29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 19 OCAK 2010 SALI 16 KÜLTÜR AYNA ADNAN BİNYAZAR Sorgulama Bilinci Anlamı çarpıtılan kavramlardan biri de “eleştiri”dir. Kötülemek, saldırmak, hakaret etmek, üslup arsızlığı, özgün olacağım diye saçmalamak, kıt aklını şaklabanlıkla bezemek; eleştiri... Kavramı çarpıtanlar, işlevi ‘bir konuyu doğru ve yanlış yönleriyle irdelemek’ olan eleştiriyi böyle algılıyorlar. Bu çarpıklık, yaşlılarla gençler arasındaki ilişkilerde de böyle. Genç, sözünü sakınmadan, yaşlıyı eski kafalılıkla, yaşlı da genci havailikle suçlarken kuşkusuz iki taraf da yanılgıya düşüyor. Önyargılı yaklaşımların ailede ne yıkımlara yol açtığını gazetelerde okuyor, olayları kışkırtıcı kurgularla yansıtan ekranlarda izliyoruz. Oysa atasözü noktayı koymuş: “Akıl yaşta değil, baştadır.” Kendini emeğiyle var etmemiş yaşlı saçmalayabilir, bilgice donanımlı genç insanlar her alanda sağlam yorumlarda bulunabilirler. Yaşlıların çoğu, gençleri baskıyla kendine benzeteceğini sanıyor. Oysa benzemek değişmezliktir; durağanlığa yol açar. Değişimin yolu benzemezliğe çıkar. Dayatma ise direnç yaratır. Bu, giderek kuşaklararası çatışmaya dönüşür. Ruhbilim de toplumbilim de, temelinde kültürel altyapı olsa da, her kuşağın, kendi değerleriyle varlığını kanıtlama eğilimi üzerinde durur. Öteden beri hep aynı değerler sürüp gelseydi insanlıkta bir gelişme olur muydu? İnsan hiçbir çağda var olanla yetinmemiş, yarattığıyla yeni var oluşlara yönelip dünyayı değiştirmek istemiştir. Arayışlarla, ataklıkla, direngenlikle, yetinmeme duygusuyla, göze almakla gerçekleşmiştir bu. Geçmişin değerlerlerine körü körüne saplanmak, durağan kafaların ürünüdür. Kuşkusuz, gençlerin geçmişten çıkaracağı dersler olacaktır; ama “ders”i yeterli bulmak onu yerinde saydırır. Gençlerin, yaşlıların ‘zaman’a kattıklarından beslenmesi ne denli gerekliyse, yaşlıların gençlerin atılımlarını havailik sayıp geçmemesi de öylesine önemlidir. Bu dengenin kurulmadığı toplumlarda, yaşlıların belirlediği kurallara uyan itaatçi-biatçi kalabalığı oluşur ki, dinsel kimliğe bürünen bu gruplar, ülkeyi çağın dışına itmek için var güçlerini kullanırlar. Çağdışı kafalar hep böyle bir dünya özlemi içinde olmuştur. Ne var ki, toplumların tarihinde, gençlerin her şeye boyun eğdiği bir düzen kurulamamıştır henüz. Birkaç yıl önce Koç Lisesi’nde bir okuma dersine katılmış, çocukluk yıllarımı anlattığım “Masalını Yitiren Dev” adlı romanımı öğrencilerle birlikte değerlendirmiştik. Kitabın sunumunu yapan bir kız öğrenci, sınıftan ayrılırken yanıma yaklaştı, “Sizin romanınızı okuduktan sonra içimde garip bir boşluk doğdu” dedi. Oysa birçok öğrenci, romandan iyi izlenimler edindiklerini dile getirmişti. Ben, ‘neden’ diye sormadan o yanıtladı: “Romanınızda anlattığınıza göre neyseniz, oraya direnerek gelmişsiniz siz. Ben ise annemim babamın desteği olmasaydı belki de bir ‘hiç’tim.” Bu örnekte olduğu gibi, genç, kendini sorgulama bilinciyle giriyor böyle bir iç arayışa. Filozoflar da ‘kendini tanı’ uyarısıyla bu gerçeği dile getirmiş olmuyorlar mı? Çatışma, kendimizi sorgulamaya yönelik özeleştiriyle önlenebilir. Bu olmazsa, ortalığı itaatçi-biatçi gençlerle, onları kuklalaştıran fırsatçılar doldurur. Toplumda karmaşaya yol açanlar bu fesat odaklarıdır! binyazar@gmail.com kultur@cumhuriyet.com.tr D evlet Tiyatrolarõ’nõn 60. yõlõnda ‘dün- ya prömiyeri’ yapan oyunlarõ izle- mekteyiz. Ankara, İzmir ve Bursa DT sahnelerinde yer alan oyunlar arasõnda geçmişten bugüne not düşen metinler var. Cem Günen’in ‘Hünkâr ile Mimar’, Zerrin Tığ- lıoğlu’nun ‘Kara Örtü’ (Puşide-i Siyah), Ha- luk Işõk’õn ‘Yollarda’ adõnõ taşõyan yapõtlarõ sah- nede çarpõcõ olabilecek konularõ işliyor. Ne ki konularõn içerdiği çarpõcõlõğõ sahneye taşõyacak bir dramatik anlatõm biçimi hiçbirinde tam an- lamõyla kotarõlamamõş. HÜNKÂR İLE MİMAR’IN GECE SOHBETİ Semih Sergen’in sahnelediği, Ankara DT ya- põmõ ‘Hünkâr ile Mimar’ Kanuni Sultan Süleyman ile Mimar Sinan arasõndaki ‘düşsel görüşme’yi sergiliyor. ‘Has Oda’da gece bo- yu süren bu ‘düşünce alışverişi’, Osmanlõ Devleti’nin ‘yükseliş’ döneminin büyük siya- set adamõ ile büyük sanat adamõnõn ulaştõğõ ‘bil- gelik’ düzeyini ve söz ustalõğõnõ vurgularken ‘devlet’ ile ‘sanatçı’ arasõndaki saygõ ve sev- gi ilişkisinin de altõnõ çiziyor. Özenli bir çalõşma. Sertel Çetiner’in deko- ru 16. yüzyõl has odasõ görselliğini taşõyor. Fat- ma Görgü’nün giysileri yalõn, ama özenli. Can Atilla’nõn müziği 1 saat 40 dakika süren ikili görüşmenin dokusuna ve tõnõsõna denk dü- şüyor. Semih Sergen ‘mimar’õ, Orhan Özyi- ğit ‘hünkâr’õ ‘usulüne uygun’ biçimde can- landõrõyorlar. Ne ki, yine bu tür oyunlarõn ‘usulüne uygun’ olarak, görsel açõdan ‘hareketsiz’, işitsel açõdan da ‘şiir tonlu’ bir biçeme yerleştirilen sahne dü- zeni, ilk 15 dakikadan sonra, hiç bitmeyecekmiş gibi görünen, nedense aruz vezniyle okunu- yormuş duygusunu veren ve söylenenlerin ya- rõsõ bile algõlanamadan izlenen, ‘çatışma’ do- zu belli belirsiz, tekdüzeleşmiş bir söylemin pe- şine takõyor seyirciyi. Böylece, oyunun son 1.5 saatlik bölümünde ‘dramatik olan’ ile kurula- bilecek tüm bağlar kopuyor. Sanki izlenmek için değil, okunmak için yazõlmõş bir metin var kar- şõmõzda. Sahnenin beklentilerini karşõlamõyor. KURTULUŞ SAVAŞI’NDAKİ BURSA Betül F. Gökçer’in Bursa DT’de sahneledi- ği ‘Kara Örtü’ bir Kurtuluş Savaşõ öyküsünü dile getiriyor. Bursa kentinin Yunan işgali sü- resince yaşadõklarõnõ... İşgale direnenler, boyun eğenler, işbirlikçiler, kendilerini Türk sayan/saymayan gayrimüs- limler, işkence görenler, toplu kõyõmlara kurban gidenler... Tiyatromuz ateş ve dumanla har- manlanmõş Kurtuluş Savaşõ öykülerine yaban- cõ değil. Ne ki sorun, sahneye sõk sõk çõkartõlmõş bir konunun işlenmesinden çok, işgal ve savaş koşullarõnõn yarattõğõ olumlu ve olumsuz kişi- lerin ‘tip’ düzeyinde çizilmiş ve aynõ ailenin bi- reyleri arasõnda bölüştürülüvermiş olmasõ. Bu- nun yanõnda, olaylarõn ve ilişkilerin çeşitliliği ve kalabalõk toplumsal sahnelere yer verilmiş ol- masõ da metnin dizi film senaryosu olarak ya- zõldõğõ duygusunu veriyor. Oysa oyunu sahne- de izliyoruz. Konuşmalarõ üç beş tümceyle ge- çiştirilmiş, ilişkileri ve çatõşmalarõ yüzeysel olarak işlenmiş, derinliksiz oyun kişilerinin yaşadõklarõnõn tiyatroda inandõrõcõ ve etkili kõ- lõnabilmesi olasõ değil. Hele bireysel ilişkilerin sergilendiği ‘gerçekçi’ sahneler ile Deniz Çığ’õn (yoğun emek ürünü) ‘koreografik’ dü- zenlemesi doğrultusunda sunulan toplumsal sahneler bir araya getirilmeye çalõşõlõnca... Su- ar Şaylan’õn, eski bir Bursa evinin çeşitli bö- lümlerini tek parça olarak gösteren dekorunun görsel mantõğõnõ kavramak da ola- naksõz. Özenli olsa da ‘dramatik boyut’ ka- zanamamõş bir sahne olayõ var karşõmõzda. 12 EYLÜL’DE SEVDİĞİNİ YİTİRMEK M. Doğan Yağcı’nõn İzmir DT’de sahnele- diği ‘Yollarda’ 12 Eylül dönemiyle hesaplaşan bir oyun. Bozbulanõk koşullarda yitip gitmiş ko- casõnõn peşine düşen bir kadõnõn öyküsünü di- le getiriyor. Akõl hastanesinde yatan bir hasta- dõr öykünün sahibi. Her yõl eylül ayõ boyunca yaşadõğõ bunalõm, onu düşsel bir yolculuğa sü- rükler. Beklenmedik bir anda kesintiye uğramõş bir aşkõ, bir yaşamõ sürdürme savaşõmõnõn ve- rildiği bir yolculuktur bu. Tek bölümlük oyun –çok kõsa başka konuş- malarla kesilse de- bir saati aşan, upuzun bir mo- nolog olarak nitelendirilebilir. Koğuştaki baş- ka hastalarõn ufak tefek katkõlarõna karşõn, se- yircinin algõsõ monolog üstünde yoğunlaşmak- tadõr. Ne ki, ‘Kadın’õn soluk renkli bir dekor önünde sürdürdüğü konuşmanõn ilk 15 dakika- sõndan sonra bu algõ zayõflamakta, sahne ile se- yirci arasõndaki bağlantõ yavaş yavaş kopmak- tadõr. Çünkü bir monoloğu ‘izlenebilir’ kõlabi- lecek ‘dramatik’ anlatõm teknikleri yerine, duygulara seslenen ve bir süre sonra tekdüze- leşen haykõrõşlar egemendir oyun metnine. Bu nedenle, deneyimli sanatçõ Hülya Savaş’õn soluklu oyunculuğu değerini bulamamaktadõr. Ne demeli, terzilikte olduğu gibi, tiyatroda da ‘kumaş’õn güzelliğini ortaya çõkartmak için ön- ce uygun ‘biçim’in bulunmasõ gerekli... DT’nin ‘60. Yõl’ oyunlarõnda geçmişimizden bugüne not düşmeler var Kumaşõdoğrubiçmek Hünkâr ile Mimar Kara Örtü Yollarda ÖLDÜRÜLÜŞÜNÜN3.YILINDAETKİNLİKLERLEANILIYOR Kültür Servisi- Gazeteci-yazar Hrant Dink, bugün ölümünün 3. yõ- lõnda birçok etkinlikle anõlõyor. Dans- çõ ve koreograf Talin Büyükkürkci- yan’õn, Hrant Dink’e ithaf ettiği ‘Kır- kıncı Kapıyı Açarsan...’ adlõ oyun, bu- gün saat 19.00’da Fransõz Kültür Mer- kezi’nde sahnelenecek. Sanatçõnõn kişisel geçmişiyle kendi tanõklõklarõndan yola çõkarak tasarla- dõğõ ve Ermeni halk şarkõlarõnõn eşlik ettiği bu dans tiyatrosunun dramatur- jisi Şule Ateş ve Zeynep Günsür’e ait. Barõş İçin Sanat Girişimi, Boğaziçi Gösteri Sanatlarõ Topluluğu, Çõplak Ayaklar Kumpanyasõ, Genç Siviller ve Liberal Düşünce Topluluğu; birçok ki- şi ve kurumun katkõsõyla düzenlenen “Hepimiz II - Barış İçin Hrant İçin” başlõklõ etkinlik, 23 Ocak’ta Boğaziçi Üniversitesi Garanti Kültür Merke- zi’nde yapõlacak. Ümit Kıvanç’õn ‘19 Ocak’tan 19 Ocak’a” adlõ belgeselinin gösteri- miyle başlayacak etkinlik, modera- törlüğünü Dr. Bekir Berat Özipek’in yaptõğõ avukatlar Ergin Cinmen, Er- dal Doğan, Orhan Kemal Cengiz ve Cihan Aydın’ın katõlacağõ ‘Derin Devlet Davaları’nda Ne Durumda- yız?’ başlõklõ panelle sürecek. Etkinlikte gün boyu ‘Ermenice Öğ- reniyoruz’ , ‘Ermeni Dansları’, ‘Sür- yani İlahileri’ başlõklõ çeşitli atölye- ler de yapõlacak. Şehbal Şenyurt’un ‘Vatandaşlık Halleri’, Ezgi Kap- lan’õn ‘İrmik Helvası’ ve Çõplak Ayaklar Kumpanyasõ’nõn hazõrladõğõ ‘Yaya’ adlõ belgesel enstelasyonlarõn gösteriminin yanõ sõra, kültür merke- zinin fuayesinde Diran İncici’nin ha- zõrladõğõ ‘Ermeni Kiliseleri Minyatür Sergisi’ gün boyu gezilebilecek. Etkinlik çerçevesinde ayrõca Zakar Mildanoğlu’nun ‘Bir Yüzleşme: Er- meni Mahallelerinden Geriye Ne Kaldı? ve Dr. Zekeriya Başkal’õn ‘Ninelerimizin Komşuları’ söyleşisi gerçekleştirilecek. Etkinlik, ‘Genç Si- viller’in ‘Yurttan Kürtçe Sesler Ko- rosu’, Bajar, Marsis ve Keops müzik gruplarõnõn konserleri ile sona erecek. Barış için, Hrant için! KırkıncıKapıyıAçarsan... Piyanist Necla Tiner’i yitirdik Kültür Servisi- Piyanist ve piyano pedegogu Necla Tiner (1924-2010) önceki akşam Erenköy’deki evinde vefat etti. Kõzõ piyanist ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Konservatuvarõ’nõn öğretim üyesi Prof.Dr.Hülya Tarcan ile birlikte yaşayan Necla Tiner, bugün üne kavuşmuş nice piyanistin öğretmeni olmuştu. Piyanoya küçük yaşõnda Lounith adlõ öğretmenle başlamõştõ, İstanbul Belediye Konservatuvarõ’nda Cemal Reşit Rey ve Ferdi Ştatzer’in öğrencisiydi. Bir süre besteci Prof.Dr.Bülent Tarcan’õn da eşi olan Necla Tiner için bugün saat 10.30’da Kadõköy İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarõ’nda bir tören yapõlacak; Tiner’in cenazesi ise öğle namazõnõ takiben Teşvikiye Camii’nden kaldõrõlõp Zincirlikuyu Mezarlõğõ’nda toprağa verilecek. Kültür Servisi - İstanbul’un yedi ayrõ mekânõn- da gerçekleşen İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti resmi açõlõş etkinlikleri dõş basõnda da yankõ buldu. Dünyaca ünlü Fransõz haber ajansõ AFP, “Bu, Türkiye’nin AB’ye kendini ispatlaması yolunda büyük bir şans” der- ken; İstanbul’un bu yõl içerisinde ziyaretçi sa- yõsõnõ 7,5 milyondan 10 milyona çõkarmayõ he- deflediğini söyledi. Haberde, 2010 Ajan- sõ’nõn aralarõnda ‘Masumiyet Müzesi’nin kurulmasõ, U2 konseri ve Avrupa Üniversi- teleri Tiyatro Şenliği’nin de olduğu 520 pro- jeyi onayladõğõ da yer aldõ. İngiliz Independent gazetesi, Başbakan Erdoğan’õn Haliç’teki res- mi açõlõşta yaptõğõ “Türkiye Avrupa’yı şe- killendirmiş ve Avrupa’da şekillenmiştir, Avrupalıdır” sözlerine yer vererek AB üye- lik sürecine vurgu yaptõ. Sofya haber ajansõ Novinite ise 2010 Ajansõ Yürütme Kurulu Baş- kanõ Şekib Avdagiç’in “Amacımız İstan- bul’un dünya tarafından daha iyi tanınması, yeniden keşfedilmesi. İstanbul Avrupa ve Asya’yı birleştiren çok önemli bir nokta” sözlerine yer verdi. İngiliz Financial Times gazetesindeki yazõda ise açõlõş etkinliklerinde Musevi ve Kürt sanat- çõlara da yer verilerek azõnlõklara göz kõrpõl- dõğõ dile getirildi. Yenikapõ’daki kazõlar ve Aya Sofya’nõn yenilenmesiyle ilgili projelere de- ğinilen yazõda, 2010 Ajansõ’ndan birçok isti- fanõn olduğunu ve istifa eden kimi kişilerin ajanstaki gereksiz bürokrasi ve yolsuzluğun ya- nõ sõra kültürel değerlerin hor görülmesinden şikâyet ettiğini de yazdõ. Dõş basõnda 2010 AB ÜYELİK SÜRECİNE VURGU
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear