Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 19 OCAK 2010 SALI
6 HABERLER
TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ mfarac@cumhuriyet.com.tr - www.mehmetfarac.com
Türk medyası salt Güneydoğu’nun
değil Türkiye’nin yakın tarihiyle ilgili çok
önemli bir olayın yıldönümünü atladı!
Bundan tam 10 yıl önce, 17 Ocak
2000’de İstanbul’da yapılan büyük bir
operasyon, 1990’dan itibaren
Güneydoğu’da terör estiren bir örgütün
sonunu getirmişti!.. İşte o operasyonda
öldürülen çok önemli bir ismin üzerindeki
giz perdesi ilk kez yayımlanan bir video
görüntüsüyle ortadan kalktı! Peki,
Güneydoğu’da 10 yıl boyunca kendi
hukuk düzenini uygulayan o hayalet
örgüt salt PKK ile mi çatışmıştı?..
Tarih 17 Ocak 2000... Öğlen saatleri...
Kamuoyu, İstanbul’un Beykoz ilçesinde
bir villaya yapılan operasyonu
televizyonların canlı yayınından izledi.
İşte o evde saatler süren çatışmada
öldürülen kişi Hizbullah örgütünün 20
yıldır aranan lideri Hüseyin
Velioğlu’ndan başkası değildi! Aynı
villada örgütün camiler sorumlusu Edip
Gümüş ve üniversiteler sorumlusu
Cemal Tutar da yakalanmıştı.
Çatışma sırasında Hizbullah’ın
bilgisayarları militanlar tarafından
Kalaşnikoflarla delik deşik edilerek
kullanılmaz hale getirilmişti! Polis o evde
örgütün 100 bin sayfalık arşivini ele
geçirirken, bilgisayarlardaki çok önemli
bilgileri kurtarmak için çok uğraştı.
Hard-disklerden bazıları bu amaçla
ABD’ye gönderilerek CIA merkezinde
deşifre edilebildi. Görüldü ki Hizbullah
yalnızca Diyarbakır’da, berberden taksi
şoförüne, imamdan öğretmene, seyyar
satıcıdan manava kadar binlerce insanı
“ajan”, “kâfir” ya da “tehlikeli” diye
fişlemişti!..
Beykoz’daki çatışmanın ardından 52
kentte düzenlenen operasyonlarda 4
binden fazla militan yakalandı. Örgütün
askeri kanadı büyük darbe aldı.
Hizbullah o tarihten itibaren yeraltına
çekildi. Örgüt son 4 yıldır
ise başta Mustazaflarla
Dayanışma Derneği
olmak üzere çeşitli sivil
toplum örgütleri içinde
faaliyet göstererek
siyasallaşmaya çalışıyor.
17 Ocak’taki
operasyona kadar
Hizbullah bir hayalet
örgüttü! 100 bin kişilik
sempatizan, 20 bin kişilik
eylemci gücünü yöneten
Hüseyin Velioğlu’nun vesikalık
fotoğrafının dışında bir tek görüntüsü
yoktu. İşte örgüt 1996’da çekilmiş video
görüntülerini ölüm yıldönümü nedeniyle
ilk kez yayımlayarak Velioğlu’nun kimliği
üzerindeki giz perdesini kaldırdı.
Velioğlu’nun Türkçe yaptığı 5.5 dakikalık
konuşmada, “Her şeyin karşılığı vardır.
Elbette İslam davasının bir bedelinin
olduğunu kabul etmek lazımdır. O
sorumluluğu icra ederken bir bedel
ödemek gerekecektir” şeklindeki sözleri
de dikkat çekiyor
Hizbullah, Velioğlu’nun görüntülerini
ilk kez yayımlayarak acaba yeniden
eylem arenasına çıkacağı mesajını mı
veriyor? Radikal dinciliğin silahı artık El
Kaide’nin elinde olduğu için şimdilik
böyle bir ihtimal görünmüyor!..
Ancak Velioğlu’nun sağ
kolu Cemal Tutar’ın
geçtiğimiz aylarda
Diyarbakır 6. Ağır Ceza
Mahkemesi’nde yaptığı
savunma, örgütün salt
Güneydoğu’da ne kadar
etkin hale geldiğini değil,
çökertilmemesi halinde
Batı’da
gerçekleştirebileceği
olası faaliyetleri de gözler
önüne seriyor.
198 silahlı saldırı, 156 cinayet ve 80
yaralamadan sorumlu tutularak 15
militanla birlikte ağırlaştırılmış müebbet
hapis cezasına çarptırılan Tutar’ın
anlattıkları, Hizbullah’ın 1990’dan
itibaren toplumsal sorunlara bir şeriat
yönetimi gibi müdahale ettiğini
gösteriyor. Bakınız Hizbullah 10 yıl
boyunca PKK ile savaşmanın dışında
Güneydoğu’nun köyleri ve okullarında
neler yapmış:
“Cemaat, İslamdan uzaklaşmanın en
büyük etkeninin cehalet olduğunu çok
iyi biliyordu. Bu nedenle cemaat, köyleri
ihya hareketi başlatmakta gecikmedi. Bu
bağlamda cemaat, hem medreselerde
ders veren ve ‘Seyda’ denilen
müderrisler, hem de ders alan ve ‘Fakı’
denilen öğrenciler üzerinde faaliyetlerini
yoğunlaştırıp yakın ilişki içine girdi.
Cemaatleşme, davet, tebliğ gibi birçok
konudaki eksiklik giderildi. Bunun
neticesinde, medreseler yeniden rağbet
görmeye başladı. Köylerde ise eskisi gibi
tesettüre dikkat edilmiyor, genç kızlar ve
gelinler yalnız başlarına tarlaya
gönderiliyordu. Cemaatin köylere
yönelik çalışmaları içinde en çok dikkat
ettiği nokta tesettür, haremlik-selamlık
ve harama götüren yolların kapatılması
olduğu için, nahoş hadiseler bitme
noktasına gelmiştir. Okullarda kızlı-
erkekli ahlaksızca buluşma ve toplantılar
da yok denecek kadar azaldı. Sınıflarda
kız ve erkeklerin oturduğu sıralar
kendiliğinden ayrılarak fıtri meyillerin
önüne geçildi. Cemaat, çocukların
imanlarını kurtarmak için büyük gayretler
içine girdi. Devletin hukuk sisteminin
benimsenmemesi sebebiyle yaşanan
kan davaları, arazi anlaşmazlıkları ve
namus davaları gibi onlarca sorun,
ortaya konan çözümler sayesinde
toplumun gündeminden çıkmıştır.”
Gizemi Dağıtan 5.5 Dakika!..
Toplumu kendi dini
kurallarına göre dönüştürmek
şeriatçı tüm örgütlerin ana
hedefi... Bu kapsamda El
Kaide yanlısı Taliban örgütü
de ABD’nin tüm kuşatma
stratejilerine karşın gözünü
iyice kararttı. Örgüt tarihinde
ilk kez aralarında canlı
bombaların da bulunduğu 20
militanı Afganistan’ın başkenti
Kâbil’in merkezine
yönlendirdi. Devlet Başkanlığı
Sarayı, Merkez Bankası,
Sanayi ve Madencilik
Bakanlığı ile bazı otel ve iş
merkezlerini hedef alan
militanlar saatler boyunca
güvenlik güçleriyle çatıştı...
Cennet vaadiyle bombalı
kemer taşıyan militanlar,
patlayıcı yüklü kamyonların
direksiyonda korku saçan
ölüm yolcuları ve Afgan
güçleriyle pervasızca savaşan
teröristler, Bin Ladin
hayranlığı üzerinden radikal
dinciliğin cihad kavgasını
görülmemiş bir noktaya
taşıdı!..
Taliban’ın dünkü eylemi
Afganistan, Pakistan ve
çevresiyle Irak’taki ABD
askerleri açısından büyük bir
tehlikeyi haber veriyor! Belli ki
Taliban, terorizmin direnişini
artık kent merkezlerinde
yoğunlaştıracaktır!
Peki ya El Kaide’nin hem
geçiş güzergâhı hem de çok
önemli bir örgütlenme ve
eylem alanı olan Türkiye’de
neler oluyor?.. Bu soruya
yanıt almak için Adana
Emniyeti’nin dün 300 polisle
25 hücre evine yaptığı
baskına odaklanmak
gerekiyor. Polis, dünkü
operasyonda 20 kişiyi
gözaltına aldı. Hücre evlerinde
çok sayıda silah ve patlayıcı
ile bazı eylem planlarının
krokileri de ele geçirildi!..
İşte bu 20 kişi bir süre önce
art arda aldığı darbelerin
ardından yeraltına çekilen ve
Hizbullah’tan militan devşiren
El Kaide’nin askeri kanadında
faaliyet gösteriyor! Anlaşılıyor
ki, Türk El Kaidesi, salt
Hizbullah’ın vârisi olmayı değil
Gaziantep’te ve İstanbul’daki
ABD Başkonsolosluğu’nun
önünde verdiği kayıpların
intikamını da almaya
çalışıyor!..
Vâris, Kâbil, Adana!..
Askeri Vesayet’ten(*)
kurtuluyoruz derken, iktidar
yandaşlığını meslek
edinmemiş gazeteci, yazar ve
siyaset/sosyal bilimcilerin,
AKP/Sivil Vesayet/Otoriter
yönetime kaydığımız
tartışmasını gündeme
taşıması, iktidarı da
telaşlandırdı!
Erdoğan bizzat tartışmaya
girdi, ne vesayeti imiş,
demokratik ve saydam bir
ülke istiyorlarmış, seçimle
geldikleri gibi seçimle de
giderlermiş... Zaten
Başbakan’a, yandaş
kalemlerine inansak, Türkiye
Avrupa’daki demokrasinin
bile üzerine çıkacak...
Tartışmanın çevresinde
döndüğü eksen, AKP’nin
büyük bir güç birikimi gayreti
içinde olduğudur.
Bu tartışmalar Cumhuriyet
köşelerine yabancı değil.
Uzun zamandır bu konu
üzerinde yazıp çiziyoruz.
Bu gündemin paylaşılması
şüphesiz ülke ve demokrasi
açısından sevindirici. Ama
yandaş yazarlar hiç de
memnun değil durumdan!
“Aman ana hedefi, Ordu’yu
gözden kaçırıyoruz, şimdi
AKP iktidarını ve niteliğini
tartışmanın zamanı ve yeri
değil” diyorlar!
Otoriter bir rejime gidiyor
mu gitmiyor mu iktidar?
Sanırım Haluk Şahin bunun
kriterlerinin belirlenebileceğini
yazmıştı bir yazısında.
Sosyal ve siyasal bilimciler
için ölçüm kriterleri
geliştirmek atla deve olmasa
gerek! İki-üç yıl önce bu
kriterler için bir girişimde
bulunmuştum. İlhan Tekeli
ile dört yıl önce konuştum!
Ayşe Buğra’yla yazıştım,
başkalarıyla konuştum.
Sonra, yayımlamadığım bir
cetvel geliştirdim ve işin
ucunu bıraktım.
Ama köşe yazılarında ve
birçok yerdeki konuşmalarda
bu doğrultuda metinler
ortaya çıktı. Bir yabancı
araştırma kuruluşunun
sitesinde de talep üzerine,
“Bütün güçler iktidara”
başlıklı bir metin yayımladık.
Bu deyim, sosyalist
literatürden ödünç alınmıştı.
Aslı Lenin’de “Bütün iktidar
Sovyetlere” biçimindeydi.
Totaliter ideolojilere
sahip/eğilimli iktidarların
başlıca çabasıdır, devlet ve
ülkede bütün erkleri ele
geçirme çabası. Güçler
ayrılığı sinirlerine dokunur!
“Ne demek bu! Biz seçilerek
geldik, iktidar bizde borazan
başkasında mı olacak!
Kahrolsun atanmışların
iktidarı! Yaşasın millet iradesi”
biçiminde nutuk atar, yazı
yazarlar!
İktidarlarında güç birikimi
yaparken, demokrasi dersi
vermekten de geri kalmazlar:
Seçimlerde millet istemezse
tabii ki gideceğiz!
Şahin, “erk yoğunlaşması”
sözcüğünü kullandı, veya
güç temerküzü. Kuvvetler
birliğinden mi yanasın,
kuvvetler ayrılığından mı?
Demokrasinin mihenk
taşlarından biridir bu!
Peki AKP iktidarının
otoriter bir rejime yönelip
yönelmediğine ilişkin ölçüm
kriterleri koymak zor mu?
Nelere bakılabilir? İlk başta,
şüphesiz, iktidar/parlamenter
sistemin erkleri var: Yasama,
Yürütme, Yargı...
Yasama AKP’nin (Meclis
çoğunluğu, normal)...
Yasama Başkanı AKP’nin (Bu
da normal)... AKP’nin yasa
çıkarmada, Meclis’teki diğer
partilerle uzlaşmacı mı yoksa
yasaları dayatmacı eğilimde
mi olduğu, önemli bir kriter.
AKP için bu kriter negatif
işliyor! Diğer partilerin yasa
tasarılarına karşı tutumu da
negatif! AKP sadece kendini
güçlendirecek yasalara
öncelik vermekte! Ayrıca pek
çok yasası Anayasa
Mahkemesi’nce de iptale
uğruyor. Bu da negatif bir
sonuç... Yasama konusunda
her şey sayısallaştırılabilir!
Yürütme, zaten AKP.
Burada ölçüme tabi kılınması
gereken, bu yürütmeyi nasıl
gerçekleştirdiğidir! Bütün
icraatı, demokratik ve bütün
katmanları dikkate alan bir
politika mı izliyor, yoksa
iktidarını güçlendirecek
politikalar mı? Bu da bence
açık seçik negatif!
Yürütme’nin diğer ayağı
Cumhurbaşkanı’dır.
AKP’lidir ve bu makam tam
bir meydan savaşına konu
oldu! Aralarında tam bir uyum
söz konusu!
İktidar, yürütmenin bütün
devlet ve organlarındaki alt
düzey güçleri elinde topladı.
Bütün düzenleme kurulları...
Merkez Bankası özerkliğine
bile tahammülsüz! Devletteki
bütün önemli kadrolara
üstelik kendi mezhebinden
atamalar yapıyor!..
Ordu, bu güç
temerküzü/erk
yoğunlaşmasında bir No’lu
gündem maddesi! Ordu’ya
karşı polis örgütünü bir karşı
güç olarak inşa ettiğine ilişkin
yoğun gelişmeler var!
Mustafa Sönmez de
bütçeden Ordu ile Emniyet’e
ayrılan bütçelerin birbirlerine
oranını hesapladı ve
dengenin Ordu aleyhine
bozulduğunu gösterdi! Tabii,
Emniyet’e verilmek istenen
askeri silah ithalat yasası da
var!
Yargı konusunda meydan
savaşları verilmiyor mu?
Bütün yargıyı ele geçirmek
çabası içinde bir iktidar! Bir
yandan da milli eğitimde
ideoloji savaşı veriyor!
Üniversite yönetimlerine
kimler atanıyor!? Gençlerin
cemaat kamplarına
iteklenmesine vargücüyle
destek var. Basına karşı
tutum apaçık! Telefon
dinlemeleri! Yargıda
hukuksuzluklar! İş
dünyasına salınan korku!
Daha bir dizi kriterle (sivil
hayat/dernek vb. örnekleri ile)
bu ölçüm tablosu
zenginleştirilebilir!
(*) Bu köşedeki 14 Ocak
tarihli yazı...
BİLİM ve SİYASET
ORHAN BURSALI
Vesayet - 2 / Kriterler
Sincan F Tipi Cezaevi’nden GATA’ya götürülen Ağca’ya askerlik yapamayacağõna ilişkin rapor verildi
Ağca tahliye edildiANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) - Milliyet Gazetesi Genel
Yayõn Yönetmeni Abdi İpekçi’yi
öldüren, Vatikan’da Papa 2. Je-
an Paul’e suikast girişiminde
bulunan ve iki ayrõ gasp suçun-
dan hükümlü Mehmet Ali Ağca,
30 yõl sonra tahliye edildi. Sincan
F Tipi Cezaevi’nden çõkan Ağca,
Gülhane Askeri Tõp Akademi-
si’ne (GATA) götürüldü. Ağ-
ca’ya askerlik yapamayacağõna
ilişkin “çürük” raporu verildi.
Ağca’nõn tahliye edileceği Sin-
can F Tipi Cezaevi’nin önü sabah
erken saatlerden itibaren yerli
ve yabancõ gazetecilerin akõnõna
uğradõ. Ağca’nõn avukatõ Hacı
Ali Özhan, gazetecilere Ağca ile
ilgili değerlendirmelerde bulu-
nurken Özhan’õn konuşmasõ sõ-
rasõnda Ağca’nõn kardeşi Ad-
nan Ağca’nõn imzasõnõn bulun-
duğu yazõlõ açõklama gazetecile-
re dağõtõldõ. Adnan Ağca, avukat
Özhan’õ, yaptõğõ açõklamalarla
“kardeşinin can güvenliğini
tehlikeye düşürdüğünü” ileri
sürerek azlettiğini belirterek,
“Vasisi bulunduğum Mehmet
Ali Ağca’nın avukatlarının Yõl-
maz Aboşoğlu ve Gökay Çağla-
ralp Gültekin olduğunu bildiri-
rim” dedi. Adnan Ağca, bera-
berindeki avukatlar Aboşoğlu ve
Gültekin ile cezaevi önünde de
açõklama yaptõ.
Hollywood’dan teklif
Ağca’nõn avukatõ Gökay Gül-
tekin, gazetecilere Ağca tara-
fõndan yazõldõğõnõ söylediği İn-
gilizce bir metni dağõttõ. “Sonsuz
güç sahibi Allah’ın adıyla Tan-
rı’nın ilahi mesajını ilan edi-
yorum” diye başlayan metinde
şu ifadeler yer aldõ:
“Madde 1: Tanrı sonsuza
dek tek ve benzersizdir. Tanrı
sonsuza dek bütündür. Teslis
(Üçleme) diye bir şey yoktur.
Madde 2: Ben Tanrı değilim.
Ben Tanrı’nın oğlu değilim.
Ben ebedi Mesihim, yani ete ke-
miğe bürünmüş ve yeniden
doğmuş aynı ilahi söz. Ben
tüm evrende Tanrı’nın ebedi
yüksek hizmetkârıyım. Teslis
(Üçleme) diye bir şey yoktur.
Madde 3: Ve Kutsal Ruh
(Ruhül Kudüs) Tanrı’nın ya-
rattığı bir melekten başka bir
şey değildir. Teslis diye bir şey
yoktur.
Madde 4: Dünyanın sonunun
geldiğini ilan ediyorum. Tüm
dünya bu yüzyıl içinde yok
olacak. Her bir insan bu yüzyıl
içinde ölecek.
Madde 5: İncil hata ile dolu-
dur. Mükemmel İncil’i ben ya-
zacağım. Ebedi Mesih Meh-
met Ali Ağca.”
Avukat Aboşoğlu, “Ağca’nın
8 milyon dolarlık bir teklif al-
dığı, ayrıca Hollywood’dan
teklifler geldiği” yönündeki so-
ru üzerine “Hollywood’dan tek-
lif geldiği doğru. Hiçbir fir-
mayla, gazeteyle şu ana kadar
anlaşma yapılmadı” dedi.
Ağca, saat 09.20 sõralarõnda
Sincan F Tipi Cezaevi’nden tah-
liye edildi. Ağca, Ankara Emni-
yet Müdürlüğü ekipleri eşliğinde
araçlarla Ankara Ceza İnfaz Ku-
rumlarõ Kompleksi’nden ayrõldõ.
Ağca, tahliyesinin ardõndan As-
kerlik Şubesi’ne götürülmesi
beklenirken GATA Ruh Sağlõğõ
ve Hastalõk Ana Bilim Dalõ Baş-
kanlõğõ’na getirildi. GATA’ya
girişte gazetecilerin görüntü al-
masõ kapõdaki askerler tarafõndan
engellenmeye çalõşõldõ.
Kaçıranlardan ziyaret
Burada saat 13.30’da sağlõk
kontrolüne giren Ağca’nõn, kont-
rollerin ardõndan polikliniğin ar-
ka kapõsõndan çõkarõldõğõ öğre-
nildi. Ağca’nõn çõkõşõndan önce
kendisini getiren polis ekipleri de
GATA’dan ayrõldõ. Ağca’nõn
DIŞ BASIN
‘Yalancıya
inanmak
zor’
İngiliz yayõn kuruluşu
BBC, 1983’te Papa tarafõndan
affedilen Mehmet Ali
Ağca’nõn akõl sağlõğõyla ilgili
tartõşmalar olduğunu belirtti.
Dış Haberler Servisi - Mehmet
Ali Ağca’nõn tahliye edilmesi, dün-
ya basõnõnda da ses getirdi. Tahliyeyi
flaş haber olarak duyuran İtalyan ha-
ber ajansõ ANSA, Ağca’ya para
karşõlõğõnda kitap yazma, özel söy-
leşi ya da film önerisinde bulunan
şirketlerin, Ağca’nõn genel bir basõn
toplantõsõyla uzun uzun açõklamalar
yapmasõna sõcak bakmadõklarõ gö-
rüşüne yer verdi.
La Repubblica gazetesi, Ağca’nõn
13 Mayõs 1981’de Papa 2. Jean Pa-
ul’e yönelik suikast girişimini ön
plana çõkararak “Katoliklik dinine
geçen eski terörist, birçok kez Pa-
pa suikastına ilişkin yeni açıkla-
malar yapma vaadinde bulundu”
ifadesine yer verdi. La Stampa ga-
zetesi ise Ağca’nõn kendine İtalyan
bir eş bulmak ve Papa 2. Jean Pa-
ul’ün kabrini ziyaret etmek istediğini
anõmsattõ.
Vatikan’õn resmi yayõn organõ
L’Osservatore Romano, dün ak-
şam çõkan nüshasõnda Papa 2. Jean
Paul’e suikast girişiminde bulu-
nan Ağca’nõn tahliyesine ilişkin
haberlere değinmedi. Vatikan Rad-
yosu ise Ağca’nõn tahliyesini günün
olaylarõ bölümünde hiçbir yorum
yapmaksõzõn üç cümleyle ele aldõ.
Haberi “Papa’nın suikastçısı
serbest bırakıldı” diye duyuran
İngiliz yayõn kuruluşu BBC, 1983’te
Papa tarafõndan affedilen Ağca’nõn
akõl sağlõğõyla ilgili tartõşmalar ol-
duğunu belirtti.
Times gazetesi de, Ağca’nõn
Papa suikastõnõn arkasõnda kimin ya
da kimlerin olabileceği konusuyla
ilgili şimdiye kadar sürdürülen söy-
lentilere açõklõk getirebileceğini,
suikast girişiminin Sovyet istihba-
rat örgütü KGB’nin bir komplosu
olup olmadõğõ konusunu aydõnla-
tabileceğini yazdõ.
Belçika’nõn yüksek tirajlõ gaze-
telerinden Le Soir, İtalya ve Türki-
ye’de toplam 29 yõl hapis yattõktan
sonra tahliye edilen Ağca’nõn, “ca-
zip öneriler sunan bazı cömert ba-
sın organlarına” açõklamalarda
bulunmasõnõn beklendiğini yaza-
rak, “ömrü yalan söylemekle ge-
çen bir kişinin anlattıklarına inan-
manın zor olduğunu” yazdõ.
avukatõ Gökay Çağlaralp Gülte-
kin, Ağca’nõn “askerliğe elve-
rişsiz olduğu yönünde heyet
kararı alındığını” bildirdi.
Ağca, GATA’daki muayene-
sinin ardõndan kalacağõ Sheraton
Oteli’ne geçti. Ağca, otele bir
minibüsle geldi. Otele girişte,
basõn mensuplarõ ile Ağca’nõn ko-
rumalõğõnõ yaptõğõ belirtilen ba-
zõ kişiler arasõnda tartõşma ya-
şandõ. Ağca cezaevinden kaçõ-
rõldõktan sonra Ankara’da sak-
lanmasõna yardõm ettikleri belir-
tilen Hasan Murat Pala ve
Mehmet Kurşun da Ağca’yõ
karşõlayanlar ve ziyaret edenler
arasõnda yer aldõ. Ağca otelin lo-
bisinde gazetecilere İngilizce
açõklama yaptõ. Bu sõrada, Ağ-
ca’nõn yanõndaki kişilerle gaze-
teciler arasõnda arbede yaşandõ.
Arbede sõrasõnda otelin lobisin-
deki eşyalar da hasar gördü.
Gecesi 540 Avro
Avukat Gültekin otelin giriş
kapõsõnda yaptõğõ açõklamada
Ağca’nõn yarõn basõn toplantõsõ
düzenleyeceğini söyledi. Otelin
masrafõnõn kim tarafõndan karşõ-
landõğõnõn sorulmasõ üzerine de
Gültekin, “Benim tarafımdan
karşılanıyor, yeterli mi?” dedi.
Bu arada Ağca’nõn bir bilgisayar
ve yazõcõ istediği ve çarşamba gü-
nü yapacağõ basõn toplantõsõna ha-
zõrlandõğõ dile getirildi.
Ağca’nõn Sheraton’da ABD
Başkanõ Barack Obama’nõn
kaldõğõ “kral dairesi”nin altõn-
daki suitte kaldõğõ öğrenildi. Ağ-
ca’nõn bulunduğu kata özel kart-
la girilebildiği kaydedilirken sui-
tin tek gecelik fiyatõnõn 540 Av-
ro olduğu kaydedildi.
Bir grup, Ağca’yı GATA’ya götüren konvoy geçerken davul zurna eşliğinde sevinç gösterisinde bulundu.
obursali@cumhuriyet.com.tr
Hüseyin Velioğlu.
(Fotoğraf: Hürriyet)
C E V A P V E D Ü Z E L T M E
Gazetenizin 16/11/2009 tarihli nüshasõnõn 1.
sayfasõnda “KADIN TUTUKLULAR ZORLA
ÇALIŞTIRILIYOR” başlõğõyla 6. sayfada deva-
mõ verilen, asõlsõz, gerçeği yansõtmayan ve mes-
netsiz haberi tekzip ediyoruz.
Tekzibe konu olan haberde geçen “Kadõn tu-
tuklular Bozkurt’ta belediye olmamasõ nedeniy-
le Cezaevi dõşõndaki temizlik işlerine de götürü-
lüyor, hatta adli personelin lojmanlarõnda temiz-
lik yapmak zorunda bõrakõlabiliyorlar” şeklinde-
ki cümlenin hiçbir şekilde gerçeği yansıtma-
dığını belirtmek isteriz. Öncelikle; Bozkurt, De-
nizli’nin güzide ilçelerinden biri olup, 50 yılı aş-
kın süredir idari açıdan belediye statüsünde-
dir. Gazetenizin yok demesiyle, Müvekkil Boz-
kurt Belediyesi yok olmamaktadır. Müvekkil
Belediye, görev ve sorumluluk sınırları dahi-
lindeki temizlik işlerini hakkıyla yerine getir-
mektedir. Haberin salt bu yönüyle dahi ne ka-
dar uydurma ve gerçeklerden uzak olduğu tar-
tışmasızdır. Kaldı ki; Belediyenin sorumluluk
alanı dışında olmasına rağmen haberde sözü ge-
çen “Denizli Bozkurt Kadõn Açõk Ceza İnfaz Ku-
rumu”nun bina içinde bulunan kanalizasyon ve
logarların temizlik ve tıkalı yerleri açma işini
sık sık yapmaktadır. Bu çalışmalar sırasında
borular içinde tıkanmaya sebep olan; kadın pet-
leri, bez havlu, bez parçaları vs. atık maddelerin
bulunduğu tespit edilmiştir.
Dolayısıyla haberde geçen yanlış-yanıltıcı bil-
gileri düzeltme ihtiyacı vardır.”
Bozkurt Belediye Başkanlığı Vekili Av.
Mehmet Ali Öner
ORLANDI AİLESİ GÖRÜŞMEK İSTİYOR
Ağca’nın tahliyesi, Vatikan’da yaşayan Orlandi ailesi-
ni, 1983’te esrarengiz bir biçimde ortadan kaybolan kızla-
rı Emanuela konusunda yeni bir beklentiye soktu. Ema-
nuela’nın kardeşi Pietro Orlandi, “Ağca ile görüşmek isti-
yorum. Ağca, 1988’de babama, Emanuela’nın hayatta ve
iyi olduğunu, bizlere yardım için elinden geleni yapacağı-
nı belirtmişti” dedi. Orlandi, Vatikan’ı Emanuela’nın bu-
lunması için yeterince gayret göstermemekle suçladı.