Catalog
                    Publication
                
                - Anneler Günü
 - Atatürk Kitapları
 - Babalar Günü
 - Bilgisayar
 - Bilim Teknik
 - Cumhuriyet
 - Cumhuriyet 19 Mayıs
 - Cumhuriyet 23 Nisan
 - Cumhuriyet Akademi
 - Cumhuriyet Akdeniz
 - Cumhuriyet Alışveriş
 - Cumhuriyet Almanya
 - Cumhuriyet Anadolu
 - Cumhuriyet Ankara
 - Cumhuriyet Büyük Taaruz
 - Cumhuriyet Cumartesi
 - Cumhuriyet Çevre
 - Cumhuriyet Ege
 - Cumhuriyet Eğitim
 - Cumhuriyet Emlak
 - Cumhuriyet Enerji
 - Cumhuriyet Festival
 - Cumhuriyet Gezi
 - Cumhuriyet Gurme
 - Cumhuriyet Haftasonu
 - Cumhuriyet İzmir
 - Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
 - Cumhuriyet Marmara
 - Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
 - Cumhuriyet Oto
 - Cumhuriyet Özel Ekler
 - Cumhuriyet Pazar
 - Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
 - Cumhuriyet Sokak
 - Cumhuriyet Spor
 - Cumhuriyet Strateji
 - Cumhuriyet Tarım
 - Cumhuriyet Yılbaşı
 - Çerçeve Eki
 - Çocuk Kitap
 - Dergi Eki
 - Ekonomi Eki
 - Eskişehir
 - Evleniyoruz
 - Güney Dogu
 - Kitap Eki
 - Özel Ekler
 - Özel Okullar
 - Sevgililer Günü
 - Siyaset Eki
 - Sürdürülebilir yaşam
 - Turizm Eki
 - Yerel Yönetimler
 
                        Years
                    
                    - 2025
 - 2024
 - 2023
 - 2022
 - 2021
 - 2020
 - 2019
 - 2018
 - 2017
 - 2016
 - 2015
 - 2014
 - 2013
 - 2012
 - 2011
 - 2010
 - 2009
 - 2008
 - 2007
 - 2006
 - 2005
 - 2004
 - 2003
 - 2002
 - 2001
 - 2000
 - 1999
 - 1998
 - 1997
 - 1996
 - 1995
 - 1994
 - 1993
 - 1992
 - 1991
 - 1990
 - 1989
 - 1988
 - 1987
 - 1986
 - 1985
 - 1984
 - 1983
 - 1982
 - 1981
 - 1980
 - 1979
 - 1978
 - 1977
 - 1976
 - 1975
 - 1974
 - 1973
 - 1972
 - 1971
 - 1970
 - 1969
 - 1968
 - 1967
 - 1966
 - 1965
 - 1964
 - 1963
 - 1962
 - 1961
 - 1960
 - 1959
 - 1958
 - 1957
 - 1956
 - 1955
 - 1954
 - 1953
 - 1952
 - 1951
 - 1950
 - 1949
 - 1948
 - 1947
 - 1946
 - 1945
 - 1944
 - 1943
 - 1942
 - 1941
 - 1940
 - 1939
 - 1938
 - 1937
 - 1936
 - 1935
 - 1934
 - 1933
 - 1932
 - 1931
 - 1930
 
                    Our Subscribers Can Login And Read Original Page
                    I Want To Register And Read The Whole Archive
                    I Want To Buy The Page
                
            
                CMYB  C M Y B  SAYFA CUMHUR YET 5 EK M 2010 SALI  18 KÜLTÜR  KARŞILAŞMALAR  İNCİ ARAL  Aydın Olabilmek  Düne kadar, ağızlara sakız bir yakınma  vardı:  Aydınlar görevini yapmıyor,  sorumluluklarını yerine getirmiyorlar!  Artık  bitti. Ya pestili çıkmış gerçek aydına  sataşmaktan ya da dönüşüme uğramış bu  insan tipinden umut kesildi. Biraz öne çıkmış  herkes, şarkıcı, türkücü, dizi oyuncusu,  politikacı halkın gözünde aydın zaten!  Bu kafa karışıklığı,  aydın  olma konumu  üzerine bizde, Batı da üretilen düşünce ve  çözümler dışında kapsamlı tartışmalar  açılmıyor oluşundan, sonra da bilmezlikten  ileri geliyor sanırım.  Aydın, temsil ettiği düşünce, değer anlayışı  ve buna bağlı olarak ortaya koyduğu  ürünlerle toplumu etkileme ve yönlendirme  işlevi olan ya da öyle olduğuna inanılan  bilge, güvenilir kişidir. Bu tanım yıllarını sanat  üretmeye adamışlar için de geçerlidir. Çünkü  düşünce ve sanat alanları arasında sıkı bir  bağ vardır. Edebiyat, resim, müzik ve  tiyatronun yaratma dinamikleri birbirine  benzer. Sanat, hayatla, toplumla ilgili  düşüncelerin hümanist temelde netleşip  yoğunlaşması olanağı verir. Yayılabilir  oluşuyla insanı bağımsız düşünceye  yaklaştırır ve özgürleştirir.  Aydının sağlam bir dünya görüşüne,  kültürel birikime, insanlık vicdanı ve sevgisine  sahip olması ön koşuldur. Bu doğrultuda,  toplumu ve dünyayı değerlendirip eleştirmesi,  değiştirmek için çaba göstermesi ve farklı,  yeni bakış açıları ortaya koyarak savunması  beklenir. Aydın belli bir düzenin, partinin ya  da dogmanın adamı olamaz. İnsanların acıları  ve uğradıkları baskıya ilgisiz kalamaz.  Yolundan dönmez ve satın alınamaz. Dünyayı  aydınlatan felsefeci, yazar ve öncü sanatçılar  hakikati uzlaşmaya yeğleyerek hayatlarının  önüne koymuşlar ve inatla savunarak  ölümsüzlüğe ulaşmışlardır.  Türkiye de de aydın, uzun yıllar, resmi ya  da ideolojik bakış açılarından tanımlanmış,  birçok düşünce adamı, şair ve yazar  bozguncu kabul edilerek yasaklanmış,  hapislere tıkılmıştır. Bir insanın, gerçek aydın  olma niteliği sistemle ilişkisiyle, özellikle de  iktidar karşıtlığıyla anlam kazanır.  Gel gelelim, toplumun sürekli bellek  kaybına uğratıldığı, üniversitelerinin bilim  üretemediği, Darwin in sansürlendiği,  cehaletin kurumsallaştığı, baskı ve kaos ve  cemaat ilişkilerinin h kim olduğu yerde, aydın  olarak yaşamak kolay değildir. Çünkü  hakikati arama, keşfetme, yorumlama ve  topluma iletme olanakları sınırlanmıştır.  Kendinden yana olmayanı dışlayan düzen,  aydını tehlikeli ve yararsız işlerle uğraşan biri  olarak görür ve göstermeye uğraşır.  Bugün, aydın olmanın gereklerini yerine  getiren insanlara, yarı deli, ucuz kahraman,  dinozor sıfatları yakıştırılıyor. Aklın tanıdığı  öncelikten rahatsız olan postmodernizm,  aydını totaliter söylemlerin bir aracı ve artık  ihtiyaç duyulmayan garip bir figür olarak  tanımlıyor, sorumluluk duygusunu gülünç  buluyor.  Küresel sermayenin rekabet ve sömürgen  egemenliği toplumları dahası bireyin tüm  yaşama alanlarını işgal ederken aydına da  kendi deli gömleğini giydirdi. Aydınsanatçı  asıl işleviyle toplumda kendine yer bulamaz  oldu.  Ancak var olan yapıyla bütünleşen,  koşulsuz hizmetine girenler tenekeden  aydın madalyasına değer görülüyor. Bu  yüzden eskiden aydın bilinen ya da öyle  sanılanların önemli bir bölümü değişime ayak  uydurdu. Özgür düşünceden, doğruları görüp  söylemekten vazgeçerek yeni moda,  çakma   besleme aydın oldular.  Türkiye gibi demokratik çoğulcu sistemin  rayına oturtulamadığı, düşünsel temelli  kültürel yapılanmanın fena halde erozyona  uğradığı bir toplumda düzenle bire bir  uzlaşmış bu laf ebelerinden kimsenin bir şey  umduğu yok artık. İnsanlar mistik umutlar,  gizli kurtarıcılar, mesihler, kahramanlar  beklemekten başka çare bulamıyor. Ne kadar  hazin!  aralinaral@gmail.com  kultur@cumhuriyet.com.tr  Ç  ok güzel, çok anlamlı şeyler yazıldı sev  gili Beklan Algan ın ardından  Bu  nedenle ben onun yaptıklarından değil,  ileriye dönük olarak hayata geçirmek istediği bir  projeden söz etmek istiyorum; Ayla Algan, Ati  la Alpöge ve Erol Keskin le birlikte hayata ge  çirmeye çalıştığı bir projeden:  Baltacıoğlu  Girişimi.   İstanbul 2010 AKB Ajansı Sahne ve Gösteri  Sanatları Yönetmenliği olarak, 2008 de düzen  lediğimiz İstanbul Üniversiteleri Tiyatro Şenli  ği nde, eğitimci, düşünür ve bir tiyatro insanı olan  Ismayıl Hakkı Baltacıoğlu nu ölümünün 30. yı  lında  Baltacıoğlu nun Tiyatrosundan Çağdaş  Tiyatroya  başlıklı bir buluşmayla andık. Bek  lan Algan, Ayla Algan, Atila Alpöge, Erol Kes  kin kendilerinin  gösterimli anlatım  olarak ta  nımladıkları bu düşündürücü, zengin ve renkli bu  luşmanın konuklarıydılar  O sabah, Beykent  Üniversitesi Taksim Kampusu Konferans Salo  nu ağzına kadar doluydu. Bu dört değerli tiyat  ro insanı enine boyuna tartıştılar Baltacıoğ  lu nun tiyatroya bakışını ve çağının ne denli önün  de olduğunu. Gençlerin çoğu belki Baltacıoğlu nu  ve onun Tiyatro kitabını bilmiyorlardı maalesef  ama, o gün öğrendiler  Şimdi de, bu yazıyı oku  yup merak edenler olursa, Mitos Boyut Yayın  ları na başvurabilirler. Mitos Boyut, yeniden bas  tı bu değerli kitabı 2006 da. Atila Alpöge, Yıl  maz Öğüt ve Ali Baltacıoğlu kitabı yayına ha  zırlayan isimlerdi.  TYATRO NED R?  Beklan Algan, Ayla Algan, Atila Alpöge, Erol  Keskin, Baltacıoğlu nun tiyatroya ilişkin yöne  lim ve girişimleri konusunda bir araştırma ça  lışması başlatmak arzusundaydılar. Hatta, bu ça  lışmaya, eminim çağrıda bulundukları pek çok  isim arasında, Sayın Şakir Eczacıbaşı ve beni  de dahil etmek istediklerini yazılı olarak bildir  mişlerdi. Bir anlamda,  Baltacıoğlu Girişi  mi nin çıkış noktası, onun, 1941 yılında basılan   Tiyatro  adlı kitabında sözünü ettiği  öz ti  yatro  kavramının özellikle oyuncuseyirci iliş  kisi açısından irdelenmesiydi. Ismayıl Hakkı Bal  tacıoğlu, kitabının önsözünde bu eseri yazmak  taki amacını  Tiyatro nasıl olmalıdır?  değil,   Tiyatro nedir  sorusuna cevap vermeye ça  lışmak olarak belirler. Bu bağlamda,  Baltacı  oğlu Girişimi nin temel amaçlarından biri de  Baltacıoğlu nun görüşlerinin tiyatro sanatına  ilişkin olarak yeniden yorumlanması sürecini baş  latmaktır.  Bu görüşler o dönemdeki Batı ti  yatrosundan esinlenen tiyatromuza hayli ay  kırı, alışılmışın dışında, ilerici düşüncelerdi.  Eğitim olgusu da başka türlü algılanıyordu.  Bu yüzden Baltacıoğlu dar bir çevrenin dı  şında kabul görmedi, itildi, unutturuldu.  Onun, kendince, ısrarla yaptığı denemeler de  sınırlı kaldı. Bunun sonucu olarak, düşünce  leri uygulamayla bütünleşmiş ve yapısal nitelik  kazanmış bir kurama dönüşemedi.  Bir diğer  deyişle,  Baltacıoğlu Girişimi nin amacı onun  çalışmalarına  yeni yaşam hakkının tanınması   çabasını başlatmaktır. Hakkı yenmiş olan Bal  tacıoğlu nun hakkını yurtiçinde ve yurtdışında  tanıtmak. Bu yolla alışılmış Batı tiyatrosunun  dışında, geleneksel tiyatroyla bütünleşip onu  evrensel bir boyuta taşıyabilecek çağdaş bir  tiyatro hareketinin tohumlarını atmak, bu yol  daki tiyatro girişimlerini hızlandırıp cesa  retlendirmek.   Kapsamlı bir çalışma ve araştırma süreci ge  rektiren  Baltacıoğlu Girişimi  projesinin İs  tanbul 2010 AKB Ajansı nın kalıcı çalışmala  rından biri olması konusunu özellikle Beklan Al  gan la birkaç kez konuştuk ama, o anlamda bir  örgütlenme hayata geçirilemeden ben ajanstan  ayrıldım.  Evet, sevgili Beklan Algan ın üzerinde titiz  likle durduğu  Baltacıoğlu Girişimi  çalışma  ları inanıyorum ki Ayla Algan, Atila Alpöge ve  Erol Keskin in deneyimleriyle, uğraşlarıyla ve  de gençlerin katkılarıyla, İBB Şehir Tiyatrola  rı nda yeniden bir soluklanma ve yapılanma sü  recine girme aşamasında olan TAL ın  Tiyatro  Araştırma Laboratuvarı  bünyesinde hayata ge  çecektir.  Beklan Algan, Ayla Algan, Atila Alpöge ve Erol Keskin, Baltacıoğlu nun tiyatroya ilişkin  yönelim ve girişimleri konusunda bir araştırma çalışması başlatmak arzusundaydı  YarınlarveBeklanAlgan  AYŞEGÜL YÜKSEL  B  üyük Tiyatro, her yaştan seveni, öğ  rencileri, meslektaşlarıyla tıka basa  dolu. Ecder Akışık  dünya denen  sahne deki yerini son kez alıyor. Ailesinin ke  derini o kadar çok insan paylaşıyor ki, sanki  hafifliyor yitirilenin geride bıraktığı acı. O yu  muşak, alçakgönüllü adamın ne çok seveni var!  Lemi Bilgin, Akışık ı anlatırken,  O, güzel  Türkçemizin kulaklarımızdaki en güzel  sesiydi  diyor. İşitsel belleğim birden yıllar ön  cesine götürüyor beni. İki oyundan iki farklı  tür  ses in egemen ol  duğu iki farklı tiyatro  olayı kafamdaki ek  randa beliriyor.  Önce, üstüne yağan  bombalarla yıkıntıya  dönmüş, göz gözü gör  mez bir uzamda, pen  cere içlerine, duvar  diplerine sinmiş in  sanların seslerini du  yuyorum. Ortalık ya  tışınca göreceğiz kim  olduklarını. Işık Ye  nersu, Alev Sezer ve  Engin Şenkan, ses  leriyle başlatıp sürdü  rüyorlar oyunun devi  nimini. Korku, telaş,  yardım arayışı, ama  en çok da o korkunç  ortamda yalnız olma  yışı sezmenin umutlu  tonları var seslerin  de...  Ecder Akışık ın  197879 döneminde  sahnelediği, Alexey  Arbuzov un  Söz Veriyorum  oyunundayız.  Türkçenin sessel kullanımının gücüne da  yandırılarak nitelikli kılınan bu açılış sahne  sindeki çalışmada, insan sesi,  yok edici  me  kanizmaların gürültüsü karşısında müthiş bir  yengi kazanıyor   Sonra bir başka tablo  Bu kez dramatik yo  ğunluk,  sessizlik  yoluyla biçimlendiriliyor.  İşitme ve konuşma engelli iki gencin, insan  lar arası  iletişim e adım atma çabalarına Se  rap Kaçmaz  Sağlar  ile Burak Sergen in yo  rumlarıyla tanık oluyoruz.  Onların, sahnedeki ve salondaki sessizliği  yırtan  konuşmaya yabancı  sesleriyle söz  cükleri oluşturmaya çabaladıkları,  konuşa  bilme ye  yüreklendirme yüreklenme  aşa  malarında duydukları bedensel kasılmaları  kendi bedenimizde de duyuyoruz sanki.  Ecder Akışık ın, 198485 döneminde sah  nelediği Mark Medof un  Sessizliğin İçin  den  oyununda, karakterlerin içindeki sessizlik  ile kendilerinin duymadığı kendi sesleri ara  sındaki çatışmayı yapımın tümüne nasıl usta  lıkla egemen kıldığını izlemekteyiz...  1957 yılında Ankara Devlet Konservatu  varı ndan mezun olduğu günden bu yana, ti  yatronun her alanında etkin bir yaşam içindeydi  Akışık. Henüz gencecik bir oyuncuyken,  1960 ta kurulan ODTÜ Oyuncuları nın ilk ya  pımı olan, Çehov un  Dağ Yolunda  oyu  nunun yönetmeniydi.  Sanat yaşamı 50 yılı aştığında ise, tiyatro  culuk serüveni, onlarca yapımda oyunculuk,  farklı biçemlerdeki onlarca oyunun yönet  menliği, Hacettepe Üniversitesi Devlet Kon  servatuvarı, Bilkent Üniversitesi Tiyatro Bö  lümü ve Yakın Doğu  Üniversitesi Sahne Sa  natları Fakültesi nde  öğretim görevliliği,  seslendirme sanatçılı  ğı, radyoda yönet  menlik, tiyatroda yö  neticilik, sinema ve  dizi oyunculuğu de  neyimleriyle bütün  lenmişti.  Akışık ın, 2008 de  düzenlenen Radyo ve  Televizyon Çalışanla  rı Eğitim Semineri nde  yapmış olduğu konuş  ma, gün geçtikçe artan  Türkçe yanlışlarından  rahatsızlık duyduğu  nun göstergesidir. Sa  natçı, vurgu, artikü  lasyon, tonlama ve  ulama kullanımı bağ  lamında yapılan yan  lışları incelemekte,  sözcüklerin doğru  söylenişi ve vurgula  nışına ilişkin kuralla  rı ve doğru kullanım biçimlerini sıralamakta  dır.  Akışık ın, onca yıllık emeğine karşın ülke  düzeyinde yaygın biçimde tanınmazken,   Kurtlar Vadisi ndeki Celal Karacadağ ro  lüyle, bir anda, sokakta görenlerin ceketleri  nin düğmelerini ilikleyerek selamladığı bir TV  ünlüsü oluvermesi de Türkiye de sanatçı ol  manın bir cilvesidir.  Akışık, tiyatroya yakışan fiziğiyle taşıdığı rol  ler ve titiz yönetmenlik çalışmaları yanında, di  limizi doğru ve güzel seslendirme yolunda har  cadığı emekle  boş kubbede hoş seda  bı  rakıyor. Pek çok film, dizi ve belgesel yanın  da, Can Dündar ın yaptığı, Fahir Atakoğ  lu nun müziğiyle sunulan ünlü  Sarı Zeybek   belgeselini her izlediğinizde onun da sesini du  yuyorsunuz...  Türkçenin güzel  ses ini çeşitli sanatsal  düzlemlerde kusursuzca değerlendirmiş bir ti  yatro ustasını sonsuzluğa uğurladık. Bu alan  daki katkıları, yeni yetişen tiyatrocu ve ileti  şimci kuşaklarına örnek olsun.  Türkçenin   güzel sesi ni  yitirdik  Ecder Akışık, Gülgün Kutlu yla   İsyancılar  adlı oyunda.  E C D E R A K I Ş I K  Beklan Algan ın üzerinde titizlikle durduğu  Baltacıoğlu  Girişimi  çalışmaları inanıyorum ki Ayla Algan, Atila  Alpöge ve Erol Keskin in deneyimleriyle, uğraşlarıyla ve de  gençlerin katkılarıyla, İBB Şehir Tiyatroları nda yeniden  bir soluklanma ve yapılanma sürecine girme aşamasında  olan TAL ın bünyesinde hayata geçecektir.  Kültür Servisi  4  Haziran   27 Kasım  2011 tarihleri ara  sında düzenlenecek  Venedik Bienali nin  54. Uluslararası Sa  nat Sergisi nde Tür  kiye Pavyonu nun  küratörlüğünü Fulya Er  demci üstlenecek. Koordi  nasyonunu İstanbul Kültür  Sanat Vakfı nın yürüttüğü  ve TC Dışişleri Bakanlığı  Tanıtma Fonu Kurulu nun  desteğiyle gerçekleştirilen  Venedik Bienali Türkiye  Pavyonu nun küratörü Er  demci, Ali Akay, Emre  Baykal, Levent Çalıkoğlu,  Nermin Saybaşılı ve Ba  şak Şenova dan oluşan Da  nışma Kurulu tarafından  seçildi.  Bir çok uluslararası sergi  ve bienale imza atan Er  demci, Temmuz 2008 den  beri Amster  dam da yerleşik  SKOR  Stichting  Kunst en Open  bare Ruimte  Sa  nat ve Kamusal  Alan Vakfı nın  yöneticiliğini üst  lendi. 20032004 arası Elgiz  Çağdaş Sanat Müzesi nde  Proje4L direktörü ve 2004  2005 yıllarında İstanbul  Modern de Süreli Sergi Kü  ratörü olan Fulya Erdemci,  2002 de Türkiye de yayalar  için kamusal alanda bir ilk  olan  İstanbul Yaya Ser  gileri ni de başlatmıştı.  Venedik Bienali nde Tür  kiye yi Vasıf Kortun kü  ratörlüğünde Hüseyin B.  Alptekin, 2009 yılında ise  Başak Şenova küratörlü  ğünde Banu Cennetoğlu  ve Ahmet Öğüt temsil et  mişti.  54. ULUSLARARASI VENEDİK BİENALİ  Akbank  Caz  Festivali  bu akşam   kalabalık   Kültür Servisi  Bas klarnetiyle günümüz müziğine  caz ve Türk müziği formlarını da katarak kendi  ne özgü bir yorum getiren Oğuz Büyükberber bu  akşam saat 20.00 de Akbank Sanat ta.  Kampusta caz etkinliklerinin bu akşamki İstanbul ko  nuğu ise Sabancı Üniversitesi Gösteri Merkezi Sa  lonu nda saat 20.00 deki konseriyle Sarp Maden.  Etkinliğin Ankara ayağında ise ilk albümü  Ans  wers ı çıkaran başarılı piyanist Selen Gülün var.  Ankara Hacettepe Üniversitesi Kültür Merke  zi ndeki saat 20.00 de başlayacak konserde Pat  rick Zambonin elektro basta ve Ediz Hafızoğlu  davulda sahnede olacak.  BeklanAlgan  ErdemciTürkiyeküratörü  Kosmos a bir  ödül daha  TEL AVİV   AA   Reha  Erdem in  Kosmos   filmi Hayfa  Uluslararası Film  Festivali nde  Altın  Çapa  ödülü aldı.  Altın Çapa ödülü  Akdeniz  ülkelerinden gelen  filmlerden en iyisine  veriliyor. Bu yıl  26 ncısı düzenlenen  Hayfa Film  Festivali nde, uzun  metrajlı filmler  arasında büyük  ödülü ise İsrailli  yönetmen Guy  Nattiv in,  Sel  adlı  filmi aldı.   CMYB  C M Y B  SAYFA CUMHUR YET 5 EK M 2010 SALI  18 KÜLTÜR  KARŞILAŞMALAR  İNCİ ARAL  Aydın Olabilmek  Düne kadar, ağızlara sakız bir yakınma  vardı:  Aydınlar görevini yapmıyor,  sorumluluklarını yerine getirmiyorlar!  Artık  bitti. Ya pestili çıkmış gerçek aydına  sataşmaktan ya da dönüşüme uğramış bu  insan tipinden umut kesildi. Biraz öne çıkmış  herkes, şarkıcı, türkücü, dizi oyuncusu,  politikacı halkın gözünde aydın zaten!  Bu kafa karışıklığı,  aydın  olma konumu  üzerine bizde, Batı da üretilen düşünce ve  çözümler dışında kapsamlı tartışmalar  açılmıyor oluşundan, sonra da bilmezlikten  ileri geliyor sanırım.  Aydın, temsil ettiği düşünce, değer anlayışı  ve buna bağlı olarak ortaya koyduğu  ürünlerle toplumu etkileme ve yönlendirme  işlevi olan ya da öyle olduğuna inanılan  bilge, güvenilir kişidir. Bu tanım yıllarını sanat  üretmeye adamışlar için de geçerlidir. Çünkü  düşünce ve sanat alanları arasında sıkı bir  bağ vardır. Edebiyat, resim, müzik ve  tiyatronun yaratma dinamikleri birbirine  benzer. Sanat, hayatla, toplumla ilgili  düşüncelerin hümanist temelde netleşip  yoğunlaşması olanağı verir. Yayılabilir  oluşuyla insanı bağımsız düşünceye  yaklaştırır ve özgürleştirir.  Aydının sağlam bir dünya görüşüne,  kültürel birikime, insanlık vicdanı ve sevgisine  sahip olması ön koşuldur. Bu doğrultuda,  toplumu ve dünyayı değerlendirip eleştirmesi,  değiştirmek için çaba göstermesi ve farklı,  yeni bakış açıları ortaya koyarak savunması  beklenir. Aydın belli bir düzenin, partinin ya  da dogmanın adamı olamaz. İnsanların acıları  ve uğradıkları baskıya ilgisiz kalamaz.  Yolundan dönmez ve satın alınamaz. Dünyayı  aydınlatan felsefeci, yazar ve öncü sanatçılar  hakikati uzlaşmaya yeğleyerek hayatlarının  önüne koymuşlar ve inatla savun
            
    
