16 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
g AĞUSTOS 2000 PAZAR CUMHURİYET SAYFA Halet-i Etektronik posta: somoposta.cwnhuriyetcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 FakK 0.212^12 44 97 puhiye Penaftı düdüğünü çalan hakeme, futbolcular neden rtiraz eder? Kendilerini tatmin, tribünlere hoş görünmek, belki başka bir gerekçeyle ama kararın değişmeyeceğini bildikleri halde hakemin çevrcsini sanp boşa nefes - tüketirler... Üniversitelerde oluşturduklan kadrolar sayesinde en çok oyu alıp da rektörlüğe atanmayanlann itirazj niye? Profesör cübbesi giymiş koskoca insanlar, atama kararnamesini imzalayan cumhurbaşkanmın, dûdüğü çalan hakem gibi verdiği karardan geri dönmeyeceğini bilmiyor mu; sokak gösterilerinin, yollara düşmenin anlamı ne? Hiç ummuyorlardı, işgal ettikteri kottukJann altlanndan çekilip alınacağını beklemiyoriardı; kurdukları düzenin süreceğini sanıyorlardı... hirazfannın nedeni; biraz yandaşlanna mesaj biraz da son dört yılın dosyalan açılırsa diye telaş... Aynen, kırmızı kart görmüş futbolcunun halet-i ruhiyesi içindeler! - Temmuz'da enffasyon şampiyonu sivri bibermiş.. "Enflasyonda illa bir sivrilik olacak!" Ik ve orta dereceli okullar kapanalı epey ol- du ama Kabataş Ticaret Meslek Lisesi öğ- rencilerinin mezuniyet yemeği davetiyesi eli- mize ancak geçti... Keşke, zamanında ha- berimiz olsaydı; Milli Eğitim Bakanı Metin Bostan- cıoğlu'ndan, Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Bener Çordan'dan ve hatta Istanbul Milli Eğitim Müdürü Ömer Balıbey den rica eder, Taksim Belediye Gazi- nosu'ndaki mezuniyet gecesine birlikte giderdik... Yetiştirdikleri gençleri hep birlikte kutlardık! Davetiyeye bakılırsa Kabataş Ticaret Meslek Lise- si öğrencilerinin "mütevazi gece"si (Türkçe özüriü olduklan için sözcüğün doğru yazılışının mütevazi olduğunu bilmiyorlar.) Kuran-ı Kerim okunmasıyla başlamış... Ardından Istiklal Marşı... Osmanlı sultanlanndan bazılannın (Deli Ibrahim gi- bilerini inkâr ediyorlar) portreleri ve üç hilalli bir bay- rakla süslü davetiyenin arka kapağında "Fatih'in Is- tanbul'u feth ettiği yaşta ülkesi için üretken ve ideal ideal öğrencibir Türk genci olarak hazınz" yazryor... Nasıl bir hazıriık içindeyseler! Sürprizlerie dolu programın "Yalnız Kurt", "Çırpı- nırdı Karadeniz" ve sairelerinden sonra buyrun da- vetin mahiyetine: "Okulumuz öğrencileri olarak düzenlemiş olduğu- muz; öğretmenler, veliler ile seçkin davetliler toplu- luğunun ve çeşitli sanatçılann katılacağı, Türk-lslam davasına gönül vermiş ideal bir öğrenci ve ülkesi için üretken bir Türk gencinin yapması gereken ödevle- rin konu alındığı konuşmalann yapılacağı bu müte- vazi gecemizde sizleri de aramızda görmekten kıvanç duyanz." Milli Eğitim Bakanlığı'nın "müfredat'ının yanı sıra Kabataş Ticaret Meslek Lisesi'ndeki öğretmenler, veliler ve öğrenciler eğitim yılı boyunca "Türk-islam davası"na gönül vermiş ve yıi sonunda yapılması ge- reken ödevlerin anlatılması aşamasına gelinmiş... Milli Eğitim Bakanlığf na bağlı okul değil, sanki bir partinin gençlik kolu ya da bir örgütün şubesi! Almış başını gitmiş... Keşke davetiye zamanında eli- mize geçseydi ve biz de demokratik solcu bakanlar- dan Metin Bostancıoğlu'nu alıp geceye gidebilsey- dik... Nasıl kafa tokuştururdu merak ettik doğrusu... Soldan sola mı... Sağdan sola mı... Belki Müstaşar Cordan biliyordur... Sağdan sola mı... Sağdan sağamı... Milli Eğitim'in yetiştirdiği ideal öğrenci, okulda na- sıl kafa tokuşturmalı... Soldan sağa mı... Sağdan sola mı... \ ' Kim açıklayacak? SESStZ SEDASIZ (!) NURİKURTCEBE & ĞPEÇC £X>SdM/V JZ/UNA B/LB S£L£CB^ &J£HLA YOksek Yerilim Hattı ErdlnçUTKU Turizmde patlama: Dünyanın kaç bucak olduğunu gördük! Kararaame veya bol 'veya'lı tasarı Bölücülüğe veya irticaya bulaşıp. cumhuriyetin temel niteliklerini orta- [ dan kaldınmaya kalkışan devlet me- murunun, kanun hükmünde kararna- me ile memuriyetle ilişiğinin kesilme- sine, yargı yolu açık olmak kaydıyla evet... Fakat, bu kanun hükmünde karar- name, şimdiki Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz'ın iki yıl önceki Başba- kanlığı sırasında hazırianmış altında dö- nemin Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit'in de ımzası bulunan yasa de- ğişikligi tasansının devamı ise bir da- kika... Tasannın "veya'laria uzayan tümce- sinden:" veya boykot, işgal, en- gelleme, işi yavaşlatma ve grev gibi eylemlere katılmak veya bu amaçlar- la toplu olarak göreye gelmemek, bunları tahrik ve teşvik etmek veya yardımda bulunmak..." Hükümet, memurun maasını kıstık- ça kısmış, bıçak kemiğe dayanmış... Memur, ne yapsın? İşi yavaşlatıyor, topluca rapor alıp hastaneye gidiyor, coplanmaya karşı çalıştığı kurumun binasına sığınıyor, ya- ni işgal etmiş oluyor... Dışarıda topla- nan memurlar da alkışlanyla destek ve- riyor. Hepsi, devlet memurluğundan atı- lacak! Olmadı... Mesut Yılmaz'ın tasan- sıyla devlette memur kalmaz... Her parti kendi iktidarında memur yerine "militan"lanyla devlet işlerini yürüt- meye başlar! ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCÎ 'Pilot' uygulama!.. Depretne karşı "sağlam bi- na" yapılması için 10 Temmuz 2000'de yürürlüğe giren 595 sa- yüı "Kanun Hükmöndeld Ka- rarname" (KHK) kapsamında -ÖMZÖaUgn. "yap« denetim şir- ketlerinin" kuruluşu sürüyor... Bunlar arasında tzmir'de ku- rulan "Yönal Ltd. Şti."nin or- tağı ve Inşaat Mühendıslen Oda- sı (İMO) Izmir Şubesi Başkanı Mebmet Karcı basına şu açık- lamayı yapıyor "Yapı denetim şirketlerinin kurulamayacağı. işlevine uy- gun çalışmayacağı iddia edil- di. Bunlara yanıt olarak ben de bir yapı denetim şirketi kur- dum. İMO Şube Başkanı ola- rak değil, bir inşaat mühendi- si olarak kurdum. Amacımız, iddialann asılsız olduğunu gös- termek, bu şirketlerin kuru- laş sürecini hıdandırmaya ön- ranıyor ve örneğin 595 sayılı KHK için şu değerlendirmeleri yapıyor: "KHK'de tMO'nun görüşfi alınmadı; mühendisler bu sis- teme girmekte tereddüt edi- yorlar..." (Sabah - 11/Tem- muz/2000) "- Denetim kuruluşlarının (şırketlenn) denetim işini yete- rince yapabilmeleri için, mes- lek odaJannuı yetkilerinin de sorumluluklan ölçeğinde art- tınlması gerekmektedir..." (01- çü-Hazıran/2000) Pekı, aynı "tereddüt" acaba tzmir'dekı başkanda neden yok ve meslek odasının yetkilerini arttırmak yerine neden sadece "şirket" öne çıkartılıyor?.. ••• Şimdi de önümde Sabah'ın 25/07/2000 tarihli "Egeli Sa- bah" eki var "Ciğer Kediye Deprem bölgelerinde bu tûr imar kararlannı verenler, şimdi de şirket kurarak "denetim rantını" toplayacaklar... cülük etmektir. tstekli töm uz- man mühendis ve mimar arka- daşlarımı da yapı denetim şir- keti kurmaya çağınyorum..." (Cumhunyet 17/Temmuz/2000) Karcı'nın bu demecini oku- yunca, önce "şaşırdığımı" söy- lemeliyim. Çünkü Karcı "deneyimli" bir IMO yöneticisiydi ve bir meslek odası başkamnın -amacı ne olur- sa olsun- "mesleğiyle" ilgili kur- duğu bir "şirketin" böylesine açıkça "reklamınj" yapamaya- cağuu da bilmesi gerekirdi... Yine çünkü yapı denetim şir- ketleri de sonuçta birer "ticari karalaş" olduklanndan; (yani varlıklannı ancak "para kaza- nabilmekle" sağlayabilecekle- rinden) bir İMO başkamnın bu şirketler arasında "tercih" yap- ma durumundakı "müşterile- ri" etkileyecek şekilde "ben ön- cü ve örnek oluyorum" deme- si etık ve yasal kurallara pek de uygun değildi... Aynı şirketleri kuran diğer mühendisler "Oda Başkanı" olmadıklan için basın- da kendilerini ve "firmalaruu" tarutamjyorlarsa, bu "haksız re- kabeti" de önlemesi ve "üyele- rin haklarını koruması" gere- ken icişi Mehmet Karcı değil miy- di?. • • • Nitekim, aynı konuda, yine İMO'nun îstanbul Şubesi Başka- m Cemal Gökçe ise üstlenmiş olduğu mesleki ve demokratik "•orumluluklara" uygun dav- Emanet!.." şeklindeki manşe- tin altında verilen haberi okuyo- rum: "Çiğli Belediyesi'nin imar konulannın karara bağlanma- sında yetldli olan tmar Komis- yonu Başkanı Ibrahim Do- ğan'ın, inaşatlan denetlemek için özel bir şirket kurması tep- kilere neden oldu..." Habere göre, geçen seçimler- de Karşıyakaya CHP'den bele- diye başkam adayı olan Can Bü- yökoral'la birlikte IMO Izmir Şubesi Başkanı Mehmet Kırcı da aym şirketin (Yönal Ltd. Şti.) "ortaklan"... Bu "iş" birliği- ne tepki gösterenler arasındaki Ege Belediyeler Birliği Avuka- tı Enis Dinçeroğlu ise özetle di- yorki: "İmar izni verenlerie, in- şaat] parayla kontrol edenler aynı kişiler olamaz..." Demek ki şimdi I2inir'de hem "iman" hem de "ruhsatı" bir- likte "sağlama" almak isteyen- ler, "tMO onayım" da garanti eden Yönal Ltd. Şti.'nin önünde kuynık olacaklar... Böylece ya- pılar da "depreme dayanıklı" inşa edilebilecekler!.. ••• lşte size bir "pilot uygnla- ma" örneği... ÇED Köşesi, yıl- lardır hep "haklı çıkanlann" hocası olanProf. Cevat Geray'a sözü bırakıyor: "Yapı izni ve imar denetimi yetkileri kamu yönetimine öz- gü yetldlerdir. Bu yetkiler özel- leştirilemez..." (Cumhunyet/18 Temmuz 2000) HAYVANLAR ÎSMAİL GÜLGEÇ [email protected] ÇtZGİLİK KÂMtL MASARACI H A R B t SEMtH POROY [email protected] KEDl LEVO APTÜUKA TARtHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 6 Ağustos Uvnadaki Ve- cCo« VELAZOUEZ'IN OLÜMO.. 166O'TA BU6ÜN, BÜYÜK ÜESSAMl 61 •mçıNDA MAMfD'TE ÖLDU. ÇOCUK. YAŞ- TA RESMB8AŞIAM/Ç, PACHECO AOU RES- SAMPAN Oe£Si£H ALMIÇTI. 1622'D£ SA- RAY ReSSAMU&mlA 6£TİRlU>İ YEÖMRÜ- HÛN SOHUUA DEĞİN O <3Ğ/S£I/O£ HALDl. RÖMESAAtS USTALAeiNIN YAP/TtAR(NI İNC£- L£M£ OLAHAĞI BÜLPU. 6ÖB£VI SEH£Ğİ,SA- fZAYDA YAPVS/ ÇOfCSAYIDA PORT&ENİN VA- MlSIRA Ça$)71U KOMPOZJSYONLARPA K3SİM- LBR. YAPTI.ONUN GBRÇEKÇIÜKANLAYlŞl, BOYA KULLANlÇi VE SERBESTFlKÇA T7HR DAHA SONRA, ÇOK TAKÜT EDİLBCEKTİK. FATtH 4. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN 1999/241 Davacı Ferit Solak vekili tarafindan mahkememizde açılmış bulunan gaiplik davasında, Istanbul, Silivri, Selimpaşa köyü, cilt 0021, kütük sıra no. 0288'de nüfusa kayıtlı Süleyman ile Penbe'den olma 1340 doğumlu Meh- met Solak'ın 1983 yılında öldüğünü öğrendiklerıni ve bugüne kadar da başka bir bilgı alamadıklannı bildirdiklerinden hayat ve mema- tı hakkında hiçbir bilgi alınamadıgından adı geçenin bu sebeple ölmüş addolunarak gaıphğıne karar verilmesini talep etmiş olmakla, Yu- karda ismi bildirilen şahsın hayat ve mematı hakkında bilgisi ve görgüsü bulunan varsa bir yılhk süre içinde Fatih 4. Asliye Hukuk Mah- kemesi'nin 1999/241 esas sayılı dosyasına müracaatlan ilgililere ilanen duyurulur. 3.8.2000. Basın: 44042 17 PANO DENİZ KAYUKÇUOĞLU İngilizce Konuşan Öküzler ^ A/manya'ya gurbetçi akımının başladığı yıllarda yurttaşlanmızın karşılaştığı başlıca sorunlardan bi- ri de "dil" sorunuydu. Dağarcığındaki iki yüz, ha- di bilemediniz üç yüz sözcükle Anadolu kırsalın- dan kopup gelen insanların dertlerini anlatacak kadar Almanca öğrenmeleri uzun bir zaman ala- caktı. Açılan dil kurslannın öğretmenleri, karşıların- daki insanların kendi aralanndaki iletişimlerinde bile yetersiz kalan "anadil" sığlığı karşısında umut- suzluğa kapılıyor, görevlerini bırakıyorlardı. Kimi- leri ise direniyorlar, öğrencilerine, onlara günlük yaşamlarında gerektiğınde başvurabilecekleri "as- gari düzey"de bir donanımı kazandırmaya çabalı- yorlardı. Bu, gerçekten degerekliydi... Sözgelimi, birma- kine fabrikasının akar-bantında parmağı ezilen bir işçimizin can havliyle çıkardığı "AhL" sesi, ben- zer durumlarda "Avua!.." diye bağıran Almanlar için hiçbir anlam taşımıyordu. Bu basit gibi görü- nen, ama yerine göre belirleyici olan farklılıklar, kendisini Türklerie Almanlar arasındaki ilk tanışma girişimlerinde gösteriyordu. Türkiye'den trenle gel- diğini anlatabilmek için "çuf çuf" sesi çıkaran iş- çimizin ne demek istediğini, treni nedense "puf puf" diye bellemiş bir Almanın anlamasına olanak yoktu. Bizdeki "çaf", onlarda "öaç"; bizdeki "küt", onlarda "dong "du!.. Zil sesi bile farklı duyuluyor- du kulaklarda. Biz "zırrr" sesi duyarken, onlar "klinnn" sesi duyuyorlardı. En anlaşılabilir sanılan şeyler bile anlaşılamıyordu. Bizde sağ elin yumruk yapılıp baş paımağın işaret parmağıyla orta par- mak arasından uzatılmasıyla yapılan o ayıp işaret, onlarda "sevimli bir çocuk bumu" anlamına geli- yordu... O halde işçimiz, karşısındaki Almana öf- kesini nasıl gösterecekti? O, karşısındakinin anla- şılmayan tepkisizliğine sinirlenip büsbütün çileden çıkınca, yumruğunu adamın gözüne sokmaya ça- lışıyor, ama Alman hâlâ gülümsüyordu... "Tarzanvari" de olsa Almancayı sökmeyi başa- rabilmiş yurttaşlanmız bile Türkiye'deki köy anıla- rını aktarmaya kalktıklannda çaresizlığe düşüyor- lardı. Çunkü hayvan seslerıni bile başka duyuyor- du Almanlar. Bizim eşeklerimiz "ai" diye anırıyor- lar, köpeklerimiz "hav"diye havlıyorlar, kedilerimiz "miyav" diye miyavlıyorlardı. Nasıl olup da bu ses- leri "/a", "vauv", "m/yu"diyeduyuyorduonlar?.. An- laşılır gibi değildi! Kuş sesleri bile farklı yansıyor- du adamlann kulaklarına. Kendimizi bildik bileli duyduğumuz "cikcik" sesi, nasıl olurda "kvikkvik" diye duyulabilirdi allahaşkına?.. İlk kuşak gurbet- çilerimiz değil, ama zamanla onların çocuklan, to- runlan öğrendiler; Almanlaıia aynı sesleri duyma- yı, aynı işaretlerie anlaşmayı. Onlar bir Almana kız- dılar mı, sol ellerinin işaret parmağıyla baş paıma- ğını birteştirip bir daire yapıyoriar, sağ ellerinin işa- ret parmağını da öfkeli öfkeli bu daireye sokup çı- kanyoriar şimdi... Belki anımsarsınız, geçen çarşamba günkü ya- zımı, "Yoksa siz, öküzlerin bile İngilizce konuştuğu bir başka ülke biliyor musunuz dünyada?" diye bi- tirmiştim ya; elektronik postadan gelen bir mesaj düşürKJürdü bana bütün bunlan. "fi;raz abartmı- yor musunuz" diye soruyordu okurum, "öküzler İngilizce öğrenebiliıier mi hiç"... Tartışmaya değer, ilginç bir soruydu okurumun sorusu. Türk kedileri örneğin, "miyav" diye miyavladıkları için mi bizler bu hayvanların çıkardığı sesleri "miyav"olarak du- yuyorduk, yoksa yeryüzündeki tüm kediler aynı sesleri çıkarıyorlardı da farklı kulak yapılarımız, farklı algılama yetilerimiz nedeniyle biz "miyav" di- ye duyarken Almanlar "miyu" diye duyuyordu bu sesleri? Bu özel uzmanlık alanında bir şeyler söy- lemekten haklı olarak kaçınıyorum. Ama öte yan- dan da Türkiye'de öküzlerin İngilizce konuştukla- nnı, konuşabildiklerini biliyorum... ingilizce nasıl günlük yasarnımızagirrniş, dilimizeyerieşmişse, hay- vanlanmız da İngilizce öğreniyor, İngilizce konuşu- yorlardı artık!.. Buna ilk kez özel birtelevizyon kanalında çocuk- lar için gösterilen bir çizgi filmde tanık olmuştum. Türkçe seslendirilmiş filmdeki öküzler böğürdük- leri zaman o aJıştığımız, bildiğimiz "moo..."sesi ye- rine, Amerikan öküzleri gibi ingilizce "muu muu" sesi çıkanyoriardı. Bu, çok önemli bir gelişmeydi. Küreselleşen dünyamızda insanlığın "ortakdili"ne giden yolda, özgün bir Türk buluşuydu... Öküzle- rini yabancı dilde böğürtmek kimin aklına gelebi- lirdi ki başka?.. Yeri gelmişken sorayım: Sevgi Özel'in "Dil Kiri, El Kiri"n) okudunuz mu? Bilgi Yayınevi'nden çıktı. Okumadıysanız, okuyun. Yukarıdaki sorumun ya- nıtını da bulabileceksiniz bu kitapta... Faks:0212-723 84 97 (e-posta: dkavukcüoglu(« tuyap.com) BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAGA: 1/ Üzerinde de- ney yapılan kimse ya da şey... Ülkemiz sularmda yaşa- 3 yanve"biz"de denilenmersin- balığı rürü. 2/ Bellı bir amacı 6 olmayan, daya- naksız söz ya da konuşma... Kanşık renkli. g 3/ Manisa'da her yıl düzenlenen ge leneksel şenlığe ve bij şenUkte dağıtüan macu. na venlen ad... Değme, dokunma. 4/ Mozam. bik'in başkenti. 5/ Ja. ponlaraözgübırtürgü- reş... " — Alnıaçık" Tiyatro sanatçumz. 6/ Rumlann kutsal say. g chklankaynakyadapı- g nar II Ensiz... Vücut. takı AIDS vırüsünü süptamakta kullanılan test. 8/ Bir etkinhğin geçıcı olar4k durdurulduğu süre... Suudi Arabıstan'ın para b m ^ 9 / K { ^ ^ Kansızlık. 1/ Dansta erkeğe; eşlil e d en kadın... Içine ok konulan torba ya da kılıf 2/ K4 ^torba ya da kılıf. mas, gereken Kuran 4/ Tıp dılınde bere Içar Otlak. 6/ Badem tur dağ keçısı. Sahıp yatını artırma. 9/ ^ ^ ^ ^ l e n ^ ^ ^ b u l ı m a S1yasal partı... O r h a n H a n ç e r l i o ğ l u n i ) n b ı r r o m a n ı . 3 / K e s m l i k l e ,. h û k ü m l e r i D i ş i g e y ik. s ö z c ü k . 5/ ? / A > d a b l r 8/ Me ^ J fi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear