28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Ramazan geldi. Recep’in gitmeye niyeti yok! YağmurDeniz CMYB C M Y B PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU ‘Böyle Bir Şey Dünyanın Hiçbir Yerinde Yok!’ Kürt sorununa ilişkin tartışmalar dozu giderek ar- tan esmeler, gürlemelerle sürüyor. Tartışma/uzlaşma kültürüne yabancı kesimler öfke sellerine kapılıp dil- lerini gemleyemiyorlar. Bir de iyi niyetli tartışmacı- ların sıkça başvurdukları, “Böyle bir şey dünyanın hiçbir yerinde yok!” türünden oldukça yaygın bir söy- lem var ki, bu söylem bana da hiç yabancı değil; özellikle geçen hafta kaleme aldığım “Tek Bayrak, İki Ulus” başlıklı yazıma ilişkin olarak birçok kez kar- şılaştım bu söylemle. Bir düşünce paylaşılmayabilir, eleştirilebilir, hatta karşı kanıtlarla yerden yere vurulabilir; fakat yeterince araştırmadan “Böyle bir şey dünyanın hiçbir yerinde yok!” diyerek söze başlamak sa- vunulan tezin içini boşaltır. Yine söz konusu yazıma dönecek olursak “tek bayrak, iki uluslu” devletler vardır. En yakın örneği de komşumuz Bulgaristan’dır. Anımsayalım. Bulgaristan Türkleri en kötü yıl- larını 1980’li yıllarda devlet politikası olarak Türk- lere uygulanan Bulgarlaştırma döneminde yaşa- mıştır. Yalnızca 1989 yılında baskılar nedeniyle Tür- kiye’ye göçen soydaşlarımızın sayısı 321 bindir. 1991-1994 yılları arasında gelenlerin sayısı ise 120 bindir. Ülkede başlayan demokratikleşme hare- ketine bağlı olarak genişleyen özgürlükler nede- niyle gelenlerin 150 bini Bulgaristan’a geri dön- müştür. Dünyanın birçok ülkesinde etnik farklılıklardan doğan gizli ya da açık sürtüşmeler, çatışmalar gö- rülmekte, her ülke kendi koşulları temelinde ortaya çıkan sorunu çözmek yolunda çaba göstermek- tedir. Uluslaşma insan istencinden bağımsız olarak ge- lişen toplumsal-kültürel bir süreçtir, nesnel bir ol- gudur. Bu olguya biz ne ad verirsek verelim, özü değişmeyecektir. Çok etnisiteli, çok kültürlü ya da çokuluslu top- lumlarda devletin kırmızı çizgileri vardır. Türkiye, üniter yapıda bir devlettir, varlığını bu yapıyla sür- dürecektir. Dolayısıyla etnik, kültürel ya da ulusal farklılıklara ilişkin demokratik düzenlemelerin bu yapı göz önünde bulundurularak gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bugüne kadar Adalet ve Kalkınma Partisi hü- kümetinin planlanan düzenlemelere ilişkin somut önerilerinin ne olduğu bilinmemektedir. Bu bilin- mezlik toplumu germekte, yer yer öfke patlama- larına neden olmaktadır. Bu arada İmralı sakini, sorunun çözümüne iliş- kin olarak kendinden beklenen, böyle olunca da kimseyi şaşırtmayan birtakım ipuçları vermiştir. Eğer bir türlü yapmadığı açıklamalarını bu ipuç- larının işaret ettiği yörüngede yapacak ve De- mokratik Toplum Partisi de bu açıklamalara sa- hip çıkacak olursa “şişeden çıkan cini” yeniden şi- şeye sokmak epey baş ağrısına neden olacaktır. İmralı sakininin, “özsavunma” adını verdiği, PKK güçlerinin silahlı milis olarak varlıklarını ko- ruma istemi üniter devlet yapısını savunan hiç kim- senin benimseyebileceği bir görüş değildir. Üni- ter devletin tek ordusu, tek silahlı gücü olur. Bu, ordu gücü için geçerli olduğu gibi polis gücü için de geçerlidir. Bu tür marjinal istekler barış özlemi çeken herkesin bir biçimde işlemesini arzu ettiği süre- cin tıkanmasından başka bir işe yaramaz, bu da herkesten önce Kürt toplumunun çoğunluğuna za- rar verir. Türkiye hızla büyüyüp gelişen bir ülkedir. So- runlarının da gelişmesine koşut olarak büyüme- si doğaldır. Ne var ki bu sorunlar üstesinden ge- linemeyecek duruma gelmeden çözülüp aşılma- lıdır. Bu nedenle her söylemin mutlaklık içerme- diğini bilerek ve birbirimizden öğrenmeye hazır ola- rak sorunların tartışılması gerekmektedir. Önemli olan Türkiye’nin ülke ve insanıyla aydınlık geleceğidir. ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Yazarõmõz Oktay Ekinci yõllõk izninin bir bölümünü kullan- dõğõndan yazõlarõna ara vermiştir. SEVGİ ÖZEL “Büyükler”imizin Türkçe sev- gisinin enginlere sığmadığını, 115 ülkeye uzandığını görmek, kuşkusuz bizi de sevindirdi. “Hoca Efendi”nin “Türkçe olim- piyatları”nın yedincisine bu yıl birçok TV çok yer ayırdı. Bu kez “Hoca Efendi”nin adı, geçen yıl- lardaki gibi açıkça ve sıkça geç- medi; üstü açık ya da kapalı se- lamlar yollandı; “şükran” sunul- du. Birçoğu, Türkçeyi bizim ki- mi “büyükler”imizden daha doğ- ru, daha içten kullanan dünya çocuklarını izlerken kendi ço- cuklarımız için kaygılandık. Bu “derin” Türkçe sevgisi, bi- zim çocuklarımıza yansımıyor. Çocuklarımız büyüyor; abuk sa- buk “test”leri çözerek meslek ediniyor; yaşama atılıyor; millet- vekili de oluyorlar. Dünkü ço- cukların, bugünün büyüklerinin çoğu, yazık ki dil bilinci ve Türk- çeyi kullanma becerisi edinemi- yor. Kim bilir belki de dünya ço- cuklarını gözyaşlarıyla izleyen “büyükler”imiz, bu yaşları, ken- di çocuklarımız için akıtıyordu. Nereye baksanız Türkçe yanlış ve kötü kullanılıyor; ülke yaban- cı adlandırmanın işgali altında; yabancı dille öğretim, yabancı dille “bilim” yapma özentisi git- tikçe yaygınlaşıyor; “Hoca Efen- di”nin olimpiyatlarına alkış tutan kitle iletişim araçlarında dil du- yarlılığı yok denecek noktada; çünkü Türkçenin eğitim ve öğ- retimindeki başarısızlık, başarı olarak sunuluyor. İki sunucunun konuşurken “ilim ilim” diye diye, Osmanlıca konuşmaya çalışa- rak Türkçeyi inim inim inletme- leri; başı sonu belirsiz tümcele- ri; “one minute”ı Türkçeye ka- tan “sıcak” şakaları; kuşkusuz onların değil, Türkçeyi öğrete- meyenlerin “üstün başarısı”ydı. Kimi politikacıların, sanatçıla- rın ve basın yayının bu “derin” Türkçe sevgisi bizim de gözü- müzü yaşarttı; kimi kurumların yaptığı dil etkinliklerine, dil dev- rimine, dil bayramlarına hiç ilgi göstermeyenlerin şahlanan Türkçe sevgisi görülmeye de- ğerdi. “Hoca Efendi”ye “şükran” sunulan 7. Türkçe olimpiyatları- nın ödül töreninde Milli Eğitim Bakanı ile Kültür Bakanı da ko- nuştular. Sayın Kültür Bakanı, bu olimpiyatları “fikreden”lere teşekkür etti; “Karamanoğlu Mehmet Bey’den bu yana Türk- çe için” hiç böyle büyük bir ey- lem yapılmadığını söyledi. Meh- met Bey’in ünlü “ferman”ı, dil ta- rihimiz için bir dönüm noktasıdır; ne ki bu “ferman” uzun soluklu bir eyleme dönüşemeyerek ekin tarihimize yazılmıştır. Sayın Ba- kanı dinlerken nedense şaşır- madık; Mustafa Kemal’in baş- lattığı dil devriminin dil ve ekin tarihimiz için önemini bildiğin- den kuşku duymuyorduk; ne- dense unutmasını da hiç yadır- gamadık. Son zamanlarda dil tartışma- ları akıl ve bilim dışı yönlere çe- kilirken suskun kalan; kendi ül- kesinde işyerine Türkçe ad ve- rene “plaket” takan, “Atatürk’ün kurduğu Türk Dil Kurumu oldu- ğunu” savlayan resmi TDK de bu etkinliğe “aşkla şevkle” katıl- makta, kaç yıldır dil devriminin hiç anılmamasından da rahatsız olmamaktadır. TDK, Başbakan- lık’a bağlıdır; Atatürk’ün hiç is- temediği biçimde siyasal erkten etkilenmekte; Atatürk’ün başlat- tığı dil devrimini savunmak ve devrime emek vermek yerine, “Hoca Efendi”nin olimpiyatları- na seve seve su taşımaktadır. Dünya çocukları Türkçe şarkı- şiir söyleyip gidecek; ülkelerin- de yine “yoğun” Türkçe eğitimi görecekler; ya bizim çocuklar? “Yoğun” bir biçimde yabancı dil- le eğitim için koşturacaklar... Ki- mi “büyükler”imizden daha iyi Türkçe konuşan konuk çocuk- ların büyükçe olanları gitmeden önce, “AKP-Ak Parti; sen-siz” tartışmalarına da tanık oldu. Acaba kendi söküğünü dikeme- yen bu terzi, bize neden “kaftan” dikmeye çabalıyor diye düşün- müşler midir? Sanmıyoruz; çün- kü çocuk, her yerde elmaşeke- rine uzanır. Öğrenmek istiyoruz; kendi çocuklarının dil bilincini pekişti- remeyen; basın yayın başta ol- mak üzere her alanda, TBMM’de bile Türkçenin kötü kullanılmasına seyirci kalan; ya- bancı dille öğretimi ve yabancı adlandırmayı yaygınlaştıran bir ülke, acaba neden başka ülke- lere Türkçe öğretmek için bu denli çabalar? Harcanan emek ve parasal destek, Türkiye’ye nasıl, hangi ad ve kılıkta döne- cek; hangi kazanımlara dönüşe- cek; emek ve parasal destek ve- renler kimdir? Ülkenin sanatçısı, bilimcisi niye merak etmez? Bu engin Türkçe sevgisi karşısında gözyaşı dökenlerden boşuna mı kuşkulanıyoruz? Acaba bu olim- piyatları “fikreden”ler, Ata- türk’ün başlattığı dil devrimini ve bir bütün olan Türk devrimini, Karamanoğlu Mehmet’in “fer- man”ı gibi tarihe gömmeye mi çalışıyorlar? Burası vekillerinin “Atatürk il- ke ve inkılaplarına bağlı kalma” andı içtiği; andı bile doğru ses- lendiremeyen, bu nedenle “ye- min edip de başı ağrımayan” ve- killerin çoğunlukta olduğu “laik, demokratik, özgür” bir ülke de- ğil mi? “Salona Atatürk resmi de asılmıştı; daha ne” diye sorabi- lirsiniz... Yeter ki sorun! KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN HARBİ SEMİH POROY 23 Ağustos 23 AĞUSTOS 2009 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 15 Ortak Ferit Giray: “Şu sıralar Sezen Aksu ile Zülfü Livaneli’nin ortak yapacağı ‘Dağda Ölenlere Ağıt’ ne çok satar ama!” Çelebi Ahmet Önen: “DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, İçişleri Bakanı ile 1 Mayıs için biber gazı açılımı da yapsın!” Çömelen Engin Balım: “Hikmetyar’ın dizinin dibinde çömelen Başbakan’ın Ordu’daki valisi Ali Kaban’ın çömelerek çiş merakına niye şaşırıyorsunuz!” Tarihi fırsat açılımına destur! TARİHİ fırsat açılımını Kemal Öncü anlamayanlar için sevabına anlatıyor: “Başbakanlık’taki AKP’li Recep Bey açılımı ‘Açsak da mı açıklasak, açmasak da mı açıklasak’ diye tefekküre dalmadan birkaç ay önce tam da ABD Irak’tan çıkmaya hazırlanır ve arkasında çıkarlarını en iyi biçimde korumak üzere bırakacağı bir kahya için uygun seçenek ararken, Çankaya’daki AKP’li Abdullah Bey ‘Bu tarihi bir fırsattır’ demedi mi? Siz boş konuşabilirsiniz ama devlet adamları dolu konuşur. Ne kadar çözüm düşmanı varsa şimdi ‘Neymiş o açılım’ diye küstahça sormuyorlar mı, ifrit oluyorum valla. Yahu bu global dünyada öyle kendi kafana göre açılım mı olur? Hele stratejik ortağın kesin taleplerini öğrenmeden saçma sapan maddelerle içini doldurup ‘İşte açılım’ demek en başta ortağa saygısızlık olur. Devlet adamlığı ciddi iştir! Her şeyin bir sırası var. Önce İmralı’daki ‘Sayın’ Abdullah Bey’in talepleri tartışılmaya başlansın. Sonra milletin gazını alıp halkı o taleplere alıştırsın, daha sonra da hükümet elbet açıklayacaktır açılımın açılımını. Bu işler ciddi işlerdir ve ancak büyük devlet adamlarının harcıdır. Mümkün oluğu kadar ciddi olalım, tarihi fırsat açılımını destekleyelim, engel olanları köstekleyelim; destur, değmesin!” Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” EĞER ortada birilerinin söylediği gibi bir “açılım” varsa bunun emperyalistler için bir açılım olduğunu belirtiyor Bülent Esinoğlu ve “Tıpkı Osmanlı’nın son günlerindeki gibi çalışıyorlar” diyor: “Hürriyet ve İtilaf Fırkası, Teali İslam Cemiyeti, İngiliz Muhipler Cemiyeti başka adlar altında yeniden kuruldu. Bazı emekli askerler sanki Nigehban Cemiyet-i Askeriyesi’ni yeniden açtı. Bunların görevi Anadolu’da sürdürülen Milli Mücadele’yi başarısız kılmak için İngiliz Muhipler Cemiyeti’nden aldıkları altınlarla istihbarat toplamaktı. Nigehban Cemiyet-i Askeriyesi’nin topladığı istihbaratı Sait Molla ve rahip Robert Flew değerlendiriyordu.” O günler geride kaldı. Geldik bugünlere. Bülent Esinoğlu devam ediyor: “Siz hiç bu kadar çok medyada boy gösteren emekli bir genelkurmay başkanını ne zaman gördünüz? AKP ne zaman zora düşse emekli general Hilmi Özkök’le çarşaf çarşaf röportaj yapılıyor. Nasıl ki, 1 Mart Teskeresi daha Meclis’ten geçmeden Amerikan askerini Türkiye’ye geçirdiyse şimdi de ABD adına ne gerekiyorsa sanki onu yapıyor. Osmanlı, Selçuklu diyerek Türkiye’nin adını bile tartışmaya açıyor. Evet, yoğun bir propaganda süreci yaşıyoruz. Bu süreç iki unsurdan oluşuyor. Karşı çıkanları, statükocu ve demokrasiye karşı olarak tanımlamak. Kendilerini de ‘kanı durduran, insanlık ve demokrasi yanlısı’ göstermek. Çözüm sözcüğünün gücünden yararlanmak. Yoğun propaganda ve ajitasyon süreci henüz tamamlanmadı. MHP ve CHP’yi teslim aldıktan sonra, bu süreci tamamlamış olacaklar. Fakat asıl zorluk bundan sonra başlayacak. İkna ettiklerini sandıkları, halk karşı koymaya başlayacaktır. Büyük Ortadoğu Projesi’nin haritasını milli kuvvetlerin önüne açmak o kadar kolay değil. 20. yüzyılın başında olduğu gibi 21. yüzyılın başında da başaramayacaklar.” Açılım deyince Uğur Seten de şöyle diyor: “Demokrasi ve özgürlük naralarıyla girdiği Afganistan ve Irak’ı işgal ederek insanlık tarihinin en aşağılık işkencelerini ve katliamlarını uygulayan ABD, şimdi gözünü Türkiye’ye dikti. Baltayı taşa vuranlar, âlemi sersem milleti kör mü zannediyor? Açılım edebiyatçıları ve şakşakçıları iyice bellemeli ki tek çözüm; hiçbir koşul olmaksızın eşkıya sürüsünün Türk adaletine teslim olmasıdır. Gerisi zırvadır.” Gerisi zırva SESSİZ SEDASIZ (!) UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ “Topkarın ardıçkuşu” da denilen göç- men bir kuş. 2/ Eskiden uzay boşluğunu dol- durduğu varsa- yõlan esnek madde... Men- teşe. 3/ Deriden sõzan tuzlu sõ- võ... Testere, rende, törpü gibi araç- larla işlenen bir tah- tadan dökülen kõrõntõ- lar. 4/ Vilayet... Ör- değe benzer bir su kuşu. 5/ Lokantalarda garson yamağõ... Uzun ve yorucu ça- lõşma. 6/ Zerdüşt di- ninde ateş tanrõsõ... Çõplak vücut resmi. 7/ Cevizin yeşil kabuğu ve yaprağõ... Romatizma ağ- rõsõ. 8/ Arka, sõrt... “Sarõ çiçek sarvan kurmuş otu- rur / Yaz gelince --- otlar bitirir” (Karacaoğlan). 9/ Yabanördeği. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yazõlõ olan şey... Kuzey Avrupa ülkeleri ile Or- tadoğu’yu birbirine bağlayan otoyolun simgesi. 2/ Kürkü değerli bir yaban kedisi... Madenleri yontmada kullanõlan çelik araç. 3/ Sazõn en ince ses veren te- li... “Çok sarhoş” anlamõnda argo sözcük. 4/ Bre- zilya’nõn plaka imi... Geniş kalabalõklar önünde ya- põlan büyük gösteri. 5/ Bir cetvel türü... Utanõlacak şey, ayõp. 6/ Küçük tuzlu bisküvi... Talyum ele- mentinin simgesi. 7/ Lahana... Anma, hatõrlama. 8/ Üye... Cõlõz, zayõf. 9/ Kokmuş hayvan ölüsü... Bal, yoğurt, yağ, pekmez gibi şeyler koymaya yarayan tahta kova. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 H A V A C I V A İ T A L İ K N B N İ L P L A K A D S E I T E R İ D B O Ğ A S I B A R E M B Ö N A M E R Y A R A L A T A R K P A L A N D I Z 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com Enginlere Sığmayan Türkçe Sevgisi...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear