Catalog
                    Publication
                
                - Anneler Günü
 - Atatürk Kitapları
 - Babalar Günü
 - Bilgisayar
 - Bilim Teknik
 - Cumhuriyet
 - Cumhuriyet 19 Mayıs
 - Cumhuriyet 23 Nisan
 - Cumhuriyet Akademi
 - Cumhuriyet Akdeniz
 - Cumhuriyet Alışveriş
 - Cumhuriyet Almanya
 - Cumhuriyet Anadolu
 - Cumhuriyet Ankara
 - Cumhuriyet Büyük Taaruz
 - Cumhuriyet Cumartesi
 - Cumhuriyet Çevre
 - Cumhuriyet Ege
 - Cumhuriyet Eğitim
 - Cumhuriyet Emlak
 - Cumhuriyet Enerji
 - Cumhuriyet Festival
 - Cumhuriyet Gezi
 - Cumhuriyet Gurme
 - Cumhuriyet Haftasonu
 - Cumhuriyet İzmir
 - Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
 - Cumhuriyet Marmara
 - Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
 - Cumhuriyet Oto
 - Cumhuriyet Özel Ekler
 - Cumhuriyet Pazar
 - Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
 - Cumhuriyet Sokak
 - Cumhuriyet Spor
 - Cumhuriyet Strateji
 - Cumhuriyet Tarım
 - Cumhuriyet Yılbaşı
 - Çerçeve Eki
 - Çocuk Kitap
 - Dergi Eki
 - Ekonomi Eki
 - Eskişehir
 - Evleniyoruz
 - Güney Dogu
 - Kitap Eki
 - Özel Ekler
 - Özel Okullar
 - Sevgililer Günü
 - Siyaset Eki
 - Sürdürülebilir yaşam
 - Turizm Eki
 - Yerel Yönetimler
 
                        Years
                    
                    - 2025
 - 2024
 - 2023
 - 2022
 - 2021
 - 2020
 - 2019
 - 2018
 - 2017
 - 2016
 - 2015
 - 2014
 - 2013
 - 2012
 - 2011
 - 2010
 - 2009
 - 2008
 - 2007
 - 2006
 - 2005
 - 2004
 - 2003
 - 2002
 - 2001
 - 2000
 - 1999
 - 1998
 - 1997
 - 1996
 - 1995
 - 1994
 - 1993
 - 1992
 - 1991
 - 1990
 - 1989
 - 1988
 - 1987
 - 1986
 - 1985
 - 1984
 - 1983
 - 1982
 - 1981
 - 1980
 - 1979
 - 1978
 - 1977
 - 1976
 - 1975
 - 1974
 - 1973
 - 1972
 - 1971
 - 1970
 - 1969
 - 1968
 - 1967
 - 1966
 - 1965
 - 1964
 - 1963
 - 1962
 - 1961
 - 1960
 - 1959
 - 1958
 - 1957
 - 1956
 - 1955
 - 1954
 - 1953
 - 1952
 - 1951
 - 1950
 - 1949
 - 1948
 - 1947
 - 1946
 - 1945
 - 1944
 - 1943
 - 1942
 - 1941
 - 1940
 - 1939
 - 1938
 - 1937
 - 1936
 - 1935
 - 1934
 - 1933
 - 1932
 - 1931
 - 1930
 
                    Our Subscribers Can Login And Read Original Page
                    I Want To Register And Read The Whole Archive
                    I Want To Buy The Page
                
            
                SAYFA CUMHUR YET 12 EK M 2010 SALI  16 KÜLTÜR  K A M İ L M A S A R A C I  K Ü L T Ü R Ç İ Z İ K  KARŞILAŞMALAR  İNCİ ARAL  Erken Çöken Karanlık  Sekiz yaşında tanık olduğum ve kapıldığım  panikle engellediğim bir intihar girişimini  bilinçaltıma gömdüm ve yıllarca unuttuğumu  sandım. Sonra, otuz beş yaşımdayken, konuşmacı  olduğum bir toplantıda, kendimi birden yaşadığım  korkunç deneyimi anlatırken buldum ve yaramın  kapanmamış olduğunu anladım. Yazdıklarımda  sürekli intiharı sorgulamam ve hesaplaşmaya  çalışmam belki de bundandır.  Hayat trajiktir. Birçok insan hayatının bir anında  her şeyi bırakıp gitmeyi aklından geçirmiş ama  yapamamıştır. Ama ölüm bazen tüm acı ve  yoksunluklara son veren en doğru eylemmiş gibi  görünür gözümüze.  Türkiye Psikiyatri Derneği, intihar edenlerin  sayısında yüzde 440 artış olduğunu, son on yılda  toplam 25 bin kişinin yaşamına son verdiğini açıkladı.  Bizde intihar oranları endüstriyel ülkelerden daha  düşük olmasına rağmen aradaki fark kapanıyormuş.  Dernek, özellikle 1524 yaş grubunda intiharların  hızla çoğaldığını belirtiyor.  Besbelli, nüfusun yüzde 60 ını oluşturan  gençlerimiz sorunlara boğulmuş durumdalar. Aile,  okul, işyeri gibi toplumsal ortamların bozulan  dengesi, baskı ve karmaşa, amaçsızlık, yalnızlık, düş  kırıklığı, aşağılanma ve başarısızlık gibi etkenler  çocuklarımızı karamsarlığa, öfkeye sonra da intihara  sürüklüyor. Bencillik ve sevgisizliğin arttığı, şiddetin  sıradanlaştığı, uyuşturucu yaşının ilköğretim çağına  indiği ve değer  değersizlik kavramlarının yer  değiştirdiği bu ülkede genç olmak zor. Yetişkinlerin  bile yalnızlık, işsizlik ve ekonomik sorunların içinden  çıkamadığı bu ülkede varoluş sorunları yakıcı,  gelecek perspektifi ise puslu.  İntihar, öncelikle ruhsal hastalıklarla ilişkilendiriliyor  ama bunca dert ve bu korkunç eğitim sistemi içinde  genç insan ruh sağlığını nasıl koruyacak? Harcını  yatıramayan ya da cemaat yurtlarına sığınmış  öğrenci, babası yaşında adama satılmış genç kız,  töre kıskacındaki taze kadın, çocuğuna ekmek  alamayan genç baba, haksızlık hukuksuzluk mağduru  cinnet getirmekten nasıl kurtulacak?  Çaresiz insanın kendi yaşamı üzerindeki tek  kontrol ve bireysel başkaldırı yolu intihar mı?  Medyada çok fazla yer alan intihar haberleri  bulaşıcı bir etki mi yapıyor? Örnekler insana  intiharın kesin çözüm olduğu duygusu mu veriyor?  Belki de hepsi. Peki ya geride kalan, suçluluk ve  pişmanlık içinde yas tutan yakınlar? Bu yarayı  küçültmek için yapılacak hiçbir şey yok mu?  Kay Redfield ın Ayrıntı Yayınları inceleme  dizisinde çıkmış  Erken Çöken Karanlık  adlı kitabı  önemli bir inceleme. Redfield, kendisi de uzun yıllar  intihar saplantısıyla boğuşmuş bir psikiyatr.  Kitabında intihar olgusunu toplumsal, bireysel ve  psikolojik yönleriyle mercek altına almış.  Hızla akan, derinlikli anlatısını dünya edebiyatından  seçtiği etkileyici örneklerle zenginleştiren Redfield;  konuya ilişkin temel sorular soruyor: İntihar evrimsel  bir nedene mi bağlı? Kişinin niyeti anlaşılabilir ve  engellenebilir mi? Genetik yatkınlık var mıdır, tedavi  edilebilir mi? İntihar süreçleri nasıl gelişiyor? Seçilen  yöntemler neler? Bırakılan mektupların özellikleri ne?  Bu soruları ve daha çoğunu tarihin ve çağımızın  intiharları üzerinden ilginç hik yeler aktararak  yanıtlayan yazar, edebiyatta, yasalarda ve dini  yaptırımlarda kendi canına kıymakla ilgili toplumsal  tavır ve tutumları da araştırmış.  On yedi yaşından beri kişisel, yirmi beş yıldan  fazla da profesyonel ilgi alanı olmuş intihara ya da  kendi eliyle ölmeye bakarken hayata ışık tutan  Redfield ın kitabı yoğun, etkisi uzun süren bir kitap.  Hiç olmazsa bir tek insanın hayatını kurtarabilme  umudu ve arzusu duyanlar için...  aralinaral@gmail.com  kultur@cumhuriyet.com.tr  İ  lk kez bir Cervantes oyunun  dayız. Dev yapıtı  Don Kişot   ile yazın tarihinin  en büyük  leri  arasında yer alan İspanyol ya  zarın, 16. yüzyılın sonuyla 17. yüzyılın  başında tiyatro oyunları da yazdığını  biliyoruz. Bir başka bildiğimiz de, he  men hemen aynı dönemde  altın  çağ ını yaşamış olan İspanya  ve İngiltere de tiyatro sanatını  parlatanların Lope de Vega ve  Shakespeare olduğu. Bu bağ  lamda Cervantes in adı geçmi  yor   Ankara Akün Sahnesi nin açık  uzamına pek yakışan Behlül  dane Tor tasarımı  cam dan  dekoru hayranlıkla izliyoruz.  Geri düzlemi metrekarelerce ör  ten cam panonun önünde, altında su  bulunan, kimi panelleri açılıp kapanan  camdan yapılmış bir döşeme yer alı  yor. Her iki düzlemdeki cam yapıla  rı parıldatan ve hareketlendiren, sah  neyi şıkır şıkır yapan ışık tasarımı Ya  kup Çartık ın.  Osmanlı sarayındayız. Padişahın adı  anılmıyor,  delikanlı  olduğu söyle  niyor. Durukan Ordu, omuzlarına  salıverdiği uzun saçları, enerjik jest  leri ve hızlı konuşma biçimiyle,  ha  valı  bir  modern padişah    Ta  rihsel oyun  sahneleme geleneğimiz  içinde, ağır giysiler ve sarıklar içinde  ağır ağır devinen ve ağır ağır konuşan   padişah  imgesini sıfırlayan bu yak  laşım yadırgasak da hoşumuza gi  diyor.  Haremde İspanyol güzeli Hıristiyan  bir esir kız var. Dinini değiştirmek  tense ölmeyi yeğleyen Nimet İyi  gün ün canlandırdığı Oviedolu Ka  talina. Ne ki, padişah öyle  roman  tik , öyle  delikanlı  bir  şık ki, kızın  inadına boyun eğecek. Böylece, 16. ve  17. yüzyıllarda Avrupa nın dikkatini  üstünde yoğunlaştırdığı Osmanlı im  gesi, Cervantes in  hümanizma sıy  la sarıp sarmalanıyor. Çeşitli sahne  lerde Osmanlı düzenine yönelik hoş  görülü ve eleştirel bakış açıları yan ya  na yer alıyor. Temel izlek ise  aşk ın  her türlü kuralı yıkan gücü   Commedia dell arte biçemi  ne yakın oyunculuk örnekleri  sunan kişiler sahneye girip çı  kıyor. Funda Karasaç ın, tıp  kı  asker  ve  iç oğlanlar   gruplarına yaptığı gibi  tek  tip  giysi anlayışıyla donattığı  cariyelerin görüntüsü ve devinimi   cezaevi  ortamını imliyor. İki harem  ağası  Olcay Kavuzlu, Ünsal Coşar ,  iki vezir  Ötüken Hürmüzlü, Güven  Besimoğlu , bir İspanyol casus  Ha  kan Meriçliler  ve kaçırılan İspanyol  kız Clara  Gonca Erçil  ile sevgili  sinin peşinden Osmanlı sarayına dek  gelen Lamberto  Ertunç Uygun ,  kızı Katalina yı görmek için terzi kı  lığına girmiş İspanyol baba  Erdal  Küçükkömürcü , Kadı  Can Öz  topçu , İran dan gelen elçiler ve da  ha bir dolu yerli yabancı insan, ne  tip   ne de  karakter  olarak nitelenebi  lecek varlıklarıyla bir an görünüp, üç  beş söz söyleyip terk ediyorlar sah  neyi.  Oyun kurucu   playmaker  işl  evi taşıyan  karaktertip  niteliğin  deki kurnaz Madrigal i ustalıkla  canlandıran Cüneyt Mete, bu ya  pımda yer almaktan en çok yarar  sağlamış oyuncu   İyi hoş da, oyun nerede? Tam iş  lenmemiş bir senaryonun içindeyiz.  Gözümüzün önünden hızla geçen  görüntüler ve sözler sahne olayını bü  tünlemeye yetmiyor. Oyun, 1615 te  yazılmış olmasa, 1700 lü yılların or  talarına doğru, intermezzo ve interlüd  türünde bestelerden geliştirilerek oluş  turulan  opera buffa    komik opera    metinlerine benzediğini düşünece  ğiz. Neresinden bakarsak bakalım,  sanki henüz bestesi yapılmamış ve  dansları tasarlanmamış bir  libretto   var önümüzde.  Bu nedenle mi oyuncular  boş  lukta  oynuyor gibiler? Ya da İs  panyol yönetmen Jose Maria Pou ile  tam iletişim kurulamamış mı? Ya da  yönetmenin, Cervantes i  postmo  dern  bir anlayışla sahneleme dü  şüncesinin ürününü mü izlemekteyiz?  Yer yer kulak tırmalayan  davranış  yapmak  gibi güncel Türkçe yanlış  larını ve sokak ağzı kullanımlarını da  oyunu çeviren Ertuğrul Önalp ho  camızın yeğlediğini düşünmediğimi  ze göre  postmodern doğaçlama   olarak mı değerlendirmeliyiz?  Program dergisinde Cervantes in,   Büyük Sultan Oviedolu Katali  na  oyununu ölümünden bir yıl önce  yayımladığını, yüzyıllarca dikkat çek  meyen metnin dünya prömiyerinin  1992 de İspanya da yapıldığını oku  yunca izlenimlerimizin pek de yersiz  olmadığını anlıyoruz.  Oyunun Türkiye prömiyeri, İstan  bul 2010 Avrupa Kültür Başkenti  Projesi kapsamında, Cervantes Ens  titüsü, İspanya Büyükelçiliği ve Dev  let Tiyatroları arasında çok kültür  lülük ve barış içinde yaşama düşün  cesini desteklemek amacıyla yapılan   protokol  gereği gerçekleştirilmiş.   Protokol  gereği  tiyatro  nasıl bir  şey?  İşte böyle bir şey    Don Kişot un ünlü yazarı sahne metinlerine de imza atmıştı  BirCervantesoyunu...Cervantes in, 1615 te  yayımlanmış olmasına karşın  yüzyıllarca dikkat çekmeyen   Büyük Sultan Oviedolu  Katalina  oyununun dünya  prömiyeri 1992 de  İspanya da yapılmış. Türkiye  prömiyeri ise, İstanbul 2010  Avrupa Kültür Başkenti  Projesi kapsamında,  Cervantes Enstitüsü, İspanya  Büyükelçiliği ve Devlet  Tiyatroları ortaklığı olarak  gerçekleştirildi.  MELTEM YILMAZ  İ  stanbul u farklı zamanlarda,  farklı nedenlerle terk etmek  zorunda kalan 47 İstanbullu  Rumun hik yesinden oluşan  Has  retim İstanbul  sergisinde, bugü  ne kadar gün yüzüne çıkmamış  çarpıcı göç ve özlem hik yeleri yan  sıtılıyor. Rumların göç hik yeleri  nin arka planında  huzursuzluk ve  güvensizliğin  yattığı anlaşılırken  her şeye karşın Rumlar,  Çamu  ruyla, toprağıyla, kaldırımıyla, İs  tanbul un her şeyini  özlüyor,  Zeki Müren ile yoğurtçuların se  sini unutamıyorlar.  İstanbul 2010 Kültür Ajansı ta  rafından desteklenen, Lozan Mü  badilleri Vakfı nın  Hasretim İs  tanbul İstanbullu Rumların Göç  Öyküleri ve Özlemleri  sergisi,  Yunanistan ın İstanbul Başkonso  losluğu na ait Sismanoglio Mega  ro binasında 8 Ekim de izlenime su  nuldu. Sergi, nüfus mübadelesinin  yaşandığı 1923 yılından başlayarak  1980 lere kadar İstanbul u terk et  mek zorunda kalan ve artık ya  şamlarını Yunanistan da sürdüren  47 eski İstanbullu Rumla yapılan  görüşmelerden elde edilen görsel ve  yazılı malzemeden meydana geli  yor. Tüm bu malzemenin panolar  da yansıtıldığı sergide, yaşanan  göçlere ilişkin çarpıcı bilgiler de gün  yüzüne çıkıyor.  Sergi kapsamında yapılan gö  rüşmelerden elde edilen sonuçlar  dan, Rumların İstanbul dan gitme  nedenlerinde birinci sırayı  ken  dilerinin ya da yakınlarının sınır  dışı edilmesinin  aldığı anlaşılıyor.  Ancak göz ardı edilemeyecek bir  başka neden, bugün  mahalle bas  kısı  olarak adlandırılan olgunun ta  kendisi:  Huzursuzluk, güven  sizlik, taciz ve kötü muamele.   Tüm bunlara karşın, Rumların İs  tanbul da en çok özledikleri  Ça  muruyla, toprağıyla, kaldırı  mıyla, İstanbul un her şeyi...   En çok özlenen semtler Boğaziçi ve  Beyoğlu yken en değer verilen ya  pılar, Beyoğlu ndakiler... Zeki Mü  ren ve yoğurtçuların sesi, Rumların  İstanbul da unutamadıkları sesler.  Etler, kebaplar, tatlılar da unutul  mayan tatlar; onların ifadesiyle ha  len  Bizim İstanbul yemekleri .  Açılışta konuşan Yunanistan ın  İstanbul Başkonsolosu Vasileios  Bornovas, şu görüşleri dile getiri  yor:  O insanların acılarını pay  laşıyoruz. Bu sergi, zamanın de  ğiştiğinin tanığı. Azınlıklar için  güzel ortamlar oluşuyor ve bunun  örnekleri daha çok yeni. Umarız  bu sergi bir başlangıç olur. Git  miş olan İstanbullular için bir fır  sat olur. İstanbul burada onları  bekliyor.   19 Ekim e kadar gezilebilecek  olan sergide izlenime sunulan ya  şam hik yeleri  Hasretim İstan  bul  adıyla kitaplaştırılırken bel  gesel çalışmalarının da sürdüğü  belirtildi.  Sahneden jüri  üyeliğine  Soyundu ve kovuldu  Kültür Servisi  Viyana  Devlet Opera ve Balesi solo  balerini Karina Sarkissova  erkek moda dergisi olan  Wiener e verdiği pozlar  nedeniyle opera yönetimi  tarafından işten çıkarıldı.  Opera yöneticisi Dominique  Meyer yaptığı açıklamada  balerinin daha önce de  Penthose dergisinin mayıs  sayısında bu tür pozlar verdiği  gerekçesiyle uyarı aldığını ve  Sarkissova nın 23 Ağustos ta  işten çıkarıldığını belirtti. 2000  yılından bu yana Viyana  Operası nda yer alan 1983  doğumlu Rus asıllı Karina  Sarkissova, 2009 yılında bale  grubunda solo balerin olarak  görev almaktaydı.  Müşfik Kenter in 63.  sanat yılı  Kültür Servisi  Bakırköy  Belediye Tiyatroları nın 13  yıldır genel sanat yönetmenliği  görevini yürüten,  öğrencilerinin deyimiyle   Hocaların Hocası  Müşfik  Kenter in 63. sanat yılı özel bir  etkinlikle kutlanıyor. Tiyatro  dünyasına birçok başarılı  tiyatro sanatçısı kazandıran  Kenter in 63. Sanat Yılı  Gecesi nde Yunus Emre  Kültür Merkezi Büyük Salonu,   Müşfik Kenter Sahnesi   olarak adlandırılacak. Yunus  Emre Kültür Merkezi ndeki  tören bugün saat 20.30 da  gerçekleştirilecek.  Mehmet Güney  yaşamını yitirdi  Kültür Servisi  Levent  Kırca nın  Olacak O Kadar   isimli programında ve  tiyatrosunda 25 yıldır oynayan  tiyatro oyuncusu Mehmet  Güney hayatını kaybetti. Cuma  gecesi rahatsızlanan ve  komşuları tarafından Taksim  İlkyardım ve Araştırma  Hastanesi ne kaldırılan Güney  70 yaşındaydı. Cumartesi  gecesi yaşamını yitiren  Güney in cenazesi dün Akatlar  Kültür Merkezi nde yapılan  törenin ardından memleketi  Aydın a gönderildi.  Halit Refiğ anıldı  İSTANBUL  AA    Yönetmen Halit Refiğ birinci  ölüm yıldönümünde  Zincirlikuyu Mezarlığı ndaki  kabri başında anıldı. Refiğ için  mezarı başındaki anma  törenine eşi Gülper Refiğ,  sinema sanatçısı Müjde Ar,  yazarlar Taha Akyol ve Haluk  Şahin in de aralarında  bulunduğu aile yakınları ile  sevenleri katıldı.   Işıl Özgentürk Film  Atölyesi  başlıyor  Kültür Servisi   Işıl Özgentürk Film  Atölyesi  yeni döneme 17 Ekim de Kadıköy  Belediyesi Aile Danışma Merkezi nde  başlıyor.  Herkes Film Yapabilir!  başlıklı  atölye haziran ayına kadar her hafta  cumartesi ve pazar günleri saat 11.00 de  düzenlenecek.  0 216 368 60 89     Mimar Sinan Güzel Sanatlar  Üniversitesi Sedat  Hakkı Eldem  Oditoryumu nda saat  10.30 da  21. Yüzyıl ve  Karikatür  konulu panel,  saat 14.30 da   Uluslararası Nasreddin  Hoca Karikatür  Yarışması nın Karikatür  Sanatına Katkıları   konulu panel.    Bir Nokta Sanat  Galerisi nde saat  19.00 da  Turhan  Selçuk  sergisi açılışı.  NASRETTNHOCAKARKATÜR  YARIŞMASI NDABUGÜN    Bahçeşehir Üniversitesi Fazıl  Say Salonu nda saat 20.00 de Sarp  Maden Quartet  AKBANK CAZ  FEST VAL  NDE BUGÜN  Zeki Müren ve yoğurtçuların  sesini unutamıyorlar  47  İstanbullu  Rumun  hik yesinden  oluşan   Hasretim  İstanbul   sergisinde  göç ve özlem  hik yeleri  yansıtılıyor.  GÜNGÖRYURTDIŞINDAJÜRİVEONURKONUĞU  SİBEL ÇORBACIOĞLU  D  evlet Opera ve Ba  lesi Genel Müdür  lüğü ve İstanbul  2010 Avrupa Kültür Baş  kenti Ajansı işbirliğiyle tem  muz ayında ikincisi hayata  geçirilen  İstanbul Uluslar  arası Bale Yarışması ,  dünya dans  camiasının il  gisini çeken  başarısının ar  dından yurtdı  şından aldığı  davetlerle ül  kemizi temsil  etmeye devam  ediyor. Bale  rin, koreograf  ve eğitmen  Nilay Yeşilte  pe Güngör ün  sanat yönet  menliğinde  gerçekleştiri  len bale yarış  masının başa  rısı, Gün  gör ün, 30 Eylül10 Ekim  tarihleri arasında Çin in Pe  kin şehrinde gerçekleştirilen  3. Pekin Uluslararası Dans  Okulları Bale Yarışma  sı na onur konuğu, 21  28  Ekim de Rusya nın Soci  kentinde düzenlenecek Yuri  Grigorovich 3. Uluslarara  sı Bale Yarışması  Young  Ballet of the World e ise  jüri üyesi olarak davet edil  mesini sağladı.  İlk olarak 2009 yılında  Roma daki Premio Roma  Yarışması nda jüri üyeliği  yapan ve 2011 de New  York, Kazakistan ve Seul  yarışmalarından da davet al  dığını belirten Güngör, bu  davetlerin Türk balesi adına  keyif veren ve Türk bale sa  natçılarının dünya dans are  nasındaki şanslarının artma  sına sebep olacak davetler  olduğunu dile getiriyor.   Bugün dünya dans sa  natı starlarının geçtiği yol  hep böyle ya  rışmalar ve  ödüllerle dolu  bir yoldur  di  yen Güngör e  göre, bu yarış  malar, kendile  rini uluslararası  arenada ispat  etmek isteyen  bale sanatçıları  na ve konserva  tuvarda yetişen  sanatçı adayları  için çok önemli  fırsatlar. Zira  bu yarışmalar  da Yuri Grigo  roviç, Nina  Annaniashvili,  Frank Andersen, Doris  Laine, Anna Maria Prina  gibi bale dünyasının önemli  hocaları, koreografları ve  eski starlar jüri olarak bulu  nuyor.  Katılacağı bu organizas  yonlarla bir sonraki İstanbul  Uluslararası Bale Yarışması  için çok önemli tecrübeler  edindiğini ve daha fazla kişi  ye yarışmamızı duyurabildi  ğini söyleyen Güngör, şim  diden 2012 deki yarışmalar  için sorular geldiğini, bunun  da gelecek için olumlu bir  adım olduğunu sözlerine ek  liyor.  NilayYeşiltepeGüngör  CMYB  C M Y B
            
    
