25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8 ŞUBAT 2005 SALI I- CUMHURİYET SAYFA J V U J_j J U J \ kultur(a)cumhuriyet.com.tr 15 Şadi Çalık'm retrospektif sergisi, 26 Şubat'a kadar İş Sanat Kültür Merkezi Kibele Sanat Galerisi'nde Heykelin 'ÇalıksaT serüveniKAYA ÖZSEZGİN Saltık bir biçimciliği, fazlalık- lardan tümüyle arındınlmış yalın- lık konscptini, ayrıntıcılıktan ayıklanmış safbir doğa felsefesi- ni sanatta geçerli yapan "mini- malizm", "hard edge" hareketi- nin devrcye girmesinden önce, bu akıma da ortam hazırlayıcı bir iş- levle 1960 sonbahannda, Robert Morris'in New York'ta ilk ensta- lasyonlanndan birini sergilemesi sonucunda gündemdeki yerıni al- mış, bir siire sonra da Carl And- re ve Richard Serra gibi sanat- çılarla "art minimal" rerimi, içerdiği sanalsal yapılannıaya iliş- kin yeni değerlerın temel bakış noktası ıçın somut bir anlam ıçe- riğı kazanmıştı. 1965 'te Barbara Rose ve Richard VVolhcim gibi kuramcılann kaleminde, bu so- mut anlamsal içerik, resımde ve heykelde "işaret"Ierin son ker- tede indirgenmiş görsel çckicilik ("seduction") bazındakı işlevi- ne tanıklık eden, mutlak bir bi- çimcilik ("formalisme") şeklin- de tanımlanıyoı, bu anlamda içe- rik, doğrudan doğruya biçimin kendisi olma düzeyine yükselı- yordu. Tepeden inme ("de fac- to") bir işlemdi bu. I ler türlü gös- terişi bünyesinin dışında bırakı- yor, yöneleceği nihai amacı ön- ceden belirliyordu. Reslmle heykelin bulusması Hemen arkasından Frank Stel- la, Dan Flavin, Sol LeWitt ve Donald Judd gibi minimalist sa- nalçılar, sanat sahnesindeki yerle- rini aldılar, üç boyutlu ve tek ren- ge dayalı resimleriyle akıma yeni bir hız ve canlılık kazandımıış ol- dular. Az şey koymayı ve bu yol- la tercih edilmış bir yalınlığı ya- pıtın merkezine almayı ilke edı- nen sanatçılar çağı, bütün görke- miyle başlamış oluyordu böyle- ce. Her ne kadar, bu hareketi, yüz- yılın başlarına kadar geriye gö- türme yolunda görüşlere tanık oluyorsak da birçok kaynak, örne- Ik minimalist anlamda heykel çahşmalarını 1950'liyılların başlarında üretmiş olan Şadi Çalık, bazı aynmları göz önüne almazsak, llhan Koman 'la birlikte minimalizmi, Batı dünyasından hazır bir kalıp olarak aktarmanın ötesinde, kendi yaşam felsefelerinin ve sanat yapma heyecanlarının kaçınılmaz göstergeleri olarak benimsemiş ve kendi dünyalarında bu konseptin karşılıklarını bulmuşlardı. gın Judd'u (1928-1994), bu yol- da kurduğu vakıflarla minimalist hareketin karizmatık lideri olarak görüyor. Bizde ilk minimalist anlamda heykel çalışmalarını 1950'liyılla- rın başlarında üretmiş olan Şadi Çalık, bazı ayrımları göz önüne almazsak, llhan Koman'la bir- likte minimalizmi, Batı dünyasın- dan hazır bir kalıp olarak aktar- manın ötesinde, kendi yaşam fel- sefelerinin ve sanat yapma heye- canlannın kaçınılmaz göstergele- ri olarak benimsemiş ve kendi dünyalarında bu konseptin karşı- lıklarım bulmuşlardı. Şadi Çalık kitabıııda, ilk kez derlı toplu bir biyografi denenıesini, ciddi ve kapsamlı bir çalışma döneminin ardından gerçekleştırmış olan Si- rcn Çalık; Brancusi, Giacomet- ti, I .aıııvns gibi sanatçılarla ilış- kiler kuıarken haklı olarak Şadi Çalık'ın başta klasık nıüzik ol- mak üzere, kendi sanat fonmlan- na kaynak oluşluracak bütün ol- gulardan esinlenerek çok yönlü bir ilişkiler çemberi geliştirdiğine dikkat çekiyor. Kibele'nin salon- larını dolduran işlerin zengınliğı, kapsamlılıgı, resimle heykelı ben- zer ve ilişkili paydalarda buluştu- ran geniş görüşlülüğü, kendini ye- nilemekten, farklı seçenekleri de- nemekten kaynaklanan ve kendi tanımında ("minimumizm") ifa- desini bulan cesuryaklaşımı, Şa- di Çalık'ı, kuşağı içindc "özel" bir konuma taşımakla etken olan hususlardır. özellikle de heykel etütlerinin ve anıt tasarımlarının yanında, re- sim sanatına bu derece yönelmış olduğunu görmek, Çalık'ın kom- bıne nitelikte bir sanatçı kimliği taşıdığmın da somut bir gösterge- si olsagerektir. Heykel formunun, analizci bir görüş çevresinde, dur- maksızın kendi özünün arayışını açığa vuran deneysel bir araştırı- cı mantıkla bürünleşmesi, Çalık'a gelinceye kadar heykel sanatımız- da sık tanık olmadığımız bir olgu- dur. Aslında minimalist görüşün de kaçınılmaz gereği olan bu yön- deki araştırıcılık, indirgeme eyle- minden yola çıkan her sanatçı açı- sından, ncredeyse kural niteliğin- de değil mıdır? Raslantıya bırakılmayan rasyonelllk... Doğasal özünden alabildiğine soyutlanmayı öngören biçim kav- rayışı, sanatçıyı isler istemez böy- le bir eyleme sürükleyecek ve ser- gideki minimal forma öncelik ta- nıyan uğraşın belgeleri niteliğin- deki eskızleıden de kolayca anla- şılacağı gibi, onu en tipık örneği- ni Ankara'dakı ODTÜ amfisinde gördüğümüz nıhai minimal for- ma götürecektiı. (Bu heykel, en son gördüğümüzde, kendi haline terk edilmiş görüntüsüyle Türki- ye'dekı anıt heykelciliğinin so- runlanndan yakasını kurtarama- mıştı.) Aynı yerde, açık mekânda- ki Atatürk Anıtı (1966), kanımız- ca, daha sonraki yıllarda tam bir çıkmaza sürüklenen Atatürk anıt- çılığında bir dönüm noktasını simgeler ve araya giren dönemle- rin açmış olduğu boşluğu başa- rıyla doldurur. Şadi Çalık, serginin gırişinde yer alan anlamlı sözünden de an- laşılacağı üzere, malzemenin ola- naklarıyla uyumlu bir heykel iş- çiliğini, başından sonıına kadar deneyerek işi rastlantıya bırakma- yan bir rasyonelliğin peşinden gi- derek; akademi yıllarında atölye- sınden yetiştiği Belling'in tekni- ğinden yola çıkıyor olsa da, onu bu çizgide aşnıanın yollarını da aramış ve bulmuştu. Bu yol, ın- celmiş ve soyutçuluk çızgısinde seçkinleşmiş bir tasarını mantığı- nı temel alır ve kendi sanatına inanç düzeyinde kalıcı olmanın sırrını keşfeder. Ona en yakın sa- natçı, bu bağlamda Brancusi ola- bilir. Ama böyle bir eşleştiıme bi- le Şadi Çalık'ın kimlikselliğı içın, açıklayıcı olmanın ötesinde bir anlam ifade etmeyecektir. (Tel: 0212 31615 80) Eğitim vermeyi emekli olduktan sonra sözleşmeli olarak sürdüren yıllann sanatçılan öğrencilerinden koparılıyor Ustalaraborcumuzu nasıl ödüyoruz!EMRE ERDE1M 2002'nin sonbaharındakarlakaplı Mos- kova'dayım. Yüzyılın tiyatro dehası Yuri Lubimov'un doğum güniinü kutluyoruz. Üç, beş dcğil, milyonlar kutluyor dünyaca ünlü tiyatro yönetmeninin seksenincı do- ğum gününü. Rus devletinin himayesinde gerçekleşen kutlamalarda Rusya sanatına, sanatçısına sahıp çıkıyor. Tüm sokaklar Lubımov afişleriyle donatılmış. Billboard- larda kanıksanan yiyecek, içecek reklam- larının yerini 'Yuri 85' yazıları almış. Lu- bimov'un başyapıtları hafta boyunca yeni- den yorumlanıyor. Her akşam akın akın seyirciyle coşan Taganka Tiyatrosu'nda ııstanın sevgili eşi, sağ kolu, tiyatronun or- ganizatörü Katalin söyleşımız için rande- vu ayarlıyor. Duvarlaıı Lubimov'un, Ro- bert VVilson'dan Hciner Müller'e kadar, birlikte çalıştığı, dayanışma içınde bulun- duğu ustalann imzaları, iletileriyle kaplı olan yuvasındayız. Söyleşinin sonunda izin istiyor, biz Katalin'le söyleşmeyi sür- dürürken o fakültede öğrencileriyle bulu- şuyor. öğrenciler artık öksüz... Düşünüyorum da bizler neden tiyatro- muzım dev isimleri Muhsin Ertuğrul'a, Cüncyt Gökçer'e, Yıldız Kentcr'e, Hal- dun Dornıen'e.. böyle doğum günleri yapmamışız, yapamamışız?! Bırakın do- ğum gününü, onlara neler yapıyoruz! Ge- çen pazar Yıldız Hocamla (Kenteı) telc- fonda görüşfük. Can dostu, eşi, rol arka- daşı Şükran Güngör'ün erken kaybının acısından sonra, bir acı daha yansıyordu hocanın sesinden. Neden mi? Kırk yedi yıldır emek verdiği, emekli olup son yıl- larda sözleşmeli olarak, canla başla karda kışta bir kelime daha öğrcteyım diye koş- tıığu öğrencileri artık Yıldız Hocalarından yoksun kalacaklarmış. Yıldız Hoca öfke- li: "Olur mu böyle şey' diyor, 'sanat ve bilim dünyamıza emek vermiş onlarca arkadaşım neden edilgen kılınıyor' di- ye içerliyor. Yıldız Hoca gibi Haldıın Dornıcn'in öğrencileri de artık öksüz. Müzikal bölümünde yetişen pırıl pırıl ye- teneklerin Şayın Dormen'den öğrenecek- leri daha çok şey var oysa. Bir sanatçıyı yok etmck mi istiyorsunuz? Ona rol ver- • Çınarlar uludur. Önemli olan onlar yaşarken onların değerini bilmek; bilgilerini sünger gibi emmek ve onları onurlandırmak. lyi ki varsın, iyi ki doğdun Yuri Lubimov, iyi ki vardınız Muhsin Ertuğrul, varsınız Cüneyt Gökçer, Yıldız Kenter, Haldun Dormen, tüm çınarlar vc onlara sahip çıkanlar... meyin, ders vermesini engelleyin, kıtabı- nı sansür edin, hatta yakın! Ama tarih bu hesaplaşmaya girince sizlerin değil, onla- rın yanında olacaktir. Çünkü çınarlar ulu- dur. 2 Şubat 2005 günkü gazetemizin üçün- cii sayfasında susuz bırakılan çınarlar sı- ralanıyor: Prof. Dr. Nevit Kodallı (Çuku- rova Üniversitesi), Prof. Dr. Yıldız Ken-. ter (ÎÜ), Haldun Dormen (ÎÜ), Hale Nur Eren (İÜ), Adnan Ataman (İU), Rıza Rit (ÎÜ), Süheyla Altmışdört (İÜ), Prof. Dr. Alaeddin Yayaşça (İTÜ), Prof. Dr. Nev- zat Atlığ (İTÜ), M.Cüneyd Orhon (İTÜ), A. Nurten Erpek (İTÜ), Rahmi Sönme- zocak (İTÜ), Erol Sayan ÇtTÜ), Sabahat- tin Ergin (İTÜ), Prof. Dr. Selahattin lç- li (İTÜ), Kamran Erdoğdu (İTIJ), Nec- det Varol (İTÜ), Niyazi Sayın (İTÜ), Ya- vuz Özüstün (İTÜ), Sadun Aksiit (tTÜ), Nevzat Sümer (İTÜ) Doç Serdar Öz- türk (İTÜ), Öğr. Gör. Dr. Cengiz Aydın (EÜ), Öğr. Gör. Akın Özcan (EÜ), Öğr. Gör. Toygun Dikınen (EÜ), Niceliğe karşı nltellk Şanat eğitimi alanmda dünya kulvarın- da bir kıyaslama yaptığımız zaman eksik- lerimiz çok, ama başka bir açıdan baktığı- mızda Carl Ebert'in öğrencisi olnıuş, Ac- tors' Studio da yetişmiş hocaların hocala- rı da var ülkenıizde. Onların disiplin anla- yışı, deneyimi, soluğu, sanat tutkusu, na- bız atışlarını yeni kuşaklar görmcden, do- kunmadan, tanık olmadan nasıl öğrenebi- lir, uygulayabilirler? Ne kadar az kaldık, nc kadar azız... Niceliğin niteliğe karşı sa- vaş açtığı günümüzdc televizyonlarda ege- men olan ucuzluğa bıle hepimiz susar ol- duk. Artık bizleri konuk eden, sanata, sa- natçıya destek "Akşama Doğru Progra- mı" yok, bılmem farkında mısınız? Çınarlar uludur. Önemli olan onlar ya- şarken, onların dcğerını bilmek; bilgileri- ni sünger gibi emmek ve onları onurlan- dırmak. Yoksa tabutun köşesınden tutup da, ana haber bültenınde cepheden görü- neceğini umarak, timsah gözyaşları döke- rek, cami avlularında kartvizıt değış toku- şu yaparak, rol dağıtarak, rakı sofraraların- da ahkâm keserek sanata ve sanatçıya sa- hıp çıkılmaz. lyi ki varsın, iyi kı doğdun Yuri Lubimov, iyi ki vardınız Muhsin Er- tuğrul, varsınız Cüncyt Gökçer, Yıldız Kenter, Haldun Dormen, tüm çınarlar ve onlara sahip çıkanlar... w \\ 1111 n1 A\\ i // 1s «1 \ 1 maNga yollarda... • Kültür Servisi- 2005'in ilk büyük çıkışını gerçekleştiren ve bir anda tüm dikkatleıi üzerine çeken maNga Türkiye turnesine çıkıyor. maNga, ocak ayında Eskişehir, Ankara ve Istanbul'da verdikleri ve son derece yoğun ilgiyle karşılanan konserlerinin ardından bu ay gene sevenleriyle buluşacak. Bugün tstanbul Yedikule Zindanları'nda konser verecek olan topluluğun bundan sonraki duraklan şöyle; 11 Şubat Istanbul Alman Lisesi, 12 Şubat Ankara Manhattan, 13 Şubat Ankara Migros Alışveriş Merkezi, 14 Şubat Konya, 18 Şubat Manisa Ves Cafe, 19 Şubat îzmır Ooze bar, 20 Şubat Aydın Nazilli, 25 Şubat Bursa Resimli Bar, 26 Şubat Izmir Fuar Alanı. 3. Caz afişi yarışması sonuçlandı I KUltür Servisi - Izmır kültür Şanat ve Eğitim Vakfı'nın, 12. Izmir Avrupa Caz Festivali'nin afışinı belirlemek üzere düzenlediği, '3. Caz Afişi Yanşması' sonuçlandı. Merih Şezgin, Şemıh Akın Tozlu, Doç. Dr. Hakan Ertep, Şavaş Tolga Ekşi, Murat Türkay, Maksude Kıhnç, Filiz Sarper, Ayşe Tatari, Serdar Ongurlar'dan oluşan seçici kurul, yarışmaya katılan 230 afiş arasından Sevgi Arı'nın çalışmasını birinci seçti. Arı'nın bir diğer çalışması da üçüncülüğe değer bulundu. Değerlendirme sonucunda Cenk Karatekin'in afişi ikinci olurken Ayşe Özün Çamlı ve Ozan Yavuz'un çalışmaları da mansiyon kazandı. Afiş yarışmasında dereceye giren sanatçılara ödülleri 1 Mart 2005 Salı günü Izmir ICültiir Sanat ve Eğitim Merkezı'nde düzenlcnecek '3. Caz Afişi Yarışması' sergisinin açılış töreninde sunulacak. Yarışmaya katılan 230 yapıt 1-14 Mart 2005 tarihleri arasındaİci 12. Izmir Avrupa Caz Festivali süresince İKSEV Galeri'de sergilenecek. Martin Scorcese'den yeni film • Kültür Servisi - 'The Aviator' adlı filmiyle 11 dalda Oscar'a aday olan Martin Scorcese yeni filminde de yine ünlü oyuncuları bir araya topladı. 'The Departed' adlı yapımda, Jack Nicholson gangster şefini, Leonardo Dicaprio ise onun peşindeki sivil polisi canlandıracak. 'Occans 12' filminde Danny Ocean'ın kurduğu çetenin üyelerinden birini canlandıran Mart Damon, bu yeni yapımda da emniyet örgütüne sızarak polis olan, ancak burada el altından çetenin işlerini yürüten Irlandalı bir gangster rolünde seyirci karşısına çıkacak. Hong-Kong yapımı Tnfernal Affairs' adlı filmin yeni çevrimi niteliğini taşıyan 'The Departed'ın çekimlerine nisan ayında başlanacak. E-postaya gönderîlen ilk dergi • Kültür Servisi - Şiır dergisi Cumartesi'nin ilk sayısı yayımlandı. Cumartesi, şair Enver Topaloğlu tarafından şaır Turgay Kantürk'ün katkılarıyla yayıma hazırlandı. Dergı okurlarına her ayın son cumartesi günü clcktronik posta adreslerinc ulaşmayı amaçhyor. Cumartesi şiir dergısine www.yilikulke.com ınternet adresinden de ücretsız ulaşılabiliyor. E-posta adreslerine ücretsiz gönderilerek yayımlanan ilk dergi olan Cumartesi'nin şairleri arasmda şu isimler yer alıyor: Stanev Tsanev, Turgay Kantürk, Metin Sefa, Lewi. Sayfalarında bir de Şiir Sözlüğü'ne yer verilen Cumartesi'de Köprü Altı ana başlığıyla şıırin tarihi gündeme taşmıyor. Bu bağlamda ocak ayınm önemli olaylaı ı olarak Cemal Süreya, Onat Kutlar anılıyor, Nâzım Hikmet'in de doğum günü kutlanıyor. Cumartesi'nin ıletişim adresi, cumartesisiir(5)yahoo.com. Agoraikkierrnebaşvıruzamanı • Kültür Servisi - Edebiyata ve öykücülere destek vermek amacıyla geçen yıl oluuşturulan 'Agora Dergisi Edebiyat Ödülü'nün ikincisi de öyküye ayrıldı. Bu yıl seçici kurulun bclirleyeccği başka bir öyküye ise 'Özgün Dersane Özel Ödülü' verilecek. Yarışmanın seçici kurulu Nalan Barbarosoğlu, Ccmil Kavukçu, Hasan Özkılıç, Afşar Timuçin, Ahmet Voyvoda ve Hayrı K. Yetik'ten oluşuyor. Yazarlar yarışmaya yayımlanmamış tek öyküyle katılabilecek. Öykülerin daktilo veya bilgisayarda (12 font), çift aralıklı yazılması ve altı (6) nüsha olarak Agora dergisine gönderilmesi gerekıyor. Başvuru dilckçelerinde yanşmacıların kısa özgcçmiş, açık adres ve telefon numaralarını belirtmeleri zorunlu. Yarışmaya son katılım tarihi 31 Mart olarak belırlendi. Yarışma sonuçlan haziran ayında açıklanacak. Seçilen öyküler üzerine M. Sadık Aslankara'nın değerlendirme yazısı ise Agora'mn Temmuz - Ağustos 2005 sayısında yayımlanacak.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear