkürenin En Önemli Oyunu Ekonomi Politik köşesinin müdavimleri anımsayacaktır; her sene futbol liginin bitiminde bu köşeyi bir futbol yazısına ayırmaktayım. Bu sene lig biteli uzunca bir süre geçmesine karşın, iktisat gündemimizin yoğunluğu, yerkürenin bu son derece önemli faaliyetine eğilmemizi geciktirdi. 2010 Dünya Futbol Şampiyonası’nın Güney Afrika’da başlama vuruşuyla birlikte bu senenin yazısını da kaleme almaya karar verdim. Her şeyden önce tebrikler Bursaspor; futbolun aslında bir endüstriyel sektör değil, bir takım oyunu olduğunu bize anımsattığın için; profesyonel futbola bulaşmış olan kapitalizmin tüm kirine rağmen, hâlâ yüreğin ve inancın zafere ulaşabileceğini ispatladığın için... Futbol 1863 yılında İngiltere’de Football Association of England (İngiltere Futbol Birliği’nin - FA’nın) kurulmasıyla bir seyir sporu olarak tescil edildi. Futbolun uluslararasılaşması ise 1904’e kadar uzanır. Futbolun giderek kitlesel bir ilgi odağı haline gelmesiyle birlikte önce Hollanda, daha sonra Fransa ve Belçika daha 1901 yılında İngilizlere FA’nın öncülüğünde Avrupa çapında bir turnuva düzenlemesini önermişlerdi. Ancak İngiliz FA, futbolun kendi topraklarına özgü “elit” bir oyun olduğu gerekçesiyle bu tekliflerin hiçbirine sıcak bakmaz. Bunun üzerine 1904’te aralarında Fransa, Belçika ve İsviçre’nin başını çektiği bir grup Avrupa ülkesi Fédération Internationale de Football Association’u (FIFA) kurarlar. Bir sene sonra İngiliz FA dayanamayarak bu gruba katılır. Futbol küresel bir güç haline dönüşmek üzeredir. Futbolun bir dünya organizasyonu haline dönüştürülmesi fikri ise FIFA’nın 1921’deki başkanı Jules Rimet tarafından ortaya atılır. İlk dünya kupası 1930’da Uruguay’da düzenlenir. Ev sahibi takım, Arjantin’i yenerek kupanın ilk sahibi olur. Futbolun giderek dev bir seyirlik organizasyon haline dönüşmesi 1960’lı yıllarda televizyon ve diğer medya organlarının yaygınlaşmasıyla hız kazanır. Futbol endüstrisinin ticari bir güce dönüştürülmesinin mimarı ise 1974 Haziranı’nda FIFA’nın başkanlığına getirilen Joao Havalange’dir. Havalange, futbol endüstrisinin bankacılık, finans, medya ve sanayi ile olası işbirliğindeki cazip kârlılığı hissetmiştir. İlk olarak futbol dünyasına sponsorluk sistemi getirilir. FIFA artık tek bir banka ile; tek bir içecek markası ile, tek bir elektronik üretici firma ile, tek bir havayolu ile, vb. vb. çalışacaktır. Dünya kupasının resmi sponsoru olmak için şirketler birbirleriyle rekabete girecek; futbol maçlarının yayın hakları da FIFA’nın tekelinde bulunacaktır. İlk anlaşma 1975 yılında Coca Cola ile sağlanır; milyarlarca dolar futbol endüstrisine akmaya başlamıştır. Bu arada televizyon yayımcılığında da önemli teknik gelişmeler kaydedilmiştir. Örneğin 1960’ların sonlarında ABD’deki TV şirketleri canlı yayınları durdurarak yavaş gösterimli tekrar yayınlama sistemini icat etmişlerdir. Yeniden yavaş oynatma tekniğine dayalı televizyon yayımcılığının futbol dünyasına ilk uyarlaması 1967’de İtalya’da gerçekleştirilir. Artık İtalya’da 90o Minuto, İngiltere’de BBC’nin Match of the Day gibi popüler seyirlik programları maç sonrasının ayrılmaz bir parçası olarak milyonları televizyon başına kilitlemeye başlar. Dünya Kupası 1978’de Arjantin’de düzenlenir ve deyim yerindeyse, Arjantin cuntasının generalleri futbolun ticari büyüsünü Havalange’nin elinden kapar. Ancak Havalange, 1982’de İspanya’da düzenlenen bir sonraki kupada küresel futbolun tek hâkimi olduğunu kanıtlar. İlk olarak katılımcı ülkeler on altıdan yirmi dörde, daha sonra da otuz ikiye çıkartılır. Havalange’nin önderliğinde, FIFA’nın üyesi olan ülkelerin sayısı Birleşmiş Milletler’e üye ülke sayısını aşar. Her dört senede bir temmuz ayında düzenlenecek olan dünya kupası finali artık yerkürenin en önemli faaliyetidir. Sinop’ta Kore ile nükleer işbirliği SEUL (AA) - Cumhurbaşkanõ Abdullah Gül, nükleer enerjinin Türkiye için kaçõnõlmaz oldu- ğunu belirterek Sinop’ta kurulacak nükleer sant- ral için anlaşma imzalanan Güney Kore ile iş birliğine çok önem verdiklerini söyledi. Gül, Güney Kore’de Türkiye-Güney Kore İş Forumu’na katõlarak, işadamlarõna hitap etti. Gül, Güney Kore ile nükleer enerji iş birliğine de bü- yük önem verdiklerini dile getirerek, mevkidaşõ Lee Myung-bak ile görüşmesinin ardõndan iş birliği mutabakatõ imzalandõğõnõ anõmsattõ. Gül, “Şu andaki mevcut kapasitemiz yeterli değil. Nükleer enerji bizim için kaçınılmaz” dedi. Gül, gazetecilerle düzenlediği sohbet toplantõsõnda da Türkiye ile Güney Kore arasõndaki 3.1 milyar do- larlõk ticaret hacminin yüzde 93’ünü Güney Kore’nin ihracatõnõn oluşturduğuna dikkati çekerek, “Serbest ticaret anlaşmasını bu yıl muhakkak imzala- malıyız” dedi. Savunma sanayisini de ağõrlõklõ olarak konuştuklarõnõ bildiren Gül, Türkiye’nin Güney Kore’den tank zõrhlarõ aldõğõnõ ve Güney Ko- re’ye simülatör sattõğõnõ belirtti. Gül, “Şimdi de ATAK helikopteri satmak istiyoruz. Bugün en çok konuştuğumuz konu bu oldu” dedi. Cumhurbaşkanõ Gül, Güney Kore’nin Apache helikopterleriyle de ilgilendiğini kaydetti. TİSK: İstihdamsõz canlanma ile karşõ karşõyayõz, ekonomik canlanma henüz istihdam alanõna yansõmadõ Canlanma var, iş yok Ekonomi Servisi - Türkiye İşve- ren Sendikalarõ Konfederasyonu (TİSK) Yönetim Kurulu Başkanõ Tuğrul Kudatgobilik, ‘istihdamsız canlanma’ ile karşõ karşõya olundu- ğunu belirterek ekonomik canlan- manõn henüz istihdam alanõna yan- sõmadõğõnõ vurguladõ. “Hepimiz, bi- zi güçlü, sürdürülebilir ve denge- li bir büyüme yoluna sokacak bir ‘işte yaratõcõ’ canlanma sağlamanın ve onu giderek hızlandırmanın hayati testi ile karşı karşıya bulu- nuyoruz” diyen Kudatgobilik, bu- rada iş yaratmanõn kimin sorumlu- luğunda olduğu sorusunun sorulma- sõ gerektiğini vurguladõ. Kudatgobilik, Cenevre’de devam eden 99. Uluslararasõ Çalõşma Kon- feransõ’nda yaptõğõ konuşmada, kü- resel işsizliğin hâlâ rekor düzeylerde bulunduğuna dikkat çekti. Kudatgobilik “Ne yazık ki bu da iş aramaktan umudunu kaybetmiş, gönülsüz, geçici, part-time işlerde çalışan işçilerden, kayıt dışı çalı- şanlardan, ücret ve yan ödeme kesintileri yaşayanlardan oluşan büyük buzdağının sadece görü- nen ucu olmaktadır. Birçok ülke- de milyonlarca insan sıkıntı çek- meye devam ederken bunu can- lanma diye adlandırmayı da doğ- rusu haksız buluyoruz” diye ko- nuştu. Deloitte Ekonomi Danõşmanõ Mu- rat Üçer, Türkiye’nin sorunlarõnõn başõnda gelen işsizlik konusunda ise tarõmõn sürekli istihdam yaratmaya devam etmesini beklemenin yanlõş olacağõnõ söyledi. ‘İŞSİZLİĞİ İNŞALLAH DÜŞÜRECEĞİZ’ Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, işsizlik oranõnõ yeniden yüzde 10’lara düşüreceklerini iddia etti. Partisinin Meclis’teki grup toplantõsõnda konuşan Erdoğan, işsizlikte düşüşün devam ettiğini, geçen yõl mart ayõnda yüzde 15.8 olan işsizlik oranõnõn, bu yõl aynõ dönemde yüzde 13.7 olarak gerçekleştiğini belirterek “Bütün emsal ülkeler, hepsinde işsizlikte artış var; bizdeyse düşüş var. Bu yeterli değil daha da düşüreceğiz, göreceksiniz. Kaç aydır bunu söylüyorum. İşsizliği inşallah makul seviyelere çekeceğiz” dedi. Tuğrul Kudatgobilik: Milyonlarca insan sõkõntõ çekmeye devam ederken bunu canlanma diye adlandõrmayõ doğrusu haksõz buluyoruz. İş yaratmanõn kimin sorumluluğunda olduğunu da bilmiyoruz. İ ş s i z l i k o r a n ı y ü z d e 2 0 . 7 ’ y e ç ı k t ı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - İşsizlik oranõ martta geçen yõlõn aynõ dönemine göre 2.1 puan gerileyerek yüzde 13.7 oldu. İşsiz sayõsõ 3 milyon 438 bin kişi olurken, işsizlerin yüzde 10.5’ine karşõlõk gelen 360 bin kişi mart döneminde işsiz kaldõ. “İş aramayıp çalışmaya hazır olan” 2 milyon 225 bin kişi de eklendiğinde, işsiz sayõsõ 5 milyon 663 bin kişiye, işsizlik oranõ da yüzde 20.7’ye çõktõ. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Şubat-Mart- Nisan 2010 aylarõnõ kapsayan Hanehalkõ İşgücü Araştõrmasõ sonuçlarõnõ açõkladõ. Buna göre kentsel yerlerde işsizlik oranõ yüzde 15.6, kõrsal yerlerde ise yüzde 9.7 olarak gerçekleşti. Tarõm dõşõ işsizlik ise yüzde 16.7 oldu. Ocak, şubat ve mart aylarõnõ kapsayan 3 aylõk dönemde 1 milyon 238 bin kişi işsiz kaldõ. Martta işsizlerin yüzde 31.7’si sõklõkla ‘eş-dost’ vasõtasõyla iş aradõ. İşsizlerin yüzde 90.8’i daha önce bir işte çalõştõ. İşsizlerin yüzde 31.5’ini çalõştõğõ iş geçici olup işi sona erenler, yüzde 19’unu işten çõkarõlanlar, yüzde 15.7’sini kendi isteğiyle işten ayrõlanlar, yüzde 8.2’sini işyerini kapatanlar oluşturdu. MOODY’S Yunanistan’ı ‘çöp’e attılar Ekonomi Servisi - Uluslararasõ kredi derecelendirme şirketi Mo- ody’s, Yunanistan’õn kredi notunu dört basamak birden düşürerek, “çöp” olarak tabir edilen “yatırım yapıla- maz ülke” seviyesine çekti. Mo- ody’s yaptõğõ açõklamada, Yunanis- tan’õn tahvil notunu “A3” seviyesin- den “Ba1” seviyesine çekti ve görü- nümün durağan olduğunu belirtti. Yunanistan Maliye Bakanlõğõ, Mo- odys’in not indiriminden sonra yap- tõğõ açõklamada, kuruluşun son birkaç ayda sağlanan ilerlemeye, mali kon- solidasyon görünümüne ve rekabet gü- cündeki iyileşmeye yönelik gerçekleri göz ardõ ettiğini bildirdi. Moody’s’in de not indirimine gitmesinin ardõndan, Yunanistan’a yatõrõm yapõlabilir se- viyede not veren tek kredi derece- lendirme kuruluşu olarak Fitch kaldõ. Kötü çalõşma koşullarõ nedeniyle intiharlarla gündeme gelen Foxconn, Türkiye’de masaüstü bilgisayar üretimine başlõyor. Ekonomi Servisi - Tek- noloji devlerine (Apple, HP, Intel, Sony) fason üre- tim yapan Tayvanlõ Fox- conn, son günlerde dün- yada Çin’in Schenzen ken- tindeki tesislerindeki kötü çalõşma koşullarõ yüzün- den yaşanan intiharlarla gündemde. Türkiye ise Foxconn şir- ketine kucak açtõ. Foxconn intiharlarõn önüne geçmek için çalõşanlarõnõn maaşla- rõnõ 175 dolardan 292 do- lara çõkaracağõnõ da du- yurmuştu. Ortadoğu ve Afrika ül- kelerine Türkiye üzerin- den yayõlmak üzere strate- jik bir karar alan HP için Çorlu’daki Avrupa Serbest Bölğesi’nde (ASB) üretim yapacak olan Foxconn, Aralõk 2010’da üretime başlayacak ve ilk etapta ayda 200 bin masaüstü bil- gisayar üretecek. ASB’yi işleten Şahinler Holding Yönetim Kurulu Başkanõ Kemal Şahin, “Foxconn, ilk yılda 2.4 milyon adet bilgisayar üretecek. İlk yıl 400, gelecek yıl 2 bin kişiyi istihdam edecek- ler. Toplam yatırımlarla birlikte istihdam 5 bine ulaşacak” dedi. Kriz vurdu, sorunlu kredi patladõ Fransa,Türkşirketlerini yatırımadavetetti Ekonomi Servisi - Türk şirketlerin Fransa’daki KOBİ’leri satõn almasõ veya ortaklõk kurulmasõ yoluyla üçüncü ülkelerde iş yapmayõ ve bu sayede ekonomisini daha rekabetçi bir yapõya kavuşturmayõ amaçlayan Fransa, Türkiye’de yatõrõm ajansõ “Invest in France”nin ofisini açtõ. Açõlõşla birlikte, Dõş Ekonomik İlişkiler Kurulu / Türk-Fransõz İş Konseyi, Fransa Dõş Ticareti Geliştirme Ajansõ işbirliğinde Türk- Fransõz Ticaret Forumu düzenlendi. Foruma video mesajla katõlan Fransõz Ekonomi Bakanõ Christine Lagarde, Türkiye ile işbirliğini daha da arttõrmak istediklerini vurguladõ. Lagarde, “Türk şirketlerini Fransa’da daha çok görmek istiyoruz. Bunun için de Invest in France’in ofisini İstanbul’a açtık. Bu sayede Türkiye’ye daha fazla Fransız yatırımı çekilmesini de bekliyoruz” dedi. Fransõz şirketlerin Türkiye’deki sayõsõnõn 300’ün üzerinde olduğunu ve bu firmalarõn 70 bin kişiye istihdam sağladõğõnõ ifade eden Lagarde, ekonomik ilişkilerde 2009’daki kriz nedeniyle bir gerileme yaşansa da, bunun diğer ülkelerle kõyaslandõğõnda görece olarak daha az olduğunu vurguladõ. Türkiye ile bütün büyük uluslararasõ kuruluşlarda birlikte çalõşmayõ istediklerini belirten Fransa’nõn Ankara Büyükelçisi Bernard Emie de yõl sonuna kadar Fransa Cumhurbaşkanõ Nicolas Sarkozy’nin Türkiye’yi ziyaret etmesini amaçladõklarõnõ söyledi. Ekonomi Servisi - Türkiye Banka- lar Birliği (TBB) Yönetim Kurulu Başkanõ Ersin Özince, Gayrimenkul Yatõrõm Ortaklõğõ Derneği’nce düzen- lenen Gayrimenkul Zirvesi’nin açõlõ- şõnda, devletten talepkâr olmadõklarõ kriz sõrasõnda çok ciddi sorunlarla karşõlaştõklarõnõ söyledi. Özince, “Bankacılıkta hep kârlar dik- kat çekti ama ge- çen krizdekinden daha fazla so- runlu krediyle karşılaştık ve ya- pılandırdık. 20 milyar liranın üze- rinde krediyi yapılandırdık” diye ko- nuştu. Özince şu noktalara dikkat çekti:  Geri dönmeyen sorunlu krediler 2010’un ilk 3 aylõk döneminden sonra gerilemeye başladõ. Mart sonu itibarõyla sorunlu krediler yüzde 4.9’a indi.  Konut finansmanõ çok gelişti. 30 milyar dolar seviyesinde. Bu daha hiçbir şey değil, Türkiye’de konut kredilerinin GSYH’ye oranõ yüzde 5, AB ortalama- sõ yüzde 27. Konut kredisi kullanan tü- ketici 1 mil- yonu aştõ.  Şu an kredi stoku- nun gelişimi, risklere ol- dukça kapalõ. Tüketici kredilerinde sorunlu oranõ yüzde 4, kredi kartlarõnda yüzde 10 iken, konut kredilerinde yüzde 2’ler ci- varõnda. Kanaatim konut finasmanõnõn bankacõlõk sektörünün toplam aktifle- ri kadar olabileceğidir. B‹ L G ‹ T O P L U M U N A D O / R U / Ö Z L E M Y Ü Z A K 2010 başından bu yana intihar sonucu ölen Foxconn çalışanlarının sayısı 11’i, in- tihar teşebbüsü yaralanmayla sonuçlanan çalışanların sayısı ise 13’ü buluyor. Şir- ket düşük maaş ve ağır çalışma koşulları yüzünden eleştiriliyor. Krizde 20 milyar liralõk geri dönmeyen sorunlu krediyi yapõlandõrdõklarõnõ belirten Ersin Özince, bu yõlõn başõnda iyileşmenin başladõğõnõ aktardõ. Bu yatırım intihar ettirir!
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear