23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 8 ŞUBAT 2005 SALI OLAYLAR VE GORUŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL 'Sokakta Gürültü Var' "Kendlme ve başkaları üstüne notlar." Buna "günceden parçalar" da diyebilirdi yazarı... Bir def- terin yapraklarına yazılmış izlenimler, gözlemler, düşünceler... Sonra kitap oluvermiş bunlar. Sokak- ta Gürültü Var'\ yeniden karıştırırken yıllarca geri- ye gidiverdim. llk kez 1943'te çıkmıştı bu küçük ama yoğun yapıt. O günlerde aztanınan biryazardı Na- dir Nadi. Yunus Nadi, Cumhuriyet'\n başyazarıy- dı. Büyük oğlu Nadir Nadi ise kısa fıkralar yayımlı- yordu gazetede. Yeni birtür gibiydi bunlar. Kısa, ke- sin, duygulu, düşünceli gözlemler, izlenimler. Son- ra bunları bir kitapta bir araya getirdi. Sokakta Gü- rültü Var böyle çıktı ortaya... Yirmi yaşında bir genç, yani ben, o yıl Servet-i Fünun dergisini yönetiyordum. Olgunluk sınavın- dan takıntılı bir yılımdı. Ahmet Ihsan Basımevi'nin loş bir odasındaydı masam. Ayda elli lira aylık alır- dım. Hikâyeler yazmak istiyordum, başka şey dü- şünmüyordum. Gazetecilik aklımın ucundan geç- miyordu. Benim için gazete yazarlığı önemi olma- yan bir uğraştı. Servet-i Fünun'dakı yazılanmda, genç şairlere saldıran birtakımfıkracıları, "gazete yazar- ları" diye küçümsediğimi hatırlarım. Nadir Nadi de, babası Yunus Nadi gibi bir gaze- teciydi, gazete yazarıydı benim için. Necmeddin Sadak, Ahmet Emin Yalman, Hüseyin Cahit Yal- çın, Asım Us, Selim Ragıp Emeç vd. gibi. Evet, yirmi yaşın tutkulu, edebiyat heveslisi bir gencin duyuşları, görüşleri böyleydi işte!.. Birgün Sokakta Gürültü Var'\ gördüm bir kitapçıda. Adı ho- şuma gitti önce. Hemen aldım. Yürürken bir yan- dandaokumayabaşladım.Ortasındanbiryerden, "Lindberg", "Haile Selasiye" hele "Georgette" parçaları beni kitaba bağlayıverdi. Bunlar bildiği- miz gazete yazıları, fıkraları değildi. Apayrı bir tür- dü, adını koyamadığım biryazıtürü. Fransızların "Jo- urnal" adını verdiği türde kitapları daha hiç okuma- mıştım. Birden bir aydınlık düştü içime. Oturup bir park kanepesinde bütün kitabı bitiriverdim su içer- cesine... Çok değişik, çok tatlı bir kitaptı. Yazarı, bir dostumuzmuş gibi, bir arkadaşımızmış gibi, tat- lı tatlı, güzel güzel anlatıyordu duyduklarını, gördük- lerini, düşündüklerini... Büyük savlar, aşırı çıkışlar, böbürlenmeler, bakın ben neler neler biliyorum havası yoktu. O güne dek bir benzerini görmediğim bir kitaptı bu. Falih Rıf- kı Atay'ın düzyazısına benzer bir nitelik vardı an- latımında. Belliydi Nadir Nadi'nin "Roman"\n,Zey- tindağı'n\r\ yazarı Atay'ı sevdiği, Ataç'ı sevdiği, kı- sacası yazı yazmak nedir, edebiyat, sanat, kültür nedir, yakından bildiği, tanıdığı... Sokakta Gürültü 1/ar'la tanıdım, sevdim Nadir Nadi'yi- Bugün Cumhuriyet'tB yazıyorsam bunda bu kitapla bende uyanan yakınlığın, sevginin bü- yük etkisi vardır. Dahasını söylemeliyim size, yazar olarak bugünkü biçimimi, bugünkü çizgimi, kişili- ğimi, anlatışımı, borçlu olduğum yazarlardan biri- dir Nadir Nadi. Ataç'tır, Sait Faik'tir, edebiyatımı- zın ustayazarlarıdır beni etkileyen, ama nitelikli ga- zete yazarı olmanın ne demek olduğunu bana öğ- reten Nadir Nadi'dir, onun bu ilk kitabı Sokakta Gürültü l/ar'dır... Aradan uzun yıllar geçti. Sokakta Gürültü Var yeniden basıldı. Nadir Nadi önemli bir değişiklik yap- madı üzerinde. Ne dilinde, ne de yazıların özünde, anlamında. Okursanız görürsünüz, 1943'te de çağ- daşlarına oranla nasıl an bir dil kullandığını. Kısa cümleler, duyguyla aklı yoğuran bir anlatış. önce de dediğim gibi, Nadir Nadi'nin 1940'larda tuttu- ğu bir günceden yapraklar gibidir bu yazılar. Doğ- rusunu söylemeliyim, beni "Günlerde" adlı yazı di- zisine iteleyen, gündelik fıkralarımda da "öykücük" adını verdiğim bir türde yazma isteği, biraz da So- kakta Gürültü Var'daM kendime yakın bulduğum o kısa, özlü, duygulu yazılarla doğmuştur. Bilerek, bilmeyerek... Sokakta Gürültü Var'm ikinci basımına bir önsöz yazan Anday, kitabı şu sözlerle tanımlamıştı: So- kakta Gürültü Var'da geçmiş, yaşanan olayların ya da geleceğe uzanan düşlemelerin, gözlemlerin akıl süzgecinden geçirilmiş özleri, sindirilmiş bir bilgi ve alçakgönüllü bir söyleyişle süse püse kalkışılma- dan, pekyürekle önyargılardan, dogmalardan ba- ğımsız olarak, özgürce verilmektedir. "Sokakta Gü- rültü Var yeniden basılmalı, genç okurlara sunul- malı... TEŞEKKUR Uzun süredir çektiğim yürüme rahatsızlığından isabetli teşhis ve tedavisiyle rahatlamamı sağlayan Opt. Dr. NECATİ ÖZDEMİR'e içtenlikle teşekkür ettiğimi duyurmak isterim. OKTAY AKBAL BAŞSAĞLIĞI Odamız üyelerinden Istanbul Şube Üyesi; 36603 Ayhan BİRCİ 35448 Mehmet KORKMAZ 35445 Mustafa FIRAT 62493 Erkan HELVACIOĞLU Ankara Şube Üyesi; 35342 Ahmet Hamdi ŞARAL 46223 Yüksel ÖKSÜZ'ü 4.2.2005 tarihinde Afganistan'da meydana gelen elim bir uçak kazasında kaybettik. Başta aileleri olmak üzere, yakınlarına, sevenlerine ve tüm meslektaşlarımıza başsağlığı diliyoruz. Inşaat Mühendisleri Odası Istanbul Şubesi Yönetim Kurulu AB'de Onkoşullu Müzakere... Londra ve Zürih anlaşmaları ortada iken şu anda bile Türkiye'yi Kıbns'ta işgalci ülke olarak görenlere büyük bir koz verilmiş olacaktır. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş belgcsi niteliğindeki Lozan'ı bile tartışmaya açanlar, Ankara Sözleşmesi'nin imzası ile Türkiye'nin Kıbns'a müdahalesinin temelini oluşturan Londra ve Zürih anlaşmalannın da ortadan kalktığını iddia edeceklerdir. Av. KAZEM KOLCUOĞLU Istanbul Bamsu Raşkam 1 999 Helsinki zirvesinde Türkiye'ye aday ülke statüsü verildiğinde ve 2002 Konsey Kararında "Türkiye diğer aday devleüere uygulanan ay- nı kritcrlcr (cıı ıclinde birliğe kaül- maya yönelmiş bir aday dcvlcttir" biçimin- de açıklama içermektedir. Buna göre do- ğal olan, müzakerelere başlamak için ara- nan koşul diğer aday ülkeler için de uygu- lanan Kopenhag ölçütlerinin yerine getiril- miş olmasıdır. 6 Ekim 2004 tarihinde açıklanan ilerle- me raporuııda, Türkiye'nin Kopenhag öl- çütlcrini (kriterlerini) yerine getirdiği, mü- zakerelere başlanabileceği bildirilmekle birlikte, diğer aday ülkeler için öngörülme- yen ağır koşulların da yer aldığını üzüle- rek görmekteyiz. Bu koşulların büyük bir bölümü 17 Aralık 2004 tarihli Brüksel zir- vesi sonuç bildirisinde de yer almıştır. Ancak bildirinin 14-16. maddelerinde yer alan Hırvatistan'la ilgili müzakere ta rihi içeren karara (bize uygulanmak istenen koşulları daha iyi anlamak için) kısaca de- ğinnıek ıstiyorum. Hırvatistan adaylık için yeni başvuruda bulunmuş bir ülke olması- na karşın 17 Aralık 2004 tarihli kararla mü- zakerelere başlama talebinin yerinde oldu- ğu kabul edilmiştir. Yalnızca eski Yugoslavya için kurulan Uluslararası Ceza Mahkemesi ile işbirliği içinde olması, aranan zanlıların bir an ön- ce Lahey Adalet Divanı'na çıkarılmasına yardımcı olması dileğine bağlı olarak Ni- san 2005 tarihinde üyelik müzakerelerine başlanması Konsey'e önerilmektedir. Aynı sonuç bildirgesinde müzakerelere başlama, devam ettirme konusunda öngö- rülen koşullan gözden geçirdiğimizde; 19. maddede üyelik müzakerelcri başlamadan önce Türkiye'nin on yeniüye ülke ile -ki bun- lar arasında Kıbns Rum Cumhuriyeti de var- Ankara Anlaşması'nın imzalanması öngö- rülmüşrür. Bu koşulun Kıbrıs Rum Cum- huriyeti'nin adanın tek devleti olduğunun kabulü sonucunu doğuracağı açıktır. Lond- ra ve Zürih anlaşmaları ortada iken şu an- da bile Türkiye'yi Kıbrıs'ta işgalci ülke olarak görenlere büyük bir koz verilmiş olacaktır. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş belge- si niteliğindeki Lozan'ı bile tartışmaya açanlar, Ankara Sözleşmesi'nin imzası ile Türkiye'nin Kıbrıs müdahalesinin temeli- ni oluşturan Londra ve Zürih anlaşmalan- nın da ortadan kalktığını iddia edecekler- dir. Amerika ve yandaşlannın Irak'a mü- dahalesini işgal olarak görmeyen Batı'nın bizi Kıbns'ta işgalci olarak gösterme ça- baları da haklılık ve meşruluk kazanacak- tır. Bildirinin 20. maddesi de u Katılım süre- ciııi sekteye uğratabilccek nitcükteki çö- zümlenmemiş uyuşmazlıklann, l luslara- rası Adalet Divanı'na götürülebileceği" ko- şulunu içermektedir. Bu koşul bizim Yunanistan'la ilgili Ege sorunlarımızın çözümünün Adalet Diva- nı'na götürülmesi anlamındadır. Oysa bu- güne değin Ege sorununun iki ülkenin çöz- mesi gereken bir sorun olduğunu, Adalet Divanı'na götürülmesini kabul etmediğimi zi tüm dünyaya açıklamıştık. Asıl önemli koşullar içeren ve yedi fık- radan oluşan 23. maddedir. Türkiye'nin tüm üyelik müzakerelerinin başlamasın- dan sonra 31 ana maddenin (dosyanın) ra- porlannın tek tek görüşülüp AB'nin uy- guııluk onayını aldıktan sonra 25 üye ülke- nin de ayrı ayrı onayının alınması koşulu ilk kez bize uygulanmaktadır. Romanya, Bulgaristan ve Hırvatistan'ın katılımı ile sa- yı 28 olacaktır. Ülkemiz 28 ülke ile çıkar pazarlığına zorlanılacaktır. Üyelerden biri onay vermediğinde görüşmelere devam edilemeyecektir. Bu maddenin üçüncü fıkrasında kalıcı ve geçici koruma önlemleri öngörülmek- tedir. Bunlann başında serbest dolaşım hak- kı gösterilmektedir. Serbest dolaşım hak- kı birliğin ternel taşlarından birisini oluş- turmaktadır. Bugüne dcğin böyle birkısıt- lama hiçbir ülke için öngörülmemiştır. Dolayısıyla eşitlik ilkesine aykırı oldu- ğu gibi halkoylamasına sunulacak olan Av- rupa Anayasasi'nın I, 4. maddelerindeki "Kişilerin, malların, hizmetlerin ve serma- yenin serbest dolaşuıu... garanti ediliı" hük mü ile yine aynı anayasanın 1-10. madde- sinin 2-a bendindeki "Birlik vatandaşlan üye devletlerin topraklarında serbestçe ha- reket ve ikanıet etme hakkına sahiptirler" hükümlerine tümden aykırı bir koşul oluş- turulmaktadır. Bugüne değin görüşmelerin sonucunun AB'ye tam üyelikte biteceği açıkça vurgu- lanmaktaydı. llk kez bildirgede sonucun ucu açık olacağı maddesi yer aldı. Böyle- ce Türkiye üyelik görüşmelerinin sonucu- nu (31. madde) tam olarak yerine getirmiş olsa bile, salt ayrıcalıklı üyelik önerisi ile karşı karşıya kalabilecektir. Türkiye fonlardan da yararlanamayacak- tır. AB Komisyonu Raporu'nda 2007-2013 yılları için öngörülen bütçe takviminde, Türkiye için herhangi bir fon öngörülme- miştir. 2014 yılında tam üye olması halin- de, AB bütçesinden 2 milyar Euro pay ala- bileceğihesaplanmaktadır. Yunanistan 1981- 2003 yılları arasmda AB bütçesinden 88 mil- yar Euro gibi büyük bir katkı almıştır. Fransa vc Avusturya hükümetlerinin açık- lamalarına göre ilk kez Türkiye'nin iiyeli- ği için halkoylamasına gidileceği ileri sü- rülmüştür. Müzakereler sırasında da daha birçok yeni koşullakarşılaşacağımız anla- şılmaktadır. Ermeni soykırımının kabul edilmesi, Kıbrıs dayatması ve Patrikhane sorunlan gibi... Diğer aday olmuş ülkelere uygulanan öl- çütlerin dışındaki koşullar kabul edilemez dayatmalardır. Bu koşulların kaldırılması yolundagerekli çabaların gösterilmesi için ulusça ısrarcı olunmalıdır. Biz Istanbul Ba- rosu olarak bu onur kırıcı tavır ve dayatma- lara karşı, üzerimize düşen tüm görev ve sorumlulukları yerine getirmekten aslaka- çınmayacağımızı bir kez daha yınelemek isteriz. Yargıtay Genel Kurul Karan... Hukuk devletinde, hukukun objektifliği, üstünlüğü, herkese eşit şekilde uygulanması olmazsa olmaz, genel kuraldır. Hukukçunun görevi de bu kuralın uygulanmasında taraf olmamaktır. Gülidüz AKGÜL Emekli Cumhuriyet Savcısı .02.2005 tarihli ba- sında ve TV haberle- rinde yayımlanan Yar- gıtay Ceza Genel Kurulu kara- rı karşısında şaşırmamak elde değil. Milli Gazete yazarı Sclahat- tin Aydar'ın bir yazısı nede- niyle TCY'nin 312. maddesi gereğince cezalandmlması ve yerel mahkeme kararının Yar- gıtay 8. Ceza Daircsi'nce onay- lanması ve Yargıtay Cumhuri- yet Başsavcılığı'nın itirazı üze- rine Yargıtay Ceza Genel Ku- rulu; hukukçulaı ı, aydınlan, la- ik Cumhuriyet yanlılarını, de- mokrat insanları, düşündüren ve ikiye bölen aııılan kararını vermiştir. Kararlann tam metni elimde olmamakla birlikte, basından ve görsel yayından izleyebildi ğim kadarıyla bu konudaki dü- şüncelerimi açıklamaya çalışa- cağım. Ceza Genel Kurulu kararın- da, yazarın yazısında suç un- surlarının oluşmadığını veya yazının eleştiri düzeyinde kal- dığını tartışmak ve karar gerek- çesini buna göre oluşturmak ye- rine, uzun zamandan beri Tür- kiye Cumhuriyeti Devleti'nin temel varhğını oluşturan unsur- larından biri olan ve iktidarda- ki parti tarafından da eleştirilen laiklik ilkesi ele alınarak, bu il- kenin ceza yaptırımı ile korun- masına gerek olmadığını karar- laştırmış ve bunu yaparken de "resmi ideoloji adı allıııda birçok düzenlemeyi uyulması zorunlu kurallar bütünü olarak daya- tanlann" halkı geri bıraktığı savunulmuştur. Anayasanın 2. maddesi "Tür- kiye Cumhuriyeti.... başlangıç- ta belirtilen temel ilkelere daya- nan, denıokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir demekte ve 4. maddesinde de bu hükmün değiştirilemeyecegi ve değiştiril- ınesinin tcklifcdilenıeyeccgini" amir hükümler olarak belirt- mektedir. Türkiye Cumhuriyeti'nin res- mi ideolojisibuanayasal kural- lara göre oluşmuş ideolojidir. Laiklik karşıtİan bu ideolojiyi iktidardan aldıkları güçle zaten yeterince tartışmaktadırlar. Son günlerde de iç vc dış işbirlikçi- lerce I ürkiye'ye dayatılmak is- tenen ılımlı lslam modeli, gün- demi yeterince işgal etmektedir. Hukuk devletinde, hukukun objektifliği, üstünlüğü, herkese eşit şekilde uygulanması olmaz- sa olmaz, genel kuraldır. Hu- kukçunun görevi de bu kuralın uygulanmasında taraf olmamak- tır. Karara baktığımızda değer- li 14 yüksek yargıç gerekçede "kişiniıı, yasaya uygun olduğu ve suç oluşturnıayacağı inancı ile yaptığı bir yayını, yargıcın keıı • di duyarlıklanndan kaynaklan- mış yorum ve değerlendirme- siyle mahkûmiyete götürmesi, hukukun temelini oluşturan gü- ven duygusunu zedeleyeccktir. Böyle bir zaflyetin kamu düze- nini bozacagı, düşünce ve ifade hürriyetini zedeleyeccgi ve top- lumun gelişim dinanıizmini en- gelleyeceği tartışmasızdır" de- mektedir. Bir hukukçu olarak sormak istiyorum: Sizler sanık yazarın bu yazı- yı, yasaya uygun olduğu ve suç oluşturmayacağı inancı ile yaz- dığını nereden biliyorsunuz? Yazıda bu inancını açıklayan ve bizim bilmediğimiz bir açıkla- ma mı var? Vcya hangi verilerle bu ka- naate vardınız? Sanık yazarın, dinin kutsal kıtabındaki ayetle çelişen yazısının okur kitlesı ta- rafından kabul görmeyeceğini nereden biliyorsunuz? Okur kit- lesi ile bir anket yapıldı da bi- zim mi haberimiz yok? Yerel mahkeme yargıcının ka- rarı yeterli kanaati sonucunda değil de sizin belirttiğiniz gibi kendi duyarlıklanndan kaynak- lanmış yorum ve değerlendirme- ler sonucu verdiğini nereden çı- kardınız? Yoksa yargıç böyle bir itirafta mı bulundu? Değerli yüksek yargıçlarım, meslek hayatımda öğrendiğim kural; yargıç, önüne gelen da- vada kanıtlarm geniş bir şekil- de değerlendirmesini yaparak yansız ve objektif bir şekilde kanaat oluşturduktan sonra ka- rannı verir. Yargıcın görevi, bir karar gerekçesinde devletin ide- olojisini eleştirmek ve kaıarge- rekçesini buna dayandırmak de- ğildir. Herhangi bir yasa mad- desini ve anayasayı beğenmeye- bilirsiniz. Bunu Anayasa Mahkemesi'ne götürmek yargıcın görevleri ve yetkileri içındedir. Toplum dü- zenine uygun yasa yapmak da yasamanın yetkisindedir. Bu ka- rarla laik devlet düzenine her gün saldırıda bulunan kökten- dincilere büyük bir fırsat veril- miştir. Laikliğe saldınnın suç oluşturmayacağı rahatlığı ile saldınlannı daha da arttırarak ül- keyi bir kaosa sürükleyecekle- rindcn şüpheniz olınasın. Kara- ra karşı oy kullanan değerli mes- lektaşlarımın da belirttiği gibi Sıvas Madımak Oteli katliamı hâlâ belleklerimizde tazeliğini korumaktadır. Bundan sonraki günlerde de çok eleştirilecek bu karannıza katılmadığımı belirt- mek istiyorum. S evgili gazetem Cumhuriyet' in 4 Şubat 2005 tarihli haberini aynen aktarıyorum: Mersin Cumhuriyet Bürosu'ndan haber... Sokakta yaşıyordu. Ulusal atlet donarak öldü. Sokakta yaşayan eski ulusal atlet Cihan Kesici (52) hayatını kaybetti: 8 Türkiye rekoru olan ve 400 Utanç Değil... Prof. Dr. Sebati ÖZDEMİR metre ve sırıkla yüksek atlama branşlannda 50 kez Türkiye'yi uluslararası müsabakalarda temsıl eden Kesici, son yıllarda sokaklarda sefalet içinde yaşam mücadelesı vermeye çalışıyordıı. Mersin'de önceki gece bir dramın son perdesi yaşandı. Yülardır sokaklarda ya da arkadaşlarınm yazıhanelerinde uyuyan, ıhtiyaçlarmı çöplerden toplayan eski ulusal atlet Cihan Kesici yaşamını yitirdi. Mersin Belediye Başkanı, Mersin Valisi, spordan sorumlu sayın Bakan ve adı her kimse Atlctizm Federasyonu Başkanı bundan haberdar değıller mi? Ben Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, bu ülkenin insanı olarak soruyorum, bu saydığım kimseler neredeler!.. Bu kişi ki, bizi uluslararası alanda temsil etmiştir... Şimdi bu saydığım kimseler neredeler! Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak ve bu ülkenin insanı olarak bu kişilerden hesap soruyorum. Ve yanıt bekliyorum... BEYKOZ AİLE MAHKEMESt'NDEN Esas No: 2004/256 Karar No: 2004/364 Davacı Şerıfe Mcral Yıldız Özkök. vekili Av. Seyit Usta tarafından davalı Ismail Özkök alcyhıne açılan boşaııma davası sebebiyle, mahkememizin 2004/256 esas ve 2004/364 karar sayılı ve 22. 12.2004 tarihli ilamı ile Istanbul, Beykoz ilçesi, Incirköy Mah. Cilt 8, Hane 1046'da nürusa kayıtlı Şerıf ve Emine'den olma 1.4.1953 doğum tarihli Şerife Meral Yıldız Özkök ile 17.8.1955 doğum tarihli Hüseyin ve Hatiee'den olma Ismail Özkök'ün aralarındaki evlilik birliği temelinden sarsıldığından, 4721 sayılı kanunıın 166/1-2 nıad- deleri gereğince hoşanmalanna, davacı tarafça yapılan 145.200.000.- TL yargılama gideri ile davacı vekilinin sarfettigi mesaisı karşılığı takdır olunan 300.000.000.-TL maktıı ücreti vekâletin davalıdan alınıp davacıya vcrılmesine karar verilmiş olııp, işbu hükmün Fener Yolu Sokak, Alenıdar Apt. No: 5 Göztepe-lstanbul adresinden davalı Ismail Özkök'e tebliği ile işbu kararın kendisine tebliğ tarihınden itibaren 15 gün ıçerisindc temyiz edilmemesi durumunda hükmün kesinleşeceği husus ilanen teblig olunur. 24.1. 2005 Basın: 4604 PENCERE Etendiler, Aracılar, Köleler.. Zenciler -ya da Karaderililer veya Afraamerikalılar Amerika'da artık Bakan olabiliyorlar.. Condoleezza Rice bunlardan biri.. Hem karaderili.. Hem kadın.. Bir kuşak öncesi böyle bir şey düşünülebilir miy- di?.. * ABD "dinamik" bir toplum.. Afrika'dan kaçırılıp gemi ambarlarında kırıla döküle Amerika'ya götürülen zenci kölelerin öy- külerini kim bilmez!.. Amerika, beyazlar için demokratik, siyahlar için ırkçı birtoplumdu.. 1936 Olimpiyatlan'ndaki ünlü öykü ilginç bir anı- dır; Amerikan takımından zenci atlet Ovvens at- letizmde 100 metre sürat yarışını, beyaz Alman atletlerini takarak, birincilikle bitirince Hitler şe- ref tribününü terk etmişti.. Demek ki Amerika, Almanya'dan daha az ırk- çıydı.. Oyle miydi?.. Yoksa Amsrika'da zencilere dönük ırkçılık, Al- manya'da Yahudilere uygulanan ırkçılıkla yarı- şacak denli baskıcı mıydı?.. • Ne olursa olsun, ABD "dinamik" bir toplum!.. Vaktiyle zencileri sporda kullanırdı.. Şimdi hükümette kullanıyor.. Dedesi köle olan Condoleezza Rice'ın dünkü efendileriadınaOrtadoğu'daemperyalizmindip- lomasi seferine çıkarak bu coğrafyaya nizam ver- meye kalkışması, tarih adına ilginç bir mizah ör- neği oluşturuyor!.. Beyaz Amerikalı eskiden zenciyi tarlasında ça- lıştırırdı.. Şimdi hükümette çalıştırıyor.. • Eskiden -bizim pek de demokratik olmayan çok partili rejimimizde- Türkiye Amerika'nın "ile- ri karakolu" idi... Varsayıma göre bir komünist saldırısında ilk hedef görünen Türkiye'de en önemli Amerikan üssü 'Incirlik'ti... Şimdi iş değişti.. ABD bu kez Incirlik'i tam anlamında kullan- mak istiyor... Kime karşı?.. Rivayet muhtelif.. Kimine göre Islamcı teröre karşı.. Kimine göre Amerikanizme başkaldıran Müs- lümanlara karşı.. Hangisi doğru?.. • Vallahi bu iş biraz karışık!.. Condoleezza Rice, efendilerinin politikasını Or- tadoğu'da cuk oturtmak için Incirlik'i isterken açık seçik söylemiyor; ama, bu kez üs Anadolu'ya karşı kullanılacak... Daha açık deyişle Türkiye'ye... Kimsenin bundan kuşkusu olmasın!.. GÜL ERMAN Bizim için hep özeldi Hep öyle kalacak... Yücel SAYMAN Ayşenur BAHÇEKAPILI VEFAT Baromuzun 5958 sicil sayısında kayıtlı Avukat CÜL ERMAN vefat etmiştir. 1996 - 2002 tarihleri arasında SEM Yürütme Kurulu üyeliği ve hocalığı yapan Aziz Meslektaşımızın cenazesi 08.02.2005 Salı günü, Teşvikiye Camii'nde kılınacak öğle namazını müteakip ebedi istirahatgâhına defnedilecektir. MerhumaTann'dan rahrnet, kederli ailesine ve meslektaşlarımıza başsağlığı dileriz. ISTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI SUNGURLU ASLİYE HUKUK (AİLE) MAHKEMESt'NDEN Dosya No: 2004/600 Davacı Müsaade Keskin tarafından davalı Aydın Keskin aleyhıne açılan boşanma davasının mahkeme- nıizce yapılan açık dıırıışmasında verilen ara karan gereğince, Davalı Aydın Keskin'in adresi zabıtaca tespit edile- mediğinden adı geçen şahsın 22.03,2005 günü saat 9.00'da Sungurlıı Adliyesi'ndc yapılacak duruşmada bizzat hazır olması veya kendisini bir vekille temsil ettirmesi aksi takdirde yargılanıanın yokluğunda de- vam edilip mevcut delil durumuna göre karar verile- ceğinin davalı Neşet ve Cennet'ten olma 01.01.1971 d.lu Aydın Keskin'e dava dilekçesi ve duruşma günü- nün tebliği yerine geçmek üzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 4804
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear