01 Haziran 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 15AĞUSTOS2000 SALJ * OLAYLAR VE GORUŞLER [email protected] Tam Üyeliğin, Yeni Bir AB Oyununa Dönmesi Önlenmeli Prof. Dr. Ali Sait YUKSEL T ürkıye-AB (Avrupa Bırlı- ği) ılışkılen, Avrupa'nın cıddı gazetelerinın baş ma- kalelennde bıle zaman za- man "30yıldırnişanh,hâ- lâ evlilik yüzü görmedi" fikralanyla tarumlanırdı (NZZ-Neue Zürcher Zeıtung, 21 12.94). Oysa daha 1963'ûn Ankara Antlaşması; antlaşma- nın ışleyışının, Türkiye'nin Roma Ant- laşması 'ndan doğan yükümlülüklen üst- lenebıleceğmı gösterebıldığı durumda ta- raflann tam üyelık ımkânını ınceleye- ceklen kuralım (m. 28) öngörûyordu AET-Tûrkıye assosıasyon ılışkısını on yıllar öncesınde -kulaklan çınlasın, Ha- lıık CiDov hocadan esinlenerek- o za- manlar "aday üyetik" olarak tercüme ederdık. Böylece tam 37 yülık "adty ûye- fik", 1999'un aralık aymda Helsınkı do- ruğu ertesınde Türkiye tam üyetik aday- hğnıa alındı* dıye manşetlere oturdu. Şımdı Türk aydını hakh olarak sorma- yacak nu: 37 yıllık adaylıktan bır tam üyelık çıkmadıysa, kımı pohtıkacüan- mızın ağızlannda telaffuz edılmeye baş- landığı gıbı, 2004'lerde AB, Türkıye'ye gerçekten tam üyelık yolu açacak mı? Türk işçisine koruma üstûnlüğü Daha 70 lı yıllarda -yazann da danış- man olarak görev aldığı- planlama; AET'de gelışen ışçı hareketlen serbest- hğme paralel düzenlemelen, aday üye- lık konseyı kararlanyla benzer bıçımde yaşama geçirme çabalanna düşmüştü Konseyın benzer bırkaç karanndan son- ra AET, bu eleştırme çabasının bır nok- tadan öteye geçışını bloke etti. Fakat da- ha o tanhlerde Avrupa'da çalışan Türk ışçılen lehme alınan bazı ılice kararlan, bugünün Avrupa Adalet Dıvanı'nın de- ğışık kararlanyla artık Avrupa hukuku- nun aynlmaz bır parçası nıtelığıne bü- ründürülmüştür. Bu bağlamdakı ortak- lık konseyuun 2/76 ve 1/80 sayılı ılke kararlanyla; bugün bir yüı aşan süre ya- sal olarak ış ıhşkısini koruyabılmış her Türk ışçısı, AB'nin tam üyelik ıçın kol- lannı açrığı Dogu Avrupa ülkelen ışçı- lennden çok daha emın ve adıl bır hu- kuk koruması altına gırmıştır. O zaman- lar Alman Dıe Zeıt gazetesuun -bugün- lerde 70 yaşı kutlanan- "seçkjn" başya- zan Theo Sommer, kendı polıtıkacıla- nna bir ısyan havası ıçınde "Evet, söz- ieşmeyi dekiim!" başlıklı makalesınde hükümetıne yol göstenyordu. "Federal hükümetin, bir baraj patlamasını andı- ran insan akını riskini önkmedeki kuş- ku dolu çabasına şaşmak. İçişleri Baka- m Zımmermann, Dışişkri BakanıGensc- her, geçen hafta da Şansölye Kohl, hep- sinin Ankara'daki görûşmeterinin tek hedefi, işçi serbestliği haklan isteminde direnmemeieri konusunda Türkleri ik- na etmek idi Peki, şimdi yapüacak olan ne?Federalhükümetöncehukukiyonım- lann arkasma smmişdurumda. O zaman bazılannın burun krvıracağı ve başka da alternaüTı kalmayan bir öneri kahyor geride. Bu da tam güneylilerin tarzına uyan bir işfem. Temeii de şu: Ya Anka- ra, işçiharekeüeri serbestUğinden tama- men cayar ya da bunun yüruriüğe gir- mesini uzun bir geçiş sürecine erteler. Bunun için federal hükümet, sonbahar- da yürütülecek müzakerelerde utanma- dan beffi etmeodir ki hükümet başka çı- k»r ynl hıılamaraa haraj pattamagnı nıt- lemek icin sözkşmenin delinmesini (söz- leşmeye aykmağı) göze alacaknr. Evet, hem de utanmadan!" (Die Zeıt, 19.7.1985) Yazann akıldaneliğının, za- manın hükümetınce ne oranda kabul gördüğünü, bugün kafası, partıye yasa- dışı yollardan yardımlar topladığı suç- lamalanyla iyıce kanşmış durumdakı o zamanınşansöryesı Kohl1 ün Lüksemburg doruğu ertesındekı şu sözlennden az çok çıkarmak mümkündür: "Anado- lu'nun Avrupa sayıldığını hangi coğraf- ya ldtabı yazdı, ben bilmiyorum." Son Helsuıkı karannda da bır dızı bıt- yenığı olduğu, yine Batı basınında dile getınlmeye başlandı: Verheugen'ın şe- fı de artık yenı endışelere kapılmış du- rumda. Öncekı cuma gûnü takımıru tak- viye etmış olan AB Başkanı Romano Prodi konuyla dgilı gelecek korkulan- na, dar ve yakın bır güvenilır çevrede şek- lı bır adayhğın ve 60 mıryonluk bır Müs- lüman topluluğunun olası bır tam üye- lığının korkulu sonuçlanna değındı... Ve Türkıye daha da altta üçüncü sırada kalacak: Aday da olsa, Türkıye ıçm, "Türldye'deki bugünkü durumlar kar- şısında tam üyelik müzakereleri söz ko- nusu bik edilme>ecektir." tnsan haklan alanındakı "birkaç ryüeşurmeye" rağmen azınlıklann yetersız bıçunde korunma- lan ve ordunun güçlü rolüyle ılgılı ko- mısyonun çeloncelennde hiçbır değı- şıklık yok. Prodı'nm ıfadesme göre, 1993 Kopenhag zırvesınde konulan özel- lıkle ınsan haklanyla ilgılı knterler ye- nne getınldığınde, ancak "gerçek mü- zakerdere" belkı geçılebılecektır -Ko- misyonun yeni karan, boş vaatlerden oluşan uzun bir diziyi arka arkaya sıra- lryor. Bütün bunlar yerine getirilse ve uzak geleceğin bir gününde insan hak- lan konusunun örnek çocuğu olacak bi- çimde bütün koşullan gerçekleştirse ve demokraside örnek gösterÛecek bir du- ruma gelse bile Türkiye, kendiüginden yine detam üye olamayacaknr. 'Prodi te- am'ının sıvn bır yetkıhsı "evet, bu bir yüreksiziikama,bizbunubiliyoruz" ıtı- rafinda bulundu. Bütün Avrupa kamu- oyunun görüşünün ve Türkiye'nin tam üye olması durumunda topluluğun ge- lecekte ışleyebılme yeteneğı konulann- dakı Brüksel'uı endışelennın Türki- ye'nin tam üyehgini yasakladığını bu- gûnden açıkça söylemek belkı dürüst- çe olurdu, ama akillıca olmazdı. Boğaz ülkesının bır kat fazla yıllık doğurgan- lık oramyla AJman nüfusu kadar Türk nüfusu karşıya dıkmenın ve Türkıye'yı Almanya ıle eşıt haklarla AB organla- nna oturtmanın, AB'nın bütün denge- lennı altüst edeceğı bellıdır. ..Komıs- yonun bugünkü hesabına (stratejısıne) göre, durum şımdılık böylece bır ıstık- rara kavuştunılabılirse, on sene sonra- sında zaten Türkıye'yı de, tam üyeliğin hıç de gerçekleşemeyeceğı sağduyusu- na eriştrebilmek çok daha kolaylaşacak- nr. (Spiegel, 42/18.10.1999). Daha ın- safsız bır yorum da yuıe Dıe Zeıt'ta ya- yımlandı: u Şimdi adaya >ilhk gelişim raporlanyla yıl be yıl kusurlaruu yüzle- rine haylöran diskurlar çekilecektir di- ye soyiedi bir Avrupah politikacı. Ve ağ- zuıdan cünüe yerine mitraryöz mermisi çıkanrcasına şunlan ekledi: Orada her kadın,evieneceği kocavı yamız ktndisi se- çecek duruma gehnedikçe Türkiye Av- rupa kulübüne üye olamaz." (Fntz-Van- nahme, Joachım, Dıe Zeıt, 16.12.1999). Ve daha geçen haftalarda Helsinkı ka- rarlan üstünden tam yan yıl geçnkten sonra, yuıe seçkin bır Frankfurt gazete- suun başmakalesınde, kendısuıe 2000 yı- lı Karl Banş Ödülü'nün venldıği tören- dekı konuşmasuıda Türkiye'yı adaylı- ğa aldıklan ıçuı Avrupa'yı tebnk eden Clinton'la ilgılı olarak şu satırlar oku- nuyordu: "O, Amerikan çıkarlaruun aMikatKhr. Onun, Türkiye'nin tam üye- nğini savunuşu da tamamen bu anlam- dadu*: Önemh' bir NATO müttefikini tal- tif, jeostratejik önemli bir yörede istik- rar. AvTupa'nın ne olduğunu bilmeyen her türden uygarhk çevTelerine gittikce açdan bir .\B'nin neler çekebilecegi, Amerikan Başkanı'nın hic umurunda değüdir. Onun için Avrupah bir Karl ödülütaşıyıcısına karşı bile olsa, gereken nezaket çev resinde de\e fakat hemen bu tür açıklamalara itiraz etmek zorunda- <hr". (Nm.; In Aachen, FAZ, 3 6 2000). AB'nın Ankara'daki değerlı büyükelçı- sı Karen Fogg bıle daha geçen ay bır Alman gazetecıye kuşkulannı dile ge- tırdı u Doğruj u konuşahm, Türkiye'de günün birinde söz gelimi Kürt sorunla- n ya da insan haklan konuiannda cid- di mesafeler alınırsa, Briikserdeki pek çok insan bu gelişimden, aşın se\inç cb- şmda her duvguya kapilacaknc" (Lüders, Mıchael. Zeıt, 18 5.2000) Helsınkı üstüne yazılan yukandakı yazılar alt alta konunca, soru, kendısı- nı zorluyor' Türkıye'ye karşı yenı bıral- datmaca mı tezgâhlandı? Bu kez olsun, oyun mutlaka bozulmah Şubır gerçek kı her geçen gün gıttıkçe daha açık bı- çımde AB'nın motoru ohna rolüne gı- ren Aunanya'nın beluguı çevTelennde (hepsınde değıl!), Türkıye'ye karşı bır oyun kurgusunun ızlen her geçen gün bıraz daha belu"gmleşıyor Sevuıdmcı olan; Türkıye'dekı polıtık gücün bu nı- yetten, çok ıyı bılgı sahıbı olduğu ızle- nırru Geçen aylardakı bu-günlük Anka- ra zıyaretı sırasında AB genışlemesunn baş sorumlusu olan Verheugen'a başba- kanın, olası gecıkmelerden duyabılece- ğı tedırgınlığı şımdıden duyurduğu ba- sında okundu. Helsınkı karan ertesuı- de dünya basuuna yaptığı toplantıda da başbakan, Türkiye'de çok şeyın bazen beklendığınden de hızh gelışebıleceğı- nı ve tam üyelık sürecının kısaltılabıîe- ceğını ıma etmıştı 2005 'e kadarsadece müzakerelennbaş- laması değıl, sonuca yaklaşılması önem- h Şu sıralarda müzakerelenn hızlandınl- ması ıçuı sıkıştıran Polonya'ya karşı, Is- panya ve Portekız görüşmelerinın bile 8 yıl surdüğü cevabı venlıyor. AB'nın han- gı nıyetı taşıdığı bır yana, Kopenhag kn- terlennın yenne getınunesı Türkiye'de çoğulcul ve Batı tıpı bu demokrasunn yer- leşmesı bakunından gereklı Bu yüzden Türkıye ev ödeviennı aksatmamalı. Hâlâ asken darbenın ağu ızlerini taşıyan 12 Eylül anayasasımn toptan revızyon çahş- malan hızlandınlmalıdu. Daha geçen aylarda Avrupa'dakı Türk mahkûmlann Türkıye hapıshanelenne naklı Batı basımnda tartışıluicen Türki- ye'de demokratık yapı sakathklan ara- sında hukuk devletme yaraşu' bır uıfaz sıstemuun bulunmadığı ve oy avcüığı uğ- runa akla geldıkçe af yasası çıkarma alışkanlığuun yaygınlığı bıle eleştin ko- nusu edılmışti. Avrupa hukuku, proto- koldekı yennden polıtık konularda ka- muoyuna yorumda bulunmalara kadar askenn poliük ağuiığına elvenşh değıldır. Konu sadece MGK'dekı asker üyelenn azaltumasındandaıbaret değüdir Hukuk devletı yapısı Batı devletlen ölçütleriy- le yenıden kurulmak durumundadu- "İn- san değeri, dokunuhnazdır. Ona dikkat etmek \e korumak bütün resmi güçle- rin vükümlühığü altmdadır" dıyen Bır- leşmış Mılletler Anayasası 1 maddesı temelı üstüne sağlam bır msan haklan sıstemı oturtulmahdır. Ev ödevieri: Türkıye ev ödevlennı tamamlayıp 2004'te son olarak \e bütün gücüyle AB kapısına yüklenmehdır O tanhte bıle hâlâ açüamamış bır kapuun sorum- luluğunu Türkıye "de artık hıçbir polıtık güç kaldıramaz. Yazılan Türkiye'de za- man zaman değışık tartışmalara konu ol- sa da bu- Almarun anladığı anlamdakı tarafsızhğuıa güvenılebılecek bu: büyük Mümh gazetesı yazan KoydL, Batılı po- htık çevrelen de şoyle uyanyordu. "Türk tam üyetik adayhğnun bedeh'olarak Ati- na, Kıbns sorununun politik çözümü beklenmeden, gereğinde sadece Güney Kıbns'ın AB"\e tam üyeliğinin kabulü şaronı koşru. Bu le\anten ticareti çekici gelebilir, fakat bundan hiç kimse bir şey kazanmaz. Tam aksi olur: Eğer, Kıbns dahil iki Vunan devleti AB içine ahnmış ohırsa,Türk adaydğı artık dilediği biçim- den ölümü seçebihr. Bö>tece o ömrii bo- yu bir daha 'adaylık' şansuıa eremeye- cektir." (Dıe Türkeı braucht Europa Süddeutsche Zeıtung, Dez 1999) Ger- çekten Türkıye Kıbns'ın da tam üye ol- duğu bır AB 'den bır daha umudunu kes- mek durumundadır AB kararlannın aluıdığı üst organlarda Türkiye'nin tem- sıl edılmedığı bu gümrük burhğı kı yük- ledığı tıcaret bılançosu ekonomıyi imm inım ınletırken Türkıye yine AB'nuı dumpıng cezahlan lıstelennde yine baş sıralarda yer alıyor. ABD ısrarlanna rağmen AB, NATO'ya vermek ıstedığı yem düzenlemenın dışında tutuluyor Bu dışta tutmalann, 2004'lerde de bu- bü- tün oyunun parçalan halıne dönüşmesı olasılığına karşı Türk dıplomasisı şım- diden stratejık hazfflıklanna gmşmelı ve AB'ye kaptırdığı supranasyonel yetkı- lennı bu- bır gen almarun yollannı ara- malıdır Sonuçta kım kaybedenn yorumunu, Helsınkı öncesınde hemen hıçbır Al- man gazetesının Türkıye lehme yazı yazmaya elüun varmadığı dönemde çok değışık bır tonda Türkıye'ye arka çıkan aynı Aunan yazann değınılen yazısınm devamındanokuyalun. "(Türkiye'yitam üyeik adayhğma ahnakla)Avrupa bir ris- ke girmiyor. Eğer Türkler yeniden dışa- nda bırakıhrsa, işin asıl riski işte oradan doğar. Bunun sonucu, derecesi ölçüle- meyecek şiddetteki politik bir depremk tasvir edilebüir." * Konstanz Oniversitesi öğretim görevlisi EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Chavez ABD'ye Karşı Bizler KHK nedir, kararname mi, taslakmı, iyi mi, kötü mü, yararlı mı, zarariı mı, Ecevit mi haklı, Se- zer mi, taslak Meclis'e sunulursa ne olur diye tar- tışaduralım, dünyada çok şeyler değişiyor! Farkın- da olsak da olmasak da!.. ABD ambargosu altında sıkıntılı yıllar geçiren Irak'tan Amerikalıların Hitler benzeri saydıkları Saddam'dan, yeni haberler var! Şımdiye dek hiç- bir devlet başkanı Saddam'ın yanında yer alma- dı. Ne komşulan, ne Batılılar! ABD ise baş düşman!.. Uzaklardan biri, Guney Amerika krtasının en ku- zeyindeki bir yerden, Venezuella'dan bir devlet başkanı; Hugo Chavez kalkıp Bağdat'a geldi. Saddam'la öpüştü, biriikte ülkeyi gezdi... Venezüella nere, Bağdat nere? Bir kez daha an- lıyoruz ki dünya küçülmüş, uzaklık yakınlık orta- dan kalkmış... Uyanan ülke halklan, tek süper güç olan ABD'nin etkınliğıne karşı direnmeye, kişıliğı- niaramayabaşlamış...Birzamanlar,ABD'nin "ar- ka bahçesi" sayılan ülkeler artık iyiden iyiye baş- kaldınyorlar. Eskiden de olurdu böyle direnmeler, ama Amerika; deniz piyadelerini, zırhlı gemilerini gönderir, ülke içinde kendinden yana destekçiler bulur, kısa sürede ortalığı temizlerdi! Bir uyanma başladı gibi! Köylüler, ışçiler küre- selleşme denilen olguya direniyorlar. Seattle'da başlayan, sonra Fransa'da Jose Bove öncülü- ğünde süren direniş yaygınlaştıkça etkisini arttın- yor. İşteVenezüella Cumhurbaşkanı Hugo Chavez'in Bağdat gezisindeki sözleri: "Venezüella bağımsız bir ülkedir, Amerika bize kanşamaz! Ambargo- nun kaldınlmasını pek çok kez söyledik. Irak'a uy- gulanan biradaletsizliktir. * Chavez, Amerikan yö- neticilerinin Bağdat ziyareti konusundaki eleştiri- terine, hatta gözdağlanna karşı yüreklice konuşu- yor: "ABD korkmasın. llgilenmesi gereken çok sorun varken bu ziyaretle uğraşmasın." Ama ABD'nin tepkisi de azımsanmamalı: "Chavez yö- petimiyle gelecekteki Hişkilerimiz kapsamında bu pyareti unutmayacağız." : "Le Monde Diplomatıque"\n ağustos sayısın- da bir yazıyla karşılaştım. Nobel'li yazar Gabriel Oarcia Marquez, 'İki Chavez Bilmecesi" başlık- lı röportajında, geçen yıl başkan seçilen Hugo Chavez'den söz ediyor... Chavez, bir melez, yer- li-lspanyol kanşımı bir asker. Bir devrimci... Bir kez yönetime karşı darbeye kalkışmış ama başa- ramamış. Şimdi ise seçimle Cumhurbaşkanı... - Gabriel Garcia Marquez gibi bir büyük yazann ona koskoca bir makale ayırması, bu kişinin de- gişik yapısını göstermiyor mu? Yazar, Chavez'in yaşam serüveninı bir uçak yolculuğunda kendisin- den dınledikten sonra şu kanıya varmış: "Uçakta kendisiyle yaptığım konuşmalar, bende garip bir duygu uyandırmıştı. Sanki biriikte uçak yolculu- ğu yapıp konuştuğum kişi apayn iki insandı! Biri, ülkesini kurtarmak olanağını e/cte etmiş birlider, öteki ise tarihte bir despot olarak yer alacak bir illüzyonıst!" Dünya değişiyor! Istendiği kadar direnilsin! Halk- lar uyanıyor. Bilinç aydınlığı geniş yığınlarda yep- yeni direnişler yaratıyor. Korkum, Chavez'in sonu Allende'ninkine benzemesin! Anıtmezarlar ve Halkın Parası... ErOİ SOYSEVER Emekli Binbaşı G ünümüz siyasilen öldükten sonra, acaba Uğur Mumcu, A. Taner Kış- lah ve KemalTürkler gıbı hatırla- nacaklar mı? Belkı hanrlanacaklar, ama olumsuz olarak. Tıpkı, ülke- yi her yönüyle lorleten Turgut Özal'uı ya da sermaye suufinuî ıstemlen doğrultusunda ana- yasal ve yasal düzenlemeler yaparak emekçinm daha da sömürülmesine katkıda bulunan cunta- cı Kenan Evren'ın hanrlanmalan gıbı olacak. Mumcu, Kışlalı ve Türkler'uı cenazelenne yüz binlerce uısan katılmıştı. Nıçm? Çûnkü o yığıt insanlann geçmişlerinde en ufak bu- leke yok- tu. Onlar, Sâleyman Demirel gıbı, "Türkrve'de Amerikan üssüyoktur, tesis vanhr. Dün dündür, bugün bugündür. Bana millrvetçilersuç işüyor de- dirtemezsiniz" türünden "laflar' söyleyerek ger- çeklen saptırmadılar. Yeğenlennin yolsuzluk- lannı ortaya çıkaran Tıcaret Bakanlığı yetkili- lerinı görevlennden alarak huknksuzluk yap- madılar. Seçimle ıktıdara gelen dünyanın ılk sosyalist devlet başkanı Şılılı SaJvador Alknde için, faşist Pinochet tarafından öldürtüldüğün- de "Eyi gitti, eyi" dememişlerdı. Onlar, Y. Akbuhıt gibi, sıyasal amaçla "Aya- sofva'yı ibadete açacağız" demedıler. Önlar, B. Ecevit gıbı, çokuluslu şu-ketlenn çı- kan içın, ülke bağımsızlığun tehlıkeye düşüre- cek Tahkım Yasası'nı halka dayatmadılar Hal- km malmı holdınglere armağan etmedıler. Tan- suÇülerve Mesut Ydmaz'ı, M. Ağar'ı Yüce Dı- van'a gıtmekten kurtarmadılar Körfez Sava- şı'nda Saddam'a destek zıyaretı yapıp, başba- kanlığında ABD savaş uçaklannın Incırlık Üs- sü'nden kalkarak Irak'ı bombalamasuu görmez- lıkten gelıp ıkıyüzlülük yapmadılar. Onlar, M. Yılmaz gıbı, bır bankanın özelleş- tuılmesınde bırtakım lekelı kışılerle gece yan- lan buluşmadılar... Şenata karşı yürünemeyece- ğmı sıkılmadan soyleyebılen ve Sıvas'ta 37 uı- sanın şenat özlemcılen tarafından yakılarak öl- dürülmesinden sonra "Ne yani,bir furbol maçm- da da bu kadar kişi ölüyor" dıyerek yobazlara göz kırpıp duu sıyasete alet eden ANAP'ın ara- besk başkanı Yılmaz gıbı cumhurbaşkanı olma- ya özenmedıler Onlar, DevletBahçeü gibi, düşüncelerinden do- layı cezae\ınde bulunan ınsanlan salıvermek yenne, 7 uısanın katıhnı bağışlamak ıçm af ya- sa tasansına madde koymak ıstemedıler. Onlar, T. Çüler gıbı, nereden geldığı belırsız malvarlığı edinmedıler. Onlar, R Kutan ve de N. Erbakan gibi, ülke- dekı adaletsız gelır dağılunını, haksızlık ve hu- kuksuzluğu gündeme getu-eceklerine, kadmla- nmızı Arap törelerine özendirecek kıyafet tar- tışmasını yıllardır gündemde tutmadılar. Evet, onlar bu olumsuzluklann hıçbirini yap- madılar. Onlar, ınsanın ınsanca yaşaması ve ül- kemızm tam bağımsız olması ıçın kalemleny- le, beyuıleriyle ve de cesur yüreklenyle savaşım verdiler. Işık ıçmde yatsınlar Ama nerede? Ülkemızı ABD emperyalızmının kucağma oturtan, duıı ılk kez sıyasal amaçla kullanan \ e adından başka demokratlıkla hıçbır ılgısı bu- lunmayan bır partı olan Demokrat Partı'nın ıdam edılen üç ılen gelenı ıçın, T Özal taraflndan sı- yasal amaçla lstanbul'da bır anrtmezar yaptınl- mıştı. Ankara'da halkm parasıyla yapılan Dev- let Mezarlığı bulunmasına karşın, ANAP ta- rafından yine halkın parasıyla Ozal için de bır anıtmezaryapıunıştı M Yılmaz(kamuoyundan gelen tepkı üzenne), o mezar ıçın yapılan har- camanın ANAP tarafından gen ödeneceğı sözunü verdı. Ancak bu söz şımdiye dek yenne getıril- medı. Delıkanlı adam, sözünde duran adanıdır. Bu- önende bulunmak ıstıyonım. Geçmışlen hıç de parlak ounayan o dört sıyası kışı hak et- mediklen anıtmezarlardan alınarak doğal gömüt- lenne(mezarlanna) gömülmelıdır Anıtmezar- lara da, gerçek demokrası şehıtlen olan yığıt ın- sanlar taşınmalıdır.. Mezarlara harcanan parada benim de blr payım olduğuna göre, bir yurttaş olarak bu isteğin en doğal hakkım olduğunu düşünüyorum. GAYRtMENKUL AÇIK ARTTIRMA İLANI ANKARA GAYRtMENKUL SATIŞ İCRA DAİRESİ'NDEN DosyaNo. 1998/831 Ankara, Keçiören ilçesı, Pursaklar Mahallesi'nde k0uı olup, ımann 498 ada 4 numa- rah parseUni teşkil eden 1015 m2 mıktanndaki arsanın borçlu aduıa kayıtlı 4/20 payı bu borç nedeniyle açık artnrma surehyle satılacaktır Geniş evsafi dosyada mevcut bılu-kışı raporunda açıklanmıştu. Borçlu hıssesünn takdu" edılen krymeü: 2.030.000.000 TL., %17 KDV ahcıya aittir. Satış şartlan: 1- Satış 2.10.2000 günü saat: 14.10'dan 14.20'ye kadar Adliye Mezat Salonu'nda açık artnrma suretiyle yapılacakhr. Bu artırmada tahmuı edilen kıymetuı %75'ini ve rüçkanlı alacaklılar varsa alacaklan mecmuunu ve saöş masraflannı geçmek şartı ile ihale olunur Böyle bu- bedelle alıcı çıkmazsa en çok arttıranın taahhudu bâki kalmak şartiyle 12 10.2000 günü ayrn yer ve saatte ıkmcı artnrmaya çıkanlacaktır. Bu artnnna- da da bu mıktar elde edılememışse gaynmenkul en çok arttıranın taahhudu saklı kalmak üzere arttirma ılamnda gösterilen müddet sonunda en çok arttırana ıhale edılecektu Şu kadar ki, artnrma bedelinın maluı tahmin edılen kıymetuun %40"uu bulması ve satış ıs- teyenın alacağına rüçhanı olan alacaklann toplamından fazla olması ve bundan başka, paraya çevirme ve paylaştırma masraflannı geçmesi lazımdır. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecekhr 2- Artünnaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen laymetin %20'sı nıspetınde pey ak- çesi veya bu mıktar kadar mıllı bir bankanın teminat mektubunu \ ermelen lazımdır Satış peşin para ıledir, ahcı istediğinde 20 günü geçmemek üzere mehıl venlebılır Tel- lalıye resmı, ihale pulu, 1/2 tapu harcı ve masraflan alıcıya aıttu Bırıkmış vergıler sa- faş bedehnden ödenır. 3- tpotek sahıbı alacakhlarla dığer ılgilılerin (*) bu gaynmenkul uzenndekı haklan- nı hususiyle faız ve masrafa daır olan iddialannı dayanafı belgeler ile onbeş gün içın- de dairemize bildrrmeleri lazundu-. Aksı takdirde haklan tapu sıcıli ıle sabıt olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaklardır. 4- Ihaleye katüıp daha sonra ıhale bedelun yatırmamak suretiyle ıhalenın feshme se- bep olan tüm alıcılar ve kefıllen tekhf ethklen bedel ıle son ıhale bedeh arasındakı fark- tan ve dığer zararlardan ve aynca temerrut faızınden muteselsilen mesul olacaklardu-. thale farkı ve temerrüt faizi aynca hükme hacet kalmaksızuı Dau-emızce tahsil oluna- cak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden aluıacaktır 5- Şartname, üan tanhinden itibaren herkesın görebılmesı ıçuı daırede açık olup mas- rafi veftdiği takdirde isteyen alıcıya bir örneğı göndenlebıhr. 6- Satışa ıştırak edenlerin şartnameyı görmüş ve münderecatını kabul etmış sayıla- caklan, başkaca bilgı almak ısteyenlenn 1998/831 sayılı dosya numarasıyla Mudürlü- ğümüze başvurmalan ılan olunur. (lc. If. K. 126)25.7.2000. (*) Ilgihler tabirine irtıfak hakkı sahiplen de dahıldıı Basuı: 45649 1 S Ağustns ?C)00 Bugün depremin •• •• .gunu Profesyonel gönülİLJİerımız hâlâ depremıedelcrin yanında! ÇYDD Körfez-Yarımca Şubemız, geçen yılki felakette Çamlıktepe ve Ceyhan çadır kenrterinde, Kabakoz'da, kencRleriyle biriikte gece gundüz büyük özveriyle çalışan dostlarını. 16 Ağustos 2000 tarihinde geceyi biriikte geçirmeye ve yaşanılanları "unutmamaya" davet ediyor. Nilgün Solakoğlu 0532 461 11 16 Erdem Karayel. 0542 313 71 37 Yardımtermız ıçm (0212)292 87 27-292 08 01 (Iş gunlerı saai 10 00/17 00 arası) PENCERE linç mi llginçl. Lozan'dan bu yana "Türkiye'de azınlıklar" de- yince akla kimler geliyor?.. Ermeniler.. Rumlar.. Yahudiler... Anadolu "kavimler beşiği" yada "kapısı"d\r, bu topraklardan kimler gelmiş, kimler geçmiş; Önas- ya'nın tarihini dile getirmek, masal anlatmak gibi... Türkler Anadolu'ya bin yıl önce gelmişler.. Yahudiler beş yüzyıl önce.. Ermeni ve Rumlar, Türk ve Yahudiden önce bu- ralarda yaşıyoriarmış.. Anadolu insanlan arasındaki ilişkilerin her za- man "al gülüm, ver gülüm" olmadığını söyleme- ye gerek yok!.. • Ancak bu konuda Yahudilerle Türklerin özel bir konumda olduklan agk seçik görülüyor. Bat'da 'Ay- dınlanma Çağı'y\a başlayan "milliyetçilik" akım- lan imparatoriuk coğrafyasında yerieşik ulusçuk- lan ayaklandırdığı zaman, Osmanh'da yalnız Yahu- dilenn uslu uslu oturduklan görülüyor. Niçin?.. "Yahudilerin nüfuslan yetersiz, konumlan e/ve- rişsiz" denebilir mi?.. Doğu'daki Ermeni, Birinci Dünya Savaşı'nda Rus ordulanna takılıyor, 1915'teTürklere karşı çıkıyor; Batı'daki Rum, Kurtuluş Savaşı'nda Izmir'i işgal eden Yunanla bütünleşiyor, 1919'dan 1922'ye dek sü- ren bir rüyaya kaptınyor kendisini; ama, Yahudi ne yapıyor?.. • Lozan'da Yahudilerin azınlık sayılmalan "gayri- mûslim' deyiminin içjne girdikterinden ötürüdür; yok- sa ne Lozan'da Yahudinin adı var.. Ne Sevr'de.. Ne toprak istemleri var, ne de devlet kurma eği- limlerinden söz açılabilir. Cumhuriyet Türkiyesi'nde çağdaş üniversite ku- ruluşunda Yahudi bilim adamları bınnci derecede rol oynuyorlar; Atatûrk doğrudan bu oluşumu yü- rütüyor. Hıristiyan düşmanlığına karşı Yahudilerin Os- manlı kalkanına sığınmalan, imparatoriuğun do- ğasından kaynaklanıyor; tarihsel gelişmede Ana- dolu Müslümanlığıyla Museviliği arasında büyük ça- tışmaya rastlanmıyor; Yahudilerin içinden çıkan 'Sabataycılık'a karşı padişahın hahambaşını tutma- sı bile ilgınç bır içenk taşımaktadır. Cumhuriyetin 'laiklik ilkesi' ve 'Yurttaşlık Yasası' da Yahudilerin 'cemaat kulu' olmaktan çıkıp 'devletin yurttaşı'oi- mak statüsüne kavuşması anlamına geliyor. • Ya günümüzdeki durum ne?.. llginç mi ilginç!.. Ülkemizde yaşayan Hıristiyanlar Türk yurttaşıdır- lar; ayn gaynmız yoktur; ama, Ermenistan, Yuna- nistan, Kıbns'la biriikte Ermeni ve Yunan - Rum di- yasporası, Amerika'dan Avrupa'ya ve Asya'ya dek CumhuriyetTürkiyesi'nin 'aleyhine...' Ya Islam dünyası?.. Başta Suriye, Irak, Iran, Libya, Suudi Arabistan, vb, Müsjümarı plj<e|eripden oluşan coğrafya, J^ik, Türkiye Cumnyriyeti'nin'a/eyrt;'ne...' . r , Yahudi diasporasıyla Israil, bu düşmanlık cpğ-| rafyasına karşı 'laik Türkiye Cumhuriyeti'nin yanirv da... Durum işte böyle... Yorum sizin!.. ŞİŞLİ1. ASLtYE HUKUK HÂKtMIİĞl'NDEN EsasNo: 2000/218 Davacı Ketı Vildan vs. vekıli tarafından davah Kikork Hısaryan aleyhine açılan vasıyetnamenin tenfizı dava- sının yapılan açık yargılaması suasmda, Davalı Kikork Hısaryan'ın Taksun, Suaselvı Cad Li- va Sok Yusufbey Apt D.3 Beyoğlu-lstanbul adresine göndenlen tebligat bıla tebliğ ıade edilmiş olup, yaptın- lan zabıta tahkıkatında davalının belırtılen adreste bu- lunmadığı, tanıyan veya bilenının olmadığı, adresüıin meçhul olduğu bıldinlmış olmakla dava dilekçesi ve meşruhath duruşma gününûn ılanen tebliğine 18.7.2000 tarilunde karar venldı. Bu ıtıbarla dunışma günü olan 19.10.2000 günü saat 10 00'da davalı Kıkork Hisar- yan'ın duruşmada hazu bulunması veya kendisini bir vekil vasıtasıyla temsıl etrırmesı, aksı takdırde duruş- manın yoklugunda devam edeceğı ve yokluğunda karar verileceğuun dava dilekçesi yerine kaim olmak üzere ilan olunur. 7.8.2000 Basm: 45408 Çelenk bağışlarınız için TEMA SevdiKİennızmaanT^Taşatın (0212)284 8OOO (0212)268 39 94 15 Ağustos 2000 tarihinde dağıtılan briit kâr payları I Her Her I Her Her 100 000TL 1000USD | 1000DM 1000EURO ıçm ıçın I ıçın ıçın3.635 7.65 8.02 5.98 11.826 20.15 20.89 19.30 29.457 38.04 38.05 40.41 72.123 88.97 88.91 91.36 K â r o r a n l a r ı g u n l ü k b e l ı r l e n m e k t e d ı r
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear