14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 24 EYLÜL 2000 PAZAR HABERLER Vatan Caddesi trafiğe kapanıyor • tSTAİVBUL (AA) - Vatan Caddesi. tstanbul"un kurtuluşunun77. yıldönümü kutlama törenleri provası nedenıyle bugün 7 saat süreyle araç trafığine kapatılacak. Vatan Caddesi. bugün 07.00- 14.00 saatleri arasında Hal Yolu bıtımi, E-5 Cevızlibağ. Tünel sapağından itibaren Lahor Meydanı'na kadar çift yönlü araç trafığine kapalı olacak. Kamyon devpildi: 6 ölü • OF(AA)-Trabzon'un Of ilçesinin Uğurlu beldesinde dün meydana gelen trafık kazasında 6 kişi öldü, 7 kişi yaralandı. Uğurlu beldesi Gürpınar mevkiinde Hanefı Erdem yönetimindeki 54 EL 504 plakalı çay yükJü kamyon uçuruma yuvarlandı. Kazada. Ayşegül Balık, F.B, Refiye Orhan, F.T, Ayşe Türkyılmaz ve Emine Beyaz öldü. Yaralılar Trabzon Tıp Fakültesi Farabi Hastanesi'ne kaldınldı. Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk hastaneye gelerek yarahlan ziyaret etti. Maçka'da meydana gelen kazada da ikisi ağır olmak üzere 7 kişi yaralandı. Canü yayında dünya rekoru • İZMİR(AA)-Izmirli DJ. Hakan Doğanay, 64 saat 23 dakika canlı yayında kalarak bir dünya rekoruna imza attı. Doğanay. böylece Guiness Rekorlar Kitabı'na adını yazdırmaya hak kazandı. Doğanay, 2 gün önce başladığı rekor denemesine hiç uyumadan ve konuşmasını sürdürerek devam etti. Doğanay'ın, "Inanmak başarmanın yansıdır" diyerek başladığı rekor denemesi, dün saat 05.3l'i gösterdiğinde noter, bilirkişi, doktor ve teknik ekiple onaylandı. bıternette başkent rehberi • ANKARA(AA)- Başkentliler, aradıklan adres ve telefon mımaralanna, internetteki bir site aracılığıyla ulaşabilecekler. Interaette yer alan "www.ankaraburada.com" sitesinde; başkentteki eğitim, alışveriş, fınans, inşaat, sağlık. gıda, iletişim, kültür-sanat, turizm, ulaşım. dekorasyon. otomotiv ve emlak ile ilgili kuruluşlann adres ve telefon numaralan yer alıyor. Eskişehir'de ıteppem • ESKİŞEHİR(AA)- Eskişehir'de, dün saat 17.24'te bir deprem meydana geldi. Kandilli Rasathanesi yetkililerinden aluıan bügiye göre depremin merkez üssünün Eskişehir'ın kuzey doğusu, büyüklüğünün de 4.0 olduğu bildirildi. Depremde herhangi bir can ve mal kaybı ile hasar olmadığı ögrenildi. TkKO üyeleri tutuklandı • ANKARA (AA)- Yasadışı TÎKKO örgütü adına çeşitli eylemlere kanştıklan bildirilen 5 kişiden 3'ü Ankara DGM tarafindan turuklandı. Gözlem altında tutulduklan Ankara Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nden dûn öğle saatlerinde Ankara DGM'ye götürülen 5 kişi, DGM Savcısı Hamza Keleş tarafindan sorgulandı. Ankara 1 No'lu Yedek Hâkimliği'ne sevk edilen. Büient Göksülük Kahraman Kılıç ve Hüseyın Canbaz turuklandı. Eurosporrtan başvura • ANKARA (AA)- Yöksek fıyat istediği gerekçesiyle bir süre önce Türk Telekom tarafindan kablolu televizyon şebekesinden çıkanlan Eurosport'un, yayuılarının, 1 Ekirn'den itibaren eski anlaşma hükümlen çerçevesinde yeniden başlaması için başvuruda bulunduğu bildirildi. BilalŞen, komünisûerin, gücünü demokratikgelişmeye vermesigerektiğini söylüyor 'Demokrasiye ihtiyaç var' Bilal Şen, 1992 yıhnda Rusya Komintern arşivierine ulaşü. Burada incelemelerde bulunan Şen, Sovyetier BirliğTnin yıkılmasından sonra Türk komünistierin daha özgür düşünebfleceğini betirtiyor. -v:- . SERDARKIZIK-2- Bilal Şen'in parti içi çekışme- leri, L Bilen, Nâzım, Zeki Başö- mar ve Şefik Hüsnü arasındaki ilişkileri yansıtan, tarihsel tanık- lığı, Türk solunda önemli tartış- rnalara yol açacak gıbi görünü- yor. Şen'le söyleşimızı sürdürü- yoruz: - Cezaevinden sonra sürgün günleriniz başladL.. - Cezaevınde yatarken, bir ha- ber geldi: Bakanlar Kurulu'nun aldığı kararla sırurdışı edildiniz, dediler. Adana Cezaevf nden çı- kardılar. Yanımda ikı memurla Erzincan'a, sonra da Tercan'a götürdüler. Hem bana Türk va- tandaşı değilim diye sınır dışı karan veriyorlar, sonra vazgeçip sürgün ediyorlar. Anlaşılır gibı değil Sonunda mektup yazdun. Çok çabuk cevap verdi Ankara 2 Numaraü Askeri Mahkemesi. Bu konuda yetkili hâkim, yerli hâkimdir dıye. O da duruşma yapacağını, savcı ıtiraz etmezse gıdebıleceğuru söyledi. Allah- tan savcı benım orada kalmamı istemiyor. Sonuçtaonlarbenden kurtuidu ben de onlardan. - t. Bilen'le buluşmaruz nasıl oldu? - Bulganstan'a girdik, kaza- sız belasız. Tesadüfen Mosko- va'da değil de Sofyadaymış. Bir süre sonra yine tesadüfen karşı- laştık. Konuştuk, baktun Türki- ye'de olan bitenden hiçbir habe- ri yok. Benim elimdeki dava dosyasını aldı, şunlan bir okuya- yım diye. Işte Türkiye'deki ko- münist hareketle ilgili ne öğren- diyse, dosyadan ve benim anlat- tıklanmdan öğrendi. Ve o mah- keme karannı da bir daha geri vermedi. Yani hayal kınklığına uğradım. komünist hareketle il- gili doğru dürüst, yaklaşık 15 yıl bir şey bilmemesine... - Bizim Radyo'ya gidişiniz ne zamanoldu? - Akademideyken, Ismail Bi- len en son 196Î'in Ağustos or- talanndabir gün yine geldi. "Ze- ki gelmiş, gidelim onu karşılaya- hm" dedı... Zekı kaçmış. Kara- denız'den Bulganstan'a. Sof- ya'ya getirmişler. Bu arada, ar- tık okulu bitirdim,radyoyagide- ceğim. Bizim Radyo 1958'de kurulmuştu. Radyoda Zekeriya Sertel, Sabiha Sertel, Nâzım Hikmet çalışıyorlardı. O zaman Marat, Zekeriya Sertel'i istemi- yor, onun yorumlanru sevmiyor. Sonuç olarak Zeki Sofya'ya gel- dikten sonra Berlin'e gittim ve radyoda çalışmaya başladun. - Başümar geldikten sonra ne konuştunuz? Yukarda ona iBş- Idn olumsuzhıklardan sözetmiş- tiniz. - Üçümüz, Bilen'in Sofya'da- ki evinde çok konuştuk. Ben sor- dum: bütün yayınlanmızda. bro- şürlerinde partiye karşı olanlar- dan söz edilıyor: kım bunlar, di- ye. Parti içi muhalefet dıyorsu- nuz, kim bunlar? Hiçbir yerde bunlann ismi yok. Nâzım muha- lefetı nedir, dedım. Ikısı de yere baktı, hiçbir şey söylemediler. Demek ki suni bir şey. -Siz parti politikalannı mı sor- guladınız o konuşmanızda? - 1. Bılen'e ve Zekı'ye sor- dum; "Neden programda, mese- la bu parti İstanbul'da, şu şu işçi bölgesinde kuruldu denmiyor da, Anadolu'daki Kurtuluş Sa- vaşı'nın ateşleri içinde kuruldu denjyor?" dıye.u Ya, sen bunlar- la uğraşma" dediler. Zeki'ye sordum bu kez; u Sen Türki- ye"de>din. 27 Mayıs Anayasası referandumu yapıldı. Kim ne ka- dar oy kullandı? Bizim Rad- yo'da, hayır oyu kullananlann TKP'nin etkisiyle davrandıklan söyleniyor. Oysa 'hayır' oylan gericUerin, Adalet Partilüerin. Yani komünistierin oyu değU, Türkiye'deki daha gerici çevre- nin oylan. Neden şimdi siz bun- lan sahipleniyorsunıız?'' Zekı bu konuya hiç dikkat etmediğı- ni söylemekle yetindi. Sonra ay- nı konuyu Marat'a sordum. O da27Mayıs'ıyapan 14'lerinba- şuun Türkeş olduğunu söyledi. Oysa Türkeş başka; Türkeş kur- nazlık yapıp kendinı böyle lan- se ediyordu. Marat'a bunu ne- den anlamadıgını da sordum, "Ben Tûrkeş'i biKyorum, hangi- si baştjr hangisi laçbr hiç Ugüen- medün" oldu cevabı. - O zaman partinin yönetün kadrosunda mıydınız? - Yok, beni almıyorlar, ben on- lann dışındayım. Benim alın- mam ya da bilmem kimin alm- ması için Sovyetler Birliği'ne bildirmek lazım. Sovyetler onaylarsa alırlar. O zaman mer- kez komite falan da yok. Herkes kendi baş, kendı traş. 1. Bilen, - Nasıl değerlendiriJdi bu? - Olumsuz karşılandı tabii. Hatta bunun, hükümet destekli kurulduğu söylendi, komünist hareketi kırmak için. Bunu Ma- rat'a sordum, nereden biliyor- sun, uyduruyor musun, diye. "Hayır efendHn" dedi, "bu bi- zim deneyimizden çıkıyor" - Baştımar ne yapıyordu bu sı- ralar? - Yakın dönemde, Moskova'da 22. kongre oluyor Sovyetler'in. Orada Moskova, Marat'ı ve Ze- ki'yi Türkiye delegesi olarak i- lan ediyor. Zeki çıkıp konuşu- yor. TKP politbüro üyesi olarak takdim ediyor kendisini. Sonra radyoya bir telgraf geldi, "Türk delegesi Zeld konuşru parti adı- na ve şunlan şunlan söyledi'' dı- ye. Aslında bu telgrafı yayunla- mak lazım. Ama ne yapahm. Sofya'da Marat'a sorduk, Ma- rat, haberin kullanılmamasını is- tedi. Böylece o konuşmayı ver- medik - Marat'la Zeki Baştımar ara- suıda rekabet büyük desenize. - Daha bitmedi. Bunlar olduk- mesini söyledim. Yazıldı ama sabah Zeki geldi, "BOal çok ha- ta yapnuşız" dedı. Yunanlılann bızı mılliyetçilikle suçlayacağı- nı savundu. Ama direttim, bun- dan böyle buradyodaEnosis sa- vunulmayacak diye. - İsmafl Bilen, Zeki BaşO- mar'la ilgili çekişmenizde nasıl bir tavır koydu? - Belirsiz... Çünkü ben aslın- da Bilen'in, radyo kurulduğu günden beri yaptığı yaymlan eleştiriyordum. Zeki'yle bana karşı birleşnler. Moskova'ya be- nim aleyhime bilgı gönderiyor- lar. Ben de gittim dışandaki Ma- caristan, Romanya ve diğer ül- kelerdeki yoldaşlara anJattun durumu. Sonuçta biz 28 kişi on- lar orada 3-4 kişi kaldı. Ama kimse kaç kişi diye bakmıyor kardeşim. - Basümar'la Bilen arasmda- Id sorun hangj dönemde çözül- dû? - Marat 1972-73'te sonımlu- luğu yeniden üzerine aldı. Ze- ki'nin evine gitmişler. Kasayı vereceksiniz, demişler. Tepki mm jmrm m *m~ zun yıllar Türkiye'de komünist olmak isteyenin W ğ önce kendi kişiliğinden vazgeçmesi lazımdı. m ğ Bu da parti üyelerinin kiml&sizliğini getiriyor ki, m ğ çok yanlıştı. Şimdi Sovyetler'in yıkımından sonra, m ğ hepimiz bugün eşit vatandaş olarak, sıradan aydm M 1 olarak, herdüşüncemizisöyleyebiliriz, kimse bize ^ ^ ^ ^ r akıl vermeye kalkamaz. Bugün hiç kimsenin etkisinde olmadan, kendi fikrini söyleme olanağı var. Dış düşman yok, etki ve direktif yok. Ne Sovyetler şöyle yapacaksınız der, ne de başka bir komşu. Sonuç olarak eskiden olmayan olanaklar doğdu bugün için. Komünistler hakikaten biraz düşünceleri kalmışsa, rahatça her şeyi söyleyebilir. Moskova'da temsilci olduğunu söylüyor, Zeki de "Türiayetem- sflcisiyim" diyor; o da kendinı temsil ediyor. Çünkü başka kim- se yok arkasında. - Bizim Radyo günlerinize ge- lehm... - Çalışmaya başladık. Bir gün Marat'a, "Yahu,Zekeriya'yısev- nüyorsun anladnn, Sabiha çok iyi kadut, ama sen onu da sevmi- yorsun" dedım. O sırada Sabiha baş redaktörradyoda,Nâzun ça- lışıyor. Marat, "Bn-ak. burjuvia oportünisti onlar" dedi. Aslm- da Nâzım'la da arası iyi değildi. - Anlaşüan orada da bir uyumsuzhık söz konusu. - Doğrusu Sabiha çok olumlu bir insandı, saygınlığı büyüktü. Radyoda diğer yoldaşlarla ko- nuşmaya başladım; "Baştan be- ri 27 Mayıs'ın anti propaganda- sını yapıyorsunuz. faşist darbe diyorsunuz. Anayasaya Mussoli- nı Italyası'ndan kopya edUmiş, diyorsunuz. Kıbns'ta Enosis di- yorsunuz. Benim bunlara akhm ermiyor" dedım. Bunlann hep- si düzeltümeliydi. O zaman Sof- ya Radyosu da Moskova, Buda- peşte Radyosu da, Bizim Radyo gibi aynı yorumlan yapıyordu. Sarunm Marat'm yaİdaşımıyla, Moskova ne demişse, öyle olu- yordu. "Bu yaklaşımlan değiş- tirmekgerekB-" dediğimde, ki o günlerde aramızdan su sızmı- yordu, biraz tersler gibi konuş- tu. Şimdi biz Kıbns konusunda doğruyu savunursak Yunanlı Komünistleri küstürürüz, enter- nasyonal anlayışa uymaz, diye bir şeyler söyledi Marat. Sonuç olarak, biz bunu kendi aramızda konuşahm, ondan sonra partili yoldaşlarla konuşalım demem ışe yaramadı. Bu sırada TİP ku- ruldu. tan sonra bir gün Nâzun'la Ze- ki, Moskova'dan Leipzig'e gel- diler. O sırada Marat Sofya'da. Biz endişelendik tabii ki. Aram, acele Sofya'yı aradı. Marat da hemen geleceğini söyledi ve er- tesi günradyodaydı.Toplanduc. Paris'ten Abktin Dino çağnlmış- tı, Zekeriya Sertel vardı toplan- tıda. Budapeşte Radyosu'nda çalışan Gül Togay geldi. Varşo- va'dan da bir başka arkadaş. So- nunda anladık ki Zekı'nm ama- cı, konferas yapmakmış. Bu konferansta idareyi Marat'tan aldığını açıklayacakmış, böyle- ce formalite tamamlanacakrnış. - Partinin merkez bürosu yok. Peki nasıl dış bürosu oluyor? - Parti her türlü örgütü yapa- bılir dışanda, eğer SBKP'nin onayuıı ahnışsa. Sonra karar alındı, yurtiçine hıçbir şey gön- derilmeyecek, sadece radyoda yaym yapüacak ve dışanda ça- lışüacak; özellikle Ahnanya'da yaşayan 200-300 bin Türk'ün içinde... Bu arada maaşlanmızı Almanlar veriyordu. Marat'la Zeki'nin maaşı aynıydı. Zeki buna içerliyordu. - Sonunda yönetime girdmiz, düşüncelerinizi sa>nnmak için en azından daha uygun bir plat- form. - Ilk önce şu Kıbns politika- smın yeniden değerlendirüme- sini istedim. Çünkü gerçekten açmazdaydık. Sovyet, Yunan, Ingiliz ve bizim KP'nin ortakla- şa bir toplantı yapmasım öner- dim. Sovyetler, Enosis'e sıcak bakıyordu. Kendi kaderimizi kendimizin belirlemesi gerekti- ğini de vurguladım. Zekı sustu. Aram ve Marat da sustular. Bak- tım ıtiraz yok, o zaman toplan- tının protokolünü yazan Gül To- gay'a, bunu karar olarak geçır- göstermiş ama nafile. ICasayı, hesap kıtabı devretmiş. Alö ay sonra da öldü zaten. - Daha sonraki Oişkilermiz na- sıl gehşti? - 1972'de Marat'la Zekı ara- srnda yapüan değişiklikten son- ra bazı gelişmeler oldu. O sıra- da Türkiye'de bozgun var. 12 Mart bozgunu. 1971 'de kim dı- şan çıkmışsa onlar arasında se- çilen birtakım kişiler, Bulgaris- tan'da okula alınıp hazrrlandı. O sırada Marat bana "Moskova'yla konuştum. hatahyım diye dilek- çe yaz, seni geri alacağtz" dedi. Kabul etmedım, sadece partiye alınmam için yazdrm, ama Ma- rat dilekçemin üstüne kendi el yazısıyla "hatahynn" yazdı, onu gördüm. Sonra Sofya'ya gelen- leri örgütlemekle görevlendiril- dim... Son kongrede Marat baş- kan seçildi, genel sekreter de Kutlu oldu. Ancak hiçbir zaman doğru dürüst partiye dönmüş ol- madrm, çünkü hiçbir yetki veril- medi. - Siz Komintern'in arşKine ulaşan ender kişilerden birisiniz. Nasıl oldu bu güişiminiz? - 1992 yılının Şubatfnda Londra'ya gitmıştım, Vedat Türkaü'nın daveti üzerine. Dö- nüşümde Rus olan eşime Ko- mintem arşivlerini görelim de- dim. O zaman, her partinin tem- silcisı arşivini görebilir, diye devlet başkanmm kararnamesi çıkmışn. Hemen telefona yapış- tım, gelebilir miyim diye sor- dum. Özgeçmişimi ve dilekçe istediler. Dilekçeyi alır almaz, akşamı telefon ettiler, gelmemi istediler. Arşive gumek için par- tiden izin alınması şart. - Belgeleri pay laştınız mı? - Abdülkadir Denıirkan ve Londra'dakı Vedat Türkali'ye haber gonaeraım. Geldiler. Ve- dat bir hafta kaldı. Rusçadan ona anlattım Aslmda arşivler açıl- dıktan sonra yabancı komünist partililerin hepsi geldi, kamera- larla fihnler çektı, kopyalar aldı- lar. Türkiye'den kimse yok. Bir ara duydum, Mehmet Baıias dı- ye biri gelmiş, Atatürk ıçın bir şeyler aramış. Yok böyle bir şey demişler. Ben Abdülkadir De- mirkan'la Türkali'ye Kutlu'ya haber vermelerini söyledim. Dosyalann TKP'nin izni ohna- dan verilmeyeceğini söylemele- rini ıstedım. Bu konuşmadan sonra Kutlu bana, Sofya'ya tele- fon etti. Komintern evraklannı almak istediklerini söyledi, yar- dun istedi. Ederim dedım. Son- ra Kutlu geldi, Moskova'da bu- luştuk. Enstitüye gittık. O zaman yıl 1994. Amsterdam Enstitü- sü'nün sağladığı parayla 40 bin mikrofilm çektirdik. Onu da enstitü kendi arşivrne koydu. Bir nüshası da Kutlular'ın tstan- bul'da kurduğu vakıfta. Orada parti üyelerinin lıstesi yok, bazı yazışmalar var. Partiden atılan- lann listesi; kara liste var. 1934- 38 ağustos arasında 66 kişi kara listeye ahnmış. Orada ohnayan insan yok. Ben de şaşrrdun. Nâ- zun Hikmet ve bır sürü adam... 1937'de bizim parti için Komin- tern sekreterliğı özel komısyon kurmuş, çalışmalan incelemek için. Altı ay çalışmışlar, yine özel bir komisyon kurmuşlar. Karar hazırlamaya çalışmışlar. Eninde sonunda belgeyi hazırla- mışlar. - Sizin başka kişkel derskri- niz, sonuçlanmz neler? - Uzun yıllar Türkiye'de ko- münist olmak isteyenin önce kendi kişiliğinden vazgeçmesi lazımdı. Bu da parti üyelerinin kimliksizliğini getiriyor ki, çok yanlıştı. Şimdi Sovyetler'in yı- lcımmrian sonra, hepimiz bugün eşit vatandaş olarak, sıradan ay- dm olarak. her düşüncemizı söy- leyebiluız, krmse bize akıl ver- meye kalkamaz. Ne birileri TKP temsilcisiyim diye bana söyle- yebilir, ne Bulgar, ne Rus bir şey söyleyebilir. Biz kendi kendi- mizden fedakârlık yapük. Onlar bizim için düşündüler, biz dü- şünmedik. Arnk kendimiz dü- şünüp, yapmalıyız. Bu işler Tür- kiyede elli yıldan, tkmci Dünya Harbi sonundan ben belki ilk defa bu kadar kolay. Bugün hiç kimsenin etkisinde olmadan, kendi fikrini söyleme olanağı var. Dış düşman yok, etki ve di- rektif yok. Ne Sovyetler şöyle yapacaksınız der ne de başka bir komşu... Biz şimdi hiç olmazsa kendi istediğimizi yapabiliriz. Sonuç olarak eskiden olmayan olanaklar doğdu bugün için. Ko- münistler hakikaten biraz dü- şünceleri kalmışsa, rahatça her şeyi söyleyebilir. Yıkılan dün- yayı da, kendi yıkımının neden- lerini de araştırarak derinleme- sıne, hiçbir etki altında kalma- dan analtz eder, en geniş olanak- larla durumu saptayabilirler. Bu- gün Türkiye'nin evvela demok- rasiden başka hiçbır şeye ihtiya- cı olmadığına kaniyim. Komü- nistierin iç işlerini kendilerinin çözmesine büyük engel yok. Türk komünistleri, Türkiye bu durumdan yararlanmalı ve bu durumda azami gücünü iç geli- şime, demokratik gelişmeye vermeli. Bu da kitlelerin sorun- lannı daha kolay çözme olana- ğmı sağlayacaktrr. BÎTTİ PAZAR ORHAN BURSALI Üretme ve Öğrenme ÖZÜPIÜ Toplum •X. Biz üretemeyen bir milletiz. Yo yo hayır, bu bir ge- nelleme değil, çeşitli milletlere yakıştınlan ve milletle- ri karakterize ettiği söylenen beylik tanımlamalardan biri de değil. Bu, rakamsal bir olgu. Enflasyon rakamlannda dile gelen... Yıllık toplam mal ve hizmet üretiminde açık seçik belli olan... ^ Dışsatım rakamlannda görülen... Hepimizin bildiği bir gerçek. Tabii bu üretememek sadece belirii alanlara özgü değil, bileşik kaplar örneği hemen her alanı kapsıyor. Yani BlÜM'i de. ••• Gerçi bilimin hakkını yemek istemiyorum; son 6 yıldır, bilimse) üretimin ölçülerinden biri olan uluslara- rasj dergilerde yayımlanan bilimsel makalelere göre, Türkiye'de bilim üretimi yıldan yıla artıyor. öyle ki, ar- tış hızında dünyanın önde gelen ülkelerinden biri Türkiye. Beş yıl içinde 40'ıncılıktan 25. sıraya geldi. Ancak bunun henüz Türkiye için fazla bir anlamı yok. Toplum olarak; ekonomik, kültürel, sosyal ve si- yasal hayat olarak, bilim üretiminden YARARLAN- MAYI bilmeyi de öğrenmeliyiz. Ki bu öğrenememek bizim ana sorunlanmızdan biridir. • • • •' • Bir millet bir şey yapacak; ya üretecek ya da ko- nuşacak. Ûretmeyen toplumlarda, doğal olarak konuşmayı sevenler çoktur. Hatta bunlar büyük kalabahğı oluşturur. öyle ki üreten insanlara da sataşır durur, üretilen işi de berbat etmek veya kötü göstermek için etlerin- den geleni yapariar. Bunun son örneğini, Fransız araştırma kurumu IF- REMER'in Le Survoir gemisiyle Marmara'da yapılan fay araştırmasının ilk sonuçlannın açıklanmasıyla ya- şadık. Tannm, kıyamet koptu! Araştırmayı yapanlan gerçekten sopalamadığımız kaldı! Bugüne kadar başkalarının yaptığı araştırmalan yorumlayarak ortalıkta dolaşan ve depremle adını ilk kez duyurmuş akademik unvanlı insanlanmız yaylım ateşe başladı! Çoğuna bakıyoruz, Marmara fayları üzerine ya hiçbir özgün bilimsel çalışmalan ve bu çalışmalar so- nucu ürettikleri bilgi yok ya da ortaya attıklan iddiala- n araştırarak doğruluğunu test etmeye niyetleri yok. Yani bir projeleri yok. Medyamız, ilk sonuçlar hakkında ne düşünüyor- sunuz, diyerek mikrofonu uzattı bunlara! İyi ki uzattı da biz de kim kimdir yeniden tanıdık. Söylediklerine bakın: "Biz demiştik zaten, bu fay tek parça değil!' "Daha önce söyledikleri doğnı çıkmadı!" "Iki parça tek fay olur mu, milleti fay tek parça kı- nlacak diye oyaladılar ve korkuttulari" Büyük fıyaskodan tutun, bu araştırma boşuna ya- pıldı diyenlere kadar bir dizi ipe sapa gelmez ve bi- lim adamına da yakışmaz, kahve dedikodusuna eş- değer yorumlar ve değefiendiımeler! Çok bildiğimiz "BEN demiştim, BEN haklı çıktım, BEN bilmiştim..." sözleri. • •-^ •-• - % *. Hep BEN BEN BEN!.. - i ^ - " •'•.:. •"'•-•' Bunlar bilmezler mi ki bilgi somuttur, ben demekle olmaz. GİDERSİN, ARAŞTIRIRSIN, GÖSTERİRSİN! ••• Olayın içinde olmayan gerçek bir bilim insanı, fay araştırmalannın ilk kaba sonuçlan açıklanınca nasıl davranır diye düşündüm. Önce, verileri görmeden bir şey söyieyemem, der. Acaba bu araştırmalarda ne gibi yeni bilgiler elde edildi, diye merak eder. Onlan öğrenmeye çalışır. Araştırmayı yapan mesiektaşlannı tebrik eder; kap- samlı yorumlar için sonuçlann ve verilerin bir an ön- ce açıklanmasını diler. İlk kez Marmara üzerinde böylesine ve en son cihazlarla bir araştırma yapıldığı içinsevinir, yüreği pırpıredervb.. Ama bu arkadaşlanmız araştırma yapmadan her şeyi çok iyi bildikleri için buna gereksinim duymu- yorlar. Nasıl olsa kendilerine medya adına mikrofon uza- tacak ve kendilerini gündemde tutacak birileri hep olacak! Üretmek yok, konuşmak var sadece! Çoğumuz beyin ishali olmuşuz! Ağzımıza geleni şöyle bir süzgeçten geçirip tart- madan, doğru olup olmadığını ölçmeden, olduğu gi- bi koyveriyoruz! Gazeteci meslektaşlanmız arasında da öğrenme tembelliğinden kaynaklanan yanlış yorum yapanlar var. Örneğin köşe yazan Artaylı (Hümyet), "Bu kadar para verdik Fransızlara, elde kafa kanştıran bilgiler var sadece" diyor. Altaylı hadi haberi atladı diyelim, sorup öğrene- mez mi araştırmanın kaç paraya çıktığını ve Türki- ye'nin cebinden kırk para bile çıkmadığını! (Bunu utanarak söylemeliyiz aslında!) Altaylı'nın kafası kan- şıksa, örneğin araştırmanın baştan sona içinde olan Naci Görür'e (Marmara Araştırma Merkezi Başkanı) açıp soramaz ve öğrenemez mi, yeni ne elde edildi diye! Ve okuriannı doğru bilgilendiremez mi! • • • Biz sadece ûretmeyen toplum değiliz... Ayrıca öğrenme, doğruları söyleme ve yazma özüriüyüz de! Balina operasyonu Hüseyin Beşikçi DGM'ce tutuklandı tZMÎR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - tzmir'de ortaya çıkanlan "Bali- na Operasyonu'"nun kilit isimlerinden Hüse- yin Beşikçi, îzmir DGM'ce tutuklandı. Operasyonla ilgili ola- rak 4 kişi de aranıyor. Ordu Valisi Kemal Yazı- cıoğlu da eski eşinin DGM'de verdiği ifadey- le ilgili suçlamalan ya- lanladı. tzmir Mali Şube ekiplerince Mamaris'te bir arkadaşına ait yaz- ldcta yakalanan ve gö- zaltına alınan Yeşer Tekstil Firması'nın ku- rucularmdan Hüseyin Beşikçi, sevgilisi Nur- gül Kızıldumai) ile Aka- demi Ajans ortaklann- dan Gülten Seymenoğ- lu'nun sorgulan ta- mamlandı. Doktor kontrolünden geçirilen zanlılar, Izmir DGM Savcılığı'na sevk edil- di. Savcılık, ifadelerinin alınmasından sonra Seymenoğlu ve Kızıl- duman'ı serbest bırakır- ken Beşikçi'yi, tutukla- ma istemiyle nöbetçi mahkemeye sevk etti. Nöbetçi mahkemece tu- tuklanmasına karar ve- rilen Beşikçi, Buca Ce- zaevi'ne gönderildi. Ordu Valisi Kemal Yazıcıoğlu, kendisiyle ilgili Balina Operasyo- nu kapsamında çıkan haberleri yalanladı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear