Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 10 ŞUBAT 2005 PERŞEMBE
OLAYLAR VE GORUŞLER
EVET / HAYIR
OKTAY AKBAL
'Edebiyaf Nereye Gitti?
"... Bu holding yayınevlerinin, gazete ve televiz-
yohlarında tezgâhlayarak her gün üçünü beşini
pazarladığı gençyazarlar, yayımlanan bu postmo-
dern römanlar, öyküler, şiirlerle öykü, roman, şiir
mi üretmeyi amaçlamaktadırlar, yoksaromanı, öy-
küyü, şilri tüketmeyi mi acaba?"
Demirtaş Ceyhun'un "Edebiyatımı Istiyorum"
(Sis Çanı Yayını) bir çeşit uyarı, bir çeşit saptama,
birçeşit arayış... "Edebiyat" adı verilen yapıtlar ne-
rede? Kaldı mı öyle bir şey? Bir değer? Bir kez okun-
makla yetinemeyeceğiniz römanlar, öyküler?
Ceyhun, şöyle sürdürüyoryazısını:
"örneğin bu postmodern ürünlerden, tüketilir-
ken yeniden üretilen modern edebiyat ürünleri gi-
bi beş on yıl sonra yeniden basılmış olan hiç var
mıdır?"
Feridun Andaç saptamış, altı ayda yüz yirmiden
çok roman yayımlanmış! Yazarlığın, bir ticari meta
biçimine sokulmasının kanıtı!.. Işte bu yüzden de
Demirtaş Ceyhun gibi bir gerçek yazar da sesini
yükseltmek gereğini duyuyor:
"... Halkımın bağımsızlığı, özgürlüğü ve onuru için
edebiyatımı geriistiyorum öncelikle... Bağımsızlı-
ğımın bayrağı anadilimin gerçek edebiyatını, mo-
dern edebiyatımı geri istiyorum."
Gazete sayfalarında, kitap eklerinde, TV'lerde
durmaksızın yeni, en yeni romanlarla, genç yazar-
larla karşı karşıyayız. Büyüklü küçüklü, holdingli
holdingsiz yayınevleri durmadan yeni yazar, yeni ro-
man üretmekte!.. Daha, kitap basılmadan reklamı,
tanıtımı yapılıyor! En çok da yazar üstüne konuşu-
luyor; kimdir, nedir, ne yapmış!.. Ama daha kitap
ortada yok, kimse ne olduğunu bilmiyor, ama o genç,
biraz da yakışıklı yazar, bir anda üne kavuşturulu-
yor!..
Ben, herzaman genç değerlerin tanıtılmasından
yana olmuşumdur. Bizden önceki kimi yazarlar
"genç" sözünden çekinirlerdi. Yeni bir şeyler söy-
lemek, yurdun, insanın derinliğine inmeye kalkışı-
yorsan hemen türlü yönden eleştirirler, hatta suç-
lamaya kalkışırlardı. Bizler de o 1940'larda "tasfi-
ye" eylemleriyle edebiyatın gerçek niteliğine say-
gı gösterilmesini savunurduk... Kimi zaman biraz
ileri gidilse de, edebiyat dünyamızın bir sanat ay-
dınlığına kavuşmasında az çok etkili olurduk. Genç-
lik bir uyanış dönemidir. Ama her genç olanı değer
saymamalı. Işi kolaya getiren, yalnızca ün kazan-
mak, belki de ucuz yoldan paraya kavuşmak istek-
leri kimilerini kolaylıkla edebiyat dışına sürükler.
Dün de vardı böyleleh, bugün de doğrusu fazla-
sıyla var. Hele iletişim olanaklarının alabildiğine ge-
nişlediği, etkisini çokça arttırdığı günümüzde...
Hep beklemişimdir, genç yazarların, genç eleş-
tiricilerin, araştırıcıların kendilerinden önceki ku-
şakların yapıtlarını en gerçekçi, hatta en acımasız
bir gözle ele alıp incelemelerini, çözümleyici göz-
lemlerle edebiyat tarihinde yerli yerine koymaları-
nı... Eleştiriden korkmamak, ortaya koyduğu yapı-
tın kendini savunacak güçte olduğunu bilmek ye-
terlidir. Kimilerinin yaptığı gibi, yıllar önce yazdığı
bir romanı, bir öyküyü yıllarca sonra savunmaya,
korumaya kalkışmak yanlışına düşmemeli...
Gazetelerde roman, öykü çoktan kapı dışarı edil-
di. Yayınevleri kolay okunan, daha çok cinsellikle
dolu, yurt ve insan gerçeklerinden olabildiği kadar
uzak yapıtları birbiri ardına piyasaya sürüyorlar!
Yeni değerleri bulmak, sevmek, benimsemek iste-
yenler çoğu kez hayal kırıklığına uğruyorlar.
Demirtaş Ceyhun, "Edebiyatımı lstiyorum"da,
edebiyatımızda yaşanan yozlaştırma gerçeğini göz-
ler önüne sermekle yararlı bir iş yapmıştır.
Cumhuriyet
kitap kulübü
MERÎÇ VELtDEDEOĞLU
LAİKLİKTEN
ŞERİATA MI?
Çağ Pazarlama A.Ş. Türkocağı Cad. No:39/41
(34334) Cağaloglu-lstanbul Tel:(0212) 514 01 96
MİLAS CUMOK'TAN ÇAĞRI
13 Şubat 2005 l'azar Saat 10.30
Cıınılıuriyet Gazetesi yazarlarından
MEHMET FARAÇ
SABAll KA1IVAI T1SI VE AYDINI.ANMA
SÖYLEŞİSİNDE MİLAS CUMOK'LARI.A BtRI.İKTE
: TÖRE - TERÖR - GÜNEYDOĞU
SEN GELMEZSEN BİR EKStĞlZ
Ycr: Ege Restoran - MİLAS
1 lotı-jiiTi - Bilgi
Dr, Omit Ö7.BFK - 0 532 382 58 50
www.cumok.org
ŞİŞLİ 1. AİLE MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo: 2004/671
Davaci Ayr'er Ilvan vekili Av. Rylem Kayabalı tarafın-
dan davalı Muhammed Mahmut Ahmet Ilvan aleyhine
ıkame olunan boşanma davasında, Emnıyet Evleri, üü-
vcrcin Sokak No:9 D:4 B Blok Emniyct Palas Apt. 4.
Levent-lstanbul adrcsınde davalı Muhammed Mahmut
Ahmet Üvan'a tebligat yapılamamış, yapılan araştırmada
adresi tespıt edilememiş olduğundan davalıya dava di-
lekçesi ve duruşma gününün ilanen tebliğine karar veril-
miştir. Davalı Muhammed Mahnıul Ahmet Ilvan'ın du-
ruşınanın atılı bulunduğu 02.03 2005 günü saat 9.00'da
mahkememizde duruşma salonunda hazır bulunması ve-
ya kendisini bir vekille temsil ettirmesi, mazeretsiz ola-
rak duruşmaya gelmediği veya kendisini bir vekille tem-
sil ettirmediği takdirde, yokluğunda cereyan eden işlem-
lere ıtiraz edemcyeccğı hususu davetiyc yerine kaım ol-
mak üzere I lUMK'nun 213 ve müteakip maddeleri gere-
ğince ilanen teblığ olunur. 27.12.2004 Basın: 4874
îslam Cumhuriyetine Doğru Başkanlık Sistemi
Gerçek tanrısı yüce yaratan olan zavallı halkımıza, Tanrısı yalnızca para
olduğu anlaşılan kimi köşe yazarlarmm Avrupa Birliği korosu ile beyin
yıkama eylemlerinin yarattığı bclirsizlik vc kaos, ülkenin sağduyu ve akıl
dışı yannlara yöneltildiğinin ürkütücü işaretini vermiyor mu?
Bahir M. ERÜRETEN
B
üyük Önder Atatürk'ün öncü-
lüğündc geıçekleştirilen laik
ve demokratik temsili parla-
menter sısteme dayalı çağdaş
hukuk devletı, kuruluşundan
itibaren başlayan gerici ve şeriatçı bir kar-
şıdevrimin gizli-açık dayatmalarının hede-
fi olmuştu.
Atatürkçü kesimin, edilgin tutumundan da
yararlanan bu gerici güçlerin eylemleri, güıı
geçtikçe, daha büyük bir ivme kazanarak iş-
birlikçi medyanın da yardımıyla amacına
doğru yol almayı sürdürüyor.
Büyük önderimiz, bu gericı-şeriatçı kar-
şıdevrim eylemlerinin önlenmesinin, dinin
siyasetten kesinlikle ayrılması, dinsel duy-
gulann sömürülmesini önlemenin, ancak
yasalarla önlenebileceğmi düşünmüş, bunun
için Meclis'ten çeşitli yasalann çıkıııasmı
sağlamıştı.
Bu yasalardan cn önemlisi, 3 Mart 1924
tarih ve 429 sayılı, Şer'iye ve Evkâf vekâ-
letinin (Din lşleri ve Vakıflar Bakanlığı'nın)
kaldınlması hakkındaki yasadır. Dinin, si-
yasal yürütme içinde, siyasal bir makam
olarak kalmasını önleme amacı taşıyan bu
yasayla düı işlerinin yürütülmesı, dın görev-
İilerinin atama ve yönetimi için, Başbakan-
hk'a bağlı bir Diyanet tşleri Bakanlıgı ku-
rulmuştu. Ne yazık ki, ilerleyen zaman için-
de bu kurum, çeşitli iktidarların korumasın-
da, esas amacı dışında, laik devlet içinde,
şeriatçı yönelime hizmet eden bir kurum
haline dönüştü.
Bir yan kuruluşu olan Diyanet Vakfı eli
ile çeşitli şeriatçı-gerici yayınların yayımı
ve satımıyla, devrimin amacına karşı bir fa-
aliyet içinde bulunmayı sürdürmüş, hiç de
görevi olmadığı halde, şeriat devletine öz-
gü bir kurummuşçasına, fetvalar çıkararak
ve bunları kitaplaştırarak bireylerin, dünya-
sal konularıyla ilgili her eylemin, din açı-
sından sakıncalı olup olmadığını açıkla-
makla görevli saymıştır kendisini. Oysa,
dünyasal olay ve sorunların çözümü, laik bir
devlette yasalardır, hukuksal resmi düzen-
lemelerdir. Çünkü dünyasal olaylar, laik
devlette, dinden referans (ön ızin) alamaz.
Kanımca, bu zararlı eylemleri göz ardı edi-
len Diyanet kurumu, laiklik karşıtı yayın ve
fetvalarla halkımızı yönlendirmede, çeşitli
kişi, kuruluş ve tarikatlardan da daha etki-
li olmuştur.
Bu yayına bir örnek olmak üzere Diya-
net Vakfı'nın pazarlamasını 1990 yılından
beri yapmakta olduğu, Prof. Ahmet Akgün-
düz tarafmdan yazılan islam Anayasası
isimli kitabı -günümüziin gidişine uygun
bulduğum için- özetlemek istiyorum. Tüm
İslam ülkelerinde, bu arada yurdumuzda da
uygulanması öngörülen bu anayasa taslağın-
daki önemli maddeler:
Madde 1/a- Hâkimiyet (egemenlik) ta-
mamen Allah'a aittir. Hâkim (geçerli) hu-
kuk nizamı İslam hukukudur. 1/b- Kuran ve
sünnette ifadesini bulan İslam hukuku, ya-
samanın kaynağı ve hâkimiyetin temcl csa-
sıdır.
Madde 2- Her islam devleti, islam âlemi-
nin bir paıçasıdır. Orada yaşayan Müslüman-
lar da, islam milletinin (ümmetinin) bir cü-
züdürler (parçasıdırlar).
Madde 10- Her ferdin (bireyin) sadece, şe-
ri hükümlere uygun hareket etme hakkı var-
dır.
Madde 20- "Şûra mcclisi" belli sayıda
üyeden oluşur.
Madde 23- Devlet başkanı ımam, devle-
tin yürütme gücünün başıdır. Seçmenlerin
salt çoğunluğuyla scçilir.
Madde 24- Devlet başkanı imamda ara-
nan şartlar (nitelikler) şunlardır:
a- Müslüman ve tam ehliyetli olması, b-
Adil, yâni şeran şahitliği kabul edilebilir
olması, c- Islama bağlıhğı ile bilinen ve ts-
lam hukuku konusunda anlayışh ve dirayet-
li (yetkin) bir şahıs olması,
Madde 25- Devlet başkanı imamın göre-
ve başlamadan önce, biat (onama) meclisi
önünde başkanlığı ilan edilir.
Madde 32- Devlet reisi iki yardımcısını,
bakanları, elçileri, kuvvet komutanlarını
kendisi tayin eder (atar).
Madde 47- Cemiyetin (toplumun) iktisa-
di nizamı, Islami değerler üzerine kaimdir
(kuruludur).
Madde 53- Faiz yasaktır.
Madde 57- Cihat (Allah yolunda savaş)
daimi ve dinı farizadır (zorunluluktur). Dev-
let, halkını, bizzat cihat yapmak şeklinde eği-
tir ve hazırlar.
Madde 59- a- Devlet reisi, silahlı kuvvet-
lerin komutanıdır.
Madde 83- Hicri takvım (Arap takvimi)
devletin resmi takvimidir.
Yukanya bazı maddelerini aynen aldığı-
mız bu şeriat anayasası, Türkiye Cumhuri-
yeti'nin Atatürk önderliğinde kurulmuş,
modern, laik, çağdaş, demokratik, parla-
menter sisteminin karşıtı, bir karşıdevrim ana-
yasasıdır. Görüldüğü üzere, tslami bir tür baş-
kanlık sistcmini ön görmekte, Ulusal mec-
lisi ve onun halktan aldığı egemenliğin tem-
silini ortadan kaldırmakta, meclisleri, uyul-
ması zorunlu yasama erki durumundan çı-
kararak şeriatın danışma kurulu haline ge-
tirmekte, tüm yasalann şeriata uygunluğu-
nu esas alarak laik sistemi tümden yok et-
mektedir. Yazarı, üniversitelerimizin birin-
de profesör, yayanı vc satanı resmi bir dev-
let kurumu olan Diyanet lşleri, okuyucusu
da (beynı yıllar yılı yıkanan da) zavallı bü
yükçe bir halk kesimidiı.
Bu sözde anayasa taslağı, halen resmi-
yette olmamakla birlikte, uzunca bir süre-
den beri, resmi devlet anayasasına karşın,
yürürlükteki gizli bir anayasa konumuna
adım adım sokulmaya çalışılmaktadır.
Yetkililerin, eylem ve söylemlerine ba-
karak bunu anlamak olanakhdır. Örneğin,
devletin yetkilileri, bizlerin gumrla taşıdı-
ğımız Türklük kimliğini ağızlarma almaz,
devletin de Başbakanlık'abağlı resmi bir ku-
rumu, başındaki profesörlerin hazırladığı
raporda, Türklüğü azınlık gibi gösterip bun-
dan böyle Türklük yok(!) Türkiyelilik var,
gibi safsatalarla medyada boy gösterir ve bu
profesörlerhâlâ YÖK'ün üyeliği sıfatmı ta-
şımaya devam ederlerse, bazı ünıversiteler-
de devrim tarihi kürsüleri, gericilerin elin-
de çarpıtılmaya devam ederse, devletin en
büyük yasama kurumunun başkanı, Ata-
türkçülüğün ömrünü doldurduğunu söyle-
yip Meclis'i, ziyaretçi adı altında çarşaflı-
larla doldurur, Meclis başkanı, Bakanlar
Kurulu üyelerinin büyük bölümünün eşle-
rı, gırmek için kapısında bekletıldiğımız
Avrupa ülkelerinin yasal ikazlanna karşın
siyasal İslam simgesi lürbanı, kamu alan-
larına sokmanın inanılmaz gayreti içinde
bulunurlarsa, Meclis başkanı ve Diyanet lş-
leri başkanlıkları resmi, ulusal bayram ve
anı günlerinde, dinsel mesajlar yayımlaya-
rak o anlamlı günleri hiçe saydıklarını ka-
nıtlamaya devam ederlerse, yukanda bazı
maddelerini açıkladığımız islam Anayasa-
sı modeline adım adım yaklaştığımızın sin-
yalleri olarak algılanmaz mı?
Gerçek tanrısı yüce yaratan olan zavallı
halkımıza, Tannsı yalnızca para olduğu an-
laşılan kimi köşe yazarlarının Avrupa Bir-
liği korosu ile beyin yıkama eylemlerinin ya-
rattığı bclirsizlik ve kaos, ülkenin sağduyu
ve akıl dışı yannlara yöneltildiğinin ürkü-
tücü işaretini vermryor mu?
Yazımı bitirirken bir noktayı açıklamak is-
terim ki; yukanda bazı maddelerini açıkla-
dığımız İslam Anayasası taslağının 23. mad-
desindekı "Devletbaşkanıimaın, devletin yü-
rütme gücünün başıdır" hükmü ülkemizde
bugün için henüz gerçekleşmiş değil. Baş-
kanlık sistemi henüz tartışmalı.
Savaşlar Çocuklan Hedef Aldığında...
Prof. Dr. Bahar GÖKLERÇocuk ve GençlikRuh Saglıgı
Derneği Başkanı
Ç
ağımızda olup bitenleri an- salkım, misket bombalannın ço-
lamlandınnak giderek zor-
laşıyor. Güç savaşları, kü-
cuklann kıyımına neden olduğu
bildiıilmektedir.
reselleşme, emperyalizm, terör
eylemleri... Ekonomi- politik açı-
sından bakıldığmda savaşlann ne-
denlerini irdelemek, savaşlann
ardındaki sosyal, siyasal etmen-
leri açıklayabılmek, savaş olgusu-
nu çağımızdaki işlevi ve dinamik-
leri açısından değerlendirebilmek
bir ölçüde olasıdır. Savaş bir söz-
cük olarak tanımlanabilmekte ve
bir kavram olarak açıklanabil-
mektedir. Savaş bir eylem olarak
doğrudan çocuklan hedef aldı-
ğında bu durumu anlamlandır-
mak olanaksızlaşmaktadır; ancak
ne yazık ki bu durum günümüz-
de bir gerçekliktir.
Araştırmalar son 10 yılda iki
milyona yakın çocuğun savaşlar-
da öldürülmüş olduğunu, dört mil-
yondan fazla çocuğun sakat, bir
milyon çocuğun isc öksüz kaldı-
ğını belirtmektedır. Yıne on iki
milyon çocuk evlerinden uzak,
mülteci kampları ya da toplama
kamplannda yaşamaktadır. En az
10 milyon çocuk ruhsal travma-
ya uğramıştır.
Ruanda'daki elnik kökenli ça-
tışmalarda 8 yaşından büyük her
kıza tecavüz edılmiştir. Gazze'de
çocuklar korku şokiı sonucu öl-
müşlerdir. Bosna-Hersek'te kız
çocuklan ve genç kızlar cinsel ve
fiziksel şiddetle karşı karşıya bı-
rakılmışlardır. Afganıstan'da ço-
cuklar kaos ortamına tanık ol-
muş, ağır travmatik deneyimler ya-
şamışlardır. Kuzey Uganda'da si-
lahlı birlikler köylere baskın dü-
zenlemiş, bu baskınlarda kaçırı-
lan çocuklardan kızlara tecavüz
edilmiş, erkeklere işkence uygu-
lanmış; kızlar seks kölesi olarak,
erkek çocuklarsa savaşlarda kul
lanılmışlardır. ABD "dünyayıkim-
yasal silahlardan anndırma" nc-
deniyle Irak'ta savaş başlatırken,
Körfez Savaşı'nda h"ak'a 300 ton-
dan fazla anndınlmış uranyum
ve çeşitli kitle kıyım silahları
Amerikan ve lngiliz uçaklannca
atılmıştır. Çocukların özellikle
hassas olduğu çıplak uranyum to-
zu bu ülkenin açık alanlanna da-
ğılmış durumdadır. Irak'ta yine
Çocuk dilcnciler
Irak'ta savaştan sonra çocuk di-
lencilerin sayısında önemli bır aı-
tış olduğu gözlenmektedir. Yine
Irak'ta, doğan her 1000 bebekten
107'si, 5 yaşın altındaki her 1000
çocuktan 131'i yaşamını yıtir-
mektedir.
Günümüzde Rusya'da doğru-
dan bir okul binası Çeçen terörist-
lerce hedef alınır ve çocuklar ken-
di okullarında okulun ilk günü
iiluınıı öğrenmek" durumunda
kalırken ülkemizdeki terör olay-
lan bağlamında çocuklar, bu süre-
ce tanıklık etmiş ya da bu süre-
cin kurbanları olmuşlaıdır. Filis-
tinli çocuklar, tsrail askerlerince
kıyımauğratılırkcn Israilli ergen
askerler düşmanlığın ve ölümün
soğuk yüzü ile çok eıken taıuşmak
durumunda bırakılmakladırlar.
Elde edilen bilgilere görc büyük
çoğunluğu 15 yaşın altında ol-
mak üzere dünyada en azından
250 bin çocuk askerin bulundu-
ğu bildiıilmektedir. Çocuklar, kü-
çük olmalan, göze çarpmamala-
rı, feda edilebilir, kolaylıkla yön-
lendirilebilir ve terör eylemlcrin-
de kullanılabilir olmalan nede-
niyle savaştınlmaktadırlar
Çocukların savaşlarda yaralan-
maları, ölmeleri, fiziksel, ruhsal,
cinsel travmaya uğratılmaları dı-
şında kötü beslenme, bulaşıcı has-
talıklar, değerlen kaybolmuş, çö-
zülmüş bir toplumda büyümeye
bırakılmak ya da toplumsal des-
teklerin yitimi, ilaç ambargolan,
kıtlık gibi travmatik yaşantılarla
karşı karşıya kalmalan da söz ko-
nusudur.
Savaş nedeniyle ulusal aşılama
programlaruıın kesintiye uğrama-
sı sonucu, Kosova'da yeni bir ço-
cuk felci salgını gözlenmiştir. Mu-
sullu çocuklar, ceset dolu sokak-
lardan geçerek okullarına gitmek-
tedirler.
Günümüzde savaşlar doğrudan
çocuklan hedef almaktadır.
Savaşın doğrudan çocuklan he-
def almasının dört ana nedenı var-
dır: Küreselleşme politikalan, üst
değerlerin yadsınması, etik kay-
gılann yok olması ve yabancılaş-
ma.
Yakın tarihimizde gelişen çatış-
ma ve savaşları dikkate aldığı-
mızda bunların büyük çoğunluğu-
nun küreselleşme ya da yeni dün-
ya düzeni denilen çağımız em-
peryalizminin uzantısı savaşlar
olduğunu görmekteyiz. Dünya ül-
keleri, güç dengeleri dogrultu-
sunda dünyayı bölüşme amacını
gütmektedirler. Bu bağlamda ba-
zı ülkelerde -ki bu daha çok üçün-
cü dünya ülkelerinde olmaktadır-
ınsanlar kendı topraklanndan göç
etnıek zorunda bırakılmakta ya
da kendi anayurtlannda kıyıma
uğratılmaktadırlar. Savaşlar, bir
kıyım pazandır sanki. Önce giz-
li gizli erdemler, ınançlar, değer-
ler salışa çıkarılmaktadır; ardın-
dan kanıksanılması, olağan sayıl-
ması istcncn bir savaş gelmekte-
dir. Insanlar dünyada olup bıten
süreçlere yabancılaştınlmakta ve
savaşlar uzaktan izlettirilmekte;
kahramanlar unutturulmaya ça-
lışmaktadır. Spartaküs'ünkölch-
ğe karşı duruşunun anlamı kay-
bolmuş, modası geçmiş bir tele-
vizyon filminde gladyatörler, ars-
lanlar, izleyiciler hep birlikte ca-
mın ötesinde, cansızlaştırılmış,
yapay ve olağan bir kurguya dö-
nüştürülmüşlerdir. Dünyanın bir
yansında ağır bır ınsanlık acısı
yaşanırken dünyanın diğer yan-
sı bu acıyı izlemekte, durumu ka-
nıksamakta ve yabancılaşmakta-
dır. HakJann eşitçe paylaşımı, öz-
gürlük, bağımsızlık, onıır gibi in-
sancıl değerler ve bu değerler, bu
inançlar uğruna yapılan göğüs
göğiise savaşların da anlamı yiti-
rilince savaşlar artık doğnıdan
çocuklan hedef alır olmuştur.
Köktendinci yaklaşınıiar
Küreselleşme çağı köktenci
yaklaşımlan da birlikte getirmek-
tedir. kk ve dın aynmı, tüketim de-
ğerlerinin dayatılması, sömürge-
cilik ve rekabetin bir değer ola-
rak öne çıkanlması bu sürecin
uzantılandır. Insanhğın gerçeği
değerlendirme yetisinde adeta bir
sapma olmuştur.
Dünyanın bir kıyım pazarı de-
ğil de, insanhğın ortak yurdu, is-
tenirse olabildiğince eşıt işlene-
bilecek olan varsıl toprağı oldu-
ğu unutulmuştur. lyi ve kötüler
yoktur artık. tyilerin peşinden git-
me, doğruyu, hakça olanı arama
gıbı değerlenn içi boşaltılmıştır.
Kötülere tepki vemıe yerine, şid-
deti, kötülüğü beyaz camın arka-
sından izleme ve boş verme ka-
nıksanmıştır. Gerçeğin bir kur-
guya, insanın bir imaja dönüştü-
ğü bir çağdır. Çağımız değiştiril-
miş, dönüşlürülmüş canlılarçağı.
Küresel uygarlık sürecınde tüke-
tim toplumunun zorunlulukları
doğrultusunda imajlar değişirken
insanlar ruhsal yönden de denge-
lenni yitırerek, kaygan, değişken,
tutarsız, çelişkilı, rekabetçi, kay-
gılı ve yalnız bireyler olmakta-
dırlar. Gerçek insan sıcaklığı, ima-
jın altında soğumuş, sönmüş ve
kaybolmuştur. Çağımızın kahra-
manı "süpeiTnen" felç geçirmiş
ve ölmüştür. "Süpernıen
T>
in için-
dcki insan çoktan unutulmuştur.
Çünkü o yalnızca birimajdır. Üs-
tün güçler taşıyan bir imaj.
Çocuklar hedef
Gerçek insan yerini imajlara
bıraktığında, insanlar üzerinde
markalar taşıyan aynı giysili, ya-
pay ve ruhsuz vitrin mankenleri-
nc dönüştüğünde bu kimliksiz,
kokusuz, renksiz dünyada savaş-
lar artık doğrudan çocuklan he-
def almaktadır.
Insanlık kullandığı bilgilerin
kanıta dayalı olup olmadığı ile il-
gilenmediğinde, toplumsal simge-
ler, sosyal önyargılar, savruk imaj-
lar ve yinelenen tutarsız gerek-
çelerın yönlendırdıği bir bilışsel
yapılannıa içinde insancıl gerçek-
lik olgusu sarsıntıya uğrar. tnsan-
lar olaylan derinliksiz bir yakla-
şımla yüzeye yansıyan görünüm-
leri, yapay çekicilikleri üzerin-
den değerlendirebilir ve yanılsa-
malann yönlendirdiği önermele-
rin peşinden gidebilirler.
Savaşlann insanlık dışı yönü
kanıtlarla belgelenip, savaşlara
neden olan süreçler nesnel birbi-
çimde ortaya konmadığında ya
da ınsanlık bu belgelere duyarsız
kaldığında, insanhğın ortak bi-
lincine savaşlar gerçek, yıkıcı ya-
şantılar olarak, nedenleri ve sonuç-
ları bağlamında ulaşmadığında,
gerçeklik yilirildiğinde savaşlar
artık doğrudan çocukları hedef
alır.
PENCERE
Göçük...
Zonguldak'ta halkın geçim kaynağı nedir?..
Kömürocakları!..
Her aileden bir kişi kömür ocağında çalışıyor..
İki çocuk babası Mustafa Salman da 25 yıllık
madenciydi..
44yaşındaydı..
Allah rahmet eylesin!..
Sizlere ömür.
•
Yaşamöyküsü kısa ve çarpıcı..
İlk kez 1992'de göçük altında kaldı..
Kurtuldu..
Madende çahşmaktan başka çaresi yoktu..
Ikinci kez 1995'te göçük altında kaldı..
Tam 9 saat..
Ve kurtarıldı..
Üçüncü kez önceki gün, yine göçük altında kaldı..
13 saat sonra kurtarıldı..
Ama, canlı değildi artık..
Cesedi kurtarıldı.
•
Mustafa Salman'ın öyküsünü Posta'da oku-
dum, gazete olumlu bir iş yapmış, haberi manşe-
te çekmiş...
Zonguldak bölgesinde iki demir-çelikfabrikası var:
Erdemir..
Kardemir..
Cumhuriyet yönetimi bu iki fabrikayı neden Zon-
guldak'a kurdu?.. Bölgedeki ocaklardan çıkarılan
taşkömürünükullanıpdemir-çeliküretsinlerdiye...
Ama, yörede ne emekçiye iş var, ne işçiye ya-
şam güvencesi var; demir-çelik fabrikaları da it-
hal taşkömürüyle al takke ver külah...
•
Posta gazetesi, aynı gün (7 Şubat 2005) madenci
Mustafa Salman manşeti üzerine şu haberi koymuş:
"Ortalık çok karışacak"
"Başbakan Erdoğan, Alman Welt am Sonntag
gazetesine verdiği demeçte, 'Üniversitelerdeki
türban yasağını kaldırmanın yolunu araştırıyoruz'
dedi. Erdoğan, 'Türban dini bir sembol değildir.
Sadece inancın göstergesidir. Demokratik bir ül-
kede din özgürlüğü sağlanmalıdır' diye konuştu.
Erdoğan, 'Kızınız Esra niyetürban takıyor?' so-
rusunu 'Biz inançlı Müslümanlarız. Kuran kadına
türban takmayı emrediyor. Ayrıca kızım türbanı şık
buluyor, moda olarak da taşıyor' diye yanıtladı."
Aferin Recep Tayyip'e!..
•
Türkiye'nin manzarası bu!..
Yeraltındaki maden işçisinin çağdaş yaşam gü-
vencesi yoktur, demir-çelik fabrikaları burunlarının
dibinde taşkömürü varken gereksinmelerini ya-
bancılardan sağlariar, taşkömürü işletmelerini özel-
leştirmek için bu iktidar pusuya yatmıştır, Başba-
kan'ın aklı fikri kızının ve eşinin türbanındadır...
Işçinin hayat hakkı bir yana..
Türban bir yana..
Siyasette Islami kullanıp iktidar koltuğuna hak-
sız yere oturanlar bir gün elbette gidecekler...
Ama, yazık oluyor insanlarımıza, insancıklarımıza...
Ve de kadınlarımıza...
'*MI
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD)
Beşiktaş Şubesi
UĞUR MUMCU'YU ANMA ETKİNLİĞİNE ÇAĞRI
Panel:
"Basın Özgürlüğü ve Medya"
Tarih : 12 Şuhat 2005 Cumartesı
Saat : 14.00-17.00
Yer : Yıldız Teknik Ünıversitesi (YTÜ) Oditoryumu Ytldız-Beşiktaş
Paocl Katılımcıları: Prof. Dr. Tiirkan SAYLAN (ÇYDD Gencl Başkanı),
Oral ÇALIŞLAR (Gazeted-Yazar, Cumhuriyet)
www.cumok.org
İSTANBUL CUMOK ÇAĞRISI
Ülkcsini, yüksek istiklalini korumasını bilen
Türk milleti, dilini de yabancı diller
boyunduruğundan kurtarmalıdır.
13 Şubat 2005 Pazar Saat: 11.00-14.30
Prof. Dr.
AHMET ERCAN
Türkçede Özleştirme Çalışmaları ve
Türkiye'de Depremin Toplumsal Boyutu
SEN GELMEZSEIS BÎR EKSİĞtZ.
Yer: Uludağ Et Lokantası, Istanbul Cad. No:12 Florya.
Florya tren istasyonu karşısı
Üeti|lm-BUgi:
Namık K. Boya : 0532 281 54 54 - 0216 368 33 56
Ufuk Yalçın ; 0542 652 15 00 - 0216 326 49 21
Açık büfe kahvalü bedeliı 13.-YTL'dir.
e-posta:İ8taııl)ulf'î cuinok.org
EYÜP1. ASLtE HIJKIIK MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 2004/85 Karar No: 2004/453
Davacı Osnıan Dakacak tarafindan mahkememize açılan
gaiplik davasında: Istanbul ili, F.minönü ilçesi, Sullanahnıel
Mah. Cilt: 28 ve ASN: 4/6 BSN: 4'te ııüfiısa kayıtlı hıılunan
02.07.1949 doğumlıı Nebi ve Fatma'dan olma Veysel Baka-
cak'ın 1972 senesindc oturmakta olduğu Terazidore Mah. Göl
Sok. No:9 lîayrampaija/lstanbul adresinden ayrıldığı, bugüne ,
kadar kcndisınden habcr alınamadığı, yapılan tüm araştırmala-
rın, emnıyete yapılan basvuruların sonuçsuz kaldığı, ölmüs ol-
masının kuvvctlc muhlemd olduğu, 1972 scncsindcn beri bu-
lunamadığı vc kendisinden bir haber dc almamadığından, ya-
pılan savcılık araştırmalarının da sonuçsuz kaldığından, bu nc-
denle Veysel Bakacak'ın gaipliğine karar verilmesi lalep edil-
miştir. Istanbul ili, Rminönü ilçesi, Sultanahnıet Mah. Cilt: 28
ve ASN: 4/6 BSN:4'te nüfusa kayıtlı hulıman 02.07 1949 do-
ğumlu Nebi ve Fatnıa'dan olma Veysel Bakacak'ın gaipliğine
karar verilmiştir. İlan olunur. 01.02.2005. Basın: 4917