25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
21NİSAN 2003 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 ik posta; denizsojnOctKrtHJriyetcom.tr - Tekel, içeriden çökertilmiş.. "Bu işte kim bilir kaç kişinin e/i vardırt" Ucuzluk Maliye Bakanı Kemal Unakrtan'ın kamu mal- larını "babalar gibi" ve önüne gelene "hem u- cuz hem de çabuk" sat- ma düşüncesinin attın- -~ da yatanları Ayşe A B Meral açıklıyor: ^tr "Babalar gibi, -* — kimseye hesap vermeden satanz; çünkü biz 1950' den be- ri devam eden misyo- nun son temsilcileriyiz. Devleti bir an önce bi- tirmek için her şeyi ucuza satacağız. Çün- kü ulus ötesi sermaye, elimizi çabuk tutmamı- zı istiyor." Son model Akif Kökçe: "Ulus- lararası sermaye eski- den 'yap-'Ş'et-dev- ret' modeli ile çalışıyordu. Yeni aşama 'yık-işlet- devref modeli. A vrupa Birliği, Kıbnslı Rumları bağnna bastı, Türkiye açıkta kaldı; yann da Kıbnslı Rum- larAnkara'yakafatutacak... Denktaş'ında sonu Saddam gibi getirilmeli... Avaıpa'nın sözünü dinlemeyenler hem Kıbns'tan hem Türki- ye'den bir bir temizlenmeli... Bu tür görüşler kamu- oyundaegemen kılınmayaçalışılıyor... Serhan Gün- gör ise bir vatandaş olarak kamuoyuna açık mektu- bunda bakın ne diyor: "Ben artık bu Avrupa Birliği meselesinden çok sı- kıldım arkadaşlar. Uygarlık dediğin şey bütün insan- lığındır. Batının değil. Bıktım artık bu sömürü, kan, sa- vaş ve ikiyüzlülük üzerine oturan Avrupa medeniye- ti merakından ve bunun meraklılarından. Gunther Verheugen gibilerinin, (Sen git toptama kamplanna da milletinın 60 yıl önce yediği haltlardan utan bize medeniyet dersi vereceğine! 60 yıl önceydi yalnızca, ortaçağda değil sizin yaptığınız barbariık!) bizim yer- li yüzsüzlerle birleşip bizi bir ulus olarak düşülebile- Sıkıntı cek en alçak durumlara düşürmelerinden sıkıldım. Kıbns'ta otuz yıl önce sanki ben soykınm yapıyor- dum, bugün eli kanlı beyler Atina'da 'welcome to the club' kokteyli veriyoriar, bize de 'kabul edin şu Erme- nileri katlettiğinizi, sizi alalım' diyoriar. Tabii, bunun ya- nında 'Kıbns'ı da verin, Ege'yı de verin, Kürdistan'ı da verin, ulusal sanayinizi de verin, tanmınızı da ve- rin, verin de verin...' Sonra kulislerde 'Bu herifleri nasıl oyalayalım" di- ye kendı soğuk kuzey dillerinde konuşuyorlar, tele- vızyonlarda yayınlanınca kızıyoriar birbırterine. 'Biz neden bu ulusa ikiyüzlülük edıp yalan söylüyoruz' di- ye değil, nereden aldık bu kameralan içeriye diye... Arkadaşlar, yeter artık. önce içimizdeki ikiyüzlüle- ri deşifre edelim ve yalanlanna inanmayalım. Sonra bın yıllık kın tohumlarını bilinçlerinin arka bahçeleri- ne eken Avrupalı dostlanmıza, 'Alın Gümrük Birliği- nizi müsaıt yerlere iletin' diyelim. Avrupa Biriiği baş- vurumuzu çekelim geri. Yalanla, alçalmayla yaşaya- cağımıza, kendı ayaklarımız üzerinde durmayı öğre- nelim. 1923'te bunu başaran dedelerimız gibi. Ken- di gücümüze inanalım. Bilelim ki bunlann kucağında oldukça, zengin olmak hayalleriyle bunlara açtıkça mahremiyetimizi, biz yok oluyoruz. Biz insanca, uy- garca yaşamak için gereken gücü kendimizde bula- lım, bunlarda değil. Üzerinde yaşadığımız binlerce yıl- lık uygarlık, bu kutsal toprak bize güç verecektir. El avuç açmak değil. AB başvurusu hemen geri çekilsin! Ben Avrupalı değılim. Yalancı, kaypak, kindar ve sömürgen deği- lim. Onurumla yaşamak istiyorum atalanmın kanlan pahasına onuriarını koruduğu bu kutsal topraklarda. Artık biz sesimızi çıkaralım, içimizdeki ikiyüzlüler değil..." Eğitim t Köy Enstrtülerinin kuruluş yildönümü olan 17 Nisan'da Ankara da, Ulusal Eğitim Derneği, ku- rukJu. Başkanlığını Zeki Sanhan'ın üstlendiği derneğin telefon ve fak- sı: 0.312. 43312 83. SESSÎZ SEDASIZ (!) Yüksek Yerilim Hatta erdincutku(ayahoo.com i Eskıden ortahk MUZ CUMHURÎYETİ doluydu... jşündı Vv'ASHÎNGTON PORTAKALI CUMHURIYETl! Atatüpk, son50 yılın hesabını soruyor Geçen yıl sözünü ettiğimız romanın kurgusunda Atatürk, silah arkadaşla- nyla biriikte yeniden Samsun'a çıkı- yordu... Turgırt özakman'ın yazdığı "19 Mayıs 1919 Atatürk Yeniden Sam- sun'da" romanının ikinci ve son bö- lümünü de geçenlerde Bilgi'den ya- yımlandı... Atatürk bu kez Adnan Mende- res, Süleyman Demirel, Kenan Evren, Turgut Özal, Bülent Ecevit, Deniz Baykal, Necmettin Erbakan, Mesut Yılmaz, Devlet Bahçeli, Tan- su Çiller ve hapisteki Recep Tayyip Erdoğan'a son 50 yıldaki sorumluluk- lannın hesabını soruyor... Evren'in veremediği hesaplardan bi- ri de Atatürk'ün vasiyetini çiğnemesi: "Yunus Nadi'yı Ruşen Eşref Clnay- dın izledi: Ben Türk Dil ve Tarih Kuru- mu konusunadeğineceğim. Bu birva- sıyettir ve Sayın Evren, bir vasiyetle oynamak, onu değiştirmek kimsenin hakkı değildir... Evren'in yüzü iyice kanştı. Atatürk'e baktı. Atatürk dikkatle dil devriminin ilk öncülerinden Ünaydın'ı izlemek- teydi. Evren'in bakışlannı görmedi. 'Ama siz, Atatürk'ün kurduğu, amaçlannı kendisinin saptadığı, çalış- malarına katıldığı, çok emek verdiği ve ümit bağladığı bu iki tarihi derneği ka- pattınız... Tarihçileri ve dilcileri memurlaştırdı- nız. Türk tarihi ve dilini Türk-lslam sen- tezcilerinin ellerine bıraktınız...' Evren üst üste yutkundu." ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCl Osman Pepe'nin Açıklaması Orman Bakanı Osman Pepe, onnanlan satma hazırkklannı eleştirdiğim yazılanmdan biri- ne gönderdiği yanıtında, özet- le şu 2 gerekçeyı vurguluyor; 1- "Orman vasfinı keybetti- ğinden.ormandışınaçıkarblan 473 bin hektar alanda şehirier, apartmanlar, fabrikalar var ve 1 mflyondan fazla ldşi yaşıyor- tşgakfler Idra bik vermiyor- larJ" 2- "Anayasa, bu yerteri sade- ceorman köylükrineuygungö- rûyor ama kullananlann çoğu köylü değiL. Bu saüşın geliri ile orman köylüsünün refahı da yükseJtilecek-." Osman Pq>e, 07.02.2003 ta- rihli bu yanıtını gönderdikten bir hafta sonra, Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi'nde bana ve Cumhuriyet'e dava açmış... Aynı yazımızdan ötürü 3 mityar lira ^anevi tazminaf ıstiyor... 'Ormancılık' ne diyor? Yargı sûreci nedeniyle, Pe- pe'nin "davaa" olduğu; "Ormanlarda Akfi- rat Yasaa" baş- lıklı yazıma değinemiyo- rum. (22.01.2003 - Cumhuriyet) Ancak, kısa adı OR-KOOP olan ve •'orman köjiûlerinin" örgütlendığı "Türkiv-eOnnan- alık Kooperatifkri Merkez Bir- Bği''mn aynı satış yasalanna tepkilenni içeren açıklamalan- nı okuyunca, yukardaki yanıt- lara birkaç söz söylemeden de kendimi alanuyorum. 1- Ormancılann tüm "hoca- lan", öncelikle "orman vasfi- mn kaybedümesr sözüne kar- şılar... Çünkü, doğada yüzlerce yılda edinilmiş "orman" nıte- liğinin sadece "ağaçhkyer" an- lamına gelmedığını; toprağın aynı geçmişte oluşan "orman ve yaşam yaratan" yapısının asıl belirleyici olduğunu belır- tiyorlar. Bunu böyle öğrenme- yen öğrenciyi de mezun etmi- yorlan.. Yani, *ağaç dokusu azatauş" orman alanlannda "devlete" düşen gerçek orman- cılık görevi, buralan yeniden "orman dokusuna kavuştur- mak". Bu görevde baş sorum- lu olanlann yapması gereken 'Haram para'da gözü var. ise orman alanlanndakı "ka- çak" yapüann para karşıhğı 'Hapu>1a" ödüllendirilmesini eleştirenlen görevden almak ya da mahkemeye vermek yerine, aym yağmaya göz yuman ve teşvik edenleri sorgulamak de- ğil mıdır?.. 2- "KöyKi otanayan' 1 işgalci- lere satıştân elde edilecek para- dan "orman köylüsü" deyarar- landınlsa bile. bu arazıler "bit- tiğtade" ne olacak?.. Nitekım "kövtülerin örgüdû sesi" OR-KOOP, açıklamasın- da diyor ki: "Orman varhğum- za yönelikbu tavır, ormanda>»• şayan köytûlenn de geleceğini tehditedij'oıf Bu görüşûn altında, Sinop, Artvin, Bolu. Zonguldak-Bar- ün-Karabük, Bursa, Ordu-Gi- resun, Araç-Dadav- thsangazl, Azdavay-Pmarba- şı, Kastamonu, Ankara, Muğla, Çanakkale, Manisa, Edirne,Kü- tahva. Bur- dur,K.Ma- raş, Mersin orman köy- lüleri kal- kınma ko- operatifleri ve tanm ürünlen birlıkleriyle biriikte, ilgili meslek kuruluş- lan ile orman ve çevre dernek- lerine ait "50'den fazla örgü- tûn" imzalan var... Yani, Pepe, köylülerin ıste- mediklerini, "köylüleriçin'' (!) yaptığını söylüyor... 'Müşterfleri' kiınler? Aslında, bu tarnşmanın "tur- nusolu", ormanlann satışında- ki "mûşteri profili'' olsa ge- rek... Osman Pepe'nin "1 mft- yondanfada" dedığı ışgalci nü- fus, seçimlerde AKP'ye en bü- yük destegı veren, Istanbulçev- resindeki "Aknrat" türü yasa dışı yerleşmelerde yaşıyor. Eğer pazarlama yasalan çı- karsa, işte bu "seçmenlere" de yağmaladıklan ormanlann "ta- pulan" armağan edilecek... Pe- ki, acaba bu "haksız rant ka- zancmdan" alacaklan paralar, Osman Pepe ve hükümet ıçın "helal" mı olacak; yoksa "ba- ram" mı?.. KtM KtME DLM DUMA BEH/Ç AK —~—— behicakCa turk.net ÇİZGtLtK KÂMÎL MASARACl HARBt SEMtH POROY semihporoyinyahoo.com BULUT BEBEK NVRAYÇtrrçl bulutbebeku: hotmail.com tes7rmi\ıefc«c?V6' tipfc» şzye benzjyö... ^ ) . vertrken İstanbul'un 233. TARİHTE BUGÜN MIMTAZARIKA* 20 Nisan Cumhurbaşkanı da onaylarsa.. "Kûltür ve Turizm Ba- kanlığı''nın artık eli kulağın- da... Eğer, Cumhurbaşkanımız Sezer de bu "siyasi inadı" onaylarsa, kendi kültür kim- liklerini bile "turizm rantı- na" teslim etmeye oy veren AKP'lılerin yakında ne hale düşüceklenni artıkumursamı- yorum... Ancak. kültürel bağımsızlı- ğın değennı kavTamayıp, "uy- gulamayı izleyelim" dıyebi- len kimi aydınlanmız ise unu- rulmayacak... Bu köşe sadece uygulamayı değil 'izleyenle- ri"de izleyecek; "suskunla- n " ise sorgulayacak... Oekinci(a cumhuriyet.com.tr ART NOUVBAU* SANAT AKIM/.. *SOCIET£ 4BT MOUt/GAlt" QH£. NW/O~) SEHSİSI AÇIL- Mlfrı. 18?S 'i-£ *9IS , Bu SANATAtaMt, &AHA ÇOK. RE Ş, , İ GİBİ siA/'t GösregMrçr/'. Nİ, 13. KIVK.ILIP SÜtUJLEJJ 8ır<l OLDUĞU SU , rt>İ.. 6AU6UIN', AHT NOUVEAU" PANO DENtZ KAVUKÇUOĞLU Amerikan Usulü Özgürlük Irak savaşı, Amenka Birteşik Devletleri Savun- ma Bakanı Donald Rumsfeld'in "Yağma özgür- lüktüri" çağnsıyla b'ıtti. Bin yıl düşünseler akıllan- na gelmeyecek bir hızla ve bir anda özgürleşive- ren Iraklılar, bu tarihsel çağnya uyup sokaklara dö- küldüler... önce Saddam'ın heykellerini devirip, devirdikleri heykellerin orasını burasını terlikleriy- le iyice bir dövdükten sonra kavuştuktan özgürtük- lerinin tadını çıkarmak için yağmaya giriştiler. Bu özgürieşme sahnelerinden bize ulaşan ilk görün- tü derme çatma bir el arabasında bir itfaiye hortu- mu taşıyan 15-16 yaşlannda, yalınayak bir çocu- ğun fotoğrafıydı. Yağmalanan itfaiye binasından payına o hortum düşmüştü garibanın... Sonra başka görüntüler gelmeye başladı ekran- lara... Yağmalanan hastanelerden, okullardan, ma- ğazalardan taşınan karyolalar, jinekolog koltukla- n, sıralar, karatahtalar, televizyon antenleri, plastik bahçe kottuklan ve daha neler neler... Her biri bi- rer özgürlük simgesiydi bu yağma mallannın... Ya- nn bir gün ortalık biraz durulur gibi olunca Iraklılar kurulacak özgürlük pazariannda, -artık kaçagide- ceklerse-, satacaklardı bu özgürlük simgelerini... "Büyük kurtu/uş"tan nasıplerine düşecek olan da bu satışlardan ceplerine girecek o dinarlardı za- ten... O üç beş dinar için Amerikan tanklannın üze- rine çıkıp Amerikan askerlerinin suratlannı yala- mışlar, ellerini öpmüşler, ayaklanndan terliklerini çıkanp Saddam heykeli dövmüşlerdi... Amerikan televizyonlan surat yalayan, el öpen, heykel döven bu Iraklı görüntülerini yayımlıyoriar, "İşte özgür Iraklılar!.." diyorlardı. Bizim Amerikan gönüldaşı televizyonlar da "mal bu/muş Mağribi" gibi atlamışlardı bu görüntülere. Yağmacı sürülenni ikıde bir ekrana taşıyoriar, "Bu Iraklılardan da ne köy ne de kasaba olurdu za- ten..." demeye getiriyoriardı. Ne zaman ki Lond- ra'daki, Paris'teki, New York'taki antika eser mü- zayedecileri devreye girdi, Bağdat'taki müzelerde özgürleşmiş Iraklılardan nasibini aldı, biraz duru- lur gibi oldular. Mezopotamya uygariığının o paha biçilmez yapıtlan kapanın elinde kalıyordu. O za- man, "Tann aşkına, nerede bu bizim Amerikalı- lar?" diye sormaya başladılar. Oysa Amerikalılann nerede olduklannı bizim gibi onlar da biliyorlardı. Hastaneler, okullar, bakanlıklar, devlet yapılan, ma- ğazalar gibi o müzeler de yağmalanırken özel Amerikan biriikleri Irak Petrol Bakanlığı'nın çevre- sinde nöbet tutuyorlar, dışanya kuş uçurtmuyor- lardı. Irak'ı o bakanlığın yonetimindeki petrol ku- yulannı ele geçirmek için işgal etmişlerdi çünkü... Amerikan işgal ordusu petrol kuyulannı ele ge- çirince "iş" bitmişti büyük ölçüde... Geriye Kürt- lerie Türkmenleri, Araplaria Kürtleri, Şiilerie Sün- nileri kapıştıımak, sonra bir kez daha kurtancılığa soyunmak, daha sonra da Suriye'yi hizaya getir- mek kalıyordu. Amerikalılar ve onlann sadık müt- tefikleri Ingilizler için ne kadar kanşıklık, ne kadar savaş, "o kadar petrol" demekti. Şunun şurasın- dazaten kırk yıllık, bilemedin elli yıllık ömrü kalmış- tı petrolün... O iş bilmez Araplann elinde daha faz- la çarçur edilmesine razı olunamazdı bu değerii sı- vının... Eğer kesin zaferin yolu teriıkle heykel döv- dürmekten geçiyorsa, ne yapıp yapıp bu "yol" açılmalı, açılıp genişletilmeliydi. Iraklı baldın çıplak- lar bugün nasıl Saddam heykeli dövüp, müze yağ- malayarak özgüriüğün keyfini çıkanyorlarsa, yann da Kürtler Barzani'nin, Talabani'nin, Şiiler Aye- tullah'ın fotoğraflannı yırtarak, Suriyeliler de E- sad'ın heykellerini yıkarak, terlikleyerek özgürie- şebilirierdi. Donald Rumsfeld'in de, Bush'un da, Cheney'in de umurlannda değildi Sümer tabletleri... Mezo- potamya uygariığının adını bile duymamışlardı bu Teksaslı küresel petrol hırsızlan... Biryandan ca- hillikleri, öteyandan vurdumduymazlıklan, birtür- lü gemleyemedikleri açgözlülükleri basınımızdaki gönüldaşlannı rahatsız edecek ölçülere varmıştı... Bizimkiler, doğduklan topraklann en hayırsızlan da olsalar, sonuçta bir başka uygariık beşiğinde, Ana- dolu'da açmışlardı gözlerini dünyaya... Satır ara- lannda, "Ah çocuklar, niçin böyle yapıyorsunuz?" diye sormaya başlamalannın nedeni de buydu... Talihsizliklerinin de tabii... e-posta:dkavukcuoglu(n superonline.com Faks:0212-234 68 73 B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDANSAĞA: 1/ Genellıkle 29 Tem- muz'da görü- lenbirfırtına. 2/DoğuAna- 4 dolu'da bir ır- mak... Eski- denağırhapis mahkûmlan- nm boynuna geçirilen de- mir halka. 3/ Ziraat... Geleceği öğrenmek için çeşit- li şeylere bakarak anlam çıkarma. 4/ Gelir... Asaf Halet Çefebi'nin bir şiir ki- tabı. 5/Kalınkabuk- lu ve çekirdekli bir portakal cinsi... Eski hukukta rüşvet ve- renle alan arasında aracılık edene verilen ad. 6/Bir renk... Ölen kim- senin vücudu. II Ressam tarafindan kullanılan boya hacmi... Harman yerindeki tahılın taş ve top- rakla kanşık kalmtısı. 8/ Bunama... Cemaate na- maz kıldu^n kimse. 9/ îskenderun'a özgü bir fir- tına. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/Yemen ve Etiyopya'da yetişen, yapraklan uzun süre çiğnenince sarhoşluk veren bir ağaç... Suni. 2/Karakter... Akdeniz Bölgesı'nde bir akarsu. 3/ Hoş ve çekici bir görünümü olan... Deriden sızan tuzlu sıvı. 4/ Fınnda ekmek, börek, çörek çevir- meye yarayan bir tür kürek... "Evet" anlammda kullanılan bir söz. 5/ Fas' ın plaka işareti... Bir ha- ber ajansınm kısa yazılışı. 6/ Yabancı... Ulaşım yollannın yayalar ve taşıtlar tarafmdan kullanıl- ması. 7/Sergen... Vanlmak ıstenen bir amaca doğ- ru geçilmesi gereklı dönemlerden her biri. 8/Tek- ke edebiyatı şiir türlerinden biri... Demiryolu. 9/ Çok yakışıkh, çok güzel... Gözleri görmeyen. I L P I K | F A E R • T s IL T K R A T s 1L A T A N 1Y E D E K | B 0 T 0 K A R | S E B A T A R IH U I 1 Tı IR 1 HJ A | A L A L | C 0 K E Y •R A M A Y AN A
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear