26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 7 EYLÜL 2007 CUMA 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI Y Y Y Y Y Y B B Y 25 23 26 23 26 26 27 29 24 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya Y B Y B PB PB PB PB B 27 28 30 26 32 28 30 31 34 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B B B B B PB PB PB 35 32 39 39 36 38 31 28 28 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Yurdun kuzey ve batı kesimleri parçalı çok bulutlu, Marmara, Batı Karadeniz, Doğu Karadeniz kıyıları, Kuzey Ege ile Kütahya, Ardahan ve Artvin çevreleri sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı, diğer yerler az bulutlu ve açık geçecek. Hava sıcaklığı yurdun iç ve batı kesimlerinde 4 ila 6 derece azalacak, diğer yerlerde önemli bir değişiklik olmayacak. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo Helsinki Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Paris Bonn Münih Y Y Y Y Y Y Y Y Y 20 16 17 22 19 18 20 21 26 Yağmurlu Stockholm Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Y Y B Y Y Y PB B Y 21 19 32 15 17 18 26 28 19 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı B A Y A B B B B PB 25 20 19 31 32 13 17 35 34 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada lih Gökçek’in günlerce uyguladığı Çin işkencesine benzer uygulamaları ne çabuk unutuyor insanlar? Kuraklığın baş gösterdiği günlere dönelim. Melih Gökçek hemen her gün civar barajlarda suyun giderek tükendiğini ilan etti. Urfa’lardan, Batman’lardan gelen veya getirdiği tankerlerle suyu parayla satmaya başladı. Başkentte su seferberliği başladı. Tek su depolu büyük binalarda ikinci bir su deposuna gidildi. Su deposu olmayan yüz binlerce mesken telaşa kapıldı. Birden piyasayı plastikten yapılan her boyda 1 tonluk, 2 tonluk mavi beyaz su bidonları istila etti. Büyük küçük... kapış kapış satılıyor. Beş milyonluk küçük bir bidon birden 10 ve bir süre sonra 20 YTL’ye kadar fiyatlandı. Evlere servis edilen çeşitli marka içme suyu neredeyse karaborsaya düşecek. Su depolarından, fiyatları Gökçek’in açıklamalarından sonra birden tavana vuran içme suyuna kadar vuran, vurdu. ??? Soruna önceden önlem almayan Melih Gökçek ne yapıyordu bu ara? TV’lere çıkıyor, başkentin su sorunu ile karşılaşmasında sorumluluğun belediyede değil, Devlet Su İşleri’nde olduğunu söylüyor. Ellerini havaya kaldırıp Allah’tan gelen bu felakete boyun eğmek gerektiğini söyleyerek kendini aklamaya çalışıyor. Bir ara yağmur duası ile sorun giderilmeye çalışıldı. RTE camide avuçlarını yere çevirip yağmur duasına katıldı. Nafile! Vermeyince Mabut, neylesin Mahmut! Günlerce kentteki su koşuşturması, evlere bidon, büyük binalara su depoları inşa etmekle geçen telaşlı günler ve günlerden bir gün... ??? ... Bir gün yağmur duasıyla sorunun çözülemeyeceğini, başkent belediyesinin sorumluluğu Tanrı’ya havale etmesine halkın fazla itibar etmediğini görünce RTE: Çağırdı makamına Gökçek’i; bir güzel payladı. Resmi ve sorumlu devlet dairelerinden aldığı raporları gösterdi. Başkentte halkı seferber duruma getirmeye gerek yoktu. En az üç ay, su kesintisi yapılmadan kuraklığın atlatılabileceğini Gökçek’e anlattı. Kesintiyi kes, suyu mümkün mertebe ekonomik kullanmalarını salık ver, yeter, dedi. Bakın ne oldu? Düne kadar su kesintisini daha da yoğunlaştırmak zorunda kalacaklarını söyleyen Gökçek… Başbakan’dan papara yememiş, kararı kendi almış gibi, su kesintisine son verdiğini, kente her gün düzenli su verileceğini ilan ediverdi. ??? Başkentte su sorunu da ihaleye çıktı. Başkent belediyesi kesintilere karşın iki aylık su kaldığını ilan eder. Devlet Su İşleri tersini söyler. 60. RTE hükümetinin ilgili bakanı yaptığı açıklamada, Ankara’nın kesintisiz en az 6 ay su sıkıntısı çekmeyeceğini açıklar. Balık baştan mı kokar, yoksa kuyruğundan başa doğru mu? Bu konudaki karar, önümüzdeki yerel seçimlerde seçmene düşüyor. Onca rezaletten sonra yerel seçimlerde nasıl bir sonuç alınabilir diyenlere; 2007 milletvekili seçiminde başkentin Çankaya dışındaki bütün ilçelerde AKP’nin ağırlıklı biçimde kazandığını anımsatmakla yetinelim. ??? Ülke yönetimi deyince sadece akla cumhurbaşkanları, başbakanlar, Bakanlar Kurulu kadar yerel yöneticiler de gelmeli. Diyarbakır Belediye Başkanı, AKP’ye (RTE’ye) meydan okudu diye hakkında soruşturma, kovuşturma… Bir belediye başkanı, gereksiz yere milyonlarca insanı tedirgin eden, telaşa veren, vurgunlara yol açan icraatı ile ve daha önemlisi kuraklığın elinin kulağında olduğunu sağır sultanın bile duyduğu bir dünyada gereken önlemleri almadığı için Yüce Divanlık bir belediye başkanı hâlâ koltuğunu ısıtıyor. Böylesine insanlık, toplum suçu işleyen biri hakkında, İçişleri Bakanlığı kılını kıpırdatmıyor. Halkı gereksiz yere kargaşaya sürüklediği için Gökçek hakkında “gereken ne ise” yapılmasını emretmiyor. RTE güven oylamasından sonra çıkmış kürsüye, hükümetin “adaletli ve tarafsız olacağını” tutanağa geçiriyor. Hangi adalet? Senin uyguladığın adalet, sorunlu, sorumlu ve AKP’li Gökçek’e uyguladığın adalet mi? Hürriyet yazarı Ahmet Hakan ile Vakit gazetesi yazarları arasındaki polemik büyüyor GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY ‘Dinle karanlık gazete’ İstanbul Haber Servisi Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan’ın Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığına karşı çıkması nedeniyle dinci yayın organı Anadolu’da Vakit gazetesi yazarlarıyla arasında başlayan polemik sürüyor. Ahmet Hakan, 5 Eylül 2007 Çarşamba günü Hürriyet gazetesindeki köşesinde, Anadolu’da Vakit gazetesinin yazarı Hasan Karakaya’nın küfürlerle dolu yazılarını eleştirirken gazetenin hedef gösterdiği insanların öldürüldüğünü anımsattı. “Dinle Küçük Adam” başlıklı yazısına “Dinle karanlık gazete Vakit’in terbiyesiz Hasan’ı!” diye başlayan Ahmet Hakan, “Yığınla hakaretine rağmen seni mahkemeye vermeyeceğim” diye yazdı. Hakan şöyle devam etti: “Senin karanlık gazeten ve kirli kalemin, nice meczubu etkiliyor, harekete geçiriyor. Senin gazetenin ve kaleminin ‘meczup etkilemek’ gibi bir marifeti var. O meczuplar ki, senin ve gazetenin dolduruşuna gelip bellerine taktıkları silahlarla adam öldürüyorlar.” “Şu meczup meselesinin hiç Vakit’in Danıştay baskını öncesinde yaptığı yayınlar tepki çekmişti. şakası yoktur” diyen Hakan “Gazetenizde resminin üstüne çarpı attığınız adamların başına nelerin geldiğini biliyoruz. Ve her cinayetin ardından senin ve patronun Mustafa’nın, nasıl da süt dökmüş kedi haline dönüştüğünü biliyoruz...” şeklinde devam etti. Ahmet Hakan, Vakit’in Hürriyet gazetesi yazarı Oktay Ekşi’ye ilişkin sözlerine de şu şekilde yanıt verdi: “Önce ‘insan’ olacaksın... Ondan sonra senin dinine diyanetine sıra gelebilir... Bu açıdan... Gururla ve onurla söyleyebilirim ki: İnsanlığından emin olduğum Oktay Ekşi benim dostumdur... İnsanlığından hiç ama hiç emin olmadığım sen ise yine gururla söyleyebilirim ki, benim en uzağımdasın.” Vakit’in hedef gösteren yayınları Vakit gazetesinin saldırgan ve hedef gösteren üslubu, Cumhuriyet gazetesinde ve ilerici çevrelerde sık sık eleştiriliyor. 90’lı yıllarda gazetenin kamuoyunda rahatsızlık uyandıran yayınlarından bazıları şöyle: 1995’te Gümüşhane’de, türbanlı avukatların duruşmaya girmelerini yasaklayan karara imza atan dönemin Gümüşhane Baro Başkanı Ali Günday, daha sonra Vakit ismini alan Akit gazetesinin hedefi olmuştu. Günday daha sonra türbanı yasakladığı gerekçesiyle vurularak öldürüldü. Vakit gazetesi, Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı hakkında da yayınlar yaptı. O zamanki ismiyle Akit gazetesinin 13 Mayıs tarihli sayısında “Tutanak” köşesinin manşetinde yer alan Kışlalı fotoğrafına çarpı işareti çizilerek üzerine “Yuh pişkin zorba!” diye yazıldı. Kışlalı, “Zorba Kemalist gemi azıya aldı, halkı köpeğe benzetti” başlığıyla hedef gösterildi. Kışlalı yapılan haberlerden 5 ay sonra, evinin önünde 21 Ekim 1999’da öldürüldü. Danıştay 2’nci Dairesi’nin türban kararına imza atan üyelerin fotoğraflarını, 13 Şubat 2006 tarihli sayısında, “İşte o üyeler” diye manşetten yayımlayarak hedef gösterdi. Yazının yayımlanmasından 3 ay sonra ise Danıştay 2. Dairesi üyelerine karşı Alparslan Arslan’ın 17 Mayıs 2006’da düzenlediği silahlı saldırıda 2. Daire üyesi Mustafa Yücel Özbilgin hayatını kaybetti. Milli Görüş mercek altında BAHADIR SELİM DİLEK ANKARA Almanya’da, biri Türk üç kişinin, terör saldırısı düzenlemek üzereyken ele geçirilmesi, dikkatleri Almanya’daki radikal İslamcı kuruluşlara çevirdi. Almanya Anayasayı Koruma Dairesi’nin 1 yıl önce “aşırı gruplara” ilişkin hazırladığı raporda, en geniş yeri Türkiye kökenli örgütler tuttu. Raporda, Almanya’daki toplam 32 bin 150 radikal dinci yapılanmadan 27 bin 250’sinin Türk veya Türkiye kökenli olduğu bilgisi yer aldı. Almanya’daki Türk kökenli aşırı dinci örgütlenmelerin üyelerinin büyük çoğunluğunun Milli Görüş Teşkilatı’nın üyesi olduğu belirtilen raporda, bu örgütlerin Afganistan ve Pakistan’daki El Kaide yapılanmalarıyla ilişkileri gözler önüne serildi. Almanya’da izlenen ya da yasadışı olarak faaliyet gösteren derneklerle ilgili gelişmelere yer veren Anayasayı Koruma Dairesi’nin raporunda, “anayasal düzeni tehdit etmesinden” dolayı Almanya’da yasaklanmış olan ve liderliğini, Türkiye’de 20 Haziran 2005 tarihinde ömür boyu hapis cezasına çarptırılan Metin Kaplan’ın yaptığı İslami Cemiyet ve Cemaatleri Birliği’nin (İCCB) bazı yandaşlarının, faaliyetlerini özellikle internet üzerinden sürdürdüğü bilgisine yer verildi. Türk zanlının önderi İmam Yusuf ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Almanya’da terör eylemi düzenleme hazırlığında yakalanan üç kişiden biri olan Adem Y’nin ilginç bağlantıları olduğu bildirildi. Adem Y. Almanya’da özellikle Türklerin yoğunlukta olduğu Bavyera eyaletindeki Müslüman toplum tarafından yakından tanınan Mısırlı İmam Yusuf’un yanında uzun süre bulundu. Ancak İmam Yusuf’un yakın süreçte terör ve cihadı öven açıklamaları nedeniyle bu ülkeden sınır dışı edildiği öğrenildi. İmam Yusuf’un sınır dışı edilmeden önce Almanya’daki Milli Görüş topluluğu ile birlikte hareket ettiği ve Milli Görüşçülerin gittiği çeşitli camilerde vaaz verdiği öğrenildi. ‘Laik düzene karşı’ Anayasayı Koruma Dairesi tarafından izlenen İslam Toplumu Milli Görüş Teşkilatı’nın (IGMG) faaliyetleri de raporda yer aldı. Raporda, Milli Görüş’ün Avrupa’daki en önemli oluşumu olarak bilinen IGMG için “laik düzene karşı olduğu” saptaması da yapıldı. Raporda, IGMG yöneticilerinin, halka açık toplantılarda çok ılımlı söylem içinde olmalarına ve bu yönde görünmelerine karşın derneğin İslami bir toplum düzeni yaratma çabası içinde oldukları dile getirildi. Anayasayı Koruma Dairesi raporunda, sadece Almanya için değil tüm Avrupa için “güvenlik ve istikrara yönelik en büyük tehdit” olarak “İslamın radikalleşmesini” gösterdi. Mezopotamya’ya yerleşiyor... Basra’ya giren İngiliz askerleri, kentteki bir evin duvarına kendi dillerinde şunu yazıyor: “Bu kez geri dönmeyeceğiz!” Sözünü ettiğim fotoğraf bu... Ne demek “bu kez”? Birinci Dünya Savaşı’nın ortasında 9 Mayıs 1916’da İngiliz görüşmeci Sir Mark Sykes ile Fransız Georges Picot bir anlaşmanın altına imza attı. Bu gizli metin tarihe SykesPicot anlaşması olarak geçti. Özeti şu: Lübnan ve Suriye, bugünkü Gaziantep, Şanlıurfa bölgesini de içine alacak şekilde Fransa’nın olacak, Bağdat’tan başlayarak Basra da dahil olmak üzere bütün Güney Mezopotamya İngiltere’nin. Savaşın ardından gelişen koşullar bu anlaşmanın yürürlüğe girmesini engelledi. Engelledi ama, yeri geldikçe vurguladığımız gibi, emperyalist ülkeler hiçbir zaman hedeflerini değiştirmiyorlar, sadece yöntemlerini değiştiriyorlar! İşte aradan bir asır geçtikten sonra yeniden Basra’ya gelince, o günlere gönderme yapıp, “Bu kez dönmeyeceğiz” diyorlar! ??? Ama dönüyorlar... Londra’daki hesap Basra’ya uymadı... Sora sora Bağdat’ı da bulamadılar... Ve Basra harap olduktan sonra dönüyorlar... İngiltere’nin Irak’ta kendi payına düşen Basra bölgesinden çekilme kararı, öteki ülkelerinkine benzemiyor. İtalya ve İspanya da süreç içinde çekildiler ama, İngiltere tarihsel ve güncel nedenlerle daha farklı. Her şeyden önce ABD, İngiltere’yi Irak işgalinde temel müttefik olarak yanına almıştı. Dönemin İngiltere Başbakanı Tony Blair, net ifadelerle Saddam’ın düşmesi gerektiğini vurgulayıp, savaşa ve işgale tam destek vermişti. Önce Blair, temelde Irak politikası nedeniyle başbakanlıktan çekildi... Şimdi de İngiltere “dönmemek üzere” geldiği Irak’tan çekiliyor... Öyle bir çekilme ki; gece yarısı, kimseler duymadan, gizlice... Adeta kaçarcasına! İngiltere’nin çekilmesi, bir bakıma ABD’nin Irak politikasının çökmesidir. Kaderin cilvesine bakın ki; Bush’un gizlice Bağdat’a geldiği gün, İngiltere gizlice çekiliyordu. ??? Bundan sonra Irak’ta ne olacak? Güney’de Şiiler oturuyor. Zaten fiili olarak yönetim onların elindeydi, şimdi güvenlik başta olmak üzere hemen her şeyden sorumlu olacaklar. Güney’deki Şii gruplar arasında en etkin olanı Sadr yanlıları. İran’a sıcak duran Sadr, inişliçıkışlı politikaların ardından bölgedeki egemenliğini de ilan etmiş olacak. İran, Irak’ın güneyinde etkin ama, buradaki kutsal kentlere de soğuk! Zira, Kerbela ve Necef’in İran’ın Kum kentine rakip olması işine gelmiyor. Bu ayrı bir döngü! İran, Irak’ın kuzeyinde de etkin. Son olarak “Kandil ve çevresinde bana zarar veren terörist beslenmeler var” diyerek bölgeyi bombaladı. Kuzeyde etnik kökeni Kürt, dini kökeni Şii olan gruplar arasında da İran sempatisi var. ABD, bu tabloya bakıp, “o zaman öncelikle İran’ı etkisizleştirmeliyim” kararı alırsa ne olur? Bu senaryo konuşuluyor ama, Irak’taki başarısızlık böyle bir girişimin zor olacağını gösteriyor. Yazıyı dağıtmayalım; ana konumuz İngiltere’nin Irak’tan çekilmesiydi... Emperyalist ülkelerin planlarının tutmaması, insanlığın yararınadır! ankcum?cumhuriyet.com.tr Ulm kentindeki İslam Enformasyon Merkezi’nde arama yapan Alman polisi, çok sayıda dökümana el koydu. (Fotoğraf: REUTERS) Sarı: Heykelime siper olacağım ? Baştarafı 1. Sayfada Almanya 10 kişiyi arıyor Dış Haberler Servisi Almanya İçişleri Bakanlığı, Almanya’da terör saldırısı planladıkları şüphesiyle salı günü yakalanan ve El Kaide’yle bağlantılı İslami Cihad Birliği’ne üye oldukları belirtilen 1’i Türk, 2’si Alman 3 zanlının tutuklanmasının ardından 10 kişinin daha arandığını açıkladı. Aranan şüpheliler arasında Alman ve Türk asıllı kişilerin bulunduğu bildirildi. Bu kişilerden bazılarının Almanya’da, bazılarının da yurtdışında bulunduğu açıklandı. Gözaltında bulunan 28 yaşındaki Türk vatandaşı Adem Y’nin Bayburt doğumlu olduğu ve Almanya’nın Hessen eyaletindeki Langen kentinde yaşadığı belirtildi. Alman Fritz G’nin, terör grubunun başı olduğu, Ulm kentindeki radikal İslami çevrede bulunduğu ve 2006 yılının Mart ayında Pakistan’da bir terör kampında eğitim gördüğü belirtildi. Diğer Alman vatandaşı Daniel S’nin ise Saarbrücken kentindeki bir caminin yanındaki bir evde yaşadığı, 2006 yılının Ağustos ayında Pakistan’daki terör kampında eğitim gördüğü açıklandı. Alman polisi, Fritz G’nin bir süre üye olduğu belirtilen Ulm kentindeki “İslam Enformasyon Merkezi” adlı dernekte önceki gün arama yaptı. Polisin binadan çok sayıda karton kutu çıkardığı belirtildi. Almanya İçişleri Bakanı Wolfgang Schaeuble, Ulm’deki bir camiyle bağlantılı olduğunu söyledi. Schaeuble, “Almanya’da saldırı planları hazırlığı yapıldığına dair bilgileri olup olmadığı” sorusuna, “Buna yönelik ipuçları yok” karşılığını verdi. Ermeni Soykırım İddiası... CHP İstanbul Milletvekili ? Baştarafı 2. Sayfada Görüleceği üzere, Türkiye davasısunda Çerçeve Kararı”dır. Alman nı kaybetme yolundadır. Bunun nedeya’nın yoğun çabaları sonucu gerçek ni de, bu alandaki mücadelenin uzun leştirilen bu karar, AB üyelerinin vadeli perspektifle oluşturulmuş bir ulusal mahkemelerine hem her stratejiye uygun olarak ve proaktif bir hangi bir olayı soykırım olarak ka yaklaşımla yürütülmemiş olmasınrara bağlama, hem de soykırımı in dandır. Bugüne kadarki çalışmalar, kâr suçunu cezalandırma yetkisini soykırım kararları yabancı ülkeler parlamentolarına geldikçe bunların veriyor. Çerçeve karar bağlayıcı bir niteli önlenmesi için bir süre yoğun bir dipğe sahiptir. İki yıl içinde tüm AB ül lomatik çalışmaya girişilmesi, sonra keleri çerçeve kararın içeriğini kendi da işin arkasının bırakılması şeklinmilli mevzuatlarına aktaracaklardır. de olmuştur. Saman alevi gibi parlaBu husus gerçekleştiği zaman, Doğu yıp sönen bu çalışma tarzının TürkiPerinçek davasında Lozan mahke ye’ye çıkardığı fatura ağır olmuştur. Strateji ve bunu uygulayacak bir mesinin önce Ermeni soykırımının gerçekliğine hükmeden, sonra da yapılanmanın yokluğunun en büyük inkârını cezalandıran kararına sakıncası, koordinasyonsuzluk ve babenzer kararlar, tüm AB ülkeleri şıboşluk olmuştur. Halen bu konuyla mahkemeleri tarafından verilebi iştigal eden devlet daireleri ve kurumlecektir. Perinçek davasını kazanan lar, birbirleriyle çoğu zaman koordiAvrupa Ermeni Dernekleri Federas nasyonsuz bir şekilde çalışmakta, her yonu, bu konuda şimdiden yaptığı biri kendine göre bir program uyguaçıklamalarla bu anı sabırsızlıkla lamaktadır. Böyle olunca da, çalışmalar, Ermebeklediğini ortaya koymaktadır. Çerçeve kararın, Türkiye’nin Avrupa ile ni tarafının iddialarını çürütecek ve ilişkilerinin temeline konulan bir sa Türk tezinin savunulmasını güçlendiatli bomba olduğu izahtan varestedir. recek alanlara yönlendirilememiş ve Dr. Şükrü ELEKDAĞ savunmamızı takviye edecek yeni argümanların yaratılması mümkün olmamıştır. Strateji yokluğunun bir diğer sakıncası da, Ermeni iddialarıyla mücadele hususunda özellikle yabancı dillerde bir yayın politikasının, uluslararası düzeyde uzmanlar yetiştirilmesini öngören eğitim politikasının ve bu amaçla üniversitelerle ciddi bir işbirliği sağlanmasının ve nihayet uluslararası ceza hukuku alanında uzmanlaşmış akademisyenler yetiştirilmesinin ihmal edilmesi olmuştur. Ermeni meselesi, günümüzde, tarihsel, hukuksal, siyasal ve kamuoyu oluşturulması (public relations) boyutları olan devasa bir uluslararası ilişkiler sorunu niteliği kazanmıştır. Bu itibarla bu dört boyutu dikkate alan uzun vadeli bir stratejik plan ile bunu uygulayacak iç ve dış kurumsal yapının ortaya çıkarılmasına acilen ihtiyaç vardır. Davanın kaybının, ülkemizin uluslararası konumu, dış politikası ve güvenliği açısından yaratacağı büyük zararlar dikkate alınarak bu önerimiz bir seferberlik ruhuyla kısa sürede gerçekleştirilmelidir. lamasında bulundu. Sanatçı Sarı ise gelişmeler karşısında mücadelesine devam ediyor. Önümüzdeki hafta yeni bir projeye başlayacağını bildiren Sarı, “Bunu da tepki alan heykelin yanında yapacağım. Heykeli yontarken çıkan taş parçalarını da taşlamak isteyenlere vereceğim” diye konuştu. Güzel sanatlar fakültelerinin içinin boşaltıldığını ifade eden Sarı şunları söyledi: “Özgün eserler yapmama karşın, İstanbul’da da sergi açamıyorum. Sansürleniyor. Kemer’de bu fırsatı buldum. Cesur bir çalışma yaptım. Ancak çıkan tartışmalar ortada. Sistem bizi eritmeye başladı. Çevremdeki insanlar bile sanatımı yaparken risk almamam gerektiğini söylüyorsa oturup düşünmek gerekir.” CHP’li Kemer Belediye Başkanı Hasan Şeker ise heykelin Kemer için yapıldığını belirterek “Herkes nasıl görmek istiyorsa, öyle bakıyor. Heykelin önünde turistler fotoğraf çektiriyor. Kemer yeni simgeleriyle buluşmaya ve bunlara alışmaya devam edecektir” dedi. Kadın Danışma ve Dayanışma Derneği gönüllülerinden Hicran Karabudak da 15 yaşındaki kız çocuklarıyla evlenen, kadına cinsel obje olarak bakan zihniyetin, heykele tepki göstermesinin doğal olduğunu vurguladı. Heykele tepki gösteren isimlerden Mustafa Gül ise heykele değil, yerine karşı olduğunu söyledi. 6’sı çocuk 7 kişi gölette boğuldu HİLVAN (AA) Şanlıurfa’nın Hilvan ilçesinde baraj gölüne düşen 6 yaşındaki çocuğu kurtarmak isteyen 6 kişi ve söz konusu çocuk gölette kayboldu. Hilvan Kaymakamlığı’na vekâlet eden Siverek Kaymakamı Seddar Yavuz, yaptığı açıklamada, Hilvan ilçesine bağlı Çataklı köyünde oturan ve amca çocukları oldukları belirtilen Gönül (13), Hülya (12), Ümran (20), Öznür (16), Ebru (11), Esra (6) ve Kamile (12) Sütpak’ın ilçenin Aşağı Karakuçak köyündeki eski Siverek köprüsünde halı yıkamaya gittiklerini belirtti. Bu sırada köprünün kenarında bulunan 6 yaşındaki Esra’nın dengesini kaybederek Atatürk Barajı Göleti’ne düşmesi üzerine diğerlerin de Esra’yı kurtarmak için suya girdiklerini söyleyen Yavuz, ancak Esra ile birlikte diğer 6 kişinin de suda kaybolduğunu söyledi. Kolera uyarısı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Irak’ın Kerkük ve Süleymaniye illerinde görülen kolera salgını üzerine, Sağlık Bakanlığı Irak’a komşu ve yakın 7 ili hastalığa karşı uyardı. Bakanlıktan, Hakkâri, Şırnak, Mardin, Siirt, Batman, Diyarbakır ve Van valiliklerine birer yazı gönderildi. Yazıda, IrakTürkiye arasındaki gelişgidişler ve iki ülkenin ticari ilişkileri dikkate alınarak salgının Türkiye’ye de sıçramaması için önlem alındığı bildirildi. CUMHURİYET 08 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear