17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 21 EKİM 2005 CUMA HABERLER DUNYADABUGUN ALİ StRMEN 'Biitün Zenciler Siyah Değildir' Tuhaf bir ülke şu Türkiye. Hiç umulmadık şeyler oluyor. Sınıriı bir çevrede de kalsa yurttaş bilinci, ay- dın sonjmluluğu gelişiyor. Geçen gün e-postalanma bakarken bir ileti ile kar- şılaştım. Galatasaray'dan ağabeyim, "Genç Oyun- cular"\n kurucularından mühendis Atila Alpöge, üyelik müzakere sürecinin hemen ardından, bir hiz- met sunuyordu. Internetten abone olduğu Le Mon- de'un Türkiye ile ilgili haber ve yorumlarını, günü gü- nüne altmış kişiye geçiyor. Amacının, Türkiye'nin üyelik sürecinde Fransa'da bu konuda neler düşü- nüldüğünü, neler söylenip yazıldığını ilgililere iletmek olduğunu belirtiyor. Sadece bir yurttaşımızın bu girişimi bile Türki- ye'nin hiç değilse bir bölümünün AB'ye nasıl hazır olduğunun bir kanıtı değildir de nedir? Devlet, AB konusunda yurttaşı aydınlatmak için kendine düşeni ne kadar yapıyor bilemem, ama zaman zaman yurt- taşlann fisebillillah hizmetine soyunması çok olumlu bir davranış. Türkiye'nin bir bölümü, AB standartlan- nı, hem de en mükemmel şekilde, daha şimdiden yakalamış durumda. • • • A. Alpöge'nin gönderdiği dosyaiardan birinde bir haber var. Başlığı şöyle: "Türk asıllı birAlman Avru- pa Pariamentosu üyesi, adam kaçırmakla suçlanı- yof (Le Monde 14.10.2005). Olay bizim gazeteleri- mizde de yer aldı. Türk asıllı Alman vatandaşı ve AP üyesi Vural Öger adının kanştığı, işadamı Eray Se- miröz'ün kaçınlması olayıyla hiçbir ilgisi olmadığını kendisine iftira edenler hakkında yasal haklannı kul- lanmaya kararlı olduöunu bildirdi. Türk kökenli Al- man yurttaşı Vural öger, Avrupa'nın en büyük tur operatörlerinden biri. llk körfez bunalımı sırasında, kimsenın Türkiye'ye tur düzenlemeyi göze aJamadığı bir dönemde, büyük bir cesaretle Türk turizm pazan- na oynayarak işlerini büyütmüş, Almanya'da Sosyal Demokrat Parti üyesi, saygın, çevresi geniş, ünlü bir işadamı. Le Monde'un öger'le ilgili haberini okurken güldüm. Acaba öger, Polonya, Çek ya da Isveç asıllı bir Alman yurttaşı olsaydı, gazete haberi verirken et- nik kökenini betirtmek gereği duyar mıydı?.. Hiç sanmıyorum. Habere güldüm, ama şaşırmadım. Çünkü, Le Monde'un davranışı eski bir alışkanlığın depreşme- sinden başka bir şey değildi. • • • 1962 yılının ağustos ayında Hamburg'da ilk defa bir Cezayirli ile tanıştım. Hamed (Hamit demek olsa gerek) Almanya'da işçi olarak çalışıyordu, o dönem- lerde eğitim görniüş bütün Cezayirliler gibi ak/cı bir şekilde Fransızca konuşuyordu ve yine bütün yurtse- ver Cezayirliler gibi Fransızlann önyargılanna kızıyor- du. Konuşurken, "Bak Ali, dedi, Fransızlann önyargı- lan ve imalan dehşet vericidir. Alain Mimoun (Ceza- yir asıllı 5 bin metre Olimpiyat Şampiyonu Fransız atlet) şampiyon olunca gazeteler 'Fransız Mimoun olimpiyatlarda altın madalya kazandı' diye manşet atariar. Ama herhangi bir polisiye olay olduğu za- man iş değişir, bu kez daha başka bir manşet görür- sün: 'Cezayir asıllı bir Fransız, mağazadan mal çalar- ken yakalandf. Işte bu çifte standart beni kahredi- yor." Hoşgörünün ve Aydınlanma ülkesi olan Fransa ne yazık ki, ne bu önyargılannı ne de çifte standardını aşabiliyor. ABD'de zencilere reva görülen davranış, Fran- sa'da bir zamanlar Magriplilere, özellikle de Cezayir- lilere reva görülüyordu. Öyle anlaşılıyor ki artık Ai- manya'dan sonra Fransa'da da toplumun zencileri rolünü Türkler üstlenmiş durumda. Bir zamanlar bir yazar, "Bütün zenciler siyah de- ğildir" demişti. Meğer ne kadar haklıymış Türkiye AB yolunda, çok büyük önyargılan kırmak zorunda. Çubukçu, Insan Haklan Komisyonu'nda, 'Özürlüler kötü muamele ve istismara uğramıyor' diyemedi Bakana göre şiddet olağanANKARA (Cmnhuriyet Bürosu) - Devlet Bakam Nimet Çubukçu, Washington merkezli Uluslararası Zihınsel Engellilik ve Psikiyatride In- san Haklan Kuruluşu'nun (MDRI) Tûrkiye ile ilgili raporunun yetersiz bilgi ve gözlemlere dayandıgını bil- dirdi. Çubukçu'nun "Insanİann ol- duğu her yerde şiddet, istismar ohır" sözlen üzerine CHP'lı Ahmet Ersin, "Bundan, sorunlar karşısmda tes- Hın olduğunuz anlamını çıkanyo- rum. Sağhkh insanla özürlü insanın istisman arasında farkvar. Bunu ön- lemeklejükünüüsünüz" deyınce tar- tışma çıktı. Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, huzurevleri, yetiştinne yurtlan ve çocuk yuvalan ile rehabilitasyon merkezlen hakkında bilgi vermek üzere dün TBMM Insan Haklan Ko- misyonu toplantısına katıldı. Insan Haklan Komisyonu Başkaru Meh- met Elkatmış, toplantının açılışında yaptığı konuşmada, bu kurumlann işlevlerini gereği gibi yerine getire- mediklerini, birçok yanhşlık ve ak- sama olduğunun kabul edilmesı ge- rektiğini vurguladı. Elkatmış, rapo- ru hazırladıktan sonra görüştüklen MDRI temsilcilerinın kasım ayında yeniden geleceklerini bildirdi. Devlet Bakanı Çubukçu da ko- misyona MDRI'nin raporu hakkın- da bilgi verdi. "Kapah Kapdar Ar- dında" başlıklı raporun hazırlanma- sı sırasında Başbakanlık Özürlüler Idaresi Başkanlığı'nın görüşlerine başvurulmadığına dikkat çeken Çu- bukçu, "ITkemizdeçokfarkhsorun- • TBMM însan Haklan Komisyonu'nun toplantısına katılan Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, huzurevleri, yetiştirme yurtlan ve çocuk yuvalan ile rehabilitasyon merkezleri hakkında bilgi verdi. "Şartlar zor, ama özürlüler işkence görmüyor" diyen Çubukçu'nun, "însanlann olduğu her yerde şiddet, istismar olur" sözlerine CHP'li vekiller tepki gösterdi. lann olduğu ortadadır. Ancakrapo- run hazırlandığı süreçte üikemiz ÖzürlülerKanunu'nunhazıroğıiçe- risindeydi ve bu kanun, raporun ta- mamlandığı tarihte yürüriüğe gir- di" dedı. Raporun yetersiz bilgi ve gözlemlere dayanılarak hazırlandı- ğını savunan Çubukçu, şu görüşle- ri dile getirdi: "Rapordaki genel anlayışa göre ku- ruluşlarda şiddet ve istismar nede- nrvle özürlüler ölmektedir. Ovsa bu kuruluşlanmızdaözürtülerin açhktan veya dayaktan dolayı vefat ettiğine ilüşkin çok ciddi ve ağırithamlann bu kadar basit olarak ifade edilebilmesi kaygı ile karşılanmıştır. Böyie bir it- ham, ancak kuruluşlannuznı işleyişi İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇÎN .EĞİTİM- ÖĞRETİM BİRLİĞİ hakkında yetersiz bflgOerle yapuabi- Hr. Bakun ve rehabilitasyon merkez- lerimizinfizikselvetersiziikieri ve per- sonel eksiklikkri vardır. Zor şarrJar- da hizmet sunulmaktadır. Ancak ku- ruluşlanmız şiddet ve istismann yo- ğun yaşandığı, özürlülerin işkence gördüğü yerler de değüdir." Toplantının basma kapalı bölü- münde Devlet Bakanı Çubukçu'nun "İnsanın olduğu yerde şiddede istis- mar olur" demesi tartışma yaratü. Edilen bilgıye göre CHP'li Ahmet Ersin, "Bundan, sorunlar karşısın- da tesnm olduğunuz anlanunı çıkan- yorum. Sağhkh insanla özüriü insa- nın istisman arasında fark var. Siz bunu önlemekle yükümlüsünüz" de- di Çubukçu bir yönetmelik yayım- ladığını söyleyince de Ersin, "TCY\k var ama herkes suç işlemeye devam ediyor, bu yönetmelik uyğulamyor mu, bunu tâkip edi>or musunuz" di- ye sordu. Çubukçu "Sryasetyapıyor- sunuz, sizin kafantzdaki anla\Tş_." di- ye konuşmaya başlayınca da Ersin, "Ne varmış bizim kafamızda? Sizin kafanızda ne olduğunu anla>^hm ön- ce" karşılığını verdi. CHP'ü komisyon üyelerinden öz- lem Çerçioğlu da tartışılan raporda- kı saptamalann doğru olduğunu söy- ledi. Çerçıoğlu'nun, "Bizdebiryılön- ce aynıtespiderdebuhınduk. Bunu bir rapor haÛnde bakanhğa ilettik. An- cak sizden önceki bakanhk, hatanm al- üna süpürdü. Görmezden gekü Bir \il önce olaylann üzerine gkükeydi Amerikablarböyleraporhazoiamaz- dı" görüşünü dıle getirdi. IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] Demokrasiyi ve özgürlükleri sa- vunan bir kimse, Saddam Hüse- yin'e sahip çıkabilir mi? Tabii ki çı- kamaz. Onu savunabilir mi? Tabii ki savunamaz. Yalnız burada özel bir durum var. Irak şu anda işgal altında. Bu işgal, meşru olmayan, uluslararası yasaların çiğnendiği bir işgal. Yapılanlar haksız ve za- limce... Saddam Hüseyin, bu ülkenin diktatörü ve zalimiydi. Bir yerel despottu. Kendisine karşı geleni, muhalefet eden herkesi acımasız- ca öldürmüştü. Komşu ülke Ku- veyt'i işgal edecek kadar da yayıl- macrydı. Böyle bir zalimin devril- mesini kim istemez ki! • • • Yargılanmaya başlayan Sad- dam'ı izlerken onun mahkemeye çok haklı itirazlarda bulunduğunu da teslim etmeliyiz. Mahkemeye, "Sen kimsin, sen hâkim misin" di- ye soruyor. Tabii aynı soruyu, za- manında Saddam Hüseyin'in yap- Saddam'ı Savunmak... tığı yargılamalar için de sormak mümkün. O da yüzlerce insanı hak hukuk dinlemeden, sahte mahke- meler kurarak, bazen mahkeme bile kurmaya gerek görmeden öl- dürmüştü. Saddam'ın zalim olması, Irak'ın acımasızca bombalanmasını, hal- kın açlığa, baskıya ve sefalete mahkûm edilmesini haklı çıkar- maz. Saddam'ı yargılayan mahke- menin kuaılduğu yer, ABD'nin iş- gali altındaki bir bölge. Zaten bu bölgenin dışında hiçbir yerde can güvenliği bulunmuyor. Yani Irak halkı işgalcileri istemiyor ve bu iş- gale karşı büyük bir direniş göste- riyor. El Kaide'nin vahşi ve insanlık dışı katliamlan, direnişin haksız ol- duğu anlamına gelmez. • • • Sorun, Saddam'ın bu yargılama- yı kabul edip etmemesiyle sınırlı değil. Irak halkının önemli bir ço- ğunluğu da işgalcileri istemiyor. Zaten öyle olmasa dünyanın en gelişmiş askeri güçlerinin baskıla- rına yıllardır direnmek mümkün olabilir miydi? İşgal gayri meşru olduğu için Saddam'ın yargılanma biçimini de meşru kabul etmek mümkün mü? İşgal altındaki bir ülkede, işgaicile- rin denetim ve gözetiminde, onla- nn düzenlediği kurallar içinde ya- pılan bu yargılamanın Irak halkının iradesini yansıttığını kimse söyle- yemez. Saddam'ın kendisi hukuka uymayan bir diktatör olduğu halde itirazı yerinde ve doğrudur. • • • Saddam'ı devirirken ABD ve müttefikleri her türlü uluslararası hukuku çiğnemenin ötesinde, bir iddiada daha bulundular: "Bu ül- keye demokrasi ve huzur getire- ceğiz." Işgalden bu yana on bin- lerce Iraklı, binlerce ABD ve Ingiliz askeri yaşamını yitirdi. Saddam döneminde bile görülmeyen en ağır işkence ve insan haklan ihlal- leri yaşandı. Irak, şimdi şeriatla yönetilip yö- netilmeyeceği tartışılan bir ülke durumunda. Büyük bir olasılıkla ülke üçe bölünecek. Bu bölünme yumuşak ya da sert bir bölünme olabilir. Yumuşak bölünme üçlü bir federasyondur. Sert bölünme ise bir iç savaş sonrası üç ayn ülkenin ortaya çıkmasıdır. • • • Irak'ta bir iç savaş tehlikesi var- dır. Bu ise yüz binlerin ölümü anla- mına gelebilir. Peki, işgalin bölge- ye huzur ve adalet getirdiği iddiası savunulabilir mi? ABD, şu haliyle Irak'ı terk edip gitmeye cesaret edemiyor. Ülkenin ve bölgenin bü- tün dengelerini altüst etti. Bundan sonra Irak ne olacak sorusunun cevabı, işgal öncesin- den daha kötü senaryolar çizilerek ifade ediliyor. Bir bölünme halinde Irak'ın büyük çoğunluğunu oluştu- ran Şiilerin Iran'la, Sünnilerin Arap dünyasıyla birleşeceği yorumları yapılıyor. Kürtler ise geleceği en belirsiz topluluk durumunda; Arap dünya- sjyla birlikte olmaları kolay değil. Şiilerle ilişkileri daha da zor. Bu durumda ABD ve Israil'le işbirliği dışında bir çıkış yollan da Türkiye ile. Ancak Türkiye, bölgenin gele- ceğini ve Kürtlehe ilişkileri nasıl ele alacağını tam belirleyebilmiş değil. • • • Böyle bir ortam içinde Saddam Hüseyin yargılanıyor. O da haklı olarak, kendisini yargılayan mahke- meye "Siz kimsiniz" diye soruyor. Mahkemenin yasadışı olduğunu söylüyor. Çok haksız sayılır mı?.. HAZIR KARTHATALANA KONTÖ NTV, TÜRKİYE BASKETBOL LİGİ'Nİ YAYINLIYOR POTADA YECAN SÜ NTO : HAFTANIN MAÇLARl, BUGUN^20:00 TEKELSPOR - ÜLKERSPOR YÂRJJN^l^OO DARÜŞŞAFAKA - FENERBAHÇE PAZAR 19:00 BEŞİKTAŞ COLA T U R K A ^ I GALATASARAY CAFE CROVVN TURKCELL www.ntvmsnbc.com
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear