23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
9 OCAK 2010 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 19 GÖRÜŞ Prof. Dr. MUSTAFA AYSAN Yeni Yıla İlk Bakış Bu yıl en önemli ekonomik sorunumuzun işsizlik olacağı, geçen yılın sonunda iyice belli olmuştur. Oysa, siyasal gelişme ve kızgınlaşan siyasal tartışmalar/kavgalar, bu alandaki sorunlarımızı kolaylaştıracak yönde gelişmiyor. Bütçesi geçen yıl yüksek açıkla kapanmış ve gelecek yıl bütçesini de yüksek açıkla bağlamış olan hükümet, büyümekte olan işsizlik sorununa çözüm bulmakta güçlük çekiyor. Yeni yılın ilk günlerinde, bütçe açığını azaltmak amacıyla devlet kontrolündeki fiyatlar ve vergiler arttırılmış, özelleştirme çalışmaları ve devlet borçlanması hızlandırılmıştır. Bu önlemler, işsizliğin azaltılması önlemlerinin tam tersi sonuçlar vermeye adaydır. Özel kesimden gelen sızlanmalar, çalışan işletmelerimizin mali durumlarının bozulmakta ve kârlılıklarının azalmış olduğunu göstermektedir. Ekonomik bunalım içinde son olanaklarıyla işçi çıkarmayı yavaşlattıkları halde işletmelerimiz gelecek günlerde işçilerinden önemli kısımlarını işten çıkarmak zorunda kalacaklarını söylemektedirler. 2007’de yüzde 9.9’a kadar düşürülebilmiş olan işsizlik oranının, 2009 yılının Şubat’ında yüzde 16’ya yükselmesinin önlenememiş olması, iyi olmamıştı. İşsizlik oranı sonraki aylarda biraz düşmüş olsa da eylülden beri yüzde 13’ün altına düşürülememiş, yeni yılda da önemli bir düşme sağlanamayacağı tahmin edilmiştir. 15 Aralık tarihli gazeteler, Anadolu’nun önemli iş merkezlerinden Denizli’deki gelişmelerin iyi olmadığını haber vermekteydiler: “Denizli’de ekonomik kriz nedeniyle kapısına kilit vurulan firmalar arasına Denteks de katıldı. DEBA’dan sonra bir yıldır üretim yapmayan tekstil devi Denteks de arazisi, fabrika binası ve içindeki mallarla birlikte Honaz İcra Müdürlüğü tarafından 10 milyon 12 bin 750 liraya satışa çıkarıldı. 1978 yılında kurulan ..........................Denteks, üretimini bir yıldır durdurmuştu. ................., bir dönem 450 işçinin çalıştığı ve 10 milyon doları aşan ihracatı bulunan Denteks, 11 Ocak’taki ilk oturumda satılamazsa, 21 Ocak 2010’da ikinci oturum düzenlenecek. İkinci satış, ................, 4 milyon liradan başlayacak.” (Milliyet, 15 Aralık 2009). Bu habere, şöyle bir de batık şirketler listesi eklenmiş: “Denteks (satışa çıkarıldı); Atak Tekstil (üretim yok); Atakan Tekstil (üretim yok); Göveçlik İplik (kapandı); Denizli Bordo Bobin Boyama (kapandı); Denizli İrem Tekstil (kapandı); Bilteks Tekstil (isim değiştirdi); DEBA AŞ (üretimi durdurdu).” İstanbul, İzmir, Bursa, Adana ve Kayseri gibi üretim merkezlerinden de benzer haberler gelmektedir. 2009 ekonomik bunalımının batan şirketleri ile ilgili derli toplu bir araştırma henüz yapılmamıştır. Ancak, bu konuda alınan haberler sıklaşmakta, işsiz kalan ve işleri tehlikede olan birçok çalışanımız sokaklarda protesto gösterilerine çıkmış bulunmaktadırlar. Türk-İş, DİSK, Hak-İş gibi işçi birliklerimiz, iş kayıpları olasılıkları nedeniyle protesto gösterilerine katılmaya hazırlanmaktadırlar. 25 yaş altındaki nüfusumuzda işsizlik oranının yüzde 25’e kadar çıktığı açıklanmıştır... Bu koşullar gelişirken, yüksek bütçe açığının baskısı altında, özelleştirmelerin hızlandırılması, “yangına körükle gitmek” demektir. Devlet kontrolündeki mal ve hizmet fiyatlarını arttırmanın da mal ve hizmet talebini azaltarak, güçlük içinde bunalımdan çıkmaya çalışan işyerlerinde çalışanlar sayısının azaltılmasına neden olacağı beklenmelidir. Dünyanın hemen tüm devletlerinde, kapanan işyerleri devletçe kurtarma paketleriyle desteklenmekte iken, bizim de “ekmek teknelerinin” kapatılmasını önleyici önlemlere öncelik vermemiz daha iyi sonuçlar verecektir. Bütçeyi harcama tasarruflarıyla denkleştirmeye çalışmaya, yurtiçinde güçlüğe düşen firmalara maddi destekler vermeye, yeni işe almaların, yurtdışına işçi yollamanın maddi desteklerle özendirilmesine her zamankinden fazla özen gösterilebilmelidir. maysan@cumhuriyet.com.tr maaysan@superonline.com Belleğimiz yıkılmasın Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin çağrısıdır: “Mülkiyeliler Birliği binası; Kızılay’ın tek nefes alan yapısı, tarihe not düşülen Aydınlar Dilekçesi’nin yazıldığı oda, Mülkiyelilerin, kentlinin mekânı, ‘Mülkiyelilere yetmiyor’ denilerek yıkılıyor. Mülkiyeliler Birliği; simgedir, bellektir, tarihtir, Ankara’da yaşayanların anılarının saklı olduğu özel bir yerdir. Ama özel mülkiyet değildir. Mülkiye’ti bizimdir.” Ülke kurucularından İsmet İnönü’nün torunları, dedelerinin Maçka’daki evini yıkmak için “eski eser” olmaktan çıkarırlarsa, ülke yöneticisi yetiştiren okuldan mezun olan kimileri de dernek binalarını yıkmaya kalkışır. Özetle, bileşik kaplar kuramı... Sıçramanın nedeni Dr. Niyazi Altunya’nın “Milli Eğitimde Mustafa Necati Dönemi” adlı kitabı, neden Cumhuriyet’in ilk 15 yılında Türkiye’nin büyük bir sıçrama yaşadığının kanıtlarıyla dolu. Yalnızca bir örnek vermek bile yeterli. Fıkra, Mustafa Necati döneminde çıkarılan, 1927 tarihli Halk Dershaneleri ve Konferansları Talimatnamesi’nden: “Yirmi yaşına kadar olan gençlerden ilk tahsil yapamayanların halk dershanelerine devamları mecburidir.” (İlgilisine not: Altunya, kitabını bugün saat 15.00’te Eğitim-İş’te - Mithatpaşa Caddesi 28/7, Ankara - tanıtacak ve imzalayacak.) Sağlıkta dönüşüm uydurmacasının yaşama geç- mesiyle başladı her şey. O süreci, İstanbul Ecza- cı Odası kısaca şöyle özetliyor: “Hükümet önce 2004’te ilaç fiyat kararnamesini değiştirdi; 2005 başında da, kamu ilaç hizmetini ser- best eczanelerden almaya başladı. Hükümet bu şe- kilde halkın sempatisini kazanmaya çalıştı. Artık her- kes ilacını semtindeki eczaneden alabilir duruma gel- mişti. Ancak, bu beş yılın sonunda hastalarımız bi- rikmiş muayene ücretlerini, ilaç fiyat farklarını cep- lerinden ödemeden ilaçlarına ulaşamaz hale geldiler. Yaklaşık 24 bin eczane; referans fiyat uygulamaları, süreklilik kazanan ilaç fiyat indirimleri nedeniyle cid- di sermaye kayıplarına uğramasına ve sanayi is- kontolarının eczanelere getirdiği yüke karşın, sağ- lıklı ve eksiksiz bir ilaç hizmetini büyük bir özveriy- le sürdürdü. Sağlıkta ve ilaçta uygulanan yanlış politikalara ek olarak yaşanan ekonomik krizle birlikte bütçeden ila- ca ayrılan payı kısma yoluna giden hükümet, son ola- rak aldığı tasarruf tedbirleriyle eczanelerin tasfiye- sinin altına imzasını attı.” Eczacılar, işte tam bu aşamada kepenk kapat- tılar. AKP’nin reform tutkunu Çalışma Bakanı Ömer Dinçer bunu fırsat bildi. Sosyal Güvenlik Ku- rumu, Türkiye’de eczacıların mesleki çıkarlarını ko- ruyan örgütü Türk Eczacıları Birliği’ni yok sayarak ve de hukuk dışı bir işlemle ilaç alım koşullarını tek başına belirleme kararını aldığını açıkladı. Bu, he- defe varılacak son adımlardan biriydi. Asıl hedefi Recep Tayyip Erdoğan açıkladı: 15 Ocak sonra- sında ilaçlar markette satılacak, yani ilaç, tam an- lamıyla bir serbest piyasa aracı haline getirilecek- ti! Eczacı odaları, oynanan oyunun ayrımındaydı- lar, kamuoyunu bir kez daha uyardılar: “Bir gecede 800 milyon lirayı ilaç tekellerine ve- renler, bugün de eczacılık mesleğini sermaye gruplarına açmaya hazırlanıyorlar. Başbakan’ın di- le getirdiği bu yeni proje, aslında eczacıların 20 yıl- dır işaret ettiği bir tehlikenin ilk kez en resmi ağız- dan açığa vurulmasıdır. Bazı sermaye gruplarının ilaç satmak için yaptıkları hazırlıkları her köşe başına açı- lan fakat tepkilerimiz sonrasında kapatılan Drugs- tore For You adlı mağazalardan hatırlıyoruz. Mar- ketlerde satışı düşünülen ve adına OTC (tezgâhüstü) denilen reçetesiz ilaçlar; ağrı kesiciler, ateş düşü- rücüler, öksürük şurupları, vitaminler, pastiller vb. ilaçlardan oluşmaktadır.” Tezgâhüstü ilaç pazarlamacılığına geçildiği gün başımızda patlayacak kabağa gelince: “Hastalar ilaçları para vererek almak zorunda ka- lacaklar. Devlet artık bunların parasını ödemeyecek. İşsizliğin yüzde 15, asgari ücretin 700 liranın altın- da olduğu ülkemizde halka ‘İlacını parayla al’ de- mek ‘öl’ demekle eşdeğerdir.” Bu, kısaca yoksul halka bir suikast girişimidir... Bilmem, hangi kozmik odayı arasak da sorumlu- larını bulsak... Yüzde 47 bununla ilgileniyor mu? Onu da bilmem. İlaç için... İyi Tarım Ürünleri SADIK ÇELİK Yeni yılın ilk günlerinde gazetelerde ve televizyonlarda İyi Tarım Ürünleri ile ilgili haberler, 2009 yılı sonlarında yaşanan GDO krizinden sonra tüketiciyi oldukça sevindirdi. Habere göre tüketicilerin sağlıklı beslenmesi, üreticilerin ürettiklerinden daha fazla kazanç elde etmesi ve doğayla dengede meyve ve sebze üretimi anlayışından hareketle hazırlanan “Yeni Hal Yasa Tasarısı” sayesinde meyve ve sebzeler mevcut komisyonculuk anlayışından kurtarılarak daha uygun fiyatlarla tüketiciyle buluşacak. Ümit ederiz ki aracılar ve komisyoncular olmadan üretici ile tüketici buluşur ve bu sayede halkımız kaliteli sebze ve meyveleri makul fiyatlarla tüketebilme olanağına sahip olurlar. 2008 yılında Türkiye’de sebze üretimi 27.2 milyon ton ve meyve üretimi 15.6 milyon ton olarak kayıtlara geçti. Toptancı hal fiyatları baz alınırsa bu üretimin yıllık toplam işlem değerinin 40 milyar TL olması gerekiyor. Oysa sektörde kayıt dışılığın yüzde 70’ler seviyesinde olması, toptancı hallerinde müzayede, depolama, tasnifleme, ambalajlama tesisleri, laboratuvar ve soğuk hava depoları bulunmamasından ve tarımsal ürünlerin taşınmasında yaşanan olumsuzluklardan dolayı üretimin yaklaşık yüzde 25’i pazarlama sürecinde ziyan oluyor. Sebze ve meyve ticaretinde yaşanan tüm bu olumsuzlukları ortadan kaldırmak amacıyla daha önce 2003 yılında uygulanmaya başlanan “İyi Tarım Uygulamaları” sistemi geliştirilerek bu yıl tekrar düzenleniyor. Sanayi Bakanlığı’nın künye, Tarım Bakanlığı’nın “bitki pasaportu” olarak adlandırdığı uygulamanın tarihine bakacak olursak, 1997 yılında Avrupalı lider perakendecilerin EUREPGAP sertifikasını imzalamasının ardından Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı da 2003 yılında sertifikayı aldı ve bir yıl sonra 2004 yılında Türkiye İyi Tarım Uygulamaları’na ilişkin yönetmeliği çıkardı. İyi tarımın sulama, ilaçlama, gübreleme gibi tüm tarımsal faaliyetlerinin üretici tarafından üretim kayıt cetveline kaydetme zorunluluğu bulunmasından dolayı ürünlerin dikim, bakım, hasatı, kullanılan suyun kaynağı, gübrenin çeşidi gibi konuların belirlenen şartlarda olması gerekiyor. Ayrıca projenin başarısı verilecek eğitimin niteliği ile doğrudan alakalı olduğundan, bu proje kapsamında ülkemizde neredeyse her ilde bulunan ziraat okullarından, ziraat fakültelerinden mezun binlerce gencimizden yararlanmalı ve onlara bu sayede iş fırsatı yaratılmalıdır. Tüm bu değişiklikler göz önüne alındığında, çiftçilerin değişen şartlara uyum sağlayabilmesi için devletin ekonomik desteğine ihtiyaçları olduğundan iyi tarım uygulamalarına uygun üretim yapan çiftçilere alan başına destek, düşük faizli kredi ve benzeri bazı destekler verilmesi geçen yıllarda kararlaştırılmıştı. Ayrıca İyi Tarım Uygulamaları’na uygun üretim yapmaya başlayan çiftçilere Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı tarafından eğitim ve sertifika da verilmeye başlanmıştı. Ancak çok değil bundan birkaç ay evvel, 26 Kasım 2009 tarihli Resmi Gazete’de İyi Tarım Uygulamaları’nın desteğinin daraltılması kararı yayımlandı. Bu karara göre 2009 yılında yapılan üretim için destek sadece yaş sebze ve meyve ile örtüaltı üretime verilecek. Tarla bitkilerine ise destek verilmeyecek. Destek miktarında ise 2008 yılı için dekara 20 TL olarak verilen fiyat önce 18 TL’ye, bu yıl ise 15 TL’ye düşürüldü. Örtüaltı üretim için ise bu yıl dekara 75 TL ödenmesi planlanıyor. İyi Tarım Uygulaması çerçevesinde üretim yapan çiftçiler ürünlerini sattılar, ancak dekar başına vaat edilen ödemeyi alamadılar. Tarla bitkilerinin ödeme kapsamından tamamen çıkarılması ise çiftçiyi olduğu kadar tüketiciyi de etkiledi. Henüz 2009 yılı bitmeden verilen desteğin kesintiye uğraması, çiftçilerin kayıtlı, sürdürülebilir üretim yapmasını zora soktu. Çiftçinin tarlada kullandığı gübre, ilaç ve ekipmanların AB standartlarında, kayıt altında olmasını zorunlu kılan ITU belgesi için çiftçiye bir süre destek verilmesi gerekmektedir. Ürünün güvenliğini ve kalitesini arttıran, bu sayede ürünün daha kolay markalaşmasına olanak tanıyan, rekabet gücü ve pazarlama imkânlarının artmasından dolayı üreticiye daha fazla kazanç elde etme imkânı sunan ve her şeyden önemlisi insan sağlığına ve çevreye zarar vermeyen ürünlerin tüketicilerle buluşması ve bu uygulamanın yaygınlaşması, özellikle GDO, pestit ve hormon tartışmalarının yaşandığı, sağlıklı yaşam ve beslenme konusunda halkımızın bilinçlendiği bir dönemde oldukça önemli. Umarız yediğimiz meyve ve sebzelerin kalitesini ve güvenilirliğini arttıran bu uygulama giderek yaygınlaşarak, kısa zamanda doğal, organik üretime dönüşerek bütün tüketicilere ulaşır. sadik.celik@keyveni.com.tr KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr HARBİ SEMİH POROY HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ Kararı iyi okuyun! Danıştay 13. Dairesi, iktidara yakın gruplara verilmek üzere olan “portföy C” olarak adlandırılan şeker fabrikalarının özelleştirilmesine olanak tanımadı. Şeker-İş’in “şeker sektöründe arz talep dengesinin bozulmaması, istikrarlı işleyişin sürdürülebilirliliği, dışa bağımlılığın engellenmesi, üretimin sürdürülebilmesi hususları gözetilerek, yıllık üretim şartı ve 50 milyon dolarlık teminatın belirlenen nedenleri sağlamaktan uzak olduğu” gerekçeleriyle yaptığı başvuruyu yerinde bularak ihale konusunda yürütmeyi durdurma kararı verdi. Şeker-İş Başkanı İsa Gök, karardan çok hoşnut: “İktidar kararı iyi okumalı ve Türkiye’de şeker sektörü yeniden masaya yatırılmalı. Masada, şeker işçisi, pancar üreticisi ve devlet olmalı. Yoksa, üç-dört sene içinde yatırdığı parayı geri alma amacındaki özel şirketlere devretme karşılığında Türkiye pancardan şeker elde etme tercihini terk etmiş olacak ve uluslararası kartellerin pazarı haline gelecek.” Bir kez daha yineleyelim: Kastamonu, Kırşehir, Turhal, Yozgat, Çorum ve Çarşamba ile birlikte tüm şeker fabrikaları halkındır, satılamaz! CMYB C M Y B BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Diyarbakõr ilinde bir baraj ve hidroelektrik santralõ. 2/ Bir ti- caret senedinin üzerine yazõlan kefillik... Halk dilinde çeyize verilen ad. 3/ Koruyan, mer- hamet eden, acõ- yan... Ruh. 4/ Közlenmiş pat- lõcan, yoğurt ve kõy- mayla yapõlan bir meze. 5/ Bir şeye duyulan aşõ- rõ tutku ve çoğu kez garip ve gülünç olan alõşkanlõk... Yahya Ke- mal’in hece ölçüsüyle yazdõğõ tek şiiri. 6/ İs- kambilde bir kâğõt... Dirsekle ortaparmağõn ucu arasõndaki uzaklõğa denk bir uzunluk ölçü- sü. 7/ İnsanõn bir şeyi yapabilme gücü... Asya’da bir göl. 8/ “Hazõr, derli toplu, çok şõk” anlamõnda argo sözcük... Tanrõtanõmaz. 9/ Küçük mağara... Irmaklarda işleyen ve şişirilmiş tulumlar üzerine kurulan bir tür sal. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Ankara’nõn Ayaş ilçesinde bir kaplõca. 2/ Saflõğõ ser- semlik derecesine varan kimse... Deri, post ve kürkle- ri kullanõlabilecek duruma getirmek için uygulanan iş- lemlerin tümü. 3/ Dölyatağõ... Eski dilde incir. 4/ “Muhsin Bey” filminde Uğur Yücel’in canlandõrdõğõ tipin adõ. 5/ Halk edebiyatõnda, genellikle dört dizeden oluşan şiir türü... Yön göstermek için belli yerlere ko- nulan işaret. 6/ “Kakım” da denilen kürk hayvanõ... “Çünkü” anlamõnda kullanõlan bağlaç. 7/ Himalayalar’da yaşadõğõna inanõlan “Kar Adam”a verilen ad... Takõ- mada. 8/ Geminin, zinciri toplayõp demirini kaldõrma- ya hazõr bulunmasõ... Yunan mitolojisinde tutku tanrõ- çasõ. 9/ İndiyum elementinin simgesi... Olgunlaşmamõş ham kavun. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 V A R Y A N T A E S N E K R E Y R A M O R İ N A Ç P E R İ T O N E S İ N T O L N A R İ N N A Z İ L İ E Ş G O K İ N G A D A M P A R A N O Y A 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ k_urgenc@yahoo.com
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear