28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
23 AĞUSTOS 2009/ SAYI 1222 Labirentteki fareler gibiyiz SİNEM DÖNMEZ E ce Sükan'ı biraz televizyon izleyen pek çok insan tanıyor. Genç yaşına karşın bu zamana dek moda editörlüğü, modellik, oyunculuk, televizyon programcıhğı gibi pek çok işi aynı anda yürütüyor. Bu onun için yeni değil, çocukluğu da böyle geçmiş Sükan'ın; bale, seslendirme, oyunculuk... Şimdi bir de vintage butiği açtı. Ece Sükan'la Nişantaşı'ndaki butiğinde buluşup bir koltuğa bunca işi sıkıştırmasını, seçimlerini konuştuk. - Bir koltuğa pek çok karpuz sığdıran biri olarak tamyoruz sizi. Çocukken seslendirnıe yapnıışsınız, psikoloji okumuşsunuz, moda editörlüğü yapıyorsunuz, modellik, oyunculuk... Neden, bu kalabalık uğraş? - Bu halimi, ben de zaman zaman sorguladım. Tek bir şeyde uzmanlaşmak, onda dalıa da profesyonelleşmek, başanlı olmak da bir yol. Ama seçilen yollai", insanların yapılanna göre değişir. Ben enerjik biriyim. Her şeyden besleniyorum. Görsel sanatlar, tasanm ya da sahne sanatları da buna dahil. - Nasıl faydalannı görüyorsunuz? - Moda editörlüğü yaparken modellik yapmak tamamlayıcı oldu. Bu, masanın her iki tarafinda da oturmak gibi. Modellik yaptığım arkadaşlanmı çekimlerde kullanarak moda çekimleri yapardım, ertesi gün de defıleye giderdik. Hobileri olan bir insanım ve ne şanslıyım ki onlan işe dönüştürcbildim. Aslında hayatımda hiçbir şcyi planlamadım, içgüdülerimi takip ediyorum. Bazı konularda cesur olabiliyorum. Eğer içgüdünü dinleyip biraz da risk alırsan işi doğru yola sokabilirsin. însan hayatının belli dönemlerinde yol ayrımına geliyor, ya o kısır döngünü kınyorsun ya da devam ediyorsun. - Siz döngünüzü nasıl kırdınız? - Benimki aslında baştan yapılmış bir seçimdi. tstanbul'a geldikten ve üniversiteyi bitirdikten sonra modayla ilgüenmek istediğimi biliyordum. SOSYAL BÎR KELEBEĞÎM - Neden psikoloji okudunuz? - lstiyordum, aına ilk tercihim işletmeydi. lyi ki o olmamış. - Psikoloji bilmeniz işinizde bir fayda sağlıyormu? - lnsanları analiz etmiyorum, ama bir bakış açısı kazandınyor. Bu sıralar kaba tabiriyle kuantum, evren teorisi, çekim yasası gibi şeylere merak saldrm, onlan okuyorum. Davranışçı terapi yöntemi vardır psikoterapide; davranışı değiştirince, senin doğanın da değişeceğini savıuıur. Çok yüzeysel bir tedavi yöntemi olarak görürdüm. Uçakta okuduğum "Tannların Okulu" diye bir kitapta "Bir duruma verdiğiniz tepkiyi değiştirirseniz zaman içerisinde o durumun doğası değişecektir" yazıyordu. Gerçekten dinginliğe eriştiğin zaman, olgunlukla karşıladığında olaylan farklı değerlendirmeye başlıyorsun. Davranışı değiştirince o durumun doğasını da değiştiriyorsun. - Peki psikoloji okumuş biri, bir moda dergisinde moda editörlüğü yapmaya nasıl başlar? - Gittim, moda editörü olmak istiyorum, dedim. Başta Yayın Yönetmeni Fatoş Yalın güldü, moda editörüm var, sen yine de gel, dedi. Marie Clarie dergisine her gün gidiyorum, ama ne para kazanıyorum, ne bir şey. Annemler Ankara'da olduğundan geçinmem çok zordu, ama sevdiğim için katlandım. Moda editörü Londra'ya gidince bütün işler bana kaldı. Bir anda çekim yapar oldum... -YamodeUik? - O da kafamda vardı, küçüklükten beri sosyal bir kelebek gibiydim, hep faaldim. Annem tiyatro sanatçısı olduğu için seslendirme yaptım, baleye gittim, TRT'de Kayahan'la program yaptım, TRT'nin folklor ekibine girdim. Yani içten içe hep bir sahne isteğim vardı. Selçuk Yöntcm annemin eski arkadaşıdır, "Sen şu kadardın, senle mi oynayacağız?" diyordu. O bitti, Haziran Gecesi'nin 10- 15 bölümünde konuk oyuncu olarak yer aldım. Özcan Deniz ve Meltem Cumbul, orada beni görnıüş, görüşmeye çağırdılar, onlarla Aşk Yakar'da oynadık. Psikoterapinin de psikolojinin oyunculukta da çok faydasını gördüm. Tabii fotomodellik ve mankenliğin de; podyum, inanılmaz bir vücut koordinasyonu, disiplin, yön bilgisi gerektiriyor. Yine de insan kcndini izlerkcn çok acımasız oluyor. Ece Sükan, model, moda editörü, oyuncu... Ustüne bir de vintage butiği açtı. Bütün bunlan yaparken eğitimini aldığı alandan, psikolojiden de yararlanıyor. Onun için bu bir dağılmışlık hali değil, aksine pek çok alanda çalışarak var olmayı seviyor. Yine de vakti geldiğinde bu koşturmacadan çıkıp dingin bir hayat yaşamanın hayalini kurmuyor da değil. ' - . ir ı ••>•, * * DÜNYALI YAZILAR - Anlaşılan, ne istediyseniz yapnıışsınız... - Neye inanırsan, neyi gerçekten istersen, enerjini verirsen, olur bence. - Ancak bizim kültürümüzde istenen şeyler bellidir... - Evet, aslında, genelde düzenli iş, eş diye gider ailelerin istekleri. Bu konuda aileme teşekkür etmem lazım, düşünsene üniversiteyi bitirmişim, tek başıma tstanbul'a geliyorum, yok modellik yapacağım, moda editörlüğü yapacağım, diyorum. Onların vizyonunun genişliği sayesinde o adıınlan atabildim. - Oyunculuk nasıl gelişti? - "24 Saat" diye bir polisiyede oynadım. Annemin oyuncu olmasından dolayı, zorluklannı, fedakârlıklannı bildiğimden hiç istemiyordum aslında oyunculuğu. Andaç Haznedaroğlu görüşmeye çağırdı. - Bunca işin arasında bir de butik açtmız. Vintage butiği nereden çıkü? - Ben biraz çöpçüyümdür zaten, iş için gittiğim her yerden bir şeyler topluyordum. Vintage, Türkiye için yeni bir kültür, 2-3 yıldır yerleşti. Benim de faydanı olmuştur. lnsanlann kafasında ikinci cl kokar, her şey üst üstedir gibi bir algı var. Ben o pis, kokaıı yerlere giriyorum, seçiyorıım. Dünya çapmda da bu butik, o kadar çok yer buldu ki; bir sürü dergi, gezi rehberinde geçiyor. HUZURLU BÎR HAYAT - Zaten sürekli eski şeyler yeniden moda oluyor... - Mobilyalar bile öyle. 50'lerin mobilyalannı hâlâ yapıyorlar. O dönemler öyle akımlar çıkmış ki, o kadar büyük bir şey gelmiyor artık; ne müzikte, ne sinemada, ne giyimde. - Bir seçim yapmak zorunda kalsanız, hangi işirüzi seçersiniz? - Dergiciliği. - tçinizde kalan bir şey var mı? - Bir sinema filminde oynamak istiyorum. - Peki bunca koşturmacadan sonra ne yapmak istiyorsunuz? - Aslında istediğim şeyler o kadar basit ki... Sonu yok bu koşturmacanın, labirentteki fareler gibiyiz. Kazanıyor, harcıyorsun. Artık hayattan ne istediğimi ayırt edebiliyorum. 10 sene sonra huzurlu bir hayatım olsun, sevdiğim insanla olayım... Yapabileceklerimi yapıp bir noktadan sonra doğayla bütünleşcbileceğim bir yere gitmek istiyorum. 0 Daniel Merriweather'dan yeni albüm... T / " üçük yaşta müzikle tanışan ve JN^. keman çalmayı öğrenen Daniel Merriweather'm dünyaca tanınması DJ ve prodüktör Mark Ronson ile yaptığı ortak çalışmalarla oldu. Mark Ronson'a eşlik ettiği "She's Got Me" şarkısı ile 2003'te uluslararası bir R&B ve pop yıldızı haline gelen Daniel Merriweather, şimdi "Love And War" adlı albümünü yayımladı. 12 şarkınm yer aldığı "Love And War"ın çıkış parçası "Change" ve ardından diğer single "Red" yaymlandığında tngiltere radyolannda ilk 10'a yerleşmişti. Albüm ise lngiltere'de 2. sıraya yerleşti. Mark Ronson ile lngiltere'deki turnelere katılan ve MTV video müzik ödülleri, Brit Ödül Töreni vc Glastonbury Festivali'nde sahne alan Daniel Merriweather, canlı performansı ile de büyük ilgi gördü. • Satıhk topraklar ZÜLAL KALKANDELEN Uluslararası Gıda Politikası Araştırma Enstitüsü'nün (IFPRI) yayımladığı bir haritaya uzun uzun baktım geçen gün... " Yabancı yatırınicıların gelişmekte olan ülkelerdeki toprak kapma yanşınt' gösteren haritada, ülkelerin üzerine üç ayrı renkte işaret konulmuş. Kırmızı, toprak alanları; mavi, toprak satanları; yeşil de diğer yatırımları belirtiyor. Kırmızılar arasında dikkati çekenler, Isveç, Almanya, Ingiltere, Çin, Hindistan, Suudi Arabistan, Llbya, Körfez ülkeleri... Maviler arasında ise, Ukrayna, Brezilya, neredeyse Afrika kıtasının tümü, Pakistan, Tayland, Kamboçya ve Türkiye gibi ülkeler var... Peki, neden bazı hükümetler ve yabancı yatırımcılar, gelişmekte olan ya da geri kalmış ülkelerden toprak kapma yarışına girdiler? Yeterli toprak ve suya sahip olmayan ama kapitali bol ülkeler, bu yarışta başa güreşiyor. Amaçları, toprak ve suyun daha bol olduğu topraklarda tarımsal üretimi ucuza getirebilmek. O nedenle de, bu ülkelerdeki arazilere gözlerini dikmiş haldeler... Durum öyle ciddi boyutlarda ki, The Guardian'da yer alan bir habere göre, son altı ayda, Afrika ve Güneydoğu Asya'da 20 milyon hektarlık ekilebilir arazi, satıldı ya da kiralandı. Bu, Avrupa'daki bütün ekilebilir arazinin tam yarışına denk geliyor... Böyle bir gidişata kayıtsız kalmadan neler olduğuna bakmak gerekir... IFPRI, geçen aylarda bu konuda "Riskve Fırsatlar" adlı bir rapor yayımladı. Rapora göre, küresel ısınma sonucunda doğal kaynakların azalması, su kıtlığı ve büyük üreticiler tarafından getirilen ihraç kısıtlamaları sonucunda gıda fiyatları aşırı yükseldi. Bu yüzden de, toprak ve su kıtlığı çeken ülkeler, alternatif yollar bulmaya yöneldi. Başka bir ülkedeki ekilebilir toprağın kullanım hakkının satın alınması da, bu arayışın bir sonucu... Kimileri, bu yöntemle, yoksul ülkelerin tarım alanında ve kırsal bölgelerde yeni yatırımlara kavuşabileceği inancında... Fakat olan biteni araştırınca, pek de böyle masum açıklamalar yapmak olanaklı değil... Çünkü; 1. Bu şekilde yerel halk, kendisinin ihtiyaç duyduğu toprak üzerindeki haklarını kaybetmiş oluyor... IFPRI'nın raporunda bunun önlenmesi için şu noktanın altı çiziliyor: Bu tür toprak anlaşmalarının, her iki taraf için de endişeleri en aza indirecek ve olanaklar yaratacak şekilde düzenlenmesi son derecede önemlidir. Anlaşmaların içeriği, geçerlilik süresi ve hangi koşullarda gerçekleşeceği, çok açık bir şekilde belirlenmeli. Oysa uygulamada, yerel halkın neler olup bittiğinden, kendi toprağının yabancı yatırımcılara devredildiğinden haberi bile olmuyor... 2. Bu anlaşmalarda üzerinde durulması gereken ama göz ardı edilmeye çalışılan önemli bir etik mesele var... Başta Çin, Güney Kore, Ingiltere ve Körfez ülkeleri olmak üzere, kapitali bol ülkelerin kendi sınırları dışında tarımsal üretime ağırlık vermelerinin amacı, biyoyakıt elde etmek... Kiraladıkları ya da satın aldıkları arazilerde, pirinç, mısır, tahıl vs. üretmelerinin başlıca nedeni bu. Dünyada her gün 25 bin insan açlıktan ölüyor. Ama o paralı yatırımcıların ürettiği milyonlarca ton mısır, onlar için değil... Çünkü zenginlerin yoksul hakların toprağında yetiştirdiği mısır, diğer zenginlerin arabasını çalıştıran biyoyakıta dönüşecek... Sonuç şu ki, toprak kapma yanşı, bugünkü uygulama şekliyle, yerel halka hiçbir katkı yapmadan onun sahip olduğu kaynakların üzerine oturmaktır. öyle görünüyor ki, bu da, Naoml Kleln'ın adını koyduğu "Şok DoktrirT'in yıkıcı aşamalarından biridir... • www.zulalkalkandelen.com / kzulalQyahoo.com
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear