Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
11 ŞUBAT2005CUMA CUMHURİYET SAYFA
INCELEME
SEFİNE-I TERAKKİ TURHAN SELÇUK
DÜRÜST
TABİATLI
İSTANBUL;
EFENDİSÎ
ABDÜ1CANBAZ
IN
HARİKULÂDE
MACERALARI
KISIM
HEKMILI
BÎRDEN
Yargıtay, görüşlerinin laiklik karşıtlannı özendireceği ve eyleme iteceği olasılığını göz ardı etti
Laiklikyasalkorumaaltında
Y
SABİH KANADOĞLU
Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı
argıtay Ceza üenel Kurulu'nun (CüK),
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın iti-
razı üzerine verdiği, bu nedenle kararı ve-
ren mahkemeyi dahi bağlayıcı nitcliği ol-
mayan ve laiklik ilkesinın anayasaya girişinin
68. yıldönümüyle çakışma talihsizliğine uğra-
yan 03.02.2005 tarihinde açıklanan kararında-
ki çoğunluk görüşü, yazılı ve görsel
basında çeşitli haber, yorıım ve ınce-
lemelere konu olmııştur. Bu nedenle
çoğunluk görüşünün Avrupa Insan
Haklan Sözleşmcsi (AtHS) ve Avru-
pa Insan Haklan Mahkemesı (AİHM)
kararlan ışığında bilimsel yönden iıı-
celenmesinde yarar görülmüştür.
İÇTİHAÎ KARARLARI
CGK çoğunluk görüşünde, TCY'nin
312/2. maddcsi uygulamalarında olu-
şan dağınıklığı gidermek, yorum fark-
lılıklannı, -suç ve cezanın kanuniliği-
kapsamında birleştirmek ve içtihat
rarklılıklarını gidermek amacıyla kap-
samh bir inceleme yapıldığı ileri sü-
rülmüştür.
Bilindiği üzere içtihat farkhlıklan-
nı gidermek, Yargıtay Büyük Genel Ku-
rulu'nun görevi ve yetkisi içerisinde-
dir. CC îK kararlannın, karan veren ye-
rel mahkemeyi bağlayıcı nıtelıği, an-
cak bu malıkemelerin ilk kararların-
da direnmeleri üzerine verilcn karar-
larla sınırlıdır.
Yoksa dığer yerel mahkemelerin ve-
ya Yargıtay ceza dairelerinin, CGK
kararlarına uyma zorunluluğu yoktur.
Kuşkusuz bu kararlar yol gösterici ve
ışık tutan kararlardır. Aksının kabulü
zaten hııkuku durağan hale getirir ve
gelişmesini, özgürlükçü birnitelikkazanması-
nı önler. Kaldı ki Yargıtay Içtihadı Bırleştırme
Kararlannın özelliği bu noktada başlamakta ve
Yargıtay Daireleriyle, Hukuk ve Ceza Genel Ku-
rullan arasındaki görüş farklılıklarının gideril-
mesini sağlamaktadır.
• Türkiye Cumhuriyeti'nin dcmokratik nitcliği, laiklik ilkcsinin doğal
bir sonucu. Bu da bireysel özgürleşmeyi sağlıyor. Türkiye, ılımlı veya
radikal İslam cumhuriyetlerinden bu niteliği Ue aynlıyor. Yargıtay
Ceza Genel Kurulu çoğunluğunun ortaya koyduğu görüşler,
uluslararası antlaşmalara ve uyma zorunluluğunda olduğumuz AİMM
kararlanna, anayasaya ve giderek TCY'deki düzenlemelere dahi aykırı
düşen ve TC'nin kuruluş felsefesini, Cumhuriyctin temcl ilke ve
değerlerini göz ardı eden ve onu yasal korumadan yoksun bırakıyor.
SEVİNÇ VE ÜZÜMTÜ
Bağlayıcı kararla içtihat yaratma, sadece Hu-
kuk veya Ceza Içtihadı Birleştırme Genel Ku-
rallan'yla, Yargıtay Büyük Genel Kurulu'na ait
olup, bu nedenlerle CGK çoğunluğunun ver-
miş olduğu karann içtihat niteliği taşıdığı yo-
lundaki görüş yennde değildir. Çoğunluk gö-
rüşü, içtihat olma niteliği bir yana emsal (ör-
nek) kararolma niteliğini dahi taşımamaktadır.
Hukuksal süreç bitmemiştir. Devam cdcn hu-
kuksal süreç içerisinde, emsal (ömek) karardan
veya bağlayıcı içtihat karanndan söz edilemez.
Bu nedenle haber, yorum ve incelemelerde gö-
rülcn sevinç ve üzüntü beyanlannın haklı bir
dayanağı bulunmamaktadır.
Ancak CGK çoğunluğu, kendiliğinden yük-
lendiği misyona bağlı kalarak, ortaya koydu-
ğu görüşlerle, uluslararası antlaşmalara ve bu
antlaşmalar gereği uyma zorunluluğunda ol-
duğumuz AİHM kararlanna, anayasaya ve gı-
derek TCY'deki düzenlemelere dahi aykırı dü-
sen ve Türkiye Cumhuriycti Devleli'nin kuru-
luş felsefesini, Cumhuriyetin temel ilke ve de-
ğerlerini göz ardı eden ve onu yasal koruma-
dan yoksun bırakan bir görüş ve bu sonuca yol
açacak yorumlara, açıklamalara neden olmuş-
tur. CGK çoğunluğunun bu sonucu amaçlama-
dığında kuşku yoktur.
Şöyle ki; CGK çoğunluk görüşüyle "laiklik
kavramının, toplumun ulaştığı sosyal vc kültii-
rel düzey itibanyla günlük yaşama girdiği, red-
dedilemez ve zayıflatüamaz düzeyde benimse-
nir olduğu saptsıuanık, kalıir çoğunluğun sa
hiplenınesine tevdi edilıniştir. Artık höylcsine
korumaya alınmış bir konunun ceza yaptınmı
tehdidiyle himayeye tabi tutulması gereksiz ad-
dedilmiştir".
Bu saptama, ulusal güvenliğimizi tehdit öl-
çüsünde laiklik karşıtı güçlerin ulaştığı boyut-
lara ilişkin devletin yetkili kurullannca yapılan
değerlendırmelere de ters düşmektedir.
Laiklik, Cumhuriyetin anayasada yer alan
temel ilke ve niteliklerinin varlık nedenidir. Ba-
• Türban
direnci gösteren
siyasi partilerin,
kendilerinden
önce istismar
yolunu
deneyenlere
siyasal ve
yargısal süreç
içerisinde
karşılaştıkları
yaptırımlan
anımsamalan yerinde olacak.
ğımsızlığın, uluslaşmanın, ulusal egemenlığin
gerçekleşmesi, demokrasinin doğuşu, gelışimı
ve bugün toplumumuzun vazgeçilmez değer-
leri oluşu laiklik ilkesinin eseridir. Bütünlüğü-
miizü korumak, ılkenın ödünsüz uygulanma-
sından geçer. Bu ilke, kışısel veya siyasal çı-
karlan uğruna, dini veya din duygulannı, ya-
hut dince kutsal sayılanları kötüye kullananla-
ra karşı toplumu korumakta birinci etkendir.
L A İ K L İ K VE TÜRKİYE
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kuruluş ta-
nhınden itıbaren, süreç içensınde laiklik ilke-
sıne verilen önem giderek arttırılmış, ilke 5 Şıı-
bat 1937 tarihinde anayasadaki yerini almış, 1961
ve 1982 anayasalannda da vazgeçilemezliğini
ve değiştirilemezliğinı korumuştur.
Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratık niteli-
ği, laiklik ilkesinin doğal bir sonucudur ve bi-
reysel özgürleşmeyi sağlamaktadır. Ülkemiz,
ılımlı veya radikal İslam cumhuriyetlennden bu
niteliğiyle ayrılmaktadır.
AlHM'de, Türkiye'deki laiklik kavramınuı
"AİHS'nin temelini oluşturan değerlerle
ııyıımlu olduğunu ve bu ilkenin desteklenme-
sinin Türkiye'de demokrasinin korunması
için gerekliliğinr vurgulamıştır (Lcyla Şalıiıı
Türkiye karan).
CGK çoğunluğu; görüşlerinin laiklik karşıt-
lannı özendireceği, cesaretlendireceği ve eyle-
me iteceği olasılığını da göz ardı etmiştir. Ka-
rann kamuoyu bilgisine ulaşmasından hemen
sonra, türban konusunda görülen gelişmeler
bunıın kanıtıdır. Türban direnci gösteren siya-
sı partılenn, kendilerinden önce istismar yolu-
nu deneyenlere siyasal ve yargısal süreç içeri-
sinde karşılaştıklan yaptırımları anımsamala-
n yerinde olacaktır (Anayasa Mahkemesi'nin
l6.0l.l998gün l/l ve 22.6.2001 gün 2/2 sa-
yılı kararlanyla AlHM'nin Refah Partisı ve dı-
ğerleri/Türkiye karan).
Çoğunluk görüşü, "kahir çoğunluğun sahip-
lenmesinetevdi ettiğp laiklik ilkesinin üstün bo-
yutta korumaya almdığını varsaymakta ve ce-
za yaptınmı tehdidiyle korunmasını da gerek-
siz görmektedir. Bu görüşün temeli, TCK'nin
163. maddesinın 3713 sayılı Yasa ıle 1991 yı-
lında yürürlükten kaldınlmasına, bu konuda
başkaca bir yasal düzenlemeye gerek görülme-
mesine ve anılan türden suçlann Yasa'nın 312/2.
maddesi kapsamında değerlendirilmesine yö-
nelık bir ıradenm ortaya konmaması olgusuna
dayandınlmaktadır.
ANAYASALAR ULUSA EMANET
Devletin temel düzen ve kurallannı ortaya ko-
yan ve ancak kurucu bir iradeyle kabul edilen
anayasalar, "toplumsal sözleşme" boyutu itiba-
nyla bu sözleşmeye uygun davranış için, ken-
dilerini kabul eden (CGK çoğunluğunun deyi-
miyle kahir çoğunluğa değil) Türk Ulusu'na
emanet vc tevdi cdilmektedir.
Ancak bununla yetınılmemekte, anayasal dü-
zem ortadan kaldırmaya yönelik eylemlere kar-
şı da yasalarla yaptınmlar öngörülmektedir.
Devletin temel düzeninin korunması için zorun-
lu olan da budur. Anayasalar, felsefi veya ede-
bi metinler değildir. Vazgeçilmez ve değıştıri-
lemez temel niteliklerinin korunması, mutlak
bir yasal düzenleme ve ceza yaptınmı gerekti-
rir. Anayasamızın 24/son maddesinde yer alan
"dinin kötüye kullanılmasuu önleyen" düzen-
lemeyi de koruyan ceza yaptınmının, 12.4.1991
gün ve 3713 sayılı Kanun'un 23. maddesiyle
yürürlükten kaldınlması, anayasaya aykın bir
yasa çıkarmanın sonucudur.
Anayasaya aykınlık, sadece yeni metinlerin
oluşturulması sırasında değil, anayasanın te-
mel ilkelerınin yaptınmsız bırablmasına iliş-
kin yasalarla da olanaklıdır. Açıklanan neden-
lerle 3713 sayılı Yasa'nın 23. maddesi anaya-
sanın 24/son maddesine aykirıdır. Ancak bu ko-
nu Anayasa Mahkemesi'nin incelemesi dışın-
da kalmıştır.
Bedelî acı oldu"
Çıkarlar
aduuıdiıule
istismar
A
nayasanın 24/son maddesi, çağdaş
demokrası için vazgeçilmez bir öğe-
dir. Siyasi çıkar adına dini veya din
duygulannı, yahut dince kutsal sayı-
lan değerleri istismar etmenin demokra-
siyi yozlaştırmaktan başka bir sonucu
olamaz. Yakın siyasi tarihimiz bu yoz-
laşmanın çeşitli örnekleriyle doludur.
Anayasaya rağnıen ve ona karşı olarak
1991 yılında yapılan hatanın bedeli acı
bir biçimde ödenmiştir ve ödenmeye de-
vam edilmektedir.
Bıına rağmen laiklik ilkesinin bütü-
nüyle yasal konıma dışında kaldığı savı,
hukuksal gerçeklerle uyuşmamaktadır.
Zira laiklik ilkesine aykırı eylemin, halk
arasında kin ve düşmanlık yaratacak bo-
yuta ulaşması halinde TCY'nin 312/2.
maddesi ve yenı TCY'nin 216. madde-
sinde öngörülen suç kapsamına giıece-
ğinde kuşku yoktur. Bu nedenle toplu-
mun çeşitli katmanlannda üzüntü veya
sevinç yaratan laiklik ilkesinin yasal ko-
ruma dışında kaldığı yolundakı savın
gerçekle hiçbir ilgisi bulunmamaktadır.
Kaldı ki TCY'nin 163. maddesini yürür-
lükten kaldıran yasa koyucunun,
TCY'nin 312/2 maddesine gönderme
yapmasına gerek bulunmamaktadır.
TüRK CEZA YASASİ
TCY'nin 163. maddesınin yürürlükte
bulunduğu dönemde, eylemin aynı za-
manda TCY'nin 312/2. maddesi kapsa-
mına girmesi durumunda TCY'nin 79.
maddesi uygulanmakta, daha ağır cezayı
gerektıren TCY'nin 163. maddesiyle ce-
zalandırma yoluna gıdılmekteydı. Daha
ağır cezayı öngören yasa tnaddesinin
kaldınlması halinde, yasa koyucunun ay-
nca irade açıklaması gereksizdir. Kuşku-
suz çoğunluk görüşünde de vurgulandığı
gıbı devlet düzenıne aykırı suçlar bölü-
münde yer alan TCY'nin 163. maddesi-
nin yürürlükten kaldınlması, aynı eylcmi
suç unsurlan oluştuğunda kamu düzeni-
ni komyan TCY'nin 312/2. maddesinın
kapsamı dışına çıkaramaz
Aynca laiklik ilkesinin, karşıt eylemle-
riıı ulaştığı boyutlara göre TCY'nin 146
(yeni TCY 309), 168 (yeni TCY 314),
171 (yeni TCY 316) maddeleriyle yasal
konıma altında bulunduğu tartışmasız-
dır. Bu noktada TCY'nin 312/2. madde-
sinde yer alan suçun yasal unsurlannı,
evrensel bir değer taşıyan ifade özgürlü-
ğü kapsamında incelemek ve irdelemek
gereklidir.
'İFADEÖZCÜRLÜĞÜ
1
Çoğunluk görüşünde yer alan "Doğal
haldardan kabul edilen ifade hürriyeti,
çoğulcu demokrasilerde, vazgcçilenıez ve
dcvrcdilcmcz bir niteliğc sahiptir. Öğrcti-
de değişik lanımlara rasUanmakla biıiik-
te, genel bir kabulle ifade/düşünce hürri-
yeti, insanın özgürce llkirler edinebiune,
edindiği fikir ve kanaatlerinden dolayı kı
nannıama, bunları meşru yöntenılcrle dı-
şa vurabilme imkân ve özgürlüğüdür
15
.
Demokrasinin "olmazsa olmaz şartı"
olan "ifade hürriyeti, birçok hak ve öz-
güriüğün temeü, kişisel ve toplumsal ge-
lişmenin de kaynağtdır" düşüncesıne ka
tılmamak olanaksızdır.
CGK çoğunluk görüşünün "ifade öz-
gürlüğüne" ilişkin irdelemeleri ayn bir
inceleme konusudur.
DUZ YAZI
ORHAN BİRGtT
Aşil'in Topuğu
Başbakan'la Alman Welt am Sonntag gazete-
sindeki söyleşiyi yapan gazetecinin, pazar günü
kendi köşesinde anlatacakları, olayın sadece bi-
zim kamuoyumuzda değil, Almanya hatta öteki
Avrupa ülkelerinde de gündemde kalacağının bir
göstergesi oluyor. Sorun yaratan röportajın içeri-
ğini bir yana bırakalım. O konu günlerdir, medya-
da çeşitli görüş açılarından ele alınarak tartışıla-
rak sakız haline getirildi. Bu nedenle, Alman ga-
zetecinin röportajının bizim kamuoyumuzayansı-
masından sonra Başbakan'ın gösterdiği tepkiyi
büyüteç altına alalım.
Ve diyelim ki Erdoğan, böyle bir gazeteciyi ta-
nımadığını söyleyerek içeriğine girme gereği duy-
madan yazının tümünü yalanlarken samimi idi.
Başbakanlık tarafından yapılan o açıklamadan
sonra gazeteci, elindeki belgelerin bir bölümünü
ortaya koyarak Erdoğan'ın hafızasını canlandırma
yöntemi kullandı. Bu kez hem Erdoğan, hem çev-
resindekiler 28 Ocak'ta Davos'ta özel bir panelde
yenilen yemek sırasında geçmiş söyleşiyi tevil yo-
lu ile de olsa kabul etmek zorunda kaldı.
Soru 1
Başbakan'ın, hızlı bir çalışma temposu ve
yoğun sorunlar karşısında çok yorgun düştü-
ğü ve kendisinde unutkanlık başladığı gibi bir
kuşkuyu paylaşanlardan mısınız? Hele dünkü
"Safca/7"gazetesindegazetenin AnkaraTemsilci-
si Aslı Aydıntaşbaş'ın gözlemlerini de okursanız,
eminim böyle bir kanıyı siz de taşırsınız. O yazı-
dan öğreniyorsunuz ki gazeteci Keese, 28 Ocak
günü Davos'ta "Laik Hilal'in Geleceği"g\b\ Ba-
tı'nın son zamanlardaTürkiye'nin üstüne ve AKP'nin
aracılığı ile giydirmek istediği "Ilımlı İslam" mode-
line kapı açan bir panelin yöneticisi olarak Başba-
kan'la aynı yemek masasını paylaşmış. O panel.
aslında "offthe record" olacakmış, ama Erdoğan
buna gerek görmediği gibi kapıların ardına kadar
medyaya açılmasını isteyecek kadar hazırlıklı ve
cesur bir şekilde geldiğini göstermek istemiş.
Çok iyi Ingilizce ve Almanca bilen Başbakanlık
çevirmeninin aracılığı ile yapılan söyleşinin yayım-
layıp yayımlayamayacağı sorusu, Erdoğan tarafın-
dan Cüneyd Zapsu'nun yazıyı görüp onaylama-
sı koşulu ile kabul edilmiş. Alman gazeteci, 1 Şu-
bat'ta evine döndüğü zaman bilgisayarında Cü-
neyd Zapsu'dan gelen ve röportajı ne zaman ya-
yımlayacağının yanıtını merak eden bir mesaj gör-
müş. Davos'ta bulunmayan Zapsu'yu gazeteciye
yöneltenin ya bizzat Başbakan ya da çevresinde-
kilerin olduğunu belgeleyen o mesaj üzerine Ke-
ese yazısını göndermiş. Zapsu'nun bir iki küçük
düzeltmesi sonunda 6 Şubat günü 1.5 milyon ti-
rajlı gazetesinde Erdoğan söyleşisinin yayımlan-
ması gerçekleşmiş.
öylece, Başbakan'ın aslı ve astarı olmadığını
söylediği söyleşinin gerçek olduğu bir daha yalan-
lanamayacak kadar belgeleniyor. Hem de sade-
ce bizim değil, dünya kamuoyu önünde de. Ve ne
yazık ki Başbakan'ın bundan sonra yapacağı her
açıklamaya "acaba öyle mi?" sorusu ile yaklaşıl-
ma gereği doğuyor.
Soru 2
Bir başka önemli gerçek, Erdoğan'ın baştaZap-
su olmak üzere sorumluluktaşımayan bazı yol ar-
kadaşlarına duyduğu güvenin bu olayda olduğu
gibi kötüye kullanılmasıdır. Zapsu, Davos'ta ve
özellikle söz konusu söyleşide bulunmadığı halde
Erdoğan'ın laiklik ve türban gibi yaşamsal konu-
larda ne söylemiş olacağını çok iyi bildiğini düşü-
nerek, bilgisayarından gelen mesaj metnini ya-
yımlanacak hale getirebiliyor.
Aynı cesaretli adımlan yabancı devlet adamları
ile Başbakan'ın yürüttüğü görüşme ve temaslar-
da da acaba atmıyor mu? O türlü konuşmalar sı-
rasında Başbakan'ın özellikle dışişleri bürokratla-
rını da yanına almadığını bilenler için, ülkemizin na-
sılbirsergüzeştlertünelindeyolculukyaptığınıan-
latmak bakımından Alman gazetecinin röportajı
son derecede yararlı oldu.
Ikinci sorum sadece AKP'Iİ milletvekilleri ve el-
bette sayın bakanlar için.
Politik sorumluluğu bulunmayan bu danışman-
lar ordusunun hepinizin omuzlarına basarak bu
türyetkileri kullanması karşısında acaba nelersöy-
lemek istersiniz? "Davul bizim omzumuzda, tok-
mak onlarda" sözü dışında yanıt verecekseniz kö-
şem açıktır.
Faks: 0 212 677 08 21 obirgit(</ e-kolay.net
Cumhuriyet kadınlari:
Türkiye'ye sahip çık
Cumhuriyet kadınları, "Laik Türkiye
Cumhuriyeti'ne Sahip Çık" sloganıyla imza
katnpanyası başlattı. Kadınlar, Cumhuriyetin
kazanım ve dcvrimlcrinc sahip çıkarak
köktendinci kesimlerin kuşal nıalaı ıaa izin
vermeyeceklerini vurguladılar. Türk Kadınlar
Birliği tzmir Şubesi'nin öncülüğünde başlatılan
kampanyanın 8 IVlart Dünya Kadınlar
GUnü'ne dek sürdürüleceği bildirildi. Konak
Belediye Başkanı Muzaffer Tunçağ, Izmir
Cazetecilcr Cemiycti Başkam Erol Akıncılar,
İznıiı 'i Sevenlcr Platformu üyelcrinin yanı sıra
çok sayıda yurttaşın katıldığı kampanyanın
başlangıç töreni, Cumhuriyet Alam'nda
gerçekleştirildi. Katıluncılar "Cumhuriyet
kadınlaı ına verdiği destekten dolayı teşekkür"
dilekçcsini Yargıtay Başsavcısı Nuri Ok'a
faksladılar.<Fotoğraf: MESUDE BÜLBÜL)