25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
24OCAK2003CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER İNSANIN SERÜVENİ TURHAN SELÇUK DÜKÜST TABİATLI İSTAN3UL EF2NDİSİ ABDÜLCAK3AZ'- HAÂİKULADE MACERALARI TEKMÎ1İ HAKUSIM, ÛNCE 'Geçmişten Geleceğe Antalyalılar' dergisinde kent sakinleri aile tarihini anlatıyor ntalyah anılannıyazıyor OKTAYEKtNCİ Adı, SaHh Koçaş... Bugûn An- talya turizminin can damarlann- dan olan Kemer yolunun yapı- mında işçi olarak çalışmak için bu kentegelmiş... 1977'dedeailesi- ni getirip yerleşmiş... Çeyrek yüzyılın ardından, ar- tıktartışmasız "Antal>"ah" oldu... Çünkü, geceleri oturdu, çoluğu ço- cuğu yanına aldı; büyükleri din- leyip, küçükleri okşadı ve "aüe ta- rihini''yazdı... Yaşamının Antalya öncesi dö- nemiyle yannlan arasında kur- duğu "aıular ve dûşler" köprü- süyle de yazdıklan "Geçmişten Gefcceğe Antalyahlar" dergisin- de yayunlandı... Artık, kendi ta- rihi "kentinin de tarihi" ve her- kesbunuokuyor... Adı Fatma SüreL.. Annesı Emel Hanım ve babası Safter Bey 1970'lerin başlannda yaşamak için Antalya'yı seçtiklerinde, bu karann aynı zamanda bir tt dün- ya tokantasnun" da kente arma- ğan edilmesi anlamına geldiğini elbette bilmiyordu. 'llk kadın glrlşlmcl 1 Emel Hanım"ın Antalya'dakı "ilk kadın gÜTŞÜnci" unvanıyla yarattığı "Hisar Restoran", bir gün Kaptan Cousteau, derken Prenses Grace Kelly, ardından Bulgaristan De\iet Başkanı Jiv- kof ve daha nıcelerınin beğeni- lerini de alarak ağırlayınca, 1993'te dünyanın ilk 50 lokan- tası arasına adı yazıldı. Antal- ya'daki değişik kurumlardan aldı- ğı ödüller de onur tablosuna eklendı. Ne var ki Fatma Sürel de annesinin kente bu büyük katkılanna ve 2001 'de ölümünden sonra kendisinin de ben- zer katkılan aynı ruhla açtığı Melissa Butik'le sürdürmesine rağmen, tıpkı karayollan işçisi Salih Koçaş gibi asıl şimdi "Antatyah" oldu... Çünkü, yine çoluğuyla çocuğuyla ve yakınlanyla konuşarak, araştırarak; "ailesinin ta- rihini" yazdı... Aynı dergıde de ya- yımlandığı için artık herkes bu çalış- kan ailenin geçmışı ıle Antalya arasın- daki duygu ve hemşerilik bağlannı okuyor, biliyor... Ya yazın ya anlatın Evet... Bugünlerde Antalya'da ken- tin gündeminde "Antalyalılar'' var... Ev- lerde, işyerlerinde, dolmuşta, çarşıda. pazarda, yani "kentyaşamınmgünde- minde", Antalyalılann "kendileri" var. Büyükşehir belediyesinin 20 bin adet basarak geniş bir dağıtımla hemen her eve ulaşttrdığı Geçmişten Gelece- ğe Antalyalılar dergisindeki "Akdağ Aüesi", "Koçaş Aflesi", "Öztemel Ai- lesi'', " Akm Aifcsi", "Akütopu Aile- si',"SaymazAiesi*, "SürdAüea", "De- mirtaşAilesi'' ve "AkşjtAüesPnin anı- lannı ve kentle olan bağlannı oku- yanlar, ya kâğıda kaleme sanlıyorlar ya da dergide duyurulan telefonlan arayıp, "yazar nusmız?" diyorlar... Bunun nedeni ise yine bu çalışma- nın kamuoyuna açıklanmasında, Bü- yükşehir Belediye Başkanı Dr. Beldr Kumbulun altını çizdiği başlıca şu iki vurgulama... Aynı zamanda Tarihi Kenüer Birb- ği'nin başkanvekili de olan ve bu ça- lışmayı Birlik üyesi olmanın en önem- li özgün çabası olarak anlatan Bekir Kumbul diyor ki: "Nereden ve ne za- mangehnişolurlarsaolsunlar.buken- ti yaşamak için seçenler Antaryabdır ve anılarmaherkesiortaketdlderinde, Geçmişten Geleceğe Antah alüar'da, Atatürk'ün Antalya'yı oyaretine de yer verilmiş. w Büyükşehir belediyesinin 20 bin adet basarak geniş bir dağıtımla hemen her eve ulaştırdığı Geçmişten Geleceğe Antalyalılar dergisindeki "Akdağ Ailesi", "Koçaş Ailesi", "ÖztemelAilesi", "AkınAilesi", "AkıltopuAilesi", "Saymaz Ailesi", "SürelAilesi", "DemirtaşAilesi"ve 'AkşitAilesi"nin anılannı ve kentle olan bağlannı okuyanlar, ya kâğıda kaleme sanlıyorlar ya da dergide duyurulan telefonlan arayıp, "yazar mısınız? " diyorlar... "Esinlenebileceğiıniz başka bir örnekobnadanyola çıkuk... Aile- lerin tarihlerini hafiyelik yapma- dan belgelemekiçin deneyi yaap. neyi sır olarak saklayacaklarmı onlara bırakbk. Ancak gördük ki bu çahşmanm öncüleri olanlar, hiç de öyle çekinmeden her şeyle- rini yazdılarJ" Bu öncüler arasındaki Tank Akıltopu, aynı zamanda Antal- ya'daCumhuriyetdönemi "mek- tepH mimariann" da öncüsü... Çünkü kenrin "ilk diplomab mi- marT... Hemen tüm Antalyalılann "en yakışıkh deükanhmız'' dedikleri Tank Bey, 18 Mart 1918'de bu kentin Kışla MahaDesi ndeki e\ - lerinde dünyaya geldiğinden bu yana Antalya için çalışıyor, üre- tiyor, yazıyor, anlatıyor ve yaşı- yor... Akıltopu ailesinin dergideki ta- rihine de yazarlık yapan bu "şa- ir" mimanmız çok sayıdaki şiir- lerinden biriyle de sayfalara an- lam katarken, son kıtasında şun- lan söylüyor: "Kaleiçi'niotellerledoldurduk, Tarih utansın di\e; Bahçetere beton diktik, Düden okansın drye~" Hemşerlllk güvencesl hemşeriKkleridetarihlebü- tünleşecektir.^" Ardından, hemşerilerine şu çağnyı yapıyor: "AiletarUıiniziaraştırıp,bel- geîeyipyaznuz-tstersizyazm, istersiz anlaün biz \ a/alım_ Ama tarihlerini- ziyayımlay-alım, arşh le\eBm,kent bel- leginin hazinesi yapahrn.^ Işte bu davete katılan "öncü" aile- ler arasından 9'unun, ya kendi yazdık- lan ya da anlattıklan ve dergi yazar- lannca derlenen tarihleri, albümlerin- den özenle seçtikleri eski fotoğraflar, kimliklerine ait belgeler ve aile büyük- lerine ait simgelerle birlikte derginin Ocak 2003 ayına ait "flksayKmı" oluş- turdu... Vaktiyle Antalya'ya "Malatyah" kültürüyle gelip yerleştiği Almanca- yı bile "Malarya aksanryia" konuş- masından hemen anlaşılan, Akdeniz Üniversitesi öğretim üyesi ve Patara kazılannın "Anadohı sevdahsı'' başka- nı arkeolog Prof. Dr. Fahri Işık'ın da "antik çağdan bu yana kentin geçmi- şmi" yazarak katkıda bulunduğu Tür- kiye'nin bu ilk aile tarihi dergisi, iki aylık aralıklarla ve aynı sayıda basıl- mak üzere planlandı... 'Sırlar' blle yazılıyor Geçmişten Geleceğe Antaryahlar'ın, yöre aydınlanrun kahlımıyla oluştu- ruhnuş "yaa kuruhı" ilk sayıdaki su- nuşlannda özetle şuna dikkat çekiyor: Evet... Aile tarihlerinin yazılıp yayımlanması çahşmalan, Antal- ya'da artık Kaleiçi'nin "yozlaş- madan" korunmasını, narenciye bahçelerinden elde kalanlann gö- zetilmesini ve düdenlerin de do- ğal dengelerine yeniden kavuş- malannı sağlayacak daha güçlü bir kentli bilincine "yaşamnı özgün anı- lan ve bağhlıklan T 'yla da katkıda bu- lunacak. Ailelerin kendi geçmişlerini diğer tüm ailelerle böylesine içtenlikli bir açıklıkta "paylaşmaya'' başlamala- nyla güçlenecek olan gerçek "hem- şerilik kültürü" de Antalyalılann ve hepimizin "ortak mirası" olan de- ğerlerin en kalıcı "güvencesini" oluş- turacak... BaU J dangörünen TürMye Türkolog-gazeteci Jessica Lutz, 'Golden Apple' (Altın Elma) adlı kitabıyla Cumhuriyet tarihine ayna tutuyor. ESRAAÇEKGÖZ 20 YILLEK ARAŞTIRMA - Lutz, 20 yıldır incelediği Türkiye hakkındaki izlenimlerini, 'Golden Apple'da anlarü. Hollanda'da Türkoloji okuyan gazeteci Jessica Lutz, 20 yıldır incelediği Türkiye hakkındaki izlenimlerini, yazdığı "Golden Appte" (Altın Ehna) adlı kitapta anlattı. Kitabının Cumhuriyet tarihi ile ilgili oldugunu belirten Lutz, "Kitapta, sadece Turldye'nin modern tarihi değfl, bugünkü Türklerin yaşam portresi de var. tnsanlarla yapoğım görüşmekre yer vererek kuru bir tarih anlatmaktan kaçındım. Türkler için önemH olan konuiar üzerinde odakiandnn" dedi. Lutz, kitabının adını 'GoMen Apple' (Altın Elma) koyma nedenini ise şöyle açıkladı: "Kml,eski Türkçede altm demektir ve Oğuz Han zamanmdan beri kızd ehna güç simgesi olarak kabul ediürdi O zamanlarda Türkler, Orta Asya'dan altm ehnayı alarak, Baü'da altın elmanm bulunduğu yeriere doğru fetihler düzenfcdikr. Türkler hâlâ Baü'y^a ghmek isti\t)r; bir şekilde bu altın ehnayı buhnayı umuyortar." Atatüricten etkllendl Atatürkkültüründen çok etkilendiğini vurgulayan Lutz, "Baoh gözlerle bakıknğmda, okullarda Atatürk'ün anlaûlmasu gidilen her yerde onun portresinin bulunması abarö gefiyor. Mîna Urgan gibi, Atatürk dönemini yaşamtş insanlarla tanışıp onlann hikâyeifcrini dmleyince, Atatürk'ün öneminL gerçek bir devrim gerçekleştirmiş oldugunu anladım. O insanlann içindeki ateşi görmek beni çok etkiledi'' dedi. A\Tupa'daki Türkiye ile ilgili önyargılann yanhşlığını anlatmaya, Türkiye'ye ayna tutmaya çalıştığını söyleyen Lutz, Flamanca yazılan kitabuıın Türkçeye çevrihnesi için hazırladığı özeti, Türk yayınevlerine sunacağını kaydetti. Kitabının sonunda "Türkler gerçekten Avrupa Birliği'ne girmek isterler mi" diye bir soru sorduğunu da ifade eden Lutz şöyle devam etti: A B ve Türkiye "Çoğu Türk, Avrupa'nm zengmUpni istiyor, ancak AB üyesi ohnanm ne demek oldugunu bilmhor. İyeliği kabul edifirse stratejik nedenkrden olur. Çünkü Türkrye'nin stratejik durumu Avrupa için çok önemlL Bence ne Avrupa ne de Türkiye bu biıüği yüzde 100 istiyor." DUZYAZI ORHAN BİRGİT 'Yaşasın Adalet!' On beş yıl önceydi. ilkokulun birinci sınıfındaki kızını, okuluna bırakıp evine dönen bir anne, kır- mızı ışık yasağını delerek geçen bir sürücünün kul- landığı otomobilin çarpması sonucunda yaşama veda etmişti. Emekli bir yargıç olan eşi ile birlikte kız kardeşi- mi öldüren kişiye verilecek karan izlemek için, eşim ve ben de duruşma salonundaydık. Yargıç, yargı- lamanın sona erdiğini söyledi ve o kişinin, önce üç ay hapis cezasına çarptınldığını, daha sonra da be- lirli bir süre tutukevinde kalmış olduğu için salıve- rildiğini söyledi. Kişinin yakınları, adamı kucaklayıp omuzlarına aldılar ve "Yaşasın adalet! Adaletyerinibuldu!" di- ye koridora yöneldiler. Hukuk öğrenimi yaptığım zaman, asıl mesleği- min gazetecilik olacağını bilmiyordum. Gazeteci- liktedirenmeyi, avukatlıkyaparken karariaştırdım. Gerçek adaletin, her zaman biryargıcın dudak- lan arasından çıkan karariarda olmadığını gördü- ğüm için, avukatlık uğraşımı, cüppemle birlikte as- kıya aldım. Daha sonra da eylemli politikaya atılıp milletvekili seçilince barodan kaydımı dasildirdim. Prusyalı değirmenci, kendisini imparator karşı- sında haklı çıkartan karara, "8u ülkede yargıçlar var" dediği için, kuşaktan kuşağa taşınan bu söz de, elbette evrenin tüm kurallanna uygun bir bi- çimde "tek doğru" denen her şeyin sürekli doğ- ruluk taşımadığını ileri sürenlerce kuşku ile karşı- lanacaktır. Prusya'da da, başka ülkelerde de, elbette yar- gıçlar olmuştur. Ancak onlar da insan olduklan için, önlerine gelen ve getirilen belgelere göre ha- reket ettikleri için ve dahası o sırada kendilerini bağ- layan yasalann söylediklerini yapmak için hüküm vermişlerdir. Zaman zaman siyasal iktidarlann emri attında ça- lışan, yargı güvencesinden yoksun ya da başka ne- denlerie davrananlara da rastlanmıştır. Bunlann hepsini, hepimiz biliyoruz. Ama dün, bir gazetemizin AKP Genel Başkanı Erdoğan hakkın- da Anayasa Mahkemesi'nde verilen ve tüm geçer- lilik süresi 24 saati bile bulmayan kararla ilgili ha- berinin altına yerieştirilen çerçeve içindeki mini yorumu okuyunca irkildim. "6'ya 5 oyun ilginç dağılımı" başhklı o yorum- haberde "Anayasa Mahkemesi'ne Özal tarafın- dan atanan 5 üyenin tamamı Erdğan 'ın lehine ka- rar verdi. Demirel tarafından atanan 3 üye ile Se- zer tarafından atanan 3 üye ise Erdoğan aleyhi- ne oy kullandı" deniliyordu. Yani ne demek isteniyordu? Ülkenin en yüksek yasama organının vitrininde- ki bu altı saygın insan için yapılan bu yorumla ne- yi söylemek amaçlanmıştı? Altında imza olsaydı, açar telefonu o meslektaşıma doğrudan sorar- dım. İmza olmadığı için, sorumu köşeme aldım. Ya- nıtını da vermek isteyen herkese bırakarak... Bu konuda okurlanmla doğrudan paylaşacak olduğum görüşümü, şimdilik kendime saklayaca- ğım. Ama aynı Yüksek Mahkeme'nin, "Tayyip Er- doğan'ın kurucu üyelikten aynlmış olmakla genel başkanlığının da sona erdiği" gerekçesiyle "karar verilmesine yer olmadığını" açıklamasının uzun yıllar tartışılacağını söyleyeceğim. Yargıçlar tartışacaklar. öğretim üyeleri hukuk fa- kültelerinde, derslerinde yarının hukukçulan ile bu karan sürekli irdeleyecekler. Sadece hukukçu olan- lar değil, düşünen her yurttaşın "Madem Anaya- sa Mahkememizin çoğunluğu bu düşüncenin et- rafında birieşmişlerdi; niçin bu karahannı sudan birerteleme karan ile 22 Ocak 2003'e bıraktılar" sorusuna yanıt arayacağı bilinmelidir. Sahi, niçin bir ülkenin beş yıllık kaderinin belir- leneceği bir genel seçimler öncesindeki o takvim süreci içinde değil de, şimdi?.. Ya daAnkara'daki Yüksek Yargı muhabirlerinin, Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Tufan Algan'a yö- nelttiği soru tümcesindeyeraldığı biçimi ile "Ana- yasa Mahkemesi'nin karan, gecikmiş bir karar mı- dır?"... Tufan Algan, gazetecilere "Bunu Anayasa Mah- kemesi'ne sorun" diyor. Evet. Bu sorunun yanıtı- nı bilmek, öğrenmek hakkımız değil mi? Bir ülkede, Cumhurbaşkanf ndan sokaktaki yurt- taşa kadar her şeyin ve herkesin adım atışında, ağ- zını açmasında saydamlık zorunluğunu ilk koşul ola- rak arayanlann, adaleti de sorgulama hakkı elbet- te olacaktır. öyle bir sorgulamayı istemek, öteki vatandaş- lardan önce tüm adalet mensuplannın olmalıdır. Sence haksız mıyım Sevgili Uğur Mumcu'?.. Ankara'nın taşına mı, gözlerinin yaşına mı ba- kardın 24 Ocak 2003'te, sen de aramızda yaşa- saydın?.. Faks: 0212- 677 07 62 obirgit(a e-kolay.rıet VEFAT VE BAŞSAĞLIĞI Cemiyetimiz üyesi. değerli arkadaşımız M.CAVİT ERSEN22 Ocak 2003 Çarşamba günü Danca'da vefat etmiştir. Kaybı topluluğumuzda üzüntü yaratan Ersen'in cenazesi 23 Ocak 2003 Perşembe günü öğle namazının ardından Danca Eski Cami'den alınarak Nene Hatun Mezarlığı'nda toprağa verilmiştir. Cavit Ersen'e Tann'dan rahmet, ailesine ve üyelerimize başsağlığı dileriz. TLRKTYE GAZETECtLER CEIMÎYETİ PAZARCTK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Dosya No: 2002 62 Mahkememizden verilen 12.11.2002 tarih -e 2002 62 Esas 2002'608 Karar sayılı hüküm ile davaı Ibrahim Derin ile davalı Petra Derin'in boşanmalar;- na ılışkın hükmün davalıya ilanen tebliğıne karar v:- rihniş olup, davalıya ilanın yayımlandığı tarihten i> baren 7 gün sonra tebliğ edilmış sayılacağından t » liğden ıtibaren 22 gün ıçensınde temyiz edilmemeı halinde hükmün kesinleşeceöı ilanen tebliâ olunur.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear