22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
CMYB C M Y B DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Şu Bizim Matbuat... Doğan Grubu’nda çalıştığım yıllardı. Aydın Doğan Vakfı’nın bir etkinliği için, Vakıf Başkanı ile birlikte Ankara’ya gitmiştik. Aydın Bey, o sıralarda yapımı henüz tamamlanmamış olan matbaa tesislerinin son durumunu görmek istiyordu. Esenboğa yolu üstündeki baskı tesislerinin bulunduğu binaya gittik. Her şey tam planlandığı gibi yapılmıştı. Ama, o dev baskı makinelerinde aynı anda basılacak gazetelerin çıkış bölümleri yan yanaydı. Hürriyet ve Milliyet’in patronu, o duruma itiraz etti. Bu iki gazetedeki görevlilerin, gazetelerdeki haberleri dağıtım öncesinde görebilecekleri için haber verme ve değerlendirmede birbirlerini atlatmalarının mümkün olmayacağını söyledi. İlgililerden bu iki gazete sorumlularının birbirlerinin çalışmalarını görmelerini önleyecek önlemlerin alınmasını istedi. Kendi ürünleri arasında bile hızlı ve sürekli rekabeti destekleyen bir gazete patronunun, çalışanlarına verdiği bu öğüt-dersi bugünkü yazıda, okurlarımla paylaşmamın nedeni, uzun süreden beri iktidar partisini destekleyen gazeteler arasında bazı haber ve yorumların yansıtılma biçimindeki inanılması güç benzerliğin sürdürülmesidir. Ünlü Balyoz davasının şüphelileri arasında bulunan, tutuklu kimi emekli, kimi halen görevde ve çeşitli rütbelerdeki 9 subayın, İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından “delil durumu” dikkate alınarak salıverilmeleri ile ilgili haberin, yandaş mevkutelerde veriliş biçimi de, o haberin yorumlanışı da birbirinin neredeyse tıpkısıdır. İlginçtir. O mevkutelerdeki haberleri yazan, sayfa değerlendirmelerini yapan, başlıklarını atan meslektaşlar salıverilme olayını öğrenmiş olmaktan doğan şaşkınlıklarını gizlemiyor, “sürpriz kararı” veren mahkemenin tek yargıçla almış olduğu tutuklamaların, üç yargıçtan oluşan bir kurul tarafından kaldırılışının altında bir şeyler bulmaya çalışıyorlar. Sanki tek bir merkez, bilgisayarda yazılan haberi, başlık ve yorumu ile servis etmiş. Kim olursa olsun, tanışınız ya da adlarını bile hiç duymadığınız kişiler, bir süredir tutuldukları kapalı kapılar ve demir parmaklıklar ardından yargının kararı ile özgürlüklerine ve o arada çoluk çocuklarına kavuşuyorlarsa, o kararı veren yargıçları “Çiçek’i tahliye eden mahkeme Balyoz şüphelilerini de bıraktı” başlığı ile mahkûm edip olayları karartmanın anlamı nedir? Yargıtay 11. Daire’deki duruşma Yine dün, dirsek teması halindeki “o” matbuatımız, bir süredir Erzurum’da tutuklu bulunan Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı Cihaner’in bugün Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nde görülmeye başlayacak davası nedeni ile mevziye girdiklerini belirten haberlere kaynaklık ediyordu. Amacın bugünkü duruşmayı şaibe altında bırakmak, Yargıtay üyelerine baskı uygulamak olduğu gizlenemez haldeydi. Önce bizim usul yasalarımızda, birinci sınıf yargıç ve savcılar hakkındaki yargılama merciinin Yargıtay Ceza Dairesi olduğunu unutmayalım. Sonra, İlhan Cihaner’in antidemokratik olduğu için kaldırılan o eski devlet güvenlik mahkemeleri yerine, siyasal iktidarların işlerini kolaylaştırmak amacı ile oluşturdukları özel yetkili ağır ceza mahkemeleri tarafından yargılanmak istenmesinin “adil yargı hakkı” açısından tartışılmasının gerektiğini de, varsa vicdanlarımızda değerlendirmekten kaçınmayalım. Bir yanda Yargıtay gibi yargının en üst mercii. Mesleklerindeki deneyimleri ve birikimleri en üst aşamada olduğu için yasalara uygun olarak oralara seçilmiş yargıçlar. Öte yanda siyasal iktidarların, denetimleri altında olmasından hoşlandıkları özel yetkili mahkemeler. O mahkemelerde görevli yargıç ve savcılardan acaba kaçı mesleklerini daha sonra Yargıtay üyesi olarak sürdürebilecektir? Bu yüzden Erzincan Başsavcısı’nın bugün Yargıtay 11 Ceza Dairesi’nde başlayacak olan duruşmasında tutukluluk halinin kaldırılmasını önlemek amacıyla, bir kısım matbuatımızın siperlerinden açılmış olan şaibe yaratma ateşini ayıplamak istiyorum. O arkadaşlara adil yargının herkese lazım olacağını söylemek, hukukta asıl olanın tutuklama olmadığını anlatmak, biliyorum ki çok zor bir öğretidir. Tutukluluk, kaçma şüphesi ile alınan, sanığın delilleri yok etmesi ya da karartmasının engellenmesine dayanan bir önlemdir. Sadist yaratılmış olanların öç alma aracı değildir. Kim nereden, nasıl kazanıyor? Benim gençlik yıllarımda DP iktidarı, basını kontrol altında tutmak amacıyla, muhalif gazetecileri yıldıran sokak kabadayıları saldırıları, gözaltı önlemleri, tutuklamalar, mahkûmiyetle sonuçlanan davalar, kâğıt ve ilan vermemek, yayın yasakları gibi bir dizi tedbirin yanı sıra kendi matbuatını da koruma kollama gayretleri içindeydi. O gayretler arasında Ankara’da dönemin ünlü bazı gazetecilerine bir “Vatan Cephesi Matbuat Ocağı” kurdurulmuştu, Başvekâlet Tahsisatı Mesturesi’nden yani örtülü ödeneğinden kimlerin ulufe aldığını ancak 27 Mayıs İhtilali’nden sonra özel kasa açılınca öğrenebilmiştik. Ama nice aslan gibi meslektaşımızın gazete diye yayımladıkları resmi ilan aracı mevkutelerden zengin olduklarını da devletin tahsis ettiği gazete kâğıtlarını bizim gibi muhalefet dergilerine el altından satan DP’li bakan ve milletvekili meslektaşları da gördük. Şimdiki iktidar ne durumda kendisini öven yazarlar karşısında? Hürriyet’te Tufan Türenç isim vermeden o tür meslek değerlerimize TRT kanalı ile ödemeler yapıldığını yazmıştı. Dünkü Akşam’da Oral Eğin, yanlış saymadıysam 15 meslek değerimizin TRT ekranından verdiği vaazlar karşılığı para aldıklarını isimleri ile açıklamış... Gelin bütün köşe yazarları ve yorumcular. Genel Yayın Müdürleri. Gazetelerimizin, televizyon kanallarının yaptığımız çalışma karşısında bizlere ne ödediğini açıklayan bir “Meslek Mal Bildirimi” vermeyi kabul edelim. Hatta kabul ederse o bildirimlerin verileceği yer, Salih Memecan’ın başkanlığında kurdurulan yeni basın derneği olsun. Faks: 0 216 302 82 08 obirgit@e-kolay.net Prof. Dr. OĞUZ OYAN TEKEL’de gayri-millileştirmenin son per- desinde liberal-muhafazakâr AKP sahneye çõ- kacaktõ. 2003’ten itibaren tüm zamanlarõn en özelleştirmeci ve teslimiyetçi dönemi başlõyordu. AKP döneminde 2003 sonunda TEKEL İçki İş- letmeleri MEY İçki’ye bilinen peşkeş koşulla- rõnda 292 milyon dolara satõlõyordu. Bu öyle bir peşkeşti ki şirketin içki stoklarõ 126 milyon do- larõ buluyor ve işçilerinin kõdem tazminatõ olan 32 milyon dolar da devlete yükleniyordu. Üs- telik, satõlan şirketin TEKEL AŞ’ye 307 milyon TL’lik borcunun, devirden 9 gün önce tasfiye- si kararlaştõrõlõyordu! Bitmedi: YDK Rapo- ru’na göre, TEKEL İçki’nin genel müdürü de- virden önce 100 trilyonluk hammadde alarak devleti zarara uğratõyor ve Kamu Etik Yönet- meliği’ne aykõrõ olarak MEY İçki’ye genel mü- dür oluyordu! Alõcõlar 2 yõlõ ödemesiz banka kre- disiyle TEKEL İçki’yi devralõyor, iki yõl geç- meden, yani ceplerinden para çõkmadan şirke- tin yüzde 90 hissesini 810 milyon dolara (yani toplam değeri 900 milyona) Texas Pacific Gro- up’a satõyorlardõ! Bu arada TEKEL’in tütün ve sigara işlet- melerine ilk satõş ihalesinde bir milyar 150 mil- yon dolarlõk teklif veriliyor, ama bu fiyat ancak işletmelerin stoklarõndaki ürün değerine denk geldiği için satõş gerçekleşemiyordu. Bu soy- gunlar olurken TEKEL işçileri henüz olan bi- tenin farkõnda değillerdi; 2007 seçimlerinde AKP’ye daha güçlü destek ve- receklerdi. 2007 seçimlerin- de her iki kişiden bi- rinin ve her üç TE- KEL işçisinden ikisi- nin oyunu alarak ikti- dar olan AKP, perva- sõz özelleştirmeciliği için aldõğõ yeni vi- zeyle, TEKEL’in tü- tün ve sigara işletme- lerini Haziran 2008’de 1.7 milyar dolara gene yabancõ sermayeye pa- zarlõyordu. Üstelik, ilk özelleştir- me girişiminden farklõ olarak, bu defa şirketin borçlarõ ile çalõşanlarõn kõdem tazminatlarõ yükü de devletçe üst- leniliyordu. TEKEL işçisi bu peşkeşe dur demeye çalõşõyor, sendikalarõ hukuk yolla- rõnõ zorluyor, ama henüz Kõzõlay’da eylem aşa- masõ yaşanmõyordu. TEKEL öncü oldu TEKEL işçisi 2009 Aralõk ayõndan 2010 Mart başõna kadar Kõzõlay’da özlük haklarõ- nõ korumak kaygõsõyla gerçekleştirdiği müt- hiş direnişte başka mücadelelerin de bay- raktarlõğõnõ yapar duruma geldi. Bir kere, ki- şisel haklarõnõn nasõl toplumsal haklara bağlõ ol- duğunu gördü ve topluma gösterdi. Buna bağ- lõ olarak ücret ve insanca yaşama mücadelesi- nin nasõl ayrõlmaz bir biçimde kendi çalõştõğõ ve tüm toplumun ortak kamusal varlõğõ olan ku- rumlarõn savunulmasõ mücadelesinin bir parçasõ olduğunu gecikerek de olsa fark etti. Bu ku- rumlarõn hangi bağõmsõzlõk mücadelesinin ka- zanõmlarõ olduğunu yaşayarak anladõ. Bu ne- denle de “Biz Cumhuriyetle doğduk” anlamlõ sloganõnõ üretebildi. Böyle düşündükçe de bi- lendi, geçmişte kendisinin ve ken- di sõnõfõnõn yanlõş siyasal tercih- lerde bulunduğunu daha derin- den kavradõ. Yaşamõn gerçek- leri ve eylem öğreticiydi. İktidarın gerçek yüzü ortaya çıktı İkincisi, eylem sü- reci iktidarõn gerçek yüzünü sadece eylem- ciler bakõmõndan değil, tüm toplum açõsõndan da gösteren bir dö- nüm noktasõ oldu. AKP iktidarõnõn emek dostu olma- yan yüzü, daha açõk görülebildi; yolsuzluklarõn ve şaibeli özelleş- tirmelerin birer istisna değil, iktidar partisinin varlõk nedeni olduğu anlaşõlabildi; iktidarõn tes- limiyetçi yapõsõ kendini ele verdi. İktidar ilk kez toplumun geniş kesimlerine maskesiz haliyle gö- rünebildi. Bunu sağlayan TEKEL işçisi bu ne- denle hedeflediğinden çok daha büyük bir işi şimdiden başarmõş durumdadõr. Bu nedenle TE- KEL işçisinin eylem kararlõlõğõ, hõzlõ bilinçlenme süreci her türlü övgünün üzerindedir. Amaç 4/C mağdurlarını arttırmak Üçüncüsü, iktidarõn bu konudaki inadõnõn as- lõnda 4/C kapsamõnõ bugünkü 20 binler düze- yinden 120 binler düzeyine çõkarmak niyetiy- le bağlantõlõ olduğu, bunun da yeni özelleştir- melerle bir arada gideceği daha iyi anlaşõlmõştõr. Bu nedenle iktidar, Kõzõlay’daki direnişin tan- siyonunu düşürmek bakõmõndan lehine çalõşan Danõştay kararõna bile “Verdiğimiz 30 gün- lük süre yerindedir” gerekçesiyle itiraz ede- bilmiştir. Çünkü uygulamayõ genişletme ni- yetinin tartõşõlõr olmasõna ve bu süreçte eme- ğin herhangi bir mevzi kazanmasõna tahammülü yoktur. Ama tam da bu nedenle, 4/C kapsa- mõndakilerin sürekli işçi veya memur kadro- larõna geçirilmesi mücadelesi önceliklidir. (Bu amaçla verilmiş kanun teklifimiz 1.5 ay- dõr TBMM’de beklemektedir). Siyasi-sendikal tepkinin bugün mutlaka 4/C’nin kaldõrõlmasõ ve bu kapsamdakilerin derhal güvenceli sta- tülere geçirilmesi üzerinde birleşmesi şarttõr. Özelleştirmeler ve TEKEL İşçisinin Direnişi (II) TEKEL emekçileri 1 aylõk aradan sonra döndükleri başkentte Türk-İş Genel Merkezi’ne yaklaştõrõlmadõ İşçiler yine de meydanda MAHMUT LICALI ANKARA - TEKEL işçileri 1 aylõk aranõn ar- dõndan döndükleri Ankara’da sendikalarõnõn bağlõ olduğu konfederasyon olan Türk-İş Genel Merke- zi’nin çevresine bile yaklaştõrõlmadõ. İşçilere des- tek veren KESK üyelerine gazla müdahale edildi. TEKEL işçileri özlük haklarõyla başka kurumla- ra naklolma istemiyle Türk-İş önünde 78 gün sü- ren direnişlerinin ardõndan eylemlerine 1 ay ara vermişlerdi. İşçiler dün yeniden Ankara’ya geldi- ler. Önceki gün ve dün gece yurdun dört bir yanõn- dan yola çõkan işçilerin sabah saatlerinde başkente girmelerine izin verilmedi. İstanbul ve Konya yol- larõndaki Maliye noktalarõnda, Samsun yolundaki õşõklõ kavşakta, Eskişehir yolunda da, Ümitköy Kavşağõ’nda polis noktalarõ oluşturuldu. Sabah erken saatlerde polisler, işçileri taşõyan ve plaka- larõ önceden bildirilen otobüsleri durdurdu. Polis otobüslerin geçişine izin vermedi. Bunun üzerine işçiler ayrõ gruplar halinde toplu taşõma araçlarõ ve taksiler aracõlõğõyla kent merkezine doğru yola çõktõ. Ancak polis işçilerin Türk-İş Genel Merke- zi’ne yaklaşmalarõna bile izin vermedi. İşçilerin Türk-İş önünde basõn açõklamasõ yaparak bir gün süreyle oturma eylemi gerçekleştirmeleri kabul edilmedi. Kõzõlay’õn her yeri polis ablukasõna alõ- nõrken Sakarya Caddesi ve çevresinde bulunan so- kaklara da polis tarafõndan barikat kuruldu. Mit- hatpaşa Caddesi üzerinden Türk-İş Genel Merke- zi’nin bulunduğu Bayõndõr Sokak’a geçmek iste- yen işçiler, polis barikatõyla karşõlaşõnca kõsa süreli bir arbede yaşandõ. Polisin Türk-İş Genel Merke- zi’ne gitmelerine izin vermemesi üzerine işçiler Tuna Caddesi’nde toplanmaya başladõ. Öğrenciler gözaltına alındı İSKİ, TARİŞ ve itfaiye işçilerinin de TEKEL işçilerine destek olmak amacõyla Ankara’ya geldi- ği gözlenirken üniversite öğrencileri ve çeşitli si- vil toplum örgütleri ve siyasi partiler de Tuna Caddesi’ne gelerek işçileri yalnõz bõrakmadõ. Ey- leme çok sayõda kadõn işçi de katõldõ. Saat 10.30’a kadar bekleyen işçiler polis barikatõnõn kaldõrõl- masõnõ ve Türk-İş’e gitmek istediklerini belirtin- ce, polis araçlarõndan eylemin yasadõşõ olduğu yönünde anonslar yapõldõ. Kolej’den Kõzõlay istikametine yürüyen ve TEKEL işçilerine destek vermek isteyen öğrenciler, polis ba- rikatõna gelince tartõşma yaşandõ. Öğrenciler sök- tükleri kaldõrõm taşlarõnõ polise atmaya başlarken çe- vik kuvvet ekipleri de gaz bombasõyla gruba mü- dahale etti. Bazõ öğrenciler gözaltõna alõndõ. Mithatpaşa Caddesi girişinde görev yapan bir po- lis memuru, üzerindeki gaz kapsülünü yere düşür- dü. Olay sõrasõnda koruyucu maske bulunmayan çok sayõda polis memurunun yanõ sõra Sakarya Cad- desi’ne girmeye çalõşan CHP İstanbul Milletveki- li Bayram Meral de gazdan etkilendi. 2 NİSAN 2010 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 KESK üyelerine müdahale KESK Genel Başkanõ Sami Evren “Sanki sıkıyönetim var, ülkede darbe olmuş, her yere barikat kurmuşlar. Bu zihniyetteki siyasi iktidar demokratik bir anayasa yapa- maz. İşçiler, bugün burada demokratik olmayan hükümet ve valiliğin cilasını dök- müşlerdir” dedi. Evren, 26 Mayõs’ta gerçekleştirilecek iş bõrakma eyleminin genel greve dönüşeceğini belirtti. DİSK Genel Başkanõ Süleyman Çelebi de Ankara’da sõkõyönetim ilan edildiğini ve işçilerin tam bir kuşatma altõnda olduğunu ifade etti. CHP’li Cevdet Selvi ve Çetin Soysal da Tuna Caddesi’ne gelerek işçileri destekledi. Tuna Caddesi’ndeki eylem devam ederken Ziya Gökalp Caddesi’nde topla- nan KESK üyesi grup, yaklaşõk üç saat süren beklemenin ardõndan caddenin Kolej istikametine giden yönünü trafiğe kapatmak istedi. Ancak polis izin verme- di. Ardõndan da göz yaşartõcõ gazla gruba müdahale edildi. Ziya Gökalp Caddesi üzerinde gerçekleşen kõsa süreli arbede- nin ardõndan gruptakiler, Dr. Mediha El- dem Sokağõ’na girdi. Buradan polise taş atan grup, tekrar barikatõn önüne gele- rek, sloganlarla protesto gösterisi yaptõ. Gruptakiler daha sonra Adakale So- kak’ta oturma eylemi başlattõ. Türk-İş’in bulunduğu sokağa sabah saatlerinden iti- baren kimse alõnmadõ. İlaç almak isteyen yurttaşlar eczaneye bile gönderilmedi. Tek Gõda-İş Genel Başkanõ Mustafa Türkel, akşam üzeri Sakarya Cadde- si’nde yaptõğõ açõklamada yalnõzca hak- larõnõ almak istediklerini belirterek “Bu- güne kadar kimsenin malına zarar vermedik” dedi. “Demokrasinin D’sinden nasibini almayan yöneticiler Cumhuriyet tarihinde belki de dünya tarihinde bir ilki yapıyor. Bizi, işçileri evimize sokmuyorlar. Biz sendikamı- za gitmek istiyoruz. Biz bunun için kimseden izin almadık, almayız” diye konuştu. Türkel, bugün basõn açõklamasõ yapacaklarõnõ ifade etti. Erdoğan: Güzel sürece gölge Öte yandan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, gazetecilerin eylemle ilgili sorularõ üzerine “Siz niye geldikleri- ni anladınız mı? Gelenler kimlerdir bunlara baktınız mı? Bütün bunlar ülkede güzel bir süreç başladı, bu sü- rece gölge düşürmektir. Bunlar ülke- mizin kalkınmasına, ülkemizin çok daha güçlü bir hale gelmesine gayret göstermiyor” dedi. ‘TEKEL’in kalbi liselerde atıyor’ İstanbul Sultangazi’deki Şair Abay Konanbay Lisesi öğrencileri, TEKEL işçilerine des- tek verdikleri için eğitim gördükleri Çekmeköy Mehmetçik Lisesi’nden atılan 24 öğ- renciye destek vererek, öğrenci arkadaşlarının okullarına geri alınmasını talep etti. Li- se öğrencileri dün öğlen saatlerinde okulun önünde gerçekleştirdikleri kitlesel eylemde, Çekmeköy Mehmetçik Lisesi öğrencilerinin geri alınmasını isteyerek “24 öğrenci ge- ri alınsın”, “TEKEL’in kalbi liselerde atıyor” sloganları attı. (SERKAN YILDIZ) POLİS GÖZ YAŞARTICI GAZ KULLANDI ‘26 Mayıs’taki eylem genel greve dönüşecek’ İşçilerin Tuna Caddesi’ndeki eylemi devam ederken Ziya Gökalp Caddesi’nde toplanan KESK üyesi gruba polis, göz yaşartıcı gazla müdahale etti. (Fotoğraflar: NECATİ SAVAŞ/AA)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear