25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 22TEMMUZ 2000 CUMARTESİ OLAYLAK. VJi/ CrOKUSLJliR olay.gorus@cumhuriyetcom.tr Rektör Atamalan Prof. Dr. Osman GÖKÇE îzmir Üni. öğ. Elemanları Der. Başk | ^ ektörSeçimleri' • ^fc başlıklı bir ön- • ^ ceki yazımda, yükseköğreti- min en tepedeki yöneticılennın scçiminin yalnızca üniversite mensup- . lannı değil tüm kamuoyunu ilgilendır- diğini vurgulamıştım ve bu yaa çok da ilgi uyandırmışn (*). tşte bugünlerde bu anJamda bir olgu yaşanıyor. Seçün- leryapıldı, sıra atamalara geldi. Her üni- versitede, seçimlerde en çok oyu alan 6 kişinin adlan YÖK'e bildirildi ve YÖK de bunlardan herbangi üçünûn ad- lannı Cumhurbaşkanhğı'na bildirdi. Cumhuıbaşkanı da bu üç kişinin içe- risinden herhangi birisini rektör olarak atayacak. Şimdilerde kimlerin rektör olarak atanacağı konusu basında ve kamuoyunda yoğun bir biçimde tartı- şılıyor. Bu tarüşmalann verimli geçme- sine katkıda bulunabilmek için bu ko- nu ile ilgili baza düşüncelerimi aşağı- da açıklamaya çalışacağım: 1) tlgililer yeterince ve gereğince il- gilenmekte midirler bilemiyorum; an- cak, her kesimden pek çok eleştıri ya- pılmış olmasına karşın bir türiü değış- tirilmeyen 2547 sayılı Yüksekögretim Kanunu'nun gerirdiği seçim düzeni üniversitelerde giderek büyüyen ve da- ha sonralan da onanrru çok gûç olabi- lecek bir dizi olumsuzluğa neden ol- maktadır. Buyasadaki seçim, vargibıyokolan bir seçimdir. Gerçek değil sanal bir se- çimdir. Bu nedenîe de bu sanal seçimi gerçek seçimrruş gibi görenlerle ya da öyle görmeye çalışanlarla bunun böy- le olmadığını bilen ve kararlan da bu- na göre alan devlet kurumlan ya da yetkilileri arasında gittikçe artan bir çaüşma ortaya çıkmaktadjr. Seçilmiş adaylar ve onlan seçen üniversite öğ- retim üyeleri ile bu seçim sonuçlanna ıstedıği zaman uyan ve istemediği za- man da uymayan YÖK ve Cumhur- başkanlığı arasmdaki bu çatışma, ül- keye ve ûniversiteye sanılandan da çok zarar vermektedir. Ancak biline ki bu çatışma üniver- sitenın kendi içerisinde de gjtgide de- rinleşerek yayılmaktadır. universite öğretim üyesinin istemediği ve seçme- diği rektörler ve onlann oluşturacağı başka yöneticilerie öğretim üyeleri ara- sındakı bu karşıtlıklar korkuJur ki öğ- renciler düzeyinde de ortaya çıkar ve geçmişte yaşanan karmaşalara yeni- den dönülmüş olur. Bu nedenle,ktsa erimde ilk yapılacak iş, üniversite öğretim üyeterinin seçtiği ve en çok oyu alan adaym rektör ola- rakatanmaadn; Ancak uzun erimde bu le bazen böyle otanak üzere karstf uy- gnlamalara olanak veren bugünkü ya- sa hûkmfi Qe bu sorun sürer gider. Bu bakımdan, bugünkü hükümete de bu konuda bir gorev düsmektedir. Bu hü- kumet daha fazia getiktirroeden, kor- knlan ve gefiyorum diyen ohunsuziuk- tar ortaya çıkmadaıı ve sabuiar daha fazla "n^nmt^^ff yeni bir yasa öneri- ani TBMM'ye sunmabdır. 2) Ülkenin ve devletin kurumlan arasında çok önemli, az önemfi vs. gi- bi bir sınıflandırma yapılmasını uygun görmüyorum. Ancak, üniversitelerin bir ulus ve bir ülke için ne denli değer- li kurumJar oldugunu tam olarak anla- tabilecek sözcük bulamıyorum dersem de olayı abartmış olmuyonım. Bu ne- denle de üniversiteler konusunda her- kesin ve her kesimin duyarlı, dikkatli >.•: ve üzerine düşeni yapmakta özenli ol- ması gerektiğini düşünüyorum. Böy- lesine bir anlayışın ve titizliğin de en çok ögretim elemanlan tarafindan gös- terilmesi gerekir. Ne var ki gerek seçimler sırasuıda ve gerekse de seçimlerden sonra, tüm öğ- retim elemanlannı ilgilendirmese bi- le, adaylar çevresinde sergilenen bir- çok davranış doğrusu tedirginlik ve kaygı vericidir. Siyaset dünyamızda istenmediği ka- dar örnekleri bulunan ve sağduyulu in- sanlar tarafından haklı bir biçimde kı- nanan pek çok yakjşıksız ve olumsuz olay, rektör seçimleri sırasmda da ya- şandı. Özellikle de üniversite çevrele- rinin sık sık eleştirdiğj demokrasi ve se- çim süreci kusurlan bu seçimlerde de görüldü. Yani seçim ûniversiteye er- demkrinden çok,eksüdikleri veyanhş- nklan Ue girdi. Yaşanan ve yaşanmak- ta olan örnekler ortada iken bu oJguda bizim hiç kusurumuz yok dersek, ola- ya tek yanlı bakmış oluruz ve çözüme de daha zor ulaşınz. Aynnülı açıklamalarda yarar görül- memektedir, ama işin doğrusu şu ki birçok yanlış yapılmıştır. Oysa üniver- siteler veöğretim elemanlan, seçim de dahil, her şeyin en doğrusunu yapmak- Ia ve hak almak da dahil, her sorunu en doğru biçimde çözmekle sorumlu- durlar. Toplum, bizden kusursuzlak bekler ve bunda da hakhdır. 3) Bugünkü rektör seçim ve atama kurallan işi bir kalemde bitirmemek- tedir. Böyle olunca da seçim sonrası atanma yanşlan başlamakta ve bu ya- nşlarda da ilgili olsun ya da olmasın, politikacılar dahil birçok etkili çevre devreye girmekte ya da sokulmaktadır. Böylece de çeşitli siyasal eğilimlerin üniversitelerde yer edinme ve yön ver- me çabalanna fırsat verilmiş olmakta- dır. Bu ise yanhşlığı geçmişte de ka- nıtlanmış bir davranıştır. Oysa yanlış- lıklan yinelemek yarar sağlamaz. Po- litikacılar da hiç kuşku yok ki bu ülke- nin ve üniversitelerin iyiliğini isterler. Ancak, üniversiteleri dışandan yönet- me ve yönlendirmeye çalışmak ve on- lan siyasal düşüncelerin karargâhlan gibi görme eğilimi taşımak gerçekten yanlış bir bakış açısıdır. Bu tür yanlış- lıklardan özenle kaçınıhnasını politi- kacılanmızdan beklemek hakkımız- dır. <*) 30Mayıs2000mriMi Cumhuriyetgazetesi EVET/HAYIR OKTAY AKBAL «••Krk Yıl hhan'la Dalıp gitmek yıllar gerisine! Otuz yıl önce mi, yoksa kırk mı? llhan'ı tanıyalı en aşağı yanm yüz- yıllık bir zaman!.. Dergiler çıkanrken, basımevi iş- tetirken. Hepsi yanm kaldı elbet! lyj bir ad bıraka- rak gülmece alanında... 0nun İşi degildi. Onun işi yazmaktı, yazariıktı. Düşün alanıydı, bir öncü ol- maktı toplum karşısında... llhan, Çetin!.. 1960 sonrasnın iki yıldtzı... Basın dünyasında yeni yollar açan, toplumu o yöne ça- ğıran, o günlere dek unutturulmuş sorun dosyala- nnı sergileyen... Otuzlu, kırklı yaşlar. Sonra 12 Mart'lar, 12 Eylül'ler. Zıverbey köşkteri... Davutpa- şa'lar, Maltepe'ler... Mankemeler. Hesap sormalar, vermeleri Oturmuş bir sofra başında konuşuyoruz. Tem- muzun sıcak birakşamüstü... Birbalkon, çiçekler, bir kadeh içki, asma yapraklannın gölgesi... Ikimiz de yaş aldık! Yaşlanmadık, diyoruz. Çünkü çalışı- yoruz, yazıyoruz, düşünüyoruz, bir şeyterin hesa- bını veriyoruz. Sorular, sorunlar! Hiç brtmeyen, bu gidişle bitmeyecek bir ters gidişi düzeltmeye ça- hşrnak... Sözcüklerle, her daktilo tuşuna bastıkça ryilikter, mutluluklar doğsun, bir açılma, bir geniş- teme otsun umuduyla... llhan Selçuk arada bir gelir iki-üç günlüğüne... Biz de ondan, daha doğrusu sevgili Handan Sel- çuk'tan öğrendik, sevdik Akyaka Köyü'nü... Anı- lanmızda yaşayan, hep yaşayacak bir Handan... Anılarda kalmak istemeyen, hep günceide, günün oiaylannın göbeğinde, sorunlann çıkmazını del- mekle uğraşan bir yazar, bir gazete yöneticisi, bir çeşit çağdaş yol gösterici kişiliğinde bir llhan... 'Cumhuriyet'e adamış kendini... Eskiden de öy- leydi, ama yazar olarak. Şimdi ise her şeyin sorum- lusu! Türk basınında kendi yağıyla kavrulma, ya- sama, direnme savaşımı veren bir Atatüric'ün 'Cumhuriyet 'inin savunucusu... Kasırgalar, fırtına- lar ortasında bir yalnızlık teknesi... Ne bankası var, ne şirketleri, ne sırtını dayadığı bir kapital grubu! Hiçbirşeyi yok: Devrimci çizgisi yetiyorona, llhan'a, binbir sıkıntı, güçlük içinde görev yapan bu gaze- te emekçilerine... Karanlık bir çıkmaza sokmak is- teyenlere inat yepyeni bir aydınlık yaratanlan sus- turmak, türiü yoHarla, önünü kesmek. llhan'la tartışıyoruz! Dert, sorun, çözüm!.. Kimi zaman elestiriyorum. Böylegitmezdiyorum, birşey- ter yapmalı, bu gazeteyi daha geniş olanaklara ka- vuşturmalı... Ama nasıl? Kişisel özverinin de sını- rı var. Ama birden aklıma geliyor gencecik bir kı- zın sözleri... "Cumhuriyet'te çalışmak sana birşey sağlamaz' demişlerde şu yanrtı vermiş, "Orda ol- manın onuruyeter." Onur, şeref, kişilik, nitelik... Ama yeter mi? Bir süre belki! Sonra yaşam ağırlığını duyurur. Sen istediğin kadar diren, ister istemez yenilirsin. Bir çeşit savaş mı bu? Anamalcı bir dü- zenin okyanusunda bir yelkenliyte yüzer gibisin. Ko- caman dalgalan atlayarak, yağmurlan, rüzgârian... Amaç nedir? Topluma umut, güç, inanç vermek... Türiü yorgunluklan, yoksunluklan alt etme uğraşı... Geçen gün iki kadeh içerken, sonra da Akkaya'da Yüceten Otef'in terasmda dostiarla dalıp gitmek 9e- vinçle üzüntünün kanştığı bir söyleşi ortamına... O, hep güvenli, hep ışık saçan, her şeye karştn 'Cum- huriyet' gemisini, o 76yıldıraydınlıklartaşryan ko- caman gemiyi, daha uzak ufuklara götürmek gö- revini üstienen llhan!.. Kırk yıllık bir beraberiik. Kimi zaman ayn yerter- de de olsak, ayn gazetelerde de yazsak o değiş- meyen uygariık savaşçısı kişiliğimizle... ORDU 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Dosya No: 1998/168 / Karar No: 2000/172 Davacı Mehmet Acar tarafindan davalı Cevat Şan ve arkadaşlanna karşı açılan tazminat davasının ya- pılan yargılaması sonunda; Davactnın kira alacağına ilişkin talebinin reddine, diğer taleplerinin kabulü ile 477.540.000 TL. keres- te, 100 mılyon lira yıkılan evin kira getirisi, 100 mil- yon lira cezai şart, 500 milyon lira yıkılan evin de- ğerinden oluşan toplam 1.177.540.000 TL.nin dava- Jılardan yasal faızı ile birlıkte alınarak davacıya ve- rilmesine karar verilmiştir. Davalı Cevat Şan'ın ad- resi bulunamadığından karar özetinin gazete ilanı ile kendisine duyuruhnasına karar venidığınden ılan ta- rihinden itibaren adı geçen davalı tarafindan verilen karar temyiz edilmediğinde (15 gün içerisinde) ke- sinleştirileceğı, tebligat yerine geçerli olmak üzere duyurulur. Basın: 40498 Romanlannız ve ansiklopedileriniz yerinizden alınır. Tel:554 0804 Medya Dedikleri DursunAKÇAM K itle iletişim araçlanmn toptan- cı adı, "medya"nın tarihi bizde on, on beş yıl öncesinden baş- lar. Gazetenin yüz elli yıla ya- kın bir geçmişi varsa da radyo 1927'lerde ancak girebilmiştir ülkemize. Te- lev-izyonun 36. yılı daha geçen aylarda kutlan- dı TRT'de. Ama salt bu nedenle medya söz- cüğünün u zuhuratındald n gecikmeyi acıkla- mak olası değil. 12 Eylül 1980 darbesi, bir yanıyla medya- nın da habercisiydi. Türk solunu dozergibi ez- di geçti bu darbe. Ardmdan sosyalist ülkeler çözüldü. Alanı boş bulan yayılırocı kapita- lizm, küresel imparatorluğunu kurdu. tşte o zaman Türkiye'de de bir medya patlaması ya- şandı. Bizim gibi egemen politikası dıştan be- lirlenen uluslara özgü çarpık bir yapılanmay- dı bu. Para babası ülkelerde ne medya patla- ması yaşandi ne de yaygarası!.. "O^an evin- de bir şey yok, kn evinde dambur dumbur!" örneği. Ülkeye döndüğüm 90'lı yıllarda komşular ziyaretime gelmişlerdi. tçlerinde okur yazar olmayanlar da vardı. Onlann dılınde de hep medya! Medyalı söyleşının çekımiyle yedi, se- kiz yaşlannda bir kız çocuğu ortaya çıkb, şar- kı söyledi, göbek aftı!.. Şaşkınlığımı gören annesi, "Medya TV'de sanatçı oUcak amca- a!" dedi. Aradan sekiz yıl geçti. O kız şimdi- lerde belkı de RehaMuhtar'ın sanatçıian ara- sına katılmıştır! Bu medyakarambolünde gazeteci baa dost- lanmı da kaybetmiştim. Kimileri, "köje ya- zan", yönetmen, kiınileri medya TV'de mü- dür, bilmem ne?.. Üç kulhüvallah, bir Elhe- mi Şerif'le ancak vanlabilirdi yanlanna! Med- yadan dışlananlar da vardı; işsiz güçsüz, ne- rede olduklan bellı değildi. Neyseki Cumhuriyetgazetesı duruyorduyer- li yerinde. Bu gazeteden de medyanın engin- lerine yelken açanlar vardı ama kalanlar eroz- yona uğramadan sıcak dostluklanyla dimdik ayaktaydılar. Cumhuriyet, Yeni Dünya Düzencisi medya ile Ahiretçi medya arasmda bir ada gibiydi. Bugün de öyle. Gerici son iki darbede de dar- beler yedi, sarsıldı ama teslim olmadı. Kolay zamanlarda onu yeterince soldagörmeyenle- rin eleştirilerini anlamak mümkündür ama daha çok onun okuyuculannı çalmak amaçlı çıkanlan medyatik kimi u ceride"leri daha sol- da görerek orüara sanlmalannı anlamak müm- kün değildir. Geçmişte bunun örnekleri yaşan- mışür. Vakta ki zor kapıdan dayanıp şer ba- cadan aşanda, bulanık sularda sürüklenenler, yine Cumhuriyet adasında soluklanabilmişler- dir. Geçelim 12 Mart 1971 darbesini, 12 Ey- lül 1980 cuntasında, "meçhule giden" oğul- lannın, kızlannın "akujeti" ile dövünen gö- zü yaşlı analar, Cumhunyet'in Ankara Büro- su'nda MusUfa Ekmekçi, Erbfl Tuşalp, Işık Kanso'yu nasıl unutabilirler? Analann, bacı- lann yanı sıra darbe vurgunu solculann sesi- ni duyurabilmek için özel bir büro gibi çah- şan insan güzeli Mustafa Ekmekçi'yi hangi ga- zete banndırabilirdi son nefesine değin?.. Yi- ne Sevgili Ekmekçi'nin deyişiyle söyleyelim, Cumhuriyet zor günlerin gazetesi mi ne? Holding medyaya toptan kara çaldığım sa- nılmasın. Birtakım kirli, kara ve karanlık iliş- küerin ortaya çıkanlmasında, güdümlü de ol- sa yaşanan olaylann günü gününe kitlelere yansıtılmasında elbotte öoornb göcievler yap- maktadır. Ancak işine gehneyen haberlerin çarpıtümasmda ya da üstünün örtülmesinde de o denli ustadır. Bu gazetelerde doğal ki saygın gazeteci- yazarlar da vardır. Onlar "smırhsorumlu" ko- şullar altında çalışıyor da olsalar, "köşe"lerin- den okuriannı aydınlatmaya çalışuiar. Ama be- ni imrendiren, "köşe"leri de olsa, bir kısım kö- şesiz gazeteci türüdür. Bunlar, "hikmetföruş" nice politikacılan hopur hopur oynatırlar kar- şılannda. Boyunlanna bir tasma takmadıkla- n kalmıştır. Hele cumhurbaşkanından başba- kana, bakanlara, siyasal parti başkanlanna değin istedikleri an çat kapı telefonda söyle- şi, çat kapı birlikte kahvaltı, birlikte yemek ha- berlerini kendi kalemlerinden okudukça tarif- siz bir aşağılık duygusu altında eziliyorum ve de parlamento içinde kendi genel başkanla- nyla görüşebilmek için günlerce kuyrukta bekleyen "saym parlameoterferimize'" acı- yorum! Şimdilerde bir merakım daha var, ye- m Cumhurbaşkanımız Sayın Necdet Sezer'le ilk kahvalüyı hangisi yapacak? Manevralar sü- rüyor!... ••• Mustafa Balbay bir konuşmasında, "Bizde- ki medya, YDD'nin halkJa iüşkikr şubeskhr" demişti. "Halkla toşküer" değil de, "Halk Eğitimi Türkiye Sek5âwnu" demek daha ye- rinde olmaz mıydı? Amacı da düzenin gerek- sinim duyduğu insan modelini yetiştirmek ol- malı... Görüyoruz işte, sosyal devlet, sosyal adaletın yerini, "serbert pazar", "piyasa eko- nomisi'' aldı. Ne ezen ezilen, ne sömüren sö- mürülen!.. Altta kalanın canı çıksın! "Ozel- leştirme" diye KİT'leri birer birer satarak iş- çi sendikalannm tabanını oydular. Sendika yöneticileri, devlet eliyle gasp edilen "nema- lanm" alabilmek için "dcvtet ricah" karşısın- da ellerini ovuşturmaktan öte bir şey yapamı- yorlar. tster Ahiretçi, ister Yeni Dünyacı medya olsun, ikisi için de okuyucu bir sömürü ara- cıdır. Bıri din iman satar, öbürü kupon mupon... Her ikisi de reyting yapar, kazanır. Televizyon- larda daha değişik yöntemler uygulanır. Ahi- retçi medya, metafizik çöl kültürünün safsa- talanyla uyutur, Yeni Dünya Düzencisi med- ya ise ABD ve Avrupa'dan aktardığı, "vulgar" kültüraruklanyla okuyanı da, dinleyeni deyoz- laştınr. Yani ikisi de yerel ve küresel sömürü- ye teslim olan yığtnlart -olUurlt^i >1» htu^rlanu^ olurlar. Rahatça diyebiliriz ki medya, radyosu, te- levizyonu, gazetesi ile insanı kendi gerçeği- ne, üike gerçeğine, üretim yaşamına yaban- cılaştırmaktadır. Medya, yetışmekte olan ku- şaklan, ulusal değerlerden, ulusal kültürden de koparmak görevini üstlenmiş gibidir. Halk kültürü, halk yaratısı yoktur medyada. Ayak- lan havada, sulandınlmış gündernlerle kitle- lerin beyni sürekli iğdiş edilmektedir. Özel- likle özel televizyonlar, işsiz güçsüz ve mut- suz yığmlan, morfln yutturmuşçasına kendi- sine bağlamıştır. Intihar etmek isteyenler bi- le kamera gehneden canlanna kıymıyorlar. Geçenlerde Yeni Dünya Düzencisi medyanın bir televizyonunda, ABD'de uzmanlaşmış bir kadın, "Bir bardak su ile nasıl aptes abnaca- ğmı" öğretiyordu dinleyenlerine! Bazı safdil- ler, her firsatta, "Eğrtim efendim, eğitiınL'' diye dövünerek eğitim noksanhğından yakı- mrlar. îşte en yaygın, en etkili eğitimi med- yamız omuzlamış götürüyor! "O mabüer ki derya icre ohıp deryayı bümezler!'' Diyeceğim o ki Yeni Dünya Düzeni'nin "HaDc Eğitimi Tûridye Sekayonu" görevini üstün başan ile sürdürüyor. ANKARA 13. SULH HUKUK MAHKEMESt'NDEN tLANEN TEBLÎGAT Dosya No: 2000/157 Davalı Fahrettin Kara: Yolüstü fCöyû Merzi- fon/Amasya Davacı Mühendisler Sitesi 12. Blok Yönetimi vek. Av. Tuncay Kasın tarafindan davalı Fahrettin Kara aley- hine açılan 634. S.K'dan doğan alacak davasının yapı- lan dunışmasında verilen ara karan gereğince; Adınıza çıkartılan davetiye PTT aracılığı Ue tebliğ edilememiş, yaptınlan zabıta araştınnasuıda da adresı- niz tespit edilememış bulunduğundan dava dilekçesi- nin gazete ilanı yolu ile tebliğine karar verilmiştir. EHınışmanın atılı bulunduğu 27.9.2000 günü saat: 9.40'da mahkememız duruşma salonunda hazır bulun- manız, ibraz ve iraye olunacak delillerinizi yazılı ola- rak bildirmeniz, duruşmaya gelmediğiniz takdirde yokiuğunuzda duruşmaya devam olunacağı gibi karar da venlebilecegi, işbu ilanın gazetede yayın *2rihinden itibaren 7 gûn sonra tarafıtuza tebliğ edilnüş sayılaca- ğı, HUMK.nım 509 ve 3156 sayılı yasa ile değişik 510. maddelen uyannca ihtar ve tebliğ olunur Basın: 40663 KADIKOY AHKAMIŞAffilYE DAVALARINA BAKMAKLA GÖREVT.İ İKİNCt SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Sayı: 1994/96 TEREKE TASFİYE Muris: Halit Gordi'nin ölümüyle terekesının tasfîyesi ihbar edilmiş ve tereke tasfiyesi iş- lemleri mahkememizce sürdüıûlmüş ve 26.6.2000 tarihinde yapüan açık duru$mada Tere- kenin Tasfiyesine karar verilmiş oknakia: Tasfıye işlemleri tamamlandıgı ve tasfıyenin ka- patıldığı hususu ilanen tebliğ olunur. 14.7.2000 Basın: 40798 BORNOVA1. ASIİYE HUKUK MAHKEMESt'NDEN 1999/922 Esas Hâkim: Ihsan Kaya 20828 Kâtıp: Tûlay Karahan 1326 Davacı Sınan Demir vekilının aJeyhinize açtığı 6.810.000.000 liralık alacak davasında: Her iki davalı- nm da aramalara rağmen bulunamadığından tebligann ilanen tebliğ yapılmasına karar verilmiştir. Duruşma 20/9/2000 günü saat 09.15'tedir. Duruşma günü ve sa- atinde mahkememizde hazır bulunmanız veya davaya bir cevap da vermediğiniz takdirde yargılamanın gıya- bınızda yapılarak karar verüeceği hususu ilanen tebliğ olunur. 14.6.2000 Basın: 40878 KARTAL1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 2000/259 Kartal 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2000/259 esas, 2000/581 karar ve 14.6.2000 tarihli karan ile tz- zet ve Beyhan'dan olma 7.2.1970 doğumlu Seyda Pe- ker Babaoğlu'nun soyadındaki Peker kısmımn sılıne- rek Seyda Babaoğhı olarak tashih edildiği ılan olunur. Basın: 40967 KADIKOY 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 2000/507 Vası Tay. Mahkememizce verilen 12. 7.2000 tarih ve 2000/507 Esas, 2000/605 Karar sayılı ilamı ile Istanbul, Beyoğlu, Hacımimi C: 0017, KSN: 1927'de nü- fiısa kayıtlı bulunan, Hüseyin oğlu, Münire'den olma, 1954 doğumlu ve Recep Peker Cad. Sami Sitesi K: 1 Kadıköy adresinde ikamet eden davalı-mahçur Ömer Aytekin M.K.'nun 355. maddesi gereğince vesayet altına alınarak kendisine ablası Ümran Emine Karal vasi tayin edilmiştir. Ilan olunur. 12.7.2000 Basın: 40797 BAKIRKÖY 2. SULH HUKUK HÂKİMLİĞl'NDEN Sayı: 2000/316 Mahkememizde görülmekte olan vasi tayini davası sebebi ile; Istanbul, Fatih ilçesi Davutpaşa Cilt No: 0014, K. sıra No: 0813 'de nüfusa kayıtlı bu- lunan Ahmet ile Satı'dan olma 1341 doğumlu Şerife Culum'un "Demans" denılen akıl zayıflığı bulunması sebebi Ue kendisinin hacir altına alınarak, kendisine Afyon ili mer- kez Uçesi Nakilci Mah. CUt No: 0046, K.Sıra no: 054'te nüfusa kayıtlı bulunan Osman ile Ayşe Münüre'den olma 1939 doğumlu Şerare Görgün vasi olarak tayin edilmiştir. Bu karara itırazı olanlann kanuni süresi içerisinde yukanda yazılı dosyaya müraca- at etmeleri, aksi takdirde kesınleşeceğı hususu Uan olunur. 12.7.2000 Basın: 40800 SEFERİHİSAR SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Dosya No: 2000/157 • ' Davacı Cengiz Sayısız tarafindan açılan hisse senetlennin tespıti davasının yapılan yar- gılajna hazırhğında: Davacı dilekçesinde Aksanca Taşımacdık ve Ticaret AŞ'ye ait 27.4.1999 tarih 39-42 no'lu B grubu 4 adet 1.000.000 TL'lik toplam 4.000.000 TL tutarlı, 144 no'lu B grubu 1 adet 10.000.000 TL toplam 10.000.000 TL'lik, 203 no'lu B gıubu 1 adet 50.000.000 TL toplam 50.000.000 TL tutarlı, 301 no'lu B grubu 1 adet 100.000.000 TL'lik toplam 100.000.000 TL tutarlı ve yine 27.4.1999 tarihli yine Aksanca Taşımacılık ve Ticaret AŞ'ye ait 299 no'lu B grubu I adet 50.000.000 TL'lik toplam 50.000.000 TL tutarlı, 229- 231 no'lu B grubu 3 adet 10.000.000 TL'lik toplam 30.000.000 TL tutarlı, 47-48 no'lu B grubu 2 adet 1.000.000 TL'lik toplam 2.000.000 TL tutarlı hisse senetlerinin yandığuu bildirdiğinden işbu hisse senetlerini eline geçirenlerin ve senetler üzennde hak talep edenlerin 3 ay içerisinde Seferihisar Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2000/157 sayılı dava dosyasına müracaatlan, aksi takdirde hisse senetlerinin yandığının tespıtıne karar verile- ceğı hususu ilan olunur. Basın: 40890 PENCERE 21'inci Yiizyıl Eşiğinde FaustL Faust, Goethe'nin başyaprtı, yalnız onun değil bizim hayatımızın da çözülmemiş sorunu... Cumhuriyet, 'Salı Kitapları'nda Faust'u yayımlayınca sevindim. Gerçekte yayımlanan kitap. Goethe'nin bir ömür boyu süren yazın uğraşının ürünlerinden bir ara kesit!.. Kitabı çeviren Yükset Pazarkaya'nın "lyiyie Kötü, Bilimle Büyü" başlığını taşıyan önsözü düşündürücü!.. Neden?.. Çünkü 21 'inci yuzyıltn eşiğinden yeni birdünyaya yelken açmaya hazırlanan insanın Dr. Faust'tan farkı yok... • Yüksel Pazarkaya "Goethe için, birey evrenin kendisidir" diyor, "bu yüzden insan doğayla ve evrenle bir bütûndür". Ama, na»l bir bütün?.. "Faust'un odağındaki iziek, insanın içinde iyi bir öz olduğuna inanan Dr. Faust ile Mephistopheles (şeytan) arasında buna ilişkin olarak girişilen bahistir. (...) İnsanın doğasında her iki kutup da vardır, iki kutbun bûtünü ve bileşimidir. Faust bu yüzden, tıph kutsal küaptonn öyküleri gibi, evrensel bir insan ve insanlık trajedisidir." "Goethe, bu kişHeştirmeyi 'Aydınlanma' sûrecinin insan anlayışı çerçevesinde gerçekleştirerek evrensel, çağdaş bir kurguya vanr." Sonra?.. "Karşıtgüçleryüzünden, oluşum ve dönûşüm yerine, cadı içitleriyle gençliği, değişimsizliği arayış mutsuzluğuna düşer Çınsan). Oysa gençlik, dönüşüm ve değişimle hep yeniden varoluştadır. Bunu benimsemek, içinde doğayı ve evreni banndıran yaratığın kendindenliğini, alçakgönüllü oluşunu, gözütok/uğunu da içerir." "Burada, çağdaş, Aydınlıkçı, deneyci, eylemd insanın, kabı dışına çıkarak ıçine düştüğü çelişkiler de somutlanmaktadır. Bununla, yirmi birinciyûzyıla girerken, bütün gelişme ve ilehemelerine karşın, bütün etde ettikferine, ulaşbklanna karşın, varhğtntn dibinde bungunluk (depresyon) tortusu gittikçe kalınlaşan, gittikçe daha yoğun biçimde yüzeye çıkan, dışa vuran insanı da haber vermektedir." • Goethe, Faust'u neden ve kim için yazdı?.. Almanlar için mi yazdı?.. Avrupalı için mi?.. Kim bilir, belki de Avrupa Birliği'ne üye, uygar kişiler için yazmıştjr?.. Yoksa bugün kızlan sünnet editen, bebeleri açlıktan ölen, birbirieriyle savaşmak için gerekli silahları pazarlayan Batılı şirketlere yeraltı kaynaklannı ipotek eden Afrikalılar için yazmamıştır. Belki de Dr. Faust ile Mephistopheles arasındaki pazarlık, tek kutuplu dünyada gücü elinde bulunduranlann ruhlannı borsalarda satşa çıkanyor. Dünyamızda yaşayan insanların gen şifreleri çözüldüğünde ortaya çıkacak denklemin çelişkisi şimdiden bellidir; ama, biz o şifreyi okumak istemiyoruz, ruhumuzu Mephistophetes'e her an satmayahaarolduğumuziçin... ..,, ,,, Günümüz dünyasında "sevgide, ruh dinginliği, tç huzuru, mutluluk yerine; suç, günah, huzursuztuk ve mutsuzluğa" dönüşüyor... Goethe'nin Faust'u küreselleşen dünyamızda elte tutulacak kadar güncel... B. DUNYA SAVAŞI TARİHİ Cumhurtyel k i t a p 1 a r ı 2. Dünya Savaşı'nın nedenleri, niçinleri emperyalist devletler arasında yaşanan çelişkiler, komünizm korkıısuyla Hitler faşizminin desteklenişi. Bu kitap tarihe tubılan bir ışıldak Çağ Pazariama A.Ş. Tûfkocağı Cari. ANKARA 22. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞl'NDEN _Esas No: 2000/69 Davacı Edaviye Ünal vekili tarafindan davalılar Rıfat Çetin ve Kemal Karacabay aleyhine açılan şufa davasın- da, Mamak, Tuzluçayır, 36446 ada 3 parsel sayüı taşın- mazın müvekkılinin hissedan oldugunu, taşınnıazın 30.3.1994 tarihinde davahlara satış yapıldıgını, şufa hakkıru kullanarak saüşın iptahne, taşuımazın müvek- kili adına tescüine karar verilmesini talep etmişler. Davalılardan Kemal Karadabay adına çıkarölan tebh- gann iade edildiği, yapılan adres araştırmasında adresi- nin bulunamadığından davalıya dava dilekçesinin ilanen tebliğine karar verilmiştir. Duruşma günü olan 10.10.2000 günü saat 9.30'dada- valının bizzat duruşmada hazır bulunması veya kendisi- ni bir vekille temsil ettirmesi, dava dilekçesi yerine ka- im olmak üzere davalı Kemal Karacabay'a ilanen tebliğ olunur. Basın: 40662 Başka Türkiye Yok Haydi Fidan Dikelim ORMAN BAKAMJĞIAĞAÇLANDIRMA VE EROZYON KONTROLÜ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear