14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM Susurluk-Ergenekon Hattının Kirli Senaryosu: Atatürkçüler önce yıllarca öldürüldü, terör teh- didi altında yaşadı. Şimdilerde ise ülkemiz geliş- ti. Artık cinayete kurban gitmiyorlar, tutuklanıp ce- zaevine konuyorlar! İşte ben buna “medeniyet” de- rim, demokratik bir hukuk devleti olma doğrultu- sunda demek ki bayağı yol kat etmişiz… Nedenleri her iki “sağ ve sol ucundan” malum bu ilerleme(!), hangi gerçeklerle yaşandı, onu zaten biliyorsunuz! Yokuş aşağı, freni patlamış bir kamyon gibi en- gebeli arazide, virajlı yolda dangıl dungul düşü- yoruz. Bir tarafımız uçurum, diğer tarafımız ka- yalık… Geçen haftaki bilmem kaçıncı dalgaya ba- kıyorum da… Sanki sıkıştıkça bir el torbaya da- lıp, tescilli Atatürkçüler listesiyle, bir de şimdiler- de Susurluk dosyalarında dolaşan isimler arasında tombala çekiyor… O gün kimler “şanslı” isimler- se, onlar yem olarak ortalığa atılıyor. Hukukun ve demokrasinin utanç günlerini yaşıyoruz. Tuncer Kılınç, Sabih Kanadoğlu, Kemal Yavuz gibi isim- lerle İbrahim Şahin gibi apayrı bir profilden ge- lenler aynı “çekilişte” yan yana geliyorlar! Daha yo- ruma gerek var mı? Uygulamaya çalışılan “yeni rejim” şöyle bir ma- ça benziyor: Hakem seçtiği takımdan kafasına gö- re adam atabiliyor. O takım buna rağmen gol atı- yorsa, bunlar iptal ediliyor, taraftarı varsa stad dı- şına atılıyor. Buna rağmen istenilen sonuç elde edi- lemezse, kontrol yapılmadan “bu adamlar do- pingliye benziyor” diye maç tatil ediliyor! Bu ta- rif ettiğim “şey” in adı “futbol” ise, bu yaşadıkla- rımız da “demokrasi” olabilir. Sonuçta uygula- malara Yarsav Başkanı Emin Ağaoğlu da isyan etti ve hükümete zehir zembelek haklı bir uyarı yaptı. En akıl almaz konu ise, savcının bundan son- ra nerelere el atacağını “yandaş” gazetecilerin şim- diden malzemeye dönüştürerek ahlaksızca psi- kolojik bir altyapı hazırlığı yapacak kadar meslekten uzaklaşan tetikçilere dönüşebilmeleri! Aylardır süregelen durum artık iyice belli oldu: “Ze- min hazırlama” komedyası üzerinden, demokrasi- yi tek başına sona erdirme yetkilerini ele geçirdi- ğine inanan biri, “Susurluk” adı verilen ve tüm sol siyasilerin, yıllarca üzerine gitmiş oldukları bir ka- lıntıyı, şimdi Ergenekon’a, tüm kirli çamaşırlarıyla devretme peşindeler. Susurlukla yıllardır anılan, maf- ya-devlet-siyaset ilişkilerinde tescillenmiş kişiler, ne idüğü belirsiz bombalar, tabancalar, Kalaşnikoflar… Ve öte yandan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıları, ünlü yazarlar, askerler, gazeteciler… Yapılan ope- rasyon basit: bu iki kesimi aynı torbada çalkalayıp, birbiri içinde eritmek, satılmış medyanın beyin yı- kamalarıyla da, bu deli saçması benzeştirmeyi top- luma kabul ettirmek! Böylece Kemalizmin en önemli odaklarını kirletmeye çalışmak, dışarıda ka- lanlara gözdağı vermek… Kanıtlar bir başka inciler dizisi: “telefon gö- rüşmesi yapmak”, “aynı karede cenazeye katılmış olmak”, “hükümete karşı olmak”, “bayrak sevgi- si ve aşırı milliyetçi olmak”. Müthiş. Bu benzeş- tirmeler senaryosuna, biz de girelim mi? Hani ara- da gazete olaylarında “eskiden” gördüğümüz, ar- tık pek soruşturulması moda olmayan şeriatçı te- rör örgütleri var ya? Hadi bakalım, biri kalkıp “ba- kın siz de durmadan Kuran’dan söz ediyorsunuz, onlar da Kuran’ı referans alıyorlar, demek ki siz de aynı karedesiniz” dese, ne farkı olacak? Ya da IB- DA-C’nin yayın organlarıyla organik ilişkileri olan kimi şeriatçı gazeteler, her gün bu hükümeti de destekliyorlar, neden acaba? Sahi bu hükümeti oluşturan parti, Anayasa Mahkemesi kararıyla “An- ti-laik faaliyetlerin odağı” olarak tescil yememiş miydi? Bir tek hatırlatma yapmak istiyorum senaryo- culara: Bu ülkede “darbe” dedikleri şey, taban- cayla, el bombasıyla yapılmaz. Hiç mi tarihimize göz atmadınız? Ordu bir bildiri yayımlar ve belki üç- beş tank ile ve iki jet kısa bir gösteri yapar- lar ve kepenk indirilir. Dolayısıyla tezgâhlanan oyunda, Susurluk çatapatları üstünden darbe izi aramak, bizim çocukken mahallede oynadığımız misketlerle, Ortadoğu’da patlayan misket bom- balarını karıştırmak kadar gülünç geliyor bana! PERİHAN ERGUN Yeni yıla üç kala İsrail’in Filistin’e Hamas bahanesiyle başlattığı orantısız saldırılarıyla, bu insanlık ayıbının kınamalarıyla sarsıldık. Tam bu soykırımı yazmaya niyet- liyken, artık 9. mu, 10. mu dalga ol- duğunu bilemediğimiz Ergenekon davasının gene mekân basma ve tutuklamalarıyla içte ve dıştaki korkutma ile sindirilmelerin kâbu- sunu yaşadık. Bu dalga, tüm tu- tuklamaların gerçek şifresi birkaç çürük cevizin yanında, çoğunluk- la öncekiler gibi laik Cumhuriyet- çilere yönelikti. Darbecilik mi çe- tecilik mi ne olduğu bilinmeyen yar- gılamaların bu seferki kişileri, Su- surluk sanığı ve yandaşlarının dı- şında, beyni dilinde, muhalefetini ve sosyalistliğini sakınmadan or- taya koyan Prof.Dr. Yalçın Küçük, eski Rektör Prof. Kemal Gürüz, İSTEK Vakfı Başkanı Bedrettin Dalan dışında 28 Şubat olayında aktif rol oynayan eski MGK Genel Sekreteri E. Org. Tuncer Kılınç, gene eski Harp Akademileri Ko- mutanı E. Org. Kemal Yavuz ile 28 Şubat’ta önemli çalışmalar yürüt- müş olan E. Tümg. Erdal Şener ile muvazzaf albay, yarbay, binbaşı ve üsteğmenlerin yoğunlukta oluşla- rı, TSK’nin de kapsama alındığının göstergesiydi. Bu kişileri düşündürücü diye sıralarken, Sıvas’ta silahlarıyla ya- kalananlarla eski Özel Harekât Dairesi Başkanvekili, Susurluk sa- nığı İbrahim Şahin’i bu kapsamda düşünmediğimi, hatta bu davada yargılanmakta olan çete veya ih- tilalci nitelemesini taşıyanların eve- lenip gevelenmeden, suçları sap- tanabiliyorsa cezalandırılmaları- nın doğruluğuna da inandığımı belirtmeliyim. Ama Yargıtay C. Başsavcısıyken, bütün kayırmala- ra karşın İ. Şahin’i mahkûm ettiren, yurtiçinde ve dışında hukukun üs- tünlüğünü -50 yıl- ne pahasına olursa olsun hep savunan, tüm yurtseverlerin can dostu, Atatürk Cumhuriyeti’ne yürekten bağlı Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun Danıştay’a yö- nelik saldırı ve Cumhuriyet gaze- tesine atılan bombaların failleriyle Ergenekon zanlısı olarak altı saat evinin hukuk dışı aranması, vic- danları çok acıtıcı oldu. Tutuklan- masa da bu nitelik ve kişilikteki bir yurtseverin gerçek suçlu kişilerle aynı kefeye konması, onun haysi- yetlerinin ayaklar altına alınması çok kınanası olmuştur. 2. dalgadan beri hâlâ iddianameleri hazırlan- madan, 17 aydır tutuklu ve tutuk- suz zanlıların yaşamlarının ne den- li zehredildiği de hiç düşünülmü- yor ve hukukun üstünlüğü zede- leniyor. Davada sapla samanın birbirine karıştırılmış izlenimi ver- mesi, bütün yasalara, hukuka ina- nan ve saygı duyanları sindirme- se de ürkütüyor. Durum, manav- ların önlerinde sergilenen farklı meyvelerin birbirine karıştırılıp, iç- lerine çürüklerin de katılmasıyla alı- cıya sunuluşu gibi bir karmaşay- la gerçek suçluların ayrıştırılama- ması gibi bir hataya düşürülebile- ceği endişesini yaratıyor. Dileğim, bu dalgalarla uzayıp giden dava- da büyük günahların yaşanmaması ve dava süresince ölümlerle ça- resiz hastalıkların sayılarının kat- lanarak çoğaltılmamasıdır. Aklımın almadığı bir konu da, 2004 yılından beri İbrahim Şa- hin’in evinde bulunan cephanelik krokisinin bugüne kadar ortaya çı- karılamayışıdır. Susurluk çetesi örtbas edilmeseydi, bugünkü Er- genekon davası olmayacak, çete- darbe senaryoları da yaratılama- yacaktı. Krokide işaret edilen dört nok- tada; Gölbaşı, AOÇ, Saklıbahçe ve Hatay’ın Kumluca’sındaki arama- larda sadece Gölbaşı’nda 2004’ten beri saklanmış olan cephaneliğin sırrının çözülmesi, komuoyunun beklentisidir. Şaşırdığım bir konu da Savcı Öz’ün muhbir Tuncay Güney’e ulaştırılmak üzere Kana- da adli makamlarına gönderdiği 37 soruluk dilekçenin, adres şaşırarak Yeni Şafak gazetesi muhabiri Bey- han Yalçınkaya’nın kardeşi Ay- han’ın adresine gitmiş olması. Davanın başından beri gizlilik ku- rallarına uyulmaksızın iktidar yan- lısı medyada açıklanan peşin hü- kümlü haberlerin sızdırılmasının bir canlı örneği de bu olsa gerek. 27 Aralık’ta başlayan, İsrail’in Gazze’ye uyguladığı insanlık suçu orantısız hücumlarıyla hâlâ sür- mektedir. Katliamlarında Hamas- lılar yerine çoğunluğu kadın ve ço- cuk olan sivillerin ölü sayısı 900’ü, yaralılar da 3 bini aştı. Canlarını kurtarmak için 2 bin Filistinli aile BM’nin gözetiminde ve kurumun bayraklarını taşıyan sığınma yerleri okullarda bile İsrail bombalarının hedefleri oldu. Vurulan üç okulda 45 kişi öldü, yüzlerce Filistinli ağır yaralandı. Anlaşılan Hitler’in ken- dilerine uyguladığı soykırım, İsra- il’e ders olacağı yerde kin kustu- ran bir örnek olmuş. Sayın Baş- bakan’ın başta Mısır olmak üzere tüm Arap Birliği ülkelerine acilen ulaşarak “ateşkes” istemesi etkin olmadığı gibi, İsrail Başbakanı Ol- mert Gazze’de amaçlarına ula- şıncaya, yani Filistin halkını yok edinceye kadar savaşın sürdürü- leceğini utanmaksızın haykırdı. ABD ile AB de aynı amaçlı söy- lemlerle İsraili yani bu soykırımı destekliyor. Ortadoğu’da ABD’nin uç beylerinden Yunanistan, Er- menistan ve baş aktörü İsrail BOP’u istendiği gibi uyguluyor. Ay- nı katliamı ABD Irak’ta yaparken bi- zim iktidarın başı stratejik ortaklıkla övünüyor, bugünkü celalini gös- teremiyordu. Emine Erdoğan Arap försdamlarını topladı. Onla- rın da katliamın bitirilmesi için ça- ba göstermesini istediği söyle- minde Nâzım Hikmet’in dizeleriyle duygularını dile getirmesi çok uy- gun olduysa da hepsi Müslüman olan kadınların başları açık, çağdaş giysili olmalarına karşın sadece onun türbanlı görüntüsü pek iyi bir fotoğraf vermedi. Yazacak çok şey var ama ne yapayım ki yerim dar! Evrensel şairimiz, onurumuz Nâzım Hikmet’in 1951’de Ba- kanlar Kurulu kararıyla vatan- daşlıktan çıkarılması, haksızlığı- nın 58 yıl sonra Kültür Bakanı’nın kurula getirdiği öneriyle iadesinin karara alınması zaten bir haktı. O hep Türk vatandaşı olarak kaldı. Dünya da onu böyle bildi! 1980’de Moskova’ya gittiğimde soranlara Türk’üm derken cevaben “O!.. N. Hikmet, Atatürk, A. Nesin” ad- larıyla bizi tanıdıklarını kıvanç du- yulacak şekilde belirtiyorlardı. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 13 Ocak Sindirmek İçin Korkutuyorlar!.. HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com 13 OCAK 2009 SALI CUMHURİYET SAYFA 15 İmamlar bahşiş kavgası yapmış. Duası güçlü olan kazanmıştır! Delik M. Ali Kılınç: “Egemen Bağış, İngilizce telaffuz olarak öyle güzel ‘deliğe süpürmeyin’ dedi ki karşılığında Avrupa için baş müzakereci bakan oldu! Jest Necati Yıldırım: “Haşim Kılıç’ın askerdeki oğluna jest yapan Çorlu kaymakamına da gereken jest yapılacaktır herhalde!” Zırhlı Faruk Yıldız: “İslamcı AKP iktidarının, üstün hizmet ödülü olarak son model zırhlı otomobil dağıttığının farkında mısınız?” YağmurDeniz Başaltıbayan Emina’nıma maruzat KADINLARIN en hayırlısı Hayrünnisa’nımdan sonra ikinci sıradaki başıbağlı başbayan yani başaltıbayan Emina’nıma maruzatımdır: Gazze’de yaşanmakta olan insanlık dramı üzerine düzenlediğiniz kadınlar arası barış toplantısında çok dikkat çekici idiniz. Özellikle Müslüman Arap liderlerinin başı açık eşleri arasında tesettürünüz ile pek garabet bir görüntünüz var idi. Ayrıca, Nâzım Hikmet’ten dizeler okurken döktüğünüz gözyaşları da pek yapmacık idi. Fakat Gazze’de bir lokma kuru ekmeğe muhtaç insanlara yardım için düzenlediğiniz toplantı münasebetiyle bir tek kuş sütünün eksik olduğu ziyafet sofrası kurmuş olmanız ise kelimenin tam anlamıyla, Arap şeyhlerini bile gölgede bırakan yakışıksız bir gösteriş merakının dışa vurulması idi. Afiyet olsun; yiyiniz, içiniz amma ve lakin Gazze’deki insanlık dramını gerçekten durdurmak istiyorsanız yanlış yoldasınız. Doğru adres yanı başınızdadır. Lütfen kocanız Recep Tayyip Hazretleri ile görüşünüz. Çünkü zat-ı şahaneleri Ortadoğu’daki kanlı projenin eşbaşkanıdırlar. Eşbaşkan olarak yetkisini ve etkisini, hatta vücut dilini kullanarak büyük başkanı ikna edebilirler. Değerli kocanız, kanı durduracak güce sahiptirler. Başaltıbayanlığınız ile kocanızın gücünü ortaya çıkartmak ise sizin elinizdedir! Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” İSLAMCILIĞI yüksek yargı kararıyla tescillenmiş AKP iktidarının Adalet Bakanı ve eski köy imamı Mehmet Ali Şahin yani MAŞ, Ergenekon dalgaları münasebetiyle diyor ki: “Bir yargısal faaliyetle ilgili olarak farklı yorum içinde bulunmak, hâkim ve savcılarla ilgili şüphe yaratacak demeçler vermek kimsenin hakkı da haddi de değildir. Lütfen hâkimlerimizi, savcılarımızı rahat bırakalım.” Eski köy imamı MAŞ, sonradan hukuk fakültesini bitirirken belli ki hafız gibi kanunları ezberlemiş ama hukukun temel ilkelerine ilişkin dersleri fazla ciddiye almamış. MAŞ, Adalet Bakanı olmuş ama “yargı”nın tanımından habersiz. Yargı; savunma ve iddia makamlarıyla birlikte oluşur. Adalet, elinde terazi tutan gözü bağlı bir kadınla betimlenirken teraziyi elinde tutan yargıçtır; terazinin bir kefesi savcıya, öteki kefesi avukata aittir. Yargıç, iddia makamına yani savcıya da, savunma makamına yani avukata da aynı mesafede durur. Ama MAŞ savunmayı, yargının vazgeçilmez, vazgeçilemez bir parçası olarak görmüyor. Eğer görseydi hem yargıçların adını kullanarak savcılara kol kanat germez hem de Ergenekon dalgasında gözaltına alınan müvekkili için polis merkezine giden savunma avukatının gözaltına alınması karşısında da bir çift laf ederdi. Ama görülüyor ki, İslamcı iktidarın başı RTE’nin kendisini savcı olarak atadığı malum davada Adalet Bakanı MAŞ da kendini RTE’nin avukatı olarak görevlendirmiş. MAŞ, köy camisinde vaaz verdiği minberden kalkıp Adalet Bakanlığı koltuğuna oturmuş ama “yargı süreci”nden de haberi yok. MAŞ, Ergenekon’daki son gözaltı ve sorgu dalgalarının yargı süreci ile ne ilgisi var bir açıklasın da görelim bakalım. MAŞ, insanların evlerinin basılmasını, polis tarafından gözaltına alınmasını, polis şefleri ve savcılar tarafından sorgulanmasını ve hatta hakim kararıyla tutuklanıp cezaevine konmasını yargı sürecinin başlaması olarak algılıyorsa yandı gülüm keten helva! Allah rızası için onlarca hukuk fakültesinden bir profesör çıkıp MAŞ’a anlatsın: Yargı süreci, savcının yazıp mahkemeye verdiği iddianamenin yargıç tarafından kabul edilmesi ile başlar. Veya Adalet Bakanı MAŞ açıklasın: Türkiye Ilımlı İslam Cumhuriyeti’nde yargı süreci polisle başlar! Süreç SESSİZ SEDASIZ (!) BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ İsviçre’ye özgü ünlü bir peynir. 2/ İs- tenç zayõflõğõ... Müzikte üç ya da daha çok se- sin bir arada tõnlamasõ. 3/ Kemiklerin yu- varlak ucu... Eski dilde bu- lut... Bir cetvel türü. 4/ Büyük demir- yolu durağõ... Razõ ol- ma, isteme. 5/ Telli bir çalgõ... Bir ilimiz. 6/ Uzun şeritler duru- munda bir deniz yosu- nu. 7/ Bir nesneye zo- runlu olarak bağlõ ol- mayan ve onun özün- de bulunmayan nite- lik... Tuzağa düşürü- len şey. 8/ Itõrlõ bir bitki... İskambilde bir kâğõt. 9/ Piş- man olmak. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kõrmõzõ mercimekle yapõlan bir tür çorba. 2/ Genelev işleten kadõn... Biriyle eğlenme ve onu küçümseme. 3/ Anadolu halklarõnõn en eski ana tanrõçasõ... Lozan Antlaşmasõ’nõn yapõldõğõ sa- ray. 4/ Kabadayõ... Boyalarõn inceltilmesinde kullanõlan sõvõ. 5/ Brezilya’nõn plaka imi... Bir soru sözü. 6/ “Pehlivan”, “Sürü”, “Eylül Fır- tınası” gibi filmleriyle tanõnmõş sinema oyun- cumuz. 7/ Bir renk... İnce kabuk... Samaryum elementinin simgesi. 8/ Ad ya da numara çeki- lerek oynanan şans oyunlarõnõn genel adõ. 9/ Bir nota... Bir barajõn fazla suyunu akõtmak için ya- põlmõş düzen. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 K A Z A S K E R E F İ J İ T A V T L A M B A D A H A İ N A M O K Ü Ç S Ü L İ N E D A M M O N T A L A M İ T S A Y O T A R İ Ş A İ R J E S T 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 bedri.baykam@gmail.com Faks: 0212 227 34 65 T.C. MERSİN 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN Esas No: 2008/658 Esas Davacõ FINDIKPINARI BELEDİYE BAŞKANLIĞI ile davalõ BİLAL YILMAZ arasõnda mahkememizde görülmekte olan Ka- mulaştõrma bedelinin tespiti ve tescil davasõ nedeniyle: Tapuda davalõ adõna kayõtlõ dava konusu Mersin ili Fõndõkpõnarõ köyü Fetilli Mah. l16 ada, 79 parsel sayõlõ taşõnmazõn içerisin- de bulunan ev ile birlikte tamamõnõn yol genişletilmesi için kamulaştõrõlmasõna karar verilmiş olup, kamulaştõrma bedeli olarak toplam 9.500 YTL değer takdir edilmiş olup, kamulaştõrma bedeli konusunda taraflar arasõnda anlaşma sağlanamamasõ nedeni ile mahkememize işbu dava açõlmõş olduğu anlaşõldõğõndan idarece kamulaştõrõlan ve özellikleri belirtilen taşõnmazõn 4650 sayõlõ ya- sa ile değişik 2942 sayõlõ yasanõn 10. maddesi gereğince taşõnmazõn kamulaştõrma bedelinin/nahkememizce tespit ve tescil edile- ceği hususu ilan olunur. 01/12/2008 Basõn: 67444
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear