23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 13 HAZİRAN 2010 PAZAR 18 KÜLTÜR kultur@cumhuriyet.com.tr HOTEL KERAMOS Denize 30 mt. uzaklıkta, DENİZ MANZARALI terasımızda yöreden temin edilen ürünlerle hazırlanmış kahvaltı ve yemekler. Odalarımız: TV, klima, sıcak su, balkon ve Mercan balık evinde balıkçı ONUR’un günlük deniz ürünleri. Yalı Mah. ÖREN/MİLAS/MUĞLA www.Hotelkeramos.com e-mail info@hotelkeramos.com hotelkeramos@hotmail.com Tel: 0252 532 22 50 0252 532 22 74 GSM: 0535 955 04 45 Binasõ, iç ve dõş mekânlarõyla Roma’nõn MAXXI’si Yaratõcõlõğaadanmõşbirmüze LÜTFÜ TINÇ ROMA - Antik dünyanõn imparatorluk kentle- rinin muhteşem bir örneği olarak Roma, İtalya’da çağdaş yaratõcõlõğa adanmõş ilk ulusal müzeye de sahip artõk. Yapõmõ on üç yõllõk bir süreye yayõla- rak İtalya’ya 20 milyon Avro’ya mal olan MAX- XI, yani harflerinin açõlõmõyla “21. Yüzyıl Sanatları Müzesi” ya da ‘gündelik’ yakõştõrma adõyla ‘Maksi’ gerçekten de, her şeyiyle ‘büyük’. 29 bin metrekareye yayõlan müzenin iç alanõ 21 bin, sergi alanlarõ da 10 bin metrekarelik bir kap- asiteye sahip. Bu mekânlarda, 27, 28 ve 29 Ma- yõs’ta, üç gün boyunca süren kutlamalarda, basõn toplantõsõndan 30 Mayõs’taki halka açõlõşõna kadar, müzedeki sergilerden çok, müze binasõ tartõşõldõ. Müzenin mimari konsepti ve özellikle de ‘star- mimar’ diye tanõmlanan Irak asõllõ Zaha Hadid, bu tartõşmalarõn hedefindeydi. Basõn toplantõsõnda, ‘geçmişe saygı’ kavramõnõn önemini vurgularken, “Ama bugünkü sanatçılarımıza da kendilerini ifade hakkı tanımalıyız…” diyen Hadid’in MAX- XI projesi, 1998’de, 250 aday proje arasõndan sõy- rõlmõş ve bugüne kadar, altõ kültür bakanõ ile üç be- lediye başkanõ eskitmişti. Müze projesini Roma’nõn Flaminio bölgesinde, eski Olimpiyat Mahallesi’ndeki bir askeri jip fab- rikasõnõn bulunduğu alanda uygulamak durumun- da kalan Hadid, mahallenin dokusuna uyumlu dav- ranmaya özen gösterdiği gibi, müze alanlarõnõn çev- resinde kalan kimi askeri binalarõ da korumuş. Bu yüzden, MAXXI’nõn ihtişamõ, dõş cephelerde öne çõkmõyor. Bina, kendini ‘dışarıya’ gizliyor. Müzenin açõk alanlarõnõ oluşturan ‘avlu’ tarzõ bölümden sonra, etkileyici bir iç girişle, MAXXI’nin galerilerine ge- çiliyor. Sergi alanlarõnõn kavisli beton duvarlarõ, kat- larõ iç içe geçiren rampa ve merdivenlerle bütün- leşiyor ve ziyaretçilerde, çok farklõ bir mekân duy- gusu yaratõyor. Cam tavanlar sayesinde, gün õşõğõnõn kullanõmõ da bu duyguyu perçinliyor. Bu tarz, ‘mi- marlığın Nobel’i sayõlan “Pritzker” ödülü sahi- bi ‘ilk kadın mimar’ sõfatõnõ da taşõyan Hadid’in bütün müzede uyguladõğõ bir tarz. Bu mimari tarzõ beğenenler ve hatta “Bina, ser- gilenen yapıtları ezecek kadar muhteşem” di- yenler olduğu gibi, Hadid’in yaratõcõlõğõnõ tartõşma konusu yapanlar, “Bu tarzın eskidiğini” dile ge- tirenler de vardõ. 13 yõl önce Frank Gehry’nin Bilbao’da yarat- tõğõ Guggenheim Müzesi’nin, MAXXI’den, “da- ha yenilikçi bir yapı” olduğunu söyleyenler çõk- tõ. Bilbao’daki müzenin ‘sersemletici’ ve ‘baştan çıkarıcı’ etkisini MAXXI’nin yaratamadõğõ öne sü- rüldü. Öyle anlaşõlõyor ki, bu tartõşmalar devam ede- cek. Ama mimari konseptinin ötesinde, binanõn “21. Yüzyıl Sanatı” fonksiyonlarõna uygun düşen, çok farklõ boyutlardaki enstalasyonlarõ, değişik ya- põtlarõ hiç de ‘uçuk’ olmayan ve yapõtlarõ ‘gizli’ bir işlevsellik içinde kucaklayan bir galeri düze- ni var MAXXI’nin. Dört açõlõş sergisinin biri, yani “SPAZIO”, iki ayrõ bölümden oluşuyor. Çağdaş sanat eserleri- nin sergilendiği bölüm, “MAXXI Arte” adõnõ ta- şõyor. Mimarlõk alanõndaki çalõşmalarõn sergile- neceği bölüm ise, “MAXXI Architecture” di- ye isimlendirilmiş. MAXXI Arte için, aralarõn- da Alighiero Boetti, Anish Kapoor, William Kentridge ve Mario Merz gibi ünlü çağdaş sa- natçõlarõn eserlerinin bulunduğu 300 parçalõk bir koleksiyon oluşturulmuş. MAXXI Architectu- re’de ise, Carlo Scarpa, Aldo Rossi, Pierluigi Nervi gibi çağdaş mimarlarõn tasarõmlarõna iliş- kin malzemelerle, mimari kitap, katalog ve fo- toğraflarõn yer aldõğõ projeler sergileniyor. İkinci sergi ise en geniş iki galeriyi hakkõyla kucaklayan Gino Moretti bölümü. 20. yüzyõlõn Avrupa mimarisini yönlendiren isimlerden İtal- yan mimarõn tasarõmlarõ, maketleri, çizim tas- laklarõ, bütün gizemleriyle metrekarelere yayõ- lõyordu. Üçüncü sergi, İtalyan plastik sanatçõlarõnõn bü- yük hocalarõndan Gino De Dominicis’in ret- rospektifini kucaklarken dördüncü sergi de, Kutluğ Ataman’õn ilk kez burada bir araya ge- len sekiz çalõşmasõ. Video enstalasyonlarõyla ta- nõnan sanatçõnõn “Mezopotamya Dramaturji- leri” adõ altõna topladõğõ bu sekiz çalõşmanõn yer aldõğõ galeri, basõn açõlõşõndan itibaren, en çok il- gi gören bölüm oldu. MAXXI’nin mimarõ Zaha Hadid, müzenin tasarõmõ bi- çimlendiren temel unsurun ‘kent için bir kültür mer- kezi’ yaratma fikri olduğu- nu vurguluyor: “MAXXI’yi kentin kültür yaşamını besleyen, kültürel fikir alışverişleri yaratabilen bir alan olarak görüyo- rum. MAXXI sadece bir bina olarak algılanmama- lıdır: Başlangıçta sadece sergi mekânlarını ayıran duvarlara ihtiyaç varken tasarım çalışmalarımız bi- zi çizgilerin birleşip me- kâna yön verdiği bir anla- yışa götürdü. Bu proje bi- zi, ‘bir nesne olarak müze’ fikrinden ‘binalar bütünü’ fikrine ulaştırdı. MAXXI, sadece bir müze binası de- ğil, iç ve dış mekânların birbirlerine sarmalandığı bir kent kültürü merkezi- dir. Galeriler, içeride şa- şırtıcı bir biçimde iç içe ge- çerken, dışarıda doğrusal yüzeyleriyle koca bir ala- nı kapsıyor.” Pärt ve Mansur bir arada Kültür Servisi- 38.Uluslararasõ İstan- bul Müzik Festivali kapsamõnda, şef Cem Mansur yönetimindeki Akbank Oda Orkestrasõ, önceki akşam Aya İrini Müzesi’nde Robert Schumann ve Avro Pärt’in eserlerinden oluşan bir konser verdi. Orkestranõn ünlü viyolonsel sanat- çõsõ Antonio Meneses’e eşlik ettiği gece- de festivalin “Yaşam Boyu Başarõ Ödü- lü”nü alan Arvo Pärt’in 4. Senfonisi “Los Angeles”õn Türkiye prömiyeri de gerçekleştirildi. Avro Pärt’in de izlediği konser sonrasõnda konuştuğumuz Cem Mansur, Pärt hakkõnda, “İlk karşõlaştõğõ- mõzda, 4.ncü Senfoniyi bitiriyordu ve ben Helsinki Flarmoni Orkestrasõ‘yla eserin Avrõpa Prömiyeri’ni yönettiğimde provalara katõldõ. Çünkü eserlerine icra- cõlarõn gözünden bakmayõ seviyor” dedi. James Joyce anılıyor DUBLİN (AA) - Dünyaca ünlü İrlandalõ edebiyatçõ James Joyce, ülkesinde “Bloomsday Festivali” ile anõlõyor. Pek çok ülkede 16 Haziran’da kutlanan ve İrlanda’da festivalin son günü olan Bloomsday’de okuma toplantõlarõ, şehir turlarõ, tiyatro, müzik ve dans gösterileri düzenleniyor. Joyce’un tek bir günü anlattõğõ en önemli eseri “Ulysses”, 16 Haziran’da geçiyor. Festival de ismini romanõn baş kahramanõ “Leopold Bloom”dan alõyor. Ece Dorsay / Kırmızı Karanlık / DMC Ece Dorsay, müzik dünyamõzõn sayõlarõ az ka- dõn kentli ozan şarkõcõlarõndan; erken yaştan be- ri beste yapõp gitar çalan, kendiyle ve dünyayla barõşõk, hüzünlü kadõn hassasiyetini öne çõkaran, nahif ruh halli şarkõlar çalan söy- leyen biri. 2002 yõlõnda “Kum Saati” adõndaki ilk albümünü çõ- kardõktan sonra haksõzca ‘eleş- tirilen’, hatta ünlü bir babanõn kõ- zõ olmakla neredeyse suçlanan, nikli suserlerin sanal âlemlerine müziğinden çok sosyal yaşam alanõyla konu olan; buna rağmen yoluna devam etmeye çalõşan özgün bir kişilik. Şimdi 31 yaşõnda olan ve sekiz yõl aradan son- ra ikinci albümü “Kırmızı Karanlık”õ çõkaran Ece’nin tarzõ, seksenlerin Tanita Tikaram, Tracy Chapman çizgisinden, günümüzün yu- muşak soundlu çağdaş yetişkin popuna kadar uzanõyor. Ece’nin şarkõlarõnda hissedilen ilk şey söyle- yenin samimiyeti. Kadõnlara dayatõlan toplum- sal rollere itiraz eden; renk, cins ve sõnõf ayrõmõ yapmadan sevgiyi telaffuz eden bir duruşu var. Bu tutumda hiçbir fazlalõk yok. Müziğinde tek sakil duran şey, Teoman ve Mazhar Alanson’u anõmsatan edasõ. “Kırmızı Karanlık”, tartõşmasõz ilk albüme göre (beste, sound vs.) her açõ- dan çok daha ilerde; aradan geçen yõl- larda Ece’nin müzikten kopmadõğõ ve güncel gelişmeleri takip ettiğinin, iyi müzik dinlediğinin göstergesi. Bunda ikinci büyük rolü müzik pro- düktörlüğünü üstlenen (aynõ zamanda gitar ça- lan) Yakup Trana oynuyor. Ece’yi sadece beste üreten biri olarak görsek bile, özgün girişiminden ve bu konudaki istik- rarõndan dolayõ desteklememiz gerekiyor. muratbeser@muratbeser.com Broken Bells / Broken Bells / Sony Music Bazen en beklenmedik müzikal işbirlikleri çok iyi sonuç veriyor. Bunlardan bir tanesi de Broken Bells oldu. Yeni grubun iki kurucu- su da tanõdõk: Amerikalõ indie rock grubu The Shins’in vokalist ve gitaristi James Mercer ile Danger Mouse adõyla bilinen prodüktör Brian Burton. Aynõ zamanda yetenekli bir mul- ti-enstrümantalist olan Burton, özel- likle Gnarls Barkley ve Goril- laz’la yaptõğõ çalõşmalarla, hip-hop’õ retro-soul ile buluşturan soundu öne çõkaran isimlerden birisi. “Broken Bells” adõnõ taşõyan bu ilk albüm, minimalist elektronika ile indie pop’u; başka bir deyişle, synth’le akustiği bir- leştirerek, melodik bir space-pop yaratmõş. Grubun iki üyesi de, her ne kadar “Her şeyi yarı yarıya birlikte yaptık” dese de, ka- nõmca, enstrümantasyon ve düzenlemeler nedeniyle Danger Mouse’u; şarkõ sözleri ve vokallerdeki başarõsõ nedeniyle Mercer’i al- kõşlamak gerek. 10 şarkõnõn yer aldõğõ albüm, sadece 37 da- kika sürüyor. Dinlerken tek bir parçaymõş iz- lenimi yaratmasõnõn nedeni bu olabilir mi di- ye düşünmedim değil. Ama şarkõlar arasõn- daki geçiş bu kadar iyi olmasaydõ, böyle bir devamlõlõk duygusunu ya- kalamak olanaklõ olmazdõ. Bu ne- denle, beste düzenlemesindeki us- talõğa ayrõca dikkat çekmek gerek. Orta tempolu şarkõlarõyla, kolay- ca akõp giden, romantik bir albüm “Broken Bells”. Hayatõn zorlukla- rõna değinerek hafif bir melankolizme kaysa da, müzik hiçbir gerginlik barõndõrmõyor. Al- büm boyunca belli bir standartõn altõna in- meyen başarõlõ bir indie pop çalõşmasõ. www.zulalkalkandelen.com HADİD: MAXXI, HADİD: MAXXI,SADECE MÜZE DEĞİL SADECE MÜZE DEĞİL Müzenin açõk alanlarõnõ oluşturan ‘avlu’ tarzõ bölümden sonra, etkileyici bir iç girişle, MAXXI’nin galerilerine geçiliyor. Sergi alanlarõnõn kavisli beton duvarlarõ, katlarõ iç içe geçiren rampa ve merdivenlerle bütünleşiyor.  Kültür Servisi - Usta oyuncu Ali Poyra- zoğlu, yazõp yönettiği son oyunu “Tanımadı- ğım Adamlar” ile tekrar sahnelerde. Aziz Nesin’in üç öyküsünün sahneye uyarlandõğõ oyuna Poyra- zoğlu’nun yazdõğõ bölüm- ler eşlik ediyor. Altan Er- bulak’õn dekorlarõnõn kul- lanõldõğõ oyunda Ali Poy- razoğlu, Bülent Kayabaş, Özdemir Çiftçioğ- lu, Suat Ünaldı, Burak Alkaş, Ümit Kantar- cılar ve Hüseyin Kara rol alõyor. Oyun içinde oyunun yer aldõğõ “Tanımadığım Adamlar”da seyirci, “Orostopontopolis Tı- marhanesi”ndeki hastalarõn psikodrama tekni- ğiyle hazõrladõklarõ müsamereyi izliyor. Akõl ve delilik arasõndaki sõnõrlarõ sorgulayan, herkesi bireysel ve toplumsal tarihiyle yüzleş- meye, toplumun ve bireylerin birbirlerinde oluş- turduklarõ sõnõrlamalarõn farkõna varmaya çağõ- ran bir davetiye... Poyrazoğlu ve ekibi, İstanbul’daki son oyun- larõnõ bugün saat 20.30’da Kozyatağõ’ndaki Kozzy Alõşveriş Merkezi Gazanfer Özcan Sah- nesi’nde sergileyecekler; sezonun son oyunlarõ ise 15, 16 ve 17 Haziran’da İzmir’deki Bostan- lõ Karşõyaka Açõk Hava Tiyatrosu’nda olacak. Ali Poyrazoğlu ‘Tanımadığım Adamlar’la Gino De Dominics’in ‘Ölümsüzlük’ çalışması Kiki Smith’in porselenleri
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear