Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 20 NİSAN 2003 PAZAR
OLAYLAR VE GORUSLER
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Itasıl Oldu
Bütün Bunlar?'
"Ne gökler güriedi, ne de yıldınmlar yağdı
Usulca bir damla ışık düştû otlara.
Çalınm çırpının dibindeki otlara,
Hani şu bildiğiniz güneş ışığı"
Bu sabah, başka bir sabah! Yeşil çimen üstün-
de san çiçekler. Şeftalinin, portakalın bir bir patla-
yan tomurcukian. Asmanın gün gün boy atan yap-
raklan. llkyaz işte, nisan!..
Sabahattin Batur'u anımsadım. Birsanat dos-
tu, hem şair, hem düşünür... Yaşantımın pek çok
anısında yeri var. 'Akçakuşlan'n okudum bir da-
ha. Şiir yazmak nedir? Bir gereksinme midir? Ki-
me göre, kimin için? Bir zamanlar benim de yaz-
dığım oldu. Küçük not defterierinde dururonlar. Ama
Batur, ne iyi etti, topladı bir araya tüm şiirlerini.
Akyaka'da sabah!.. Doğa kıpır kıpır canlanıyor.
Sesler biie başka!.. Çıksam yürüsem yokuş aşa-
ğı... Kıyıya insem... Dostlan görsem. Geçmiş yaz-
lar uçup gitti mi? Kimi gider, yenisi gelir... Üst üs-
te binerler, çökerler kişinin derinliğine... İşte, eski
yıllann notdefterleri: Geceler, konuşmalar, içkiler...
Sırası mı? Yanıbaşımızda binlerce insan acılar için-
deyken! Müzeler, hastaneler, kıtaplıklar yağmaia-
nırken!.. Binlerce yıllık uygarlıklar bile bile yok edi-
lirken insan nasıl bakar ilkyazın getırdiklerine? Bir
yaşamatadı nasıl duyar? Ozgüriük, uygariık eşan-
lamlı mıdır? Ya teknoloji! Insanoğlu nasıl bir çeliş-
ki içinde, nasıl bir ikilem karmaşasında...
Sen de, kalkmış gelmişsin Akyaka'ya, eski gün-
leri arıyorsun! Oysa şu doğanın hiçbirşey umurun-
da değil! Sen de bir gün yok olursun, her şey ya-
şanmamış gıbı olacak! Doğaya vız gelir, Bush'lar,
Rumsfeld lar, Hitler'ler... Napolyon'lar, Atilla'lar,
Iskender'lergeçipgitmiş... Doğa, hep aynı kalmış.
Her nısanda yenı bir yaşam başlatarak, insanoğ-
luna gelmişi geçmişi unutturmaya çalışarak...
öyle olmasa nasıl dayanır kuşaklar, nasıl siler
süpürür belleğındekileri, nasıl yeniden yeniden to-
murcuklanır, canlanır yaşamın çiçekleri? Doğanın
belleği yoktur. Insanın belleği sınırlıdır. Duyduğu
acılar da öyie... Birey bir çızgiye kadar acı çeker.
Sonra unutur çektiklerinı...
Bahçede geziyorum. Birtek gül açmış, o çinge-
ne pembesi... Hep ilk o çıkar doğaya, "en vazge-
çilmez gerçek benim" dercesine!.. Sonra şeftali,
portakal, limon, derken zeytin çiçeklen... Bir bir
doğarlar. Her yeni kuşak, yaşam serüvenine yeni-
den başlıyor. İyi mi bu, bilmem. Ya insan hiçbirşey
unutmasa, hep aynı acıda kalsa!.. Ama doğadır
bizlereömekolan... Herkötülüğe, heryenilgiye, her
acıya karşın, yenı baştan, yeni baştan direnen,
başkaldıran...
Bu kaçıncı ilkyaz? Bir gün sonyaz olacak! Bir
cumhuriyet çocuğu olarak yaşadım bunca yılı? İş-
te, yeni bir 20 Nisan!.. Bir doğum günü!.. En iyisi,
yazılan, kitaplan, mutlu ya da acı günleri geride bı-
rakıp, şu Akyaka ilkyazını duymak!..
Doğadır bizederslerveren, uyaran... Anlamasak
da anlamazlıktan gelsek de!.. Hep soracağız sonu
gelmez soruları, dostum Batur gıbi:
"Nasıl birdenbire aydınlandı ortalık I Nasıl bo-
yandı seslendi şekiller I Nasıl bir düzene girdi ev-
ren I Nasıl oldu bütün bunlar.. nasıl."
HABERiN JEK ADRESi
1 MAYIS'A
TÜRK BAYRAKLARIYLA
• GENELKURMAYTN TOPYEKUN SAVAŞ
HAZIRLIĞI
• PKK (KADEK): AMERIKA GELSIN MUDAHALE
ETSİN
• IRAK'ÎN KUZEY1NE GÖTURULEN11 BIN TEVRAT
ŞIRNAKTA ELE GEÇIRILDI
• KKTC CUMHURBAŞKANIRAUF DENKTAŞ:
ABD KIBRIS'I KARIŞTIRIYOR
• VURAL SAVAŞ. EMPERYAUZME KARŞI
MILÜ CEPHE KURIVIAUYg
Aydınlık
HER PAZAR BAYİLERDE
Henüz însan Olamamışlann Çağındayız...
21. yüzyılda insanlığın bir kesimi ne yazık ki henüz
insan olamamış, çağdaşlığı yakalayamamıştır. Varsıl
toplumlann çoğu insan denilen varhğın, insanlık
denilen değerin bilincinde değildir. Ilkel insanın
tutumu içindedir.
M. îskender ÖZTURANLI Hukukçu
Y
üzyıllardan ben dünya
yûzünde ateş, savaş,
kan ve gözyaşı vardır.
Ne var ki insanlık, artık savaş-
tan bıkmış usanmıştır. Savaş-
la banş biteviye birbiriyle dö-
vüşmektedir. Bu dövüşü kimı
zaman savaş, kimi zaman daba-
nş kazanmıştır. Ve ihtiyar dün-
yamız, bu gelgıtlerle daha da
ıhtiyarlamaktadır. Böylesine
bir durum, "Gözel günkr gö-
receğiz çocuklar/ Işıkh günler
göreceğiz'' biçimınde dizeler
yazan şaırleri de, ne yazık kı ya-
lancı çıkarmaktadır.
Kimi kışiler savaş çılgınıdır-
lar. Savaşın dünyaya ve insan-
lara bir canlılık kazandıracağı
kanısındadırlar.
Uluslann yaşam daman ola-
rak nıtelerler savaşı. "tşleyen de-
mir pas tutmaz, ışıidar" anla-
yışı ıçindedırler. Bu anlayışı
savaşla ilintilemeye çahşırlar.
Tembel tembel oturan, çalış-
mayan kişinin hantal olacağı
düşüncesiyle, çalışma ile sa-
vaşı bırbirine kanştınrlar. "Yu-
varlanan taşyosun tutmaz'1
ata-
sözünü de kendilerine göre yo-
rumlarlar.
Bu düşünce dizgesini benim-
seyenler, Türkiye'yi îkinci Dün-
ya Savaşı'na sokmayan tsmet
Inönû'yü bile eleştirmeye kal-
kışmışlar, akıl almaz biçimde
"ulusu kKirlaşürdığını" söyle-
mışlerdir. "Insanbk savaşı yok
edemezse, savaş insanhğı yok
edecektir" özdeyişini duymak
bile istememişlerdir. Akıllan
fikirleri savaşta ve dövüştedır.
Vur kır, as kes düşüncesınin
tutsağı olmuşlardır.
Bugün dünya yüzünde yeni-
den savaş tamtamlan çalmaya
başlamış. Banşseverlerin tüm
çabalanna karşın savaş durdu-
rulamamıştır. Üstün olduğunu
savlayan bir devlet astığını as-
maya, kestiğini kesmeye çalış-
maktadır. Bunun iki nedeni var-
dır.
Teknolojinin dev adımlany-
la ilerlemesi, aktöre dedığimiz
ahlakın genlerde kalması ne-
deniyle, şimdi dünyamız savaş
isteyenlerin egemenliği altına
gnmiştir. Bu nedenle de her
yanda ateş ve savaş, her yöre-
de ölüm ve gözyaşı vardır. Bu
aymazlığı yaratan bencilliktir,
çıkarcılıktır, sömürgecıliktir.
Ahlak, erdem ve adalet kav-
ramlannı dışlayarak, yalnız tek-
nolojinin üstünlüğüne değer
veren politikacıdır. Çünkü dün-
yanın her yerinde "Tûm sanat-
lar harikalar yaratmış,poütika
sanaü ise canavarlar yetiştir-
miştir". Daha öncekilen bir
yana bırakacak olursak, bunlar-
dan ikisi 20. yüzyılda Alman-
ya ve îtalya'dan çıkmıştır. Gü-
nümüzde ıse bu canavarlardan
biri ve en tehlikelisi Ameri-
ka'da yaşamaktadır.
Tüm insanlık banştan yana
olduğuhaldeAmerika'daki hay-
dut savaş çığlıklan atmaktadir.
Çünkü savaşla daha çok büyü-
yecek, ganimetler elde edecek
ve daha zengin olacaktır. Ken-
dısinde nükleer sılahlar, atom
bombalan, kitle imha silahla-
n vardır. Ama o, dünyajandar-
malığını üstlenmiştir. Büyük
bir devlet olduğu sanısıyla, bu
silahlan ıstedıği zaman kullan-
mak hakkına sahip olduğu dü-
şüncesindedir.
Ne var ki göz diktiği herhan-
gi bir devletin silahlanmasına
katlanamaz. Ne BırleşmişMil-
letler tanır, ne de bu örgüt de-
netçılennın raporlannı...
Irak'ta kitle ımha silahı, bı-
yolojik ve kimyasal silah ol-
madığı raporlarla anlaşılınca,
dünyanın başka yerinde dıkta-
tör yokmuş gibı, Saddam ın
dünya banşı içın tehlikeli bir
diktatör olduğunu savlayarak
fuzeleri, uçakJan ve bombala-
nyla bu devletin mutsuz ınsan-
lanna saldınr. Bu suretle yeni
sömürgecılık denilen emper-
yahzmin çirkin yüzünü gözler
önüne serer.
21. yüzyılda insanlığın bır
kesimi ne yazık ki henüz insan
olamamış, çağdaşlığı yakalaya-
mamıştır. Varsıl toplumlann
çoğu insan denilen varhğın, in-
sanlık denilen değerin bilin-
cinde değildir. Ilkel ınsanın tu-
tumu içindedir. Dünyada savaş
önlenemezse, günün bınnde
tüm ınsanlığın yok olabılece-
ği gerçeğinden habersizdir. Oy-
sa günümüzde hemen hemen
çoğu ülkede veba ve kolera na-
sıl yok edildıyse, savaş ve sö-
mürü de onun gibı yok edil-
melidir. Önümüzdeki yüzyıllar-
da dünyanın insansız bir geze-
gen olması ıstenmiyorsa, tüm
uluslar ve yönetici kadrolar,
büyük devlet adamı Atatûrk'ün
* Yurttaş banş, dünyada banş"
ilkesinı gündeme getirmeh,
"Ulus yaşarru tehlikeyedüşme-
dikçe savaş bir cinayettir'' öz-
deyişini akıllanndan çıkarma-
malıdırlar. Aynca onun şu unu-
tulmaz sözlerine de kulak ver-
melidirler:
"SürekK banş isteniyorsa, in-
san topluluklannın durumlan-
m iyfleştirecek uluslararası ön-
lemleratmmabdır.tnsanlanDtü-
mfinün gönenci açlık ve baskı-
nın yerine geçmelidir. Dünya
vatandaşlan kıskançlık. açgöz-
lülük ve düşmanhktan uzakla-
şacak biçimde egitilmelidir."
Eğer dünya uluslan ve poli-
tikacılan, 66 yıl önce söylenen
bu sözleri algılamış ve uygu-
lamış olsalardı, bugün dünya-
nın her köşesi cennet olur, kim-
se kimseyı sömürmeye ve bo-
ğazlamaya kalkışmazdı.
Dünya silahlardan annır, yer-
yüzünde aç ve susuz insan bu-
İunmazdı. Savaşlar ve dövüş-
ler ortadan kalkar, ortalık süt-
liman olurdu. Jnsanoğlu sılah-
sız bır dünyada mutlu, umutlu
ve yannından kuşku duyma-
dan yaşardı.
Aydınlann Urküten Suskunluğu...
Sivil toplum örgütleri mi? Onlar da dillerini yutmuş, sııskun. Boyalı basın ise
pohpohJamaktan eleştirme görevini unutmuş. "Bakarsın gün gelir, işim
düşer" kafa yapısıyla beklemede. Peki aydınlar, daha doğnısu gerçek
aydınlar neyi bekliyor? "Sözümona aydûı" denen takıma ise bir diyeceğimiz
yok. ne de olsa her şey düşledikleri gibi gelişiyor.
Ahmet ARPAD
• nsanlanmız suskun: Kimsenin ağzı-
I
nı bıçak açmıyor. Niçın? Çekiniyor-
larmı, korktuklan bir şey mı var? Ko-
nuşmayı sevenler bile sus pus. Ko-
nuşan insan düşünür. Konuşmadık-
lanna göre düşünmüyorlar. Ürkütücü bir
gelişme. "Ben yapûm, oldu" kafalılar is-
tediğini yapıyor. Neredeyse asüklan asük,
kestikleri kestik,karşı çıkan yok. Kabada-
yılık polıtikaya da girmış gibi. tnsan kuni
zaman hayal perdesınin Tuzsuz Deli Be-
kir'ini anımsamıyor değil. "Var mı lan ba-
na yan bakan!" diye nara atar, mahalleli
ve Karagöz karşısuıda tıtrerdi.
3 Kasım'da Meclis'e giren sözümona
muhalefet(!) derseniz, o görevini unut-
muş. "üç maymunlarn
ı oynuyor. Ağu- ye-
nilgiye uğrayan partıler, vurgun yemiş dal-
gıçlar önıeği hâlâ komada. Başkanlan,
rollerini oynamış sahneden inmişler, öz-
görevlerinı (misyonlannı) yenne getirmış,
ortadan kaybolmuşlar. Biliyorlardı tası ta-
rağı toplarken, "görev"i candan ve gönül-
den (canı gönülden) devrahnak için kuy-
rukta bekleyenler olduğunu.
Sivil toplum örgütleri mi? Onlar da dil-
lerini yutmuş, suskun. Bovab basın isepoh-
pohlamaktan eleştirme görevini unutmuş.
tt
Bakarsın gün geBr, isün düşer" kafa ya-
pısıyia beklemede. Peki aydınlar, daha
doğrusu gerçek aydınlar neyi bekliyor?
"Sözümona aydm* denen takıma ise bir
diyeceğimiz yok, ne de olsa her şey düş-
ledikleri gibı gelişiyor.
Demokrasi dinselleşiyor. Çıkarlar uğ-
runa cumhuriyetin temellerini kemirenler
bir karmaşa ortamında görevlerine devam
ediyor, ülkeyi "ölüm döşeği''ne yatırmak
ıçın her yolu deniyorlar. înanılmaz, fakat
Türkiye Cumhuriyeti'nin 80. yılını kutla-
dığı 2003'te O'nun kalıtı bu topraklan
"pazarlamak" isteyenler azalacağına ço-
ğalıyor, takke, külah değıştıriyor ve özgö-
reve devam ediyor. Kendilerine ister "halk-
çı", ister "dinci'' desinler, onlar Türkiye
üzerine hep ağır basmış dış para babala-
nrun maşalan'dır. Son 50 yılda belırlı ara-
lıklarla hep başa getirilmişlerdir. Çıkar
uğruna heryola başvururken gözlerini bi-
le kırpmazlar. Bu görevi yapacaklar her yer-
de vardır.
Ülkücü faşisttir, mafya babasıdır. Sevr
çetecisidir. 2. cumhuriyetçidir, tarikatçıdır.
Bürokrat ya da milletin vekilidir. Çok da-
ha üst düzeyde uzun yıllar görev yapan,
hacıyatmaz politikacı da olabilir. Onlar, ora-
dan oraya buraya sürülen piyon taşlan, ip-
leri görünmeyen bırilerinin elmde, yaptık-
lanrun tamamen bilincinde zavallı kukla
kişilerdir.
Günümüz Türkiye'sinin 100 yıl önceki
Osmanlı ile benzerliği ne yazık ki giderek
artıyor. On dokuzuncu yüzyılrn sonunda
imparatorluk borç batağına saplanmıştrr,
sınır kapılanm yabancılara açar. Ancak
Avrupa kapitalizminin yatınmlan Osman-
lı sanayisinin gelişmesme pek katkıda bu-
lunmaz. Ülke, Avrupa'nın hammadde sağ-
layıcısı ve pazarı durumunagelir. Ardı ar-
dına verilen ödünlerle bağımsızlığını git-
tikçe yitirir. 19. yüzyılın sonunda emper-
yalizmin yükselişi, Avrupa'mn yayılışı
"dümanın pa\1aşılnıası"nı amaçlamakta-
dır.
Aynı yıllarda Osmanlı'da ise bir yanda
yenı zengınlerin sefahati, öte yanda yok-
sullaşanlann sefaleti vardrr. Karaborsa ve
enflasyon memurile dar gelirlinin alım gü-
cünü silıp süpürmekte, devlet parasını yü-
rütenler spekülasyon ve karaborsa yapan-
lar, dev servetlere kavuşmaktadır. Daha
çok dış borç alınır, demiryollan, ümanlar
ve tekel yabancı girişimcilere yok pahası-
napeşkeş çekilır. Rejime karşı çıkanlar ses-
sizliğe mahkûm edilir. Kamuoyu suskun-
dur. Yönetenler yığınlardan çoktan kop-
muştur.
Emperyalizm bugün de Ortadoğu'ya
yerleşmek istiyor. Eski oyun, bilinen tab-
lolar yeniden sahneleniyor. Okyanus öte-
sindeki "kabadayı" başrolde. Irak'ta vur-
krr şimdilik bıtti. Açgözlü, doymak bilmez
Amerikan emperyalızmi bölgeye iyice
yerleşti.
Giderek Türkiye'nin yazgısına egemen
obnak istiyor. Aracılan, maşalan, ışbırlik-
çileri de her zamankı gibi görevde... On-
lar, Atatûrk'ün "iuyanet içinde bultınabi-
lirlen»" dediklendir. Onlar, Atatürk dev-
riminin kurallanm, yerleşik ve üretıci top-
lum gerçeğini yok ederek, cumhuriyetin
kuyusunu kazanlardır.
Ulke 3 Kasım'da önemli bir rol ayınmı-
na geldi. Son aylardaki gelişmeler, yaşa-
nan bazı acı gerçek, sorunlan göz ardı edı-
lentabanın gözünü artüc açmalıdır. Uyan-
malıdır birey.
Şaşkınlık içinde donup kalmış suskun ay-
dmlar da. Yaşamlannın odak noktası din
olduğunu bildiğimiz politikacılann şu sı-
ralar yönettiği Türkiye günün birinde, iş-
lerini giderek daha çok Allah'a bırakan ın-
sanlar topluluğu olmasın.
LaikTürkiye Cumhuriyeti 80. doğum gü-
nünü, Milli Görüş yandaşı, tmam Hatip Li-
sesi diploması cebinde bir kişinin başba-
kanlığında kutlamayı hak etmiş bir ülke mı?
Daha aydınlık, umutlu, onurlu bir Türkiye için
Cumhuriyet
gazetesinin katkılarıyla
yayırnlanmıştır.
d e V a r i m ! " diyorsanız, 23 Nisan saat 10.00'dan itibaren ekran başında buluşalım!
atv
PENCERE
Fotoğrafın Dili
Cumhuriyet'e 1962'de girdim, demek ki kırk bir
yıl olmuş...
İlk kez bir fotoğraf yayımlanıyor bu köşede...
18 Nisan günlü gazetemizde yukardaki resmi
görünce çarpıldım...
Fotoğraf sanatsal açıdan başyapıt değeri taşı-
makla kalmıyor, on ciltlik bir tarihsel gerçeği bir "an "a
sığdırıyor...
Tlk bakışta, kara çarşaflı Arap kadınının üstünü
arayan Arnerikan askerinin erkek olduğunu sandım,
dikkatle bakınca kadın olduğunu gördüm...
Amerika'nın Irak'ı işgalı, televizyonlarda görsel-
liğe dünüştükçe, hepimizde ağlama duyguları kö-
rüklenıyor; 21 'inci yüzyıla inanılmaz bir tragedya ile
başladık; utanmasam ben de gözyaşlarına boğu-
lacağım, insanlığın bu denli ayaklar altına alınma-
sına katlanmak güç...
•
"Liberal emperyalizm" güney komşumuzda en
çok ıki giysıyle karşılaştı..
Karaçarşaf..
Ve beyaz entari..
Çarşaf, kadının örtüsü..
Entan, erkeğin elbisesi..
Irak'ı işgal eden 'liberal emperyalizm'm kılığı ise
bilimsel veişlevsel...
Iklim koşullarına uygun dokuda ve renkte çızilip
üretilen Amerikan askeri üniformasının estetik açı-
dan başansına da diyecek yok!.
Batı'da şu günlerde bu tür giyimler moda olmaz-
sa şaşanm; kapitalizmin piyasa tezgâhı fırsatı ka-
çırmaz diye düşünüyorum.
•
Saddam çoğunlukla asker kılığındaydı..
Geri zekâlı diktatör!..
Asker üniforması içindekı Saddam kafası, vata-
nını savunmadan kaçtı...
Zilletin bu derekesi görülmemiştir.
Erkeğinin kaçtığı yerde ışgalci Amerikan askeri-
nin sıraya dizip üstünü başını aradığı kara çarşaf-
lı neyapsın?..
Kadıncağız köleliğe daha Amerikan işgali gerçek-
leşmeden boyun eğmiş...
Entari giyen erkek, kadınına kara çarşafı gıysi di-
ye buyurmuş...
Ne kadın, ne erkek...
İkisi de özgür değiller!..
Çünkü aklın özgürlüğü ne erkeğin beyaz entari-
sinde bannabilir, ne de kadının kara çarşafında...
Bu ortamda asker de asker olamıyor...
Çünkü çağdaş asker, akıl ve bilim üzerine yük-
selen savunma sanatının ürünüdür.
•
Irak bağımsızlığını savaşmadan verdi..
Çünkü bağımsızlığı savaşmadan almıştı..
Ingiliz emperyalizmınin bastonu çöl kumlan üs-
tüne Irak sınırfannı çizmişti..
Irak şimdi Amerikan-lngiliz emperyalizminin yi-
ne pençesindedir...
Yalnız Irak mı?..
Tüm Islam dünyası, uygarlığın 'Aydınlanma Dev-
rimi'ne sırt çevirdiği için geri, düşkün, karanlık,
boynu eğik, bağımlı ve zavallı..
Yukardaki fotoğraf, bu zavallılığın suretinı, ışgal-
ci kadının bej üniformasıyla köle kadının kara ör-
tüsü arasındaki çelişkide vurgulayıp (kör kör par-
mağım gözüne) bilincimize sunuyor.
T.Ç. IŞTANBUL
KÜLTÜR ÜNİVERSİTESİ
III. Ulusal Üretim
Araştırmaları
Sempozyumu
19-20 Nisan 2003
İKÜ Şîrinevler Kampüsü
İktisadi ve İdari Mühendislik ye
Bilimler Fakültesi Mimarlık Fakültesi
İşletme Endüstri Mühendisliği
Bölümü Bölümü
E 5 Karayolu Uzerı, Şîrinevler / Ist
Tel 0212 639 30 24/3101 / 3112 / 3113 / 3300
www iku edj tr http // uas2003 ıku edu tr
ı:f.vM«»ı
Her çocuk geleceğe umurio baksın ^
Tei: (0-216) 492 32 32 $
ÜMİT ZİLELİ
İŞBİRLİKÇİLER
ÇIKTI
Günizi Yayıncılık
Cağaloğlu Yokuşu Evren Han K: 3 No: 62
Cağaloğlu I İstanbul
Tel: 0212 512 42 19