Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
7 EKİM 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ 13ekonomi@cumhuriyet.com.tr
EKONOMİ POLİTİK
ERİNÇ YELDAN
İstanbul Kararları:
IMF Değişti mi?
Dünya Bankası ve IMF’nin yıllık genel kurul top-
lantıları İstanbul’da sürüyor. Geçen hafta sonu Bil-
gi Üniversitesi Uluslararası Politik Ekonomi Enstitü-
sü ve Alman Heinrich Böll Vakfı’nın ortaklaşa dü-
zenledikleri bir dizi etkinlik aracılığıyla Dünya Bankası
ve IMF ikizlerinin kurullarını da kısaca izleme olana-
ğı buldum. Kurul toplantılarından çıkarılabilecek
ana sonuç kanımca oldukça yalın ve net: Dünya Ban-
kası ve IMF, küresel krizi öngörememenin ve önlem
almakta gecikmiş olmanın verdiği itibar kaybı ve ra-
hatsızlığı üzerinden atma peşinde. Her fırsatta “to-
parlanma sürecinin başladığı” vurgusunun yapılma-
sı da bu yüzden gerekli gözüküyor. Hatta kurul top-
lantılarının afişinde ısrarla vurgulanan “toparlanma sü-
recinin idaresi” alt teması da biraz IMF’nin var oluş
nedenini canlı tutmak ve küresel ekonomiye “bize gü-
venin” mesajını iletmek kaygısıyla açıklanabilir.
Ancak bu imaj kavgasının ardında bir de küresel
krizin süregelen gerçekleri var. Amerikan ekonomi-
sinde işsizlik oranının yüzde 9.8’e çıkması ve küre-
sel bankacılık sisteminin kriz boyunca uğradığı ka-
yıpların 4.3 trilyon dolar olarak hesaplanarak, hâlâ has-
sas ve kırılgan dengeler üzerinde durduğunun an-
laşılması nedenleriyle, şatafatla ilan edilmiş olan söz
konusu “toparlanmanın” çok da sağlam temeller üze-
rinde yürümediği gözleniyor. Nitekim, biraz da bu göz-
lemlere dayanarak IMF/Dünya Bankası ikizlerinin ku-
rul üyeleri bir çağrıyı ısrarla yinelemekten geri dur-
muyorlar: “Hükümetler canlılık paketlerini vaktinden
önce geri çekmemelidir; sonradan gelecek maliyet
ne olursa olsun, şu anda güncel sorun küresel talep
eksikliğine karşı devlet harcamaları aracılığıyla çözüm
bulmak (bu olgu ülkemizde sakız ve oyuncak satın
almaya davet şeklinde ifade edilmekte) olmalıdır”. IMF,
üye ülke hükümetlerine esnek kredi hattı ve benze-
ri yöntemlerle destek olmaya devam edecektir.
Yıllardır devlet harcamalarının kötü sonuçlarından
dem vuran ve devletin ekonomi içindeki ağırlığının
azaltılmasını savunan IMF’nin acaba bir dönüşüm içe-
risinde olduğu söylenebilir mi? IMF üst yönetiminin
küresel krizden dersler aldığı savunulabilir mi?
IMF/Dünya Bankası Genel Kurulu’nda gerçekleş-
tirilen siyasi şovlar sanki bu yönde. Ancak, “resmi”
belgelere ve yazılı metinlere giren değerlendirmeler,
her iki kurumun da küresel krizin neden ve sonuç-
larının gerçekçi bir değerlendirmesini yapmaktan ne
denli uzak olduğunu ortaya koyuyor. Örneklerle açık-
layalım:
? Enflasyon hedeflemesine yönelik merkez ban-
kacılığı: Ortodoks/muhafazakâr iktisat öğretisi en-
flasyon hedeflemesi ve fiyat istikrarı gözetiminin mer-
kez bankalarının “biricik” görevi olduğunu savunu-
yor. Son yirmi yıldır sadece ve sadece mal fiyatları-
nın artış hızını (enflasyonu) izlemekle yetinen merkez
bankaları, bugün finansal varlık fiyatlarındaki şiş-
kinlikleri ve finans piyasalarındaki köpüklerin oluşu-
munu fark etmemenin cezasını çekmekte. Bu “ih-
malin” faturası ise yukarıda değindiğim 4.3 trilyon do-
larlık kayıpların ana nedeni.
? Döviz kurlarının “serbest” piyasaya terk edilme-
si: Döviz kurları “yüzen” kur rejimi söylemi altında ulus-
lararası sermaye hareketlerinin kısa dönemli spekülatif
kararlarına ve -deyim yerindeyse- kaprislerine terk
edilmiş durumdaydı. Milyarlarca dolarlık sermaye ha-
reketleri anlık kararlar neticesinde yön değiştiriyor ve
bu da birçok ülkeyi çok yüksek boyutta rezerv bi-
riktirmeye zorluyordu. Bunun ötesinde, kurların be-
lirlendiği piyasaların ne serbest, ne de şeffaf oldu-
ğu; ulus ötesi şirketlerin tekelci uygulamaları ve ku-
ralsızlaştırılmış küresel sermaye hareketlerinin yön-
lendirdiği döviz fiyatlarının, ülkemiz de dahil olmak
üzere, birçok gelişmekte olan ekonomide uyumsuz
(aşırı ucuz) bir denge yarattığı görülmekteydi. IMF uz-
manları, döviz kurlarındaki bu tür uyumsuzlukları fark
ediyor görünmelerine karşın, döviz piyasasına mü-
dahale etmenin küresel sermayenin hesaplarına
kaçınılmaz olarak karışmak anlamına geleceğinden,
henüz bu konuda bir tasarım gerçekleştirebilme ce-
saretini göstermiş değiller.
? ABD Doları’nın uluslararası rezerv para konumu:
2007 sonrasında yaşanan gelişmeler, küresel eko-
nomide sadece tek bir hükümran para biriminin bü-
tün dünya ticaret ve finans hareketlerine hizmet et-
mekte ne denli sorunlar yarattığını gözler önüne ser-
miş bulunuyor. Ancak ne IMF, ne de kendisini dün-
ya ekonomisinin idare mercii ilan eden G20 hare-
ketinin gündeminde ABD Doları’na karşı bir almaşık
para biriminin oluşturulması söz konusu. Oysa, kü-
resel kriz, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana ABD’nin
finansal hegemonyasına dayalı uluslararası para
sisteminin ne denli çarpık ve kırılgan olduğunu bel-
geliyor.
Küresel krizin ortaya döktüğü bu gerçekler ulus-
lararası finans sermayesinin acilen “yeniden” dü-
zenlenmesini ve kurallaştırılmasını öngörüyor. Ancak
küresel sermayenin 21. yüzyılın başındaki güncel ko-
numu artık bu tür “ulusal” sınırlamalara tahammül
edemez durumda. Zaten Dünya Bankası ve IMF’nin
genel kurulunda sergilediği şatafatlı “yenileşme” söy-
lemlerinin içeriklerinin sadece “İcra kurullarında ye-
ni kota oranları ne olacak” sorusuyla sınırlı tutulma-
sının ardında da bu gerçek yatıyor.
“İstanbul Kararları”, ne derece ışıltılı olursa ol-
sun, küresel kapitalizmin mantığıyla çelişme-
mek zorunda...
ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr
Sağlık deyince ilk akla gelen dok-
torlar oluyor. Hemşirelik mesleğinin in-
san sağlığındaki rolü ise ülkemizde ne
yazık ki genelde göz ardı ediliyor. Doğ-
ru algılanmıyor. Hemşireyi hastabakı-
cı sanan hâlâ o kadar çok insan var
ki... Yanlış sağlık politikaları ve yanlış
yönetim anlayışı da mesleği hırpalıyor.
Hem gençlerin bu mesleği seçmeleri-
ni hem de seçmiş olanların mutlu ça-
lışmasını engelliyor.
Günümüzde ise değişen teknoloji
ve insan ömrünün uzaması ile birlikte
hemşirelik mesleği de bir dönüşüm
geçiriyor. Bugünün hemşiresinden ar-
tık beklenen; entelektüel, etik ilkelere
bağlı, el becerileri gelişmiş, en son tek-
nik ekipmanları kullanabilen, kendile-
rini sürekli yenileyen ve ekip içinde
uyumlu olması...
Şimdi bu kadar yoğun gündem
içindeyken hemşirelerin sorunları
nereden aklına geldi diyeceksiniz.
Aslında birçok insan gibi benim de
hasta ya da hasta yakını olmadan
hemşirelerin varlığı bile aklıma gel-
miyor, itiraf edeyim. Konuyu da gün-
deme getiren Semahat Arsel ol-
du. Semahat Hanım bildiğiniz gi-
bi Vehbi Koç’un büyük kızı. Veh-
bi Koç Vakfı Yönetim Kurulu Üye-
si. Önceki gün bizleri Koç Üniver-
sitesi Hemşirelik Yüksekokulu’na
davet etti ve hemşirelerin sorun-
larını, mesleğin geçirdiği değişimi
olağanüstü bir duyarlılıkla anlattı.
Arsel’i hemşirelerle ilgilenmeye
iten neden, uzun yıllar hem yurti-
çinde hem de yurtdışında sağlık
sorunları ile mücadele etmek olmuş.
“9 ameliyat geçirdim. Bu süre zar-
fında doktor ve hemşirelerle iç içe
yaşadım. Hemşirelik mesleğinin in-
san sağlığındaki rolünü bizzat yaşa-
yıp deneyerek gördüm. Tabii bu ara-
da o dönemde yurtdışında hemşi-
relik mesleğine gösterilen ilgiyi,
hemşirelerin hastalara karşı tutum-
larının ne kadar farklı olduğunu
da...” diyen Arsel, bunun üzerine
hemşirelik mesleği ile ilgilenmeye
başladığını, uluslararası standartla-
rı ve yurtiçindeki sorunları araştırdı-
ğını ve karşısına devasa bir uçuru-
mun çıktığını söyledi. İlk kez 1974
yılında Vehbi Koç Vakfı’nda bir fon
kurularak bu mesleğe destek kara-
rı alınmış. Destek o zamandan beri
sürüyor. Fon kapsamında her yıl 70
hemşirelik yüksekokulu öğrencisi-
ne aylık burs bağlanıyor.
Ancak Arsel burada durmamış. “İki
idealim daha vardı: İkisini de gerçek-
leştirdik, 1992 yılında Semahat Ar-
sel Hemşirelik Eğitim ve Araştırma
Merkezi’ni (SANERC) kurduk,
1999’da da Koç Üniversitesi Hem-
şirelik Yüksekokulu’nu açtık. Bu yıl
10. yılımızı geride bırakıyoruz” di-
yor.
Belli tüm bunlar da Arsel’e yet-
memiş.“Hem mesleğe hak ettiği iti-
barı geri kazandırmak hem de Tür-
kiye çapında bir model oluşturma-
sı için bu okulu açtık. Şimdi ise sı-
rada Sağlık Bilimleri Enstitüsü’nü aç-
mak ve master programı başlatmak
var” diyor.
Ancak mesleğin sorunları hâlâ tam
olarak çözülebilmiş değil. Ayrıca cid-
di bir hemşire açığı da var. Türkiye İn-
san Gücü Durum Raporu’na göre ak-
tif olarak çalışan hemşire sayısı sa-
dece 109 bin. Yani hemşire başına
düşen hasta sayısı 763. Bu sayı Av-
rupa Bölgesi’nde 149.
Bu noktada SANERC’nin Direktörü
Marziye Üstündağ sözü alıyor:
“Hemşirelik uzun yıllar boyunca 1954
yılında çıkarılan Hemşirelik Kanunu ile
yönetildi. Kanun ancak 53 yıl sonra,
2007 yılında Sağlık Bakanlığı ile Türk
Hemşireler Derneği’nin çalışmaları ile
yenilendi. Ancak bu kez de 2 önemli
yönetmelik tamamlanamadığı için ya-
sa tam anlamıyla uygulanamıyor. Bun-
lardan biri ‘hemşirelerin çalışma alan-
larına, pozisyonlarına ve eğitim du-
rumlarına göre görev, yetki ve so-
rumluluklarının belirlenmesi.’ Diğeri
ise özel eğitim gerektiren birim ve
alanlarda çalışacak hemşirelerin yetki
belgelerinin verilmesi.”
Yeni kanunla hem artık erkekler
de hemşire olabiliyorlar hem de te-
mel mesleki eğitim üniversite düze-
yine çıkartıldı. Ancak sektörde cid-
di hemşire açığı olduğu için geçici
madde ile 5 yıl süre ile lise düzeyin-
de eğitim sürüyor. Kendisi de hem-
şire olan Üstündağ, “Üniversite me-
zunu şartı ile meslekte ortak bir dil
yakalanmış olacak. Yeter ki yönet-
melikler çıkabilsin” diyor.
Hemşirelik Mesleğine Biraz İlgi Lütfen...
Kahn, 90 milyon insanõn yoğun bir yoksullukla karşõlaşacağõnõ söylerken Zollick de 50 bin bebeğin öleceğine dikkat çekti
Global Finance’tan
Türk bankalarına ödül
Ekonomi Servisi - Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankasõ Başkanõ Durmuş Yılmaz, Global Finan-
ce dergisinin verdiği “En İyi Banka” ödül töreninde
yaptõğõ konuşmada, “Duyduğuma göre Global Fi-
nance merkez bankalarına da not vermiş. Bana
da ‘B’ notunu vermiş. Geçen seneye göre notu-
muzu yükseltmişler, umarım bu Türkiye’nin no-
tuna da yansır” diye konuştu.
Global Finance dergisinin verdiği ödüller arasõnda
En İyi Finans Sağlayõcõlarõ Türkiye Kazananõ Ak-
bank olurken, “En İyi Takas Yapan Banka”
Türkiye ödülünü Deutsche Bank aldõ. Diğer ödül alan
Bankalar ise şöyle sõralandõ:
“En İyi Yerel Banka Türkiye ödülünü ve ‘En İyi
Döviz Sağlayõcõsõ’ Türkiye ödülünü Akbank,
‘En İyi Yatõrõm Bankasõ’ Türkiye ödülünü Garanti
Securities, ‘En İyi İslamik Finans Kuruluşu’
Türkiye ödülünü Albaraka alõrken, ‘En İyi Glo-
bal Bankalar’ arasõnda ise ‘En İyi Takas Yapan
Banka’ HSBC seçildi.”
IMF Başkanõ Dominique Strauss-Kahn, küresel
ekonomide ‘virajõn alõndõğõnõ’ ancak 2010 boyunca pek
çok ülkede işsizliğin artmaya devam edeceğini söyledi.
“Düşük gelirli ülkelerde savaş bile görülebilir” diyen
Kahn’a göre; dünya kriz sonrasõnda farklõ bir yer
olacak. Bu gerçeğe uyum sağlamak gerek. Her şeyden
önce toparlanma ve istihdam yavaş olacak. Aslõnda
krizin bittiğini söyleyemeyiz.
Kahn: Savaş bile çıkabilir
Dünya Bankasõ Başkanõ Robert Zoellick, bu yõl 59 milyondan
fazla insanõn işini kaybedeceğini, Afrika’nõn Sahra altõndaki
azgelişmiş bölgelerinde 30 bin ila 50 bin bebeğin
ölebileceğini kaydetti. Küresel krizin, uluslararasõ ekonomik
düzende yeni bir arayõşõ ortaya çõkardõğõnõ belirten
Zoellick’e göre çözüm ne tamamõyla eski küresel sistem ve
kurallarda ne de devlet ağõrlõklõ bir sistemde. Mevcut küresel
sistem tamir edilerek, ‘sorumlu bir küreselleşme’ oluşturulmalõ.
Zoellick: 59 milyon kişi işsiz kalacak
Dünyanõn kriz sonrasõnda çok fark-
lõ bir yerde olacağõnõn dikkat çeken
IMF Başkanõ Dominique Strauss-
Kahn, IMF-Dünya Bankasõ Guver-
nörler Kurulu toplantõsõnda yaptõğõ ko-
nuşmada, “virajın alındığını” vur-
gulamasõna karşõn oldukça temkinli
cümleler kurdu. “Özel sektör hâlâ
kendi ayakları üzerinde duramıyor,
hâlâ çok fazla tüketim yok. İstih-
dam, işsizlik konusu daha yavaş to-
parlanacak. 2010 yılı boyunca pek
çok ülkede işsizliğin artmaya devam
edeceğini görüyoruz. Aslında krizin
bittiğini, bunu atlattığını söyleye-
meyiz” diyen Kahn, krizden sonra 90
milyon insanõn ağõr yoksullukla kar-
şõ karşõya kalacağõnõ ifade etti.
Strauss-Kahn, söz konusu olan şe-
yin sadece işsizliğin artmasõ, insanla-
rõn satõn alma gücünün azalmasõ ol-
madõğõnõ belirterek “Düşük gelirli ül-
kelerde bu, bir ölüm kalım mesele-
si. Bu ülkelerde toplumsal huzur-
suzluklar, siyasi istikrarsızlıklar ve
hatta savaş bile görülebilir” dedi.
Strauss-Kahn, küresel ekonominin
“son derece nazik” durumda olmaya
devam ettiğini vurgulayarak, politika
yapõcõlarõn krizden çõkõş stratejileri ha-
zõrlamasõ gerektiğini ancak bu çõkõş
stratejilerinin uygulanmasõ için henüz
çok erken olduğunu belirtti.
Strauss-Kahn, krizden sonra yeni bü-
yüme modeline ihtiyaç olacağõnõn al-
tõnõ çizerek “Yani açığı olan ülkelerde
tasarruf, fazlası olan ülkelerde da-
ha fazla harcama olması ve daha az
dengesizlik olması gerekiyor. Geçiş,
kesinlikle kolay olmayacak. Bizim
gelecek için şekillendirmemiz gere-
ken budur” dedi. Strauss-Kahn, bu so-
nucun şimdiye kadar ekonomi politi-
kalarõnda hiç görülmeyen bir işbirli-
ğinin gerçekleşmesiyle yaşandõğõnõ
anlattõ. Strauss-Kahn, “G20 dışında
kalan milyarlarca insan var ve on-
ların da sesinin duyulması gereki-
yor. İşbirliğine ihtiyacımız var” di-
ye konuştu.
Sorumlu küreselleşme
şart
Dünya Bankasõ Başkanõ Robert
Zoellick, IMF-Dünya Bankasõ Gu-
vernörler Kurulu toplantõsõnda, ulus-
lararasõ kuruluşlar ve ülkelerin de
“sorumlu bir küreselleşme” için ça-
lõşmasõ önerisinde bulundu.
“Tüm insanlar bize bunun (kü-
resel kriz) bir daha olmasına izin
vermeyin diye bağırıyor” şeklinde
konuşan Zoellick, krizlerin bir daha ya-
şanmayacağõnõn bir garantisi olmadõ-
ğõnõ ancak bundan sonra, ekonomile-
rin güçlendirilebileceğini, daha güçlü
bir kriz telafi sisteminin oluşturulabi-
leceğini söyledi.
Dünyanõn büyük ekonomileri ABD
ve Japonya’nõn da değişen sisteme uy-
gun bir yapõlanmaya gireceğini Zoel-
lick, “Eski düzen bitti, şimdi vakit
kaybetmeden, yeni normal büyüme
ve sorumlu küreselleşmeyi sağla-
yacak kurumları yürürlüğe soka-
biliriz” şeklinde konuştu.
Robert Zoellick, sorumlu bir küre-
selleşme oluşturmak için gelişmekte
olan ülkelerin bir çözüm olarak ta-
nõnmasõ gerektiğini kaydetti.
Banka’ya yeni rol
Dünya Bankasõ’nõn yeni rolüne de
değinen Zoellick, güçlü bir sermaye-
ye sahip bir Dünya Bankasõ’nõn, kü-
reselleşme, kalkõnma ve mali krizle-
rin yaratacağõ sorunlarla mücadele
etmede öncü bir rol oynayacağõnõ
vurguladõ. Banka’nõn kriz sonrasõndaki
rollerinden ilkinin, geleneksel fi-
nansman yollarõnõn yanõ sõra yenilik-
çi bir kalkõnma finansmanõ olacağõnõ
belirten Zoellick, ikinci rolünün bilgi
teknolojilerinin desteklenmesi, üçün-
cüsünün de kamu mallarõnõn ülkeler-
de desteklenmesi olabileceğini anlat-
tõ. Zoellick, dördüncü rolün de gele-
cekteki krizlerin zararlarõnõ telafi etmek
olabileceğini söyledi.
Dünya Bankasõ’nda, gelişmekte
olan ülkelerin oy hakkõnõ arttõrma ça-
lõşmalarõna da değinen Zoellick,
gelişmekte olan ülkelerin, kotalarõ-
nõn yüzde 3 arttõrõlmasõyla, Banka
içindeki toplam oy haklarõnõn yüz-
de 47’ye çõkacağõnõ, ancak bunun za-
man içinde yüzde 50’nin üstüne çõ-
kartõlabileceğini söyledi.
ABD HAZİNE BAKANI
IMF etkin
bir gözlemci
olmalı
Timothy Geithner, Fon’un
dengenin yeniden sağlanmasõ
hedefine uygun politikalar
izlemeye yönlendirmesi
çağrõsõnda bulundu.
ABD Hazine Bakanõ Timothy Ge-
ithner, Uluslararasõ Para Fonu’na (IMF)
yeni ortaya çõkacak yatõrõm balonlarõnõ
dikkatten kaçõrmamak için etkin bir göz-
lemci görevi yapmasõ ve ülkeleri, global
ekonomide dengenin yeniden sağlan-
masõ hedefine uygun döviz politikalarõ iz-
lemesi çağrõsõnda bulundu.
Geithner “IMF’nin doğruları dile
getirmesi bekleniyor. Yani IMF, dik-
katli bir denetimle, bundan sonra sür-
dürülemez büyümelere varacak trend-
leri tanımamıza yardımcı olmalı.
G20’nin güçlü, dengeli ve sürdürüle-
bilir büyüme hedefleri çerçevesinde
IMF, dünyanın büyük ekonomilerinin
kur politikası dahil olmak üzere, G20
hedefleriyle tutarlı ekonomi politika-
ları uygulayıp uygulamadıkları ko-
nusunda ileriye dönük analiz sağla-
malıdır” dedi.
Geithner, IMF’de kota paylarõnõn
Ocak 2011’e kadar “dinamik ve yeter-
li derecede temsil edilemeyen ülkele-
re” en az yüzde 5 oranõnda kaydõrõlma-
sõ yönündeki uluslararasõ işbirliğinden ve
Dünya Bankasõ’nda oy hakkõnõn 2010 ilk-
baharõna kadar en az yüzde 3 bu ülkele-
re kaydõrõlmasõ yönündeki toplu taah-
hütlerden memnun olduklarõnõ belirtti.
Protestolara kulak verelim
Dõşarõda polis göstericilere gaz bombasõ yağdõrõrken Erdoğan toplantõdakilere öğüt verdi:
IMF-Dünya Bankasõ yõllõk top-
lantõlarõ çerçevesinde Üst Dü-
zey Katõlõmlõ Guvernörler Kuru-
lu toplantõsõnõn açõlõşõnda konu-
şan Başbakan Recep Tayyip Er-
doğan, “Şu salonun dışında ko-
nuşulanlara, protestolara ku-
lak vermeliyiz” dedi. Küresel-
leşmenin neden olduğu ekonomik
refaha rağmen halen yoksulluğun
önüne geçilemediğini vurgulayan
Erdoğan şöyle devam etti:
“Bir kesim zenginleşirken, bir
kesim fakirleşti. Bunu kapitaliz-
min vahşi gücü diye niteleyen
insanların sayısı hiç de az değil.
Bütün bunları göz önünde bu-
lundurmalıyız. Çifte standartla-
rı ortadan kaldırıp herkesin bö-
lüşüm sürecinden istifade ettiği
bir dünya kurmalıyız.
Kriz hepimiz adına küresel
ekonomi adına anlamlı mesajla-
rı ortaya koyuyor. Pek çok unsur
göz ardı edilmemeye başladı. Kü-
resel ekonomide aktör olan ku-
rumlar nerede yanlış yapıldığını
düşünmeye başladı. Kriz sonu-
cunda gelişmiş ülkelerde de kriz
olabileceğini ve sorumlulukları-
mızı gözden geçirmemiz gerekti-
ğini anladık. Bundan sonra orta
ve uzun vadeli tedbirler almalı-
yız.”
Erdoğan şu noktalarõn altõnõ
çizdi:
- Gereken fedakârlığı yapa-
lım: Kriz sürecinde etkin rol oy-
nayan IMF ve Dünya Bankasõ’nõn
etkinliğini daha da artõrmasõ gere-
kir. İhtiyati gözetim ve risk yöne-
timinin geliştirilmesi şeffaflõk açõ-
sõndan önem taşõyor. Uluslararasõ
kuruluşlarõn reformu süresince ge-
rekli fedakârlõklarõ yapmalõyõz.
- Korumacılığa dikkat: Ko-
rumacõlõğa başvurmayan nadir
ülkelerden birisiyiz. Küresel kriz-
den en az maliyetle ve en kõsa sü-
rede çõkmak için korumacõlõğõn
önlenmesi gerek.
- Orta vadeli programın önce-
liği özel sektör: Şu anda maliye po-
litikasõ alanõnda belirsizlikleri or-
tadan kaldõrmak için 2010, 2012 or-
ta vadeli programõ uygulamaya
başlayacağõz. Mali kural uygula-
masõnõ getireceğiz. Orta vadeli
programõn önceliği Türkiye eko-
nomisinin özel sektör ile büyüme-
sini sağlamaktõr. Bölgesel bazda ya-
tõrõmlarõ destekliyoruz.
İstanbul finans
merkezi projesinde
iddialıyız:
P e l i n Ü N K E R , M u r a t G Ü L D E R E N , B e r z a Ş İ M Ş E K
B‹LG‹ TOPLUMUNA DO/RU / ÖZLEM YÜZAK
Başbakan Erdoğan, “Bir
kesim zenginleşirken, bir
kesim fakirleşti. Bunu
kapitalizmin vahşi gücü diye
niteleyen insanlarõn sayõsõ hiç
de az değil. Çifte standartlarõ
kaldõrõp herkesin bölüşüm
sürecinden istifade ettiği bir
dünya kurmalõyõz” dedi.
İstanbul’u finans merkezi
yapmak gerekiyor, bu
yapısal bir reform. Özel ve
kamu sektörünü buraya
alarak İstanbul’u finans
merkezi olarak yeniden
yapılandıracağız. Genç
nüfus ve jeopolitik konum
bizi iddialı kılıyor.
İstanbul’u küresel bir
finans merkezi haline
getirecek olan bu proje
için hazırız.
Krizinbilançosuaçlõkveölüm