Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
GÖRÜŞ
BEDRİ BAYKAM
Susurluk-Ergenekon
Hattının Kirli Senaryosu:
Atatürkçüler önce yıllarca öldürüldü, terör teh-
didi altında yaşadı. Şimdilerde ise ülkemiz geliş-
ti. Artık cinayete kurban gitmiyorlar, tutuklanıp ce-
zaevine konuyorlar! İşte ben buna “medeniyet” de-
rim, demokratik bir hukuk devleti olma doğrultu-
sunda demek ki bayağı yol kat etmişiz… Nedenleri
her iki “sağ ve sol ucundan” malum bu ilerleme(!),
hangi gerçeklerle yaşandı, onu zaten biliyorsunuz!
Yokuş aşağı, freni patlamış bir kamyon gibi en-
gebeli arazide, virajlı yolda dangıl dungul düşü-
yoruz. Bir tarafımız uçurum, diğer tarafımız ka-
yalık… Geçen haftaki bilmem kaçıncı dalgaya ba-
kıyorum da… Sanki sıkıştıkça bir el torbaya da-
lıp, tescilli Atatürkçüler listesiyle, bir de şimdiler-
de Susurluk dosyalarında dolaşan isimler arasında
tombala çekiyor… O gün kimler “şanslı” isimler-
se, onlar yem olarak ortalığa atılıyor. Hukukun ve
demokrasinin utanç günlerini yaşıyoruz. Tuncer
Kılınç, Sabih Kanadoğlu, Kemal Yavuz gibi isim-
lerle İbrahim Şahin gibi apayrı bir profilden ge-
lenler aynı “çekilişte” yan yana geliyorlar! Daha yo-
ruma gerek var mı?
Uygulamaya çalışılan “yeni rejim” şöyle bir ma-
ça benziyor: Hakem seçtiği takımdan kafasına gö-
re adam atabiliyor. O takım buna rağmen gol atı-
yorsa, bunlar iptal ediliyor, taraftarı varsa stad dı-
şına atılıyor. Buna rağmen istenilen sonuç elde edi-
lemezse, kontrol yapılmadan “bu adamlar do-
pingliye benziyor” diye maç tatil ediliyor! Bu ta-
rif ettiğim “şey” in adı “futbol” ise, bu yaşadıkla-
rımız da “demokrasi” olabilir. Sonuçta uygula-
malara Yarsav Başkanı Emin Ağaoğlu da isyan
etti ve hükümete zehir zembelek haklı bir uyarı
yaptı. En akıl almaz konu ise, savcının bundan son-
ra nerelere el atacağını “yandaş” gazetecilerin şim-
diden malzemeye dönüştürerek ahlaksızca psi-
kolojik bir altyapı hazırlığı yapacak kadar meslekten
uzaklaşan tetikçilere dönüşebilmeleri!
Aylardır süregelen durum artık iyice belli oldu: “Ze-
min hazırlama” komedyası üzerinden, demokrasi-
yi tek başına sona erdirme yetkilerini ele geçirdi-
ğine inanan biri, “Susurluk” adı verilen ve tüm sol
siyasilerin, yıllarca üzerine gitmiş oldukları bir ka-
lıntıyı, şimdi Ergenekon’a, tüm kirli çamaşırlarıyla
devretme peşindeler. Susurlukla yıllardır anılan, maf-
ya-devlet-siyaset ilişkilerinde tescillenmiş kişiler, ne
idüğü belirsiz bombalar, tabancalar, Kalaşnikoflar…
Ve öte yandan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıları,
ünlü yazarlar, askerler, gazeteciler… Yapılan ope-
rasyon basit: bu iki kesimi aynı torbada çalkalayıp,
birbiri içinde eritmek, satılmış medyanın beyin yı-
kamalarıyla da, bu deli saçması benzeştirmeyi top-
luma kabul ettirmek! Böylece Kemalizmin en
önemli odaklarını kirletmeye çalışmak, dışarıda ka-
lanlara gözdağı vermek…
Kanıtlar bir başka inciler dizisi: “telefon gö-
rüşmesi yapmak”, “aynı karede cenazeye katılmış
olmak”, “hükümete karşı olmak”, “bayrak sevgi-
si ve aşırı milliyetçi olmak”. Müthiş. Bu benzeş-
tirmeler senaryosuna, biz de girelim mi? Hani ara-
da gazete olaylarında “eskiden” gördüğümüz, ar-
tık pek soruşturulması moda olmayan şeriatçı te-
rör örgütleri var ya? Hadi bakalım, biri kalkıp “ba-
kın siz de durmadan Kuran’dan söz ediyorsunuz,
onlar da Kuran’ı referans alıyorlar, demek ki siz de
aynı karedesiniz” dese, ne farkı olacak? Ya da IB-
DA-C’nin yayın organlarıyla organik ilişkileri olan
kimi şeriatçı gazeteler, her gün bu hükümeti de
destekliyorlar, neden acaba? Sahi bu hükümeti
oluşturan parti, Anayasa Mahkemesi kararıyla “An-
ti-laik faaliyetlerin odağı” olarak tescil yememiş
miydi?
Bir tek hatırlatma yapmak istiyorum senaryo-
culara: Bu ülkede “darbe” dedikleri şey, taban-
cayla, el bombasıyla yapılmaz. Hiç mi tarihimize
göz atmadınız? Ordu bir bildiri yayımlar ve belki
üç- beş tank ile ve iki jet kısa bir gösteri yapar-
lar ve kepenk indirilir. Dolayısıyla tezgâhlanan
oyunda, Susurluk çatapatları üstünden darbe izi
aramak, bizim çocukken mahallede oynadığımız
misketlerle, Ortadoğu’da patlayan misket bom-
balarını karıştırmak kadar gülünç geliyor bana!
PERİHAN ERGUN
Yeni yıla üç kala İsrail’in Filistin’e
Hamas bahanesiyle başlattığı
orantısız saldırılarıyla, bu insanlık
ayıbının kınamalarıyla sarsıldık.
Tam bu soykırımı yazmaya niyet-
liyken, artık 9. mu, 10. mu dalga ol-
duğunu bilemediğimiz Ergenekon
davasının gene mekân basma ve
tutuklamalarıyla içte ve dıştaki
korkutma ile sindirilmelerin kâbu-
sunu yaşadık. Bu dalga, tüm tu-
tuklamaların gerçek şifresi birkaç
çürük cevizin yanında, çoğunluk-
la öncekiler gibi laik Cumhuriyet-
çilere yönelikti. Darbecilik mi çe-
tecilik mi ne olduğu bilinmeyen yar-
gılamaların bu seferki kişileri, Su-
surluk sanığı ve yandaşlarının dı-
şında, beyni dilinde, muhalefetini
ve sosyalistliğini sakınmadan or-
taya koyan Prof.Dr. Yalçın Küçük,
eski Rektör Prof. Kemal Gürüz,
İSTEK Vakfı Başkanı Bedrettin
Dalan dışında 28 Şubat olayında
aktif rol oynayan eski MGK Genel
Sekreteri E. Org. Tuncer Kılınç,
gene eski Harp Akademileri Ko-
mutanı E. Org. Kemal Yavuz ile 28
Şubat’ta önemli çalışmalar yürüt-
müş olan E. Tümg. Erdal Şener ile
muvazzaf albay, yarbay, binbaşı ve
üsteğmenlerin yoğunlukta oluşla-
rı, TSK’nin de kapsama alındığının
göstergesiydi.
Bu kişileri düşündürücü diye
sıralarken, Sıvas’ta silahlarıyla ya-
kalananlarla eski Özel Harekât
Dairesi Başkanvekili, Susurluk sa-
nığı İbrahim Şahin’i bu kapsamda
düşünmediğimi, hatta bu davada
yargılanmakta olan çete veya ih-
tilalci nitelemesini taşıyanların eve-
lenip gevelenmeden, suçları sap-
tanabiliyorsa cezalandırılmaları-
nın doğruluğuna da inandığımı
belirtmeliyim. Ama Yargıtay C.
Başsavcısıyken, bütün kayırmala-
ra karşın İ. Şahin’i mahkûm ettiren,
yurtiçinde ve dışında hukukun üs-
tünlüğünü -50 yıl- ne pahasına
olursa olsun hep savunan, tüm
yurtseverlerin can dostu, Atatürk
Cumhuriyeti’ne yürekten bağlı
Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih
Kanadoğlu’nun Danıştay’a yö-
nelik saldırı ve Cumhuriyet gaze-
tesine atılan bombaların failleriyle
Ergenekon zanlısı olarak altı saat
evinin hukuk dışı aranması, vic-
danları çok acıtıcı oldu. Tutuklan-
masa da bu nitelik ve kişilikteki bir
yurtseverin gerçek suçlu kişilerle
aynı kefeye konması, onun haysi-
yetlerinin ayaklar altına alınması
çok kınanası olmuştur. 2. dalgadan
beri hâlâ iddianameleri hazırlan-
madan, 17 aydır tutuklu ve tutuk-
suz zanlıların yaşamlarının ne den-
li zehredildiği de hiç düşünülmü-
yor ve hukukun üstünlüğü zede-
leniyor. Davada sapla samanın
birbirine karıştırılmış izlenimi ver-
mesi, bütün yasalara, hukuka ina-
nan ve saygı duyanları sindirme-
se de ürkütüyor. Durum, manav-
ların önlerinde sergilenen farklı
meyvelerin birbirine karıştırılıp, iç-
lerine çürüklerin de katılmasıyla alı-
cıya sunuluşu gibi bir karmaşay-
la gerçek suçluların ayrıştırılama-
ması gibi bir hataya düşürülebile-
ceği endişesini yaratıyor. Dileğim,
bu dalgalarla uzayıp giden dava-
da büyük günahların yaşanmaması
ve dava süresince ölümlerle ça-
resiz hastalıkların sayılarının kat-
lanarak çoğaltılmamasıdır.
Aklımın almadığı bir konu da,
2004 yılından beri İbrahim Şa-
hin’in evinde bulunan cephanelik
krokisinin bugüne kadar ortaya çı-
karılamayışıdır. Susurluk çetesi
örtbas edilmeseydi, bugünkü Er-
genekon davası olmayacak, çete-
darbe senaryoları da yaratılama-
yacaktı.
Krokide işaret edilen dört nok-
tada; Gölbaşı, AOÇ, Saklıbahçe ve
Hatay’ın Kumluca’sındaki arama-
larda sadece Gölbaşı’nda 2004’ten
beri saklanmış olan cephaneliğin
sırrının çözülmesi, komuoyunun
beklentisidir. Şaşırdığım bir konu
da Savcı Öz’ün muhbir Tuncay
Güney’e ulaştırılmak üzere Kana-
da adli makamlarına gönderdiği 37
soruluk dilekçenin, adres şaşırarak
Yeni Şafak gazetesi muhabiri Bey-
han Yalçınkaya’nın kardeşi Ay-
han’ın adresine gitmiş olması.
Davanın başından beri gizlilik ku-
rallarına uyulmaksızın iktidar yan-
lısı medyada açıklanan peşin hü-
kümlü haberlerin sızdırılmasının
bir canlı örneği de bu olsa gerek.
27 Aralık’ta başlayan, İsrail’in
Gazze’ye uyguladığı insanlık suçu
orantısız hücumlarıyla hâlâ sür-
mektedir. Katliamlarında Hamas-
lılar yerine çoğunluğu kadın ve ço-
cuk olan sivillerin ölü sayısı 900’ü,
yaralılar da 3 bini aştı. Canlarını
kurtarmak için 2 bin Filistinli aile
BM’nin gözetiminde ve kurumun
bayraklarını taşıyan sığınma yerleri
okullarda bile İsrail bombalarının
hedefleri oldu. Vurulan üç okulda
45 kişi öldü, yüzlerce Filistinli ağır
yaralandı. Anlaşılan Hitler’in ken-
dilerine uyguladığı soykırım, İsra-
il’e ders olacağı yerde kin kustu-
ran bir örnek olmuş. Sayın Baş-
bakan’ın başta Mısır olmak üzere
tüm Arap Birliği ülkelerine acilen
ulaşarak “ateşkes” istemesi etkin
olmadığı gibi, İsrail Başbakanı Ol-
mert Gazze’de amaçlarına ula-
şıncaya, yani Filistin halkını yok
edinceye kadar savaşın sürdürü-
leceğini utanmaksızın haykırdı.
ABD ile AB de aynı amaçlı söy-
lemlerle İsraili yani bu soykırımı
destekliyor. Ortadoğu’da ABD’nin
uç beylerinden Yunanistan, Er-
menistan ve baş aktörü İsrail
BOP’u istendiği gibi uyguluyor. Ay-
nı katliamı ABD Irak’ta yaparken bi-
zim iktidarın başı stratejik ortaklıkla
övünüyor, bugünkü celalini gös-
teremiyordu. Emine Erdoğan
Arap försdamlarını topladı. Onla-
rın da katliamın bitirilmesi için ça-
ba göstermesini istediği söyle-
minde Nâzım Hikmet’in dizeleriyle
duygularını dile getirmesi çok uy-
gun olduysa da hepsi Müslüman
olan kadınların başları açık, çağdaş
giysili olmalarına karşın sadece
onun türbanlı görüntüsü pek iyi bir
fotoğraf vermedi. Yazacak çok
şey var ama ne yapayım ki yerim
dar! Evrensel şairimiz, onurumuz
Nâzım Hikmet’in 1951’de Ba-
kanlar Kurulu kararıyla vatan-
daşlıktan çıkarılması, haksızlığı-
nın 58 yıl sonra Kültür Bakanı’nın
kurula getirdiği öneriyle iadesinin
karara alınması zaten bir haktı. O
hep Türk vatandaşı olarak kaldı.
Dünya da onu böyle bildi! 1980’de
Moskova’ya gittiğimde soranlara
Türk’üm derken cevaben “O!.. N.
Hikmet, Atatürk, A. Nesin” ad-
larıyla bizi tanıdıklarını kıvanç du-
yulacak şekilde belirtiyorlardı.
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com
(ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com
HARBİ SEMİH POROY
13 Ocak
Sindirmek İçin
Korkutuyorlar!..
HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com
13 OCAK 2009 SALI CUMHURİYET SAYFA
15
İmamlar bahşiş
kavgası yapmış.
Duası güçlü olan
kazanmıştır!
Delik
M. Ali Kılınç:
“Egemen Bağış,
İngilizce telaffuz
olarak öyle güzel
‘deliğe süpürmeyin’
dedi ki karşılığında
Avrupa için baş
müzakereci bakan
oldu!
Jest
Necati Yıldırım:
“Haşim Kılıç’ın
askerdeki oğluna
jest yapan Çorlu
kaymakamına da
gereken jest
yapılacaktır
herhalde!”
Zırhlı
Faruk Yıldız:
“İslamcı AKP
iktidarının, üstün
hizmet ödülü olarak
son model zırhlı
otomobil dağıttığının
farkında mısınız?”
YağmurDeniz
Başaltıbayan Emina’nıma maruzat
KADINLARIN en hayırlısı
Hayrünnisa’nımdan sonra ikinci
sıradaki başıbağlı başbayan yani
başaltıbayan Emina’nıma
maruzatımdır:
Gazze’de yaşanmakta olan
insanlık dramı üzerine düzenlediğiniz
kadınlar arası barış toplantısında çok
dikkat çekici idiniz. Özellikle
Müslüman Arap liderlerinin başı
açık eşleri arasında tesettürünüz ile
pek garabet bir görüntünüz var idi.
Ayrıca, Nâzım Hikmet’ten dizeler
okurken döktüğünüz gözyaşları da
pek yapmacık idi. Fakat Gazze’de
bir lokma kuru ekmeğe muhtaç
insanlara yardım için düzenlediğiniz
toplantı münasebetiyle bir tek kuş
sütünün eksik olduğu ziyafet sofrası
kurmuş olmanız ise kelimenin tam
anlamıyla, Arap şeyhlerini bile
gölgede bırakan yakışıksız bir
gösteriş merakının dışa vurulması
idi.
Afiyet olsun; yiyiniz, içiniz amma
ve lakin Gazze’deki insanlık dramını
gerçekten durdurmak istiyorsanız
yanlış yoldasınız. Doğru adres yanı
başınızdadır. Lütfen kocanız Recep
Tayyip Hazretleri ile görüşünüz.
Çünkü zat-ı şahaneleri
Ortadoğu’daki kanlı projenin
eşbaşkanıdırlar. Eşbaşkan olarak
yetkisini ve etkisini, hatta vücut dilini
kullanarak büyük başkanı ikna
edebilirler. Değerli kocanız, kanı
durduracak güce sahiptirler.
Başaltıbayanlığınız ile kocanızın
gücünü ortaya çıkartmak ise sizin
elinizdedir!
Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in
günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar,
sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist
değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi
çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra
Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü
Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler;
benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.”
İSLAMCILIĞI yüksek yargı kararıyla
tescillenmiş AKP iktidarının Adalet Bakanı ve
eski köy imamı Mehmet Ali Şahin yani MAŞ,
Ergenekon dalgaları münasebetiyle diyor ki: “Bir
yargısal faaliyetle ilgili olarak farklı yorum içinde
bulunmak, hâkim ve savcılarla ilgili şüphe
yaratacak demeçler vermek kimsenin hakkı da
haddi de değildir. Lütfen hâkimlerimizi,
savcılarımızı rahat bırakalım.”
Eski köy imamı MAŞ, sonradan hukuk
fakültesini bitirirken belli ki hafız gibi kanunları
ezberlemiş ama hukukun temel ilkelerine ilişkin
dersleri fazla ciddiye almamış. MAŞ, Adalet
Bakanı olmuş ama “yargı”nın tanımından
habersiz.
Yargı; savunma ve iddia makamlarıyla birlikte
oluşur. Adalet, elinde terazi tutan gözü bağlı bir
kadınla betimlenirken teraziyi elinde tutan
yargıçtır; terazinin bir kefesi savcıya, öteki kefesi
avukata aittir. Yargıç, iddia makamına yani
savcıya da, savunma makamına yani avukata da
aynı mesafede durur. Ama MAŞ savunmayı,
yargının vazgeçilmez, vazgeçilemez bir parçası
olarak görmüyor. Eğer görseydi hem yargıçların
adını kullanarak savcılara kol kanat germez hem
de Ergenekon dalgasında gözaltına alınan
müvekkili için polis merkezine giden savunma
avukatının gözaltına alınması karşısında da bir
çift laf ederdi. Ama görülüyor ki, İslamcı iktidarın
başı RTE’nin kendisini savcı olarak atadığı
malum davada Adalet Bakanı MAŞ da kendini
RTE’nin avukatı olarak görevlendirmiş.
MAŞ, köy camisinde vaaz verdiği minberden
kalkıp Adalet Bakanlığı koltuğuna oturmuş ama
“yargı süreci”nden de haberi yok. MAŞ,
Ergenekon’daki son gözaltı ve sorgu dalgalarının
yargı süreci ile ne ilgisi var bir açıklasın da
görelim bakalım.
MAŞ, insanların evlerinin basılmasını, polis
tarafından gözaltına alınmasını, polis şefleri ve
savcılar tarafından sorgulanmasını ve hatta
hakim kararıyla tutuklanıp cezaevine konmasını
yargı sürecinin başlaması olarak algılıyorsa yandı
gülüm keten helva! Allah rızası için onlarca
hukuk fakültesinden bir profesör çıkıp MAŞ’a
anlatsın: Yargı süreci, savcının yazıp
mahkemeye verdiği iddianamenin yargıç
tarafından kabul edilmesi ile başlar. Veya Adalet
Bakanı MAŞ açıklasın: Türkiye Ilımlı İslam
Cumhuriyeti’nde yargı süreci polisle başlar!
Süreç
SESSİZ SEDASIZ (!)
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ İsviçre’ye
özgü ünlü bir
peynir. 2/ İs-
tenç zayõflõğõ...
Müzikte üç ya
da daha çok se-
sin bir arada
tõnlamasõ. 3/
Kemiklerin yu-
varlak ucu...
Eski dilde bu-
lut... Bir cetvel
türü. 4/ Büyük demir-
yolu durağõ... Razõ ol-
ma, isteme. 5/ Telli
bir çalgõ... Bir ilimiz.
6/ Uzun şeritler duru-
munda bir deniz yosu-
nu. 7/ Bir nesneye zo-
runlu olarak bağlõ ol-
mayan ve onun özün-
de bulunmayan nite-
lik... Tuzağa düşürü-
len şey. 8/ Itõrlõ bir bitki... İskambilde bir kâğõt. 9/ Piş-
man olmak.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Kõrmõzõ mercimekle yapõlan bir tür çorba. 2/
Genelev işleten kadõn... Biriyle eğlenme ve onu
küçümseme. 3/ Anadolu halklarõnõn en eski ana
tanrõçasõ... Lozan Antlaşmasõ’nõn yapõldõğõ sa-
ray. 4/ Kabadayõ... Boyalarõn inceltilmesinde
kullanõlan sõvõ. 5/ Brezilya’nõn plaka imi... Bir
soru sözü. 6/ “Pehlivan”, “Sürü”, “Eylül Fır-
tınası” gibi filmleriyle tanõnmõş sinema oyun-
cumuz. 7/ Bir renk... İnce kabuk... Samaryum
elementinin simgesi. 8/ Ad ya da numara çeki-
lerek oynanan şans oyunlarõnõn genel adõ. 9/ Bir
nota... Bir barajõn fazla suyunu akõtmak için ya-
põlmõş düzen.
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
K A Z A S K E R
E F İ J İ T A V
T L A M B A D A
H A İ N A M O K
Ü Ç S Ü L İ N E
D A M M O N T
A L A M İ T S A
Y O T A R İ
Ş A İ R J E S T
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
bedri.baykam@gmail.com
Faks: 0212 227 34 65
T.C. MERSİN 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN
Esas No: 2008/658 Esas
Davacõ FINDIKPINARI BELEDİYE BAŞKANLIĞI ile davalõ BİLAL YILMAZ arasõnda mahkememizde görülmekte olan Ka-
mulaştõrma bedelinin tespiti ve tescil davasõ nedeniyle:
Tapuda davalõ adõna kayõtlõ dava konusu Mersin ili Fõndõkpõnarõ köyü Fetilli Mah. l16 ada, 79 parsel sayõlõ taşõnmazõn içerisin-
de bulunan ev ile birlikte tamamõnõn yol genişletilmesi için kamulaştõrõlmasõna karar verilmiş olup, kamulaştõrma bedeli olarak
toplam 9.500 YTL değer takdir edilmiş olup, kamulaştõrma bedeli konusunda taraflar arasõnda anlaşma sağlanamamasõ nedeni ile
mahkememize işbu dava açõlmõş olduğu anlaşõldõğõndan idarece kamulaştõrõlan ve özellikleri belirtilen taşõnmazõn 4650 sayõlõ ya-
sa ile değişik 2942 sayõlõ yasanõn 10. maddesi gereğince taşõnmazõn kamulaştõrma bedelinin/nahkememizce tespit ve tescil edile-
ceği hususu ilan olunur. 01/12/2008 Basõn: 67444