25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 9 ŞUBAT 2010 SALI CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 17kultur@cumhuriyet.com.tr Çevre Günü’nde ‘Yeşil Müzayede’ Kültür Servisi - Önde gelen müzayede kuruluşlarõndan Christie’s, 22 Nisan 2010 tarihinde New York’ta bir “Yeşil Müzayede” düzenleyeceğini açõkladõ. Dünya Çevre Günü’nün 40. yõldönümünde Christie’s’in New York’taki Rockefeller Merkezi’nde gerçekleştirilecek olan müzayede, tüm dünyada canlõ olarak izlenebilecek. “A Bid to Save the Earth” başlõğõ altõnda düzenlenecek müzayededen elde edilecek gelir, kâr amacõ gütmeyen dört saygõn çevre örgütü, Uluslararasõ Doğal Kaynaklarõ Koruma Örgütü, Oceana, Doğal Kaynaklarõ Savunma Konseyi ve Central Park Doğayõ Koruma Örgütü arasõnda bölüştürülecek. Bu örgütlerin 7 kõtada 150 ülkeden destekçileri bulunuyor. “Yeşil Müzayede”nin yapõlacağõ geceye, Yeşil Müzayede Ağõrlama Komitesi’nde yer alan Leonardo DiCaprio, Harrison Ford, Salma Hayek, Candice Bergen, Alec Baldwin, Brooke Shields gibi ünlüler de katõlacak. KAYA ÖZSEZGİN S anata adanmõş yaşam, üretilen işlerin kali- tesiyle doğru orantõlõdõr. Sanatçõnõn kendi işi- nin ustasõ olmasõ gerektiğine ve kendine özgü “ifade”yi ortaya koyabilmek için bütün kay- naklarõnõ seferber etmesinin kaçõnõlmaz olduğu- na değiniyordu bir yerde Rodin. Şu sözler de onundur: “Gözün ve düşüncenin sağlam eği- tim alması, daha çok fantazmaya ve daha çok yoruma kapı açıyor, biçimi daha iyi çeşitlendirmeyi sağlıyor.” Sanatõyla hayatõnõn, düşüncelerinin, duygularõnõn birebir örtüşmesi yö- nünde çaba gösterdiğini her fõrsat- ta vurgulayan, Mõsõr’dan Hint, Maya ve Afrika sanatlarõna ka- dar dünya sanat mirasõnõ özüm- semeye çalõştõğõnõ ve “sanatın özünü bozmayan” her türlü yeniliğe, tekniğe açõk olduğunu söyleyen Mehmet Aksoy’la bu- luşuyor ünlü heykeltõraşõn sözleri. Yorumunu ve gönlünü heykeline başarõyla yansõtmõş bir kişi ola- rak Aksoy’un “İnsan Halleri” sergisinde kuşku- suz gene “insan” var; ancak bu insan, tarihe ağõr- lõğõnõ koymuş uygarlõklarõn içinden bugüne süzü- lerek gelen ve bu uygarlõklarõ simgelemeyi hak et- miş olan insandõr. Aksoy’un mermer, taş ve bronz döküm olarak çalõştõğõ farklõ boyutlardaki bu heykeller, insanõn hem aracõlõk ettiği hem de dirençle biçimlendir- diği yaratõcõ güce tanõklõk ediyor. Çevresine ve tem- sil ettiği kültüre bakõşõyla, kendi yaşam felsefe- sine ve dünya görüşüne öncelik vermesiyle kim- liğini nasõl ortaya çõkarõyorsa bu insan, kültürle- ri birbirinden ayõran misyona da damgasõnõ vurur. İşte bu noktada “küresel” olanla “evrensel” ola- nõ birbirine karõştõrmamak gerektiğinin altõnõ çi- ziyor Aksoy. Ayrõ ayrõ her heykeline egemen olan biçim ve içerik dengesi, yorum ayrõcalõğõ, malzeme seçimindeki tutarlõlõk, yapõtlarõ ortak bir odakta birleştiriyor. Sanat emeğinin yüceliği, Kibele’den Şaman efsanelerine, varlõk ve yoklukla ilgili yorumlardan karşõ cins- lerin uyumlu birlikteliğine uzanan heykel çeşitlemeleri, bir tek noktaya vurgu yapar Aksoy’un sanatõnda: Varlõğõn görüntüsü değil, onu o varlõk yapan gerçek nedendir sanat yapõtõna değer katan şey; an- cak varlõğõn özüne nüfuz ettikçe, bu nedenin kav- ranmasõ mümkün olabilir. Bu sergi, sanatçõnõn Havana’da dikilecek olan Nâ- zım Hikmet heykeli nedeniyle gittiği Küba dönü- şünde gerçekleşiyor. Büyük şairin bir süre kaldõğõ bu ülkede anõsõnõ hep canlõ tutacak olan bu bronz hey- kel, başta Neruda olmak üzere evrensel düzeyde- ki öteki şairlerle aynõ mekânõ paylaşacak. Nitekim bu sergide de bir Nâzõm yorumu yer alõyor. Onun yanõ sõra ilk kez bu sergide yer alan “Penelope” hey- keli ise bir bakõma Aksoy’un Antikite kaynaklõ baş- ka yorumlarõna yeni bir gönderme yapmaktadõr. Aksoy’un sanatõyla özdeş tutabileceğimiz Rodin’e kulak verelim gene: “Eğer çalı- şırken bu kadar inatçı olma- saydım ve yorulmak nedir bilmeyen bir şevkle ça- lışmasaydım, doğay- la ve yaşamla ilgili kişisel ifademi asla dile geti- remezdim; benim yapıtlarım bütün gücünü ve canlılığını çok çalışmaktan ve iradeden alıyorlar.” Aksoy’un kendisi hakkõnda söyledikleri çok mu farklõ: “İçimdeki sanatçı benle iyi geçinmeye ça- lışıyorum. Zor beğenir, zor sever, hep neden ol- masın der, hep yeni fikirlerle rüyama girer, o ken- dine ihanet ettirmez, neşeli de olsam, üzgün de olsam, o hep oradadır. O, her du- rumu heykele dönüştürmek is- ter. Bana acımaz, beni, fizik gücümü, el becerimi, ustalı- ğımı acımasızca kullanır. Yorgunluk tanımaz, ayak- larım, dizlerim tutmasa bile çalış, bitir şunu der.” Çalõşma ve üretme tut- kusu, sanatõn başarõsõnõ belirleyen bir unsursa eğer, ki öyledir, günü- müzde sõk tanõk oldu- ğumuz seri ve kolay üretimin kofluğu karşõsõnda, hele Aksoy’un başarõlõ işlerini bir kez daha gördükten sonra, hayõf- lanmamak el- de mi? (kayaozsez- gin@ya- hoo.com.tr) Mehmet Aksoy’un, Galeri Işõk’taki ‘İnsan Halleri’ sergisi 6 Mart’a kadar izlenebilecek Mehmet Aksoy’un “İnsan Halleri” sergisinde kuşkusuz gene “insan” var; ancak bu insan, tarihe ağõrlõğõnõ koymuş uygarlõklarõn içinden bugüne süzülerek gelen, bu uygarlõklarõ simgelemeyi hak etmiş olan insan. İnsanvetükenmeyendoğasõ Kültür Servisi - Güney Afrika Cumhuriye- ti’nin son üç başkanõ, Nelson Mandela, Tha- bo Mbeki ve F. W. De Klerk tarafõndan im- zalanmõş Güney Afrika ulusal bayrağõ, 24 Mart’ta Londra’da düzenlenecek bir müzayedede satõşa sunulacak. Bon- hams müzayede evinin düzenle- yeceği Güney Afrika Sanatõ Müza- yedesi’nde yer alacağõ belirtilen bayrak, Mandela’nõn başkanlõk töreni sõrasõnda bir helikoptere bağlanarak gökyüzünde dolaştõrõlmõştõ. 300 yõldan fazla süren beyaz yö- netiminin ardõndan ülkenin ilk Siyah başkanõnõn seçilmesi dolayõsõyla dü- zenlenen törenin simgesi olan bayrak, tarihsel bir değer taşõyor. Mande- la’nõn imzasõnõ taşõyan bir belgeyle hakikiliği onaylanan dev bayrağõn 155x230 cm. boyut- larõnda olduğu açõklandõ. Başkan Mandela’nõn Afrika Ulusal Kon- gresi partisi, Güney Afrika tarihinin ilk demo- kratik seçimlerinde 400 milletvekil- liğinin 252’sini kazanmõş, Pretoria kentinde düzenlenen törenlere 140’tan fazla ülkenin politikacõlarõ ve önde ge- len kişilikleri katõlmõştõ. Ulusal bay- rağõn bir helikopter tarafõndan gök- yüzünde dolaştõrõldõğõ törene 100 bin- den fazla Güney Afrikalõ büyük bir coşkuyla katõlmõş, Başkan Mande- la yaptõğõ konuşmada, “Ülkemizin korkunç çatışmalarla param- parça olduğunu gördük… Artık yaralarımızı sarmanın vakti gel- di… Bu güzel ülkede bundan böy- le kimse kimseyi ezmeyecek… Geçmiş geç- mişte kaldı” demişti. Kültür Servisi - Araştõrmacõ Haluk Oral, NTV Tarih Dergisi’nin şubat sayõsõnda İhsan İpekçi’nin 1946 yõlõnda yazdõğõ ve 3 kez filmi de çekilen “Senede Bir Gün” adlõ romanõ Nâzım Hikmet’in yazmõş olabileceğini açõkladõ. Oral, İh- san İpekçi’nin dostu Nazõm Hikmet’in ismi sa- kõncalõ olduğu için romanõ İhsan Koza ismiyle ya- yõmlattõğõnõ iddia ediyor. Oral’õn iddiasõna göre; eski Dõşişleri Bakanõ İs- mail Cem’in de babasõ olan ve 1925’te İstanbul’da Melek Sinemasõ’nõ açarak sinema endüstrisine gi- ren İhsan İpekçi, birçok kitap yazmõş olmasõna rağ- men “Tanzimat’tan Bugüne Edebiyatçılar An- siklopedisi”nde adõ yalnõzca bir kez geçiyor, o da Nâzõm Hikmet’in takma isimleri arasõnda. Araştõr- mada, İpekçi’yle dostluğunun yanõ sõra İpek Film Stüdyosu’nda da çalõşan Nâzõm Hikmet’in, stüdyoda şarkõ sözleri yazdõğõ ancak kendi adõnõ kullan- madõğõ da yer alõyor. Oral araştõr- masõnda, Nâzõm’õn cezaevinden Pi- raye’ye yazdõğõ mektuplarda da İpekçilerle sekiz film yaptõğõnõ ve 12 film için mukavele imzaladõklarõnõ belirtiyor. Oral, “Senede Bir Gün” ki- tabõnõn ikinci sayfasõnda ise romanõn film çekme hakkõnõn Ferdi Tay- fur’da olduğunun yazõldõğõnõ belirti- yor. 1930’larõn başõnda Nâzõm Hik- met’in İpek Film’de seslendirme yönetmeniyken Fer- di Tayfur’un Nâzõm’õn yardõmcõsõ olduğunu belir- ten Oral’a göre Hikmet ve Tayfur ikilisinin arasõ son derece iyi ve ikilinin patronu, İhsan Koza’nõn (İpekçi) bu notu kitabõn ikinci sayfasõna koymasõnõ “ kuvvetle muhtemel” Nâzõm Hikmet istiyor. Kitapta hikâyeyi anlatan ki- şi Nazõm’õn hapis yattõğõ iki şehri (Anka- ra ve Bursa) sürekli ziyaret etmekte, Nâ- zõm’õn eşi Piraye ve oğlu Memet’in bu- lunduğu Çamlõca’ya gelmekte. Anlatõ- cõnõn Çamlõca’ya geldiği gün ise Nâzõm Hikmet’in özgürlüğe kavuşma tarihi olan 12 Ağustos 1934 yõlõ. ‘SenedeBirGün’romanıNâzımHikmet’inmi?‘SenedeBirGün’romanıNâzımHikmet’inmi? Güney Afrika bayrağõ satõşta 1982 tarihli ‘Kuşatma’ 266 x 385 cm. boyutlarında. 1.5 milyon liralõk ‘Kuşatma’ Kültür Servisi - Ressam Erol Akyavaş’õn ‘Ku- şatma’ tablosu Antik A.Ş’nin 7 Mart’ta dü- zenleyeceği “Çağdaş Sanat Eserleri” mü- zayedesinde 1.5 milyon lira başlangõç fiya- tõyla satõşa çõkarak “Bir çağdaş Türk res- mine biçilen en yüksek açılış fiyatı” reko- runu kõrmõş olacak. Swissotel’de gerçek- leştirecek müzayedede ayrõca, Mübin Or- hon, Selim Turan, Fahrel Nisa Zeid, Ne- jat Melih Devrim, Burhan Doğançay, Adnan Çoker, Abdurrahman Öztoprak, Ömer Uluç gibi çağdaş Türk sanatõnõn us- ta isimlerinin yapõtlarõ da satõşa sunuluyor. Nuri Bilge Ceylan, İzzet Keribar, Mehmet Günyeli ve Çerkes Karadağ gibi fotoğ- rafçõlarõn kimi yapõtlarõnõn da satõşa sunu- lacağõ müzayededeki yapõtlar 1-7 Mart ara- sõnda Antik Palace’ta görülebilir. Antik A.Ş’nin 15 Kasõm 2009’da düzenlediği müzayedede Burhan Doğançay’õn ‘Mavi Senfoni’ tablosu 1 milyon lira ile satõşa çõk- mõş ve 2.2 milyon liraya Murat Ülker ta- rafõndan satõn alõnarak bir rekora imza atmõştõ. TÜRK RESMİNDE BİR REKOR DAHA İran’danBritish Museum’atepki Kültür Servisi - İran, İngiliz British Museum’a ödünç verdiği Kiros silindirinin müze yetkililerince “daha fazla araştõrma yapmak istedikleri” gerekçesiyle geri verilmemesi üzerine müzeyle bütün kültürel ilişkilerini kestiğini açõkladõ. İran’õn Kültürel El Sanatõ ve Turizm Organizasyonu Müdürü Hamid Baqhaie, UNESCO’ya konuyla ilgili bir şikâyet mektubu yolladõklarõnõ ve dünyadaki tüm müzeleri de British Museum’la çalõşmamalarõ konusunda uyardõklarõnõ belirtti. Pers Kralõ Büyük Kiros’un Babil’i fethi sonrasõ MÖ 539’da yazõlan silindir tablet dünyanõn bilinen ilk haklar sözleşmesi olarak kabul ediliyor. Arif Damar 85 yaşında Kültür Servisi - Türkiye Yazarlar Sendikasõ, Arif Damar’õn 85. doğum gününü yarõn Caddebostan Kültür Merkezi’nde bir etkinlikle kutlayacak. “Arif Damar Nam-õ diğer Arif Barikat 85 Yaşõnda” başlõğõnõ taşõyan etkinlik saat 20.00’de başlayacak ve konuşmacõ olarak Yaşar Kemal, Sevim Belli, Doğan Hõzlan, Oral Çalõşlar ve Enver Ercan katõlacak. Orhan Alkaya, Akõn Ok, Kemal Durmaz, Cengiz Kõlçer, Mehmet Altun ve Gökçenur Ç.’nin Arif Damar şiirlerini seslendireceği etkinliğin müzik bölümünde ise Sezai Sarõoğlu, Eylül Duru, Eser Taşkõran, Ömer Özgeç ve Güneş Özgeç Yuğnak sahnede olacak. Babayani’nin ilk albüm konseri Kültür Servisi - Babayani, ilk albümü “Rakõ Balõk”õ tanõtacağõ ilk konserini yarõn saat 21.00’de Bronx Pi’de veriyor. Suat Aktar, Serdar Erdoğan ve Arif Ortakmaç tarafõndan kurulan topluluk, Korhan Ogan ve Mehmet Hakan Özhendekçi’nin katõlõmõyla hazõrladõğõ “Rakõ Balõk” şarkõlarõnõ sahnede, standart enstrümanlarõyla birlikte vurmalõ çalgõlar ve çello eşliğinde sunacaklar. ADOB’de seyirci artışı ANKARA (AA) - Ankara Devlet Opera ve Balesi (ADOB), 2009-2010 sanat sezonunun ilk 4 ayõnda geçen yõlõn aynõ dönemine göre seyirci sayõsõnõ 7 bin arttõrarak 38 bin 691’e çõkardõ. Bu sezon 87 temsil yaptõklarõnõ, ayrõca seyirci sayõlarõnõ da üst seviyede arttõrdõklarõnõ aktaran ADOB Müdürü Erdoğan Davran, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü bünyesinde Ankara Devlet Opera ve Balesi Müdürlüğü’nün kurulmasõnõn üzerinden 1 yõl geçtiğini, bu dönemde başarõlõ etkinliklere imza attõklarõnõ söyledi. Kültür Servisi - Vakit gazetesinin “Ahlaksız Oyun’dan tahrik dolu mesajlar” başlõklõ haberine bir tepki de Oyun Yazarlarõ ve Çevirmenleri Derneği’nden (OYÇED) geldi. Özen Yula’nõn yazdõğõ, Kumbaracõ 50’de provalarõ devam eden, “Yala Ama Yutma!” oyunu üzerinden hem de oyunu görmeden, kopartõlmaya çalõşõlan bu gürültüyü anlamanõn mümkün olmadõğõ belirtilen açõklamada, “Bir tiyatro oyunu üzerinden sanata yapılan bu saldırı, ancak ortaçağ karanlığında rastlanabilecek niteliktedir” denildi. Üç bin yõlõ aşan tiyatro edebiyatõ içinde, melekleri konu alan, kurgusunu melekler üzerinden yapan çok sayõda oyun bulunduğu belirtilen açõklama şöyle devam ediyor: “Dini eleştiri de dahil olmak üzere, birçok eleştiriyi içeren bu oyunların çoğu klasikleşmiştir. Strindberg’in ‘Rüya Oyunu’, Maeterlinck’in ‘Pelléa ve Mélisande’ı, Dürrenmatt’ın ‘Babil’e Bir Melek İniyor’u bunlardan sadece birkaçıdır. Söz konusu oyunu engellemeye kalkışan, sözde tiyatro insanları, gerçekten tiyatro insanı olsalardı, bunların farkında olur ve sanatı engelleme, yasaklama yönünde ileri geri konuşmazlardı.” Sanatõn önüne konabilecek her türlü engelin, üzerindeki olasõ her türlü baskõnõn karşõsõnda olduklarõnõ ifade eden dernek, “Sanatın yasaklara değil, özgürlüğe ihtiyacı var” diyor. ‘Sanatõnözgürlüğeihtiyacõvar’ OYUN YAZARLARI VE ÇEVİRMENLERİ DERNEĞİ MANDELA’NIN BAŞKANLIK TÖRENİNİN SİMGESİYDİ ‘Harem’ balesi kapalı gişe oynuyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear