24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
7 EYLÜL 2007 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER İstanbul’un ünlü semt pazarı, ağaçların arasında kurulacak modern bir ‘çadırçarşı’ya dönüşüyor 17 GÖRÜŞ ALİ BULUNMAZ Salı Pazarı ‘park içinde’ yaşayacak ? Kadıköy’deki ünlü Salı Pazarı yeniden yaratılıyor. Mimar Hakan Kıran tarafından tasarlanan projenin “mimari” kararları ve ilkeleri, çevresel ve kentsel endişeleri gözetmenin yanı sıra, bölgenin tarihteki “Kuşdili çayırı” kimliği ile “geleneksel pazar” ilişkilerini de sürdürmeyi hedefliyor. OKTAY EKİNCİ Demokrasiyi Boş Verelim... AKP’nin hükümet “programı” açıklandı. Burada seçim barajının düşürülmesi veya milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılması ile ilgili herhangi bir ifade var mı? Ya da yolsuzluklarla mücadele için somut adımlara yönelik bir açılım? Kıyasıya özelleştirme harekâtı, ne olduğu anlaşılamayan, AKP’nin hareket alanını daha da genişletecek ve ileride Türkiye’yi nereye götüreceği belirsizliğini koruyan “sivil uzlaşı anayasası”nın hazırlığı, bu “programda” öne çıkan başlıklar. Ancak hepsinden daha trajik olan medya ile ilgili bölüm. “Program”a göre AKP, “bağımsız medyaya önem veriyor, bireylerin doğru habere ulaşma hakkını güçlü bir demokratik kültürün oluşması açısından ilk şart olarak görüyor; şeffaf bir yönetimin, bağımsız, tarafsız ve sorumlu bir medya ile mümkün olduğunu” ifade ediyor. Sonunda ise “medyanın çoğulcu, şeffaf ve rekabetçi bir yapıda gelişmesi için, gerekli adımların atılacağını” vurguluyor. ??? Bugün Türkiye’de basının yerini tekelleşen, iktidara ilişen; haber, bilgi ve belgeyi en hızlı ve en doğru şekilde sorumlu olduğu/olması gerektiğihalka ulaştıran ulaştırması gereken bağımsız basının yerini eğlendiren, bağımlı ve bakış açıları ile görüşler ve zihinleri, iktidarın kendisine telkin ettiği biçimde yönlendiren bir medya aldı. Bunun en güzel örneğini Danıştay saldırısı ve Hrant Dink cinayetinde görmedik mi? Sahi Dink cinayetini, olayın sıcaklığı içinde olabildiğince sömüren ve kullanan “bağımsız, sorumlu ve tarafsız” medya, cinayetin arkasından beklediği ve istediği kişiler çıkmayınca, olayı onuncu sayfa haberi yapmaya yönelmedi mi? Yine aynı medya 22 Temmuz seçimleri öncesi belirgin biçimde, AKP’nin sözcülüğü görevini üstlenmedi mi? Bugün “bağımsız, tarafsız ve sorumlu” medya, amacı doğruları aktarmak, bilgi sunmak, fikir oluşturmak ve bilinçlenme yaratmak olan tam bağımsız basını “ötekileştirmek” ve ezber(in)e uydurmak için canla başla çalışırken, iktidara ilişmek adına elinden geleni yapmıyor mu? ??? İşte AKP’nin istediği “bağımsız, tarafsız ve sorumlu” medya bu. AKP için “özgür” medya demek, kendisine yakın (hatta kendisiyle iç içe), eleştiriden öte övgüyü tercih eden; dinciliğin, “açık toplum” maskelemesinin ve “ikinci cumhuriyetçiliğin” yılmaz savunucularını palazlandırmak demek. Hükümet “programının” medya maddesinin sonunda yer alan “çoğulcu, şeffaf ve rekabetçi bir medya yaratılması için, hükümetimiz gereken adımları atacaktır” ibaresi, muhalif sesleri susturma, tekelleşme, zararlı görüşleri Erdoğan’ın deyişiyle “ideolojik saplantıları” temizleme ve AKP’nin rahatça “çalışmasını” sağlamaya dönük bir çabanın anlatımı değil mi? Demokrasi bu mu? O halde, olması gereken demokrasiyi boş verelim… Eleştiriyi, doğruluğu, bağımsızlığı, hakkı hukuku bir kenara bırakalım… “Ilımlı İslam”dan kotarılan dinci oligarşi ve onun medyadaki destekçilerinin yarattığı “yandaş demokrasisi”nin bize yettiğini yeteceğini kabullenelim!.. İstanbul’un en büyük semt pazarlarından Kadıköy’deki ünlü Salı Pazarı yeniden yaratılıyor. Ancak bu kez seyyar satıcı tezgâhları, yamalı tenteler ve sırıklara gerilmiş iplerle değil, geniş bir “kentsel park alanı”nın içinde tasarlanan “özenli bir mimari”yle… Proje ilk gündeme geldiğinde, bölgenin aynı zamanda SİT alanı olmasından kaynaklanan tartışmalar başlamış; ayrıca “Salı Pazarı da acaba rant tesisine mi dönüşecek” endişesi doğmuştu. Çünkü, son zamanların kentsel dönüşüm projelerindeki “yerel halkı dışlayarak yeni rant alanları yaratma” politikasının burada da yineleneceği kanısı vardı. Ne var ki projede, bölgenin “yıllar önce yitirilen” SİT değerlerini kente “yeniden kazandırmak” hedeflenince, ayrıca “mevcut karmaşanın gide Projede, 45 bin m2’lik alanın 12 bin m2’si ‘çadır’, 30 bin m2 alanı da parka dönüştürülüyor. rildiği çağdaş bir pazaryeri düzenlemesi”yle birlikte “pazarcıların korunması” da öngörülünce, kimi toplumcu duyarlılıkların giderilmesiyle birlikte Koruma Kurulu’nun da onayı alınmış oldu… Salı Pazarı’ndaki 45 bin m2’lik alanın 12 bin m2’sinde modern ve gelişkin bir “çadır”ın tasarlandığı projede, 30 bin m2 alan da yeşillendirilerek “bölge parkı”na dönüştürülüyor. Park alanında sayıları 16 bini aşkın özel türlerden ağaçlar dikilerek elde edilecek yoğun yeşil dokuya “yumuşak hatlarla eklemlenmesi” için “dairesel” formda tasarlanan “kubbeli çadır” ise yeni pazaryerini oluşturuyor. Aynı alanda yeraltına gizlenen yaklaşık 3 bin araçlık otopark da hem pazara gelenlerin, hem de çevrenin gereksinmesini karşılayacak. Binden fazla işyerinin yer alacağı pazar mekânında, yeme içme mekânları, dinlence yerleri, sinemalar, tiyatrolar, sanat galerileri, kültürel faaliyetler için bölümler ve çocuklar için eğlence alanları da bulunacak… Kentsel siluette genel görünümü bozmayacak yükseklikte tutulan çadırın merkezinde yükselen “kule” ise sadece formu tamamlayan “plastik bir simge” olduğundan, diğer kule yapılar gibi herhangi bir rant tesisini de içermiyor… A Mimar Hakan Kıran tarafından ĞAÇLAR ARASINDA BİR ‘ÇADIR’ tasarlanan projenin “mimari” kararları ve ilkeleri, çevresel ve kentsel endişeleri gözetmenin yanı sıra, bölgenin tarihteki “Kuşdili çayırı” kimliği ile “geleneksel pazar” ilişkilerini de sürdürmeyi hedefliyor. ‘G Hakan Kıran, projede son yıllarda ELENEKSEL ÇARŞI’ KÜLTÜRÜ yaygınlaşan “alışveriş merkezi” işlevi yerine, geleneksel kent kültürümüzle bütünleşen tarihsel “çarşıpazar” anlayışının yine buradaki “esnafla birlikte yaşatılması”nı hedeflediklerini belirterek bölgenin geçmişiyle kurulan ilişkiyi de özetle şöyle anlatıyor: “Eski Kuşdili Çayırı zaten artık yoktu. Aynı semtteki Papaz Çayırı’nda da şimdi FB stadyumu var. Kuşdili 70’li yıllardan itibaren pazarcılarca oluşturulan düzensiz şekliyle pazara dönüşmüş. Şimdi bu proje, hem daha zengin bir pazar yaratıyor, hem de yıllardır otopark ve kaçak yapı işgalindeki yerler, eski çayırlığın kentsel işlevini de yaşatacak şekilde değişik rekreasyon olanaklarını içeren çok amaçlı yeşil alanlar haline geliyor…” Projenin İstanbul’daki tarihi kent dokularıyla bütünleşmiş eski çarşı ve pazar merkezleriyle benzer ortamları sağlaması için, çadırın içindeki pazarcı işyerleri “sokak”larda ve “meydancıklar”da sıralanıyor… Önceki gibi sadece salı ve cumaları değil, haftanın 7 günü hizmet verecek yeni pazar kompleksinin bölgedeki ulaşım dengeleri de gözetilerek yaşaması içinse Altıyol’a gelen KadıköyModa tramvayının Salı Pazarı’na da uğraması öneriliyor… Laikliğe Biçilen Yeni Tanım MERİÇ VELİDEDEOĞLU Son dönem cumhurbaşkanlarından kimileri, arada bir laiklikten söz etmeyi severlerdi; örneğin, “Laikliği karıştırmayın, çok kurcalamayın!” gibi “laf” edeni ya da “Devlet laik olur, kişi olmayabilir!” biçiminde görüş bildirenler olmuştu. Onuncu Cumhurbaşkanımız A. N. Sezer ise, ant içerek göreve başlarken (16.5.2000), anayasada belirtilen tanım ve anlayışa bağlı bir laiklik görüşü dile getirmiş ve laikliğin bir “yaşam biçimi” olduğunu da vurgulamıştı. Sayın Sezer ayrıca, laikliği yalnızca “din ve vicdan özgürlüğü” olarak görüp ortaya koyanlara özellikle siyasilere bir ders vererek de şöyle demişti: “Laiklik, din ve vicdan özğürlüğü değildir. Laiklik, tüm özgürlüklerin, bu bağlamda din ve vicdan özgürlüğünün de güvencesidir. Laiklik, devletin sosyal, ekonomik, siyasal ve hukuksal temel düzeninin kısmen de olsa din kurallarına dayandırılamayacağı düzenin adıdır.” ??? Onuncu Cumhurbaşkanı Sezer’in ant içtikten sonra, laikliği öne çıkaran böyle bir konuşma yapmasını Sayın A. Gül de benimseyip sürdürmüştür. Gül’ün laiklik konusundaki söylemlerini, 28 Temmuz’dan, cumhurbaşkanı seçiminden öncekiler ve seçildikten sonraki olmak üzere ikiye ayırmak gerekir. Aslında bu iki sürece ait laiklik söylemlerinin arasında öz bakımından bir ayrım yoktur; laikliği yadsıyan ya da saptırıp “ha var, ha yok” kertesine indiren bu görüşlerin, söze dökülüş biçimleri başka başkadır. Gül, 1990’lardan 2000’li yıllara dek uzanan demeçlerinde, konuşmalarında, Türkiye’ye en ağır tahribatı “laiklik ilkesi”nin yaptığını; Cumhuriyetçi dönemin sonunun geldiğini; “laik sistemi” kesinlikle değiştirmek istediklerini; dindevet işlerinin yeniden ele alınması gerektiğini; anayasanın cumhuriyeti ve laikliği tanımlayan, koruyan ilk üç maddesinin çok ilkel olduğunu; türbanı kamuda yasaklayanların din karşıtı olduklarını, ateizmi istediklerini; laik düzenin, Türkiye’de İslamı camiye hapsettiğini, oysa İslamı bir “hayat tarzı” olarak benimsemek istediklerini açıkça ortaya koymuş, bütün bunlara medya da yer vermişti. Ne ki, tüm bunları dile getiren sanki kendisi değilmiş gibi Sayın Gül, ant içerken “laik Cumhuriyet ilkesi”ne bağlı kalacağına rahatlıkla söz vermiştir!.. Rahattı çünkü, ant içtikten sonra, yeminle bağlılığını belirttiğim ilkeyi nasıl algılayıp yeniden biçimlendirdiğini, böylece benimsediğini “laikliğin farklı hayat tarzları için özgürleştirici bir model olduğu”nu belirterek ortaya koyacaktı. Sözünü ettiği “farklı hayat tarzları” arasında görüp seçtiği “yaşam biçimi”nin de ne olduğunu daha 1995’te belirtmişti; buna göre “İslam dinini bir hayat tarzı” olarak benimsiyor, dolayısıyla dünyasal yaşamın İslama göre düzenlenmesini istiyordu. Anlaşılan, “Değiştik!” diyenler tüm subaşlarını ele geçirmelerinin ardından cilalarından sıyrılıp, değişmediklerini her fırsatta ortaya koymayı keyifle sürdürecekler. ??? Laik, demokratik ülkelerin devlet başkanlarından Gül’ünki gibi laikliği kökten saptıranbir konuşma beklenebilir mi? Örneğin, Fransa’nın N. Sarkozy’den önceki Cumhurbaşkanı J. Chirac’ın, dinsel bir simge olan tesettürü okullarda yasaklayan yasanın onaylanmasının ardından yaptığı konuşmada söylediklerini şöyle bir anımsayalım; ne diyordu Chirac: “Bugün artık laikliği ‘yeniden tanımlamak’ ya da ‘sınırlarını değiştirmek’ söz konusu olamaz!” ardından da ekliyordu: “Cumhuriyetin laiklik ilkesine, dini özgürlükler örtüsü altında itiraz edilmesi kesinlikle hoş görülemez!” Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin en üst düzeydeki temsilcisinin, laiklik ilkesinin özüne aykırı görüş içeren bir konuşmayı, bu denli rahatlıkla yapması karşısında insan, İsviçreli yazar düşünür H. Donant’ın bir deyişini anımsamadan edemiyor: Donant: “Bazı horozlar, günün ağardığını sanıp erken öterler!” der. Oysa, karanlık, üstelik daha karartılan “gece” henüz sürüyordur... KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ “Şevketi1 bostan” da denilen ve 2 yaprakları 3 sebze olarak kullanılan ot 4 su bitki. 2/ 5 Bir işi yerine 6 getirmek için 7 verilen söz... “Marifet ilti 8 fata tabi 9 dir/Müşteri1 2 3 4 5 6 7 8 9 siz zayidir”(Mu1 V A R T A B İ T allim Naci). 3/ ÇinR A S A T gene çocuğu... Bir 2 E D E B E meyve. 4/ İskambil 3 L A Y T E R A NO R A K de bir kâğıt... Anka 4 İ N İ K İ ra keçisinin yünü. 5/ 5 B A R K A A T A Y A R Bilginin saklanma 6 A sını ve iletilmesini 7 H O V A R D A O konu alan akademik 8 B E K A L A V ve mesleki disiplin. 9 B A L I K L A V A 6/ Uygun bulma... Rize ilinde bir yayla. 7/ Mukavva yapımında, kabı kurtlanmaktan korumak için kolaya katılan madde. 8/ Japon halk türkülerine verilen ad... Rey... Tantal elementinin simgesi. 9/ Yurdumuzun ormanlık alanlarında da yaşayan küçük bir kuş. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ “Meyhaneciotu” da denilen ve ağızdaki içki kokusunu gidermek için çiğnenen otsu bitki. 2/ Karışıklık, kargaşa... Denizcilikte “temiz, düzgün, derli toplu” anlamında kullanılan terim. 3/ Kadınların giydiği kolsuz üstlük... Bayağı, sıradan. 4/ Eskiden vakıf kuruluşlarına yoksullara yemek verilmesi için ayrılan para. 5/ Bir işte bir kimse ya da şeyin üstüne düşen görev... Doğu Anadolu’nun bazı bölümlerinde yaygın olan geçici kırsal yerleşme tipi. 6/ Umman’ın plaka imi... Öykü. 7/ Üstünde ölü yıkanan kerevet. 8/ Merkür gezegenine verilen bir başka ad... Bir cetvel türü. 9/ Hicap... Domuz yavrusu. m.velidedeoglu?hotmail.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 7 Eylül www.mumtazarikan.com TÜRK KALP VAKFI ‘Emekli Sandığı, SSK, Bağkur, Kamu Çalışanları Hastalarının Hizmetinde’ 19 Mayıs Cad. No:8 Şişli / İSTANBUL Tel: 0212.212 07 07 Pbx http://www.tkv.org.tr Ü Değerbilir Halkımızın Kahraman Gazilerine Vefa Borcunun Simgesi TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ ELELE VAKFI Yapı Kredi Bankası Ankara Cebeci Ş. H.NO: 01 00000 1 YTL Tel: 0312 431 99 36 www.elele.org.tr CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear