25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU 68’İ Anlayamamak Murat Bardakçı’nın hazırlayıp Haber Türk TV’de Pelin Batu ve Erhan Afyoncu ile birlikte sundukları “Tarihin Arka Odası” programını zaman zaman izliyorum. İzleyicilerin tarih bilgilerini sınamalarına, bilmediklerini öğrenmelerine olanak veren yararlı bir “popüler tarih” programı olarak değerlendiriyorum. Fakat kimi zaman konuşmalar konu dışına, bunun da ötesinde sunucuların uzmanlık alanları dışına kayıyor, izleyicilerin tepkisine neden olan yorumlar yapılıyor. Bu konuda Pelin Batu’yu dışarıda tutarak bir iki örnek vermek istiyorum. Tarihini anımsamıyorum, bir programda Murat Bardakçı, “Melih Cevdet Anday iyi şair değildir” diyor. Cümlesine “Bence” diyerek başlasa, kimsenin bir itirazı olmayacak, “kişisel yorumudur” denip geçilecek. Fakat hayır! Bunu bir mutlak gerçek, toplumca genel kabul görmüş bir ortak yargıymışçasına savunuyor. Bu da yetmiyor edebiyat eleştirisinde en yapılmaması gerekeni yapıp Anday’ın şiirini Divan şairlerininkilerle kıyaslıyor. Geçen hafta da cumayı cumartesiye bağlayan gece sözü 68’e getirip, “68 kuşağı memlekete ne kazandırmıştır” sorusunu attı ortaya. Soru öylece ortada kalsaydı üzerinde durmak gerekmeyebilirdi, fakat “Hiçbir şey!” diyerek sorduğu soruyu yanıtlayınca izleyicilerin tepkisini çekti. Tepkiler artınca da ortada ne Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın “zavallılıkları”, ne 68’li gençlerin “beceriksizlikleri”, ne de “TÜSİAD’çılıkları” kaldı. Bir kez daha görüldü ki söz, “modern edebiyat”, “toplumsal olaylar”, “feminizm” ya da “çevrecilik” gibi kendi uzmanlığı dışında kalan, hayatın farklı alanlarından çağcıl konulara geldi mi Murat Bardakçı yanlışlar yapıyor. Bu konularda bilgi ve donanım yetersizliğinin farkına varıp susacağı yerde yanlışlarında direniyor; bununla da kalmayıp kendisini dinleyen izleyicileriyle didişiyor. Bu bağlamda Murat Bardakçı bu davranışlarıyla, “bilgi sahibi olmadan fikir sahibi” olunmamasına ilişkin Sevgili Uğur Mumcu’dan bize miras kalan söylemin ne kadar doğru olduğunu ortaya koyuyor. Murat Bardakçı 1955 doğumludur. 1968 yılında 13 yaşında bir çocuktu, o günlerde ne olup ne bitiyor, algılayamaması çok doğaldır. Fakat bugün yaşını başını almış bir adamdır, üstelik de “tarih uzmanı” olarak medyada ekran sahibidir. Konuştuklarının, söylediklerinin, yargılarının iler tutar bir yanı olması gerekmez mi? Bardakçı, 68 Hareketi’nin Türkiye’de de Batı’daki benzerleri gibi üniversitede reform talebiyle ortaya çıktığını, klasik anlamda tümüyle “sol” bir hareket olmadığını, içinde çıkışındaki somut talepler doğrultusunda liberal, hatta muhafazakâr unsurlar barındırdığını bilmiyor olabilir mi? 68 Hareketi’nin, ülke genelinde daha sonra tanık olunan şiddet yönelimiyle doğrudan ne ilgisi vardır? Eğer 68 ille de şiddet kavramıyla ilişkilendirilecekse şiddeti ilk uygulayanın Teknik Üniversite’de Vedat Demircioğlu adlı bir öğrenciyi pencereden atarak öldüren polis gücü olduğunu Bardakçı hiç mi duymamış? Bardakçı, “Türkiye’de emperyalizm mi vardı” diye soruyor. ABD-Türkiye arasındaki ikili anlaşmalardan, ülkemizde suç işleyen, sözgelimi bayrak yakan, bayrak çiğneyen, askerimizi tokatlayan ABD askerlerinin Türk yargısı önüne çıkarılamadığından hiç mi haberi olmamış? Başta Vietnam olmak üzere Asya’da, Latin Amerika’da, Afrika’da emperyalizm yoksul ülke ve halkların üzerine çullanırken, on binlerce insan ölürken, Türkiye’de bunları protesto eden 68 gençliği ile alay edip “Emperyalizm mi vardı” diye sormak abes değil midir? 68 kuşağını üniversitelerin en başarılı öğrencileri oluşturuyordu. Bu kuşaktan on binlerce genç ağır baskılar gördü. Kimi asıldı, kimi öldürüldü, kimi okulundan, işinden atıldı. Başta kamu kurumları olmak üzere iş kapıları yüzlerine kapandı. Ayakta kalabilmek, varlıklarını sürdürebilmek için bir bölümü kendi özel işlerini kurdular. Aralarında büyüyenler, varsıllaşanlar olduğu gibi dönen, kendini egemen güçlerin kucağına bırakanlar da oldu. Kimi de bugün aynı coşkuyla, aynı heyecanla barışçı, emekten yana, eşitlikçi ve aydınlık bir dünya için mücadelesini sürdürüyor. Heterojen bir kuşağı homojen bir yapıymış gibi değerlendirip yargıya varmak doğru değildir. Murat Bardakçı’nın temel yanlışı da buradadır. 68 kuşağının “memlekete ne kazandırdığı” sorusunun yanıtını bir başka yazımızda vermeye çalışacağız. dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com Mayõsõn son haftasõ Türkiye, Zonguldak’ta yitirilen 30 ma- den işçisinin yasõnõ tutarken, Kazakistan’da “Türk Dünya- sı Mimarlık ve Şehircilik Ku- rultayı” toplanõyordu… Cum- hurbaşkanõ Gül’ün de katõldõğõ kurultayda, İstanbul Büyükşe- hir Belediye Başkanõ Kadir Topbaş’a ev sahibi Astana Va- lisi tarafõndan “Türk Dünyası Şehircilik Ödülü” verildi. 25 Mayõs’taki açõlõşta konuşan Topbaş, ödüle teşekkür ettikten sonra demiş ki; “Arzu edi- yoruz ki şehirlerin ken- dine göre tema- ları ve özellik- leri olsun.. kimliklerini yansıtsınlar ve birtakım izleri ortaya çıkara- bilsinler. Bu ge- lişme sırasında, planlı, çevreye, tarihe saygılı bir süreci dikkate al- mak gerekiyor.” (ibb.gov.tr) TÜRKSOY’un koordinatör- lüğünde, Türkiye Mühendisler ve Mimarlar Birliği, Astana Valiliği, Türk Dünyasõ Beledi- yeler Birliği, Kazakistan Mi- marlar Birliği ve Kazakistan Şehir Plancõlarõ Birliği’nce dü- zenlendiği bildirilen kurultayda Cumhurbaşkanõ Gül de şunlarõ söylemiş: “Diğer bilim ve sa- nat alanları gibi, mimarlık da içinde bulunduğu toplu- mun eğilim, ihtiyaç ve sorun- larından kendisini ayrı tuta- maz. (...) Türk mimarisinin en güzel örneklerine hayat ver- miştir. Kendisini toplumun- dan ayırmayan Türk mimar- lık camiası da her ürününü bir toplumsal hizmet olarak görmektedir.” (Cumhurbaş- kanlõğõ internet sitesi) Yanıt bekleyen sorular Kurultay haberlerinde Top- baş’õn ödülünü, konuşmasõnõ; Gül’ün sözlerini ve “katılımcı- lar”õ okuyunca düşünmeden edemedim; 1- Türk Dünyasõ Şehircilik Ödülü, şu son yağmur baskõ- nõnda bile sular altõnda kalan İs- tanbul’un neresine bakõlarak ve hemen tüm şehircilerimizle kav- galõ olan Topbaş’õn, hangi “şe- hircilik başarısı”na verildi; - varsa- “seçici kurul” mesleğin hangi saygõn isimleriydi? 2- Sözde kentsel dönüşümün rant projeleri için “ipek kuma- şı teslim edemem” diyerek Türk mimarlarõnõ dõşlayõp ken- ti yabancõ mimarlara teslim et- mek, hangi “Türk Dünyası” adõna ödüllendirilebildi? 3- Kentinin ormanlarõnõ biti- recek köprüye “siyaseten su- san”; kõyõlarõnõ betonlaştõracak “özelleştirme projeleri”ne si- yaseten “boyun eğen”; 500 yõl- lõk Kapalıçarşı’mõzla alay eder- cesine “size alışveriş kültürü- nü öğreteceğiz” diyen “50 yıl- lık Dubai”nin “yap-sat kule- leri”ne en yüksek yapõ iznini ve- rebilen bir başkanõ “sorgula- mak” yerine ödüllendiren et- kinliğe, nasõl “şehircilik ku- rultayı” denebildi? 4- İstanbul’da kent kimliğinin baş düşmanõ şõmarõk gökdelen- lere ve yerli yersiz AVM’lere dünyanõn en cömert imar haklarõ verilirken; Tarihî Ya- rõmada’daki bakõm- sõzlõk ve tahribat UNESCO’yu bile is- yan ettirirken; Asta- na’da “şehirlerin kimlikleri”nden ve “tarihe saygılı planlama”dan söz etmek nasõl tanõmla- nabilir? 5- Mimarlarõn, “toplumun sorunları”na bağlõlõklarõnõ Ka- zakistan’da öven Cumhurbaş- kanõ, ülkesindeki mimarlarõn meslek odasõnõ aynõ bağlõlõk- tan ötürü “siyaset yapmakla suçlayan” Cumhurbaşkanlõğõ Devlet Denetleme Kurulu’nu da acaba uyarmõş mõdõr? 4-…ve “katılımcılar” ara- sõnda, Türk Dünyasõ Belediye- ler Birliği varken “Tarihi Kent- ler Birliği” neden yoktu; Ka- zakistan Mimarlar Birliği varken Türkiye Mimarlar Odasõ neden temsil edilmiyordu; Kazakistan Şehir Plancõlarõ Birliği varken Türkiye Şehir Plancõlarõ Oda- sõ’na neden haber bile verilmi- yordu; iktidarla yakõnlõğõ bilinen Türkiye Mühendisler ve Mi- marlar Birliği başrollerdeyken bu mesleklerin asõl yasal ve “milli” kuruluşu olan Türk Mü- hendis ve Mimar Odalarõ Birli- ği (TMMOB) neden Gül’le bir- likte kurultaya gidemiyordu? Yazıklar olsun Neresinden bakõlõrsa bakõl- sõn, ulusal gururumuz olan “Türk” adõnõn bile açõkça “si- yasi istismar”a alet edildiği böylesine “taraflı” ve “kayır- macı” bir kurultayõn, gerek mi- marlõk ve şehircilik adõna, ge- rekse Türkiye’nin de aynõ “iç- tensiz”liğe ortak edilmesiyle düzenlenmesi hazindir… Çün- kü hem mimarlõk sanatõ, hem de şehircilik bilimi “uygarlık ta- rihinin müellifleri”dir. Bunun en köklü tanõğõ da bin yõllarõn kültür coğrafyasõ Anadolu’dur. ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ ‘Türk Dünyasõ’nõn Şehircilik ‘Ödül’ü HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com ekinci@cumhuriyet.com.tr KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com HARBİ SEMİH POROY 16 HAZİRAN 2010 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 15 Azim Ali Canik: “Gürsel Tekin sonunda CHP Merkez Yönetim Kurulu’na girdi. Azimle çalışan partiyi çatlatır!” Polis Vahdi Bingöl: “AKP, 20 bin yeni polis için kadro çıkarıyor. Yargının işlerini polise yaptırınca, ihtiyaç doğmuştur!” Facebook M. Kerem Erol: “Kemal Kılıçdaroğlu'nun ‘facebook’ sayfasında 500 bin hayranı varmış. Türkiye'de her an ‘facebook’a erişim engellenebilir.” Sohbet eden dört dindar kadın SOHBET eden dört dindar kadın fıkrasını İlker Çamkır göndermiş: Amerika’da koyu dindar dört kadın, bir yandan kahve içiyor, bir yandan da sohbet ediyorlardı Birinci kadın oğlundan söz açtı: “Benim oğlum rahiptir. Bir topluluğa girdiğinde herkes ona ‘Peder’ der.” İkinci kadın da kendi oğlundan söz etti: “Benim oğlum papazdır. Bir topluluğa girdiğinde herkes kendisine ‘Aziz Peder’ der.” Üçüncü kadın da oğluyla övünmekte gecikmedi: “Benim oğlum kardinaldir. Bir topluluğa girdiğinde herkes ona ‘Yüce Aziz’ der.” Üç kadın oğullarıyla nasıl gurur duyduklarını biraz daha anlattıktan sonra dördüncü kadına döndüler, onun bir şeyler anlatmasını beklediler. Fakat dördüncü kadın konuşmuyor, keyifle kahvesini yudumluyordu. Üç kadın bir ağızdan “Ya senin oğlun? Sen de oğlunu anlatsana” dediler. Dördüncü kadın, kahvesinden son yudumunu alıp oğlundan söz etmeye başladı: “Benim oğlum 1.95 boyunda, dalgalı siyah saçlı, yeşil gözlü, geniş omuzlu, atletik yapılı, son derece güzel giyinen, 29 yaşında, genç yaşta büyük bir servetin sahibi olan biridir. Bir topluluğa girdiğinde onu gören bütün kadınlar birbirlerinin kulaklarına eğilir ve ‘Aman Tanrım’ derler.” Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” ”YİNE birtakım kendini ve haddini bilmezler sözüm ona hukuk adına sıraladıkları zırvalarla siyaset alanına burunlarını sokarak hukuku kirletmeye çanak tutuyorlar” diyor Prof. Dr. Aydın Aybay... Hayırdır; kimler, hukuk adına neler zırvalıyor derseniz, Prof. Dr. Aydın Aybay, yılların deneyimi ile şöyle sürdürüyor sözlerini: “Bunlardan biri, yüksek mahkemenin alt düzeyde görev yapan hukuk âlimi(!), mahkemenin vereceği kararın ‘yok’ sayılabileceği gibi inanılmaz bir iddia ile ‘zemzem kuyusunun kenarında ahz-ı mevki almış’ bulunuyor. Alt düzeyde ve hiçbir karar yetkisi olmayan bu ‘allame’, aklı sıra mahkemeyi etkilemeye çalışıyor; hem de mahkeme kararları bakımından hiç söz konusu olmayan ‘yokluk’ gibi bir yaptırıma dayanarak yüksek mahkemenin üyelerini tehdit ediyor. Öte yandan bu ‘allame’ iptal işlemi bakımından bu aşamada artık hiçbir yetkisi olmayan icra organını da suça teşvik ediyor: Hükümet, mahkemenin vereceği iptal kararını ‘yok’ sayarak paketi tam olarak referanduma sunsunmuş. Bu aşamadan sonra referandumla ilgili işlemlerde ve nihai kararlarda hükümetin, anayasaya göre hiçbir yetkisi yok; bu konuda yetkili organ Yüksek Seçim Kurulu. Hükümet, Yüksek Seçim Kurulu’nu da mı ‘yok’ sayacak! Bu mertebe cehalet ancak özel bir öğrenimle olur! Benim 60 yıla yakın hukukçu sıfatıyla, bu kendini ve haddini bilmez zata ve onun yavelerini tartışılabilir bulan bazı siyaset erbabına söyleyeceğim ilk şey, hukuk fakültelerinde ilk öğretilen ilkelerden biri olan ‘mahkeme hukuku bilir’ kuralını anımsatmaktır. Karardan önce taraf olmadığı davada mahkemeye akıl öğretmeye kalkmak, hariçten gazel okumak bir münasebetsizliktir. İkinci sözüm de şudur: Hukuk alanında yeni ve orijinal bir çözüm iddiasında iseniz, sakın ola ki bu çabanız sonunda ortaya çıkan bir ‘hukuki ucube’ olmasın! Hukuk düzeni ve âlemi, birtakım kendini ve haddini bilmezlerin sorumsuzca yumurtladıkları bu tür ucubelerle kirletilmesine izin verilebilecek bir alan değildir.” Civanımın sultanına bizden bir öneri: Kendini ve haddini bilmez dalkavukları bırak yaşın kadar hukukçuluğu olan sese kulak ver! Ucube Uluslararası Çalışma Örgütü Türkiye’yi kara listeye aldı: Kader! YağmurDeniz HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ Ödül gerekçesi... BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Vadesi belli ol- mayan ve yalnõzca faizi ödenen devlet tahvili. 2/ En kü- çük izci kuruluşu... İnsanda el ve ayağõn bilekle parmak ara- sõnda kalan üst bö- lümü. 3/ Temel maddesi poliamit reçinesi olan daya- nõklõ ve esnek mad- de... Lantan ele- mentinin simgesi. 4/ Mik- roskop camõ... Tevfik Fi- kret’in, İstanbul’a lanetler yağdõrdõğõ ünlü şiiri. 5/ Bir tür ipekli kumaş... Akõm şiddeti birimi kilo- amperin kõsa yazõlõşõ. 6/ Kaba bir seslenme sözü... Kõsa yazõ. 7/ İran’õn plaka imi... Bir sözcüğü, yasak- lanmõş sözcükleri kullan- madan anlatmaya dayanan bir oyun. 8/ Arap abecesiyle ya- zõlan bir yazõ türü... Niğde’nin bir ilçesi. 9/ Tüfeğin nam- lusu ucuna takõlan küçük kõlõç. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir iskambil oyunu. 2/ Göçebelerin konak yeri... Top- rağõn taşõnõ ayõklamakta kullanõlan tarõm aracõ. 3/ Düzme, sahte... Bir nota. 4/ Arap abecesinde bir harf... Zülfü Li- vaneli’nin bir filmi. 5/ Sedir biçiminde kanepe... Eski Mõ- sõr inanõşõnda insan ruhu. 6/ “Yerel bilgisayar ağõ” anla- mõnda kullanõlan kõsaltma... Bir şeyin niteliği üzerine edi- nilen kanõ. 7/ İridyum elementinin simgesi... Kutsal olduğu için dokunulmamasõ gereken şey. 8/ Asma, yukarõ kal- dõrma... İşlenmemiş, ekilmemiş toprak. 9/ Kõrklareli’nin Vize ilçesinde, “tabiatõ koruma alanõ” kapsamõna alõnan orman ve körfez. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 T A K O G R A F Ü M Ü K O N A Ç L A L İ M A E L T A S A A R E B E R N A M E K O P U Z G İ Z R E S İ T A L M A E L E M A N E N İ K R İ Z E 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear