Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
5 ŞUBAT 2005 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
Memurların gökdeleni
0, çocukluğumuzun övünç kaynağıydı. 0, Tür-
kiye'nin ilk gokdeleniydi...
Içine düşme korkusuyla burun buruna temel
kazısını seyretmek bile ayrı bir serüvendi. Her ka-
tmın yükselişinde bizim mahallenin bebeleri "Abo-
oov len, göğü delecek len bu" diye birbirlerini
dürterlerdi. Sonunda bitti, tepesine de bir "mete-
oroloji lambası" konduruldu. Sarı yandı mı, an-
lardınız ki, ertesi gün Ankara'da "sis" var, kırmı-
zıysa "kar" var... Memur çocuğu olarak ayn bir kı-
vanırdık, çünkü o, Emekli Sandığı'nın eseriydi.
Geçen hafta adı gibi soğuk "Ozelleştirme Yük-
sek Kurulu" karar almış, Türkiye'nin ilk gökdele-
nini, "Kızılay Emek lşhanı"n\ satacakmış!
Gerekçe? "Yeteri kadarkira geliri elde edilemi-
yor"muş. Yeteri kadar kira geliri elde edin canım,
elinizi tutan mı var? Hem hazır "töccarlığı ile övü-
nen Başbakan da başımızda... Yok! llle satacak-
lar. Alışkanlık etmiş bir kez: Kıbrıs'ı sat, vatan top-
raklarını sat, işçinin hastanesini sat, memurun gök-
delenini sat! Amacı "modern mimarlık mirasının
belgelenmesi ve korunması" olan Uluslararası
D0C0M0M0 örgütünün Ulusal Çalışma Gru-
bu'ndan mimar Ali Cengizkan, Kızılay Emek Iş
hanı'nın çok iyi bir yapı olduğunun altını çizip kü-
çük, ama önemli bir uyarıda bulunuyor:
"Hep tescildeyince eskieseıiehn tesciliakla ge-
liyor. Oysa, yavaş yavaş 1950'lerde, 1960'larda
yapılan mimarlık ürünlerinin de tescili söz konu-
su olmaya başladı. Tescil, birşeyi dondurma an-
lamına gelmemeli, ama el değiştirme de yapının
geleceğini etkileyen birsüreçtir. Kentin kimliğine
kendisini kazıyan biryapının geleceğine dönükbir
karann o kimliği değiştirecek etkilere de açık ol-
maması gerektiği kanısındayım."
IŞIK KANSU
e-devlet kapısına kapılanmak
Bakanlar Kurulu, 2005/8409 sayı-
h "kamu hizmetlerinin ortak plat-
formda, tek kapıdan (portal) sunu-
mu ve vatandaşın devlet hizmetle-
rino elektronik ortamdan güvenli ve
hızlı bir şekilde erişimini sağlamak
amacıyla e-devlet kapısı teknik alt-
yapısının kurulmasına" ilişkin karar-
nameyi 25 Ocak 2OO5'te çıkardı. Ka-
rarnamenin 1. maddesi "e-devlet
kapısı teknik altyapısının kurulması
görev ve sorumluluğu"r\u Türk Te-
lekomünikasyon AŞ'ye veriyordu.
Şu rastlantıya bakın ki, tam 5 gün
sonra, yani 30 Ocak 2005 günü de
Microsoft Başkanı Bill Gates Anka-
ra'da Başbakan'la, bakanlarla gö-
rüştü ve daha henüz 5 gün önce "e-
devlet kapısı teknik altyapısının ku-
rulması ve görev ve sorumluluğu"nu
üstlenmiş bulunan Türk Telekom Ge-
nel Müdürlüğü ile bilişim sektörün-
de yakın işbirliği içinde olunmasını
taahhüt eden "işbirliğiprotokolü"ne
imza attı.
Her şey adeta bir anda olmuş, ar-
dına kadar açılan kapılardan süzü-
len Bill Gates, kaşla göz arasında e-
devlet kapısına kapılanmış, "e-tes-
limiyet" gerçekleşmiştir...
Bu aşamadan sonra asıl merak
konusu şudur: Türk Telekom ile Bill
Gates arasındaki "işbirliği protoko-
/ü"nün içeriği neden açıklanmamak-
ta ve özellikle gizli tutulmaktadır?
e-açıklayın artık!
İthal kâğıt
Başbakan ile Maliye Bakanı, SEKA'nın ga-
zete kâğıdı da üreten Izmit fabrikasının kapa-
tılmasında ısrarlı olduklarını açıklıyorlar...
Öte yanda, üçüncü hamur gazete kâğıdına
basılan Resmi Gazete'nin depoları, başta Ro-
manya olmak üzere yabancı ülkelerden ithal
edilmiş kâğıt bobinleri ile tıka basa dolu...
Inanmayan, gider Resmi Gazete matbaası-
na bakar.
Kurultay sonrası CHP Genel
Merkezi'nden görünen "genel"
durum şöyle:
Genel soru: Mustafa Sarıgül
ne olacak?
Genel yanıt: Sarıgül, çirkin bir
kurultay sürecinin baş
sorumlusu oldu. CHP, paranın,
bar, pavyon fedailerinin partiye
egemen olmaya çalıştığı bir
ortamda kimliğini korudu.
Yakın süreç içinde CHP'yi bu
noktaya sürükleyenler mutlaka
"budanacak"t\r.
Genel soru: Mustafa Sarıgül,
460 oyu nasıl aldı?
Genel yanıt: Aldığı oy
küçümsenemez. Ama o oyların
Sarıgül'e gidiş nedeni farklıdır.
Ana neden, delegenin
örselenmiş olmasıdır... Bu
delegeler 2003 kurultayı için
seçildiler ve bir de yerel seçim
CHP Genel Merkezi'nde dupum
geçirdiler. Delegenin ve
delegeyi yapılandıran
insanların yerel seçimlere
dönük beklentileri vardı.
Delege ve o delegeleri delege
yapanların çoğu bir yerlere
aday adayı oldu. Merkez
yoklaması sırasında aday
gösterilmeyenler küstü, aday
gösterilip kazanamayanlar da
"CHP seçimde varlık
gösteremedi, bu yüzden ben
de seçilemedim" diye sırt
döndü. Ardından tüzük
kurultayı yaşandı, bazı
küskünlükler de orada oluştu.
Dolayısıyla hırpalanmış,
yıpranmış, küsmüş, örselenmiş
delegenin bir tepkisel tavrıdır
geçen hafta yaşanan.
Genel soru: Kemal Derviş ve
Zülfü Lîvaneli partiden ayrılır
mı?
Genel yanıt: CHP'yi
anlamamak ve onun ilkelerini
hor görmek isteyenler, CHP'nin
üst yönetimini ele
geçiremeyeceklerini bir kez
daha anladılar. Şimdi de
CHP'den ayrılma işaretleri
veriyorlar. Aslında topu topu 5-
6 milletvekilinden oluşan bir
ekiptir bu. Çevrelerinde
görünen diğer milletvekilleri,
yalnızca kurultaya dönük bir
araya gelmişlerdir. O çekirdek
ekip partiden ayrılır mı, ayrılıp
da ne yaparlar bilinmez; ama
CHP'yi geçmişten getirdiği
çizgisinin gerisine çekmeye
kimsenin gücü yetmeyecektir.
Genel soru: Bu yıl ekimde
kurultay var mı?
Genel yanıt: CHP PM (bugün)
toplanacak ve MYK'yi
seçecek. MYK seçildikten
sonra bir karara varılabilir. Eğer
ekim ayı sonuna kadar bir
kurultay yapılması
düşünülürse, takvimin
yetişebilmesi için düğmeye bu
ay sonuna kadar basmak
gerekir.
Genel soru: MYK'de değişiklik
olur mu?
Genel yanıt: Kemal Derviş,
Zeynep Damla Gürel, Bülent
Tanla ve Ersin Arıoğlu'ndan
boşalan dört yer zaten zorunlu
olarak doldurulacak. Geriye
kalan kadroda ise lider Deniz
Baykal çok köklü bir değişiklik
yapmaz.
Dinlerin Buluştuğu
Uhısumuzda Ekümeııik Düş
LGÜRŞENKAFKAS
Geçmişten bugüne kadar va-
tan toprağımızda birçok dinin,
inancın yarıştığı insanların bir
arada gönenç içinde yaşadık-
lannı biliyoruz. Dinlerin buluştu-
ğu Mardin, Peygamberlerşeh-
ri Urfa, Hıristiyanlık havarilerinin
gezdigi Antakya, Efes, Miletve
daha niceleri tarihi örneklerdir.
Birçok ilimizde de çan, ezan ve
hazzanın mistiksesleri kulaklar-
dasaygıylayankılanıyor. Bu mil-
letin çocukları sevince yüreği
ile sever, sayar. Dünden bugü-
ne Türkiye yaşadığı çalkantılı
bir coğrafyanın ve tarihsel zen-
ginliğinin sorumluluğunu taşı-
maktadır. Bu sorumluluğu, Türk
halkı "büyükoğlu" Atatürk'ün
"Yurtta banş, cihanda barış"
betimlemesinde görmektedir.
Ulusal kültürümüzde din, dil,
mezhep, ırk farkı yerine, birlik,
bütünlük kavrarnlan hoşgörüy-
le yer almaktadır.
Aynı topraklar üzerinde, ay-
nı sınırlar içinde ayrımcı tutum,
unvan ve sınıfsal farklar ulusal
bütünlüğü bozar. 1453 Fatih
Sultan Mehmet'ten bugüne
kadar Türk toplumunun "sev-
gi ve hoşgörü yakınlaşması"
devam etti. Atatürk'ün naaşının
Dolmabahçe önünden geçişi
sırasında Ermeni, Rum, Sürya-
ni vatandaşlarımızın cenazeyi
selamlayarak ağladıklarını ve
"Bizi kimlere bırakıp gidiyor-
sun Paşam" deyişlerini hatırlı-
yoruz. Dünlerde huzurlu, gü-
venli yaşamı sürdürüyorken Or-
todoks Fener Rum Patriği'nin
"tarihi bir unvan" ya da "ekü-
meniklik" diye tutturması,
ABD'yi ve AB ülkelerini kışkır-
tıcı davranışları anlamlı ve hoş-
görüyü görmezlikten gelmedir.
Avrupa Birliği'ne giriş sürecin-
de bu isteğin koşul oluşu, Hey-
beliada Ruhban Okulu sorunu-
nun gündeme gelişi düşündü-
rücüdür. Türk eğitim sistemin-
de dini ne olursa olsun vatan-
daşlarımızın okulları bir işlerlik
içinde görülür. Rum Patriği'nin
Heybeliada'yı ayrı ve farklı gö-
rüşü de anlaşılmazdır. Ulusla-
rarası evrensel hukuk kuralları-
na aykırı bu istekler anlamlıdır.
Bu tutum ve davranışlarla ulus
olarak içimizdeki sevgi duygu-
su, hoşgörü ve yakınlaşma göl-
gelenmektedir.
Avrupa Birliği'yle 17 Aralık
dönemecinde tartışma ortamı
yaratmak, VVashington'un bu-
na alet edilmesi, Fener Rum
Patriği'nin vatandaşlık ilkesine
aykırıdır. Asırlardır Fener Rum
toplumunun uyum içinde olu-
şunun, bu süreçte dini özgür-
lük isteyişi hoş karşılanmamak-
tadır. Ekümene" sözcüğü Hı-
ristiyan din ve uygarlığının ege-
men olduğu coğrafi alanın an-
latımıdır. Patrik her ne kadar
"tarihten gelen bir söylemdir"
diye savunuyorsa da, evren-
sellik kavramı Türkiye'nin ulus
devlet bütünlüğüne aykırıdır.
Fener Rum Patriği, Belek'te açı-
lan "Dinler Bahçesi" anlayışı-
na bakmalı. Gerçek kültür, bil-
ge kişilik kendini yüce görmek
değil, devlet yasalarına uymak,
hoşgörülü olmak ve sınıf ayrı-
mından uzak durmakla olur.
1924'te Lozan Antlaşması'yla
Misak-ı Milli hudutları içinde
azınlıkların hakları belirlenmiş-
tir. Bunun önünde durmak hak-
sızlık ve hukuksuzluktur. Fener
ve çevresinde Rum Patriği'nin
genişleme amaçlı birçok konu-
tun satın alınmasıyla ilgili söy-
lemler ayyuka çıkmıştır. Ekü-
menlik isteminin tarihsel birsöy-
lem oluşu, gelecekte içinden
çıkılmaz bir siyasi boyut kazan-
dıracaktır. ABD Büyükelçisi Eric
Edelman'ın kendi başına buy-
ruk ve görev ölçüsünün dışına
çıkarak "Politikamızda hiçbir
değişiklik yok, olmayacaktır.
Tepki duyan gelmesin" sözle-
rikışkırtıcı,yakışıkalmazveöl-
çü bilmezliktir. Büyükelçileronun
ülkesinde böyle davranmıyor-
lardır. Ülkelerin temsilcileri o ül-
kenin yasalarına, insanlannave
kültürüne saygılı olmalıdır.
Fener Patriği Bartholome-
os'un evrensel otorite olan ekü-
meni sayılma isteği ve Heybe-
liada Papaz Okulu'nun ona bağ-
lı olmasını istemesi devlet için-
de devlet anlayışı arayışıdır. Bu
okulun Patrikhane'ye bağlı ol-
ması durumunda diğer din ve
mezheplerin istekleri ortaya çı-
kacaktır. 21. yy. bilgi ve tekno-
loji çağıdır. Mistik düşüncelere
hoşgörüyle yaklaşınca insan-
lar bilimde ve teknolojide daha
başarılı olacaklardır. Din savaş-
larının ölüm ve felaket getirdiği
tarihin her çağında görülmüş-
tür. Geçmişin bu acı gerçeğini
kışkırtmakdoğru değildir. Fener
Rum Patriği, Türkiye'nin AB ka-
tılım sürecinde, bendebirşey-
ler koparmalıyım diyorsa yanı-
lıyor. Patrikhane eşit düzeyde-
ki kiliselerle sorununu çözme-
lidir. Eşitler arasında birinci ve-
ya kaçıncı olacağını araştırma-
lıdır. Yaşadığı bu toprağa, birlik
içinde olan insanına, tarihi geç-
mişe ve güneşin aydınlığını esir-
gemediği bu coğrafyaya patri-
ğin ve herkesin saygılı olması hu-
kuksal birgereksinimdir. Yersiz
ve gereksiz isteklerle ortamı
germek, tarihi süreci kaşımak,
kendine üstünlük payı vermek
patriğe ve yabancı temsilcilere
kazanç sağlamayacaktır.
iç ve dış siyasetteki koordi-
nasyonda hoşgörülü, anlayışlı
ve sevgi dolu olan bu ulusa hak-
sızlık edilmemelidir. Genç ve
dinamik nüfusu ile yenileşme,
değişme ve gelişme çabasını
sürdüren Türkiye, gelecekte Av-
rupasavunma sisteminde de et-
kin yerini alacaktır. Bugün tari-
hi bir unvan almak, yarınlarda
da siyasi gelecek düşlemek
kendinin ve halkının huzurunu
bozmaktır.
KİM KİME DUM DUMA ÜKIIIÇAK behicakCaturk.net
HARBİ SEMtH PonoY semihporoy(ctyahoo.com
BULUT BEBEK NURAYÇlFTÇt huluthBbeki.il hotmail. com
hizim de
Senden
I1AYAT EPlK TtYATROSU MUSTAFA BÎLGÎIS hayatepiktnmynet.com
BAŞBAMNIN 6ÖSTERtŞLt TÖRENLERLE
YAPTIftblgl DEPREM KONUTLARI 1 YILDA
HER YERİNDEN SU ALARAK CÜRÜYOR!..
TARlHTE BUGÜN MÎJMTAZ ARIKAIS
BAKERKÖY 4. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 2005/111 Karar No: 2005/24
tstanbul, Falih ilçesi, Hasan llalife Mah. C.24, H:293'te kayıtlı
bulunan Ali oğlu Nazire'den 08.04.1935 d.iu Turgut Ataer'e Istanbul
İli, [J
atih ilçesi, Hatice Sultan Mahallesi, C:025/05, ASN: 349, S.No:
54'te kayıtlı Mehmet Dursun oğlu Behıce'den 21.08.1941 d.lu Tay-
lan Aytöre vasi olarak tayın edilmiştir. llan olunur. 3101.2005
Basın: 4532
^
s s : E K
^ POÜTİKADA OÛSÜNCE VEEYLEM..
5Şubat tvtvw.mumtaz-arikan.com
fcSfc*
t>yfeu ;
t9OO'PE BUGÛN, CJNLÜ AMERİKALI POÜTİfCACI AOLAI STE
VEHSON OOĞOU. 19SZ VE 1956 8AŞKANUK
Aie KAT/UP kAYBEPeCEK OLAU ZTEVENSOM(ST)
8UMA KAGŞtM, AM£RİK4N POÜTİKA SAHfJESİNDE
tS/HÇ KJŞİL.İ6İ, İMCE MİZAHI VE U£m KDUUÇMACtUGIY-
LA ETHİÜ OLACAKTlfi. ABD 'NİN BİRLfÇMİÇ MİLLET-
L£R'P£ TBMSİLCİUĞihii YAPAftKEM, ÛLH£SİMİM ÇtkAR-
LARISJI KOOJMAOA KtJsiK YÖNTEMİ KUUANARAK
VİETMAM SAVAŞIMI VE PİĞER SALbl&ILARI SAVUMA -
CAK., AMCAK, ÖZ.EL GÖRJJÇMEieRİUD£ OE HÜKÛMETI-
NİM POÜTİKASINA KAfZŞİ OLPUĞUfJü SÖYLEf£CEKTt\
l) BİR BAKIMA, AM££İKAH
" DEG/ŞİMMİH "
Adlai Sfere»£an; 19OO -İ96S.
ıf görüntjfune ö««m vermüufin
"i-evenSon, alh detik. ayakkabısın
a bir foBİanhda-.
SAGNAK
NİLGÜN CERRAHOĞLU
Jaguar 43...
"Versace'den başka kravat takmayan Erba-
kan'a vaktiyle 'Versace Islam' derlerdi. Bu da bir
tür 'Jaguarlslam' olmalı! Erbakan 'ın kravatları Er-
doğan'/n ayakkabıları yanında harcıâlem kaldı..."
Başbakan'ın gazetelerde boy boy fotoğrafları
çıkan "Jaguar marka" el yapımı ayakkabıları için
bir Batılı gözlemcinin söylediği sözler bunlar...
İçinde ve köselesinin altında "R. Tayyip Erdo-
ğan" imzasının yer aldığı ayakkabıları, Konyalı bir
tekstil ve ayakkabı firması üretiyormuş. Ozel el
yapımı ayakkabıların yalnız kösele tabanı Italya'dan
geliyormuş, gerisi yüzde yüz Türk imalatıymış.
Erdoğan ayakkabılarını çift çift acaba hep bu fir-
maya mı ısmarlıyor? Yoksa bu da birarmağan mı?
Her halükârda Jaguar" satışlarında şimdi ciddi bir
patlama olacağını düşünebiliriz. Firma adına doğ-
rusu iyi reklam! Ancak aynı şeyi Erdoğan için söy-
lemek mümkün mü?
'Erdoğan'a ulaşmak imkânsız...',
Ingilizcede bir laf vardır: "Put yourself in other
people's shoes!" -Kendinizi başka insanların pa-
bucunun içine koyun!- Yani empati duyun, kendi-
nizi karşınızdakilerin yerine koyun anlamında...
Anglosakson kültüründe "empati" duygusu ni-
ye pabuçlarla özdeşleştirilmiş dersiniz? Bir insa-
nın konumu ve kimliğinin tanımında pabuçların
çünkü çok özel, ayrı bir yeri var. Grimm Kardeş-
ler'in efsaneleşmiş masalı "Külkedisi"r\i hatırla-
yın. Dünya çocuk edebiyatına mal olmuş masal kah-
ramanının "sınıf atlama" simgesi, bir çift "kristal
ayakkabı" ile anlatılır. Statü değişikliğinin anahta-
rı bir çift kristal "ayakkabı"6\r.
Şahsa özel imzalı pabuçlarla, başkalarıyla ne
denli özdeşleşebilirsiniz? İçinde isminiz yazan bir
çift pabuç, size ancak diğer insanlardan çok "fark-
lı" ve "özel"; "ayrıcalıklı" bir konumda olduğunu-
zu hatırlatacak; daha da ötesi "benzersiz ve biri-
cik" olduğunuzu düşündürecektir.
Beni kaygılandıran da işte tam da bu "biricik ol-
ma" sendromu. Ayakkabıların maddi değeri de-
ğil gerçekte... Dün bir gazetenin birinci sayfasın-
da "R. Tayyip Erdoğan" imzalı pabuçları gördü-
ğümden beri "isme özel imzalı pabuç giymek na-
sıl birpsikolojidir?" diye düşünüyorum.
Dışişleri de devre dışı...
Bu soru ise aklıma son Moskova gezisinde ün-
lü birgazetecinin Başbakan için yaptığı çarpıcı bir
saptamayı getiriyor: "Erdoğan'a ulaşmak artık çok
güç. Gücün de ûtesinde imkânsız diyebilirim!
Çevresini aşıp kendisine ulaşmak, birgrup gaze-
teci oturup karşı karşıya sohbet etmek imkânsız
hale geldi. Kendisine ulaşamadığımız için de bir-
takım bazı uyarıları yapamıyoruz..."
AKP çevrelerine yakınlığı ile tanıdığım meslek-
taşımın bu sözleri, beni şaşırtmamış ancak çok kay-
gılandırmıştı. AKP'ye yakın kaynaklar bile Erdo-
ğan ile aralarına böyle bir mesafenin girdiğini dü-
şünüyorsa varın siz gerisini hesap edin.
Bu tehlikeli bir gidiştir. "Beğenmediği sorular"
soran her gazeteciyi uluorta haşlayan; çekilen ba-
zı fotoğrafları (Bkz. Davos ve Sharon Stone) ya-
yımlattırmayan, son "gerdanlık" olayı ya da "Kur-
ban Bayramı" eleştirilerinde olduğu gibi gerekti-
ğinde tüm medyayı fırçalamaktan, blok halinde
karşısınaalmaktan çekinmeyen Başbakan eğer ken-
disine yakın olan gazetecilere de kulak vermiyor,
onlarla dahi bir araya gelip konuşmuyorsa kaygı
verici boyutlara ulaşan bir "mesafeden" bahse-
debiliriz.
Yalnız gazeteciler değil bu mesafeden şikâyet-
çi olan. Dışişleri çevreleri detedirgin. AKP'nin son
grup toplantısında ABD'yi olabilecek en sert üs-
lupla eleştiren ve hesapta olmayan, beklenmedik
bir çıkış yapan Başbakan Erdoğan'ın kullandığı
ton ve üslup Dişişleri mensuplarını mesela hep-
ten hazırlıksızyakalamış. Haberleri yokmuş bu ko-
nuşmadan.
"Biricik olma" sendromu böyle bir şey işte. Son-
suz bir özgüven ve başdönmesi hali.
B U L M A C A SEDATYAŞAYAN
1 2 3 4 5
SOLDANSAĞA:
1/ tpekböceği
kozası. 2/Jü-
piter gezege- 2
nine verilen
bir başka ad...
Yurdumuzda
kurulmuşyir- 5
mi bir köy 6
enstitüsünden 7
biri. 3/ Telli
çalgılarda tel- 8
leri germeye 9
yarayan bur-
gu... Kurşun borula-
rın ağzını açmakta
kullanılan ucu sivri
tekoz.4/Sınırnişanı... 3
Önemli tarihsel ol- 4
gu. 5/ "Fhırcun" da 5
denilen bir kuş. 6/Bi-
rinden birinin olaca-
ğı sanılan iki iş için
kullanılan bağlaç...
Antalya yöresine öz-
gü, kemikli et ve pirinçle yapılan bir yemek. 7/Yiı-
suf Ziya Ortaç tarafından çıkanlmış, Türkiye'nin
en uzun ömürlü mizah dergisi... Yabancı. 8/K0-
yunlann kuzulama dönemine yakın sürü sahiple-
nnı dolaşarak yiyecek ve bahşiş toplayan çoban...
Nine. 9/Mersin'iıı bir ilçesi...Boynuzunun biri kı-
nk hayvan.
YUKARroAN AŞAĞIYA:
1/ 20 Mayıs'ta meydana gelen bir fırtına. 2/ Şans,
talih... Katarakthastalığına verilen bir başka ad. 3/
Rusya'da zengin köylülere verilen ad... Bulgur, bı-
ber, soğan, domates, maydanozla yapılan ve asma
yaprağına sanlıp çiğ olarak yenen bir yiyecek. 4/
Mersin'in Silifke ilçesinde antik bir kent... Ortaya
çıkan durum. 5/Halk dilinde pancara verilen ad. 6/
Şaşma belirten bir ünlem... Ege Bölgesi'nde bir
dağ. II Yırtıcı bir kuş... "Bir — çıkarmaya başlar
bohçamızdan / Lavanta çiçeği kokan kederleri"
(A.M. Dıranas). 8/Ayakkabının yumuşak olan üst
bölümü... Oyunda cezalı çocuk. 9/F.lli şiniklik ta-
hıl ölçeği... Sırtta taşınan yük.