25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
16 TEMMUZ 2003 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KULTUR kultur(« cumhuriyet.com.tr 15 Çağımızın tiyatro tarihine adını altın harflerle yazdıran Robert Wilson'dan sıradışı bir müzikal 'Aziz Antonius ve Şeytan'EMRE ERDEM 11 Eylül faciasınm ardından din- ler, dinler arası etkileşim dünyanm her köşesinde konuşulur, tartışılır oldu. Bu tema sanatçılar için de sonsuz bır esın kaynagı. Dinsel me- tınlerden dans gösterileri, caz mü- zigi, oyunlar derleniyor. dinler tu- vallerde renkleniyor. Çağımızın ti- yatro tarihine adını altın harflerle yazdıran yönetmen, tasanmcı, kü- ratör. yazar, tiyatro adamı Robert VVilson da bu temayla ilintili, yir- mi yıldan beri üzerinde kafa yordu- ğu, ama gerçekleştirmeye bir türlü cesaret edemediği tasansını 2003 tiyatro sezonu sonunda Ruhr Tri- enalinde gerçek kılıyor. Gerçek- çilik akımının öncülerinden Gus- tave Flaubert'in "Aziz Antonius ve Şeytan" adh yapıtından esinle- nen Wilson, yapıtı bir gospel mü- zikaline dönüştürüyor... Robert Wilson'un dili beden, ışık, dekor, kostüm, ses.... Zeki ço- cuklar nasıl bir oyundan yepyeni bir oyıın yaratırlarsa, Wilson tiyat- rosunda da örneğin prolog epilog- Jayer değiştirebiliyor. Onun yoru- muyla "Danton'nun Ölümü" de apayn bır oyun oluveriyor... Yazar yine George Büchner, ama yo- rumcu Wilson. Ve bu da kurallan. kural koyucuları ortadan kaldın- yor. Oyuna yeni bir bakış açısı ge- tinyor. Seyirciye soluk alma, keş- fetme, yeniden düşünme için boş alanlar bırakıyor. Bozulan oyunun yapısı, yeniden oluşturuluyor; ba- zen yanm kalıyor ya da vurucu bır epizod ile bağlanıyor. Wilson'un Iabirenti içinde peynir arayan de- nek fareleri gibi değil, sonunda bir küp dolu hazineyi keşfedecek de- fine avcılanyız... Evrenln tüm dlllerl Bu sefer sözler yerini şarkılara bırakıyor. Afro Amerikan ağıtlar, gospel şarkılan Flaubert'in satır- lanndan notalara dönüşüyor ve Az- iz. Antonius'un çöldeki arayışı baş- hyor. Antonius endişelerini çözüm- Günümüz bireyi yalnız, apolitik, arayış içerisinde. Çevremizdeki Antonius'ların dogmalara körü körüne bağlanması, bireylerin tek tek çoğalıp cemaatler oluşturmalan ve dini silaha dönüştürmeleri ürkünç. Bu bağlamda herkese bir çağnsı var Wilson müzikalinin. Bu bir çığlık, bir sesleniş, dinlerin sorgulanması. lemek için inancı bulmalıdır. Şey- tan karşısına leziz yemeklerle do- lu bir sofra ve güzel bir kadınla çık- sa da hayır demeyi bilir. En sevdi- ği öğrencisi Hilarion Antonius'a önderlik eder. Ona evrenin tüm dil- lerinı tanıtır; Incil'deki çelişen tez- leri gösterir. Dünya Tannçası'nın kızlan su, ateş, havayı totemlerle buluşturur; derken yaşlı adam çıka- gelir; tsa'yıtanıdığını,onundabiz- lerden bır farkının olmadığını an- latır. Antonius dinler arasında ben- zerlik ve farkhhklara şaşar. Ve so- nunda bilimin ruhunu modernliğin dini olarak savunur. Hilarion, Antonius'u bir odada geziye çıkanr; yüksekten bakınca insanın ne kadar kiiçük ve anlam- sız olduğunu gösterir. Maddenin ve ruhun birleştiği yeri bulmak için dolaşır ve çıkış noktalanna geri dö- nerler. Antonius'un endişesi, yal- nızlığı geride kalmıştır. Evrenin varlığını içinde taşıdığını duyum- sar; yaşamın temelini görür ve an- lar. Yeni bir şafak doğar onun için. Karaları beyaz kılmak Kapkara bir topluluk. Disiplinler arası etkileşime örnek bu çalışma- nın korosu kimi caz şarkıcısı, kimi gospel, dansçı, oyuncu eşsiz siyah yorumculardan oluşuyor. Bu yapı- tı ezgiye dönüştüren ünlü gospel bestecisi Bernice Johson Reagon. Reagon liriklennde Flaubert'in üs- lubunu notalara işlemiş... Antoni- us rolünde genç oyuncu Carl Han- cock Rui binbir rengi dansıyla, se- sıyle, bedeniyle sergiliyor. Tek be- den Antonius dev koroyla çatışı- yor, uzlaşıyor, banşıyor. Koro ye- rel Afrika dansları eşliğinde bir sonraki sahnenin dekorunu kuru- yor. Koreografı ve müziğın uyumu dekorun yerleşmesini bile bir ya- nılsamaya dönüştürüyor. Işıklan ve gölgeleriyle karalan beyaz kılıyor Wilson. Renklerle karakterleri kodluyor. Mavi ışığın altında An- tonius banş temsilcisi; şeytan kır- mızı renkli. tehlikeli. Halios ise be- yazlarla kaplı, yol gösterici. Hem şeytan, hem Antonius'un sevgili öğrencisi Hilarion, Helga Davis ise her anı, her konuyu duru bir anla- tımla sunuyor. Düetleri ve zorlu so- lolanyla ana karakterleri canJandı- ran Rui ve Davis oyunun tüm yü- künü sırtlanıyor ve bunu başanyla kotanyorlar. Evrensel bir şölen Dinsel içerikli oyunlan yorum- lamak, yönetmene önemli sorum- luIuklaryükJer... Yönetmenin dün- ya görüşü bu temayı farklı biçim- İerde sunmasına olanak sağlar. Ör- neğin yaratılan duygusal sahneler- de yaşanan kathersis ile seyirci duygu seline gömülüp oyunla öz- deşleşir. Ya da 'agit prop' bir yo- rumlamayla protestonun içinde ya da bir politik arenanın ortasında buluverir kendini. Oysa bıçak sırtı bu konuyu Wi!son ne siyaha, ne be- yaza buluyor. Olaylarla ana karak- ter Antonius bize yaklaştığı anda koronun girişiyle başlayan yeni bir şarkı bir set gibi bu yakıniaşmanın önüne geçiyor... Hilarion, koyu ma- vi renkte sise gömüldüğü gölge dansıyla hepimizi dansa davet edi- yor... Resim galerisıni gezen ziya- retçiler gibi tablolara uzaktan ya- kından bakıyor, durup yeniden du- yumsuyoruz... Ne oyunun içinde eriyip gidiyor, ne de iletilerle dolu bir seminerden ayrılmış duygusu- na kapılıyoruz. Günümüz bireyi yalnız, apolitik, arayış içerisinde. Çevremizdeki Antonius'lann dogmalara körü kö- rüne bağlanması, bireylerin tek tek çoğalıp cemaatler oluşturmalan ve dini silaha dönüştürmeleri ürkünç. Bu bağlamda herkese bir çağnsı var Wilson müzikalinin. Bu bir çığ- lık, bir sesleniş, dinlerin sorgulan- ması. Çoktannlısından tektannh- sına, insanın zaaflannı, tutkulannı ve onu diğer yaratıklardan farklı kılan düşünme yetisini ortaya ko- yan bu sıradışı müzikal işitsel, gör- sel, e\Tensel bir şölen. 73 yaşındaki sanatçı bugün saat 21.00'de Açıkhava'da. Coleman 50. sanat yılını kutluyor 17.Uluslararası İzmir Müzik Festivali'nde erken barok rüzgârı Dünden bugüne bir yolculıık Kültür Ser\isi - 10. Uluslararası İstanbul Caz Festivali kapsamında bugün dört farklı mekânda dört konser izlenebilecek. Avantgarde caz müziği- nin yaşayan en önemli ve aynı zamanda en çok tartı- şılan ustalanndan biri olan Ornette Coleman, De- nardo Coleman, Tony Fa- langa ve Greg Cohen'den oluşan Ornette Coleman Quartet saat 21.00 'de Har- biye Cemil Topuzlu Açık Hava Sahnesi'nde İstan- bullu müzikseverlerle bu- luşacak. 73 yaşındaki Coleman, müzikteki 50. yılını da Is- tanbul'da vereceği konser- le kutlayacak. Sanatçı, kendine özgü stili, doğaç- lama tekniği ve sololaruı- daki farklı tonlamalarla dinleyicilere keyifli bir caz akşamı yaşatacak. Cole- man. 1950'lerin sonunda çıkardığı ilk albümü 'So- mething Else' ile çoğu za- man "free jazz" olarak ad- landınlan akımın öncüsü kabul ediliyor. Festival kapsamında Es- ma Sultan Yalısı'nda saat 22.00'de Nil Karaibra- himgil. 'Nil Yedilisi' adlı 'unplugged' projesiyle hayranlarının karşısına çı- kacak. Karaibrahimgil bu aksamki konserinde ilk al- bümü 'Nil Dünyasfndaki şarkılann Ozan Çolakoğ- lu, Nurkan Renda ve \a- il Yavuzoğlu tarafından yapılan yeni düzenJemele- rini seslendirecek. Genç sanatçıya Nezih Yeşilnil, Erhan Akhan. Oğuzhan Balcı ve Göksun Çavdar eşlık edecek. Dağannda topluluk üye- lerinin bestelerinin yanı sı- ra günümüz cazcılannın yapıtlanna da yer veren Spin bugün saat 22.00"de Nardis'te modern cazdan Kuzey cazına uzanan öz- gün bir yelpaze sunacak. Topluluk Sıtkı Sırtanado- lu, Tahsin Ünüvar, Selim Benba, Erdal Akyol ve Ferit Odmandan oluşu- yor. 'Genç Caz KonserJeri' kapsamında ise Eylem Kaplan, Pelin Çetin, U- raz Kıvaner, Altay Dön- mez ve Emre Yensoy'dan oluşan Saturday toplulu- ğu saat 20.30'da Alchera, Selamiçeşme'de cazsever- lerin karşısında olacak. (Biletbc: 0216 4541555). ÖNDER KÜTAHYALI İZMÎR - "Opera" dediğı- miz müzikli dram türünün ilk büyük bestecisi Claudio Monteverdi'dir (1567-1643). Onun "Orfeo"sundan (1607), Gluck'un aynı adı taşıyan ope- rasına (1762) dek müzikli dram alanında ortaya konan yapıtlann sayısı yaklaştk 600 dolayındadır. Aynca oratoryolar, kantat- lar ve özgürce bestelenmiş şarkılar var. Günümüzde bun- lann pek çoğu unutuldu. Öy- le göriinüyor ki severek din- lediğimiz ve izlediğimiz ope- ralara, oratoryolara ve şarkı- lara gelinebilmesi için bunca yapıtın yazılması, binbir çeşit anlatım yolunun denenmesi gerekmiş. "Fouco e Cenere" adını taşıyan barok müzik toplulu- ğunun, 17. "Lluslararası İz- mir Müzik Festivali" çerçe- vesinde, Efes "Celsus Kü- tüphanesi"nde verdiği "Ba- rok Kantatlan, Mitolojik Aşk Öyküleri" başlıklı din- leti, gerçek bir müzik arke- olojisiydi ve kalıcı güzellikle- re ulaşılıncaya dek harcanan emeği düşündürdü. Rönesans ve I4.yüzyıldan örnekler Toplulukta iki viola da gamba, bir theorbo (büyük lavta), bir flüt, bir de arp var. Şef Jay Bernherd aynı za- manda viola da gamba çalı- yor. Sanatçılar, erken barokun ses ve çalgı müziklerini iyi araştırmışlar. Solocu soprano Çimen Seymen, resitanf ile şarkının kanşımından oluşan ve poJifon yazı kullanılmadı- ğı için "monodia" terimiyle tanımlanan bu biçemi eksik- siz özümsemiş. Opera sanatı- nın sonraki yıllarda kazandı- ğı özellikleri, gösterişli bir şarkı biçemini, aşırı müzik- selliği ve ses virtüözlüğünü V^ imen Seymen konserin sonunda; Tamburi Mustafa Çavuş'un Buselik makamındaki şarkısını söyledi: "Dök zülfünü meydane gel". Ezgiyi Viola da Gambalarla flüt çaldı, arp da şarkmm yazıldığı Arap Aksa usulünün ritim kalıbmı verdi. ;ı bir yana bırakmayı, böylece ilk operalardaki şarkıcılann müziksel kimJiğine bürünme- yi başanyor ve çok temiz söy- îüyor. Dinletide. Domenico Maz- zocchi, Claudio Monteverdi, Giulio Caccini, Marco da Gagliano gibi bestecilerin operalanndan ya da kantatla- nndan bölümler sunuldu. Ay- nca Rönesans ile onun hazır- lığı sayılan 14. yüzyıldan ör- nekler de vardı. Şarkılann aralannda sanatçılar, "Can- zonetta" başta olmak üzere dönemin ilk bağımsız çalgı müziğinden ve danslanndan örnekler seslendirdiler. Dinletinin sonunda Çimen Seymen bir sürpriz yaptı; Tamburi Mustafa Çavuş'un Buselik makamındaki şarkı- sını söyledi: "Dök zülfünü meydane gel". Ezgiyi viola da gambalarla flüt çaldı, arp da şarkının yazıldığı Arap ak- sağı usulünün ritim kalıbını verdi. Barok çalgılan eski ol- duğundan, geleneksel sanat müziğimizin biçemiyle çok iyi örtüşüyor. Don Kazaklan'ndan co?kulu ezgller Erken Barokun yabancılı- ğından üç gün sonra "Don Kazakları Korosu"nun sı- cak ve coşkulu müziğine ge- çivermek son derece ılginçti. 1992'de kurulan koro, "Rus- ya'nın Gerçek Sesi" başlık- lı dinletisini, Kültürpark Açıkhava Tiyatrosu'nda, "Moskova Festival Toplulu- ğu" ile birlikte verdi. Bu top- lulukta bir akordeonla ince- den kalına uzanan balalayka- lar var. Koronun dağannda Ortodoks Rus ilahileri de yer alıyor; ancak eşliksiz olarak sunduklan örnekler sadece i- ki taneydi. Öbür parçalar Rus halk şarkılanydı. Aralara ser- piştirilen domra ve balalayka sololan ise teknik ve müzik yönlerinden soluk kesiciydi. Kazaklar, şarkılannı doğal bir akışla söylüyorlar ve çok iyi müzik yapıyorlar. Koro- nun bazı üyeleri aynı zaman- da solocu. Şef Marcel Ver- hoff izlencenin sonundaki konuşmasında, Türkiye'de dinletiler vermekten duyduk- lan mutluluğu belirtti. Her- kesin banş istediğini ve mü- ziğin banşa götüren uluslara- rası ortak dil olduğunu söyle- di. Ardından, ünlü "Kalin- ka"yı da içeren üç şarkıyla coşkulu dinleyicilere teşek- kür ettiler. GUZELİNARDINDA BERTAN ONARAN Metin Aydoğan Insanlık tarihi boyunca, en ünlü simgesi Spar- taküs'ten bu yana, kardeşçe, eşitçe yaşama umu- dunu dile getiren pek çok türdaşımızın ereğini bi- liyorsunuz, en derli toplu Manc'la Engels özetle- mişlerdi; VVilhelm Reich onların tanımına emeğe dayalı halk yönetimi kavramını ekledi. Burada amaçlanan, tıpkı öbür canlı toplulukla- rındaki gibi, her bireyin kendini ve toplumu ayak- ta tutup sürmesine yardım edecek bir iş becer- mesi'ydi; Reich, bunun dışında kalan, kendini ya- şatıp saydıracak bir iş beceremeyen, yalnız laf ebeliğtyle yığınlan kandınp kendilerine sanal erkler kazandırmaya çalışan siyaset bezirgân- lanna VEBALI der. Metin Aydoğan, ne mutlu ona da bize de, birin- ci kümeye girenlerden: Mimariıkla kendini ve aile- sini geçindirdikten sonra, artan enerjisini şu çal- kantılı dünyada hem insanların, hem canlı cansız bütün öbür varlıkların, kendilerine evrence bir kez bağışlanmış varolma fırsatını boşa harcamamala- rı için, hem Yeniden Müdafaa-i Hukuk dergisin- deki yazılarında, hem Kum Saati Yayınları'ndaki yapıtlarında, yaratıp yaşatmaya harcıyor. Gerek Fakir Baykurt u. gerek Henri Laborit'yi okurken, canlı varlık olarak elbet önce canırnızı dü- şünmenin temel güdü olduğunu açıkçagördüm; a- ma bunun için de ikı yol vardı: Şimdiki küresel yağmanın iyice azdırdığı, hesaplı bilgisiz bırak- manın sonucu olan kör bencillik ya da bilinçli bencillik. Ikincisi, evrene uygun bencillik, hele insan gibi beyninin öbür canhlara göre daha gelişmiş oldu- ğunu savunan varlığın kendiliğinden benimseye- ceği bencillik, acundaki bütün öğelerin sımsıkı bir- birlerine bağlı ve bağımlı olduklarını hiç unutma- mayı gerektırir. Metin işte bu emekçilerden; dolayısıyla, bu yüz- yılın başında Anadolu'ya armağan gelmiş başka bir bilinçli bencil ın. Mustafa Kemalın değerıni ek- siksız biliyor, elinden geldiğince anımsatmaya ça- balıyor. Bitmeyen Oyun adlı çalışmasında, Atatürk'ten sayısız alıntı yapıyor; bunlardan iki kısasını ödünç alacağım: "Bence bir ulusta şeref, onur, namus ve in- sanlığın oluşup varlığını sürdürebilmesi, o ulu- sun kesinlikle özgür ve bağımsız olmasına bağ- lıdır. Ben, birey olarak, savunduğum bu nitelik- lere çok önem veririm. Ve bu niteliklerin bende var olduklarını öne sürebilmem için, ulusumun da aynı nitelikleri taşıması gerektiğine inanı- nm. Yaşayabilmem için, mutiaka bağımsız bir ulusun çocuğu olmam gerekir." • • • "İnsan, bağlı bulunduğu ulusun varlığı ve mutluluğu kadar, bütün ulusların erinç ve gö- nencini de düşünmeli; kendi ulusunun mutlu- luğu kadar, bütün ulusların mutluluğu için de elinden gelen çabayı harcamalıdır." Şimdi de, Metin'ın, 'Yeni Dünya Düzeni, Kema- lizm ve Türkiyesi'nden ödünç aldığım, Inönü'nün, 27 Şubat 1946'da ABD'yle imzaladığı anlaşmanın şu maddesini okuyun: "TC Hükümeti, ABO Dış Tasfiye Komisyo- nu'nun Türkiye dışında satışa çıkardığı, kulla- nım fazlası malzeme ve donatımlardan, ihtiyaç- lanna uygun olanlan satın almak istediğinde, bu alımın 10 milyon dolariık bölümü için, iki hükü- met aşağıdaki maddeleri kabul etmişlerdir: 1. ABD, bu alımlar için Türk hükümetine 10 milyon dolar kredi verecektir. 2. Türk Hükümeti, kullanılan kredinin tama- mını, on eşit taksitte, yıllık 2.3/8 faizle ve dolar olarak ödemeyi kabul eder. 3. TC Merkez Bankası'ndaki özel hesaba ya- tırılacak parayı ABD dilediği gibi kullanabilir. G-8'lerin zavallı yönetıcileri, zavallı yurttaşlan, i- ki kapılı şu handa, "biravuç dolar, bir litre petrol" uğruna, Mustafa Kemal adlı kardeşlerinin elimiz- deki biricık fırsatı boşa harcamama yolunu açıkça gösterdiğini göremıyor, 80 yıldır onu ve Cumhuri- yetıni karalamaktan bıkmıyor, parçalayıp yutmak için bıkıp usanmadan çabalıyorlar. Oysa bu, tam anlamıyla küresel harakiridir. Bu durum ve koşullarda, bilinçli bencil kalabil- mek; hem kendinizi, hem ulusunuzu, hem öbür dünya uluslarını -zaten soğuyacak ya da patlaya- cak güneş dizgesindeki evrensel ömrü boyunca- yaşatabilmek istiyorsanız, Metin Aydoğan'ın sabır- lı çalışmalan çok işinize yarar. sbonaran 'i hotmail.com/yahoo.com Hollywood' 80 yaşında • LOS ANGELES (AFP) - Hollywood'un fılm merkezine bakan tepesinde bulunan ünlü 'Holly^vood' yazısı geçen günlerde 80'inci yaş gününü kutladı. Orijinali 'Hollywoodland' olan 13 metre yüksekliğindeki yazı, 1923 yılmda'Los Angeles Tımes'ın yayımcısı Harry Chandler tarafmdan yeni evlerin reklamını yapmak amacıyla konulmuştu. O günden beri gizemli Hollywood filmciliğinin simgesi olan yazının son dört harfi ise 1949 yılında çıkanlmıştı. Genç oyuncu Peg Enrvvistle'nin hayallerindeki üne kavuşamayıp 1932 yılında 'H" harfinden atlayarak intihar etmesi sonucu yazı, dramanın simgesi ve merkezi haline geldi. 1976 jılında marijuana nedeniyle "Hollyvveed' şekline çevrilen yazı, 1987 yılında papa ikinci John Paul'un ziyaretı üzerine tekrar eski haline getirildi ve 80'inci yaşına ulaştı. Beyttan n/krphy görevMen ayrtt • Kültür Servisi - Devlet Opera ve Balesi Modern Dans Topluluğu Sanat Yönetmenliği görevinden kendi isteğiyle aynlan Beyhan Murphy'nin yerine önceki gün MDT dansçılanndan Yener Turan atandı. 1 yıllık bir geçiş döneminin ardından 10 yıl boyunca bu görevde çalışan Beyhan Murphy'nin Genel Müdür Sanat Danışmanhğı konumu hâlâ devam etmekte. Sanatçı yaptığı açıklamada: "Bu bilinçli ve pozitif bir değişimdir. Her açıdan iyi olacağını umuyorum" dedi. BUGÜN • BEYOĞLU StVEMASI'nda 'Alim Şerif Onaran anısma' 12.15, 14.30, 16.45, 19.00 ve 21.15 te Darren Aranofsky'nin 'Pi' . filminin gösterimi. (0 212 251 32-40) ,,
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear