23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
10 ŞUBAT 2005 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 Laikliği korumak gerekınezmiş. Doğru, örtmek yelerli! Tel: 0.212.512 05 OS Faks: 0.212.512 44 97 - Orhan Pamuk'a göre Türkler 30 bin Kürt ve 1 milyon Ermeni öldürmüş. "Gerisi hikâvel" İmanÇiğdem Iskent: "Toplumu inançlı ve inançsız Müsliimanlar olarak ikiye ayıran Başbakan, imam hatip eğitimi almasına rağmen dinimizi tam • özümseyememiş görünüyor. Insanların imamını tahlil etmeye kalkıyor ki yaradan bu yetkiyi başbakanlara bile vermemiştir." A Moda nımsarsanız AKP hükümetinin ABD ile yap- tığı bir "Dubai Anlaşması" vardı. Türkiye'nin yedi limanı ve altı havaalanı ABD'nin askeri kullanımına sınırsız açılmıştı. CHP Izmir Mil- letvekili Erdal Karademir, Cumhuriyet'te de yayıım- lanan bu "anlaşma"yı geçen eylülde önerge ile Baş- bakan Recep Tayyip Erdoğan'a sormuştu. Başba- kan, en "demokratik" hakkını kullanarak Meclis'i dev- re dışı bırakan veTürkiye'yi ABD'nin bir "eyalef'i gi- bi gören bu "anlaşma" hakkında suskun kalmayı yeğ- ledi. Bu durumda Karademir, konuşuyor: "Ülkemizde, Amerikan askeri varlığının ihtiyaçla- rının karşılanması için mevcut mevzuatın yeterli olup olmadığı, bu düzenlemeye neden ihtiyaç duyuldu- ğunu sormuştum. Ancak, sorularımın Başbakan ta- rafından yanıtlanmadığını Meclis'in 'gelen kâğıtlar' adı ile yayımladığı duyuru aracılığıyla tesadüfen öğ rendim. Kuzey Irak'ta yaşanan olumsuzluklardan sonra Anayasal suç yapılan açıklamalar ve çıkışların ne kadar ciddiyet- ten uzak, sergilenen oyunların ise Türk ulusunun gerçekleri görmesini önlemeye yönelik olduğu gö- rülmüştür. Bunun en önemli kanıtı da, AKP iktidarı tarafından imzalanan ve kamuoyundan gizlenen Du- bai anlaşmasıdır. ABD ile Dubai'de varılan anlaşma gereğince, AKP hükümeti, 8.5 milyar dolarlık kredi anlaşmasını ABD'nin ekonomikve siyasi dayatmalarını kabul ede- rek imzaladığı ortaya çıkmıştır. Bu anlaşmaya göre Türkiye'nin kendi güvenliği için dahi, Kuzey Irak'aas- ker gönderemeyeceği taahhüt altına alınmıştır. Yaşanan gelişmeler ve belgeler ışığında, Başbaka- n'a yönelttiğim sorular ülkemizin egemenliği ve ge- leceği ile yakından ilgilidir. Ancak başbakan bırakın sorulara yanıt vermeyi, ABD'nin değirmenine hâlâ su taşımaya devam etmektedir. ABD'nin yeni Dışişleri Bakanı Condoleezza Ri- ce'ın 5 Şubat'ta ülkemize yaptığı görüşmede varılan sonuç, Türkiye'nin rahatsız olduğu konular değil ABD'nin çıkarlarını gözeten stratejik işbirliğinin geliş- tirilmesi olmuştur. Buna yönelik çalışmalarda daha Rice ülkemize gel- meden başlamıştır. ŞimdisıradaABDİIeSavunmave Ekonomik Işbirliği Anlaşması'nı değiştirmek bulun- maktadır. Bu değişiklikle, AKP iktidarı, ABD'nin ülke- mizde istediği, ne kadar havalimanı, liman ve üs var- sa açmanın hesaplarını yapmakta ancak, bunları ka- muoyundan gizlemektedir. AKP hükümeti uluslararası hukuku ve Birleşmiş Milletler örgütünün iradesini yok sayarak sürdürülen savaşa, Meclis'i devre dışı bırakarak katkı sağlamak- ta, topraklarımızı, limanlarımızı ve hava alanlarımızı, kullandırarak anayasal suç işlemektedir." Anıl Öcal: "Türbanı moda için takan kızın muhterem pederi, örtülü türban tasarısı hazırlatıyormuş: Tasarısı da örtülü olan yasa için öneri: Türban modadır, modaya uymayanlar öğretim kurumlarına giremez, kara çarşaf moda olduğunda da bu kural uygulanır." Demode Erol Işisağ: "Başbakan'ın kızı moda olduğu için türban takıyormuş. Takıyyeyi moda haline getirdiler, şimdi sıra türbanda." SESStZ SEDASIZ (!) Hükumetin gözünü maden bürüdü Çevre Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Cihan Dündar, Çevre- sel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Yönet- meliği'nde yapılan "küçük" birdeğişik- liği anlatıyor: "ÇEDYönetmeliği'nin 'seçme, eleme kriterleri uygulanacak projeler listesi'nin 35 numaralı satırında yer alan maden- cilik projeleri için 'Aynı sahada toplam 3000 metre ve üzerinde sondajla yapı- lan aramalar' maddesi düşürülmüş ve sondajla yapılan aramalar kapsam dı- şına çıkarılmıştır. Halbuki, 26 Ekim 2000 tarih ve 24212 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren ÇED Yö- netmeliği'ndeki değişiklik ile petrol ve maden arama faaliyetleri kapsam dışı- na çıkarılmış ve Odamızın açtığı dava sonucu bu değişiklik Danıştay 6. Daire- si tarafından oybirliği ile iptal edilmiştir. Şimdi, Danıştay kararı yok sayılmak- tadır. Diğertaraftan, 3 Şubat 2005 tarih- li Resmi Gazete'de yayımlanan 'Maden Kanunu UygulamaYönetmeliği'nin 16. maddesinde yer alan 'arama ruhsatı döneminde üretim' başlığı altında, gö- rünür rezervin yüzde 10'una kadar ma- den üretim ve satış izni verildiği göz önünde bulundurulursa, herhangi bir ÇED çalışması yapılmadan madencilik faaliyetinin yapılabileceği aşikârdır." Hukuka rağmen yapılan bu değişik- likleri kısacaşöyleözetleyebiliriz: Su ko- ruma havzalarına dahi el uzatan hükü- metin gözünü maden bürüdü! Yüksek Yerilim Hattı Müslüman demokrat AKPınin demokrasi anlayışı: Tesettürlü demokrasi! erdincutkucynhoo.com Cıımhuriyet'in Kalelerini Savunanlar... ALPASLAN BERKTAY Yaş 81... Cumhuriyet ile ga- zetesinin arasında doğmu- şum. Cumhuriyet'i o günler- den bu günlere getirmek gere- kiyor. Başka vesileyle değin- miştim, babam Aydın Demir- yolu Şirketi'nde çalışıyordu. Şirketin merkezi Alsancak Ga- rı'ndaydı ve Ingilizlerindi. Am- cam, bir Fransız-Belçika or- taklığı olan Kordon Şirketi'nde çalışıyordu. Bu şirket, liman rüsumunu alıyordu. Basma- hane Garı'nda Kasaba-Tur- gutlu hattı Fransızlarındı. Al- sancak'taki Reji Idaresi, birya- bancı ortaklığıydı. Ali Çetin- kaya'nın Nafia Vekilliği zama- nında bu şirketlervetüm ben- zerleri millileştirildi. Çünkü yö- netim milli idi! Şimdi ise yeni- den yağmalanıyor. Çünkü, yö- netim gayrimilli! Çocukluğumda Sümer- bank'tan giyiniyorduk. Ayak- kabılarımız Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası'ndandı. Başka türlüsü, çocuk kafaları- mızla bile, ayıptı. Ikinci Dünya Savaşı sonrasında ABD'nin estirdiği "Hür Dünya-Hür Te- şebbüs" masalları, sonunda "özelleştirme" oldu, Cumhuri- yet'in halktan yanatüm değer- leri ve birikimleriyle o güzelim Sümerbank dayağmalandı ve -kaçınılmaz sonuç- çeteleşti. 1937-1939 arasında babam Izmit Kâğıt Fabrikası'nda (Se- lüloz kısmı sonradan kuruldu) idari ikinci müdürdü (birincisi teknik müdür Mehmet Ali Kâ- ğıtçı). Atatürk sağ, idealleri de... Fabrika, işçisiyle, memu- ruyla tek yürek halinde çalışı- yor. Fabrikanın lojmanlarında- yız. önümüz tren yolu ve son- ra deniz. Sportesisleri, kayık- hane, yelken, kürek. Paydos saatlerinde işçiler spor yapı- yor. Istanbul'daYenikapı-Ahır- kapı parkurundaki kürek ya- rışlarında birincilikler... 4 tek'e de, babama olan duyguların- dan "Berktay" adını vermlşler. Fabrika, bir aile ocağı idi! Iz- mit'in nüfusu 20.000... Ada- pazarı da, ilçesi, o da 20.000... O fabrika, Izmit'in ekmek ka- pısı idi. Kâğıt için gereken tomrukları, Nakliye Şefi Emin Ötkeren, Trabzon dağların- dan, kayaları dinamitle patla- tıp, akarsudan denize indiri- yor. Fabrikaya tomruk getiren Fin, Isveç, Yunan şileplerinin bir an önce yüklerini boşalt- malarına da nezaret ediyor. Aynlmadan önce kokteyl ve- ren kaptanlardan biri soruyor: "öbür kardeşiniz nerede?". "Kardeşi yok. Gece de gün- düzdegördüğünüz, odur"d\- yor Kâğıtçı. Prim, ikramiye, terfi değildi sorun; bu bir "ruh" idi! Ya bugünkü "özelleştirme- c/"!erdeki "ruh" ne? "Ford gelsin, ona Çankaya'nın bah- çesini veririm" diyor eski Cumhurbaşkanı Demirel. Türkiye Cumhuriyeti'nin bir simgesi Anıtkabir ise, öbürü Çankaya... Kimin malını kime? Onu veremeyince, "Zaten sazlık, bataklık" deyip, SEKA fidanlığını veriyor. Orası sazlık, bataklık değil, biliyorum. Hem sazlık, bataklık olsa, Ford ne yapacak? llgili sendikanın başkanı, "Ofidanlığınederi24 trilyon.. Onun üçte biri ile fab- rikanın teknolojisi modernize edilebilirdi" dedi. Çoban iste- se, tekeden süt sağar, ama is- teyen kim? Niyet baştan bo- zuk.. Devletin malı deniz, ye- meyen domuz.. özelleştirme- cilerin "ruh"u bu... "Kökü dışarıda" sözünü bir vesile ile Pazar Postası'nın sa- hibi Cemil Sait Barlas söyle- mişti. Bu söz sonradan yay- gınlaştı, emeği savunanlara karşı bir silah gibi kullanıldı. özelleştirmecilerin çoktan gözden çıkardığı, Cumhuri- yet'in öbür dizi dizi kurumları arasındaki, Cumhuriyet'in bu gözbebeği SEKA, gözü doy- mayan sırtlanlar sofrasında (Babalar gibi satarım diyen- ler!)... Rantiyeciler kapatma kararı çıkarttı. Veee.. "Kökü dı- şarıda" denilegelen işçiler "Kapattırmayız!" deyip, fabri- kalarına sahip çıktılar! Kendi konularını ulusal sorunla bir- leştirdiler, "Tekel'i savunmak, Türkiye'yi savunmaktır!" diyen Tekel işçileri gibi.. Ulusal so- runla sınıfsal sorunu birleştir- diler. (Diyarbakır'ın Bismil ilçe- sinde Reşat Ağa'ya karşı Ata- türk posterleri ve Türk bayrak- larıyla yürüyen topraksız köy- lüler gibi..) Idare Mahkemesi de, SEKA'nın kapatılması hak- kında yürütmeyi durdurma ka- rarı aldı. O direnişçilere selam! Ulusal soruna da sahip çıkan direnişçiler! Yarım yüzyıllık yalan, iftira kampanyasından sonra sor- mak gerekiyor: Cumhuriyet'in kalelerini savunanlar ve hor- tumlayanlarkim? Hangisi mil- li, hangisi gayrimilli? Kimin kö- kü içeride, kimin kökü dışarı- da? Kongrelerinde, kulislerin- de "particilik" oynayan "Ata- türk'ünpartisi", bu ulusal sen- tezin, uyanışın, mücadelenin neresinde? KİM KİME DUM DUMA BEHİÇAK behicakditurk.net IIARBt SEMtH PUROY semîhporoy<.ıı yahoo.com HAYAT EPlK TİYATROSU MUSTAFA BILGİN hayatepik@mynet.com ESİAA VE KIZLARIM İNANÇUC. MÜSLÜMAN OLDUKLARIICIN MPALJLAR, AMA BtZ AYRIMCI OLMADIĞIMIZ tCÎN BAKANLAR KURULUNDA^ÎNANÇSIZ KADIN ARKADASLARIMIZLA BERABER CALIŞIRIZ! BULUT BEBEK bulutbebek(n>hotmail.com Bu havası da Bayan A ) ° VJk J~ % „ \ \ I 1 ) $ TARtHTE BUGÜN MVMTAZARIKAN 10 Şubat wwu).mumta%-arikan. cotn Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin yayınladığı günlük sivil toplum gazetesi BİZİM CAZETE tarafsız haberleri, ilginç röportajları, araştırmaları, köşe yazıları ve ülke sorunlarını yansıtan raporlarıyla 10 yıldır okurlarıyla el ele... Tel: 0 212 511 94 94 - Abone: 0 212 513 83 00 HAVUZLAR/N ALT/N COCUGU.. 19SO'OE BUGÜN, ÜMLÜ AMBRİKAU YÜZJJCÜ MA&K SPtTZ PO&MUÇIU. İLK KBZ, rÜ2M€ ÇALIŞMAlAGrMA SEKİZ. YAŞfNOA SPrrZ^OSJ'PEN SONRA, Bİ&Ç.OK rAfUŞMAy/l AMEfiiKAN f/liLLİ TAKfMltJOA KrfrtLMIŞTI'. TİİM SPOB.CULUC YAÇA OA, 3S PÜfJVA ee&O/Su K.I&MIŞ, PAHA HİÇSİfi Ot-t'MPİ- İ Ü İ P e POPÜ- 1978 Münih YATA 6/KMEMİ$t&N BİC.E UE/Z OLMUŞTU. 1968 MBKSİKp OYUNLARtMPA Z ALr(N 1 ĞÜMOŞ, i B&ONZ MAPALYA KA2AMAN MASK SPITZ, /9?2. MÜNİH aLİMP(Y/\ri-A&('NPA YILPIZLA- ŞACAKTt. O ZAMAfJA O6ĞİN KİMS6NİN gAŞAZAMAptĞt ŞEYİ 6G£Ç£<LEŞTİIZe- R£i£,AYNt OUMPİYAT7A 7 ALTIN MA- PALYA ALACAKTI 1 . DÜZ ÇİZGI ÜMÎT ZlLELt Türban Oyunu Tuttu! "Hayali demeç"\n zamanlaması mükemmeldi! Tam da ABD'nin "Genişletilmlş Ortadoğu Istila- sı Projesi"n\n önde gelen mimarlarından Dışişleri Bakanı Rice'ın Ankara'da, kapalı kapılar ardında gö- rüşmeler yaptığı zamana denk geldi... Daha açık anlatabilmek için pazartesi günkü Cum- huriyet gazetesinin birinci sayfasını anımsatmam ge- rek. Manşet şöyleydi: "ABD istediğini aldı". Sayfa- nın altında ise şu başlık göze çarpıyordu: "Türban için çalışıyoriar." Cumhuriyet AnkaraBürosu'ndanAyhanŞimşek'in haberine göre AKP hükümeti Rice'ın "stratejik işbir- liğini güçlendirelim" önerisini memnuniyetle kabul- lenmişti. Rice, Genişletilmiş Ortadoğu Projesi'nde bir- likte çalışmayı da önermiş ve şöyle demişti: - Türkiye sıradan bir demokrasideğil, birlslam ülkesi! Cumhuriyet okumayan yurttaşlar ne yazık ki görüş- melerin bu bölümlerini öğrenemediler! Çünkü değer- li medyamızda aynı gün Rice'ın nasıl sabah 05.30'da kalkıp bir saat spor yaptığı ya da Abdullah Gül'le Hollyvvood sohbeti yer alıyordu. • • • Güzide medyamızın manşet ya da sürmanşetinde ise Tayyip Bey'in Alman gazetesi Welt am Sonntag'a verdiği demeç vardı: - Türban yasağı kalkmalı! Ve ortalık karıştı! Gazeteler Rice'ı unuttu, birinci sayfalarını iki gün boyuncatürbanaayırdı. Başbakan ve kurmayları ancak ikinci günün akşamına doğru, deyim yerindeyse "atı alan Usküdar'ı geçfıkten son- ra" bu demeci yalanladı! Alman gazeteci de Başba- kan'ı yalanladı, üstelik belgeli olduğunu açıkladıü! Ga- zeteci Cristhoph Keese, görüşme metinlerinin da- nışman Cürıeyd Zapsu'nun onayından geçtiğini söy- ledi. Şimdii, koskoca Başbakan, koskoca danışman yalan söylemeyeceğine göre gazeteci yalan söyle- miştir. Söyledikleri belgeli ama olsunü! Demek orta- da hayali bir demeç var. Peki, bu "hayali demeç" hangi sonuca yol açtı? ABD Dışişleri Bakanı'nın başta Incirlik Üssü olmak üzere en yaşamsal konularda Türkiye'yi "teslim al- dığına" dair haberleri büyük bir maharetle gölgele- meyi becerdi! Biliyor musunuz, ertesi gün Cumhuri- yet haricinde hemen hiçbir gazetede Rice'tan haber yoktu. Ama türban tümünün birinci sayfasına kurul- muştu! Diğer bir deyişle, ABD'nin "stratejik ortağı" Türkiye'yi kriz bölgelerinde, kullanmaya yönelik bas- kısı, Incirlik Üssü'nü dilediğince, hiçbir sınırlama ol- madan kullanma yetkisi için bastırması, Türk kamu- oyundaki Amerikan karşıtlığının giderilmesi yolunda verdiği direktif tek satır dahi yer almamıştı. Ama Tayyip Bey'in "Eşim ve kızım inançlı birer Müslümandır. Kızım Kuran'a saygı duyduğu için başörtüsü takıyor. Üniversitelerde türban yasa- ğını kaldırmak için çalışıyoruz" içerikli "hayali de- meci" her şeyin önüne geçivermişti. Bizim medya da "yalancı" Alman gazetesinin "palavra" haberini manşetlerine taşımıştı! - Yani olması gereken gündem, yerini yapay gündeme terk edivermişti! ••• öncelikle Tayyip Bey'i, "yalan haberi" iki gün bekledikten sonra yalanlayarak hükümeti sallaya- bilecek çapta bir konuyu ustalıkla geçiştirdiği için kutlamak gerek. Aslında medyayı da bir güzel kut- lamak gerek; o ne müthiş, o ne eşsiz uyum yete- neöidir, pes doğrusu! özellikle Radikal gazetesinin Ankara Temsilcisi Mu- rat Yetkin'in, türbanla ilgili hislerini aktardığı yazısı- na bayıldım! Yetkin, öncelikle AKP'Iİ bir bakanın üni- versiteye perukla giden kızının bir baba olarak vicda- nını nasıl rahatsız ettiğini anlatıyor. Ardından da bilin- cini rahatsız eden şu örneği veriyor: - Mısıriı bir arkadaşı Kahire Üniversitesi'nde öğrenciyken örtünen öğrenci sayısı parmakla gösterilecek kadarazmış. Ancak Enver Sedat'ın öldürülmesi sonrası yükselen Islam köktenciliği ve sosyal baskılar sonucu bugün mezun olduğu okulda örtünmeyen hiçbir kız öğrenci bannamı- yormuş... Murat, Tayyip Bey'in "Kuran'ı uygulamak" gibi id- dialı bir tanım kullanmasının "bugün bu adımı ya- nn başkalan izleyecektir" diye düşünenlerin endi- şelerini arttırdığını da eklemeden edemiyor. Endişe- lenmesin, "llımlı Islamda zorlama yok" diyorlar!.. - Ah şu vicdanla bilinç arasına sıkışmış Türk aydını ahhhü! e posta: umitzileli(u)gmail.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 8 9 SOLDANSAĞA: 1/ Kale duvar- lannda düşma- 1 na ok atmak 2 için açılmış de- lik. 2/Heryanı suyla çevrili kara parçası... Halk dilinde şap hastalığına verilen ad. 3/ 7 Tanelerin içini Q kurum karası bir tozla doldu- " ran ekin hastalığı... Radyum elementinin simgesi. 4/ Yoğunluğu çok, katı. 5/ Süt ve yo- ğurt çalkalamaya yara- yanküçükyayık...Sar- j dalyeye benzeyen bir balık. 6/ Ayıp, kusur, 6 pürüz...Rusköylütop- 7 luluğuna verilen ad. II 8 Eski dilde su... Içyüz. 9 8/ "Geyik dağdan dağa atlarken güzel diş çatlarken güzel" (C.S. Tarancı)... Aynı adlı bitki- den elde edilen ve tutkal gibi kullanılan bir madde. 9/ Asya'da bir ülke... Bir gösterme sıfatı. YUKARIDAN AŞAGIYA: 1/ Arkadaki topraktan gelen suyu atmak üzere duvar- lara yerleştirilen borulara verilen ad. 2/Çevresi yollar- la belirlenmiş olan arsa... Yiyecek koymaya yarayan yayvan kap. 3/Kadınların saçlarını ya da kaşlarını bo- yamak için sürdükleri siyah boya... Eski Mısır'da gü- neş tannsı. 4/ Dolgun ve kısa boylu kimse. 5/ Bir üre- tim ya da kullanım süreci sonucunda artakalan mad- de... Genelev işleten kadın 6/ Balık avında kullanılan, ucukancahbirçeşitzıpkın... Bey. 7/AvrupaBirliği'nin kısa yazılışı... Adıl. 8/ Ateş... Halk dilinde dağ pırasa- sına verilen ad. 9/Lokomotif ile vagonlann oluşturdu- gu dizi... Pasta hamuru.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear