Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 5 ŞUBAT 2005 CUMARTESİ
OLAYLAK VE GORUŞLER
AÇI
MUMTAZ SOYSAL
Maymunların Anneleri
YAVRUSUNU bağrına basan anne kadar kut-
sal bir başka görüntü olamaz. Bu, insanlarda
da böyle, hayvanlarda da.
Bunun içindirki, bizim köylünün dilinde "ana-
ya vuran el kırılır".
Herhalde böyle olduğu içindir ki, "yavru va-
tan" Kuzey Kıbrıs'ta hükümet olanların "ana-
vatan" Türkiye'den kopup başkalarının kuca-
ğına sıçramak isteyişlerini de doğanın verdiği
duygulara ve dilimizin öğrettiği deyimlere sığ-
dırmakta güçlük çekeriz.
1
imdi şu olayı okurken bir düşünün.
Eskiden Belçika sömürgesi olan Kongo
Demokratik Cumhuriyeti'nin başkenti Kinsha-
sa yakınlarında, "Ma VallĞe" (Vadim) denen bir
mesire yeri. Çok sık ve yemyeşil Ekvator orman-
ları arasından akan suyun düzlükte genişleyip
oluşturduğu ufak bir göl.
Hafta sonu, çevresinde dinlenip eğlenen ai-
leler, iddiasız bir lokanta, gölde yüzen çocuk-
lar ve bir de "öksüz Maymunlar Yuvası".
Yuva mı? Maymunlar için mi?
Evet, pratik yapılışlı ve sık temizlenen tek
katlı bir bina, bambu kamışlarının, ormandan
gelme başka yiyeceklerin yığıldığı depolar, an-
cak el sokulacak kadar küçük gözleri olan bir
tel örgüyle çevrilmiş çimenli bahçe. Içeride, bi-
ri iskemleye oturmuş, öbürü gezinen yeşil en-
tarili iki kadın. Ikisinin de kucağında birer se-
vimli maymun yavrusu.
Onlar yavruları bağırlarına basmakta, may-
munlar kollarını onların boynuna dolamış.
Afrika'nın yalnız Kongo ormanlarında yaşa-
yan "bonobo" maymunları, hepsi ataerkil
olan öbür cinslerden farklı olarak, anaerkil bir
türmüş. Üstelik, çoğu zaman, insana benzer bi-
çimde dik yürüyen. Yavruları şirin mi şirin.
Gelgelelim, etleri de "/ez/z"miş. Çin lokanta-
larında kafatası açılıp zengin müşteri masala-
rına yanaştınlan canlı maymunların beyinlerin-
den yedirildiği bilinirdi de, Afrika'nın bazı kö-
şelerinde ve başka yerlerde maymun etinin pi-
şirilip yendiği bilinmezdi pek.
Oysayenirmiş. Anaerkil maymunlar avlandık-
ça öksüz yavrular ya başka hayvanlara yem olur
ya da bakımsızlıktan ölürmüş.
Insafsız bilinen Belçikalılar arasından yufka
yürekli bir hanım öksüz kalan maymunlar için
vadide bir tesis yaptırmış ve yavrulara analık
edecek gönüllü iki yerli kadın bulmuş. Maymun-
lar renkleri kendilerine benzeyen siyah kadın-
ları anne biliyor. Tel örgü içindeki o kadınlar da
yavrulara şefkat gösterip beslenmelerine ve
oyunlarına göz kulak olmakta, temizlik öğret-
mekte. Kendilerini koruyabilecek büyüklüğe
gelenler yeniden ormana bırakılıyormuş.
Tam bir anne-bebek ilişkisi. Kedi ve köpek
gibi evcil hayvan sevmenin çocukları iyi kalpli
yaptığı kesin. Ama, iyi kalpli analığın bebek
hayvanı insan yavmsuna dönüştürmesi de şef-
katteki gücün bir başka göstergesi değil mi?
52. Dünya Cüzam Günü...
Dünya Cüzam Günü'nün 52. yılmdayız. Demek ki, ülkelerin dünya sağlık
örgütlerinin cüzam konusunda insanları doğru bilgilendirmek, hasta ve sa-
katlann yaşam koşullannı iyileştirmek, çağdaş yöntemlerle sağaltımlarmı
gerçekleştirmek amacıyla her yılın ocak ayında, çeşitli etkinlikler yapmak
üzere karar aldıkları dönemden 5 yıl sotıra bizler devreye girmişiz ve 47 yıl
süren bir uğraşın içinde kcndimizi bulmuşuz.
Prof. Dr. Türkan SAYLAJN Cüzamla Savaş Dernegi Başkunı
9 nsanlann, bedenleriyle, düşünceleriy-
le, yaşam biçimleriyle kendilerine
benzemeyenlere ettıkleri, geçmişin ve
geleceğin tarihinde büyük ve şaşılası
bir yer tutar!
Kendi kendimizı sorguladığımızda, kısa-
cık yaşamımızda, "öteki" diye nitelediğimiz
"insan kardeşlerinıiz"e uygun gördüğümüz,
dışlama, aşağüama, bizden saymama, dam-
galama, işkence etme ve yok etme duygu-
sunu, içimize hapsetsek de, saklasakdapek
çok kez yaşadığımızı, olanak bulduğumuz-
da da hiç çekinmeden ve kendimizi haklı bul-
mak için nedenler yaratarak eyleme geçe-
bileceğimizi algılayabiliriz.
1958 yılının bir baharında, karnımda bü-
yük oğlum Çağlayan' ı taşırken karşılaşmış-
tım, ömür boyu yaşamımın en büyük par-
çası olacak "cüzamlı"larla! Eli yüzü düz-
gün, eğitimi iyi ve sırtında, çocukluğumun
düşü "beyaz gömlekli"lerin, savunmasız,
eğitimsiz ve salt sosyal devletin gerekli hiz-
meti götürmemesi ya da gecikmesi nedeniy-
le eli ayağı, yüzü gözü sakatlanmış insan-
lan aşağılaması, onları kendinden uzak tu-
tup bize, biz çömez tıp öğrencilerine, gele-
ceğin hekimlerine bu saçmalığı öğretmeye
çahşması beni olağanüstü etkilemişti!
Başımdan aşağıya kaynar sularin dö'kü-
lüşünü ve hiç hazırlıksız ve bilgisiz halim-
le, büyük bir iç isyan krizine girişimi dün
gibi anımsıyorum! Olamaz, bu davranışta
bir yanlış, bir adaletsizlik, bir cehalet var.
Mutlaka doğrusu başkadır, farklıdır, onlar
da bizim "insan kardeşlerimiz", onlan na-
sıl kaderlerine, kilitli kapılar ardına bıraka-
bilir ve gördüklerimizin, duyduklarımızın
ardından evimize dönüp doğal yaşamımızi
sürdürebilir, uyuyabilir, gülüp eğlenebilir,
sevişebiliriz? Bu rür sorular neredeyse bir
yaşam boyu, kafamın, yüreğimin ve başı-
mı koyduğum yastığımm içinden fışkırdı
durdu.
Meğer benim genç bir tıp öğrencisi iken,
canlı örnekleriyle anımsadığım, "haksız-
hk" olgusu, dünyadaki pek çok canlı can-
sız varlık ıçm hiç durmadan uygulanan ve
neredeyse doğal olarak algılanan, çoğu kez
de kurban tarafça "kader" denilip geçilen
bir acı gerçek değil miymiş! Daha ne çok
benzer olay lara tanık olacakmışım da habe-
rim yokmuş!
O günden bugüne tam 47 yıldır, cüzam-
la savaşı sürdüregelmişiz, bir avuç yürekli,
hırslı, haksızlıklara tepki duymayı ve bunun
yanında çözüm üretmeyi benimsemiş genç
ve güçlü insanla bırlikte...
Dünya Cüzam Günü'nün 52. yılındayız.
Demek ki, ülkelerin dünya sağlık örgütle-
rinin cüzam konusunda insanları, doğru bil-
gilendirmek, hasta ve sakatların yaşam ko-
şullannı iyileştirmek, çağdaş yöntemlerle sa-
ğaltımlarını gerçekleştirmek amacıyla, her
yılın ocak ayında, çeşitli etkinlikler yap-
mak üzere karar aldıkları dönemden 5 yıl
sonra bizler devreye girmişiz ve 47 yıl sü-
ren bir uğraşın içinde kendimizi bulmuşuz.
Başladığımızda 10 bin kadar olan hasta-
larımızı tek tek bulup ziyaret etmek, ayak-
ta ya da yatarak tedavilerini sağlamak, çev-
rede ve ailede başka hasta olup olmadığını
araştırmak, onlar için uygun hastane koşul-
lannı, laboratuvar, ameliyathane, ayakkabı
atölyesi, göz ve fizik tedavisi birimlerini ve
en önemlisi de "sosyal birim"i oluşturmak
uzun yıllanmızı aldı.
Ne de iyi oldu, neler ncler öğrendik, yıl-
lar yılı ülkemizin dört bir yanına yaptığımız
yolculuklarda. Belki "sağlık taraması"ydı
amacımız, ama bunun yanında güzeüer gü-
zeli ülkemizi, uısanlanmızı, sosyal-ekono-
mık-eğitsel vb. sorunları doğrudan öğren-
mek, insana, toprağa-hastalara-umarsızla-
ra el değdirmek ve ister istemez çözümler
üretebilmek yetisini kazandık. Bu, bizlerin
bir ömür boyu edindiği en önemli eğitim-
di.
Bugün yaşayan 2500 hastamız var. Onla-
nn hepsi, en modern tedavileri gördüler,
cüzamla doğrudan ilgili bir sorunlan yok bel-
ki, oysa hastalığın yarattığı sakathklar, psi-
kososyal sonınlar ve de en önemlisi yoksul-
luk vc yaşlılık hastalıklanyla baş etmeye ça-
lışıyorlar, çalışıyoruz.
1981 yılında, Bakırköy'de, bir bağımsız
hastanemiz oldu: tstanbul Lepra Hastanesi.
Hastalanmızla ve dostlanmızla el ele ve-
rip yemyeşil, çiçekler içinde bir vaha yarat-
tık onlar ve kendimiz için, binlerce tıp ve
hemşırelık öğrencisine "Hastalarvehasta-
lıklar karşısında doğru, yani insanca, yani
biümsel bir kafa ile davranışın ne olduğunıT
somut örneklerle gösterdik!
2002'de, yaş haddinden emekli olduğum-
da, 21 yıldır, hiçbir maddi beklentim olma-
dan ve üniversitedeki görev ve sorumluluk-
lanmı asla aksatmadan, bu hastaneyi, dost-
luk ve sevgiyle, üreterek yönettiğimi fark
ettim. Görevı genç ve çok iyi yetişmiş ar-
kadaşıma devrederken duyduğum mutlu-
luğu ve kıvancı anlatmak çok zor.
Dünya Cüzam Günü'nün 52.'sini bu yıl
yaşıyoruz. Hastalarımızuı tümü bu dünya-
dan aynlana dek onlann yanında olmayı, on-
lan, ailelerini desteklemeyi sürdüreceğiz.
Genç ekibimiz, görevi hiç aksatmadan yü-
rütüyor.
Hastanemızin adı şimdi, tstanbul Lepra
Deri ve Zührevi Hastahklar Hastanesi oldu.
Uzmanlık alanımızın her dalı ile salt cü-
zamlılara deği I, tüm halka hizmet veri liyor.
Soranm size dostlar, bir ölümlü için bun-
dan daha güzel ve anlamlı bir "yaşam ödü-
lü" olabilir mi?
Kültürel Yozlaşma...
LatifOKUL
-î- ster gazete, ister rad-
I yo, isterse televizyon
A olsun hepsinde insan
hikâyelerinin anlatıldığı;
insan fotoğraflarının bu-
lunduğu; insanlann; oku-
yucusunun, düıleyicinin,
HAZIR KARTTAN
« HEDİYEÜ* m
KONTÖR KARTI
GONDER,
ÇEKİUSE MfllL,
HAZIR
KART
izleyicinin karşısına çık-
tığı bölümler en çok ilgi
gören bölümlerdir. Top-
lumda insanlann ne yap-
tığına, kimlerle görüştü-
ğüne, ne yiyip içtiğine,
yaşantısına, kullandıkla-
rına, tercihlerinin ne ol-
duğuna ilişkin merak dü-
şünüldüğünde, medya-
nın bu merak paralelin-
de yayın yapması doğal-
dır. En yüksek tirajlı ga-
zeteler bıle, ek çıkara-
caksa bilgi ıçenği yüksek
olan değil, popülist gör-
selliği yüksek olanı seçer.
Özel hayatlar, zenginler,
zenginlerin ve 'sosyete-
nin' yaşamı her zaman
merak konusudur. Me-
rak edilen konuların mo-
dasının geçmesi müm-
kün değildir, çünkü bu
tür konuları merak eden
biri her zaman her yerde
bulunacaktır.
Burada ilgi ve merak
kilit sözcüklerdir.
Bir zamanlar yayın te-
kelleri vardı. Bunların
çoğu yapılarını, varlık
nedenleri olan siyasal sis-
temlerden almışlardı. Her
şey kontrol altında olma-
lıydı, medya yaşamsal
önem taşıyordu. Çünkü
savaştan çıkılmıştı, sınır-
lar yeniden çiziliyordu.
Biz ve onlar duygusu ya-
ratılmalıydı, uluslar oluş-
turuhnahydı. iyi ama ev-
lerin her odasına ulaşan
yayının kontrolünü kim
yapacaktı, yani popüler
kültürü kim oluşturacak-
tı?
Bu süreç vc bu geliş-
meler, sonunda, yayın te-
keli fikrinden vazgeçil-
mesini, özel girişime de
belirli bir düzen içinde
yayın olanağı sağlanma-
sını gündeme getirdi. Çok
kanallı yayıncılık izleyi-
ciye daha çok seçim yap-
ma olanağı sunacaktı; bil-
gilendirme artacak, ka-
muya hizmet daha çok
yönlü, daha etkin, daha
çabuk, daha farklı hale
gelecekti. Doğaldırki po-
püler kültür de artık tek
kaynaktan değil, çok kay-
naktan etkilenecekti.
Ama böyle olmadığı an-
laşıldı. Pıyasaya giren ti-
cari yayın kuruluşlannın
uygulamaları, öncelikli
düşüncesinin kazanç ol-
duğunu ortaya koydu.
Toplumun istedikleri-
ni vermek gerekir anla-
yışının sonunda televiz-
yon dünyası insanların
en mahrem alanlanna gir-
meye başlayınca yeni bir
insan ve yaşam tipi yara-
tır hale geldi. Popüler ki-
şiliklerekranlan doldur-
mayabaşladı. Aslında bu
popüler kişilikleri yara-
tan, medyanın kendisi ol-
du. Bu kişiliklerin dün-
yası ne yazık ki, marazi
bir hastahk halinde kitle-
leri sardı.
Gerçekte bu duruma
gelmemizde, sosyolojik
bir tahlilde yalnız med-
yayı suçlamak da haksız-
hk olacaktır. Çünkü
1980'lerTürkıye'de kül-
türel alanda kaygı verici
gelişmelerin başladığı
yıllar olarak düşünüle-
cek olursa, 199O'lı yıl-
larda yayına başlayan
özel radyo ve televızyon-
lar önlerinde hazır bir
malzeme bulmuşlardı.
Yoğuıı nürus hareketleri
sonucu toplumsal doku-
nun özellikleri bozulmuş,
ulusal kültür oluşturma-
da değerler erozyona uğ-
rayarak o güne gelınmiş-
ti. Köyleşen kentler
1990'hyıllarınTürkiye-
si'nin demografık ve eko-
nomik yapısını oluştu-
runca radyo ve televiz-
yon yayıncıları da bu bo-
zuk zemin üzerinde ya-
yuıcıhğı inşa etmeye baş-
ladı. Böylece popüler kül-
tür, kitle iletişim araçla-
rının sayesinde kitle kül-
türüne dönüştürüldü.
KorkmazAlemdar'ın de-
yişiyle "Kiüeiletişiminin
popüler kültürüyle yeti-
şenler, popüler kültürsüz
yaşamı düşünemezler: tş-
ten yorgun arguı eve dö-
nüldüğünde, gazete, der-
gi hatta daha çok önem-
lisitelevizyon yoksa ne ya-
pılabilir? Kimin kimi öi-
dürdüğü, nercdeyangın,
soygun,felaket, rczalet ol-
duğu nasıl ögrenilir? Ha-
va durumu nasıl izlenebi-
lir? tngüizve Almanligin-
de dunımun ne olduğu,
kimin kazanıpkimin kay-
bettiği nasıl duyulur? Si-
nema ve spor yıldızları,
zenginler ne diyor, nere-
de ne yapıyor, ne yiyor ne
içiyor, ne giyiyor?"
HalukŞahbı de bir ya-
zısında "şu anda yayun-
lanmakta olan kültürel
yozlaşmanuı ürünlerini
gelecekte munüa arayaca-
ğımızı'' söylüyor. Çünkü
diyor "Yakınbir gelecek-
tebunlara rahmet okuta-
cak Batı televizyonlann-
da yayımlanmakta olan
versiyonlannı, kopyacı
milletûniz üretmekte ge-
cikmeyecektir" Örnek-
lerini de sıralamış. Kim
Babamla Evlenmek İs-
ter, Bekâr Kadın, Aşk ya
da Para İçin, Aşk llahı.
Medyamızın şuhalüıe
bakar mısınız? Ata
Türk'ün(!) annesi, Si-
nem'in kaynanası nere-
deyse bütün kanalların
ana haber bültenlerinde...
Gözümüz yok. Program
sunması için 20 milyar
teklifedilmiş! Yarınkay-
nana gelin ve oğul üçle-
mesine ne kadar teklif
edilecekAUahbilir...'Si-
ze anne diyebilir ıtıi-
yim'den sonra Benim an-
nem babam kim acaba?
diye bir program başlar-
sa şaşmayalım. Neden ol-
masm.. vallahi çok da eğ-
lencelı olur. Milletçe otu-
rur ağlanz. Zaten başka
bir şey yaptığımız yok.
Tanrı bizi seyirci sım-
sarlanndan korusun.
Günlük tüketimi kar-
şılayan, gelir-geçer içeri-
ğiyle popüler kültür, in-
sanlara, topluma fazla bir
şey katmamakta, tersine
ulusal kültürün değerle-
rini aşındırmakta, daha-
sı birçok noktada ulusal
kültürün kalıcı, insanı ve
toplumu zenginleştirici
özelliklerini ikinci plana
ıtmektcdir. Oysa dünya
kültür mirasının, kültür
zenginliklerinin korun-
ması, yaşatılması ve ge-
leccğe aktanlması çok
önemli ve yaşamsal bir
konudur.
Bu anlam ve kapsam-
da, bir kez daha vurgula-
mak gerekir ki, ulusal
kültürün varlığı açısın-
dan, popüler kültürün aşı-
rı derecede öne çıkanl-
maması, gerçek kültür
gibi sunulmaması nok-
tasında medya, büyük,
tarihsel bir misyonla kar-
şı karşıyadır.
Bunun böyle süreceği
düşünülmemelidir.
250'llk kontör kartları Nokia 2650,
500lük kontör kartları Nokia 3220 kazandmyor.
Toplam 500 adet Nokia cep telefonu seni bekliyor.
^| Çekillşe katılmak İçin; kartın arkasındaki şlfreyl, adınır
soyadını,
yaşını ve adreslnl boşluk bırakarak yaz, 2004'© gonder.
Bu kampanya, 15 Aralık 2004 -15 Şubat 2005 tarlhlerl arasında geçerlldlr.
1- Çvttflg Ü1 '^ubd' 2006 tanfrrvlo TU.TW A Tı'jmor TarıılifTı A.Ş. ÜuyukriGrn üad /H/fiOM kfly/iblaıtbul adresırıde, sant 14 30'da ynpılnciiklır
2- (yekılış ^onıırirvı r^.^ıl^ı! ?<X)
r
> larilılııüy AKşam nazete^inrtRynyınlîinfKaaklır. 3- Asil son başvutu 15Mart ?iXft, yraiekümı tjg^vunj Ü4 M»an
200b'tlr Afill vıı yıxlıi- Uit rlıVnu Uahhnth prıata yolu vo ?M°, ilo Idbliyal yapıla^aklıı I Jflşvurmaytın fifill tnlihlikııh yeril ıu wnm ıly vedeklere gooloceMlr
KüZM ııldn hdK <jevı&<.lılmnyer/ıWır 4- 1R yüyiı ıddu ı kuçühJür keunfSönyaya kntılnrrwkjr KDV VB OTV rkdrlv dıCjet yukumlı ılı ıldnr vo vrjrfjilı ır trıH ılr/n aılliı
5- Kampanyflrtfinynrriflrıru*ykklyl fıat sdfııbi de^il, mesajdn firiı ToyrKiı. ynyı vn adıea yeçetı klşıdır 6- Tmnfnnlnr Kfıryıı llufiıJıtiüotybliiMytırıdenleceklir
7- KaiılıııloıİHi. kullaıırnı% ülduklan lontn ı ırnnnddiı 1 SMS kn^ıtıCjı uuulluı i'.lmk».nktt ' ,t;ın<iıırı vo Bı/bı/ü Idnluluti 2 kontördur KaWımr.ılnrdarı Bfidfoı
kalılırn SMS1 ıstennrnk. yanlıç yn da oküik yirtşler İle ılgllı rlAnuş fîMS'lnrl t"jraotlendırllıney6cektır 8- Bır şıfro sarİH(Y) bıı kez kullanılabıli',
finnnk hır ktşl bırdun facla kontöı kartı sntın olır vfî farklı aîırelerte çtkilîfi katılırea, her şlfre nyrı biı gekİIİş hakkı saqiayacakiır
9-HucJıyöl9bli[nıııdwhartıto7i7nnınliKİur 10- Rnl<aıııpdivdMPl'nınUy.12 20rMtarthvBRü7İMPl0.l3.C0.02/1035-7^^1 ^liTnlHndııZBnbnmlşiır
www.nokfa.com.tr 444CK.İ
1
» www.turkcell.com.tr/hazlrKjft
GÜMÜŞHAC1KÖY İCRAMÜDÜRLÜĞÜ'NDEN
Kambiyo senetleri (çek, poliçe ve emre muharrer senet) üzerinde haciz yolu ile
yapüacak takip taleplerinde ödcme emri
Dosya No: 2000/765 Esas (Düşen dosyanrn) 2004/265 Hsas (Yenilenen dosya numarası)
1- Alacaklı ve varsa vckılinin adı, soyadi vc ıkamctgâhı: Aluııet Çerezcı, Vek. Av. Salih Aygün, Merzıfon
2- Borçlunun ve varsa kanunı temsilcisinin adi, soyadı ve ikametgâhı: Kcmal Hısaroglu, Ankara Asfaltı No: 26
Merzifon
3- Alacağın Türk parasıyla tutan, faız miktarı ve işlemeye başladığı gün: 800 Amerikan Dolan karşılığı Tiirk Lira-
sı 491 760.000.-TL asıl alacak + 5.470.000.-TL ışlemiş faizi = 497.230.000.-TL toplam alacağın 20.06.2000 tarihin-
dcn tahsil tarihine kadar %70 faizi ve icra masraflan ve ücreti vekâlet ile ödenmesı
4- Senet ve tarihi: 22.04.1999 tanzim ve 23.04 2000 vade tarihlı senet
Yukanda yazılı borç ve masraflan ışbu ödeme enuinin teblığı tarihinden itibaren 30 (otuz) gün içinde ödemenız,
takip dayanaği senet kambiyo senedi nitelığını haiz değilse, keza takip dayanağı senet altındaki ımza size ait olmadığı
ıddiasında iseniz (25) gün içinde açıkça bir dilekçe ile tetkik mercii hâkımlığıne bildirmeniz, aksi takdirde kambiyo
senedındeki imzanın sizden sadır olmuş sayılacağı, imzanızı haksız yere inkâr edcrseniz senede dayanan takip konu-
su alacağın yüzde 10'u oranında para cezasına mahkûm edileceğıniz, borçlu olmadığınız veya borcun itfa veya imhal
edildiği veya alacağın zamanaşunına uğradığı hakkında veya yetki itirazınız varsa bunu sebeplen ile bırlikte (25) gün
ıçınde tetkik mercii hâkımliğine bir dilekçe ile bıldırerek tetkik merciinden ıtırazuıızın kabulüne dair bır karar getir-
medığınız takdirde cebri ıcraya dcvam olunacağı, itiraz edilmediği ve borç ödenmedıği takdirde 30 gün içinde 74.
madde gereğınce mal beyanında bulunmanız, bulunnıazsanız hapis ile tazyik olunacağınız, hiç mal beyanında bulun-
maz ve hakikate aykırı beyanda bulunursanız hapıs ile cezalandırılacağınız ıhtar olunur. 02.11.2004 Basın: 51421
PENCERE
Mutluluğun Anahtarı:
İnsanlaşmak!..
Kullandığımız dilde çoğu deyişin eski değeryar-
gılarından kaynaklandığı ve yeni değer yargıla-
rına ters düştüğü bir gerçektir...
Bir baba oğlunu nasıl azarlar:
- Adamol!..
Daha beter azarlama şöyle:
- Eşşek herif, adam ol!..
Her iki sözcük de (herif ve adam) erildir...
Peki, bir baba kızını nasıl azarlayacak?..
"Adam ol" diyebilir mi?
•
Çocuklara okullarda öğretilen ünlü öyküdeki
mantık da bu yüzden çarpıklaşıyor. Bir baba oğ-
lunu hep "Sen adam olamazsın" diye azarlar-
mış; çocuk büyüyüp sadrazam olmuş; babası-
nı yaka paça huzuruna getirtmiş; şişinerek de-
miş ki:
- Bak, sen bana 'Adam olamazsın' diyordun,
ben sadrazam oldum...
Babanın yanıtı belli!..
- Oğlum, ben sana sadrazam olamazsın de-
medim ki...
Günümüzde sadrazam sözcüğünün karşılığı
ne?
BaşbakanL
öykü bugün de tüm dünyada geçerli değil
mi?..
•
Biz günümüze gelelim, "adam olmak" deyişi-
netakılalım; erkek dünyasının ve egemenliğinin
artık yaya kalmış mantığından türeyen bu deyiş,
iş kadına gelince başka anlam kazanıyor...
Hiçbir ana baba, kızını şöyle azarlamaz:
- Sen kadın olamazsın!..
Anlam bu söyleyişte değişiyor!..
Peki, ne söylenebilir?..
Büyükler küçüklere öğüt vermek ya da azar-
lamak fırsatını hiç kaçırmazlar; ama, görülüyor
ki gençlere öğüt faslında güçlükler doğmakta-
dır; devran değişiyor, 'adam olmak' deyişi aşıl-
mışgibi görünüyor...
Peki, bir kız çocuğuna çağımızda nasıl yol
gösterilecek?..
•
Günümüzde "adam ol" yerine geçecek olan
öğüt:
- İnsan ol!..
'İnsan ol' öğüdüne kadın-erkek eşitliğineters
düşmeyen bir erdem sinmiştir...
İnsanlaşmak güzeldir...
Insanın insanlaşma yolunda tarih boyu yürü-
mesi kolay olmadı: Bu sürecin kaç yıl sürdüğü
bilinmiyor. Kutsal kitaplara bakarsanız Âdem ile
Havva bu dünyaya gökten zembille insan ola-
rak inmişlerdi; ama, bilim tersini söylüyor...
İnsan bir evrim sonucu insanlaştı...
Süreç bugün bile işliyor; çünkü insan henüz
doğru dürüst insan olamadı...
örnek mi istiyorsunuz?..
Bushl.,
Eskiden erkek adam olmaya, kadın da 'taife-
i nisa'nın gereklerini yerine getirmeye çalışırdı.
Ikisi arasındaaçılan makasla insan mutsuzluğu-
nun kara giysileri biçilebilirdi. Erkek kendini ka-
dından üstün saydıkça, kadın kendini erkekten
aşağı algıladıkça aralarında büyüyen uçurumu
hangi güç doldurabilirdi?..
Tann'nın bile buna gücü yetmezdi...
Adamlaşmaya çalışan adamın başarısızhğı
vurgulandıkça, insanlaşmaya çalışan insanınfel-
sefesi gündeme girdi...
Mutluluğun tek anahtarıdır insanlaşmak...
Ecza Depoculuğıı konusunda Türkiye'nin
en köklü ve sektörünün önde gelen fırması,
giderek hız kazanınakta olan kurumsallaşnm
çalışmalanna da katkı sağlaması amacıyla
"C'unıhuriyet okurlan arasından"
Muhasebe Müdürü
aramaktadır. denel Müdüre bağlı olarak
çalışacak bu pozısyon için aıanılan yetkinlikler;
• Ünıversıtelerın lşletme, îktisat, Maliye bölümlerin-
den mezun olmak,
• Askerlikle ılışiği olmamak,
• Finansal Muhasebe, para-banka ve vergi mevzuatı
ile ilgili konulara hâkım olmak,
• 40 yaşını aşmamış olmak,
• Konusunda minımum 5 yıl deneyimli olmak,
• Güçlü bır analitik düşünce yapısına ve çağdaş
"yönetim muhasebesr vızyonuna sahip olmak,
• Muhasebe ve Offıce programlannı etkin olarak kul-
lanabilmek,
• Proje planlaması ve yönetimi ile ekip çalışmalarına
önderhk edebilmek,
• Kalite yönetim sistemlcrıne ve uygulamalarına yat-
kın olmak, bu anlamda şirketin üst yönetım takunı-
nın bir parçası olmayı sağlayacak vizyon ve potan-
siyele sahip olmak.
Kendisini böyle bir görcve aday olarak gören
arkadaşımızrn admin@ozsel.coin e-postaadresine
özgeçmişini göndermesini bekliyoruz.
ORDU 2. ASLtYE HUKUK
MAHKEMESt'NDEN
Dosya No: 2003/431
Davacı Hazine tarafından davalılar Ferhal
Can ve arkadaşları aleyhine mahkememize
açılan tapu iptali tescil davasının yapılan yar-
gılaınasında,
Davalılar Ferhat Can ve Hüseyin Turan'ın
tüm aramalara rağmen açık adresleri tespit
cdilemediğinden duruşma günü ile davanın ni-
teliğinin gazete ilanı ile duyurıılmasına karar
verildiğinden, adı geçen davalıların Ordu 2.
Aslıye llukuk Malıkemesi duruşma salonunda
14.02.2005 günü saat 09.00'da yapılacak olan
duruşmasına gelmediklerindc veya kendilerini
bir vekille temsil ettirmediklerinde duruşma-
mn yokluklarında yapılacağı gibi karar da ve-
rileceği duyurulur. Basın: 4184