24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 22 AĞUSTOS 2000 SAL O L A Y L A K Vxîi CjOIl.IJiSLJlj.lt olay.gofus@cumhuriyetcom.tr %**.',' A. Nevzad O D Y A K M A Z Yargıtay Onursal Üyesi, Eski Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Üvesi H angi konuda olursa olsun bır yargıya va- rabilmek için, bir işi uğraş olarak üstlen- miş ya da benimse- miş olan kişınin bir- takım bilimsel, toplumsal ya da ya- sal yol ve yöntemlere uygun davran- masının yanı sıra öz kişiliğinden de katkıda bulunması gerekir. Yargılayanın, gerçek bir yargılama- da, soyut bır davranış içinde yargı- Iama yöntemleri uygulaması söz ko- nusu olmaz. Bu, ancak kişinin özvar- hğına ılışkın eleştiri niteliğinde ve öz- varhğın denetimiyle ılgilı bir başka anlamda yargılama yolu olur. Hukukta gerçek yargılamanın ko- nusu, somut bır davranış, eylem, ol- gu ya da sorundur. Bu bakımdan yar- gıç ya da yargıcı katında olan İdşi, ilk önce edimsel durumu inceleye- cektir. Konunun maddesel yönünün birtakım kanıtlarla belirgin olması- na karşın, ruhsal nedenlenn ya da tümleyicı nıtelikteki öğelerin özdeş açıklıİcta olmaması doğaldır. Bu ne- denle konunun salt maddesel yönü- nü göz önûne alarak bir yargıya var- mak çoğu kez yanılgılı sonuçlar do- ğurabilir. Dahası, güvenilır kanıtlar olarak değerlendırilen anlatımlann, bulgulamalann ve konuya ilışkin tümleyici nitelikte sayılan öteki bel- gelerin yargıya dayanak olduklan ve yargırun gerekçesini oluşturduklan İcabul edilmekle biriikte, yargının özünü tûm olarak yansıttıklan söy- lenemez. Yargılamada en önemli etmen yar- gılayanın ruhsal durumudur. Kişi, özeleştirisini yaparken dengesiz dav- ranışlarının ya da yanılgılı değerlen- dirmelerinin ve yargılannın kökeni- nı, ruhsal yapısuıda ya da bu yapıyı oluşturan dış etkenlerde aramak eği- limindedir. Bu, kendine ilişkin değer- lendirmelerde ve yargılamalarda ola- ğan bir davranış sayılabilirse de, hu- kuksal bir yargılamada özdeş düşün- ceye dayanmak, yargılananı ruhsal açıdan yargılamak gibi bir sonuç do- ğurur. Yargılayan böylece kendi ruh- sal yapısına uygun kişisel bir yargı- lama yöntemini uygulama dunımu- na düşer. Güvenilir ve kesin bır yargıya va- rabilmek, salt hukuksal bilgıyle ya da genel ekinle (kültûrle) ve düşün- sel yönden yücelmiş bulunmakla ola- naklı değildir, ıçsel olarak da olgun- luğa uJaşmış olmak gerekir. Bu sap- tamayı yaygınlaştırırsak, bır kişinin başkasına ilişkın olarak varacagı yar- gılarda. ruhsal durumunun etkiü ola- cağı kuşkusuzdur. Dengesiz ve tutar- sız bir ruhsal yapı ya da duygusal- lık, kesin ve güvenilir bir yargıya varmayı güçleştireceğı gibi, gerçe- ğin ortaya çıkanlması bakımından da bir engel oluşturur. Sözgelişi, salt yasal kurallara ve yöntemlere uygun bir yargılamayı uygulayan ve bu ko- nuda hiçbir kuşku duyulması olası- lığına yer vermeyen biryargıcın ruh- sal durumundaki olumsuzluk söz ko- nusu olunca, sorguladığı sanık ya da tanık ûzerinde içsel bir baskı doğu- rabileceğı kuşkusu ortaya çıkar; ya- mlgılı anlatımlara ya da gerçek dışı ve tutarsız savunmalara ypl açar. Hukuksal bakımdan yargılamada, yargıcın uymak ve uygulamak zorun- luluğunda olduğu yasal yargılama yöntemleri, bir bakıma erkinliğini sınırlamakla biriikte, uslamlamaya gitmesi yönünden onu kısıtlamış sa- yılamaz; doğrusu böyle bır kısıtla- ma hukuk ilkelerine aykın bir durum yaratır. Bu nedenle yargıcın, yargı- lama konusunda sınırlı ve kısıtlayı- cı yasa kurailan dışına çıkarak, ger- çeği ve hakkı belirlemek ve saptamak amacıyla daha hoşgörülü davranma- yı yeğ futması gerekir. Gerek ceza yargılama yöntemi, gerek hukuk yargılama yöntemi sap- tanınış belli kurallara dayanır. Bu kurallann, uygulamada yasal yön- den yargıcı baglayacağı kuşkusuzdur. Ancak kurallann içerdiğı anlamın, yargılanan yaranna yorumlanıp de- ğerlendiriJmesinde hiçbir sakınca oi- madığının kabulü de denkserlik ge- reğidir. Nitekim yargıç, öncelikle yargılama evresindeki tutumuyla yar- gılananlara güven vermiş olacaktır. Yargılamada ilk koşul, yargıçlann yasalann yazılı biçimini (metnini), gerekçelerini tam olarak bilmeleri- dir. tkinci koşul, yorumlamalann hu- kuk kaynaklanmn tümü göz önûn- de tutularak yapılmasıdır. Üçüncü koşul, yasalar ve hukuksal ilkeler bakımındanhiçbirödün vermeden in- sanca ve hoşgörülü davranmaktır. En önemli olanı, yargıcın ruhsal den- gesini koruması ve değerlendirme- lerini, günlük yaşantı ölçüleri çer- çevesinde ve kişisel duygulanna da- yanarak değil, genel yargı kavramı doğrultusunda yapması koşuludur. Ozet olarak, yargılayıcılann (yar- gıçlann ve yargıcılann) öncelikle us- sal ve bilinçli bir düşünce yöntemi- ni, çağdaş ve uygar bir yaklaşun bi- çimini ve özellikle "yargısal bağım- azbk" kavramının öneminı benim- semiş olmalan gerekir. Yargısal bağımsızlığın, sonuç ola- rak da "yargısal özgürlüğün" ger- çekleşmesi bakımından şimdikj yar- gılama dizgesinde ve tüzel yapıda yasal oluşumlarla ve kurallarla yeni düzenlemelere gidihnesi ön koşul olmakla biriikte, ana sorunun çözü- mü, yargüayanlann kendi duygu ve düşüncelerinde bağunsızlığı ve öz- gürlüğü gerçekanlamda özümsemiş olmalanna bağlıdır. Güven verici ve haktanır bir yar- gısal gücün varlığrnın toplumca onay-. lamp benimsenmesi, yargılayanla- nn yargılama evresindeki bağımsız tutumlanyla olanakhdır. Yargılayan-. larm siyasal bir düşüncedenya da top- lumsal nitelikte bir baskıdan etkile- nerek yargılamayı yürütmeleri ya da bir yargıya varmalan, yargrya gölge düsürür; yargı kararlannın kamu- oyuııda tartışümasına neden olur. öncekararlartarbşıfar,sonra da yar- gıorganlannm yapısaloiuşumlan ve yargüayanlann tutum ve davranıs- lan. Gidereksöylentiler artar,kuşku- lar güvensizüği doğurur. Yargı ku- rumlannın ve yargılayanlann say- gınlığı zedelenir. Böylece bu tür güç- süzlüğu ya da yanlı bir davranışı salt bireysel olarak değerlendirmek ye- rine, topluca suçlama eğilimi ortaya çıkar. Kimi de yargılayıcı katında olmak düşüncesi, kişiyi büyüklenmye iter, yanılgılara düşürür. Oysa yargılaya- nın, bir gün kendisinin de yargı lan- ma durumunda kalabileceğini dü- şünmesi, onu daha gerçekçi bir tu- tum içinde uygulama yapmaya zor- lar. Kısaca, yargılama sanatmı yar- gılayana özgü bir uğraş olmaktan çok, iosanlara özgü bir beceri olarak değerlendirmek ve benimsemek gerekir. "Itiraf etmekten çekinmeyelim ki bugün Türkiye, çeşitli akımlann yanı sıra cumhuri- yete karşı şeriatı açık veya kapalı, örtülü ola- rak savunan mihraklarla karşı karşıyadır." Bu sözler 11 Nisan 1984'te TBMM kürsü- sünde söylenmiştir. Tam 16 yıl önce!.. Ko- nuşmayı yapan Ordu Milletvekili Doç. Dr. Bahriye Uçok... Mılletvekillerı ikide bir Üçok'un sözlerini kesmeye çalışırtar, o "Gerçeklen söyleme- mi istemiyorsunuz" dıyerek konuşmasını sürdürür: "DiyanetIşlen gazetesinde şöyte deniliyor: Istam ilkelerine zıt bır durum tatbik edılmek istendığınde devlete itaat edilemez. Yani biz, şeriat kurallanna ters düşen bir kanun çıkaracak olursak halkı ısyana teşvik etmiş olacağız." Bu sözlere karşı ANAP iktidannın bakan- lan "Bu Meclis'in vaktıni işgal etmeye hak- kınızyok" diye bağırırlar. Içişlerı Bakanı Ak- bulut, "Bu konuda küçük olaylar büyütûlü- yor. Dediğim gibi olaylar fazla abartolıyot" EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Uçok'tan Bu Yana... der!.. O günlerde Kenan Evren cumrıurbaşka- nıdır. Turgut Özal başbakandır. Iktıdarda tek başına Anavatan Partısı bulunmaktadır... Ne var kı, Üçok'un tehlıkeleri haber veren söz- leri bu kişilere vız gelmekte, gerçekleri açık- layanlan susturmak baskısı büyük bir güçle sürdürülmektedir. Sonra neler mi oldu? Bahriye Üçok, evine gönderilen bir pake- ti açmaya çalışırken bir bombanın patlama- sıyla öldürüldü. Derken Prof. Dr. Muammer Aksoy, onun da ardından Sevgili Uğur Mumcu... Ve da- ha kimler, kimler... En sonra da Prof. Dr. Ahmet Taner Kış- lalı... Bütun bu şeriatçı cinayetlerin soruştu- rulması aradan uzun zaman geçtikten son- ra yapılıyor, sonuç alınıyor mu, alınacak mı, orası da belli değil daha!.. Ya toprak altından çıkanlan sayısız ceset. Günümüzde hızı kat kat artan şeriat propa- gandalan, sinsice insan haklan, demokrasi edebıyatını siper alarak cumhuriyet devrim- lerine saldırma girişimleri!.. Erbakan'lan Fethullah'lan savunan TV kanallan, gazete yazarlan!.. Adaletin açtığı so- ruşturmalan küçümseyenler daha düne ka- dar Batılılara, çağdaş uygariıktan yana olan- lara küfredenler, şımdi aynı Batılılardan mer- hamet dilenmekte!.. Yalnız on beş yıl önce mi? Şeriatçı tehli- keden söz edenter, yazı yazanlar öytesine çok ki! Ama oy hesabı, kafasızlık, özel çıkar do- laplan bütün bu tehlikeli oluşumu önledi, gizlemeye çalıştı hepimızin gözleri önünde... Sonunda Erbakan, başbakan bile oldu. Oldu ama, cumhuriyet ordusunun uyansı ve halkın bilinçli davranışıyla uçuruma giden yoldan geri dönüldü 28 Şubat günü!.. Şim- di bir kez daha gerici ortaklıklar kurulmuş- tur. KHK konusu alabıldiğıne somürülmek- tedir. Cumhurbaşkanı'nın hukuk açısından di- rençli tutumu bile yobaz kafalılarca yanlış yorumlanmaktadır. Peki ama Ecevit, daha düne kadar Fet- hullah'ıövmüyor muydu? Tutuklanma kara- nnı içine sindiremediğını söylemıyor muy- du?.. Bütün bu gerçekJeri ilk başbakanlığın- da gönmemış miydi. Bahriye Üçok'un uyansı bugün de güncel- dir, bugün de büyük bir uyandır. PENCERE Kürtçe Yasağı?.. Yıl 1971... Maftepe Askeri Ceza ve Tutukevi'ndeyim; elimde- M '£ ki belgeler ve notlarla koğuşta "Yüzbaşı Selahat- ""'" tifjûn Romanı"r\\ yazıyorum; akşamüstüne doğru bır *ses duydum. Tutuklu gençterden biri, ranzanın üstüneçıkmış, ta- •vana yakın pencereden avlunun köşesindeki nöbet- çi kulesinde görevini yapan askerle Kürtçe konuşu- yor. Ne konuşuyor?.. Anlamıyorum; ama, anadilini konuşan insanlarda- ki sıcaklığın penceredeki demir panmaklıklan erittiği- nı duyumsuyorum. • Masanın başına döndüm; Yüzbaşı Selahattin'in notlanna eğildim. Biranı: . .. Yıl11935.. Yüzbaşı Selahattin, Antep üzerinden sınır karako- lu Tahtaköprü'ye vanr. Gece.. Yüksek bir dağ eteğinde ağaçlaria bezenmiş te- miz bir karakol.. Ay ışığı.. Yakındaki köyden birtürkü sesi getiyor, bir Kürt ka- dtnı yanık sesiyle söylüyor, sevgilisinin öiümüne ağıt yakmış bir delikanlının ezgisi: "Ey melek kalk! Kalk gör kı ben ağlıyorum. ; - Inan ve anla kı bu gözyaşlanm Herşey bittikten sonradır Ve gözyaşında yalan yoktur. > .. Herşey yalan.. Sevgi yalan.. Hayat yalan.. Yalnız bir şey doğru: Artık sen yoksun." * Gazetelenn yazdığına göre Diyarbakır'da çoğun- luğu Kürtçe şarkı ve türkülerden oluşan 242 kasetin satışı Valılikçe yasaklanmış. Neden?.. Yanrüamak ya da anlamak güç!.. lletişim çağında ne ses yasaklanabilir, ne söz, ne düşünce!.. Üstelik Anadolu insanı, anlasa da anla- masa da, Kürtçe'ye âşınadır; kulak dolgunluğu var- dırZazaca'ya. Ermenice'ye, Ceçence'ye, Arapça'ya, Çerkezce'ye, Rumca'ya, Süryanıce'ye; ne bileyim, bu topraklarda yaşayan insanlann geçmışte konuştuğu ve bugün anlaşmak ıçin başvurduğu ne kadar dil varsa, hepsinin şarkısını türküsünü dinlemek özgür- lüğünü sahiptenmek, insan sıcaklığına ilışktn değil mi?.. • İnsanı sevmek, dilini sevmekten soyutlanamaz; Anadolu"yu sevmek, Anadolu ınsanının konuştuğu dil- leri de sevmekle özdeştır. 'Sevgi" sözcüğü her dilde var. Kürtçe yalnız terönstin dili değil, korucu da Kürt- çe konuşmuyor mu?.. Neden dışlıyoruz Kürtçe'yi?.. Neden içliyoruz Ingilizce'yi?-- Neden hiçliyoruz Türkçe'yı.. i BBC Filarmoni konserinin genç yıldızını Türkiye İş Bankası seçiyor. 3 Aralık 2000 Pazar günü saat 19:30'da BBC Filarmoni Orkestrası, İş Bankası'nın İstanbul'daki yeni sanat merkezinde bir konser verecek. Bu konserin genç solısti siz oJabılirsıniz. • Seçmeler 25-26 Eylül'de pıyano, keman ve viyotonsel dallarında yapılacak ve tek solıst seçilecek. rt • Seçmelere 1970 ve sonrası doğumlu T.C. vatandaşları katılabilecek. • Çalınacak konçerto, Beethoven ve sonrası döneme ait olacak. • Adaylar seçtikleri konçertonun tamamını ezbere seslendirecek. • Adaylar kendi seçtikleri eşlikçilerle seçmelere katılacak. Bu koşullara hazırsanız, hemen aşağıdaki formu özgeçmişinizle biriikte bize gönderin. Ad: Soyad: Doğum tarihi: Enstruman: Eser: Eşlikçinin adı: Adres: Tel: Mobil: Faks: E-posta: Başvunıfomıunuözgeçmişinizle btrlıkte 15 09 2000 tanhme kadar 90 212 316 09 15 noiu faksa veya yesım gurer@ısbank corn tr adresıne göndennız. Değışıkbk hakkı sakhdır TÜRKİYE * k BANKASI
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear