25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
22 TEMMUZ 2000 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Çerez parasına işletme Işciler, SEKA'yaait Dalaman Işlet- mesi'nin özelleştirilmesine karşı di- reniyoriar. Üreterek direniyoriar, ger- çekleri dile getirerek direniyoriar: - 40 milyon dolara, çerezparasına satılan SEKA Dalaman Işletmesi'nin sadece biryıllık cirosu 30 milyon do- lardır. - 40 milyon dolara, çerez parası- na satılan SEKA Dalaman Işletme- si'nin sadece 1600 dönümlük arazi- sinin değeri en ucuz fiyatlarla 15 mil- yon dolardır. - 40 milyon dolara, çerezparasına satılan SEKA Dalaman Işletmesi'nin hammadde, makine, tesisat yedek- lerinin değeri 33 milyon dolardır. - 40 milyon dolara, çerez parası- na satılan SEKA Dalaman Işletme- si'nin sadece son üç aydaki kân 30 milyar liradır. - 40 milyon dolara, çerez parasına satılan SEKA Dalaman Işletmesi, bu kân gerçekleştirirken ürûnlehni özel sektöre oranla ton başına 200 milyon lira daha ucuza satmışbr. ISIK KANSU Sendikaları cezalandırmak12 Eylül ürünü bir uygulamadır "iş- kollan istatistiği". Çalışma Bakanlığı, yılda iki kez örgütlü olduklan ışkollann- da çalışan toplam işçi sayısının en az yüzde 10'unu üye yapabilmiş sendika- ları belirler. Türkiye genelinde toplu- sözteşmeyapmayetkisine ancak bu ko- şulu yerine getirmiş sendikalar sahip oluriar. Sendikacılar, istatistiği hazırla- yan bürokratlar da çok iyi bilirter ki yüz- de 10 barajına etki eden toplam işçi sa- yılan da, sendikalann üye sayılan da yıl- lardır gerçeği yansıtmaz. Açıkçası işkollan istatistiği, siyasi ik- tidarların sendikaları denetim altına alabilmeleri için kullanılan biraraçtır. İş- kollan istatistiği ile iktidar kendineya- kın sendikayı kollar, karşı olanı ceza- landınr. Hafta başında açıklanan son işkol- lan istatistiği de kimi sendikalann Ça- lışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ta- rafından cezalandınldığını gösteriyor. Is- tatistiğin en çarpıcı yanı, özel sektör- de örgütlenmeye hız veren ve temmuz ayı sonunda genel kurulunu toplaya- cak olan DlSK'e bağlı Tekstil, Gıda-lş, Tümka-lş, Basın-lş, Sosyal-lş ve Nak- liyat-lş sendikalarının toplusözleşme yetkilerinin düşürülmesi... Tekstil Sendikası Başkanı ve DİSK ge- nel başkan adayı Süleyman Çelebi, "Bu operasyon bilinçli yapıldı" diyor. Nedenlerini de sıralıyor: "Biz Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Oku- yan'/n uygulamalanna karşı bayrakaç- mış, kendisini yılın şovmeni seçmiş, sosyal güvenlik haklannın gş» alınma- sına ilişkin girişimlen eleştirmiştik. O dönemde bize çeşitii aracılaria 'Sosyal güvenlik reformlarına karşı çıkmasın- lar. özelleştirme konusunda ses çıkar- masınlar, yoksa onlann gözbebekle- rinden öperim' diye haberier gönder- mişti." Çelebi, dikduran, yamulmayan sen- dikalann yok edilmek istendiğine de de- ğindi: "Bu, genel bir sendikasızlaştır- ma operasyonudur. Bilgisayann tuşu- na basıyorlar, bir saniyede sendikala- nn üyelerini düşürüyortar. Olacak iş mi bu? Bu tavıha, gelecek ocak ayı ista- tistiklerinde istenirse bütün sendikala- nn toplusözleşme yetkisi ortadan kal- dınlır." Işin ilginç tarafı, 10 sendikanın yet- kisinin düşürülmesinin, Okuyan'ın ha- zııiadığı yasa değışiklıği taslağı ile "yüz- de 10barajını kaldırmak" istediğini açık- lamasının hemen ardından gerçekleş- mesi! Çalışma Bakanı sendikal örgüt- lenmenin önündeki engelleri kaldır- makta pek samimiymiş gerçekten! Gazeteci Ergun Aksoy'un Necmet- tin Erbakan'ı anlattığı "28 Şubaftan Balgat'a - Mücahit" adlı kitabında, bir milletvekili transfer öyküsü var ki, in- sanı hem acı acı güldürüyor, hem de derin derin düşündürüyor. Henüz 28 Şubat süreci yaşanmamış. Muhalefet, REFAHYOL iktidannı gen- sorularta sıkıştınyor. ANAP da, çok sa- yıda RP milletvekiline çengel atıyor. Erbakan boş durur mu, RP kurmayla- rına haber salıp ANAP Siirt Milletve- kili Nizamettin Sevgili'nin transfer edilmesini istıyor. Sevgili ile temasa geçiliyor, Siirt Milletvekili Erbakan'ın Gü- venlik Caddesi'ndeki evine getiriliyor. Ergun Aksoy, sonrasını şöyle öykü- Erbakan'ın transfer öyküsü lenctiriyon "Sevgiliilegörüşme uzun bir pazariığa sahne oldu. Sevgili, Erba- kan'a 'Aile büyüklerime danışmam ge- rekir" diye öneri götürdü. Inatçı kişili- ği ile tanınan Erbakan, aile büyüğü- nün adını aldıktan sonra hemen işe koyuldu. Sevgili'nin aile büyüğü Siirt'e bağlı betdelerden birinde beiediye baş- kanıydı. Beiediye başkanının telefonu bulundu ve numara çevrildi. Erbakan ile beiediye başkanı arasındaki diyalog şöyle gelişti: Erbakan- Nizamettin Bey kardeşimi- zipartimize almak istiyoruz, ama sizin onayınız gerekiyor. Beiediye Başkanı- Efendim, benim açımdan birsakınca yok, ama aile bü- yüğümüz buraya 30 kilometre uzaklık- ta bir köyde oturuyor. Ona da danış- mamız gerekir. Erbakan- Ozaman şimdi telefonu ka- pat ve hemen o köye git. Aile büyüğü- nüze benim selamımı söyle ve tele- fonla görüşmekistediğimiilet. Hemen telefonunu bekliyorum. Beiediye Baş- kanı apar topar giyinerek yola koyul- du. Hoca, 03.00 sıralannda çalan te- lefonun sesiyle uyandı. Erbakan, Sev- gili'nin bu aile büyüğünü de Arapça ko- nuşarak ikna eW- Sıra partiye geçiş formunu imzalamaya gelmişti. Sevgi- li ise halen kararsızdı. Hoca, dualar okuyarak formu imzalattı. RP'ye katı- lım formuna Fehim Adak ile Sönmez de tanık olarak imza attı. Sabaha kar- şı Erbakan ve kurmaylan gönül rahat- iığı içinde evlerine gittiler. Erbakan'ın bu transfer girişimini duyan ANAP'lı- lar hemen harekete geçti. Sevgili, bir gün sonra ANAP'lılar tarafından Akde- niz'deyat gezisine çıkanldı. Hoca'nın bu transfer girişimi de suya düştü." Nasıl ama, Hakan Şükür'ün Inter'e gitme öyküsünden daha heyecanlı de- ğil mi? Gokyuzu gözlem şenliği Antalya'daki 2 bin 550 met- re rakımlı Bakırlıtepe, gökyü- zünü gözlemlemek açısından dünyanın sayılı yükseltilerin- den. Bakırlıtepe'deTÜBlTAK'ın Ulusal Gözlemevi, gözlemevin- de de Türkiye'nin en büyük te- leskopu bulunuyor. 150 cm. ayna çaph teleskop ve Bakırlıtepe, bu yıl gökyüzü tutkunlarını bol yıldızlı bir şen- liğe çağırıyor. 1 -3 Eylül tarihle- ri arasında yapılacak olan "3. Ulusal Gökyüzü Gözlem Şenii- ği" için şimdiden kollar sıvan- dı. Bu yıl şenlik etkinliklennin bir bölümü Bakırlıtepe'nin eteğin- de, 1900 metredeki Saklıkent'te yapılacak. Daha çok geceleri hem çıplak gözle hem de teles- kopla gözlem yapacak olan ka- tılımcıiar, daha sonra Saklıkent'e inip dinlenme ve konaklama olanaklanndan yararlanacak- lar. Şenliğe, ön başvuru tarihi 31 Temmuz Pazartesi günü biti- yor. Bu tarihe değin, şenliğe katılmak isteyenler TÜBİTAK'ın çıkardığı "Bilim Teknik" dergi- sinde yayımlanan başvuru for- munu doldurmak zorundalar. Şenlik ile ilgili bilgi almak is- teyenler "3. Ulusal Gökyüzü Gözlem Şenliği, TÜBİTAKBilim ve Teknik Dergisi, Atatürk Bul- van No: 221,06100 Kavaklıde- re/ANKARA" adresine ya da "312-427 06 25" numaralı te- lefona başvurabilirier. Şenliğe katılmayı düşünen okurianmıza bizden de bir di- lek: Başak takımyıldızındaki üzüm gözlü "Bağ bozan"a se- lam söyleyin! ISSIZ ODA YAZILARI VEDAT ÖZDEMtROĞLU Mizah Hırsızlığına Mizahın sosyal işlevi, sor- gulamak ve eleştirmek. Top- lum zararlısı kişileri önceden belirleyip kamuoyunun dik- katini çekmek. Bu yönüyle mizah, bir 'erken uyan siste- rni'. örneğin, Tansu Çiller'in başbakanlığında, azman med- yanın gazeteleri "Haydi Tür- kiye!" manşetleri atarken, bir- kaç "sokkıyulu" gazeteyle be- raber, tüm mizah dergileri Çil- ler'e karşı sert tavır almıştı. Büyük gazeteler, nedense{!) 28 Şubat'a giden süreci bek- lemiş ve doğal olarak iş işten geçmişti. Fakat, ülke ve dünya so- runlarına böylesine net teş- hisler koyup, kimseler konuş- mazken "derin muhalefet" yapmayı becerebilen mizah dergileri, kendi işleriyle ilgili emek hırsızlıklarında yeterin- cesesçıkarmıyoriar. 'Piyasa' dışından bir sürü çevrenin, mizah dergiciliği birikimini yağ- malaması dışında, bu yolsuz- luğu mizah dergisi görünümü altında yapanlar da var. Asıl sorun da bu noktada. Mizah basınına kâbus gibi çöken bir tipin, eski ustaların güzelim işleriyle yaptığı dergileri her hafta gazete bayilerinde gör- mek acı verici. Oğuz Aral, ll- ban Ertem, Bülent Araba- cıoğlu ve daha birçok usta- nın, beyinlerini zonklatarak, günlerce çalışarak yarattıkla- n değerier, vurguncu anlayı- şın elinde bir 'rant' olarak du- ruyor; mizahı ve mizahçıları koruyan ne bir yasa var, ne de örgütlü bir kamuoyu tepkisi. Sadece, haftalık ve bağım- sız mizah dergisi Solak, bu önemli soruna önce iç sayfa- larında yer verdi, geçen haf- ta da kapakta yer ayırdı. Gö- remeyenler için anlatıyorum; kapakta eşek, Nasrettin Ho- ca'nın üzerine ters binmişti! Bu mücaCfefede Solak der-** gisini yalnız bırakmayalım. Her hafta bir sürü mizah emekçi- si, güzel bir şeyler üretebil- mek için yeteneklerini ve ka- falannı zoriarken, bir grup kap- kaççının, gas pettikleri bin- lerce orijinal sayfayla sözde dergiler çıkarmaları ve bu iş- lerle para kazanmaları hırsız- lık degilse ne? Itiraf etmek gerekiyor ki mi- zahçılar kendi geçmişlerine ve emeklerine sahip çıkamı- yor. örgütlenme yok. Sadece sıra dışı çıkışlarla, bu büyük gasp eleştiriliyor. Var olan du- rum, mizahçılık mesleğineya- kışmıyor. Ama en büyük tavır, yine mizah dergilerinin bel kemiği- ne, yani mizah okuruna düşü- yor. Başkalannın alın terini ça- larak çıkanlan, önüne sunulan bu dergileri reddetmek her okuyucunun görevi olmalıdır. Oğuz Aral, bir gün böylesi- ne rezilce çalınacağını bilse, yıllarca Utanmaz Adam'ı çizer miydi? Bizi Büyütenler: Cem Karaca Her çıkan "45'ltği" getirdi eve babamın elinde. Ve gelir gelmez hemen pikaba takılırdı. Büyü- lenir gibi dinlerdik. Her akşam o köşeye asılırdı o parka! Gön- lümüze bir ateş düşer ve yanar ha yanar, yanardı! Usta, gelip çırağının sırtına vurur, "unut" derdi "romanlan"! Coşkuyla beraber bilinç, ritimle beraber hayat vardı o şarkılarda. 1 Mayıs işçinin, emekçinin, devrimin şanlı yolunda ilerleyen haikın bayramıydı. Ve hâiâ da öyle! Bize o şarkılan sevdiren ruh değişmedi. Sanatıyla beraber dünyaya baktığı yeri sevdiğimiz o duruşa belki bugün daha faz- la ihtiyacımız var. Çünkü "de- ğişen dünyada" ezilenlerin ko- numu değişmedi. Dünyayı sır- tında taşıyanlar, sermayeye kö- le olmaya devam ediyor ve in- sanlığı yaratanlar insan gibi ya- şayamıyorlarsa, o şarkılan ye- niden, yeniden soylememiz ge- rekiyor. Haikın üstüne balyoz gibi inen darbeler, insanlan sade- ce yerinden yurdundan değil, mücadelesinden de ettiyse, önce o darbelere ve "sponsor- lanna" tepkimizi geliştirmeli- yiz. Sosyal depremlerin mağ- durianna değil! Hayır, "dönek" suçlamasını asla yakıştıramadım Cem Ka- raca'ya. Buna inanmıyorum. Hepimizin, hep birlikte daha yi yaşaması isteğini ve yüre- ğinden gözlerine yansıyan pa- nrtıyı hiç yitirmedi Cem Kara- ca. Tüm bunlan, Cem Karaca çocukluğumdan bugüne yadi- gâr bir insan olduğu için düşün- müyorum. Cem Karaca, dün de şarkılannı bizim için, "genç- ler ve daima genç kalanlar" için söylerdi, bugün de öyle. Mes- leği şarkı söylemek olan bir in- sana başka boyutlarda anlam- lar da yükleyip, daha sonra "/cusursuz/nsan"figürüyle kar- şılaşılmadığında ağır eleştiri- ler yöneltmek, o insanın değil, bu beklentiye kapılanlann ha- tasıdır. Bu düşüncenin sağla- masını şöyle yapabiliriz; eski- den şarkılannda hiç sosyal bo- yut olmayan, apolitik bir sa- natçıya günümüzde "dönek" denildiğini hiç duymadım! Ka- raca'nın aklını ve duygusunu harmanlayıp, mazlumdan ya- na tavır takınması hata mıydı? Asla! Onun bugün de mazlum- dan yana olduğuna ve daha da güzel işler yapmak için ça- baladığına inanıyorum. Cem Karaca'nın eşsiz yorumuyla büyüdük ve büyümeye devam ediyoaız. O güzelim Resimdeki Göz- yaşlan'ndan Kavga'ya, Beni Siz Delirttiniz'den Namus Be- lası'na Cem Karaca yine her zaman bizimle. Hepimize bu * kadar güzellikler sunmuş olan bir sanatçıya, haksızlık etme- mek, modaya kapılıp "yargısız infazda" bulunmamak gerekti- ğine inanıyorum. Çünkü Cem Karaca dün de bugün de hep "canlıyaymda" bir insan. Yann- lan uzun olsun. Doymak bilmeyen Obur Dün- ya, lütfen acele etmesin. HAYVANLAR İSMAIL CÜLGEÇ igulgeciiLyahoo.com ÇİZGtLtK KÂMtL MASARACI rr ^> i^_aBULUT BEBEK IWRAYÇİFTÇ1 de k.iıns'ın r\er'âe? yutan U o KEDI LEVO APTVLİKA TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 22 Temmuz FAREU KÖYON KAVALCISI.. f3?6'M BUSÛN, 6E2GİH BİR gÛ/ÜCÜ, HAMEUN KOYÜNÜ '(AIMVJYA) FAeeıszoEH nıeTAiet>t!Biiz*Aç 6ÜN SOURA PA ÇGCUKLARt HAÇÜACAKTIg.. İN6ILİZ OZANI KOBERT B£OW., UlNG '£ CfSf2 -1883) SÖ«£, ÜAILÛ AAASAL&ttÜ OLAY BU TARİHTE S£ZÇ£Kl£ŞM/fTİ. OMUN "P/ED PIPE& OF HA- \l'ŞliüİNİ DE İÇERBN IOTA8I 1842'D£ VAY/M- i HPI.. ASU BİR ALMAM EFSAUESİNE DArANAH OLAYiN, oe.7AÇAĞOA AVR.UPA 'OA ÇCK BAST- j LAUAN TOPUI ÇOCUK KAÇtRAtALAR.- " DAM KAYNAtCLAfJDIĞI DÜŞÜ- MÜLBBİLİR.. GÖRÜŞ EMIN GURSES Denktaş, Kıbrıs ve AB Kıbns'a müdahaleden bugüne 26 yıl geçti. Eğer Türkiye gelişmelere zamanında müdahale et- meseydi bugün adada bir avuç yaşlı Türk kal- mış olurdu. Makarios'un, Türklerin sayısının en aza indirildiği bağımsız bir Kıbrıs emelini gerçekleştirmesine Yunanistan'daki Enosis has- talığı engel oldu. Adanın Yunanistan'la birleş- mesi için çabalayan Enosis'çilerin Yunanis- tan'daki cuntanın desteğiyle Kıbns'ı ele geçir- me girişimleri, hem yasal hem de insani açıdan Türkiye'nin müdahalesinin koşullannı yaratmış- tır. Makarios'un hatalan, 1963'te yaptığı "Türki- ye'nin garantörtüğünün sona erdirilmesi" öne- risiyle başlamış, karşılıklı güveni sarsmıştır. Ma- karios iki toplum arasındaki gerginliğin, plan- larına uygun olarak kuzeydeki genç Türk nüfu- sun özellikle Ingiltere'ye göç etmeleri sürecini hızlandıracağını düşünmüş olacak ki Enosis'çi- lerin çalışmalarını görmezden geldi. İş işten geçtikten sonra ise Birleşmiş Milletler'de yap- tığı konuşmasında Enosis'çilerden şikâyetini dile getiriyordu, fakat geç kalmıştı. Yunanis- tan'ın Kıbns'taki darbede oynadığı rolün yeni ne- silce öğrenilmesi istenmemiş olacak ki tarihçi Dr. M. Costas Megalommatis'e göre Makari- os'un bu konuşmasını Yunanca metinlerden çok azında bulabilirsiniz. Dr. Megalommatis, "Kıbns'ta 1960-63 yıllan arasındaki kısa ömürlü ortak cumhuriyet Orto- dokslar tarafından yıkılmıştır" diyor. Temmuz 1974'e kadar sıkıntılı dönemlerden geçen Türk- Rum ilişkileri, Enosis için uygun bir ortam ya- ratılmasını bekleyen Yunanistan'daki Enosis ta- raftarlarınca sürekli gerginleştirilmeye çalışıl mıştır. Dr. Megalommatis, Türk-Yunan ilişkile- rinde ve Kıbns'ta yaşanan sorunları, "Yunanlı politikacılann Kıbns'ın Yunan olması fikrinden vazgeçmemiş olmalan'na bağlryor. Çareyi de Tür- kiye'nin Güney Kıbns'ı, Yunanistan'ın da KKTC'yi tanımasında buluyor. "Bu girişimden sonra ada- da federasyon kurma fırsatı doğacaktır" diyor. Denktaş, yıllardır benzer açıklamalar yapıyor. Içeride iki siyasi birim, uluslararası alanda ise tek devlet. Denktaş "Bizi tanıyın, oturup konu- şalım" diyor. Rum kesiminin anlaşma istediği ke- sin değil. Onlar bu durumdan memnun, çünkü mazlum rolüyle Batı'nın tam desteğini almak- tadırlar. Ekonomik destekler devam ediyor. Çö- züm ertelendikçe AB'ye alınacağı da açık. Ver- heugen'in Ankara'daki telkinleri arasında bun- lar da vardır. AB'nin Rumların bazı uzlaşmaz ta- rafları olduğunu dahi açıkça kabul etmesi ise şimdilik beklenmemelidir. Denktaş'ın Mart 1998'deLefkoşa'daki birba- sın toplantrsında açıkladığı konfederasyon te- zine destek verilmeiidir. Bu tezde iki tarafın mu- tabakatı olduğu takdirde AB'ye katılım politika- sı izlenebilecek ve 1960 garanti sistemi muha- faza edilebilecektir. Kıbrıs Türklerinin Balkanlar'daki Müslüman- lann konumuna düşmelerini önlemek için dik- katli olunmalı ve Denktaş'a bu geçiş dönemin- de destek vermeye devam edilmelidir. Denktaş'ın yanında Mümtaz Soysal gibi danışmanlannın bulunması ise bir şanstır. Ekonomik canlılığı arttırmak için Kıbns'ı üni- versite bölgesi haline getirmek olumlu biradım- dır, fakat bunun yanında özellikle narenciye üre- timine katkıda bulunulmalı ve üretimin pazar- lanmasının Türkiye üzerinden yapılmasına açık destek verilmeiidir. Ayrıca KKTC'de sivil-resmi ayrımına ve anlaşmazlığına, ileride olumsuz- luklara yol açmasını engellemek için dikkat edil- melidir. KKTC'de bazı siyasilerin Denktaş'a karşı giz- liden gizliye, özellikle gençler arasında yürüt- tükleri kampanyaya hız verdiklerini daha önce de yazmıştık. Denktaş'ı, sorunların çözümü önünde engel olarak gösteren bazı grupların, AB'ye katılmakla bölgeye zenginlik geleceği konusunda özellikle gençlere yönelik vaazları- nı arttırdıkları bir dönemde casus krizi doğmuş- tur. Kıbns'ta "Papazdan maaş alanlar" arasın- da sayılan bu tür insanlara Denktaş, 20 Tem- muz kutlamalannda gerekli mesajı vermiştir: "Rum 'un parasına ve casusuna uymazsanız kor- kacak bir şey yoktur." E-mail: emingursesOı yahoo.com BULMACA SEDAT YAŞAYAM SOLDANSAĞA: 1/ Gözüngör- me bozukluk- laruıdan biri. 2/ BeUini'nin On- lübiroperası... "Taramış ger- 4 dana dök- müş/ ibri- 1 2 3 4 5 6 7 şim saçlannı" (Karacaoglan). 3/ Tecriibeli, usta... Dalgalı panltılarveril- 9 miş olan bir tür kumaş. 4/ Fiji'ninbaş- kenti...Güldürütürün- de kısa oyun. 5/ Gözü 2 kapalı inanılan düşün- 3 ce; dogma... Eylemle- 4 ri olumsuz yapan ek. 5 6/ Yabancı...Bezekçı- likte kullanılan pembe ve yeşil dalgalı bir çe- şıt sedef. II "Turgut "rRessamımız.... Avrupa'da bir ırmak. 8/ Muğla'nın Ortaca ilçesine bağlı Dalyan beldesinde, deniz kaplumbağalannın üreme alanı olan kumsal... Boru sesi. 9/ Eski Mısır'da güneş tannsı... Satrançta bir taş. YUKARIDAN AŞAGIYA: 1/ Duyum yitımi. 2/ Taş dibek... Bal koymayayara- yan küçük tekne. 3/ Roma'yı tekrar görebilmek için içine para atılması âdet olmuş ünJü çeşme... Köpek. 4/ Parola...lçerinbirılçesi. 5/ " çekmeyizuğ- rarsak eğer derd ü belâya" (Bağdatlı Ruhi)... Utanç duyma... Güney Afrika Cumhuriyetı'nin plaka işare- ti. 6/ Cıvata ve somunlardakı yiv. 7/ Düşüncesizce her işe atılan... Tavlada üç sayısı. 8/ Kimi ağaçlar- dan elde edilen kokulu reçine. 9/ Yün atkı... Israil'ın plaka işaretı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear