Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
«Jjj aradan? ÜlkeJe bu anlamda bir şey
Jeğiştiğini düşünüyor musunuz?
- Hayır. Hiçbir şey değişmedi hatta
tlaha da kötüye gitti. Ben hapisten çıkalı
26 yıl oldu. Sıkıyönetimde yargılanır-
ken, askeri mahkemeden iadeli tahaah-
hiitlü yazı gelirdi ve "şu şu gün tarihte,
şu şu suçlardan yargılanacaksınız, mah-
kemede hazır bulununuz" diye uyarır-
lardı beni.
Şimdi Silivri Esir Kampı'na alınan or-
du komutanlarımızın, değerli bilim
adamlarımızın, profesörlerimizin, politi-
kacılarımızın, gazetecilerimizin hangisi-
ne böyle bir uyarı yazılmış, gönderilmiş-
tir. Örneğin Mehmet Haberal'ın içeri
alındığı günden beri neyle suçlandığını
Hilen var mı? 12 Eylül faşizminde bile
yoktu böylesi bir sivil saçmalık.
- Siz pes etmediniz ne o zaman ne bu
zaman. "Düşünce durdurulamaz, tıpkı
yaşanan baharı kimsenin durduramaya-
cağtgibi" diyeyazıyorsunuz. Bu tür öy-
külerinizde en baskm, okura en fazla
geçen duygu da bu bence. Her şeye rağ-
rnen yaşamak, ayakta kalmak, direnmek
değil mi?
- Az önce söylediğim gibi bir roman
eleştiri yazısında "Kürt" sözcüğü geçtiği
için yargılanıp hapis yattım. Bir de son
yıllarda ve günümüzde olup bitenlere
bakıyorum da, ne diyeceğimi bilemiyo-
rum. Herkes yeminli birer Kürt faşistine
dönüşmüş, ağızlarda amacını yitirmiş
bir "özgürlük" lafı, eşitlikten kimse söz
etmiyor. Devlete kafa tutanlar, başkaldı-
rı denemeleri, yakmalar, yıkmalar de-
vam ediyor. Tiirk olmak suç sayılıyor.
Kürt işkence görür, hapise atılırsa dün-
ya ayağa kalkıyor. Türk hapis yatar, iş-
kence görürse kimse sesini çıkarmıyor.
()tuz bin Kürt'ü, Türk'ü, kadını, erkeği,
askeri, çocuğu öldürten Apo değerli
şimdi. Cezaevi beğendiremiyorlar bey
efendiye. Habur smır kapısında terörist-
leri saygıyla karşılıyorlar. Ömründe îs-
tanbuî'dan dışına çıkmamış, Doğu dağ-
larında ayakta duramayacak haldeki bir-
takım yalakalar milletvekili oldu. Apo'
nun müzesini ziyaret ediyorlar. AKP-
Fethullah ortaklığının ülkeyi getirdiği
noktaya bakın siz. Atatürk'e, devlete,
orduya küfür eden alkışlanıyor, kazanı-
yor. Hain pusularla askerlerimizi şehit
edenler, ordumuzun başına çuval geçi-
renler, kozmik aramalan, sömürge
tclevizyonlarında gece gündüz konuşan,
emperyalizmin yeminli maşalan, akade-
mik unvanlı, CIA bağlantılı, hayatları-
nın önü arkası nice hile ve kıvnmlarla
dolu insanlar. Onların gözleri duyguya,
insana açık olamaz, Shakespeare'in 'Ce-
bimdeki Orospu Tannparaya' tapanlar.
Çürümüşler, yabancılaşmışlar. 12 Eylül
oncesinde ikinci cumhuriyetçilerin çoğu
Atatürk'ün, Marks'ın, Lenin'in,
Mao'nun posterleri önünde arkasında
yürüyüş yapardı, şimdi aynı kadro Orta-
çağ kalıntıkrı olan Şeyh Sait'lerin, Sey-
yit Rıza'ların, Said-i Nursi'lerin ve Fet-
hullah'ın posterlenin önünde yürüyor,
büyük bir utanmazlıkla onları ve mürit-
lerini 'Sivil Toplum Kuruluşu' olarak
selamlıyor. Yüzsüzler, yüzleri olsaydı
utanırlardı.
"CÖZLERİMİZİ DE ALDILAR"
- "12 Eylül faşizminin smıfsal niteliği-
ne de bir eleştiri bu öyküler" sözünü
açar mısınız?
- Bir benzetme yapayım, 12 Eylül E-5
yolunda tıkanan burjuva arabalannın
trafiğini açmak için, işveren ve patronlar
için yapıldı. 13 Eylül sabahı ilk kutlama,
ABD'deki ağabeylerinden geldi "Bizim
çocuklar başardı" diye. Başka deyişle 24
()cak Kararlan'nın önünü açmak için
yapıldı. Özelleştirilme martavallanyla
fabrikaların, limanlann, ormanların,
bankalann, madenlerin ve nehirlerin sa-
tılışı için. Günümüzde bakkalların orta-
dan kaldırılmasına kadar gelip dayandı-
lar.
- Genel olarak hapishane ve mahkûm
kimdir, hapislik duygusu nasıldır sizce?
- Ingeborg Bachmann'ın bir sözü var.
"însanın gerçek ölümü hastalıklardan
değil, insanın insana yaptığından" diye.
Hapislik, klasik anlamda, devletin çocu-
ğu okulla, hastayı hastaneyle, deliyi tı-
marhaneyle, suçluyu da hapishaneyle
eğitme çabası. Her şeyi numaralayıp de-
netim altına alırlar. Onvel'in 1984 adh
kurgusal romamnda anlattığı gibi her
şeyi gözetir, dinlerler. Hapishaneler,
mahkûmların ıslah edildiği değil insanın
paramparça edildiği yer. Insan kendi
içine kapanır, büzülür, iç hamurundan
kinler, öfkeler yaratır. Hapishane dışarı-
daki büyük haksızlıkların içerdeki izdü-
şümü. Hapishanede mahkûmun sahip
olduğu tek şey, zaman ve beklemek. Bir
de, insan soyuna yapılan en büyük kötü-
lük, ona işkence etmek değil, onu işsiz,
uğraşsız bırakmak. Engels " tnsanı insan
yapan iştir" diyordu. Hapishanelerimiz
80 bin mahkûma göre yapıldı. Oysa bu-
gün mahkûm sayısı 120 bini geçti. Ülke-
mizde altı yedi milyon işsiz var. Evine
ekmek götüremeyen Türk ve Kürt öz-
gür olabilir mi? Doğu Anadolu'da
175'ten fazla toprak ağası var. Toprak
reformundan söz edilmeyen yerde, top-
raksız köylü 'özgür' olabilir mi?
1960'larda Sermet Çağan'm "Ayak Ba-
cak Fabrikası" adlı ünlü oyununda ak-
lımdan çıkmayan bir söz: "însan bir kez
aç kalmaya görsün, inançlarmı bile yer."
Onca işsiz, aç insana, tırlar dolusu tes-
pih ve muska dağıtsanız, birkaç kilo ma-
karna, pirinç verseniz, Başkentin göbe-
ğinde Tekel işçilerini açlık grevine, ölü-
me zorlayanlar kesinlikle gidecektir.
- Hapisteyken ve hapisten sonra, o
zor koşullartn izi üzerinizde kaldı mı?
- Benim yattığım hapishanelerde dış
kapıdan koğuş kapısına kadar yedi tane
ağır demir kapı vardı. Akşam sayımın-
dan sonra demir kapılann güm güm ör-
tülmesi, demir sürgülerin çekilmesi, ru-
humda derin izler bıraktı. Hapse girme-
den önce gözlerim pilot gözü gibiydi.
Koğuşta gece gündüz kerhane ışığı gibi
kırk mumluk bir ampul yanardı ve ben
okumadan duramazdım. Hapisten çıktı-
ğım zaman gözlerim ileri derecede mi-
yoptu. Gözlük takmam bu yüzden. Bir
de, hep duvarlann dibinde kalacağım,
dışan asla çıkamayacağım gibi psikolo-
jik bir travma geçirdim ve Yalova Has-
tanesi'nde ruhsal tedavi gördüm.
- Kuşkusuz okura ağırgelen, yoran,
sinirlerini bozan, vicdanmı paramparça
eden öyküler bunlar. Gerçek olması da
cabası. Ama duyarh okur itmedi öyküle-
rinizi, okudu, bile bilegirdi o dünyanm
içine. Tepkiler nasüdı, neler dediler?
- Sayın Talat Halman, ABD'de "Yal-
nızca Türk edebiyatının değil, dünya
hapishane edebiyatının da en parlak ör-
neği" diye yazdı. Kitap, sıkıyönetim
korkusuyla, zamanmda yayımlanamadı.
1988'de ancak doğabildi ve Yalçın Pek-
şen inanılmaz güzellikte bir yazı yazdı.
Kitap altı baskı yaptı, pek çok dergide
övücü yazılar çıktı. Anadolu köylülerin-
den mektuplar geldi. Bir köylünün şu
cümlesini unutamam. "Size işkence
eden polisin adresini verin ona yılan ka-
buğu göndereyim." Yılan kabuğu gön-
dermek senin ashn-öten bu demek. •
gamzeakdemit@cumhuriyetcom.tr
SAKİN CENNET
FORDCOUNTY
Gerilim dolu altı farklı öykü...
Acı. tatlı. düşündürücü, gülümsetici yönleriyle
kuçıık kasaba yaşamının anlamlı ayrıntılarına
tanık oluyoruz bu oykulerde. Elbette getilim
unsurııyla oıulnuış olarak...
JO/-/N
AM
iN CENNET
Kollan Bağh Doğan/ Osman Şahin/
Can Yaymlan/168 s.
C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1 0 4 7 SAYFA 5