25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
.26 AĞUSTOS 2000 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Farenin üzerindeki kulak Deney faresinin bedeni üzerinden fırlayan bir insan kulağını görünce, tıbbi etik üzeri- ne emek harcayan Ankara Tıp Fakültesi öğretim uyelerinden Prof. Dr. Yaman Örs'ü aramıştık: "Hocam, genetik alanında dev- rim niteliğinde gelişmeler oluyor, buna bü- yüksaygı duyuyorum. Ama, farenin üzerin- de çıkan kulağın açıkçası insanı ürküten de biryanı var. Değil mi?" Örs, konuya ilişkin kendisinin de kuşkulan bulunduğunu söy- lemişti. Aynı günlerde, "Bilimsel Felsefenin Işığında Biyoetik, Biyopolitika" dersinde öğ- rencilerine ödev vermiş ve onlardan gene- tik kopyalama ve manipülasyonun yol aça- bileceği sorunları irdelemelerini istemiş. Öğrencilerinden Oğuz Özdemir, gen mü- hendisliğinin vardığı son aşamaya ilişkin kaygıları çok güzel özetlemiş: "öjeni anla- yışından çıkan ırkçılığınyeniden güçlenme- si. Toplum içinde ayncalıklı kesimler oluş- turması ve bu anlamda eşitsizliği derinleş- tirmesi. İnsan kimliğinin önceden belirien- mesinin doğuracağı kimlik tartışmalan ve buna bağlı olarak gelişebilecek tek tip in- san modeli. Insanın kobay olarak kullanıl- masının verdıği rahatsızlık. Genetik yapının çözülmesiyle, ileride ortaya çıkabilecek has- talıklann bilinmesinin vereceğı rahatsızlık. Bu tür çalışmalarda ortaya çıkan bulgulann ti- cari ve biyolojik savaş olarak kullanılabile- ceğı." Oğuz Ozdemir'in sıraladıkları, fare- nin üzerindeki kulaktan kaynaklanan ür- küntünün gerisinde yatan nedenlerden yal- nızca bir kaçı galiba... ISIK KA.\SU Borçları emekliliğinden, sağlığından kesip ödeyenler Türkiye'nin bu yılın ilk 6 ayında ödediği faiz dahil toplam iç-dış borç miktarı yaklaşık 26 katrilyonu bulu- yor. Çoğunluk rantiyeye aktanlan bu suyun kaynağı nerede bulunuyor? POAŞ satılıyor, TÜPRAŞ satılıyor, enerji dağıtım şirketleri, santralları, SEKA fabrikaları satılıyor. Sırada BOTAŞ, TÜGSAŞ, İGSÂŞ, PETKİM, İSDEMİR var. Sonra? Bilindiğı üze- re, SSK'nin yapılandırılması ve özel emeklilik ile ilgili yasalarTBMM'nin gündeminde bekliyor. üman-lş Sen- dikası uzmanı Oğuz Topak, bu iki konu üzerinde geniş bir araştırma yapmış. Topak'a göre sermayenin bundan sonraki hedefi emeklilik fonlan. "Devletin iç borçlan ile bu konunun ne ilgisi var" denebilir. To- pak, bu soruya açıklık getiriyor: "Sermaye, ûretimden kaçarak dev- lete borç verme yöntemiyle kâr el- de etmeyöntemineyönelmektedir. Bu da doğal olarak Türkiye'de ol- duğu gibi belli bir sûre sonra dev- letin bu borçlan ödemek için ge- rekli finansman kaynaklannı tüket- mesine yol açmaktadır. Bu neden- le ilk olarak neoliberal iktisat politi- kalannın en önemliayağı olan özel- leştirme devreye sokulmaktadır. Ka- mu varlıklannın satılması yoluyla devlet tekrar borç alabilmek için borç faizlerini ödemektedir." Zur- nanın zırt dediği noktaya geliyoruz şimdi: "Satılacak vartıklann bitme- si ihtimali; gerek kamuyu gerekse sermayeyi bu döngûyü devam et- tirecek yeni bir kaynağa yönlendir- miştir. Işteyenikaynakda, sosyalgû- venlikfonlannınkullanılmasıdır. Dev- let de bu türbirpolitikayı benimse- mekte ve özelleştirme yoluyla elde edemediği geliri sosyal güvenlik fonlannın, özelleştirme gelirierinin yerine geçmesiyöntemiyle sağlama- yaçalışmaktadır.... Devlet, kontro- lûnûn kendisınde okJuğu ve uzun va- deli olarak kullanabileceği bir kay- nak arayışını SSK fonlan aracılığıy- lagidermeyiamaçlamaktadır. Özel- leşürmenin ideolojikolarak kabulle- nilmesinde de etken olan halka arz yöntemi aracılığıyla SSK fonlannın uzun vadeli borç olarak kullanabil- me esnektiğine kavuşacaktr."Topak, SSK sağlık hizmetlerinin özelleşti- rilmesinı de aynı nedene bağlıyorve uygulamanın sonucunu da şöyle anlatıyor: "Hastaneler üzerindeki kamu kontrolûnün ortadan kalkma- sı ve hastanelerin kâriılık anlayışıy- la çalışmaya başlamalan sağlık hiz- metlerinin fiyatlarını arttıracaktır. Sağlık alanındaki bu gizli özelleştir- me, sağlıkhizmetierifryaOanndakiar- tışa paralel olarak SSK'yi ya daha pahalıya da kapsamı daha darsağ- lık sigortası sağlamaya zoriayacak- tır. Sağlık hizmetlerinin piyasalaştı- nlması sonucunda gerçekleşecek fiyat değişimlerinin, eşitsizliği arttı- ncı biretkisi olacaktır. Eşitsizlik, dü- şükgelirii kesimlerin aleyhine derin- Ieşecektir." İnsan kuş misali... Borç ödemesinden çıktık nerelere gel- dikl... Dikmen tepelerinden Ankara'ya, uğultularla top sesleri ulaşıyor. Sa- vaş, Ankara'nın yanı başında. Hayma- na düştü düşecek... Polath'ya yakın Alagöz Köyü yoldan görülmez. Güneş batımına yakın ef- latun ile morla oynaşan tepelerin ar- dına saklanmıştır. Yaklaşık 4 kilomet- re içerdedir, Alagöz Köyü'ndeki 1921 Ağustos'una tanık olan Türk AN Ağa'nın konağı. O konak ki, Musta- fa Kemal'in Sakarya Savaşı Başku- mandanlık Karargâh Evi'dir... Sakarya kıyısındaki halk toprağı O Mustafa Kemal ki, halkı imece- ye çağırır. Buğday, saman, çay ve mum; gres yağı, makine yagı ve sa- atçı yağı; kağnı arabaları, at arabala- rı ve öküz arabalan; katırlar, develer ve eşekler; patiska, trftık, çank, po- tin ve kundura çivisi ister; kasatura, kılıç, mızrak, eyeryapacak ustalarve emek ister ki, Sakarya Ovası'nda ba- ğımsızlık ateşi yakılsın, emperyalizmin kördüğümü yalın kılıç kesilsin... O Sa- karya Savaşı ki, 23 Ağustos'ta baş- lar, 13 Eylül'e değin 22 gün, 22 gece sürer. O Sakarya Ovası'dır ki, güne açı- lır kan çiçeği gelincikler, geceleri Ak- yıldız'a, Ülker*e ve Çoban Yıldızı'na emanet... Bu yıl Polatlı Belediyesi, Sakarya Meydan Savaşı utkusunun 79. yıldönümünü kutlayacak. Uzun kulaklı Midas'ın, Büyük Iskender'in kestiği kördüğümü ile ünlü kenti Gor- dion'u da kapsayan törenler, bağ bo- zumu şenliklerine dönüşecek. Dinle- tiler, halk oyunlan gösterileri, gençlik- çocuk tiyatrolan, kavun-karpuz yanş- malan... Polatlı Betediye Başkanı Sami Çay, ulusal bağımsızlıkduygusunu, ulusal onuru bilinçlerde canlı tutmayı amaç- larken doğayı ve tarihi de göz ardı etmiyor. 13-15 Eylül tarihleri arasın- da Polath'da; Eti'nin, Frig'in, Oğuz'un Sakaryalı halk toprağında buluşalım... ARAYIŞ TOKTAMIŞ ATEŞ Haynanlık Uyandırmak vs. Sayın Başbakanımızın ifade ettiği üzere; "dünyanın hay- ranlığını uyandıran uyumu"; dünya devletlerinden hangisi- nin yetkililerinin dile getirdiği- ni anlamakta çok zorlanıyo- rum. IMF, Dünya Bankası gibi uluslararası finans kuruluşlan- nın yetkililerinin; "kendi öner- dikleri" politikaların kelimesi kelimesine uygulanmasını, "uyum" olarak işimlendirebile- cekteri açıktır. Fakat bunu dün- yaya mâletmek, herhalde çok "hakça" bir şey olmaz. Içindeki çok değerli kimi isimlere rağmen, hükümetimi- zin uyum içinde çalıştığını söy- lemek mümkün değildir. Hat- ta, hükümetin uyum içinde ça- lışması bir yana, hükümetin "hökümet olarak" çalıştığının söylenmesi bile mümkün de- ğildir. Koalisyonu oluşturan partilerin bakanları, kendi yet- kileri içinde olan konularda (belki biraz da genel başkan- lannın onayıyla), canlannın is- tediği gibi çalışmakta, koalis- yon üyesi diğer partilerin ba- kanları, bu uygulamalara hiç ses çıkartmamaktadır. Zaten kendileri de aynı uygulamanın içindedirler. Bu hükümet tarzına; "uyum"dan çok, "paylaşım" adını verebiliriz. Herkes kendi önündekini "yağmalamakta" ve yanındakilere bakmamak- tadır. Bu tür hükümet etme- nin, bir "istikrar" ortaya çıkart- tığının söylenmesi mümkün- dür. Fakat sözcüklerde istikrar sözcüğü, biraz farklı biçimde tanımlanmaktadır! • • • MHP kongrelerini ilgiyle iz- liyorum. MHP; öz olarak, disip- linli bir partidir. 196O'lı yıllarda başlayan ülkücü örgütlenme, bazı badireler atlatmasına kar- şın, 1990'lann sonunda ikti- dar yolunu açabilmiştir. MHP'ye iktidar yolunu açan gelişmelerin analizini yapma- ya niyetim yok. Zaten bu ana- lizi ana hatlarıyla daha önce yaptığım gibi, bu konuda ha- zıriamakta olduğum bir çalış- rna, bir gazete köşesinin bo- yutlarını çok aşar. Fakat şu- nun altını çizmek isterim ki, MHP, merkez sağdaki boşlu- ğjsezerek, "vurdu kırdıa"ima- jını unutturma çabasına giriş- miş ve iktidar yolunu açabilmiş- ti Değişmemiş, fakat değişti iz- lenimi vermişti. Genel Başkan Sayın Bahçeli'nin ısrarla, "Biz csğişmedik" mesajını dile ge- trmesine karşın; koalisyon pa- zarlıkları sırasında DSP Genel Eaşkanı Sayın Ecevft, "değiş- tıer, değiştiler..." düşüncesini sk sık dile getirmiş ve koalis- ynun çatısını oluşturabilmiş- 1, (Bu arada, Sayın Rahşan isevit'in yenir yutulur tarafı cmayan sözlerini de sindir- meyi becerebilmişlerdi.) Şimdi MHP kongrelerinde de kavgalar çıkmaya başladı. Aslında Türkeş'in ölümünü iz- leyen dönemde, benzer kav- gaların şahidi olmuştuk. Ama o dönemdeki kavgaların ne- deni, parti içindeki iktidarı ele geçirmekti. Zira, parti içinde "öVjo'erf//("sorunu vardı. Fakat şimdiki kavgaların kökeninde, "pay kapma" amacı yatıyor. Taraflardan en az biri, "Genet Merkez"e karşı çıkıyor. Yıllarca, kendilerince müca- dele sürdüren ve partilerini bir yertere getiren kimi üye ve sem- patizanlar; şimdi başka birile- rinin "parsayı toplamasına" is- yan ediyorlar. Bakalım bu işin içinden na- sıl çıkacaklar... , - • • • Yazılı basınımızın bir bölü- münün, Cumhurbaşkanımız Sayın Sezer'e karşı tutumla- n, her türlü terbiye sınıriannın dışına çıktı. Suç sınırına gele- ne dek, hakaret etmekten çe- kinmiyorlar. Aynı konuya geçen perşem- be günü de değinmiştim. Yaz- dıklannın hiçbir "endazesi" yok. Kendilerine bir şey söylendiği zaman kıyameti kopartırlar ama, başkalarına ağızlarına geleni söyleme konusunda, kendilerini özgür ve yetkili zan- nederier. Yann, °aray/düzettme/f"için, ne türden maskaralıklar yapa- caklarını düşündüğümde, ina- nın Türk basını adına üzüntü ve utanç duyuyorum. Ne diyelim, bunlardageçer... • • • CHP içinde, lidertik mücade- lesinin eii kulağında. Bu konu- dakı analizimi, önümüzdeki sa- lı günü yayımlayacağım. Fa- kat yıpratıcı bir mücadeleye girişerek, kendi bindikleri dalı kesmelerinden endişe ediyo- rum. AslındaTürkiye'nin siyasal ve ekonomik koşullan; CİHP için, büyük bir şans, hatta bir so- rumluluk getiriyor. Türkiye'nin dağ gibi sorunlarını çözebil- mek için, çok ciddi politikalar üretmek gerek. Hükümetimize bütün dün- ya hayranlık duysa(!) bile; hal- kımızın büyük bir çoğunluğu, çokzordurumda. Eğerbirtep- ki göstermiyorsa; bunun nede- ni, halkın tepkisini "kanalize edecek" bir örgütlenmenin ol- maması. Aslında, CHP bunu yapabilir ama, önce kendi iç sorunlannı çözmesi gerek. ••• Eylülden başlamak üzere Türkiye'yi zor günler bekliyor. Başta iktidar olmak üzere, her- kes ve hepimiz buna hazırlan- mak zorundayız. Lafla peynir gemisi yürümü- yor... Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin yayınladığı günlük Bizim Gazete Ülke sorunlarına ilişkin raporianyia, araştırmalarıyla, köşe yazılanyla, tarafsız haberleriyle sivıl toplumların gazetesi. Düzenlı okumak için abone olun. Tel: 0.212. 511 08 75 Ugukların göremediği Medyada "yoksullaşma" üzerine kıyısından köşesinden yorumlar çıkmaya başlayınca, yıllardır "ikin- ci cumhuriyet" tezlerini savunan tontoncu takım savunmaya geçti: "Yoksuldup olmamakinsantn ken- di sorumluluğundadır. Zengin ke- sim zenginleştikçeyoksulkesim de ondan pay alır vs." Tontoncu takımın "yok" sayma- yaçabaladığı "yoteu//t//f"DPT'nin hazırladığı "8. Beş Yıllık Kalkınma Planı öncesinde Sosyal Sektörier- de Gelişmeler 1996-2000" adlı ra- porda yerini bulmuş: "Türkiye'de, sağlıklı bir yaşam sürdürebilmek için gerekli minimum gıda harca- ma düzeyine sahip bulunmama du- rumu olarak tanımlanabilen mut- lak yoksulluk oranı 1994 yılı itiba- riyle yaklaşık yüzde 8'dir." DPT'nin "minimum gıda harca- ma düzeyine sahip bulunamama durumu'diyetanımladığıolgu "aç- lık"tır. Demek ki, 65 milyonluk Tür- kiye nüfusunun yüzde 8'i, yani yak- laşık 5 milyonu açtır... DPT, bu yüzde 8'in dışında "yok- sullukriskitaşıyan" bir kesimden da- ha söz ediyor: "Gıda ve diğer tüketim ihtiyaçla- nnı bir bütün olarak dikkate alan temel gereksinimler yaklaşımına göre yoksulluk riski altında bulu- nan nüfusun oranı ise yüzde 24 ci- vanndadır." Nüfusun yüzde 24'ü de, yani yaklaşık 16 milyon yurttaş da "aç- lık" sınırında. Açlar ile açlık sınınn- dakilerin toplamı 20 milyonu aşıyor. Gayri safi milli hasıladan en çok pay alan daracık kesime çok ya- kın duran tontoncu takım, bu 20 mil- yonu gönmezlikten geldi, geliyor. Onun için uçuk! HAYVANLAR ÎSMAIL GVLGEÇ lgulgec@yahoo.com KİM KtME DUM DUMA BEHIÇAK behicak@turk.net Ah yeni eictı ÇtZGÎLÎK KÂMİL MASARACI HARBÎ SEMtH POROY semihporoy@yahoo.com TARİHTE BUGÜN MVMTAZARIKAN 26Ağustos SESSİZ SİNEMANIN"BİNBİR SURAT"! 19SO'OA BUGÜN, Ü/VCÛ AMSflfKA/./ S/NEMA OYUNCUSU LON Ct*4A/EY (Ç£A//[) 4* yAŞffijPA ÖCMÛfTTJ. SAĞlR V£ OfLSİZ BİR ÇJFTİN ÇOCUĞU OLPU6UNPAN', PANOOMİAA ÖğeEMfaiÇr/. ÖNCE TİYATfSOYLA tLGJLENEN CHAN£"y, YSf2 O£ y/ , O£ PERD£Ü£ UfJUrUCMAZ "CAMAl/AK"KİŞİU . 8UML4H AGASfNOA, *MOTtZ£ £>AM£'tN KAM- BAc O A ) "P£) ) , ÖVEMLİ Y££ TljlAÇ. LOU Öt-ÜUÜNOEN ÇOK fC/SA SÜeS Öf/C£, İLK V£ SON SBSLFiuyt'N Ç£Vİ£ML£ri %A/v£rz/ uçiMfi" GÖRÜŞ EMÎN GURSES 30 Ağustos'a Taraf Olmak Bugün 26 Ağustos. Ingiltere Başbakanı liberal li- der Lloyd George'un desteğiyle Anadolu'yu işga- le kalkışan Kral Konstantin'in ordusunun Anado- lu'dan defedilmesi için Mustafa Kemal öncülüğün- de Garp Cephesi'nde başlatılan taarruzun günü. 20 Ağustos 1922'de gizlice Akşehir'deki Garp Cephe- si Kumandanlığı'na giden Mustafa Kemal, 26 Ağus- tos'ta Ingiltere'nin desteğiyle Anadofu'yu işgale yel- tenen Yunan ordusuna karşı taarruz başlatmıştı. 5 günde istenilen sonuç alınmış, 31 Ağustos'ta ordu- lar Izmir ve Eskişehir'e yönelmişlerdi. Taarruz öncesi, Meclis'te Hüseyin Avni Bey'in ön- cülük ettiği "ikindgrup unvanını takınan muhalifhi- zip" Mustafa Kemal'e saldırmakta, ordunun mora- lini bozmakta, saldırganlara dağınık bir Meclis gö- rüntüsü vermekteydi. Sözünü ikide bir kesen Hü- seyin Avni'yi "Burası mahalle kahvesi değildir. Kür- süye saygı göster" şeklinde uyaran Mustafa Kemal, "Bu tartışmalar açıkça yapılıp Başkumandan'a kar- şı söylenen sözleri düşmana işittirmekte ülkenin bir çıkan varmıdır" diye soruyordu. Işgalcilerin Eskişe- hir'e dayandığı bir ortamda Afyon Karahisar Millet- vekili Mehmet Şükrü Bey'in sataşmalarına karşı da "Burada komedya oynamıyoruz" diyerek cevap ver- mekteydi. Bu taarruzla birlikte, KemaJ'in askerlerine çarpan Yunanistan Kralı Konstantin 27 Eylül 1922'de, Uoyd George ise 19 Ekim 1922'de koltuklannı kaybetmiş- lerdi. David VValder'in de belirttiği gibi "Ingiltere si- yasal partilerinin kaderi Izmir alevleri içinde yandı." Liberal lider Lloyda George'un Türk düşmanlığı o düzeye varmıştı ki 11 Ekim'de Mudanya Bırakışma- sı imzalandığı halde boş durmamış, 14 Ekim'de Manchester'da yaptığı Türk düşmanlığı üzerine otur- tulmuş konuşması, Dışişleri Bakanı Lord Cunon'un istifasına kadar yol açmış, Büyük Britanya'nın te- mellerini sarsan bir süreci başlatmıştır. Kasım 1922 seçimlerinde Liberaller Ingiliz siyasetinden silinmiş- ti. Ingiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon, Kemalcilerin başarısının Müslüman halklar arasında Türklere sempatiyi arttırdığını belirterek bunun Ingiltere'yi "zaferin meyvelerinden vazgeçmeye ve Avrupa'ya mücadeleci-militan bir Türk devleti yerieştirmeye zoriayacak bir neden olmadığı"r\\ belirtiyordu Eylül 1922'de. Bugün Curzon'un değişik maskeli versi- yonları görevdedir. Mustafa Kemal'in ordusu 9 Eylül'de Izmir'e ula- şınca orada bulunan Ingiliz Amirali ve Konsolosu üs- tü kapalı tehdit savurmaya devam etmişlerdi (M. Kemal'in 4 Kasım 1922 tarihli Meclis konuşması). Bu türtehditler biçim değiştirerek günümüze kadar gelmiştir yeni emperyalizmin yeni yöntemi olarak. mgiliz Lordu Ahmed'in Ankara'ya gönderilmesi, bu adama bazı siyasılenn sahip çıkması, Ingiltere'de ve diğer bazı Batılı ülkelerde onlarca milletvekilinin hiç yokken Ermeni soykırımı iddiacılarıyla sarmaş do- laş olması, 1922'de yırtınan Türk düşmanlannın sonlarından ders alınmadığını göstermektedir. Düşmanlık Büyük Britanya Imparatorluğu'nu sars- tı ve çökertti. Bu çabalar Avrupa'ya bir şey kazan- dırmamıştır. Mustafa Kemal geleneği yeni Türk düş- manlığı çabalarını bertaraf edecek potansiyele sa- hiptir. VVashington da bir Koreliyi göndermişti teftiş için. Bu çabalar boşunadır. Yerli partiler bunlara ara- cılık yapmaktan vazgeçmelidir. Emperyalizmden medet umanlara ve bunu siyasi faaliyetlerinin gere- ği sayanlara 1922'de Mustafa Kemal gerekli ceva- bı vermişti; "Bizim en önemli vazifemiz siyasetyap- mak değildir.. düşmanı kovmaktır. Bunuyapmadık- ça siyaset, anlamsız bir söz olarak kalır." (Nırtuk, TTK. Cilt-ll, s. 877). 30 Ağustos'a taraf olmak emperyalizme karşı ol- makla eş anlamlıdır. llhan Selçuk'un da belirttiği gi- bi bu, Kurtuluş Savaşı'nın kazanımlarına sahip çık- makla olur. Eİçibey'i uğurlarken Bakû'da kendisiyle konuştuğumda her şeyi açık- ça ifade eden namuslu bir insan gördüm karşımda. Bu kadar açık konuşmakla siyasetçi olunamayaca- ğmı söylediğimdeAtatürk'ün yolunu takip ettiğini söy- lemişti. Etrafında eğitimli fakat son derece yoksul insanlar onun ağzından çıkan sözleri dikkatle takip ediyorlardı. 1918 - 1920 arası Bakû'da çok konu- şulan Türkiye ile birleşmek hayalini sürdürüyordu. Fakat Rus, Iran ve Enmenistan işbirliği karşısındayal- nız kalmıştı. Bu insan hiçbir zaman Enverci panik içinde olmadı, fakat Türkiye'den giden bazı kişile- rin oyununa geldi, Moskova'nın böyle bir oyuna kar- şı koyacağını bile bile. Albay Suret Hüseyinov'un isyanı karşısında kan dökülmemesi için Nahcıvan'a gitti. Atatürk'ün neferi gereksiz yere kan dökül- mesine müsaade etmemişti. E-mail: emingurses(a yahoo.com Fax: 0212 513 85 95 BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 f 2 3 4 5 6 / I U M in ı 1 8 1 1 9 ı 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDANSAĞA: 1/ Uyuşturucu bir madde. 2/ Muğla'nın bir ilçesi... Sansa- bır da denüen bir süs bitkisi. 3/ AsafHalet Çelebi'nin bir şiir kitabı... Utanç duyma... Kaynağı mito- lojik çağlara dayanan kirişli bir çalgı. 4/ Ishal... "Karacaoğlan der ki 1 taptığım—/Yıkılmaz 2 Tann'nın yaptığı ya- 3 pı". 5/Birtürkahnve , ağırçızme. 6/ Gözde sanya çalar kestaneren- gi...AvrupaBirliği'nin 6 kısayazılışı...Baryum 7 elementinin simgesi. 7/ 8 Üstû kapalı bir at ara- 9 bası. 8/ Notada durak ışareti... Kaçmaması için hay- vaalann ayağına takılan demir köstek. 9/ Dolaşmak. YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/ Göç, göçme. 2/ "İnsan —'de hayal ettiği müd- detçe yaşar" (Yahya Kemal)... Kenar süsü. 3/ Eski Mısır'da güneş tannsı... Bir yanşm belirli uzaklığı kapsayan bölümlerinden her biri. 4/ Telefon sözü... Kalın ve kaba bir kumaş. 5/ "Dehri arasan binde bir âdem bulamazsın/Âdem görünen —'lan âdem mi sa- nırsın" (Ziya Paşa)... Yeşil yapraklan yenen bir bitki. 6/ Eli işe yatkın, becerikli... Cepte taşınan tütün ku- tusu. II Avı çok olan yer... Bir ağaç. 8/ Tahtta hü- kümdar olmadığı zaman devleti yöneten kimse... Da- mızlık erkek sığır. 9/ tmtiyaz. B A N G L A D E ş E L A | A L E V 1 Y A S A L | H 1 z A T A Y | G A T 0 z A •D A R •A F E V S E C E K •R S •TR A | A T E Y A L | B 0 R A N A G 0 R A F 0 B i
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear