29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
17 KASIM 2010 ÇARŞAMBA CUMHUR YET SAYFA ekonomi@cumhuriyet.com.tr EKONOMİ 13 EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN Eski Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın oğlu Abdullah Unakıtan’ın şirketini mini etekli manken tanıtacak Unakıtan’dan mini açılım ŞEHRİBAN KIRAÇ G20 Toplantısının Ardından: Suçlu Kim? G20 ülke liderlerinin Seul zirvesi geride kaldı. Zirve öncesinde toplantının ana gündem maddesini gelişmiş ekonomilerde kriz sonrası toparlanma sürecinin yavaşlığı ve Amerikan Merkez Bankası’nın (Fed) krizi aşmak üzere küresel piyasaları sunmayı planladığı 600 milyar dolarlık devasa dolar bolluğunun nasıl özümseneceği tartışmaları oluşturmaktaydı. Küresel para piyasalarına aktarılacak olan söz konusu parasallaşmanın finansal varlık fiyatlarında yaratacağı “köpükler” ve başlıca para birimlerinin Amerikan doları karşısında değerlenme sürecine girmesi endişesi, G20 zirvesinde “çözüm bekleyen” sorunların başında yer almaktaydı. Çin, Almanya ve Brezilya gibi “ihracatçı” ülkeler, kendi para birimlerinin dolar karşısında değerlenmesi tehdidine, “rekabet avantajlarını kaybetmek” endişesiyle karşı çıkıyorlar ve IMF’den bu konuda yardım bekliyorlardı. Nitekim zirve öncesinde genel kanı, IMF’nin G20 toplantısında “üye ülkelerin cari işlemler açıklarının milli gelirlerine oranla yüzde 4’ü aşamayacağı” yönünde bir kuralı uluslararası bir sınır olarak belirlenmesi için çalışacağı yönündeydi. Yoğun tartışmalardan sonra bu tür bir kural kabul görmedi. IMF İcra Direktörü Dominique StraussKahn, cari dengesizlikler üzerine rakamsal kısıtlar getirmenin “kolay”, ancak uygulanabilmesinin ise “pratik olamayacağını” vurguladı. Amerika’nın, IMF’den “gösterge niteliğindeki ana hatlar”ı belirlemesi çağrısı da Çin ve Almanya delegelerinin muhalefetiyle geri çekildi. İki günlük tartışmalardan geriye kalan ise üye ülkelerin önümüzdeki altı ay içerisinde “uygun” göstergeleri kendilerinin benimsemesi ve 2011 yılı içinde de sonuçların “değerlendirilmesi” çağrısıydı. G20 zirvesinin bir diğer sıkıntılı kararı bankaların ve finansal yatırım şirketlerinin bağlı oldukları denetim kurallarının sıkılaştırılması çağrılarıydı. Basel III diye anılmaya başlanılan yeni denetim mekanizması altında bankaların sermaye yeterlilik oranlarının ve zorunlu karşılık oranlarının yükseltilmesi ve yeni krizlere yol açmaması için fon oluşturulması kararları büyük tartışmaların ardından kabul gördü. Amerikan Başkanı Barack Obama G20 toplantısını “büyük bir başarı” olarak nitelendirdi... Amerikan yönetimine göre, “döviz kurlarının piyasalarca serbestçe belirlenmesi” güvenceye alınmış; ve yabancı dövizlerin Amerikan doları karşısında değerlenmesinin önü açılmış durumdaydı. Özetle, Amerika kendi krizini dış dünyaya aktarmış ve genişleyen kredi hacminin yarattığı mali baskıların aşılması konusunu “piyasalara” havale etmiş idi. G20 zirvesi, öncesi ve sonrasıyla, küresel krizin en önemli dersini sürekli yadsımaktadır: Küresel kriz, kapitalizmin kaçınılmaz krizlerini finansallaşma çabalarıyla aşma çabalarının doğrudan ürünüdür. Sermaye, kârlılığını ve birikimini sürdürebilmek uğruna yarattığı finansal rant oyunları ve spekülasyon cennetinde, tasarrufların spekülatif kumar masalarında çarçur edilmesine neden olmakta ve dünya kaynaklarının sabit sermaye yatırımlarına dönüştürülebilmesini engellemektedir. Dünya ölçeğinde fiziksel sabit sermaye yatırımlarının büyüme hızı, reel ekonomik gelişmeyi sürdürebilecek ve işgücünün istihdamını arttırabilecek boyutta olmaktan çok uzaktadır. Küresel durgunluk, öncelikle finansal sermayenin çıkarlarını gözeten ve “ekonomik istikrar” hedefini bir fetiş haline dönüştüren ultramuhafazakâr (neoliberal) iktisat öğretisinin kaçınılmaz sonucudur. “İstikrar” kavramını her hal ve şartta geçerli bir “tabu” haline dönüştüren neoliberal iktisat öğretisi ve önermekte olduğu daraltıcı ekonomik politikalar aşılmadıkça, krizin sarsıntıları küresel ekonomiyi tehdit etmeye devam edecektir. “Kur savaşları”; “cari işlemler dengesizliklerine karşı göstergeler ve kıstaslar” ve benzeri tartışmalar, bu büyük resmin gerçeklerini bulanıklaştıran güncel iktisat söylemlerinden öteye geçmemektedir. İlköğretimlere bile türbanı getirmeyi planlayan AKP milletvekilleri ticarete gelince sınır tanımıyor. Maliye Bakanlığı döneminde gündemden hiç düşmeyen AKP Eskişehir Milletvekili Kemal Unakıtan’ın oğlu Abdullah Unakıtan pazarlamanın yolunu bulmuşa benziyor. Abdullah Unakıtan, şirketi A.B Gıda’nın tanıtımı için internet sitesine süper mini etekli bir manken koyarak pazardan daha fazla pay kapma yarışına girdi. Bir reklam firmasından Abdullah Unakıtan’ın tercihi üzerine seçilen süper mini etekli manken A.B Gıda’nın internet sitesi www.abfoods.com.tr açılır açılmaz sağ alt ekranda görünüyor ve AB gıdanın tanıtımına başlıyor. Bir dakika kadar süren videoda sarışın ve mini etekli manken tanıtımı A.B Gıda’nın yatırımlarına hızlı şekilde devam ettiğini ve şirketin yakında ye AKP’li milletvekillerinin çocukları ticaretin erbabı haline geldi. Likit yumurta, düşük gümrük tarifesiyle mısır ithalatı ile gündeme oturan A.B Gıda’nın sahibi Abdullah Unakıtan, şirketini daha popüler hale getirmek için süper mini etekli bir mankenle tanıtım atağına geçti. ni ürünlerle tüketicinin karşısına çıkacağını ifade ediyor. Her alanda çalışıyor 2001 yılında Abdullah Unakıtan, annesi Ahsen Unakıtan, kız kardeşleri Zeynep Çaylı ve Fatma Unakıtan ortaklığında kurulan A.B Gıda ilk kurulduğunda Balıkesir ili Manyas ilçesi Yeniköy mevkiinde faaliyet gösteren kabuklu yumurta üretim tesislerinde sadece 2 adet tavuk kümesi, yumurta saklanan soğuk hava depoları ve civciv büyütme kümesi bulunuyordu. Geçen zaman içerisinde Unakıtan kardeşler devlet ihalelerinden MOBASE’ye, enerjiden, gübreye, sporcu içeceğinden, Azerbaycan’ın en lüks projesi olan Flama Towers’ın güvenlik sistemleri işine kadar birçok alanda söz sahibi olmaya başladı. Ticarette sınır tanımayan AKP’li Kemal Unakıtan’ın çocuklarına bir kere ‘rabbim yürü ya kulum demiş’. Öte yandan Kemal Unakıtan’ın kızları Zeynep ve Fatma Unakıtan, kent güvenlik sistemleri olarak bilinen MOBESE işine girip, 5 ayda 7 milyon TL’lik ihale kopardı. Unakıtanlar Osmaniye, Adıyaman, İzmit şehirlerindeki MOBASE ihalelerini kazandı. Unakıtan kardeşlerin şirketi Telemobil, 2009’da 19 maddeden oluşan faaliyet alanını 52 maddeye yükseltti. Böylece Telemobil AŞ, iğneden ipliğe her işe girebilir hale geldi. Abdullah Unakıtan PASTÖR ZE YUMURTA LE YILDIZI PARLADI 2006’da kuş gribinin Türkiye’yi kasıp kavurduğu bir dönemde Abdullah Unakıtan’ın şirketi AB Gıda pastörize yumurtası bir anda piyasaya girerek pazardan yüzde 90’a yakın pay aldı. A.B Gıda 2003’de de tam hasat zamanı düşük gümrük tarifesiyle 4 bin 400 ton mısır ithal etti. O dönem Maliye Bakanı olan Kemal Unakıtan, “Mısırları tavuklarımız için ithal ettik, sürekli yiyorlar” demişti. Abdullah Unakıtan mısırı gümrük vergisi yüzde 20 iken ithal etmiş, ithalatın ardından vergiler önce yüzde 45’e, sonra da yüzde 70’e çıkarılmıştı. Bu sayede Bakan’ın oğlu Abdullah Unakıtan’ın 360 milyar lira kazandığı belirtilmişti. ‘RABB M YÜRÜ YA KULUM DED ’ İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) açıkladığı ‘Türkiye’nin en büyük 500 sanayi kuruluşu’ listesi AKP’nin iktidara geldiği tarihten bugüne Unakıtan’ın ailesine ait A.B Gıda’nın dikkat çeken performansını ortaya koydu. 2005’te ikinci 500’de adı bile olmayan A.B Gıda ilk olarak 2006 İSO ikinci 500 listesinde yer aldı. 2008’de ise A.B Gıda ikinci 500 listesinden ‘Türkiye’nin en büyük 500 sanayi kuruluşu’ listesine terfi etti ve kendine 434’üncü sırada yer buldu. A.B Gıda’nın cirosu kriz yılı olan 2008’de bir önceki yıla göre yüzde 112 artış gösterdi ve 128.1 milyon TL’ye çıktı. Bu hızlı ciro artışı da A.B Gıda’yı en büyükler listesinde 434’üncü sıraya taşıdı. 2009’da ise İSO ilk 500 arasında A.B gıda 4 sıra daha yükselerek 430. sıraya yerleşti. Kadın çalışanın kayıtlarda bile adı yok ANKARA (ANKA) Kayıt dışı istihdam, en çok kadınları vurdu. İşsizlik oranının yüzde 11.4 olduğu 2010 Ağustos döneminde, istihdam edilen 23 milyon 195 bin kişiden 10 milyon 383 bininin kayıt dışı olduğu belirlendi. Son 1 yılda istihdam edilen 1 milyon 87 bin kişinin yüzde 26’sını bu dönemde istihdam edilen 278 bin sosyal güvencesiz oluştururken bu dönemde istihdam edilen 442 bin kadın çalışanın yüzde 61’inin kayıt dışı olduğu tespit edildi. 6 milyon 636 bin kişilik kadın istihdamından 4 milyon 16 bini kayıt dışı istihdam ediliyor. Ağustos itibarıyla son bir yıllık dönemde kendi hesabına çalışanlar arasında kayıt dışı istihdam edilenlerin sayısı 22 bin kişilik artışla 3 milyon 67 bin oldu. Ücretli ve yevmiyeli olarak çalışan toplam 13 milyon 983 bin kişiden yüzde 27’sini oluşturan 3 milyon 779 bin kişinin kayıt dışı çalıştığı belirlendi. İşveren olarak faaliyet gösteren 1 milyon 219 bin kişiden yüzde 26.8’ini oluşturan 327 bin kişinin de sosyal güvenlik kaydı bulunmadığı tespit edildi. Kayıt dışı çalışanlar içinde en büyük grubu ücretsiz aile işçileri oluşturdu. Büyük bölümü tarım kesiminde bulunan ve standart bir istihdamdan farklı olarak tarım ya da ticaretle uğraşan ailesine yardım eden bu kişilerin toplam sayısı 3 milyon 478 bin kişi. Bunların yaklaşık yüzde 92.3’ü oranındaki 3 milyon 210 bininin sosyal güvenlik sistemine kayıtlı olmadığı görüldü. Kalkınma Teşkilatı üyelerinden etkin bir kamu sektörü inşaa etmelerini istedi OECD: Kamuda reform şart Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı kamunun gelecekteki zorluklara hazırlanması ve küçülmüş bütçelere karşılık verebilmesi için reform çağrısı yaptı. PARİS (ANKA) Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD)’na üye ülkelerin bakanları, ‘kamu sektöründe verimliliği arttırma ve teknoloji yatırımlarındaki geri dönüşleri en yükseğe çıkarmanın’, ekonomide yeniden büyümeyi sağlamada hükümetler açısından anahtar öneme sahip olduğunu belirtti. OECD Kamu Yönetimi Komitesi Bakanlar Toplantısı, Hafta başında Venedik’te yapıldı. OECD Genel Sekreter Yardımcısı Aart de Geus toplantı sonucuna ilişkin açıklamasında, “Sağlam siyasi taahhütlerde bulunmak ve liderlik, kamu sektörünün reforma tabi tutulmasında hayati öneme sahip olacak. Bakanlar daha etkin kamu hizmeti sunmanın, oynamaları gereken rol olduğunu kabul ettiler” dedi. OECD merkezi ise 20 ülke bakanlarının vatandaşlarla daha açık ve saydam bir ilişki kurmak suretiyle hükümetlere duyulan güvenin güçlendirilmesi ihtiyacını tartıştığını bildirdi. OECD, “Bakanlar, OECD’nin hükümetlerin şimdi karşılaştıkları ve gelecekte karşılaşacakları zorlukları belirlemedeki rolünü vurguladılar ve daha yeterli ve etkin bir kamu sektörünün inşasına yardımcı olacak uygun maliyetli bir yaklaşımın planlanmasını önerdiler” açıklamasını yaptı. ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr B MERSİN (AA) Kurban Bayramı nedeniyle 9 günlük tatili fırsat bilen yerli ve yabancı turistlerin, Mersin sahillerine adeta akın etmesi turizmcileri memnun etti. İl Kültür ve Turizm Müdürü Mehmet Çalışkan, Doğu Akdeniz’in sahil kentlerinden Mersin’de, Kurban Bayramı tatili için rezervasyonların dolduğunu söyledi. Tarihi ve doğal güzellikleriyle bütün dikkatleri üzerine çeken Mersin’in, başta Suriye olmak üzere birçok Arap ülkesinden turist çektiğini belirten Çalışkan, “Bölgemiz doğal güzellikleri ile gerek yerli gerekse yabancı turistlerin cazibe merkezi haline geldi. Yabancı turistler arasında ilk sırayı Suriyeliler alıyor. Genellikle lüks otel Turistler sahillere akın etti leri tercih eden Arap turistlerin, küçük bir kısmı ise sahil boyunca sıralanmış olan yazlık sitelerde konaklıyor. Vizesiz geçişle birlikte kente gelen Arap turist sayısında her geçen yıl artış gözlemledik” dedi. Çalışkan, Mersin’in Arapların turizm üssü olduğunu, hedeflerinde ise Avrupa ülkeleri bulunduğunu belirterek, “Mersin, 321 kilometrelik sahil bandı, el değmemiş koyları ve tarihi dokularıyla turizm pastasından her geçen gün daha fazla pay almaya başladı. Mersin sahillerinde yerli turistlerin yanı sıra yurtdışından gelenlerin sayısında artış olduğunu görmek bizi sevindiriyor” diye konuştu. Yatırımlarda aslan payı ulaştırmaya ANKARA (AA) Kamuda en çok yatırım ulaştırmaya yapılacak. Bu sektör, önümüzdeki yıl 15. milyar lira ile yatırımlardan aslan payını alacak. 2010’da yine 21.9 milyar lira ile yatırımlardan en büyük payı alan ulaştırma sektörü, 2011’de yüzde 29.8 azalışa rağmen kamu yatırımlarında ilk sırada yer alacak. Ulaştırma sektörünün toplam kamu yatırımlarından alacağı pay ise yüzde 32 olacak. Amerika’da gıda sıkıntısı artıyor Ekonomi Servisi Resmi rakamlara göre, 2009’da Amerika Birleşik Devletleri’ndeki hane halklarından yüzde 15’i gıda sıkıntısı yaşadı.Yeni yayınlanan hükümet raporuna göre 2009’da gıda sıkıntısı, 1990’lardan beri en yüksek orana ulaştı. En kötü etkilenen grup ise bekar anneler. 3.5 milyon bekar anne sofraya yeterince yemek koyamadıklarını söyledi. Gıda sıkıntısı yaşayanların yaklaşık yüzde 60’ı hükümetten gıda yardımı alıyor. Obama hükümetinin ekonomik krizle birlikte artırdığı gıda yardımı uygulamasından, 2009’da her ay yaklaşık 34 milyon kişi yararlandı. İLGİ TOPLUMUNA DOĞRU / ÖZLEM YÜZAK Giysi dolabının karşısında oyalandım epey bir süre. Aslında pek âdetim değildir. Hızla bir şey seçer, bir iki aksesuvar ile süsler ve giyinme işini bitirirdim. Ama bu kez aklım nedense yıllar öncesinde çocukluğumun bayramlarında.. Annemin arife gecesi belki de sabaha kadar dikiş makinesinin önünde yetiştirmeye çalıştığı bayram elbisesinde... Lacivert kadife şeritli bordo renkli elbisemi sabah gözlerimi açar açmaz başucumda bulduğum zamanki duygularımda. Nedenini hatırlamıyorum ama o bayram için aldığı kumaşı kesmiş, patronlar biçmiş, teğellemiş, hatta provasını bile yaptırmıştı da makineye çekememişti. Bu sefer yetişmeyecek diye epey de hayıflanmıştı. Üzülmüş ama sesimi çıkarmamıştım. Gözlerimdeki hüznü anlamış olacak ki uyumadan bitirmiş ve sabaha yetiştirmişti elbiseyi. O zaman bu kadar kıymetini bilmiyordum. Çocuklara bayram giysisi hazırlamak alışılagelen bir gelenekti ve o dönem öyle konfeksiyon falan fazla olmadığı, bütçeler de mağazadan çocuk kıyafeti almaya pek uygun olmadığı için annem dikerdi. Daha kumaşın seçiminden başlayan tüm Gardıroptan Fırlayan Bir Bayram Yazısı... süreç ciddi bir emek ve göz nuruydu. Bırakın markalısını öyle fazla giysimiz de yoktu işin açıkçası şimdiki zamane çocukları gibi. Yeni bir şey alındığında ya da dikildiğinde kıymetini bilirdik anlayacağınız. Özenle katlar, kirletmemeye uğraşır, sevinçle orasını burasını çekiştirip göstermeye çalışırdık karşılaştıklarımıza. Bunları düşünerek önümdeki onlarca askıdan birini rasgele aldım. Büyük İspanyol konfeksiyon zincirinin, çoğunu Uzakdoğu’nun ucuz işçiliği ile yaptırdığı maliyetinin belki 20 belki 50 misline sattığı elbiselerden birini seçtim. Zaman daralmıştı, hızla giyindim ve evden fırladım. Köprü trafiği artmadan karşıya geçmeli, sayıları giderek azalan bir iki aile büyüğümü ziyaret etmeli ve hızla yazının başına oturmalıydım... Başlıkta da dediğim gibi bu yazı gardırobun içinden fırladı. Sürdüreyim... Ana, baba, kardeşler ile birlikte yenen bayram yemeği belki de kalan yegâne gelenek bayramlardan. Ama ya sabahın köründe giyinerek pencerenin başına geçen ve kapı yolu gözleyen, akşam olup gelen giden olmadı mı hüzünle “Belki yarın gelirler” diye umudunu kaybetmemeye çalışan tek başına kalmış öğretmen emeklisi yenge, bütün çocuklarının yurtdışına yerleştiği ve bayramlarda gelemeyip telefonla aradıkları teyze? Onlara zaman yok değil mi? “Bu sefer telefon edeyim bari ama bir sonraki bayrama mutlaka...” diye hem kendinize hem de onlara verdiğiniz sözleri bu kez de yenilemekte ne sakınca var? Hız, zaman baskısı, yoğunluk, sıkışık bir trafikte yol almak, kimseye yeteri kadar zaman ayıramamak, alelacele savuşturulan bayram tebrikleri... Bir de şimdi cep telefonuna çekilen mesajlar eklendi, sanki bir anlamı varmış gibi... Günümüz bayramlarının kısa özeti değil mi? Tabii bunlar da yurtiçi ya da yurtdışı tatile çıkmayanlar için... Yeni yaşam biçimleri, beraberinde yeni öncelikleri de bize empoze ederken birtakım değerleri de un ufak etmiyor muyuz? Bozuk para gibi harcadıklarımız içinde en önemlisi de emek. Nedense bayramlar artık bana, bir dönem emeğe, zengin yaşlı herkesin verdiği önemi daha bir hatırlatıyor. Çocukluğumun bayramlarında da zengin ve yoksul arasındaki gelir uçurumu az değildi. Ama emeğe gösterilen saygı, yoksulu zengini, hemen hemen her ailede aynıydı. Elde açılan böreklik yufkadan özenle kurulan turşulara, dikiş makinesinin başında sabahlamalara kadar. Emek; beraberinde özeni ve saygıyı da getiriyordu. Uzaktakilere, mektup ya da kartlarla sevgi ve saygılar iletiliyordu. Çocuklar birbirinden göz alıcı desenlerle bezeli ufacık bir bez mendil ile bile sevinebiliyordu. Emek, üretileni de tüketileni de anlamlı kılıyordu anlayacağınız. Nedense hüzünlü başladım bu bayrama. Birazdan anneme gideceğim. Elini öpüp, o çocukluğumda diktiği elbise için teşekkür edeceğim. Sonra çocukluğumu geçirdiğim odaya gidip, çekmeceyi açacak ve her bayram topladığım mendillerden oluşturduğum koleksiyonumu seyredeceğim... Hepinize mutlu bayramlar... Kartsız, nakitsiz akaryakıt dönemi ANKARA (AA) Şirket ve akaryakıt tüketimi yüksek olan yurttaşlar nakit ya da kredi kartı kullanmadan, özel bir kartla akaryakıt temin edebilecek ve yakıt tüketimlerini kolay takip edebilecek. EPDK, akaryakıt ticaretiyle ilgili finansal aracılık hizmeti veren şirketlerin faaliyetlerine dönük usul ve esasları belirledi. Düzenlemeye göre, dağıtıcı ve bayiler, elektronik sistemlerle tüketicilere yapılacak akaryakıt satışları için sermaye şirketlerinden finansal aracılık hizmeti alabilecek. Sistem ile piyasada sınırlı sayıda faaliyet gösteren finansal aracılık hizmeti yaygınlaşırken, sistem piyasanın kayıt altına alınmasına ve gelişmesine katkı sağlayacak. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear