Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 8 ŞUBAT 2005 SALI
OLAYLAR VE GORUŞLER
EVET / HAYIR
OKTAY AKBAL
'Sokakta Gürültü Var'
"Kendlme ve başkaları üstüne notlar." Buna
"günceden parçalar" da diyebilirdi yazarı... Bir def-
terin yapraklarına yazılmış izlenimler, gözlemler,
düşünceler... Sonra kitap oluvermiş bunlar. Sokak-
ta Gürültü Var'\ yeniden karıştırırken yıllarca geri-
ye gidiverdim. llk kez 1943'te çıkmıştı bu küçük ama
yoğun yapıt. O günlerde aztanınan biryazardı Na-
dir Nadi. Yunus Nadi, Cumhuriyet'\n başyazarıy-
dı. Büyük oğlu Nadir Nadi ise kısa fıkralar yayımlı-
yordu gazetede. Yeni birtür gibiydi bunlar. Kısa, ke-
sin, duygulu, düşünceli gözlemler, izlenimler. Son-
ra bunları bir kitapta bir araya getirdi. Sokakta Gü-
rültü Var böyle çıktı ortaya...
Yirmi yaşında bir genç, yani ben, o yıl Servet-i
Fünun dergisini yönetiyordum. Olgunluk sınavın-
dan takıntılı bir yılımdı. Ahmet Ihsan Basımevi'nin
loş bir odasındaydı masam. Ayda elli lira aylık alır-
dım. Hikâyeler yazmak istiyordum, başka şey dü-
şünmüyordum. Gazetecilik aklımın ucundan geç-
miyordu. Benim için gazete yazarlığı önemi olma-
yan bir uğraştı. Servet-i Fünun'dakı yazılanmda, genç
şairlere saldıran birtakımfıkracıları, "gazete yazar-
ları" diye küçümsediğimi hatırlarım.
Nadir Nadi de, babası Yunus Nadi gibi bir gaze-
teciydi, gazete yazarıydı benim için. Necmeddin
Sadak, Ahmet Emin Yalman, Hüseyin Cahit Yal-
çın, Asım Us, Selim Ragıp Emeç vd. gibi.
Evet, yirmi yaşın tutkulu, edebiyat heveslisi bir
gencin duyuşları, görüşleri böyleydi işte!.. Birgün
Sokakta Gürültü Var'\ gördüm bir kitapçıda. Adı ho-
şuma gitti önce. Hemen aldım. Yürürken bir yan-
dandaokumayabaşladım.Ortasındanbiryerden,
"Lindberg", "Haile Selasiye" hele "Georgette"
parçaları beni kitaba bağlayıverdi. Bunlar bildiği-
miz gazete yazıları, fıkraları değildi. Apayrı bir tür-
dü, adını koyamadığım biryazıtürü. Fransızların "Jo-
urnal" adını verdiği türde kitapları daha hiç okuma-
mıştım. Birden bir aydınlık düştü içime. Oturup bir
park kanepesinde bütün kitabı bitiriverdim su içer-
cesine... Çok değişik, çok tatlı bir kitaptı. Yazarı,
bir dostumuzmuş gibi, bir arkadaşımızmış gibi, tat-
lı tatlı, güzel güzel anlatıyordu duyduklarını, gördük-
lerini, düşündüklerini...
Büyük savlar, aşırı çıkışlar, böbürlenmeler, bakın
ben neler neler biliyorum havası yoktu. O güne dek
bir benzerini görmediğim bir kitaptı bu. Falih Rıf-
kı Atay'ın düzyazısına benzer bir nitelik vardı an-
latımında. Belliydi Nadir Nadi'nin "Roman"\n,Zey-
tindağı'n\r\ yazarı Atay'ı sevdiği, Ataç'ı sevdiği, kı-
sacası yazı yazmak nedir, edebiyat, sanat, kültür
nedir, yakından bildiği, tanıdığı...
Sokakta Gürültü 1/ar'la tanıdım, sevdim Nadir
Nadi'yi- Bugün Cumhuriyet'tB yazıyorsam bunda
bu kitapla bende uyanan yakınlığın, sevginin bü-
yük etkisi vardır. Dahasını söylemeliyim size, yazar
olarak bugünkü biçimimi, bugünkü çizgimi, kişili-
ğimi, anlatışımı, borçlu olduğum yazarlardan biri-
dir Nadir Nadi. Ataç'tır, Sait Faik'tir, edebiyatımı-
zın ustayazarlarıdır beni etkileyen, ama nitelikli ga-
zete yazarı olmanın ne demek olduğunu bana öğ-
reten Nadir Nadi'dir, onun bu ilk kitabı Sokakta
Gürültü l/ar'dır...
Aradan uzun yıllar geçti. Sokakta Gürültü Var
yeniden basıldı. Nadir Nadi önemli bir değişiklik yap-
madı üzerinde. Ne dilinde, ne de yazıların özünde,
anlamında. Okursanız görürsünüz, 1943'te de çağ-
daşlarına oranla nasıl an bir dil kullandığını. Kısa
cümleler, duyguyla aklı yoğuran bir anlatış. önce
de dediğim gibi, Nadir Nadi'nin 1940'larda tuttu-
ğu bir günceden yapraklar gibidir bu yazılar. Doğ-
rusunu söylemeliyim, beni "Günlerde" adlı yazı di-
zisine iteleyen, gündelik fıkralarımda da "öykücük"
adını verdiğim bir türde yazma isteği, biraz da So-
kakta Gürültü Var'daM kendime yakın bulduğum
o kısa, özlü, duygulu yazılarla doğmuştur. Bilerek,
bilmeyerek...
Sokakta Gürültü Var'm ikinci basımına bir önsöz
yazan Anday, kitabı şu sözlerle tanımlamıştı: So-
kakta Gürültü Var'da geçmiş, yaşanan olayların ya
da geleceğe uzanan düşlemelerin, gözlemlerin akıl
süzgecinden geçirilmiş özleri, sindirilmiş bir bilgi ve
alçakgönüllü bir söyleyişle süse püse kalkışılma-
dan, pekyürekle önyargılardan, dogmalardan ba-
ğımsız olarak, özgürce verilmektedir. "Sokakta Gü-
rültü Var yeniden basılmalı, genç okurlara sunul-
malı...
TEŞEKKUR
Uzun süredir çektiğim yürüme
rahatsızlığından isabetli teşhis ve
tedavisiyle rahatlamamı sağlayan
Opt. Dr.
NECATİ ÖZDEMİR'e
içtenlikle teşekkür ettiğimi
duyurmak isterim.
OKTAY AKBAL
BAŞSAĞLIĞI
Odamız üyelerinden
Istanbul Şube Üyesi;
36603 Ayhan BİRCİ
35448 Mehmet KORKMAZ
35445 Mustafa FIRAT
62493 Erkan HELVACIOĞLU
Ankara Şube Üyesi;
35342 Ahmet Hamdi ŞARAL
46223 Yüksel ÖKSÜZ'ü
4.2.2005 tarihinde Afganistan'da meydana
gelen elim bir uçak kazasında kaybettik.
Başta aileleri olmak üzere, yakınlarına,
sevenlerine ve tüm meslektaşlarımıza
başsağlığı diliyoruz.
Inşaat Mühendisleri Odası
Istanbul Şubesi Yönetim Kurulu
AB'de Onkoşullu Müzakere...
Londra ve Zürih anlaşmaları ortada iken şu anda bile Türkiye'yi Kıbns'ta
işgalci ülke olarak görenlere büyük bir koz verilmiş olacaktır. Türkiye
Cumhuriyeti'nin kuruluş belgcsi niteliğindeki Lozan'ı bile tartışmaya
açanlar, Ankara Sözleşmesi'nin imzası ile Türkiye'nin Kıbns'a
müdahalesinin temelini oluşturan Londra ve Zürih anlaşmalannın da ortadan
kalktığını iddia edeceklerdir.
Av. KAZEM KOLCUOĞLU Istanbul Bamsu Raşkam
1
999 Helsinki zirvesinde Türkiye'ye
aday ülke statüsü verildiğinde ve
2002 Konsey Kararında "Türkiye
diğer aday devleüere uygulanan ay-
nı kritcrlcr (cıı ıclinde birliğe kaül-
maya yönelmiş bir aday dcvlcttir" biçimin-
de açıklama içermektedir. Buna göre do-
ğal olan, müzakerelere başlamak için ara-
nan koşul diğer aday ülkeler için de uygu-
lanan Kopenhag ölçütlerinin yerine getiril-
miş olmasıdır.
6 Ekim 2004 tarihinde açıklanan ilerle-
me raporuııda, Türkiye'nin Kopenhag öl-
çütlcrini (kriterlerini) yerine getirdiği, mü-
zakerelere başlanabileceği bildirilmekle
birlikte, diğer aday ülkeler için öngörülme-
yen ağır koşulların da yer aldığını üzüle-
rek görmekteyiz. Bu koşulların büyük bir
bölümü 17 Aralık 2004 tarihli Brüksel zir-
vesi sonuç bildirisinde de yer almıştır.
Ancak bildirinin 14-16. maddelerinde
yer alan Hırvatistan'la ilgili müzakere ta
rihi içeren karara (bize uygulanmak istenen
koşulları daha iyi anlamak için) kısaca de-
ğinnıek ıstiyorum. Hırvatistan adaylık için
yeni başvuruda bulunmuş bir ülke olması-
na karşın 17 Aralık 2004 tarihli kararla mü-
zakerelere başlama talebinin yerinde oldu-
ğu kabul edilmiştir.
Yalnızca eski Yugoslavya için kurulan
Uluslararası Ceza Mahkemesi ile işbirliği
içinde olması, aranan zanlıların bir an ön-
ce Lahey Adalet Divanı'na çıkarılmasına
yardımcı olması dileğine bağlı olarak Ni-
san 2005 tarihinde üyelik müzakerelerine
başlanması Konsey'e önerilmektedir.
Aynı sonuç bildirgesinde müzakerelere
başlama, devam ettirme konusunda öngö-
rülen koşullan gözden geçirdiğimizde; 19.
maddede üyelik müzakerelcri başlamadan
önce Türkiye'nin on yeniüye ülke ile -ki bun-
lar arasında Kıbns Rum Cumhuriyeti de var-
Ankara Anlaşması'nın imzalanması öngö-
rülmüşrür. Bu koşulun Kıbrıs Rum Cum-
huriyeti'nin adanın tek devleti olduğunun
kabulü sonucunu doğuracağı açıktır. Lond-
ra ve Zürih anlaşmaları ortada iken şu an-
da bile Türkiye'yi Kıbrıs'ta işgalci ülke
olarak görenlere büyük bir koz verilmiş
olacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş belge-
si niteliğindeki Lozan'ı bile tartışmaya
açanlar, Ankara Sözleşmesi'nin imzası ile
Türkiye'nin Kıbrıs müdahalesinin temeli-
ni oluşturan Londra ve Zürih anlaşmalan-
nın da ortadan kalktığını iddia edecekler-
dir. Amerika ve yandaşlannın Irak'a mü-
dahalesini işgal olarak görmeyen Batı'nın
bizi Kıbns'ta işgalci olarak gösterme ça-
baları da haklılık ve meşruluk kazanacak-
tır.
Bildirinin 20. maddesi de u
Katılım süre-
ciııi sekteye uğratabilccek nitcükteki çö-
zümlenmemiş uyuşmazlıklann, l luslara-
rası Adalet Divanı'na götürülebileceği" ko-
şulunu içermektedir.
Bu koşul bizim Yunanistan'la ilgili Ege
sorunlarımızın çözümünün Adalet Diva-
nı'na götürülmesi anlamındadır. Oysa bu-
güne değin Ege sorununun iki ülkenin çöz-
mesi gereken bir sorun olduğunu, Adalet
Divanı'na götürülmesini kabul etmediğimi
zi tüm dünyaya açıklamıştık.
Asıl önemli koşullar içeren ve yedi fık-
radan oluşan 23. maddedir. Türkiye'nin
tüm üyelik müzakerelerinin başlamasın-
dan sonra 31 ana maddenin (dosyanın) ra-
porlannın tek tek görüşülüp AB'nin uy-
guııluk onayını aldıktan sonra 25 üye ülke-
nin de ayrı ayrı onayının alınması koşulu
ilk kez bize uygulanmaktadır. Romanya,
Bulgaristan ve Hırvatistan'ın katılımı ile sa-
yı 28 olacaktır. Ülkemiz 28 ülke ile çıkar
pazarlığına zorlanılacaktır. Üyelerden biri
onay vermediğinde görüşmelere devam
edilemeyecektir.
Bu maddenin üçüncü fıkrasında kalıcı
ve geçici koruma önlemleri öngörülmek-
tedir. Bunlann başında serbest dolaşım hak-
kı gösterilmektedir. Serbest dolaşım hak-
kı birliğin ternel taşlarından birisini oluş-
turmaktadır. Bugüne dcğin böyle birkısıt-
lama hiçbir ülke için öngörülmemiştır.
Dolayısıyla eşitlik ilkesine aykırı oldu-
ğu gibi halkoylamasına sunulacak olan Av-
rupa Anayasasi'nın I, 4. maddelerindeki
"Kişilerin, malların, hizmetlerin ve serma-
yenin serbest dolaşuıu... garanti ediliı" hük
mü ile yine aynı anayasanın 1-10. madde-
sinin 2-a bendindeki "Birlik vatandaşlan
üye devletlerin topraklarında serbestçe ha-
reket ve ikanıet etme hakkına sahiptirler"
hükümlerine tümden aykırı bir koşul oluş-
turulmaktadır.
Bugüne değin görüşmelerin sonucunun
AB'ye tam üyelikte biteceği açıkça vurgu-
lanmaktaydı. llk kez bildirgede sonucun
ucu açık olacağı maddesi yer aldı. Böyle-
ce Türkiye üyelik görüşmelerinin sonucu-
nu (31. madde) tam olarak yerine getirmiş
olsa bile, salt ayrıcalıklı üyelik önerisi ile
karşı karşıya kalabilecektir.
Türkiye fonlardan da yararlanamayacak-
tır. AB Komisyonu Raporu'nda 2007-2013
yılları için öngörülen bütçe takviminde,
Türkiye için herhangi bir fon öngörülme-
miştir. 2014 yılında tam üye olması halin-
de, AB bütçesinden 2 milyar Euro pay ala-
bileceğihesaplanmaktadır. Yunanistan 1981-
2003 yılları arasmda AB bütçesinden 88 mil-
yar Euro gibi büyük bir katkı almıştır.
Fransa vc Avusturya hükümetlerinin açık-
lamalarına göre ilk kez Türkiye'nin iiyeli-
ği için halkoylamasına gidileceği ileri sü-
rülmüştür. Müzakereler sırasında da daha
birçok yeni koşullakarşılaşacağımız anla-
şılmaktadır. Ermeni soykırımının kabul
edilmesi, Kıbrıs dayatması ve Patrikhane
sorunlan gibi...
Diğer aday olmuş ülkelere uygulanan öl-
çütlerin dışındaki koşullar kabul edilemez
dayatmalardır. Bu koşulların kaldırılması
yolundagerekli çabaların gösterilmesi için
ulusça ısrarcı olunmalıdır. Biz Istanbul Ba-
rosu olarak bu onur kırıcı tavır ve dayatma-
lara karşı, üzerimize düşen tüm görev ve
sorumlulukları yerine getirmekten aslaka-
çınmayacağımızı bir kez daha yınelemek
isteriz.
Yargıtay Genel Kurul Karan...
Hukuk devletinde, hukukun objektifliği, üstünlüğü,
herkese eşit şekilde uygulanması olmazsa olmaz, genel
kuraldır. Hukukçunun görevi de bu kuralın
uygulanmasında taraf olmamaktır.
Gülidüz AKGÜL Emekli Cumhuriyet Savcısı
.02.2005 tarihli ba-
sında ve TV haberle-
rinde yayımlanan Yar-
gıtay Ceza Genel Kurulu kara-
rı karşısında şaşırmamak elde
değil.
Milli Gazete yazarı Sclahat-
tin Aydar'ın bir yazısı nede-
niyle TCY'nin 312. maddesi
gereğince cezalandmlması ve
yerel mahkeme kararının Yar-
gıtay 8. Ceza Daircsi'nce onay-
lanması ve Yargıtay Cumhuri-
yet Başsavcılığı'nın itirazı üze-
rine Yargıtay Ceza Genel Ku-
rulu; hukukçulaı ı, aydınlan, la-
ik Cumhuriyet yanlılarını, de-
mokrat insanları, düşündüren
ve ikiye bölen aııılan kararını
vermiştir.
Kararlann tam metni elimde
olmamakla birlikte, basından
ve görsel yayından izleyebildi
ğim kadarıyla bu konudaki dü-
şüncelerimi açıklamaya çalışa-
cağım.
Ceza Genel Kurulu kararın-
da, yazarın yazısında suç un-
surlarının oluşmadığını veya
yazının eleştiri düzeyinde kal-
dığını tartışmak ve karar gerek-
çesini buna göre oluşturmak ye-
rine, uzun zamandan beri Tür-
kiye Cumhuriyeti Devleti'nin
temel varhğını oluşturan unsur-
larından biri olan ve iktidarda-
ki parti tarafından da eleştirilen
laiklik ilkesi ele alınarak, bu il-
kenin ceza yaptırımı ile korun-
masına gerek olmadığını karar-
laştırmış ve bunu yaparken de
"resmi ideoloji adı allıııda birçok
düzenlemeyi uyulması zorunlu
kurallar bütünü olarak daya-
tanlann" halkı geri bıraktığı
savunulmuştur.
Anayasanın 2. maddesi "Tür-
kiye Cumhuriyeti.... başlangıç-
ta belirtilen temel ilkelere daya-
nan, denıokratik, laik ve sosyal
bir hukuk devletidir demekte
ve 4. maddesinde de bu hükmün
değiştirilemeyecegi ve değiştiril-
ınesinin tcklifcdilenıeyeccgini"
amir hükümler olarak belirt-
mektedir.
Türkiye Cumhuriyeti'nin res-
mi ideolojisibuanayasal kural-
lara göre oluşmuş ideolojidir.
Laiklik karşıtİan bu ideolojiyi
iktidardan aldıkları güçle zaten
yeterince tartışmaktadırlar. Son
günlerde de iç vc dış işbirlikçi-
lerce I ürkiye'ye dayatılmak is-
tenen ılımlı lslam modeli, gün-
demi yeterince işgal etmektedir.
Hukuk devletinde, hukukun
objektifliği, üstünlüğü, herkese
eşit şekilde uygulanması olmaz-
sa olmaz, genel kuraldır. Hu-
kukçunun görevi de bu kuralın
uygulanmasında taraf olmamak-
tır. Karara baktığımızda değer-
li 14 yüksek yargıç gerekçede
"kişiniıı, yasaya uygun olduğu ve
suç oluşturnıayacağı inancı ile
yaptığı bir yayını, yargıcın keıı •
di duyarlıklanndan kaynaklan-
mış yorum ve değerlendirme-
siyle mahkûmiyete götürmesi,
hukukun temelini oluşturan gü-
ven duygusunu zedeleyeccktir.
Böyle bir zaflyetin kamu düze-
nini bozacagı, düşünce ve ifade
hürriyetini zedeleyeccgi ve top-
lumun gelişim dinanıizmini en-
gelleyeceği tartışmasızdır" de-
mektedir.
Bir hukukçu olarak sormak
istiyorum:
Sizler sanık yazarın bu yazı-
yı, yasaya uygun olduğu ve suç
oluşturmayacağı inancı ile yaz-
dığını nereden biliyorsunuz?
Yazıda bu inancını açıklayan ve
bizim bilmediğimiz bir açıkla-
ma mı var?
Vcya hangi verilerle bu ka-
naate vardınız? Sanık yazarın,
dinin kutsal kıtabındaki ayetle
çelişen yazısının okur kitlesı ta-
rafından kabul görmeyeceğini
nereden biliyorsunuz? Okur kit-
lesi ile bir anket yapıldı da bi-
zim mi haberimiz yok?
Yerel mahkeme yargıcının ka-
rarı yeterli kanaati sonucunda
değil de sizin belirttiğiniz gibi
kendi duyarlıklanndan kaynak-
lanmış yorum ve değerlendirme-
ler sonucu verdiğini nereden çı-
kardınız? Yoksa yargıç böyle
bir itirafta mı bulundu?
Değerli yüksek yargıçlarım,
meslek hayatımda öğrendiğim
kural; yargıç, önüne gelen da-
vada kanıtlarm geniş bir şekil-
de değerlendirmesini yaparak
yansız ve objektif bir şekilde
kanaat oluşturduktan sonra ka-
rannı verir. Yargıcın görevi, bir
karar gerekçesinde devletin ide-
olojisini eleştirmek ve kaıarge-
rekçesini buna dayandırmak de-
ğildir. Herhangi bir yasa mad-
desini ve anayasayı beğenmeye-
bilirsiniz.
Bunu Anayasa Mahkemesi'ne
götürmek yargıcın görevleri ve
yetkileri içındedir. Toplum dü-
zenine uygun yasa yapmak da
yasamanın yetkisindedir. Bu ka-
rarla laik devlet düzenine her
gün saldırıda bulunan kökten-
dincilere büyük bir fırsat veril-
miştir. Laikliğe saldınnın suç
oluşturmayacağı rahatlığı ile
saldınlannı daha da arttırarak ül-
keyi bir kaosa sürükleyecekle-
rindcn şüpheniz olınasın. Kara-
ra karşı oy kullanan değerli mes-
lektaşlarımın da belirttiği gibi
Sıvas Madımak Oteli katliamı
hâlâ belleklerimizde tazeliğini
korumaktadır. Bundan sonraki
günlerde de çok eleştirilecek bu
karannıza katılmadığımı belirt-
mek istiyorum.
S
evgili gazetem
Cumhuriyet' in 4
Şubat 2005
tarihli haberini aynen
aktarıyorum:
Mersin Cumhuriyet
Bürosu'ndan haber...
Sokakta yaşıyordu.
Ulusal atlet donarak
öldü.
Sokakta yaşayan eski
ulusal atlet Cihan
Kesici (52) hayatını
kaybetti: 8 Türkiye
rekoru olan ve 400
Utanç Değil...
Prof. Dr. Sebati ÖZDEMİR
metre ve sırıkla yüksek
atlama branşlannda 50
kez Türkiye'yi
uluslararası
müsabakalarda temsıl
eden Kesici, son
yıllarda sokaklarda
sefalet içinde yaşam
mücadelesı vermeye
çalışıyordıı. Mersin'de
önceki gece bir dramın
son perdesi yaşandı.
Yülardır sokaklarda ya
da arkadaşlarınm
yazıhanelerinde
uyuyan, ıhtiyaçlarmı
çöplerden toplayan
eski ulusal atlet Cihan
Kesici yaşamını
yitirdi.
Mersin Belediye
Başkanı, Mersin
Valisi, spordan
sorumlu sayın Bakan
ve adı her kimse
Atlctizm Federasyonu
Başkanı bundan
haberdar değıller mi?
Ben Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı
olarak, bu ülkenin
insanı olarak
soruyorum, bu
saydığım kimseler
neredeler!.. Bu kişi ki,
bizi uluslararası alanda
temsil etmiştir... Şimdi
bu saydığım kimseler
neredeler!
Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı olarak ve bu
ülkenin insanı olarak
bu kişilerden hesap
soruyorum. Ve yanıt
bekliyorum...
BEYKOZ AİLE MAHKEMESt'NDEN
Esas No: 2004/256 Karar No: 2004/364
Davacı Şerıfe Mcral Yıldız Özkök. vekili Av. Seyit Usta tarafından davalı Ismail Özkök alcyhıne açılan boşaııma davası sebebiyle,
mahkememizin 2004/256 esas ve 2004/364 karar sayılı ve 22. 12.2004 tarihli ilamı ile Istanbul, Beykoz ilçesi, Incirköy Mah. Cilt 8,
Hane 1046'da nürusa kayıtlı Şerıf ve Emine'den olma 1.4.1953 doğum tarihli Şerife Meral Yıldız Özkök ile 17.8.1955 doğum tarihli
Hüseyin ve Hatiee'den olma Ismail Özkök'ün aralarındaki evlilik birliği temelinden sarsıldığından, 4721 sayılı kanunıın 166/1-2 nıad-
deleri gereğince hoşanmalanna, davacı tarafça yapılan 145.200.000.- TL yargılama gideri ile davacı vekilinin sarfettigi mesaisı karşılığı
takdır olunan 300.000.000.-TL maktıı ücreti vekâletin davalıdan alınıp davacıya vcrılmesine karar verilmiş olııp, işbu hükmün Fener
Yolu Sokak, Alenıdar Apt. No: 5 Göztepe-lstanbul adresinden davalı Ismail Özkök'e tebliği ile işbu kararın kendisine tebliğ tarihınden
itibaren 15 gün ıçerisindc temyiz edilmemesi durumunda hükmün kesinleşeceği husus ilanen teblig olunur. 24.1. 2005 Basın: 4604
PENCERE
Etendiler, Aracılar,
Köleler..
Zenciler -ya da Karaderililer veya Afraamerikalılar
Amerika'da artık Bakan olabiliyorlar..
Condoleezza Rice bunlardan biri..
Hem karaderili..
Hem kadın..
Bir kuşak öncesi böyle bir şey düşünülebilir miy-
di?..
*
ABD "dinamik" bir toplum..
Afrika'dan kaçırılıp gemi ambarlarında kırıla
döküle Amerika'ya götürülen zenci kölelerin öy-
külerini kim bilmez!..
Amerika, beyazlar için demokratik, siyahlar için
ırkçı birtoplumdu..
1936 Olimpiyatlan'ndaki ünlü öykü ilginç bir anı-
dır; Amerikan takımından zenci atlet Ovvens at-
letizmde 100 metre sürat yarışını, beyaz Alman
atletlerini takarak, birincilikle bitirince Hitler şe-
ref tribününü terk etmişti..
Demek ki Amerika, Almanya'dan daha az ırk-
çıydı..
Oyle miydi?..
Yoksa Amsrika'da zencilere dönük ırkçılık, Al-
manya'da Yahudilere uygulanan ırkçılıkla yarı-
şacak denli baskıcı mıydı?..
•
Ne olursa olsun, ABD "dinamik" bir toplum!..
Vaktiyle zencileri sporda kullanırdı..
Şimdi hükümette kullanıyor..
Dedesi köle olan Condoleezza Rice'ın dünkü
efendileriadınaOrtadoğu'daemperyalizmindip-
lomasi seferine çıkarak bu coğrafyaya nizam ver-
meye kalkışması, tarih adına ilginç bir mizah ör-
neği oluşturuyor!..
Beyaz Amerikalı eskiden zenciyi tarlasında ça-
lıştırırdı..
Şimdi hükümette çalıştırıyor..
•
Eskiden -bizim pek de demokratik olmayan
çok partili rejimimizde- Türkiye Amerika'nın "ile-
ri karakolu" idi...
Varsayıma göre bir komünist saldırısında ilk
hedef görünen Türkiye'de en önemli Amerikan
üssü 'Incirlik'ti...
Şimdi iş değişti..
ABD bu kez Incirlik'i tam anlamında kullan-
mak istiyor...
Kime karşı?..
Rivayet muhtelif..
Kimine göre Islamcı teröre karşı..
Kimine göre Amerikanizme başkaldıran Müs-
lümanlara karşı..
Hangisi doğru?..
•
Vallahi bu iş biraz karışık!..
Condoleezza Rice, efendilerinin politikasını Or-
tadoğu'da cuk oturtmak için Incirlik'i isterken
açık seçik söylemiyor; ama, bu kez üs Anadolu'ya
karşı kullanılacak...
Daha açık deyişle Türkiye'ye...
Kimsenin bundan kuşkusu olmasın!..
GÜL ERMAN
Bizim için hep özeldi
Hep öyle kalacak...
Yücel SAYMAN
Ayşenur BAHÇEKAPILI
VEFAT
Baromuzun 5958 sicil sayısında kayıtlı
Avukat
CÜL ERMAN
vefat etmiştir.
1996 - 2002 tarihleri arasında SEM
Yürütme Kurulu üyeliği ve hocalığı yapan
Aziz Meslektaşımızın cenazesi 08.02.2005
Salı günü, Teşvikiye Camii'nde kılınacak
öğle namazını müteakip
ebedi istirahatgâhına defnedilecektir.
MerhumaTann'dan rahrnet,
kederli ailesine ve meslektaşlarımıza
başsağlığı dileriz.
ISTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI
SUNGURLU ASLİYE HUKUK (AİLE)
MAHKEMESt'NDEN
Dosya No: 2004/600
Davacı Müsaade Keskin tarafından davalı Aydın
Keskin aleyhıne açılan boşanma davasının mahkeme-
nıizce yapılan açık dıırıışmasında verilen ara karan
gereğince,
Davalı Aydın Keskin'in adresi zabıtaca tespit edile-
mediğinden adı geçen şahsın 22.03,2005 günü saat
9.00'da Sungurlıı Adliyesi'ndc yapılacak duruşmada
bizzat hazır olması veya kendisini bir vekille temsil
ettirmesi aksi takdirde yargılanıanın yokluğunda de-
vam edilip mevcut delil durumuna göre karar verile-
ceğinin davalı Neşet ve Cennet'ten olma 01.01.1971
d.lu Aydın Keskin'e dava dilekçesi ve duruşma günü-
nün tebliği yerine geçmek üzere ilanen tebliğ olunur.
Basın: 4804