28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 7 EKİM 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 13ekonomi@cumhuriyet.com.tr EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN İstanbul Kararları: IMF Değişti mi? Dünya Bankası ve IMF’nin yıllık genel kurul top- lantıları İstanbul’da sürüyor. Geçen hafta sonu Bil- gi Üniversitesi Uluslararası Politik Ekonomi Enstitü- sü ve Alman Heinrich Böll Vakfı’nın ortaklaşa dü- zenledikleri bir dizi etkinlik aracılığıyla Dünya Bankası ve IMF ikizlerinin kurullarını da kısaca izleme olana- ğı buldum. Kurul toplantılarından çıkarılabilecek ana sonuç kanımca oldukça yalın ve net: Dünya Ban- kası ve IMF, küresel krizi öngörememenin ve önlem almakta gecikmiş olmanın verdiği itibar kaybı ve ra- hatsızlığı üzerinden atma peşinde. Her fırsatta “to- parlanma sürecinin başladığı” vurgusunun yapılma- sı da bu yüzden gerekli gözüküyor. Hatta kurul top- lantılarının afişinde ısrarla vurgulanan “toparlanma sü- recinin idaresi” alt teması da biraz IMF’nin var oluş nedenini canlı tutmak ve küresel ekonomiye “bize gü- venin” mesajını iletmek kaygısıyla açıklanabilir. Ancak bu imaj kavgasının ardında bir de küresel krizin süregelen gerçekleri var. Amerikan ekonomi- sinde işsizlik oranının yüzde 9.8’e çıkması ve küre- sel bankacılık sisteminin kriz boyunca uğradığı ka- yıpların 4.3 trilyon dolar olarak hesaplanarak, hâlâ has- sas ve kırılgan dengeler üzerinde durduğunun an- laşılması nedenleriyle, şatafatla ilan edilmiş olan söz konusu “toparlanmanın” çok da sağlam temeller üze- rinde yürümediği gözleniyor. Nitekim, biraz da bu göz- lemlere dayanarak IMF/Dünya Bankası ikizlerinin ku- rul üyeleri bir çağrıyı ısrarla yinelemekten geri dur- muyorlar: “Hükümetler canlılık paketlerini vaktinden önce geri çekmemelidir; sonradan gelecek maliyet ne olursa olsun, şu anda güncel sorun küresel talep eksikliğine karşı devlet harcamaları aracılığıyla çözüm bulmak (bu olgu ülkemizde sakız ve oyuncak satın almaya davet şeklinde ifade edilmekte) olmalıdır”. IMF, üye ülke hükümetlerine esnek kredi hattı ve benze- ri yöntemlerle destek olmaya devam edecektir. Yıllardır devlet harcamalarının kötü sonuçlarından dem vuran ve devletin ekonomi içindeki ağırlığının azaltılmasını savunan IMF’nin acaba bir dönüşüm içe- risinde olduğu söylenebilir mi? IMF üst yönetiminin küresel krizden dersler aldığı savunulabilir mi? IMF/Dünya Bankası Genel Kurulu’nda gerçekleş- tirilen siyasi şovlar sanki bu yönde. Ancak, “resmi” belgelere ve yazılı metinlere giren değerlendirmeler, her iki kurumun da küresel krizin neden ve sonuç- larının gerçekçi bir değerlendirmesini yapmaktan ne denli uzak olduğunu ortaya koyuyor. Örneklerle açık- layalım: ? Enflasyon hedeflemesine yönelik merkez ban- kacılığı: Ortodoks/muhafazakâr iktisat öğretisi en- flasyon hedeflemesi ve fiyat istikrarı gözetiminin mer- kez bankalarının “biricik” görevi olduğunu savunu- yor. Son yirmi yıldır sadece ve sadece mal fiyatları- nın artış hızını (enflasyonu) izlemekle yetinen merkez bankaları, bugün finansal varlık fiyatlarındaki şiş- kinlikleri ve finans piyasalarındaki köpüklerin oluşu- munu fark etmemenin cezasını çekmekte. Bu “ih- malin” faturası ise yukarıda değindiğim 4.3 trilyon do- larlık kayıpların ana nedeni. ? Döviz kurlarının “serbest” piyasaya terk edilme- si: Döviz kurları “yüzen” kur rejimi söylemi altında ulus- lararası sermaye hareketlerinin kısa dönemli spekülatif kararlarına ve -deyim yerindeyse- kaprislerine terk edilmiş durumdaydı. Milyarlarca dolarlık sermaye ha- reketleri anlık kararlar neticesinde yön değiştiriyor ve bu da birçok ülkeyi çok yüksek boyutta rezerv bi- riktirmeye zorluyordu. Bunun ötesinde, kurların be- lirlendiği piyasaların ne serbest, ne de şeffaf oldu- ğu; ulus ötesi şirketlerin tekelci uygulamaları ve ku- ralsızlaştırılmış küresel sermaye hareketlerinin yön- lendirdiği döviz fiyatlarının, ülkemiz de dahil olmak üzere, birçok gelişmekte olan ekonomide uyumsuz (aşırı ucuz) bir denge yarattığı görülmekteydi. IMF uz- manları, döviz kurlarındaki bu tür uyumsuzlukları fark ediyor görünmelerine karşın, döviz piyasasına mü- dahale etmenin küresel sermayenin hesaplarına kaçınılmaz olarak karışmak anlamına geleceğinden, henüz bu konuda bir tasarım gerçekleştirebilme ce- saretini göstermiş değiller. ? ABD Doları’nın uluslararası rezerv para konumu: 2007 sonrasında yaşanan gelişmeler, küresel eko- nomide sadece tek bir hükümran para biriminin bü- tün dünya ticaret ve finans hareketlerine hizmet et- mekte ne denli sorunlar yarattığını gözler önüne ser- miş bulunuyor. Ancak ne IMF, ne de kendisini dün- ya ekonomisinin idare mercii ilan eden G20 hare- ketinin gündeminde ABD Doları’na karşı bir almaşık para biriminin oluşturulması söz konusu. Oysa, kü- resel kriz, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana ABD’nin finansal hegemonyasına dayalı uluslararası para sisteminin ne denli çarpık ve kırılgan olduğunu bel- geliyor. Küresel krizin ortaya döktüğü bu gerçekler ulus- lararası finans sermayesinin acilen “yeniden” dü- zenlenmesini ve kurallaştırılmasını öngörüyor. Ancak küresel sermayenin 21. yüzyılın başındaki güncel ko- numu artık bu tür “ulusal” sınırlamalara tahammül edemez durumda. Zaten Dünya Bankası ve IMF’nin genel kurulunda sergilediği şatafatlı “yenileşme” söy- lemlerinin içeriklerinin sadece “İcra kurullarında ye- ni kota oranları ne olacak” sorusuyla sınırlı tutulma- sının ardında da bu gerçek yatıyor. “İstanbul Kararları”, ne derece ışıltılı olursa ol- sun, küresel kapitalizmin mantığıyla çelişme- mek zorunda... ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr Sağlık deyince ilk akla gelen dok- torlar oluyor. Hemşirelik mesleğinin in- san sağlığındaki rolü ise ülkemizde ne yazık ki genelde göz ardı ediliyor. Doğ- ru algılanmıyor. Hemşireyi hastabakı- cı sanan hâlâ o kadar çok insan var ki... Yanlış sağlık politikaları ve yanlış yönetim anlayışı da mesleği hırpalıyor. Hem gençlerin bu mesleği seçmeleri- ni hem de seçmiş olanların mutlu ça- lışmasını engelliyor. Günümüzde ise değişen teknoloji ve insan ömrünün uzaması ile birlikte hemşirelik mesleği de bir dönüşüm geçiriyor. Bugünün hemşiresinden ar- tık beklenen; entelektüel, etik ilkelere bağlı, el becerileri gelişmiş, en son tek- nik ekipmanları kullanabilen, kendile- rini sürekli yenileyen ve ekip içinde uyumlu olması... Şimdi bu kadar yoğun gündem içindeyken hemşirelerin sorunları nereden aklına geldi diyeceksiniz. Aslında birçok insan gibi benim de hasta ya da hasta yakını olmadan hemşirelerin varlığı bile aklıma gel- miyor, itiraf edeyim. Konuyu da gün- deme getiren Semahat Arsel ol- du. Semahat Hanım bildiğiniz gi- bi Vehbi Koç’un büyük kızı. Veh- bi Koç Vakfı Yönetim Kurulu Üye- si. Önceki gün bizleri Koç Üniver- sitesi Hemşirelik Yüksekokulu’na davet etti ve hemşirelerin sorun- larını, mesleğin geçirdiği değişimi olağanüstü bir duyarlılıkla anlattı. Arsel’i hemşirelerle ilgilenmeye iten neden, uzun yıllar hem yurti- çinde hem de yurtdışında sağlık sorunları ile mücadele etmek olmuş. “9 ameliyat geçirdim. Bu süre zar- fında doktor ve hemşirelerle iç içe yaşadım. Hemşirelik mesleğinin in- san sağlığındaki rolünü bizzat yaşa- yıp deneyerek gördüm. Tabii bu ara- da o dönemde yurtdışında hemşi- relik mesleğine gösterilen ilgiyi, hemşirelerin hastalara karşı tutum- larının ne kadar farklı olduğunu da...” diyen Arsel, bunun üzerine hemşirelik mesleği ile ilgilenmeye başladığını, uluslararası standartla- rı ve yurtiçindeki sorunları araştırdı- ğını ve karşısına devasa bir uçuru- mun çıktığını söyledi. İlk kez 1974 yılında Vehbi Koç Vakfı’nda bir fon kurularak bu mesleğe destek kara- rı alınmış. Destek o zamandan beri sürüyor. Fon kapsamında her yıl 70 hemşirelik yüksekokulu öğrencisi- ne aylık burs bağlanıyor. Ancak Arsel burada durmamış. “İki idealim daha vardı: İkisini de gerçek- leştirdik, 1992 yılında Semahat Ar- sel Hemşirelik Eğitim ve Araştırma Merkezi’ni (SANERC) kurduk, 1999’da da Koç Üniversitesi Hem- şirelik Yüksekokulu’nu açtık. Bu yıl 10. yılımızı geride bırakıyoruz” di- yor. Belli tüm bunlar da Arsel’e yet- memiş.“Hem mesleğe hak ettiği iti- barı geri kazandırmak hem de Tür- kiye çapında bir model oluşturma- sı için bu okulu açtık. Şimdi ise sı- rada Sağlık Bilimleri Enstitüsü’nü aç- mak ve master programı başlatmak var” diyor. Ancak mesleğin sorunları hâlâ tam olarak çözülebilmiş değil. Ayrıca cid- di bir hemşire açığı da var. Türkiye İn- san Gücü Durum Raporu’na göre ak- tif olarak çalışan hemşire sayısı sa- dece 109 bin. Yani hemşire başına düşen hasta sayısı 763. Bu sayı Av- rupa Bölgesi’nde 149. Bu noktada SANERC’nin Direktörü Marziye Üstündağ sözü alıyor: “Hemşirelik uzun yıllar boyunca 1954 yılında çıkarılan Hemşirelik Kanunu ile yönetildi. Kanun ancak 53 yıl sonra, 2007 yılında Sağlık Bakanlığı ile Türk Hemşireler Derneği’nin çalışmaları ile yenilendi. Ancak bu kez de 2 önemli yönetmelik tamamlanamadığı için ya- sa tam anlamıyla uygulanamıyor. Bun- lardan biri ‘hemşirelerin çalışma alan- larına, pozisyonlarına ve eğitim du- rumlarına göre görev, yetki ve so- rumluluklarının belirlenmesi.’ Diğeri ise özel eğitim gerektiren birim ve alanlarda çalışacak hemşirelerin yetki belgelerinin verilmesi.” Yeni kanunla hem artık erkekler de hemşire olabiliyorlar hem de te- mel mesleki eğitim üniversite düze- yine çıkartıldı. Ancak sektörde cid- di hemşire açığı olduğu için geçici madde ile 5 yıl süre ile lise düzeyin- de eğitim sürüyor. Kendisi de hem- şire olan Üstündağ, “Üniversite me- zunu şartı ile meslekte ortak bir dil yakalanmış olacak. Yeter ki yönet- melikler çıkabilsin” diyor. Hemşirelik Mesleğine Biraz İlgi Lütfen... Kahn, 90 milyon insanõn yoğun bir yoksullukla karşõlaşacağõnõ söylerken Zollick de 50 bin bebeğin öleceğine dikkat çekti Global Finance’tan Türk bankalarına ödül Ekonomi Servisi - Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasõ Başkanõ Durmuş Yılmaz, Global Finan- ce dergisinin verdiği “En İyi Banka” ödül töreninde yaptõğõ konuşmada, “Duyduğuma göre Global Fi- nance merkez bankalarına da not vermiş. Bana da ‘B’ notunu vermiş. Geçen seneye göre notu- muzu yükseltmişler, umarım bu Türkiye’nin no- tuna da yansır” diye konuştu. Global Finance dergisinin verdiği ödüller arasõnda En İyi Finans Sağlayõcõlarõ Türkiye Kazananõ Ak- bank olurken, “En İyi Takas Yapan Banka” Türkiye ödülünü Deutsche Bank aldõ. Diğer ödül alan Bankalar ise şöyle sõralandõ: “En İyi Yerel Banka Türkiye ödülünü ve ‘En İyi Döviz Sağlayõcõsõ’ Türkiye ödülünü Akbank, ‘En İyi Yatõrõm Bankasõ’ Türkiye ödülünü Garanti Securities, ‘En İyi İslamik Finans Kuruluşu’ Türkiye ödülünü Albaraka alõrken, ‘En İyi Glo- bal Bankalar’ arasõnda ise ‘En İyi Takas Yapan Banka’ HSBC seçildi.” IMF Başkanõ Dominique Strauss-Kahn, küresel ekonomide ‘virajõn alõndõğõnõ’ ancak 2010 boyunca pek çok ülkede işsizliğin artmaya devam edeceğini söyledi. “Düşük gelirli ülkelerde savaş bile görülebilir” diyen Kahn’a göre; dünya kriz sonrasõnda farklõ bir yer olacak. Bu gerçeğe uyum sağlamak gerek. Her şeyden önce toparlanma ve istihdam yavaş olacak. Aslõnda krizin bittiğini söyleyemeyiz. Kahn: Savaş bile çıkabilir Dünya Bankasõ Başkanõ Robert Zoellick, bu yõl 59 milyondan fazla insanõn işini kaybedeceğini, Afrika’nõn Sahra altõndaki azgelişmiş bölgelerinde 30 bin ila 50 bin bebeğin ölebileceğini kaydetti. Küresel krizin, uluslararasõ ekonomik düzende yeni bir arayõşõ ortaya çõkardõğõnõ belirten Zoellick’e göre çözüm ne tamamõyla eski küresel sistem ve kurallarda ne de devlet ağõrlõklõ bir sistemde. Mevcut küresel sistem tamir edilerek, ‘sorumlu bir küreselleşme’ oluşturulmalõ. Zoellick: 59 milyon kişi işsiz kalacak Dünyanõn kriz sonrasõnda çok fark- lõ bir yerde olacağõnõn dikkat çeken IMF Başkanõ Dominique Strauss- Kahn, IMF-Dünya Bankasõ Guver- nörler Kurulu toplantõsõnda yaptõğõ ko- nuşmada, “virajın alındığını” vur- gulamasõna karşõn oldukça temkinli cümleler kurdu. “Özel sektör hâlâ kendi ayakları üzerinde duramıyor, hâlâ çok fazla tüketim yok. İstih- dam, işsizlik konusu daha yavaş to- parlanacak. 2010 yılı boyunca pek çok ülkede işsizliğin artmaya devam edeceğini görüyoruz. Aslında krizin bittiğini, bunu atlattığını söyleye- meyiz” diyen Kahn, krizden sonra 90 milyon insanõn ağõr yoksullukla kar- şõ karşõya kalacağõnõ ifade etti. Strauss-Kahn, söz konusu olan şe- yin sadece işsizliğin artmasõ, insanla- rõn satõn alma gücünün azalmasõ ol- madõğõnõ belirterek “Düşük gelirli ül- kelerde bu, bir ölüm kalım mesele- si. Bu ülkelerde toplumsal huzur- suzluklar, siyasi istikrarsızlıklar ve hatta savaş bile görülebilir” dedi. Strauss-Kahn, küresel ekonominin “son derece nazik” durumda olmaya devam ettiğini vurgulayarak, politika yapõcõlarõn krizden çõkõş stratejileri ha- zõrlamasõ gerektiğini ancak bu çõkõş stratejilerinin uygulanmasõ için henüz çok erken olduğunu belirtti. Strauss-Kahn, krizden sonra yeni bü- yüme modeline ihtiyaç olacağõnõn al- tõnõ çizerek “Yani açığı olan ülkelerde tasarruf, fazlası olan ülkelerde da- ha fazla harcama olması ve daha az dengesizlik olması gerekiyor. Geçiş, kesinlikle kolay olmayacak. Bizim gelecek için şekillendirmemiz gere- ken budur” dedi. Strauss-Kahn, bu so- nucun şimdiye kadar ekonomi politi- kalarõnda hiç görülmeyen bir işbirli- ğinin gerçekleşmesiyle yaşandõğõnõ anlattõ. Strauss-Kahn, “G20 dışında kalan milyarlarca insan var ve on- ların da sesinin duyulması gereki- yor. İşbirliğine ihtiyacımız var” di- ye konuştu. Sorumlu küreselleşme şart Dünya Bankasõ Başkanõ Robert Zoellick, IMF-Dünya Bankasõ Gu- vernörler Kurulu toplantõsõnda, ulus- lararasõ kuruluşlar ve ülkelerin de “sorumlu bir küreselleşme” için ça- lõşmasõ önerisinde bulundu. “Tüm insanlar bize bunun (kü- resel kriz) bir daha olmasına izin vermeyin diye bağırıyor” şeklinde konuşan Zoellick, krizlerin bir daha ya- şanmayacağõnõn bir garantisi olmadõ- ğõnõ ancak bundan sonra, ekonomile- rin güçlendirilebileceğini, daha güçlü bir kriz telafi sisteminin oluşturulabi- leceğini söyledi. Dünyanõn büyük ekonomileri ABD ve Japonya’nõn da değişen sisteme uy- gun bir yapõlanmaya gireceğini Zoel- lick, “Eski düzen bitti, şimdi vakit kaybetmeden, yeni normal büyüme ve sorumlu küreselleşmeyi sağla- yacak kurumları yürürlüğe soka- biliriz” şeklinde konuştu. Robert Zoellick, sorumlu bir küre- selleşme oluşturmak için gelişmekte olan ülkelerin bir çözüm olarak ta- nõnmasõ gerektiğini kaydetti. Banka’ya yeni rol Dünya Bankasõ’nõn yeni rolüne de değinen Zoellick, güçlü bir sermaye- ye sahip bir Dünya Bankasõ’nõn, kü- reselleşme, kalkõnma ve mali krizle- rin yaratacağõ sorunlarla mücadele etmede öncü bir rol oynayacağõnõ vurguladõ. Banka’nõn kriz sonrasõndaki rollerinden ilkinin, geleneksel fi- nansman yollarõnõn yanõ sõra yenilik- çi bir kalkõnma finansmanõ olacağõnõ belirten Zoellick, ikinci rolünün bilgi teknolojilerinin desteklenmesi, üçün- cüsünün de kamu mallarõnõn ülkeler- de desteklenmesi olabileceğini anlat- tõ. Zoellick, dördüncü rolün de gele- cekteki krizlerin zararlarõnõ telafi etmek olabileceğini söyledi. Dünya Bankasõ’nda, gelişmekte olan ülkelerin oy hakkõnõ arttõrma ça- lõşmalarõna da değinen Zoellick, gelişmekte olan ülkelerin, kotalarõ- nõn yüzde 3 arttõrõlmasõyla, Banka içindeki toplam oy haklarõnõn yüz- de 47’ye çõkacağõnõ, ancak bunun za- man içinde yüzde 50’nin üstüne çõ- kartõlabileceğini söyledi. ABD HAZİNE BAKANI IMF etkin bir gözlemci olmalı Timothy Geithner, Fon’un dengenin yeniden sağlanmasõ hedefine uygun politikalar izlemeye yönlendirmesi çağrõsõnda bulundu. ABD Hazine Bakanõ Timothy Ge- ithner, Uluslararasõ Para Fonu’na (IMF) yeni ortaya çõkacak yatõrõm balonlarõnõ dikkatten kaçõrmamak için etkin bir göz- lemci görevi yapmasõ ve ülkeleri, global ekonomide dengenin yeniden sağlan- masõ hedefine uygun döviz politikalarõ iz- lemesi çağrõsõnda bulundu. Geithner “IMF’nin doğruları dile getirmesi bekleniyor. Yani IMF, dik- katli bir denetimle, bundan sonra sür- dürülemez büyümelere varacak trend- leri tanımamıza yardımcı olmalı. G20’nin güçlü, dengeli ve sürdürüle- bilir büyüme hedefleri çerçevesinde IMF, dünyanın büyük ekonomilerinin kur politikası dahil olmak üzere, G20 hedefleriyle tutarlı ekonomi politika- ları uygulayıp uygulamadıkları ko- nusunda ileriye dönük analiz sağla- malıdır” dedi. Geithner, IMF’de kota paylarõnõn Ocak 2011’e kadar “dinamik ve yeter- li derecede temsil edilemeyen ülkele- re” en az yüzde 5 oranõnda kaydõrõlma- sõ yönündeki uluslararasõ işbirliğinden ve Dünya Bankasõ’nda oy hakkõnõn 2010 ilk- baharõna kadar en az yüzde 3 bu ülkele- re kaydõrõlmasõ yönündeki toplu taah- hütlerden memnun olduklarõnõ belirtti. Protestolara kulak verelim Dõşarõda polis göstericilere gaz bombasõ yağdõrõrken Erdoğan toplantõdakilere öğüt verdi: IMF-Dünya Bankasõ yõllõk top- lantõlarõ çerçevesinde Üst Dü- zey Katõlõmlõ Guvernörler Kuru- lu toplantõsõnõn açõlõşõnda konu- şan Başbakan Recep Tayyip Er- doğan, “Şu salonun dışında ko- nuşulanlara, protestolara ku- lak vermeliyiz” dedi. Küresel- leşmenin neden olduğu ekonomik refaha rağmen halen yoksulluğun önüne geçilemediğini vurgulayan Erdoğan şöyle devam etti: “Bir kesim zenginleşirken, bir kesim fakirleşti. Bunu kapitaliz- min vahşi gücü diye niteleyen insanların sayısı hiç de az değil. Bütün bunları göz önünde bu- lundurmalıyız. Çifte standartla- rı ortadan kaldırıp herkesin bö- lüşüm sürecinden istifade ettiği bir dünya kurmalıyız. Kriz hepimiz adına küresel ekonomi adına anlamlı mesajla- rı ortaya koyuyor. Pek çok unsur göz ardı edilmemeye başladı. Kü- resel ekonomide aktör olan ku- rumlar nerede yanlış yapıldığını düşünmeye başladı. Kriz sonu- cunda gelişmiş ülkelerde de kriz olabileceğini ve sorumlulukları- mızı gözden geçirmemiz gerekti- ğini anladık. Bundan sonra orta ve uzun vadeli tedbirler almalı- yız.” Erdoğan şu noktalarõn altõnõ çizdi: - Gereken fedakârlığı yapa- lım: Kriz sürecinde etkin rol oy- nayan IMF ve Dünya Bankasõ’nõn etkinliğini daha da artõrmasõ gere- kir. İhtiyati gözetim ve risk yöne- timinin geliştirilmesi şeffaflõk açõ- sõndan önem taşõyor. Uluslararasõ kuruluşlarõn reformu süresince ge- rekli fedakârlõklarõ yapmalõyõz. - Korumacılığa dikkat: Ko- rumacõlõğa başvurmayan nadir ülkelerden birisiyiz. Küresel kriz- den en az maliyetle ve en kõsa sü- rede çõkmak için korumacõlõğõn önlenmesi gerek. - Orta vadeli programın önce- liği özel sektör: Şu anda maliye po- litikasõ alanõnda belirsizlikleri or- tadan kaldõrmak için 2010, 2012 or- ta vadeli programõ uygulamaya başlayacağõz. Mali kural uygula- masõnõ getireceğiz. Orta vadeli programõn önceliği Türkiye eko- nomisinin özel sektör ile büyüme- sini sağlamaktõr. Bölgesel bazda ya- tõrõmlarõ destekliyoruz. İstanbul finans merkezi projesinde iddialıyız: P e l i n Ü N K E R , M u r a t G Ü L D E R E N , B e r z a Ş İ M Ş E K B‹LG‹ TOPLUMUNA DO/RU / ÖZLEM YÜZAK Başbakan Erdoğan, “Bir kesim zenginleşirken, bir kesim fakirleşti. Bunu kapitalizmin vahşi gücü diye niteleyen insanlarõn sayõsõ hiç de az değil. Çifte standartlarõ kaldõrõp herkesin bölüşüm sürecinden istifade ettiği bir dünya kurmalõyõz” dedi. İstanbul’u finans merkezi yapmak gerekiyor, bu yapısal bir reform. Özel ve kamu sektörünü buraya alarak İstanbul’u finans merkezi olarak yeniden yapılandıracağız. Genç nüfus ve jeopolitik konum bizi iddialı kılıyor. İstanbul’u küresel bir finans merkezi haline getirecek olan bu proje için hazırız. Krizinbilançosuaçlõkveölüm
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear