24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
POLITIK BILİM o o CNJ OD Aykut Göker :/www.ınovasyon.org;hagokerSttmaii.com Bugün de bu yazı birsoruyla noktalanacak. Muhatap kamu kurumlanymış gibi görülecek ama, hayır.j Muhatap hepimiziz.. Kamunun Sattn Alma Politikası (2) Orhan Bursalı ülkemizdekibilim ve teknoloji çevrelerinden gelen iyi ha- berleriderginin sayfalarına taşımaya özen gösteriyor, iyide yapıyor. lyiha- berlere hepimizin şiddetle îhtiyacı var. Son zamanlarda verdiği bu haber- lerden biriSabancı Ûniversitesi'nde Prof. Dr. Volkan Özgüz'ün direktörlü- ğünde Nanoteknoloji Araştirma ve Uygulama Merkezi'nin kurulmuş ol- masıydı... Bilkent Ûniversitesi'nde, Prof. Dr. Salim Çıracı'nm öncülüğünde kurulan UlusalNanoteknolojiAraştirma Merkezi-UNAM ve yine Bilkenfte, Prof. Dr. Ekmel Özbay'ın direktörlüğünde kurulan NanoteknolojiAraştirma Merkezi-NANOTAM'dan sonra, gelecek için büyük umutlar bağlanan bir teknoloji alanında Sabancı Ûniversitesi'nde de böyle bir merkezin kurul- ması sevindiricidir. Bursalı'nın, OTAMkısa adıyla bilinen Otomotiv TeknolojileriAraştirma Geliştirme Merkezi ve kısaca ODTÜ-MEMS olarak anılan ODTÛ Mikro ElektromekanikSistemlerAraştirma ve Geliştirme Merkes'ndekigelişmelere ilişkin haberleride sevindiriciydi. Bunlardan ilki, TÜBİTAK'ın, sözünü çok ettiğim, Üniversite-Sanayi Işbirliği OrtakAraştirma Merkezleri Destekleme Programı (ÜSAMP) kapsamında, İTÛ ve Otomotiv SanayicileriDerneği'nin işbirliğiyle kurulmuştu. Destekprogramının kapatılmasından sonra da, ba- şarılı bir üniversite-sanayi ortak araştirma ve teknolojik kolaylık merkezi ör- neği olmayı sürdüren OTAM'ın GenelKoordinatörlüğü'nü, kuruluşundan bu yana merkeze büyük emekler veren İTÛ OtomotivAna Bilim Dalı'ndan Prof. Dr. AliG. Göktan yürütüyor. Ticarfuygulamalariçin mikro elektromekanik sistem ürünlerigeliştirme ve ûretebilme yeteneğine sahip bir araştirma ve uygulama merkezi niteliğindeki ODTÜ-MEMS'se, ODTÜ Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü'nden Prof. Dr. Tayfun Akın'ın yönetiminde... Bu satırların kaleme alındığı tarihte, CBT'nin elimdekison sayısı29 Ocak tarihinitaşıyordu. Bursalı'nın, iyihaberleriniizleyen sayılarda da sürdüreceğini sanıyorum. örneğin, yine ÜSAMP kapsamında, Anadolu Ûniversitesi ve se- ramik sanayicilerinin işbirliğiyle kurulan; program kapandıktan sonra da, Prof. Dr. Ferhat Kara 'nın ARGE Koordinatörlüğü'nde faaliyetlerini başanyla sürdüren, Eskişehir'deki SeramikArastrma Merkezi'ndeki gelişmeler de doğrusu bu iyi haberler yelpazesine tam oturur... Şimdi diyeceksiniz ki, bunlargüzelde, sen bunlardan niçin 'kamunun satın alma politikası' başlığı altında söz ediyorsunl" Şu nedenle: Üniversitelerde böyle mükemmeliyet merkezleri kurabilirsiniz. Hâttâ, ço- ğunun kuruluşuna bilim insanlarımızın önayak olduğu bu merkezleri baş- langıçta kamu kaynaklarmdan destekleyebilirsiniz de. Örneğin, UNAM'ın kuruluşunda DPTeliyle verilen önemlibirkamu yatırım desteği vardır. Ama, 'yatırım desteğibenden, gerisini bu işe önayak olan bilim insanları dûşünsün' ya da üniversite-sanayi ortak araştirma merkezlerinin kuruluşunda oldu- ğu gibi, bunları TÜBİTAK'ın koruyucu şemsiyesi altında kurdurup sonra da bu şemsiyeyikapatarak, 'ölen ölürkalan sağlarbizimdir''diyemezsiniz. Önemli olan, kurulan merkezlerin kendilerinisürdürebilmeleri ve ülkenin bilim, tek- ^nojoji ve üretim yeteneğine ciddf katkılarda bulunacakşekilde gelişebil- meleridir. ; Ülkemiz eğer yannın dünyasında varolabilecekse, bu ancak bilim, tek- noloji, yenilikçilik ve üretimde yetkinleşmesiyle mümkün olacaktır. Bu, AR- Gİ! merkezlerinin katkılarıyla olur. 0 merkezlerse, sâdece 'sanayiden proje alıp para kazansınlar ya da AB'den destek bulup başlannın çaresi- ne baksınlar', mantığıyla yürümez. Ya nasıl olacak? Ülkemizin sanayikuruluşlanna, kamunun uzun dönemli ihtiyaç planlaması çerçevesinde sipariş edilecek, ARGE'ye dayalı ürün ve sistem geliştirme projelerinin ARGE ayağında yer almaları sağlanarak bu merkezlere kamu desteği sürdürülecektir. Aynca kamu, ülkenin geleceğinde stratejik öneme sahip bilim ve teknoloji alanlannda bilgi birikimi yaratıla- bilmesiiçin, üniversüelere, araştirma kurumlanna, düzenlenecek ulusalprog- ramlar çerçevesinde, doğrudan ARGEsiparişinde de bulunacaktir. Bütün gelişmiş ekonomilerde, kamunun sattn alma/tedarikpolitikasının ana gün- dem maddesi bu tür güdümlüproje'siparişleridir. Bu aracı biz niye etkin birbiçimde kullanamıyoruz; kullanmıyoruz? KANSER A R A Ş T I R M A L A R I Türk bilimciler kanser aşısında büyük umut ışığını yaktı Iki Türk bilim insanı Prof. Dr. Uğur Şahin ve eşi Doç. Dr. Özlem Türeci, yıllardır üzerin- de çalıştıkları kanser aşısının başarısını hayvan deneylerinde kanıtlayınca, Alman hü- kümetinden 3,5 milyon Avro parasal destek aldılar. Aynı proje için daha önce de 2,5 mil- yon Avrolukfonla desteklenmişlerdi. Pek çok kansertüründe kullanılabilecek aşı, hay- vanlarda metastazları da önledi. Şimdi insan üzerinde deney aşamasına geldiler. Klinik deneylerine belki Türkiye'yi de dahil edecekler... Reyhan Oksay P rof. Dr. Uğur Şahin ve eşi Doç. Dr. Özlem Türeci Almanya'da Mainz Ûniversitesi'nde uzun süredir te- davi amaçlı bir kanser aşısı üze- rinde çalışıyor. Alman Federal Bilim ve Araştırma Bakanlığı projenin başlangıcında sağladıği 2.5 milyon Avro'luk desteğini ge- çen günlerde 3.5 milyon Avro ile pekiştirdi. Çünkü proje son de- rece umut verici bir gelişme izli- yor. Aşı şu anda hayvan deney- lerini başarıyla tamamladı, klinik test aşamasına geldi. Âlman gazeteleri konuya bü' yük yer verdi. Kanser aşısı araştırmalarında tüm dünyada kı- yasıya bir yarış sürüyor. Dünyanın tüm önemli kan- ser araştirma merkezleri şimdi kanser aşısını stan- dart kanser tedavisinin bir parçası haline getirme- ye çalışıyor. Şimdiye dek hayvan deneylerinden olumlu sonuçlar alındıysa da bu aşıların insanlarda da benzer etkileri yaratıp yaratmayacağı, uzun va- dede ne gibi yan etkilere yol açacağı henüz bilin- miyor. Kanser konusundaki devasa bilgi birikimi şim- di aşı araştırmalarına yöneldi.. Almanya'da bu yanşın ön saflarında yer alan eki- bin başında iki Türk bilim insanı var. Prof. Dr. Uğur Şahin ve eşi Doç. Dr. Özlem Türeci, Almanya'da Mainz Ûniversitesi'nde ve kurdukları RioNTech şirketi laboratuvar- larında, kanser aşısı araştırma- larında son derece umut verici bir noktaya geldiler. Aşı bazı önemli özellikler taşıyor. 4 ya- şındayken ailesiyle Almanya'ya giden, Prof. Dr. Uğur Şahin bu özellikleri şöyle sıralıyor: "Bu aşı bizim arasurma gru- bumuzun bulduğu ve gdiştirdiği tü- müyle farklı bir kavrama dayani' yor. Tüm bilgi ve deneyimlerimi' zi bu projeye aktardık. Ekibimiz sadece kanser hücre- krine özgü bazı moleküler özellikler keşfetti. Bunlar, ba- ğışıkhk sistemine, hangi hedefe salâırmakm gercktiği ko- nusunda yol gösteriyor. Bu büyük bir ikrkme, çünkü diğer kanser asıLmnın geliştirilmesinde kullanılan mo- leküüer, kalp, akciğer, pankreas gibi normal hücreler- de de var. Dolayısıyla bağısıkhk sistemininbu dokula- ra da saldırması gibi ciddi bir yan etki söz konusu. O yüzden bu tür asılar iki kenan keskin bir kıhca benze- tilebilir; kanser hücreleri üzerinde ne denli öldürücü olur- sa, yan etkileri de o derece -yaşamı tehlikeye sokacak kadar- güçlü." Bu aşının dünyanın diğer merkezlerinde geliş- Aşı tedavisi: Kanserle savaşta 4. yol llk önce cerrahi müdahale vardı. Kanserli tiimör operasyon ile çıkartılıyordu. Daha sonra bu mücadeleye kemoterapi ve radyasyon tedavisi katıldı. Şimdi doktorlar kanserle savaşta 4.bir yol daha buldular: Vücudun doğal savunması olan bağışıklık sistemi. Bu yaklaşıma da kanser aşı- sı adı veriliyor. Ne var ki bu yöntem ŞİMDİLİK hastalığı önlemekten çok tedavisinde yarar sağ- lıyor. Amerikan Kanser Enstitüsü'nden Dr.John Niederhuber aşı konusunda şimdilik çekimser. Kimse aşının yararlarının ne kadar süreceğini bilmiyor. Kaldı ki bazı kanser aşılarının kişiye özel, "ısmarlama" üretilmesinin gerekliliğine dikkat çekerek, bunun uygulama aşamasında hiç de pratik olmayacağını söylüyor. Şu anda aşı konusunda pek çok soru yanıtsız. Ancak en önemli so- ru, bağışıklık sisteminin kanseri bir tehdit olarak "görmesinin" yolunu açmak. Örneğin çocuk felci veya grip virüsii bağışıklık sistemi tarafından kolayca tespit edilebiliyor, çünkü bunlar in- san hücrelerinden farklı biryapı içeriyor. Niederhuber, kanserin genel olarak diğer hastalıklardan farkını şöyle açıklıyor: "Kanser in- sanın kendi hücrelerinden oluşur. Dolayısıyla bu bir gerilla savaşına benzer. Bağışıklık sistemi kanser hücrelerini normal hücrelerden ayırt edemez. Şimdi bağışıklık sisteminin bu ayırımı ya- pabilmesi için pek çok kanser aşısı kanser hücrelerinin yüzeyinden aldığı bir maddeyi, bağışık- lık sisteminin halihazırda yabancı olarak tanıdığı bir şeye yapıştırıyor. Aynca saldırının olabildi- ğince güçlü olması için doktorlar bağışıklık sistemini 'eğiterek' düşmana daha vurucu bir dar- be ile saldırmasını sağlamaya çalışıyorlar."
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear