01 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Dünden Bugüne Cumhuriyef S P O R Revbyon da işe yaramadıp1 " Futbolu kimkonuş(tur)uyor? Futbolun, popüler kültürün moda, sinema, müzik ve siyaset alanlarıyla kolayca eklemlenen bir yapıya sahip olma sı, kendini konuşturmasının önemli nedenlerinden sayılabilir. M A H M U T S E R T G ünümüzün poplaşan kültürel yapısı içinde spor, daha çok da fırtbol ilgi gören konuların başında geliyor. Bu ilginin uygulamaya yönelmesi yerine konuşma düzeyinde yoğunlaşması dikkat çekicidir. Futbo- lun, popüler küttürün moda, sinema, müzik ve si- yaset alanlanyla kolayca eklemlenen bir yapı- ya sahip olması, kendini konuşturmasının önem- li nedenlerinden sayılabilir. örneğin 2000'li yılla- nn ekonomik krizini altetmesi için Amerika'dan çağ- rılan Kemal Derviş, yurda gelişinde ayağının to- zuyla; "Galatasaray gibi başaracağe, Galatasa- ray gibi oynayacağız" diyerek, futbol alanındaki uluslararası başarılara göndermede bulunmuş- tur. Yİne poplaşan kültürün olmazsa olmaz eğlen- ce sektöründe ki bu, televizyon eğlencelerinden yeni bar eğlencelerine dek götürülebilir, müşteri- izleyici ile kolay iletişim kurmanın en kestirmeyo- lu futboldur: Fenerbahçelileralkış! Beşiktaşlılar ayağa! Cimbomlular yumrvk havaya!" çağnlan, izleyiciyle kurulmak istenen sıcak ilişkilerin kıvıl- cımıdır. Bu puan kazandırıcı yaklaşım, taraftar kimlığinin kullanılarak 'Biz' duygusunun oluşturul- ması biçiminde değeriendirilebilir. Bir başka de- yişle, taraftarlık üzerine o eğlencenin, mekânın bir parçası olmak, oyunun içinde yer almak ola- sıdır. Bunu futbolun sözel gücünün, gündelik ya- şamla eklemlenme noktasındakı etkisi olarak de- ğerlendirebilıriz. Futbol ve gündelik yaşam Futbolun kendini konuşturan nrteliğinin ar- dında, oyunun kendi dinamikleriyle birlikte ken- dine özgü teorik-pratik kolaylıklan ve psiko-sos- yal nitelikleri bulunmaktadır. Bu niteliklerin başın- da, oyunun, hayal edilen gerçekliğe katılmayı ola- naklı kılması gelmektedir. Yaşamın her dönemin- de -ilk gençlik, yetişkinlik ve olgunlukta- kimi za- man doğrudan oyunun aktörü olarak, kimi za- man da dolaylı yoldan ızleyıci olarak yer almak, futbolun göreceli tekdüzeliğinin altında zengin çe- kıcı öğeler olduğunu gösteriyor. 'Zengin çekici öğeler' nitelemesinin, bir anlamda futbolun gün- delik yaşamla olan benzeşiminden ortaya çıktığı söylenebilir. öte yandan bu benzeşimin futbolda yoğun biçimde yer alması ve sonucun 90 dakika sonrasında hemen alınması, ona farklı bir ger- çeklik duygusunun yüklenmesine neden olabılmek- tedır. Oynanan maçın gerçeğı ıle yorumlanan ma- çın gerçeğinin örtüşememesi, futbolu konuşturur. Çünkü izleyici birkarşılaşmayı izlemeye giderken ya da televizyon başına otururken, beklentlerinin ve etkilenmelerinin birbırine karıştığı önyargılara sahiptir. izleyicınin kişilik yapısı, sosyal konumu, futbola ilgisi, takım taraftarlığının yoğunluğu ve de futbolcularlaözdeşleşmesinin düzeyı elbette maç yorumunu biçimlendiren etkenlerdendir. Bütün bu etkenlerin kişisel farklılıklara göre çeşıtlilik gös- tereceği düşünüldüğünde, ızlenen maç ile yo- rumlanan maç arasındaki farklılıklar anlaşılabilir. Futbolda neler konuşulur? Sanılanın tersine, oyunun teknik-taktik özellıklerı yerine daha çok kulüplerin başan durumu, futbolculann özel yaşam- lan -ki bu basına yansıdığı biçimdeelealınırvesöz konusu edilir- takımın hedeflere ulaşma şansının ne olduğu ve de rakip takımlann bu hedeflere ulaş- mada birengel çıkartıp, çıkartmayacağı vb. konu- lan konuşulur. Dikkat edilirse bütün konuşmalar ta- raftar kimliği altındayapılmaktadır. Taraf olmak, bir grubun parçası olmak, bir başka deyışle aidiyet duy- gusu, futbol üzennden kolayca sağlanabılir. Aidi- yet duygusunu yaşayabilmek ıçin ayrıntılı sere- monilere ve para harcamaya gerek yoktur. Taraf olduğunuz takımın adını söylemeniz, herkes tara- fından sorgusuz biçimde kabul görmeniz ıçin ye- terlidir. Üstelik edındiğıniz bu kimlikle, taraf oldu- ğunuz takımın tüm başanlanna -elbette başarısız- lıklanna da- ortak olursunuz, ya da öyle değerien- dirilirsiniz. Takımınızın tüm mal variığı üzerine, yö- netim ve transfer politikaları üzerine ve de futbol- culanna özel yaşamları dahıl söz söyleme hakkı- na sahipsinizdır. Söz sahibi olma hakkı, eleştiri adı altında sözel hakaretten fıziksel saldınya dek gö- türülebilir. Saldınlann yalnızcafutbolcu-taraftar iki- lisi arasında olmayıp taraftar-yönetıci, taraftar-fut- bol eleştirmenlen arasında da geçmesı, bu dün- yanın aktörleri tarafından ne kadar içselleştirildi- ğinin göstergesi olsa gerek. özetle futbolun ele ge- çiricı gücü insanların düşlerine kendine özgü bir gerçeklik katarken, onları çokça konuşturup, ya- şamın heralanıyla eklemlendirerek bu düşlerdün- yasını sınırsızlaştırıyor. Lefter 45yıllık kahramanım ORAL ÇALIŞLAR rarsus'ta 1995 yılın- daki bir imza günü- me eski lise arkadaş- lanmdan birisi elinde birfo- tcğrafla gelmişti. Arkasın- diki imza Mayıs 1965 ta- Tini gösteriyordu. Efsa- ns/i futbolcu Lefter'le bir- fiîe çektirdiğimiz birfotoğ- raftı. Lefter, o zaman futbo- II bırakmasına rağmen tersin Idman Yurdu'nda aitrenör futbolcu olarak o/nuyordu. Ben deTarsus fonan Yurdunun oyuncu- suydum. Tam 38 yıl önce çekilmiş bir fotoğraftı bu. Oral Çalışlar Lefter ile. Ada'da kızlarıyla. Bir Fenerbahçeli ola- rak Lefter, benim eskime- yen kahramanımdı. Ço- cukluğumda parazitli Is- tanbul radyosundan onun oynadığı maçları dinlerken yaşadığım heyecanı bir da- ha hıç yaşamadım desem yeridir. Sonunda onunla karşı karşıya oynama mu- tluluğuna da ulaştım. Ara- dan uzun yıllar geçti. Lef- ter 1 le yıllar sonra Büyüka- da'da dost olduk. O Büyü- kada'y terk etmeyen na- dir Adalılardandı. 95 ya- şındaki Koço Kalfa'yı bir yana bırakırsak, Lefter Ada'nın en eskilerinden. Geçtiğimiz yıllarda ciddi sağlık sorunları yaşa- yan Lefter bu yaz ol- dukça mutluydu. Sağ- lığı yerine gelmiş, ar- kadaşlanyla her akşam olduğu gibi Saydam Otelin kafesinde veya Dolci Pastanesi'nde buluşmaya başlamıştı. 90 yaşındaki Ada'nın gençlerinden(!) Yor- go'yla eskiden olduğu gibi muziplikler yapı- yorlardı. Maç yasağı Lefter'inkızlan.to- runları, damatlan Ada- ya yazları geliyorlar. O eşiyle hiç terk etmedi- ği Adasında onlan ağır- lıyor, eğleniyor. Fener- bahçe'nin Elazığspor'u 7-1 yendiği maçtan sonra herkes Lefter'i kutlamaya geliyordu. O ise, doktoru ızin verme- diği için maçları izleye- miyor, maçı izleyenle- rin yorumlarını dinle- mekle yetiniyordu. 7-1 galibiyet Lef- ter'in büyük kızı Rula'yı ve küçük kızı Aliki'yi de çoksevindirmişti. Gaze- telerde resimlerini gör- meye alışık olmadığı- mız Lefter'in kızlarının fotoğraflarını bu mutlu- luk anında çektim. Ru- la ve Aliki babalarının sağlığının yerine gelme- sinin keyfini de çıkanyor- lardı. Fenerbahçe'yi 1-0 yenip şampiyonluğunu ilan eden Beşiktaş'ın kadrosunda (soldan sağa): Kaleci Mehmet, Vedii Tosuncuk, Çengel Hüseyin, Maruli, Yavuz Üreten, Süleyman Seba, Faruk Sağnak, Nusret Ülük, Kemal Gülçelik, Şükrü Gülesin, Bülent Esel vardı. Şükrü Gülesin, Beşiktaş'a kızdı, G.Saray'a gittl, oradan da da italya'ya kaçtı Fırtına geliyorum demezABDÜLKADÎR YÜCELMAN Şükrü Gülesin, Beşiktaş'ın efsane ol- muş futbolcusuydu. Seveni çoktu, kızanı yoktu. Espri küpüydü sankı. Korktuğu tek kişi vardı, kaptanı Baba Hakkı. Saygı gös- terdiği tek kişi vardı Sadri Usuoğlu, Be- şiktaş'ın diktatör genel kaptanı Arap Sad- ri. Oysa Arap Sadn benim çok iyi geçindi- ğim bir spor adamıydı. İlk basketbol ulu- sal takımında forma gıymiş, sonra Beşik- taş futbol takımının kalesıni korumuştu. Futbolu biraktıktan bir süre sonra da Be- şiktaş futbol takımının genel kaptanı ol- muştu. Beşiktaş muhabırlığı yaptığım yıl- larda onu daha yakından tanımıştım. Be- şiktaş'ın diktatörüydü. Yıllar geçti 1964 yı- ImdaCumhuriyet'te spor yazılan yazmaya başladı. Pek sohbeti sevmezdi ama dedim ya Beşiktaş muhabırhğınden gelme oldu- ğum için aram iyiydi. Birgün bana Şükrü'yü anlattı: "O keratayıhem severdım hem kı- zardım. Pekdisiplinı sevmezdi." Daha baş- ka şeyler de söylemişti ama ben bugün Şükrü'nün ttatya'dan Sadn Usuoğlu'na yaz- dığı birkaç mektuptan soz edeceğim. Şük- rü Italya'nın en popüler adamlanndan bın olmuştu. İlk gittığı takım Lazio'ydu. La- zio'da ise pek sıkıntılı günler geçirmişti ve Meazza sayesinde Paleımo'ya kiralanmış- tı. "4 adımda ceza alanına gıren futbolcu" diyeadlandınlan Gülesin Italyan- lann sevgilisi oldu. "Şukru " yu tüm Italya tanıdı.Türk ve Italya futbolundan bir Şük- rü geçti. Anılar bırakarak. 1960 yılında şe- fim Erdoğan Anpınar ile birlikte Cumhuri- yet adına gittiğımız Roma Olımpiyattan sı- rasında Istanbul'dan bankaaracılığı ılege- lecek paramız gecikince hergün gittiğimiz banka memuru bize Şükrü Gülesin'i anlat- mış ve "O Italyanlara Türkleri sevdiren adam " demişti.Paramız gecikince de "A/e Gülesin'in Palermo'dan Beşiktaş genel kaptanına yazdığı mektuplar l Ağabey bu antrenör komisyoncu Sevgili Sadn ağabey; Paleımo'ya gelmiş bulunu- yonjm. Burası şınn ve denız kena- nnda birşehir. fstanbul'da lıg maç- lan başlarnış. Inşallah bu sene şam- pıyon oluruz. Banagelınce Lazio Kulübü'- nün antrenorvı ıle geçınemedım. Bu adamlar futboldan çok tıcaretı du- şünüyoriar. Unzaim'ı getiren antre- nör küllıyeth (çok büyuk) bir komis- yon almış. Buna müthiş ıçeriedım. Nerdeyse kalkıp Istanbul'a donecek- tım. Ama muvaffak (başanlı) olma- dan dönmek de benı uzecekti.O sı- rada arkadaşınız Meazza ile buluş- tum. Vaziyetı ona anlattım, o da "Lazıo'yu bırak Paleımoya gıt" de- di.1 yıl için Palermo'daytm. Ellerinızden öperim. Şükrü Gülesin 9 Ekim1950 kadaristerseniz, paranızgelince ödersıniz" diyerek 2 Türk gazetecısı olarak bızlere açıkkredi vermiştı.Yani Şükrü Gülesin'in kre- disini biz kullanmıştık. Şükrü, Galatasaray'da Şükrü Gülesin 1 yıl sonra Lazıo'ya döndü. Daha sonra Istanbul'a tatile geldi- ği sırada Beşiktaşlılann ısrarlanna dayana- madı ve Beşiktaş'ta kaldı. Ancak Beşiktaş- lı yöneticiler Şükrü'nün Italya'dan bonser- visini getırmekte gecikince kızdı Galatasa- ray'a transfer oldu. Şükrü, Galatasaray'a geçti ama "Bu formaya ısınamadım" diye hemen hergün dert yanıyordu. Bir gün Hasnun Galip'de- ki kulüp binasında otururken telefon çal- dı.Telefondakı kışı şöyle demıştı: "Beşıktaş- Başım dertte Sevgili Sadn Ağabey; Paleımo'ya geldım, iyi ettım dedim. Ama başım dertten kurtulmu- yor. İlk maçımı Mılan'a karşı oyna- dım. Düşun ilk maçta Italyan takımı- nın müdafaası ıle karşılaşıyorum ho- cam Benden önce Palermo'nun Da- nımarttalı santrforu Bronee'ymış Me- azzanın yakın arkadaşı olan antrenor Vlani, Danımarkalıyı sol açığa benı de santrafora koydu Danımarkalı ba- na tek pas bile vermedı. İlk yanyı 1- 0 rnağlup bıtırdik. Bronee ıkıncı dev- rede de pas vermeyınce seyırciler "Danımarkalı dışan'' diye bağırmaya başladı Maçı bir gol daha yıyerek 2- 0 mağlup bitırdık. Ertesı gun kulübe geldım bir de ne göreyım, maçta bana tek pas vermıyen Danımarkalıya 100 bın lıret ceza vermişter. Bana da galıba iyi oy- namışım kı 25 bın lıret pnm verdiler. Şükrü Gulesın 23 Ekım 1950 i Belki masöriük yapanm rv Sevgili Sadn ağabey; i Palermo'dakı gunlenmden memnunum. Paler- I mo takımı Istanbuia gelmek ıstıyor Bu suretle Istan- bullular da bir Italyan takımı seyretmış olurlar. Kulübün bırTunuslu masöru var.Masajımızı o yapıyor BızimmasörZeki'nınkulaklançınlasın.Berr* - tunuslu'dan masaj derslerıalryorum. Neyapayım, Is- tanbul'a gelınce belkı masorluk yapanm. ; Şükrü Gulesın 30 Ekim 1950 İ 1 Palermo'da kaleci de oldum Sevgili Sadn Ağabey; Palermo'da herşey iyi de her hafta başıma bırşeyler geliyor. Bu hafta da Ge- nova ıle oynadık. Bu defa ben solaçık, hıç sevmedi- ğim Danimarkalı da santrfor oynadı. Keyfi yerındey- di. Ikinci devrenın uçuncu dakıkasında kaleci Mas- ci sakatlanınca kenara alındı Vlani kaleye benı koy- du. Neyse kı cehennem azabı 5 dakika surdu ve ka- lecımızduzeldı. Italyan munekkıdlerın(yorumcuların) yazdıklanna göre ben de kaleye yakışmışım. Şukrt Gülesin 6 Kasım 1950 // Şükrü Gülesin'i anyorum." Şükrü'nün yanıtı şuydu: "Ulan burası Galatasaray Ku- lübu. Beşiktaşlı Şükrü'yüBeşiktaşKulübü'n- den ara"\le kafası lyıce kanşık Şükrü Ga- latasaray'ı da bırakıup Italya'ya gittı. Bar aç- tı, restoran ışletti. Italya sosyetine gırdi, Mı- sır Kralı Faruk ıle arkadaş oldu. Hikayele- rı Italya'da yayıldı durdu. Istanbul'da jübile Italya'ya giden bir başka temsilcimiz Can Bartu 1965 yılında Lazıo'da oynuyor- du.Istanbul'dan gazeteci Necati Karaka- ya, Şükrü'nün jübilesi nedeniyle eski takı- mı Lazio ıle Beşiktaş'ı karşılaştırmak için kol- ları sıvamıştı. Jübile gerçekleştı. Istanbul- da Inönü Stadı'nda Beşiktaş -Lazio ile Şük- rü için karşı karşıya gelirken Şükrü, 115 ki- lolukcüssesi ile emeklılertakımında Fener- bahçe'ye karşı yerinı aldı. 110 bın lira kal- mıştı jübılesınden. Mıllıyet'te spor yazılan yazmaya başlamıştı. 1974 Dünya kupası sırasında Frankfuri'ta aynı otelde kalıyor- duk. Maçlara gıtmekten çok frapa oyna- mayı tercih edıyordu. Bir gün "Şükrü ağa- beyhadimaça" dediğımde "Bızbu maç- lan çok gördük oğlum" diye terslemişti. 1977 yılında Beşiktaş Başkanı Meh- met Üstünkaya'nın Venıköy'dekı villasın- da kalp krızıne yenıldı ve arkadaşlannın kollannda arasında yaşamını noktaladı. Gülesin, Beşiktaş formasını 281 kez giymiş ve 226 gol atmtştı. Italya'da komer kralı olarak da adlandınlan Şükrü, 35 golü de doğrudan komerden atarakayn bir şöh- rete de ulaşmıştı. 3 ARALIK 2003 SAYI3
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear