25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 9 ŞUBAT 2010 SALI 16 KÜLTÜR AYNA ADNAN BİNYAZAR Talan Düzeni... Halkın bir kesimi varlığına varlık ekleyip, çoğunluk darlıklar içinde kıvranıyorsa, böyle bir toplumda eşitlikten söz edilebilir mi? Gelir dağılımındaki eşitsizlik giderek kişiyi kişiye düşman edecek boyutlara vardı. Varsılı daha varsıl kılan, yoksulu bir lokma ekmeğe kul eyleyen bu insanlık dışı düzenin önü alınmazsa gör neler olur!.. Nasıl bir vicdandır ki, hükümet, iki aydır bunun acısını bedeninde ve ruhunda duyan TEKEL işçilerinin yaşadıklarına seyirci kalıyor! Belirtileri yansıtan genel görünüm şöyle: Arabadasınız. Sürücü, kentin orta yerindeki iki gökdeleni göstererek, devletin üst düzeyindeki iki kişinin adını anarak, ‘biri şunun, biri bunun’ diyor. Yolumuzun üzerindeki özel hastane de onlardan birinin, büyük alışveriş yeri onun bir benzerinin... Sıradan bir yurttaşın, göz alabildiğine uzayan arazileri işaret edip, aynı kişilerin adını vererek, ‘buraya şu el koydu’ demesi; Dallas çiftliği benzeri bir yerin, ‘dededen toruna bir ailenin yerleşkesi’ olduğunu belirtmesi bir talan düzeninin göstergesi değil de nedir!.. Ya kredilerle satın alınan gemicikler, gazeteler, medya kuruluşları... Atatürk’ün deyimiyle, bu durum, “iktidara sahip olanlar”ca, olanaklardan yararlanarak, “cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kalelerini zapt etmek”tir! Talan, yurt topraklarını satışa çıkarmaya, kuruluşlara el koymaya kadar genişletildi. IMF borçlarıyla, özelleştirmelerle keselerini dolduranlar, hak gaspına uğrayıp, nerdeyse ölümün eşiğine gelen TEKEL işçilerini düşünür mü?.. Alınan borç, yatırımlarla bir açığı kapatıp halkı huzura erdiremiyor, üstelik belli bir kesimi semirtiyorsa, her kuruş, devletin sırtına yüktür. Oysa sorumluluk yüklenenlerin görevi devletin ve devleti var eden her kesimden yurttaşın hakkını korumaktır. İşte, devletimizin hangi ruhla yönetilmesi gerektiğini yansıtan tarihten bir sayfa... Mustafa Kemal, Erzurum’da, kırık dökük masalı odalarda, yarı aç yarı tok çalışarak, yurdu kurtarma yolları aramaktadır. Nizamettin Bey, Mustafa Kemal’e, kasaba, bakkala borçlandıklarını, paralarının kalmadığını bildirir. Harcamanın sorumlusu Rauf Bey’dir. Onu Rauf Bey’e gönderir. Onun da yapacağı bir şey yoktur. Mustafa Kemal’i dinleyelim... “Mazhar Müfit’in, ‘Farkındayım, yine parasız kaldık. Bu para işine bir çözüm bulmalıyız’ diye mırıldandığını duyan Hüsrev Sami, hemen bana yöneldi, ‘Paşam, ne düşünüyorsunuz; yarın Osmanlı Bankası’na, TEKEL yönetimine, öbür yabancı kurum ve bankalara borçlanalım mı?..’ diye sordu.” “Hiç duraksamadan, kesinlikle, ‘Olmaz! Böyle bir şeye izin veremeyiz! Zaten İstanbul Hükümeti bize Celâli (eşkıya) diyor. Bir de bankaları ve yabancı kuruluşları soyuyorlar diye aleyhimizde bin türlü propaganda yapılmasına fırsat veremeyiz’ diye atıldım. İkisi birden, ‘Güzel de, aç mı kalacağız?’ deyince yanıtım sert oldu: ‘Aç maç, nasıl kalırsak! Konuşacağımız, düşüneceğimiz daha çok önemli şeyler var...’ diye kestirip attım.” Nice kuruluşu ele geçirme yolunda banka kredileri kimilerine oluk oluk akıtılırken, sanırım Mustafa Kemal’in yaptığıyla ilgilenen bile olmayacaktır; hele TEKEL işçilerinin kar altında yaşam savaşı vermelerine duyarsız kalındığı şu günlerde... binyazar@gmail.com kultur@cumhuriyet.com.tr 2 010, Ortaoyuncular’õn kuruluşunun 30. yõ- lõ. 1980’de, Ferhan Şensoy’un, o kendine özgü mizah anlayõşõyla yazdõğõ “Şahla- rı da Vururlar”la başlõyor tiyatro serüvenleri. Ülkemizde özel tiyatro yapmak başlõ başõna bir serüven olduğu için, bu deyimi rahatlõkla kul- lanõyorum. Kaldõ ki, bu 30 yõl boyunca ‘mekân’, ‘yasak’ ve ‘yangın’ anlamõnda az şeyler yaşa- madõ Ortaoyuncular... Kuruluşunun 30. yõlõnda Ses Tiyatrosu gibi kõymetli bir mekân da yine Şensoy sayesinde soluk alõp veriyor. Eli her an Ses-1885’in üstünde ama, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansõ 19. yüzyõldan elimizde kalan bu tek tari- hi tiyatronun onarõmõna el uzatmalõdõr diye dü- şünüyorum. Bu doğrultuda bir adõm atmak için karşõ kaldõrõma geçmek ve mekânõn havasõnõ so- lumak olumlu bir başlangõç sayõlabilir. Bu otuz yõl boyunca çok sanatçõ geldi geçti Or- taoyuncular’dan…Ve çok sanatçõ yetişti… “İs- tanbul’u Satıyorum”, “Köhne Bizans Opera- sı”, “Eşek Arıları”, “Kiralık Oyun”, “Kah- raman Bakkal Süpermarkete Karşı”, “Çok Tuhaf Soruşturma”, “Güle Güle Godot”, “Fernâme”, “Soyut Padişah”, “Fişne Bahçe- su”, “İçinden Tramvay Geçen Şarkı” ve tabii ki 1987’de yobazlarca yakõlan Şan Tiyatrosu ola- yõndan hemen sonra yazdõğõ ve bugüne kadar 1645 kez oynanan “Ferhangi Şeyler” 30 yõlda aklõma takõlan oyunlarõndan sadece birkaçõ. Şen- soy, “Çoksesli Tiyatro” başlõklõ yazõsõnda şöy- le tanõmlar yaptõğõ tiyatroyu: “Batı dillerinde ‘Repertuvar Tiyatrosu’ de- nilen tiyatroya ‘çoksesli tiyatro’ diyebiliriz. Ku- ruluşumuzdan bu yana, kendi yazdığım oyun- lar yanında Brecht, Aristofanes, Karl Valentin gibi uygulamalarla, izleyicimize başka pen- cereler açmaktan hiç vazgeçmedik. Bizi ‘Şah- larõ da Vururlar Tiyatrosu’ olarak isimlendirmeyi yeğleyen tiyatro izleyicisi, bu çeşnilerden pek hoşlanmadı…. İzleyiciye kalsa , yalnız ‘Şahlarõ da Vururlar’ı oynamalıydık. Bu bizi, izleyicinin istediği, bizim kaçındığımız, sittin yıl değişik isimlerle aynı oyunu oynayan basma kalıp bir firma tiyatroya dönüştürürdü… Birbirinden Ortaoyuncular’õn 30 yõllõk tiyatro serüveni ‘Şahlarõ da Vururlar’ adlõ oyunla başlamõştõ çok başka oyunlar yan yana gelince, çokses- lilik söz konusu… Biz sanki izleyicimizle inatlaşarak… çoksesli bir tiyatro konumuna ulaştık.” NEDİR YANİ GÜLDÜRÜ? Evet, Ortaoyuncular, çoksesli bir tiyatro ola- rak yõllardõr, güldürünün Ferhanca örneklerini sunuyorlar. “Güldürünün dört başı bayındır bir tanımlaması da yok aslında” diyor Şensoy. “Nedir yani güldürü? Aristofanes’in oyun- larından Hollywood sululuklarına dek, her şey giriyor bu güldürü sandığının içine. Jean Genet’nin kâbusengiz düş dünyası girmiyor mu sanki? Boris Vian çok gıcıkça yerini almış değil mi bu sandığın dibinde? Sandığın men- teşelerine oturmuş gitar çalıyor Bertolt Brecht! Eski püskü bir sandık bu, Pierre Hen- ri Cami, içten içe sandığı kemiren bir tahta kurdu!” Bu açõdan bakõldõğõnda “soğuk mizah kralı” olarak ün yapan ve savaş dönemi Almanyasõ’nõ bu çizgide güçlü skeçleriyle resimlemiş Karl Va- lentin de Şensoy’un benimsediği ustalar arasõnda yerini alõyor. DİNGİLDEYEN BİR RUH “Ruhundan Tramvay Geçen Adam” şar- kõsõnda Valentin (Ferhan Şensoy), “Ruhum din- gildiyor/Her tramvay geçişte/Vatmanlar pis bakışlı/Bu çok acaip işte/Biletçiler gesta- po/Selam vermek zorunlu” diyerek başlõyor sö- ze. Onun, Karl Valentin ile ikinci buluşmasõ bu seyirci karşõsõnda. 1986’da da yine uyumsuz ti- yatronun öncülerinden biri olarak nitelendirilen Karl Valentin’in skeçleri ile kendi skeçlerini, ken- di sözlerini örerek ortaya koyduğu “İçinden Tramvay Geçen Şarkı”da yine tramvay moti- fi vardõr… Yine dingildeyen, ve de ülkece ya- şanmakta olanlardan, yaşanacaklardan huzursuz bir ruhtur söz konusu olan… İlk oyunda, Va- lentin’in yaşamõnõn kopmaz bir parçasõ olan sev- gilisi, karõsõ, sanatçõsõ Elizabeth Wellano’da var- dõr… Birlikte sürdürürler mücadelelerini. Bugün ise yalnõzdõr. Ve mutsuz adamõn gözlemlediği şudur ki faşizm tõrmanõşõnõ hõzla sürdürmekte ve artõk fõskiye fõşkõrmamaktadõr. TERS MANTIK Gestapo’nun polisleri sahnede soldan sağa, sağdan sola devriye gezerler, gözleri kulaklarõ havadan sudan, siyasetten miyasetten, sansürden mansürden söz eden insanlarõn üstünde… “İçin- den Tramvay Geçen Şarkı”da “Umutsuzlu- ğumuza Karl Valentin yakışıyor” diyordu Şen- soy. Bugün ise umutsuzluk had safhada. Yine za- manõdõr Valentin’in doğrularõn altõnõ çizen ka- leminin Ferhan Şensoy’un kalemiyle buluş- masõ. Yaşanan açmazlarõ ülkeler ve yakõn za- manlar arasõndaki sõnõrlarõ aşarak günümüze ta- şõyan, bunu ters mantõk işlerliğiyle ortaya koyan bir oyun “Ruhundan Tramvay Geçen Adam”. Valentin’in Hitler faşizmini yeren absürd mi- zah anlayõşõnõ Ferhan Şensoy’un, Haldun Ta- ner ustanõn vurguladõğõ gibi, Valentin’le aynõ dal- ga boyunu yakalamõş skeçleri takip ediyor. Sahnede yer alan Grup Gündoğarken’in mü- zikleri ve şarkõ sözleri episodlar, zamanlar ara- sõnda köprüler kuruyor. Skeçlerin ötesinde ko- ro ve Valentin (Ferhan Şensoy) ve “Hitleren- giz Almanya”daki durum saptamasõnõn ötesin- de “başka bir coğrafya”ya doğru uzanõyorlar…, Az değil, 30 yõl… “Güldürü Sandığı”nda yadsõnamayacak bir yeri olan kalemine, çalõş- malarõna sağlõk. “Şahlarõ da Vururlar” ile başlayan, “Kahraman Bakkal Süpermarkete Karşõ”, “Ferhangi Şeyler” ve “İçinden Tramvay Geçen Şarkõ”dan geçerek “Ruhundan Tramvay Geçen Adam”a uzanan bir otuz yõl. Az değil. Ferhan Şensoy’un, “Güldürü Sandõğõ”nda yadsõnmaz bir yeri olan kalemine, çalõşmalarõna sağlõk. ÇoksesliFerhangibirtiyatro UĞUR HÜKÜM PARİS - Çağdaş sanatõn önde gelen adla- rõndan Sarkis’in yapõtlarõ yarõndan başlaya- rak Fransa’da Türkiye Mevsimi çerçevesin- de Paris Georges Pompidou - Beaubourg Kül- tür Merkezi’nde sergilenecek. Sarkis, son çalõşmalarõ ve tasarõlarõnõ, “Passages / Geçişler (Pasajlar)” başlõğõ al- tõnda Fransa’nõn en saygõn kurumlarõndan Be- aubourg Kültür Merkezi’nin farklõ mekân- larõnda sergileyecek. Beaubourg tarihinde ilk kez bir sanatçõya tanõnan bir olanakla Sarkis, 6 ayrõ mekânda bütünsel bir çalõşma sunacak. Sanatçõnõn işleri, bu benzersiz ‘açık çek’ sa- yesinde Pompidou Merkezi bünyesindeki Brancusi Atölyesi, Halk Kütüphanesi, Kan- dinsky Kütüphanesi, Forum, Çocuk Atölye- si ve Merkez Müzesi’ne yayõlacak. 1964’ten bu yana Paris’te yaşayan ve Be- aubourg’un ‘göçebe’ diye nitelediği sanatçõ, bir yandan söz konusu mekânlarda son ya- põtlarõnõ sergilerken, bir yandan da izleyici- lerin etkileşimiyle üretmeyi sürdürecek. 1976’dan beri benimsediği yaklaşõmõyla ya- şadõğõ, izlediği, tanõdõğõ olay, deneyim ve me- kânlarõn anõlarõndan türettiği hikâyeler, top- ladõğõ her türlü eser, eşya ve/veya nesneden hareketle tasarladõğõ düzenlemeler, yaratõlar bu kez de Pompidou Merkezi’nde izlenecek. Girdiği her alanõn bellek ve özellikleriyle kendince bir iletişim, bir diyalog, bir uyum arayan sanatçõ, yine neon õşõğõ, fotoğraf, vi- deo, suluboya, cam ve benzeri değişik mad- de ve araçlarõ serpiştirdiği çalõşmalarõ ve ens- talasyonlarõna burada da devam edecek. Sarkis’in yakõn zamanda hazõrladõğõ veya ‘Passages’ etrafõnda tasarlanan bazõ işleri, sür- realizmin babasõ André Breton’un ‘Breton Duvar’õ, Joseph Beuys ve Kasimir Mal- evitch’in müzedeki eserleri, ünlü yönetmen Andrey Tarkovski’nin ‘Stalker’ filmiyle et- kileşim içinde sergilenecek. 450’ye yakõn resmi, 100’ün üzerinde de ‘off’, program dõşõ faaliyetin yer aldõğõ Tür- kiye Mevsimi 31 Mart’ta son bulacak. Ver- sailles Şatosu’nun kõsa bir süre önce hizme- te açõlan Tiyatro ve Opera Salonu’nda 6 ve- ya 7 Nisan’da sahnelenecek ‘Müsenna’ başlõklõ kapanõş gösterisine, henüz kesinleş- miş olmasa da o tarihlerde Fransa’ya resmi bir ziyaret yapacağõ söylenen Türkiye Baş- bakanõ Recep Tayyip Erdoğan ve Fransa Cumhurbaşkanõ Nicolas Sarkozy’nin katõl- malarõ bekleniyor. Mevsimin en ‘büyük olay’larõndan sayõ- lan Sarkis’in sergisi ise 21 Haziran 2010’a ka- dar sürecek. Sanatçõ, mayõs ayõndan başla- yarak da çocuk atölyelerinde çocuklarla su, saf renkler ve suluboya etrafõnda çalõşacak. Böylelikle Fransa’da Türkiye Mevsimi’ni çok renkli, farklõ kültürlü, değişik kimlikli ama olağanüstü ortak zenginlikler taşõmaya, bü- tünleşmeler, sentezlere aday bir gelecek di- leğiyle noktalamõş olacak. Beaubourg’danSarkis’e‘açıkçek’ Dede Korkut Ödülü İrlandalı yazara Kültür Servisi - PEN Türkiye Merkezi’nin verdiği 2010 Dede Korkut Öykü Ödülü’nün sahibi İrlandalõ yazar Leland Bardwell oldu. Seyahat edemeyecek olduğundan dolayõ armağanõ kendisine İrlanda Büyükelçiliği kanalõyla iletilecek olan yazarõn öykülerinden bazõlarõ 13 Şubat Cumartesi 15.00- 17.00’de İstanbul Fransõz Kültür Merkezi’nde Dünya Öykü Günü programõ kapsamõnda okunacak. 1922’de Hindistan’da doğan ve Londra Üniversitesi’nde eğitim gören Bardwell’in ‘Aşkõn Çeşitli Yüzleri’ kitabõ Açõkdeniz Yayõnevi tarafõndan Sibel Baltalõ çevirisiyle yayõmlanmõştõ. Fransa’da Türkiye Mevsimi kapsamõnda, Sarkis’in yapõtlarõ Paris Pompidou Merkezi’nde sergileniyor Sarkis, Beaubourg tarihinde bir sanatçõya ilk kez tanõnan bir olanakla, Pompidou Merkezi’nin 6 ayrõ mekânõnda yapõtlarõnõ sergiliyor. Sanatçõ, izleyicilerle etkileşim içinde üretmeyi de sürdürecek, mayõstan başlayarak çocuk atölyelerinde çocuklarla çalõşacak. RuhundanTramvayGeçenAdam
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear