25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 20NİSAN2Û03PAZAR 10 PAZAR Y4ZDLARI dishab(acumhuriyet.com.tr TTafif serrinlemesine karşın bir ayı aşan llturfandalığından nebze yitirmeyen, îaddinden az yağmurlu "taze bahar". Fransa'da yalnızca "imanı bütün" çevrecileri rahatsız edıyor. Buralann turisti - sakıniyle, her telden "ahaiy, uzamaya baslayan aydınlık günlerin toz-turuncu akşatn üzerlerinde kahvelerin, kaldınmlan işgal eden, tepeden ısıtmalı masalanna yayılarak "Paris keyiflerine" kaymak kanyor. 21 .günde vusul bulduğunu iddia eden savaşlar kadar olmasa bile, "kaymaktı keyifleri" kaçırtan bahanelerden biri de "Otomobü". Toplumsal vücudumuza kene gibi yapışan, isgalcı •'Dört tefcer"lerden kurtuluşun tek yolu - B-52'ler olamayacağına göre- "Üdteker", yani alternatifimiz: "Bisiklet"... O, en tatlı yarenlik tekkesi "cafderin'' sınırlan (!), iskemlelerden uzanan bacaklar da eklenip caddelerle bitişmeye başlayınca, park eden veya seferde seyreden arabalarla, ince-uzun (!) kaldınmlarda yûrümek zorunda kalan yayalar arasında "antagonist çeHşkfler'* beliriyor. "Niye cafelerle değil de otomobillerle? Paris "i Paris yapan otomobiller değil ki, cafeler... Elbette ki, "Hangi devirde vaşıyorsun?", "Herkes bisiklete binebiür mi?", "Cafelerde kaç kişi oturur, oturabiBr?" diye soracaksınız... Haksız sayılmazsınız. Haklı hiç değilsiniz... Büı cevaptan en basitlerini sayıp \aşasın bisiklet!sadede gelelim. Paris'i geçen yıl gezen 50 milyonu aşkın turistin, iyimser olasılıkla yüzde 1 'i arabasıyla kenti dolaşıyor. Gerisi tabana kuvvet... Gece gündüz var olan toplu taşımacıhk gibi bir nimeti bilmeyene anlatmak, köre renk anlatraaktan zor... "Teneflüs ettiğimiz" ve "petrol sarfiyaümızm" açtığı dertlere değinmeye gerek var mı? Sadet: Çoğul solun ortak adayı Bertrand Ddanoe'nin, Mart 2001'de Paris Belediye Başkanı sıfatıyla kaöldığı ilk belediye meclisi toplantısına 23 Yeşi] müttefîki tantanah bir biçımde bisikletle geliyordu. Heyecanlı ve idealist bir tavırla baslayan iki yıllık uygulamanın, bugün Yeşiller açısından çok verimli olduğunu söylemek zor. Bu saptamanın verdıği ivmeyle midir bilemeyiz, geçen salı günü ulaştınnadan sorumlu Yeşil Belediye Başkan Yardımcısı Denis Baupin Belediye Meclisıne bir "Plan Vdo / Bisiklet PlanT sundu. Plan, geçen ekım ayında 1750 bisiklet kullanıcısıyla gerçekleştirilmiş bir araştırmanın PARİS UGUR HÜKÜM sonuçlanndan hareket ederek hazırlanmıştı. Bugün 20'si tam anlamıyla bisiklet yolu diyebileceğimiz 197 km'lik kamuya (otobüs, taksi ve - ^ - ^ — bisiklet) açık özel kulvara sahip Paris'e (merkez kent) 2004 sonundan önce 50 km'lik (2010'da ıedef toplam 300km) ek kulvar öngörülüyor. Bisiîdetçılerin üçte ikısı 4.5 m genişliğindeki özel kulvarlardan memnun gözükseler de otobüs ve taksilerle aynı pistte koşmanın risklerini sürekli vurguluyorlar. Çoğunluğu erkek ve 50 yaşın altında olan sürücülerin yüzde 83'ü bisikleti her gün, yüzde 71 "i meslekı, yüzde 54'ü yalnızca ışe gitmek amacıyla kullanıyor. 50 yaşındaki Türgut YL 3 yıldır yaz-kış düzenli bindiği bisikleti sayesinde hem zaman hem de göbek tasarrufunu başardığını anlatıyor. "Eskiden Seine Nehri'nin sol yakasuıdaki e\imden. sağ yakadaki 6-7 km mesafedeki mağazama toplu taşımacılıkla ortalama yanın saatte giderdim. Şimdi işime, yoğan yağışh günler hariç ortalama 15 dakikada ulaşryorum. Önceleri hiç spor yapmazdım. Şimduerde pek zayıfladığımı da söyleyemenı ama yetıi kilo ahnadığun ve kendimi çok daha zinde hissettiğim kesin. Bir de şu arabalann egzozlan olmasa™'" Turgut H., Amatör bisikletçilenn adeta prototipi. Zira araştırmaya göre, bisiklet tutkunlannın 3'4'ü eskiden toplu taşımacılıktan yararlanırken yüzde 90'ı Paris içinde, 2/3'si günde ortalama yanm saat ve altında, yüzde 57'si üç yıldır düzenli bisiklete bıniyor. Bisiklet tercihlennin ilk nedeni pratikliği ve süratı. Yüzde 91 'i bu bınek aracını ekolojik, yüzde 84'ü de ekonomik bulurken yüzde 72'si özel kulvarlan devamh, yüzde 23'ü de sık sık kullanıyor. Yüzde 47'si son yıllarda önemli ilerlemeler kaydedildiğini belirtirken yüzde 52'si daha yapılması gereken çok şey olduğunu vurguluyor.. Bisikletçilerin sadece yüzde 29'u kırmızı ışığa uyduğunu iriraf ederken yüzde 46 sı tek yöne uyduğunu söylüyor. Yüzde 49'u yollarda fazla özel taşıt olduğunu, yüzde 43'ü güvenlik, yüzde 33'te altyapı eksikliğini söyleyip bisiklet kullanımının yeterince gelişememesindeki temel engelleri kaza korkusu ve hırsızhk şeklinde özetliyor. Örneğin Danimarka'da özel bir damgalama yöntemi sayesinde bir yılda çalınan bisikletlerin yüzde 40'ı sahibine dönerken Fransa'da bu oran yüzde 2'de kalıyor. Kanıtlanmamış bir hikâyeye göre 1790 yılında ilk tki Teker'i keşfeden Sivrac Kontu'nun (bilinen tek mucit Alman Baron Drais von Sauerbronn -1813) torunlan, hem de dünyanın en prestıjli bisiklet yanşı Fransa Turu'na sahip olmalanna rağmen bugün bisiklet kullanımında birçok Batı Avnıpa ülkesini geriden izliyor. Ama neme lazım bisikletle ilgili en güzel şarkıyı ttalyan bir göçmenin Fransız oğlu yazmış yorumlamış. Yves Montand'ın postacının kızı Paulette'e olan aşkını anlattığı "La Bkydette" dün kırsal alanlarda özgürlüğün simgesi olurken bugün "Bisfldet", kent yaşamına başkaldınnın bir yolu sanki: "'Yaşasm bisiklet-." Hayata dokunan evrensel öykülerA vrupa'da kültürel /\etkınlikJere katılım konusunda bir araştırma yapan Eurobarometer'a göre, Avrupa ülkeleri arasındaki kültürel uçunım tüm kültürel alanlarda ve medyada bariz bir şekilde ortaya çılayor. Konsere, miizeye, tarihi yerlere gitmek; kitap, dergi ve gazete okumak ya da internet kullanmak... Bunlann hepsinde Iskandinav ülkeleri listenin başında yer alırken Belçika ortalarda bir yerlerde seyrediyor. Aile bütçesinden kültüre yapılan harcama oranına göre Iskandinavya ülkeleri (Isveç ve Danimarka: Yüzde 6.15) başı çekiyor. Belçika yüzde 4.8 üe orta grupta yer alırken Akdeniz ülkeleri (Ispanya: Yüzde 3.33 ve Yunanistan: Yüzde 2.66) oldukça gerilerde kalıyor. Belçikalılar üzücü derecede az kitap okuyorlar ve AvTupa ortalamasından daha fazla pembe dizileri izliyorlar. Araştırma sonuçlanna göre, Belçikalılann sadece yüzde 23'ü bir kez kitap okuduğunu bildirirken yüzde 58'i son bir yılda ^~^~~~ hiç kitap okumadığını belirtmiş. Bu konuda Avrupa ortalaması sırayla yüzde 44.8 ve yüzde 42.1. Belçikalılann sadece yüzde 3l'i her gün gazete okuduğunu bildiriyor. Bu alanda Avrupa ortalaması yüzde 46. Belçika pembe dizileri izlemede yüzde 70 ile Avrupa şampiyonu. Hiçbir kültürel etkinliğe katılmayanlar konusunda da Belçikanın durumu iyi değil. Avrupalılann yüzde 20'si kendilerini kültürel etkinliklerin dışında rutarken Belçika'da bu oran yüzde 27. Sinema konusunda da Belçika, Avrupa ortalamasının biraz altında seyretmesüıe karşuı hisan-mayıs aylarrnı Brüksel'de kültür sanat aylan olarak adlandırabihriz. 5-13 Nisan tarihlerinde 6. Brüksel Kısa Metrajh Film Festivali vardı. 25 Nisan-3 Mayıs arasında da Brüksel Avrupa Film Festivali gerçekleştirilecek. 4 Mayıs'ta Ferhan Şensoy Ferhangi Şeyler'le Brüksel'de olacak. 8-9 ve 10 Mayıs'ta da Brüksel güzel sanatlar sarayında 3 günlük edebiyat festivali var. 10 Mayıs ta Sevgi Ozdamar'la aynı yerde söyleşi yapılacak. Kudsi Ergöner'in Nâzıın Hikmet konulu konseri ve Genco Erkal'ın şiir dinletisi de aynı gün gerçekleşecek. Geçen pazar ilk gününe gittiğimiz 6. Brüksel Kısa Metrajh Film Festivali'nin yanşma bölümündeki 36 filmden ilk 6'sını ve jürinin seçtiği 4 filmi peşpeşe izledik. Vietnam savaşı sırasrnda ABD'deki savaş karşıtı gösterileri ele alan "Fentagon'un 6. Yüzü" isimli 1967 yaprmı belgesel jüri tarafından seçilirken sanki "Bakm o zamanlar Amerikahlar daha duyarhydı" der gibiydiler. Yanşmada Belçika'yı temsil eden filmlerden biri Güldem BRÜKSEL Dunnaz'ın yönettiği Koro'ydu. 21 ayn milliyetten 85 aktörün rol aldığı Koro fıhninde "Ismi ohnayan bir ûlkede, insanbr bilinıneyen bir dilde konuşuyoriar. Ama askeri bir hapishaneyi ziyaret ettiklerinde, dışardakilerie hükiimlülerin sesleri ve ifadeleri herkesçe anlaşıhr hale geüyor." Güldem'e filmde niçin böyle bilinmeyen bir dıl olan *Urbeş."ı kullandığını sordum. "Asıl öykü benim çocukluğıunda yaşadıgım bir deneyime dayanryor. Çocukluk aıularunda sakladığnn resimler_. Küçükken teyzem eezaevindeydi (solcu, düşünce suçu) ve bir ziyaret günü ben içeriye girebildim, kısa bir an™ Hayata "dokunan" evrensel bir öykü anlatmak istiyordum ve her kültür ve her dilden (ve üstelik dili ohnayanlara da) insanın da yüreğjne dokunan bir şekflde çekmek istiyordum fihni" diye yanıtladı. 1971 'de Paris'te doğmuş Gildem. Sorbonne'da edebiyat okumuş. Oyunculuk eğitimi almış. Oyunculuktan, ERDtVÇ a kendi sesini UTKU buhnakamacıyta" _ ^ _ ^ ^ _ _ yönetmenliğe geçmiş. 4 yıldır da Belçika'da sürdürüyor yaşamım. Koro Güldem'in ikinci filmi. tlk filmı Şoför'ü 2001 'de çekmişti. Denis Lavant, Metin Çekmez ve Güldem Durmaz'm başlıca rolleri payiaşhğı 18 dakikalık filmin konusu kısaca şöyle: "İstanbul'da bir adam görünmez bir araba sümıektedir. Bir kadın yaşanüsında dünün ya da yarnun ohnadığı bir noktadadnr. Karşüaşıriar. Şoför ve yokusu." Şoför ve Koro birçok festivalde gösterildi. Belçika'da doğma büyüme, genç yönetmen Mustafa Bafcı da çok önceden Belçika'yı festivallerde ve yanşmalarda temsil etmeye başlamıştı. Mustafa aldığı ödüllere yenilerini ekliyor. Şimdi kervana Güldem de katıldı. Belçika'ya 1963'te baslayan göçün 40. yılı nedeniyle 23 Nisan-24 Haziran tarihleri arasında düzenlenecek olan 40. yıl kutlamalan kapsamında 28 Mayıs-8 Haziran arasında da Brüksel, Hasselt ve Anvers'te Türk fıhnleri günleri gerçekleştirilecek. Çarşamba akşamı 40. yıl kutlamalannı tanırmak için Büyükelçı Erkan Gezer'in yaptığı basın toplantısında. 40 yıllık göç macerasının da aslmda, hayata "dokunan" evrensel bir öykü olduğunu düşündüm. Hem de bir defa başlayınca hiç bitmeyen bir öykü! 1. kuşağın adanan hayatlan, vazgeçilen hayalleri ve sonrasmda Mustafa ve Güldem gibi umutlarla yeşeren bir öykü. 2. kusak Avrupalı Türk Güldem'in yönettiği Belçika filmi Koro, 16-17 Nisan'da Istanbul Film Festivali'nde yanşma dışı bölümde gösterildi. Filmi izleyenler, 12 Eylül'ün sanata Marmarisli bir ressaml!) kazandırma dışında da katkılan olduğunu kolayca fark ettiler! (erdincutku(a yahoo.com) Çocuklann Irak askerleıi, Kuzey Irak'ta Amerikan işgal gûçleri ve Kürt peşmergelerinin şiddetti sal- dınlan sonucu geri çekilmek zorunda kahtuşü. Irakhlann çekilirken geride bırakbğı lamoyıwcağıoldu.(FotogTaf:AP) Brezilya'nın gözdeleri... Rio de Janeiro'ya ilk geldığimde dikkatimi çeken şeylerden biri sık sık gördüğüm esmer, güzel mankenlerin bikini veya daracık giysiler içinde seksi pozlar verdiği posterlerdi.Bir süre sonra her mankenin elinde bira şişesi olduğunu fark ettim. Brezilya'da futbolla el ele giden biranın reklamlanydı bunlar. Evet, Riolular biraya aşın derecede düşkün. Kendi biralan skol'u çok seven Riolular, günün her saati, sıcağa rağmen (hatta sıcak yüzünden) skol içmeye hazır. Breziryaya has iki popüler içki ise alkol oranı yüksek caipirinha ve caxaça. Beni hayrete düşüren bir başka şey de, Brezilyalılann ete düşkünlüğü. Birçokülkede bulundum, Brezilyalılar kadar ete düşkün bir toplum görmedim! Et, Türk mutfağında da önemli bir yere sahip ama burada et yemek başka bir boyuta ulaşmış. Tercih edilen etler dana, domuz eti ve tavuk yüreği; spesiyaliteleri churrasco, yani barbekü. Insanlar için barbekü yapmak hem sıradan hem de özel bir şey: Hafta sonu mu geldi? Hadi barbekü yapalım! Misafir mi geliyor, bir kutlama mı var? Hadi barbekü! 50-60 yaşlanna gelmiş insanlar, hele hele erkekler, nasıl sağlıklı kalabiliyor hayret! Ister büyük, ister küçük olsun, her sokakta bir Churrascaria, "barbekü restoranı" var, bizdeki dönerciler gibi. Bu restoranlar arasında en popüler olanı da Rodizio: Belli bir fıyat öde, RİO DE JANEIRO GUNERSEL yiyebildiğin kadar ye! Ben hayatımda bu kadar çok eti, bu kadar farklı çeşidi bir arada görmedim; Kırmızı etin bu kadar farklı tatlan olabileceğini hiç düşünmemiştim! Fiyata gelince, her keseye uygun Churrascaria ve Rodiziolar mevcut. Benim gittiğim Rodizio kaliteli bir yer ve kişi başma sadece 9 Reais, yani aşağı yukan 3 milyon TL. Rodiziolar sadece barbekü için değil, pizza için de var. Pizza sevenler için bir rüya: Durmadan önünüze çeşit çeşit pizzalar geliyor, siz seçiyorsunuz. Çeşitler arasrnda "barbekü etfi pizza" (pizza pişiriliyor, sonra barbeküde hazırlanan et parçalan üstüne konuyor) ile çikolatalı pizza bile var! (Tabii tatlı niyetine.) Barbeküyü kuru kuru, tek başına yemek olmaz tabii; etle beraber yenen yemeklerin başında pilav geliyor. Pilavın üstüne farofa konuyor: kızartılmış manyok çiçeği. Onun yanrna molho a campanha: Doğranmış soğan, yeşil biber ve domates üe sirke, zeytinyağı. Buna ek olarak feijo - kocaman bir tencere, içinde Brezilya'ya has siyah barbunya ile parça parça domuz eti. Bu yemeğin bir de tarihi var: 18. yüzyılda köleler bol olduğu ve kolay bulunduğu için sık sık barbunya yermiş. Ev sahibi domuz etinden istediği kadar aldıktan sonra arta kalanlan kölelere verirmiş, böylece köleler fasulyeyi et artıklanyla yaparmış. Işte o adet bugüne kadar gelmiş. Ulkeye has bir içecek -ya da içecek grubu- sıkma mey\e sulan. Köşe başında bir "suco (taze meyve suyu) dükkânı" ve en az on değışik çeşit me\r ve suyu var: Portakal suyu, ananas suyu, çilek, üzüm, kivi, baladur acı cevizi ve dört farklı cins muz suyu... Aynca Brezilya'ya has elliden çok meyve ve meyve suyu var: Suco de cupuaçu, acerola, maracuja, pitanga, carambola... En popüler meyve suyu ise şüphesiz sokaklarda arabayla satılan hindistan cevizi suyu. Hindistan cevizinin tepesini ustaca kesip et kısmını çıkardıktan sonra kamış takıp sunuluyor. Hindistanceviziyle yapılan çeşit çeşit tatlılar çok popüler: Şekerle kaplanmış hindistan cevizi parçalan, hindistanceviziyle pastalar, kekler, dondurmalar, quindim. queijidinha gibi turtaya benzeyen tatlılar ve ateşte şekerle hazırlanıp üç çeşidi olan hindistan cevizi tatlısı cocada. Riolular hemen her gün büyük bir aşkla güneş altuıda kırmızı et yiyip bira ıçse de uzun ve sağlıklı yaşıyor. Bence bunun temel sebebi, ekonomik ve sosyal zorluklara rağmen, Riolularm genel bir pozitif enerjiyle yaşama aşkına sahip olup dünyaya umut ve banşcü gözlerle bakabilmeleri. bgunersel2@hotmail.com KtLİS MAHKEME SAHŞ MEMURLUĞU'NDAN Tapunun Kilis ili Aşıt Mahallesı Kasapoğlu mevkıi ada: 273 parsel: 221'de kayıtlı 2919 m2 mesehalı tarla olup 1/4 payı Ziya kızı Faika Zıddıoğlu, 3/8 payı Zekeriya kızı Fevziye Akalar, 3/8 payı Halil kızı Ferhunde Çeti- ner'e aıt olup bu taşınmazın mahkemece paydaşlığın gi- denlmesi maksadı ile satılmasına karar verildiğınden ta- şımnaz müdürlüğümüzce satışa çıkartılmıştır. Satışa esas olmak üzere taşmmaza bılırkışıce toplam 20.433.0O0.OO0.-TL. tahmini kıymet bıçılmıştır. Hıssedarlardan Mehmet Sıddık Çakmur, Ruhat Araz ve Müşerref Koçak'a adresleri meçhul olduğundac kıymet takdır rapomnun adı geçen şahıslara ilanen tebhğine ka- rar verilmiş bulundufundan yukarda tapu kaydı yazılı bu- lunan taşuunazda hissedar bulunan şahıslara taşınmaza konan 20.433.000.000.-TL. kıymet tebligat kanununun 28, 29 ve 31. maddeleri gereğınce ilanen tebliğ olunur. Not: Kıymet takdirine süresınde itiraz edilmedığınde konan kıymet kesinleşecektir. Basın: 17819 ANTALYA 6. ASLİYE HLTOJK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 2001/1120 Karar No: 2003'264 Davacısı Suzan Özmen tarafından davalı Hüse>Tn Özmen aley- hine 25 10.2001 tarihinde boşanma davası açılmış olup, davalıya tebligat yapılamadığından duruşma günü ilanen yapılarak dosya 27.3.2003 tarihinde Bayburt ili merkez Yaylalar köyü hane 32, cilt 177'de kayıtlı Hikmet ve Kezıban'dan ohna 1965 doğumlu Suzan Özmen ile aynı yer nüfusuna kayıtlı Kemal ve Panbuk'dan olma 1966 doğumlu Hüseyın Özmen'in MK.nin 1661 maddesı gere- ğınce taraflann şiddetlı geçimsizlikten dolayı boşanmalanna. ta- raflann müşterek çocuklan Gözde'nin velayetınin babaya verilme- sıne davacı anne ile cocuğun her ayın son haftası cumartesi günü saat 10.00'dan pazar günü saat 17'ye kadar. dıni bayram günleri- nin birinci günü, yılın 1 Temmuz ve 31 Temmuz tarihlen arasında şahsı münasebet tesisine karar verilmiş olup ışbu ilam özetinin da- valıya ilanen tebligine karar verilmiş olmakla, ilan tarihınden itıbaren davalı Hüseyin Özmen yasal süre içerisinde tetnyiz et- medigı takdırde hükmün kesınleşmiş sayılacağı ılan olunur. Basın- 18109' Obir gazeteciişte Bu kez onu Bağdat'tan ses ve görüntü geçerken görüyoruz. Fılistin Oteli'nin 15. katına Amerikan askerleri ateş edip iki kameramanı öldürüp çok sayıda gazeteciyi yaraladığı zaman o, binanın 7. katındaydı. Savaşın ilk günlerinde onu, üzerinde bol bir gömlekle görüyorduk, daha sonra can yeleğiyle görmeye başladık. Son olarak da miğferle. Bir kez daha hayatta kaldı. Bir kez daha evinde. güven içinde oturup televizyonu izleyen insanlara savaşın dehşetini, dersini iyı öğrenmiş bir öğrenci gibi geçti. Sözünü ettiğim, Norveçli serbest gazeteci Asne Seierstad. 33 yaşında, sanşın, mavi gözlü bir kadın. Arkasında yer gök havaya uçarken dünyaya savaşı anlatıyor. Daha önce Çecenıstan, Kosova ve Afganistan'da da savaş muhabrrliği yapmışn. Halen Isveç, Norveç ve Danimarka'nın resmi televizyon ve radyo kanallanna haber geçiyor, yazılan yedi Avrupa gazetesınde yayımlamyor. Niçin bu mesleği seçmış? Sakin ve çevresindeki kaba şiddete çok ters düşen görünüşûyle giderek daha fazla dikkat çektiği ve takdir edildiği için kendisine sık olarak sorulan bu soruya şöyle yanıt veriyor: "Bu da zamanmuzm en büyük dramlanndan biri. Dünya için büyük önem içeren olaylann merkezinde buhınma gibi bir eğilimim var." Peki hiç korkmuyor mu? "Dei misin? Nasıl korkmam?" diye karşılık veriyor. "Her an korku içinde dolasmıyorum ama, her an tehükede oktuğumu STOCKHOLM bflmek çok yorucu bir şey." Afganistan'da savaşı yerinde izledi. Daha sonra bu ulkeye geri döndü ve bir Afgan ailenin yanında ülkeyi, — ~ - ^ — ailenin diğer kadınlan gibi bir "burka" ardından izledi. îzlenimlerini, "Kâbfl'deld Khapçı" adlı kıtabında topladı. Noneç'in Lüleharnmar kentinde doğmuş, çocuk kitabı yazan olan annesinden çok etkilenmiş. Adını da zaten bir masal kahramanından ahmşlar. Noneç'te yaygrn bir ad değil. "Annetn Froydis Guldahl feminist bir yazardı" diyor, "bana başkaldırmayı öğretti. Bağdat'a gitnıemi istemedi ama kafama ko\ duğumu yapacağnru da bfliyordu. Şimdi o ve babam benden daha fazla korioı içindeler. Her nrsatta telefon edhorum. Zaten beni ber gün televizyonda göriiyoriar.'" Asne Seierstad, daha on gün önce, Bağdat'tan firsat varken aynhp aynlmamaya karar vereceğini söylemiştı. Bugün de (çarşamba) duman ve ateş içindekı kentten haberini geçti. Tank mermisi 15. kata değil 7. kata isabet etseydi, belki artık aramızda ohnayacaktı. Ararnızda mı? O ve onun gibi yürekli insanlar ne zaman aramızda oldular ki? Onlar yaşamlannı başkalannm geleceğine adayan insanlar. Ve insanlığın geleceğinin en büyük umudu, her zaman böyle insanlann, çok az sayıda olsa da çıkmasıdır. Ülkemiz, Uğur Mumcu'dan Metin Göktepe'ye, nice onurlu ve yürekli ınsanı saygı ve takdirle anmakta. Hepimiz hiç kuşkusuz gidip Bağdat'ta, Basra'da gazetecilik yapamazdık. Ama yapabilecek olsaydık, kaçunız giderdi? Asne Seierstad ekranda belirip tsveççe bilenlerin kulağma oldukça şirin gelen Norveççesiyle takrr takır tanıklık yaptığı sırada, mütevazı evimin oturma odasındaki televizyonun karşısmda kendi adıma utanç duyuyor ohnam belki de bu yüzdendir. GÜRHAN UÇKAN KADIKOY 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Dosya No: 2002/893 Vasi Tay. Mahkememizce verilen 1.4.2003 tarih ve 2002/893 esas. 2003/181 karar sayılı ilamı ile 1928 d.lu Fatma Handan Gür rahatsızhğı sebebıyle 4721 s. TMK'nun 405. maddesi gere|ince vesayet altma alınarak kendi- sine Selahattin Fazlı Gönenç vasi tayin edilmiştir. Keyfiyet ılan olunur. 1.4,2003 Basın: 18727 KADIKÖY 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Dosya No: 2002/926 Vasi Tay Mahkememizce verilen 3.4.2003 tarih ve 2002'926 esas, 2003/100 karar sayılı ilamı ile 1930 doğumlu Mustafa oğlu Kenan Kızılay 4721 s.TMK'nun 405. maddesı gereğince vesayet altına alınarak kendisine Kemal Kızılay vasi tayin edılmiştir. Keyfiyet ilan olu- nur. 43.2003 Basın: 18206
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear